20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
IKt CUMHURİYET 23 Ekim 1961 İSTANBUL TARİHİNDEKİ REŞAD EKREM KDÇU V A K A L A B I ABITA 3 ııı@ııııııııııımııııııımıııııııııııuuıııııııııiiiııııııııııııımııııııııııııııııııınıiiuuıııııııııuııiiiiiıiE>>>ı | '///, DÜŞÜNCELER ' HEM Seytanm dedikleri Manastırlorın kirli iç yüzü «Mana&tırlarda gün ağarmadan kalkılır. Sabah duasından sonra başkesışin kahvaltısını hazırladım Tembihı Ü7ere kahvaltıyı iki kiş>lık hazırtar ve odamızda baba ogul ffibi sofraya beraber otıtrurdnk, o sabah bır kısılık hazırladım: Hacı Akabye: Mihail. çok zekisin, onu bırak ve git, bugün âvare dolas, yeni vaııieni sana söylerler.. dedi. «O gün kırlarda âvare dolastım ve aksama kadar aç dolastım, nıanastıra yemeğe de gitmedim. Herhalde diyordum, başkeşiş babamı çağırtacak ve benim işe yaramadıİıını, kesiş olamıyaeağımı soyliyerek çocuğu a! götür dıyecekti. «Akşam yemeğımi nerede jriyeceğimi bilmiyordum, bir keşıs: Bvzimle gel.. dedi. Aynı adam sofrada yatağımm kilise yamndaki boş bir bekçi kulübesıne nakledildigini söyledi. Sofradan hiç kimseye göstermeden bir bıçak aşırdım. tki gece tek başıma bu kulübede yattım ve manastırda bana bir iş göstermedikleri için, kilisede ibadetler hariç, başıbos dolastım. •Fakat ikinci gecenin sababı, sabah duası için kiliseye girildiginde, bir camın kırıldığı ve kiliseden 11,000 kuruş değerinde bir gümüş samdanın çalındığı görüldü ve butun süpheler benim üzerimde toplanda. Garıp tesadüftür, o sabah ben herkesten önce kalkmış, karanlıkta ayak alıskanlığı ile kır yolunda dolaşmış, bır yerde sırt ü*tü uzanarak, az sonra kayboiaeak yıldızlara bakıp manastırdaki «ığıntı durumumun sonunu ve istikbalimi düşünmüştüm. • Duadan sonra Hacı Akabye beni odasına götürdü: tnadı bırakır vo yola gelirsen seni bu zor durtımdan kurtarabilirim Mihail!. dedi. • Baakosişnt aıyahlarnMi kapandım, ağladım, hırsız olmadığımı söyledim ve teklifini yine reddettim. Beni bir odaya kapadılar ve Tırnavaya haber gonderdilor, zaptrjreler geldi. Tımarra mahpushane sindo dört ay yattzm. Cebimde bes param yoktu; mattiMuhanode Balaban adında azılı. bir haydut tarafından beslendim. Parası olmıyana mahpushanede bir kuru ekmek TOriür, o da taş gibidır ve küflüdür. Balaban da Hacı Akabye tıynetinde bir adam idı. bana kn gjeı guzef oldTiğtnnu soyledi; dört duvar arasında idim, etrafımdakılerin hepsi serseri, hırsız, kaatil, başıma çok daha müthi» şeyler gelece4ini o kadar aydın gördüm kî, Balaban haydudun himayesini kabule mecbur oldum. Bu adam yinni yüa mahkdmrfo, benim ise jnnh»kem«m bile olmamıştı. Bir paskalya sabahı mahpushane kumandanı beni salıverdi. Balaban da küçük bir cep harçlığı verdi, maceramı biliyordu: Mihail.. dedi, ben de tıpkı •enin gibi, sen yaşta iken bir dayak idim, ama ben keşisi kestim •e dağa kaçtım, haydut oldum... «Bir keşiş yamağı kıyafetiyle perişan bir halde Gabruvaya babamın yanına döndüm. Gabruvıda herkes Prisova Manastınndan çalınan gümüş şamdandan bahs*diyordu, hattâ babam bile: Nereye sakladm gömdün?.. diye sordu. Şamdanı çalmadığıma inandıramadım. « Sen artık Gabruvada oturamazsm.. diyen babam beni yine bizim o taraflarda Zleni Manartmna götürdü. Başkeşiş beni tepeden tırnağa muayene etti, hattâ pazardan katır alır gibi dişlerime baktı, agzmın kokusu var mı diye yüzüne karsı hoblattt, gömJeümi çıkardım. vücudumu gördü ve nıhayet: Bu oğlan bana dayak olabilir!. dedi. «Babam mtmnm, bana v«dâ ederken: Aman oğlum oliae hâklm ol, buradan da bir şey