Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EK1 CUMULKlkKl lö ıvıa>ı* S0M8ALAR ALVNDAKİ |||[=llllllllllllllllllllllliniMlllllllllllllllllllllimilllllllIIIIIIIIIIIHIIIIIIIMIIIIIIIIMIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIl|lll| bizi bombatantp battık sanmışlar meydanının düzeltilmesi Karadenizin fırtınalara maruz kömür havzasında çalışan gemilerden fırtına istikametıne gerekrği kadar kapanmamış limanlara sığfnanların bir çoklanmn karava sürüklenerek parçalandıklan çnk görülmüş, fakat traverse çıkmavı tercih edenlerden (çok çürük tekneler) hariç hiç birinin ziyaa uğradıkları duyulmamıştır. Filvski muntazara tarifelerle seferler yapan yolcu gemilerinde bu hal prog ram aksa'acak bir mahzurdur Fakat denizde can ve mal emnıveti mevzuubahs olunca (önce se!âmet) düsturunun ön plâna ahnma sı tabil olan böyle ahvalde başka bir düşünce arka plânda kahr. Çün kü <siz hata edebilirsiniz, fakat unutmayınız ki Neptün aslâ affetmez). =haberleri Iskenderunda sevinçle karşılandık Beyazıt gece seyri yapmıya mecbur kal dık. Bu durum gösteriyordu ki era niyet faktörü olarak ele alınan, n (gurup zamanında demirlemek ve Marmara s'neması ile buna karasularımızın dışına çıkmıyarak bitişik iki blok 1961 senesinde seyir etmek) tedbırleri limansız sa istimlâk edilecek hillerımızde kışın tatbiki her zaman ıçin mümkün olmıyan varım Şehrimiz imar faalıyetıne ör.ütedbırlerdir. müzdeki haftanın basmdan itibaSabahlsrvın güneş ışıdığı zaman ren yeniden hız verilecektir. Bu sahıl niTengilerinden yaptıjımız cümleden olarak, Dolmabahçeden, mevkı tâyını ile üstüste saatte an Mete caddesine çıkacak olan yol cak iki mil yol alabildiğimizı an en kısa zamanda ikmal edilecekladık Geri gerı gitmedığimize gö tir re bu da bir kazanç sayılırdı Her Dığer taraftan. Beyazıt meydanı ne kadar tuluâ doğru rüzgâr isti nın düzeltilmesi ve sahil yolunun kameti garba dırise ederek rota bir an evvel bitirilmesi için çalımıza girmek imkânına kavuştuk şılmaktadır. Yeniden yapılarak ise de Anamur sahıllerinde isliyen tatbikine gimilen Beyazıt meydairi denizler dolayısiyle sahil ile nı plânında Marmara sinemasının irtibatımız mümkün olmadığından bulunduğu blok ile buna bitişik Mersine doğru seyre devam ettik. iki blokun da istimlâki gerekmekHava (3fi) saati geçtiği halde şid tedir. Yalnız Belediye mâli durudetini muhafaza ediyordu. munu nazari itibare alarak adı ge Nihayet biraz sâkinlemeye başla çen blokların istimlâkini 1961 sedı. Biz de eski iüratimize kavus nesi plânına kaydırmıştır. Bu sutuk. Mersine uğrayıp îskenderuna retle bugün açılmış olan sahanın gidecektik. Böylece ilk seferimiz düzeltilme«i ile 1960 Beyazıt mey nihayet bulacaktı. ! danı plânı tamamlanmış olacaktır. Fırtınayı bir tarafa bırakırsak Sahil yolunun Yeşilköy Çınar obu seferin harble alâkalı yegâne teline kadar olan kısmı 29 ekimde vakası. bir bombardıman uçağının merasimle trafifte açılaeaictır. yanarak düştüğünü pek uzaktan Yol üzerinde kurulacsk olan logormemiz oldu. Her halde uçak kanta, gazino