çalar»an artık eve gelme!. dedi. «Babamda» da soğudum. Usağı olduğum Zleni Manastırı başkeşisinin adraı bile bğrenmedım. îlk gece ona, dilediği gibi hizmet ettim. Manastırda para menfurdur, seytanî iğfal vasıtasıdır, onun için bana hizmetimin karşıhğı bir altın saat hediye etti. • Fakat Zlenideki keşislerin hepsi toplanmışlar, karar vennişler, içlerinden biri: Dayak, dedi, seni aramızda istemiyoruz, baskeşışin himayesıne güvenme, çünki senin bir gün yartfan düşüp parçalan mana mâni olamaz.. «Hiç düşünmedim: Işte gidiyorumr. dedim, baskeşişe habor vermeğe bile lüzum görmedım, ayaklanma çarıklarımı çektım ve hemen yola çjktım. «Babam beni yise karsısinda görünce şaşırdı. Zlenide bir gecelik misafirliğîmin hikâyesini kısmon anlattım, baskeşışin hızmetımden memnun kaldığını, hatti bana altın bır saat hecüye ettiğini, fakat benı diğer keşislerin kovernâunu soyledim. Kovulduğuma inanch ama bır gecelik hizrnet karşıhğı bir altın saat verıleceğin* aklı yarma* Çaldın!. dedi. GH s*r!. Çld i dı; dedım. «Babamın manastıra gıtmesine hacet kalmadı. Ertesi gun manastır dan bir keşiş geldi, babamia giılîce konuştu. Babam, suratı asık beni çağırdı: Yalancı, hırsız oğJan, ver o çaldıgın saati bana!.. dedi. •Muhterem başkeşiş ailemiıi tekrar dile düsurmemek için beni zaptıyeye teslim etmiyormuş. Bır gecelik hizmetimin bedeli olarak çok görülen altın saati geri verdim ve o andadır ki keşislerin ve manastırların düşmanı oldum. ömrüm oralarda ve o adamların arasında geçecekti, ama ağaç içinde yaşıyan kemirici bir kurt gibi. •Ben saati verdikten az sonra Tırnavadan zaptiye geldi: Mihaili götürecegim'. dedi. Suçum ne imis?.. diye sordum; Bir saat çalmışsın! dedi. •Beni Gabruvadan Tırnavaya götüren zaptiye neferi, yolun orman ıçinden geçen ıssız bir yerinde : Mihail.. dedi, sana çok aciyoram, sen simdi benim elimden kaç, ben havaya bir el silâh atarım ve arkandan koşanm.. ormanın bitimind e k i kasabanın ilk evlerinden birinin kapısını çal ve içeriye gir.. Ben oradan geçip Tırnava tarafına gv dînce Gabrnvaya âön ve babana serbest bırakıldığnu söyle, ama orada çok eyl«nme, başka bir yore çık git ve izini kaybet... «Masum ve toy idim. Zleni başkeşjsinin ahlâksızhğnn Tırnava mahkemesinde anlatabîlirdîm. Zaptiye nefermin sozunü rfînfetnekle artık firari bir hırsız olarak aranacağımı tahmin e<Jemedim. •Bana bır altın saat hediye ettıkten sonra hediye>;ini gen aldırtan başkeşişten muhakkak ki çok lufnfkâr ofan basıt ve kaba zaptiye neferı, ki benı Tırnavaya götürürse mahptıshanede başıma gel*e»hleri pek dehşetli anlatmıştı. beni âzad eitıktra sonra tarif ettiği kasabanın ilk evlerinden birinin kapısını çaldım. • Adını asla anutamam, gospgdîn Mıtko Kocoharof, kapıya elli yaşlarında. akçıl sakallı ve çok temiz giyinmîş bir adam çıktı. Beni gorünce bir an hayretle dona kaldı. Gözlerini açnnş. bir müddet yüzüme baktı ve sonra dudakları titriyerek: Hrısto!.. Oğlum, benim güzel oğlum: diye bağırdı vo bana kollarını açtı. «tçimden, ne olursa olsun diyerek onun kolları arasına atıldım. tkimiz de hıçkıra hıçkıra ağlamağa basladık. Ben garipliğimden, korkumdan. yeni ve garip bir maceranın eşiğinde duyulan heyeeandan aglıyordum. onun niçin ağladığını az sonra öfrendlm. TAKIN: tki gsrip maetntı CUMHURİYET Niishası 23 Knrnş •artel TarkiT» Ltr» Ki Ur« Ki 150.00 80.90 40.00 «4 00 22.00 ve Tayaa Cumhuriyet Matbaacılıît ve Gazetecilllı Türk Auonlm Ştrketı Cagaloğlu H»»k*v1 Sokak No. 3941 Sahfbt Svnoilk b aylık 3 aylık Buınci Dunya b<ı vaşı içinde Gide, guneesıne şunları yazıyor: «B«lçika Fransız Dostluk Yurduna bır AmeIstanbul Tekstil ve önne Sana: rjjjaj, g e ] m i ş . Almanlarm elini kesyii iş kollarında çalışan 80 bîn iş tiklerı bir çocuk gösterirlerse ona çi için yeni bir asgari ücret tarife buyük bir bağışta bulunacakmış. si hazırlanmıs ve bu tarife, 13 ekim Richepin, Almanlar dört bin çoöen itibaıen de yürürlüğe girmış j c u ğ u n s a g e l i n i k e s m l ç d i y e y a z . tir. | aııştı. Belgesi görülmıyen bu yazıÇahşma Bakanlığının da tasdı | y a d a y a D a n R a m j l i n Rolland da bir kinden geçen yeni karara göre, yü ; m e k t u p y.ymlamıs, kendısi ılo birda 2 maas tutarında ikramtye ve J ] k t e b i r ç o k l S T İ Ç r e l i v i ö f k e y . ^ çocuk zamnıı veren iş yerlen, '•; rukiemiçti ve daha büyük yastaki çoeuklari Madamt't^^^j^s da geçen vfnsiçin saat ueretlen as»arı olarak a 3 . i t o s t a ı V a n € a u ««kafjnda kesık elli 16 yaştan büyükler ıçın de saat ( b j r s ü r ü ç o c u ğ a r a s ı a d l ğ l n l s öyl e ucretlerini 105 kuruştan ödıyecek • | m l ş t i b a n a le Jdir. t İki gün önee onu bularak, kesik îkramiye vermiyen >ş yerlerınde e l ] . gösterebüir. k ] a r d a n b i r i n i ise saat ücretlen 120 yerine olarak ^ k A m e r i k a h d a n y u r d a ö n e m h b l I kuras yerine de 85 kuru? 95, 109 bağıs sajlıyabilecegimizi anlattım ödenecektir. Afır iş yerlerinde ise asgari üo Çoeuklari kendi gözü ile görmediret, ikramiye ve çocuk zammı da ğini, hem onların göçmen olarak hil 105, ikramiye ve çoeuk nmmı gelip simdi kimbiür nerede bulun vermiyen müesseselerde ise 120 ku duklarını söyledi, fakat birkaç fotoğraf bulabilecegini söyliyerek nıs olarak tesbit edilmiştir. dün beni ögle yemeğine çağırdı. Gittim. Fotoğraflar yoktu. Fakat Cocteau. yemekten sonra fotoğrafları getirecekti. Cocteau geldi. ama lotoğraflar gelmedi. Yann akşanı getireceğini söyledi; bu arada. Kızıl Haç'ta çalışan bir kadına da beEyüp'te bırkaç gündenberi 86 ku ni götiirecegini söyledi. Almanlaru?a ekmek satan üç Kardeşler rın elini kestiği birçok çocuğa bakfırınınn sahibi bu sabah bîr ba mış bu kadın Gittik. kadını bulasın toplantısı yaparak, ekmek madık. iroali ile ilşili biljiler verecektir. öte yandan Cheon, şu sırada bin Bilindiği sibı Belediye, «kmeği onbeş, öbürü onyedi yaşında ellerı 70 kuruş yerine 65 kuruşa satan kesilmiş iki çocuğun Orsay'de oturbu fınnın zarar ederek kapanaca makta olduğunu söyledi. Tamamlaimı iddia etmekteydi. yıcı bilgi bekliyorum.» Şunu ekliyor Gide : Köfte miinadutsasıiMİa 2 kişiyi •Bu soylenenlerin hiçbiri gtrçekbıçakladı lenmemistir.» • Asker Mehmet» diye tanılan Savasın, savaşan uluslar arasına Mehmet Doduk g«e» saal 23 30 to ne d«Bİi düsmanlık soktugunu, bu rakmnda Kumkapı'da köft" alma düşmanhk havası içinde. karşı yayöjrimden mönakasa ettiği şoför nın canavarlığı ustune çıkarılacak Hasan Güzpl"î bıçakla karnmdan söylentılere inanma kolaylığını yaralamıştır. Kavgayı ayırmak düşunun; bu durumda, o »öylentviçhj araya giren Alı Acarı da muh lerın doğru olup olmadığını araştelif yerlerir>de3 yaralıyan Asker tırmak için ne yaman bir korlmsuzMehmet bilâhare firar etnıiştır. luk. daaa dofrusu n* büyük bir kişilik gerekir! Işte Gide'in «bireyPo'.i<! sabılcahyı aramaktadır. ciliği» (ferdiyetçiîıği) bu. Başka Kocalarına kızan 2 kadın bir deyışle, Gide, çarpışan çeşitli intihara kalkıştı goruşler ortasında. kendı kendine Malta'da oturan Hatice Gülşon bağlı kalmağı tutku ıle yürütmek llter ile Zeytinburnu