ve çayhaneler için bombalamaya kalkıştığı bir harb Belediye tarafından hazırlıklara gemisinin açtığı ateşle isabet al başlanmıştır. Bu yerler kiralandık mış olacaktı. Fakat aramızdaki me tan sonra yine Belediyenin kontro safe o kadar çoktu ki işin içyü lu altında restore ettirilecek ve bi zünü bir türlü öğrenemedik. Hatta rer turistik lokal haline getiridürbünle dahi uçağın milliyetini lecektir. anlamak nasip olmadı. Sonradan Kadıköy Bostancı »rasındaki bu manzaralarla pek çok defalar Bağdad caddesinin tretuvarları da karşılaştık, öyle ki bizim için gün bitmek üzeredir. Yolun asfaltlanlük alelâde hâdiselerden oldular. ması ve trafiğe açılması haziran Bütün alâkamız söndü. ayının sonunu bulacaktır. Mersine uğrıyarak yukümüzü alıp verdikten sonra son durağımız olan Îskenderuna vardık. Burada liman falan olmadığından münasip bir demir mahalline demirledik. tskenderundaki dost ve ahbaplanMısırda toplanan Asya ve Afrika mız bizi âdeta törenle karşıladılar. konferansına iştirak eden TütüncüIstanbuldan hareketimizi telgraf ler Federasyonu Başkanı Celâl la öğrenmisler, geç kalınca başımı Umur'un riyasetindeki heyet şehza bir iş geldiğini zannetmisler. rimize dönmüştür. Tehlikeler uzaktan daha büyük Konferansa iştirak eden heyet göründüğunden bu zan ve tahmin müşahit fiza sıfatiyle konferansta bir aıBİık kati kanaat haline gel hazır bulunmuş ve bu arada Asya miş. Sağsalim geldiğimizi görün ve Afrika memleketlerine tütün ce muhabbetle bizi kucakladılar. ihracstı imkânlarmı artırmak irin İlk anlann sevinç ve harareti ge alakalı mercilerd» temaslarda buçince bize trenle gönderemiyecek lunmustur. kadar ağır ve mühim yükleri buHeyet konferanı hakkındaki gölunduğunu söylediler. Tahliyeden rüslerini Türkiye Ticaret ve Sanayi sonra onları yüklemeye basladık. Odaları Birlifine bir rapor halin(Arkası var) de bildirecektir. Diğer taraftan haber aldığımıza göre Japonya ve Libya'dan sonra Haiti de tütünlerimizin müsterileri T E Ş E K K Ü R arasina girmistir. Bu memlekete Hastalığımı büyük bir al»k«, mevsim başındanberi ihrac edilen titizlik ve Uıttsas!» teshl* v» »me. tütünün kıymeti 3 milyon 100 bin Hyat yaparak Allahın ln»y«tt U» lirayı bulmuştur. beni yeniden saglıgınu kavu«tu.; Iiibya'ya yapılan ihracat ls>« 1 ran; Cenabı Hakkın, beşerlvet« milvon 523 liralıktır. hlzjnet etsin diye cerrah olaralı Vapurdan denize diişen bir yarattığı, mesleğinln ılrvesl, lnsanlık nümunesl, Şişll Çocuk Ha». | kadın kurtarıldı tahanesi Harlcly* Servisl Sefl • Kasımpaşa, Karanhkçeşme Soçok muhterem i kak 2 sayılı evde oturan Nurhayat Çaycılar adında 20 yaşında bir kaDr. Operatör dın, dün. Boğaziçi vapuru ile KöpHAZIM BUMİN'e rü'ye gelmekte iken saat 13.30 sıraDr. Operatör Medih Egemen't. larında. Ü'^udar açıklarında vaNarkoıitör Dr Operatör Cahlt purun arka tarafından denize düşBergile. As. Oper&tör Tarık Şemüş ve aynı vapur yolcuları taraner'e, Aj. Dr. Raife Seçer'e. amefından kurtarılmıştır. liyathane hrmş:re?l Sabahat Ün. lübulduğa. Servis hem«.ir©sl Selma