sakinlerin »tiyor. «Kendi kondine» diyorum des Nazmrre ÇeHk, e?l«riyl« yan ama. onun kuskusu, sadece dışarıtıkları münaka>r3dan sonra iitiha ya donuk değıl. deyım yerinde ise, ra teşebbus etmışlerdir. Hastane kendı kendısıne karşı da bağımsızlere kaldırılan genç kadmlardan lık savaşı içinde. Nazmiye'nin boy^lı ispirto, Hatiee Bildiğinıiz anlamda bir eylem GüJsen'rr jye uyku itâeı içtikleri (actionl adamı değıl o, bu yüzdan an'asılmıştır. de, sağlı sollu yergılere ugramışAmerika, balık unu istiyar tır. Gide'i anladifiRiız gibi, bu Sanayi Odasına müracaat eden yergilerı de anlamak gerekir. Hele bir Araerikan firması, memleketi bireylerin, görece olarak, daha az mizden balık unu almak istedıjini baskı altında bulunduğu ileri batı bildirmiştir. Bahk unu almak isti toplumlannda, başka bir deyişle, yen firma ile bazı ithalâtçılar te topluca davranışlaıın çoğun (ekscrfya) bireye karsı değil, tersine, masa geçmeğe başlamışlardır. ve Akıl basıalanmn imal ettik bireyi ezen kurumtara, güclere bu leri çoraplar satışa çıkanlacak yalanlara karşı olduğu yerde, yergilerin doğruluk payını azımsaBakırkoy Akıl Hastahanosınde mamık gerekir. Ama kişi haklarıtedavi gören akıl hastaları tarafın nın, toplumsal güvenliğin yerleşdan atelyelerde imal edilen çorap medlğj, kvmlu diizen karşısında ların bir kısmı satısa çıkanlacak kişiye, defil topîuca, tek olarak tır. bile özgürlük tanınmadığı yerde, Hastalar atelyelerind«, hastaha «insan sesine> ne büyük bir özlem nenin birbuçuk yıllık çorap ihtiya duyulduğunu görmemek, anlamacını temin etmişlerdir. önümüzde mak eld* mi? ki günlerde şehrimizdeki hastahanelere çorap satılacak. ayrıca piya* ^sva da verilecektir 27 Mayıs öneesinde, Demokratların bir (ieğıl, on üç univerntoli &§• i Ekim 23 Cemazivelevvel 13 renciyi kıyma makinesinde doğradıkları söylentisi çıktığı günlerde, buna inannaamak şöyle dursun, bunu araştırmağa kalkmak bile, zalımlerin yamnda yer almak anlamına geliyordu. Bır gün, başkalJ lj.20 11 58114.56 17.18 18.50 4 41 dırma fırtınası içinde bulunan bir E. } 1 0 0 6.40 9 38 12 90ı 1 31)11.22 bayana, bu söylentılere inanıp iııan madığını soracak oldumdu... Durum, rimdi gözümün önöne geli 80 bin işçinin asgari ücreti tesbit edildi Us, kullanılmak içindir Yazan: Melih Cevdet Anday yor: Yüıünıe öyle bir bakış baktı ki, sustum. Oysa D.P. nin yurdumuza ne denli kotülük ettiğine inanmam için, kıyma makinesi masalına ihtiyacım yoktu benim. Sonunda ne oldu? O söylentinin doğru çıkmadıfı anlaşıhnca, D.P. ye boşuna saldırıldığı kanısı bile ortalığa yayıldı. Bense, bugün bile, DJ5. nin asıl buçlarıuı, bıldijimce, anlatamamanın i';ın*ısı içındeyını. Çünkü baskı, sadece D.F. d«B değil, kurulu düzenden gelıyor. Konumuz şu partı, bu parti konusu değıl, toplumumuzun temel sorunlarını, butun açıkhğı, gerçeklıği ıle ortaya koymak sorunudur. 6/7 3ylul'de, butun suç, solcuların uzerine atılmak ıstendiğı zaman da boyle olmustu İnananlar, inanmıyanlar vardı. Bılgınin, usun (aklın), sağtorenın (ahlâkm) verılerını yerleştırmedıkçe yann da boyle olacak. * Seçımlerden dort gün onceydi; radyoda, yeni kurulan partilerden bin adına yapılan bır konuşmayı dınledım. Konu.şan. partisıriın dış politıka goruşünu açıklıyacağım »öyliyerek sözlerine başladı. NATO'ya inanıyoruz. CENTO'ya inanıyoruz, dedi. Bu sozlerı, gerçı, belli bır partınin kendi dış politıka gbrüşü olarak karşılamak kolay değildir. Çünku bugünku partilerimızden hiçbırının, bu konuda, ayrı bır görüşü yoktur. Ama o sozcu, bu yüzden ya da konuymanır. heyecanından, az sonra partısinı ya unuttu ya da bilerek bır yana bıraktı. doğrudan doğruya Türk ulusu adına konusmağa başladı : .Türk milleti Müsterek Pazara inanıyor.» dedi. «Müsterek Pazar» a ılle girmeliymişız... girmeliymişiz de yardım gormeliymişiz. Ona inan, buna ınan, «Müsterek Pazar» a inan... Bir «inanmak» tır gidiyor. Öyle ki, ben inanmıyorum deseniz, Türklüğünüzden kuşkuya düşecekler. Haydı, partilerimiz dış polîtika konusunda birliktirler, dıyelim. Iç politikada birlik değiller mi? Görünüştekı çekışmeyı anlamak, bu çekı^meyi gerçeklere vurarak, usla değerlendirmek, olacak islerden değildir. Hele ulusal kar ma yonetııne gıtme sozlerinin çıktığı bugunlerde, p3rtilerimizİB iç politıka yönünden ne gibi yarl«îrde birbırlerinden aynldıklarını bilen yoktur sanıyorum. Neden böyle oluyor? Bırı çıkıp, «Türk ulusunun çıkarı bu yoldadır.» dedi mi, artık kimse yeniden duşünmeyı gereksınmiyor, katılıyor o sözün ardına, ortalıkta dolaşan sozler h»rkese yetiyor. «Ben boyle düşünmüyorura.» diyene, kaslarını çatarak bakıyorlar. Kaş çatılması değil üzuldüğüm, usu kull»nma|a kızıyorlar. Oysa U3 (akıl), kullanılmak ıçın verilmiştir bize. Gide. guncesinin bir yerinde de şoyle dıyor: «Yeni bir yapmaeık, yeni bır ıtibari yurtseverlik doğmaya başladı ki, bunun dışında kimse (namuslu adam) olamıyacak Herkes bu olçüye girmeye, adım uydurmağa çalısıyor. Herkes bundan gen kalacağım diye korkuyor, herkes başkalarından az bon Trançais olmaktan korkuyor.» O laylara baktıkça insan baıan ümitıizliğe düşüyor, baıan da, işe »eytan karısıyor, akla, olmadık şeyler getiriyor. Meselâ, AJP. nin tzmlr îl Merkezine asılan bir ilân meselesi var. Başgin karşılamak istiyenler 35 Hra yol maaralı ödemege dâT«t •diliyorma*. Hafızamda bir çocnklnk hâtıram canlandı. BogasJçi koylerinden birinde otarrardak, Orada. asağıki cami, yukarıki eami diye adlandırılan iki oami vardı. Ba camilerde bol bol mevlit oknndu|unu hatırlanm. Mevlit günleri, k8yün çoeuklarından mârekkep beş on kişilik bir kafile, sekak sokak dolacır, bir novl movlit çıfırtkanlıfı yapardı. Yaz günleri, güneş dolu sohakları çınlatan bu incecik çocuk Mslorini aiMdi dnyar gibi oldum: Aasaaki caaamiiide mevlnuut var, ö|leyin geliiiin, çoook gelln!» lımirdekl parti merheıinin davanna asılan karsılama ilânı »MSİJ ama, nodense benim halagımd» «eoook gelin!» diye bir at« çınlar gibi oluyor. Soçiaı yapıldı, bitti. Hiç bir pariinin işine yaramaz bir sonae alındıgı Içln koaliayon lâflan ediliyor. Ortaklaaa hükamet kurnlacak. Şeytan yine aklıma getiriyor. Delinin blrl timarhaneden kacmıs. Sokak sokak geziyor. Bir şekorci dükkânı görmüş. Teıgâhta koca koca kavanoılar. tçlerinde »ırıl pırıl elvan şehtrUr. Deli bu. Aklına cjmiş. Yaklaamış, kavanozun birinin kapa ğını acmış, eliai daldırmıs, bir avaç tçker kapmıs, kaçtnağa başlamış. Şekerci peşine düşmüs. Deli önde, şekerci arkada, bir hayli koşmuşlar. Nihayet deli, yakayı ele vereceğini anlayınca dnrmuş, avucundaki şekerleri ağzına atmış, sonra dflkkân sahi biao dönmüş: Buyarun bakalım, demis, beğendin mi? Istc, ne fenln %ine yara«fa, ne benim! Seçimden beklediğimiz huznra, sükuna, istikrara kavuşama dık; koalisyoa da çare değil; ne yapıUrsa yapılsın muvakkat •laeaktır; kıaa zaman tonra yine sceime gidileeek gibi lâflar ediliyor. «Kalkın ey ehli vatan, dediler, kalktık, hâlâ oturmak lusmet olmadı» dlyen kimdi, simdi hatırlıyaauyornm ama, pek yerinde bir liftiT. Hoca, sarığın pek kirli, demişler. Yıkasana. Yine kirlenecek, demiş. Yine yıkarsın, deyince de covap »a. A kuzum, ben bn dünyaya sarık yıkamağa gelmedim ki! Artık otaraaga karar vermiş, belli. Biz de onnn gibi bir yapabilaek! Zira saka maka, sarık yıkamaktan bıktık. Hamdl VAROGLU Ueneı fırıı sahibi sırrııı açıklıyacak ED,NJ2 • *# ACELE ACI BIR KAYIP Roza Taşçı'nm kıymetli «şi, Yusuf Seyrek'in sevgili yeğeni, Rena Hrisso (Paris) Uo Meral Seyrek'in sevgill babalan, Omiros Hrisso ile Sait Seyrek'in kayınpederleri, Vahide Basademir. Vahid* ve Tevfik Taşçı'nm Ziya ve Sevim Gazze'nin. amcaları, Mine Seyrek ve Roza Tasçı'nm ağabeyleri, Ta»çı. Seyrek, Abed. Hrisso Nalbantoğlu ve Basademiı ailelerinin kıymetli akrabası,, TEŞEKKUR Dejrerli eşim ve annemîz YAKUP TAŞÇI çekmekte olduğu ağır hastalıktan kurtulamıyarak genç jraşta 22/10/1961 pazar günü Hakkın rahmetine kavuşmu«tur. Cenazesi 24/10/981 »alı günü saat 1130 da Sent Espri katedralinden (Radyoovi karşısında) kaMınlarak Feriköy ile kabriatanına. ebedî istiarhatgââhma trw« odileeektir. AUah rahmet eyliy^ Cumhuriyet 6281 cenazesine bizzat katılmak. evimlze gahnek. çelenk. telgrai. teiefon ve mektup yollamak suretlyl» blzl teaelli etmek lutfunda bulunan büyük lerlmize, akraba, dort ve arkadaşlanmıza içten gelen sükran ve minnetlertmizi s u ı u m . * Tevfik Bıyıkhoglu «Jleııl Cumhuriyet 6230 EMİNE BIYIKUOĞLU'nun VEFAT Merhum Hacı Sallh Efendi tonjnu, merhum Ha»an Tahstn oglu, Sevlm Altan'ın kıymetli eş». Tahsin ve Cem'in habaları, Dr. Fahir Altan, Süheyl* Tüzemen, Sadettln Altan'ın kardesl, Cahit Uysal, Nahlt Uysal ve Zahrt Uysarm entşteleri Ruh ve Slnlr Hastahklan MütPh»ss«ı Viktor Hugo'nan ölmez saheseri SİNEMASCOP NOTRE DAM KAMBURU u a o n alâk. ü«rine J ^ Mı hafta daha doram tdocktir Telrfon: 4. 68 » Dr. BAHİR ALTAN ?enç yaşta Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 23 ekim pazarteci (Bugün) ögle nımazını mötaakıp yatlh Camilnden kaldırılarak Eyüp Tokmakkapıdaki aile kabristanına defııedilecektir. AİLE91 Cumhuriyet 6279 Maliye Bakanhgındatı • i i S t S S ye çıkanlmıştır. 1 Muhammen bedeli (92.5 00) liradır. 2 Muvakkat temlnatı (587 5) liradır. »,.«.,•« Mtiive /\ t , L iit>.« »/11/1M1 carsamba günu saat 1S.30 da Maııye GI « Kıymetli UfctUr Müdürlügünde fpla. | nacak Komhyonca yapılacaktır. Yau NÂZİIVIE NADİ tslerlru fıilen tdar* «den Mcsut MfldOr Gazetemlze gonderllen yazılar konvlson, konutmasm ia<te edSJmca. tlânlardan meralrrvt kabul olunmız * Abone ve llân ışlerl lçln. »arftn Uftünc «Abone» V«JT» «l)âs SeTVİsls kaydıniD konması lanmdıı * YASASTNA ETSÖSTlB BU GAZ£TE ŞAHİN PERESE Avrupanın Önder Havayolu Faal 2874/6239 K. nun tarifatı dairesinde nin Eksiltme taatinden bir sa at evvelıne kadar m e l t r İ ver. 6275 (Basın: 9057) A. l«0«0 DYMAYI 6ASIN TAAHHÜT AHLAK ^uııııııııııııııııımıııııııııııııtııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımııııııııı EDEBÎ ROMANIMIZ: 9 '•ııııııııııııııırMiııııııiMiııımıııııtııııiiiııııııııiMiııııımıııııımııııııııııııııııııııııuiMiııııııınunıır/'/ riz. Tatavacının biridlr. N* *k« mssı yaımau var, ne d« dftkkân kendinin!» Hâlin büyök kapısmda dar. da, ganes dolu eaddeye sinirli sinirli baktı. Sağda, s«lda «*n d u H n t katarak Balıkpazannın eski, kSane yapılanna tes layıp yıka n istimlâkin d«v ma. kinelerini (örmiiyvrda. Blrden ta karsıda, yıkıntılano arann. dan karşıya jfçmekte elan kSy lösüyle Hamal Veli'ye gSıv ilişti. Gidiyarlardı, yanyaoa. Gidiyorlartb ya, lflahsmn Me. met büyük bir kusur işlemlşlerin tasası içindeydı. Istanbn. la ayak bastıfı andan beri her seyi gören goıleri, sağda, selda kocaman koeaman yapılara tos lıyan dev maklneleri gBnnüyordu. Demek bu büyük, ba çok bayflk. kalabahk, yadırgı şehirde. «Vay Gafvr agam, bl xi boyle it enigi gibi mi azıta. cajuın? KSydeki atıp tatmala rın neydi ya? Gel didiydin, de. lînnı adamsın mücerret gel di diydin. Eneam bn maydu yapa cafın? Ba gnrbey illerde nö. retrm ben sineik? Babama ne cnvap vireeem? Garor afam beni it enifi gibi azıttı dimm, bir terbiyesizlik etmesen ne diye azıtsın dlr? Oknmayı acn nasıl belledin dimek gfinah mıydı Gafur aga? Başka ne di dim? Tavnfnna mı kış didim, hornzuna mı? Sen benim bS. yüfünısün meselâ. Boyflktm af, kUçikten . Beal bir kena. ra çeki» iki saplak fnraaa nlye ftırdun mu dîrdim? Ah Gafnr ağa. vah Gafur ağa. Bileydim böyie geri dnracağını, o değtlden g«l«««|İBİ, yazıoın halanda ne isim vardı Çuknr•va darurken?» Düşünme kardas düsünme! Ben dnşünmeyim de kim dafunsün kardaş? Derasız yaraya DMrbem neylesin? Kdtfi kötö düşün. mek adamı hasta eder. Koca Istanbal barası... Babam dediydi ki, bırak tstanbaln dediydi, var git Çnknrovaya, orda bildik tanıdık ç«k dediydi. Dinlemedim. Bi. lir miydlm Gafnr ağamın dırnaksızhk edeceğinf? Dtraek o dükkân onnn değel? Kim yitirml» de o bnlmas? Oknraa yazma biiaiğl ya? Hamal Veli dnrakladı: Ne okuması? Ne yazması? Imzasını karaladıgına ne bakıyon? Isl gücü (atavaeıhk! Yıkılmış yapılann aranndan Küçükpazarın Osmanlı Ortaçagı'ndan kalma boznk parkell, çamnr sokağının bir Orta Anadelu kasabası çarşuını hatırlatan kalabahfı içinde agır agır yürflmefe başladılar. Bizim uşaklar ona dırnaksız Gafnr dirler. ls bnlmak SOTle dorson, adamı yanıldır da olacak işini bile bozar! lyi amma, nereye gidiyorlardı böyle? «Bizim orda bir kisilik yer var. Geeeligi elli knrnsj. demisti ya, nasıl bir yerdi? fş balamazsa, her gece elli, hor gece elli... basa mı çıkılırdı? Sonra bn Veli. GSslcri de çakırdı. Çakır gtoü pek bir makbal «aymaalardı kiyde. Heye, arka çıkmış, elinden tntmnşt» ya, hırlı mıydı, b ı n u mı? (Devamı Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri tstanbul Mümessilliğinden: inof)1 AdoVİTakribeB 12 Ton) ÖT mm. X 8090 X 200 Cm. .5 ÎSoO Adet (Takriben 16 Ton) 1.00 mm. X 80.90 X 200 Cm. Galvanizli oluklu saç satın almacaktır. îstekliler kapal. teklifl.rini, 5000. TL. lık muvakkat teminat lan ile birlikte Galata Okçumusa Caddesi, Şaır Eşref Sokak Beyaz Han Kat 1 deki Müme ssilliğimize 1. kasım. 1961 çarşamba günü mesal saati sonuna kadar tevdi etmelen şarttır. Verileeak tekliflorde teslim müddeti, mahn menşei, evsafı ve oluk ad.di belirtilecektir. Teklifler 15. kasım. 1961 tarihine ka. dar opsiyonlu olaıak kabul edilir. Diğer sartlar huıusunda Mümessilligimizden bilgi almabilir. (Telefon: 44 84 61) Isletmelerimiz arttırma. eksiltmo ve ihale kanununa tâbı ol. mavıp mah alıp almamakta serbesttır. Basın: 8947 . 6273 3«iSiS^î£S£5£5SSS£!£®S©i' = = E = = ^ = ~ ^ = = 3 3 = 2 = ^ = E ^ = ~ ^ = ^ = ^ = E 2 = ~ = ^ = ti. Islak kirpiklı gözlerini çevre dükkânınm üst nste yığılı mey ve sandıkları ardından gösetli de dolaştırdı. B* bnyflk, bn ç»k büyük, çok kalabahk, hiç tanı yordu. Demek kendisinin bos Terbiyesiz, dedi hamala. verip başından attıtı kitylüıflmadıfı sehirde sahapsız, yersiz Hamalm karşılık venzıesini yortsnı kala mı kalmıştı? De ııü o Veli denilen nergele arka bekledi. Vermeyince, hâl kapı mek kardas kardasınan kanlı lamıstı? Peki, bu Veli ne de. sına sinirli sinirli yürfidü. Ulan kinli. kardaş kardasınan diiş mek isıiyordu? Sidik mi yarışne pis heriflerdi be. Bir şey mandı? Bn, kardaslann kardaş tınyer, yerine göı mö dikiyor değil, o eşşoğlu eşek Veli, oku iara düsman idiği şehirde nasıl d»? ma yazma bîlmediğini, dükkâbannarak, döşmanlardan kenDflkkâna Sfkeyle t«ldi: nm Hüseyin efendinin otduğu. dini nasıl konıyacaktı? Ne diye O Veli ne komrçta • of. nn da söylcr, bir çnval inciri îflmisti sanki? Babası gitme lanla? berbat ederdi. Ederdi, müceret demisti. Ne diye dinlememişti ederdi. Bu bayvanoğla hayvan lîfak telek, kınş kınş kâüp babasım? Geri dönemez, baba önöndeki defterden başını ksl lan dükkânuan sepetlemeliydi. sının yanına varamaz, bnrda Başta Veli, ellerlnden gelse bir kalsa kalmak giiç. Ter bilmez, dınp baktı: kaşık sada boğabilirlerdi. Ille Hanti oğlanla? ynrt bilmez, kimseyi tanımaz. O oğlan işte, bizim karlü. de Veli. Gözü çakır mı deltil Bîlse, tanıssa bile berkes yadırni? Bırak. G«S çftılülerdfn ha Hamal Veliyle boğ««mrken gı. tçbaçnk kuruşn var, kardayır gelmeıdi. Evet, bn dükkâsına düsman olan kardaslann Gafnran azarladıfı hamal omn asıl sahibi o değildi, IIü. muz silkti. arasında ona da kaptınnca seyin efendiydi, kendi de onnn Ne bilelim? Yanlarında Düsnnme aslanım, sıkma yanında bir hamal meseli ama, de^ildik ki. canını. Allah büyük. Cenabı AlVeli'den roülüden daha gSıde. Tepesi attı: lah bir kapıyı kaparsa bir başGözde olmasa afanın kSşkiln. N'e biçim lâl o laıı? kasını açar! de yatar kalkar mıydı? Herif Bayafı lâl Gafar afa. Yan Denize düşenin yılana t>arıldıbngilne bnjün dükkâm hemen fı ?ibi, hamala yaş yas baktı, larında mıydık? îıısan âmiriıun, mâmürii. hemen ona bırakmış, «Aman Gafor afasım sermedifi belliyGafnr, sen benim s a | kolnm. di. Takmhk çösterivordu ama, nÜT». kmnandsnnın karşısında sun. Be n oteki »lerden baş ala boyle mi Uonuşur? >ürekten mi? Diliyle yakınlık miTornm, çözünü severim!» di süsterijor da ;üreğinden hayin Sen bizim U»mandarımi7 yordu. Demek bi dükkân ha mısın? lik gcçiyorsa? HSaeyin efendinin, ha kendiYan yana, hal kapısına doğru Amirıııiz değel raiyim? lıınia. Ayn gayn yektn. Yokln açır afır ^ürüdüler. kârdsn mı geliyon? Hıı? Cuvap amraa, o Veli iti Memmcde «O virsene, âmiriniz dcğel miyim? ra. Gafur var y» Gafnr?. derdi, Hanal kâtibc baktı, Kâtip «Bu ona dırnaksız Gafur de. Gafnr onlan onbeş, ylırn! başını gene delterine indirmiş. diikkân aşağıdski bir ahbap BDyük Senesonu çekfilşine katılabllmek tçin gon para yatırma tarihi 28 Ekhm Cumartesl gOnBdttr. Bu çekili'te Tflrktye İş Bankası: 1 TALİHLfYE 6 DAİRELf APARTMANIN TAMAJVO 84 TALtHLİYE 34 APARTMAN DAİRESİ 4 ADET 100.000 LJRA 100 ADET 5.000 LİRA 150 ADET 1.000 LİRA Toprak Mahsulleri Ofisi Genel VE 18.300 ADET ÇEŞİTLİ PARA tKRAMİYELBRİ veriyor. Fleksibil Bora Kılıfı Ettirilecek kılıfı imâl ettirtlecektır. İstekliler bu ise aıt vazılı tekliflerini en geç 2. Kasım. 1961 perşembe gunü saat 18.00 e kadar Ankarada Sanayi CaddeM Paket Postahanesı üstündeki Malzeme Müdürıugune vermış veya mezkur gün ve saatte Genel Müdürlükte bulundurula. cak şekilde posta^ümış olaca kîardır Koiflara an sartnameler Ankarada Toprak Mahsulleri Ofısı Malzeme Mudurlugunden, tstanbuld» Galata Bahtivsr Handa mukım Malzeme Şube Mudurlüğünden temır, edileblür O«s 2490 sayıh kanuna tâbı otmadıSmdan ıbsleyı Kimen ve. ya tamamen yapıp yapmamakt» veya dileHiâine vspmakta w . besttir. lBa«n. H821. A 15»« t paranıttn ... istikbalinizln emniyeti Faal 3441/6240
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle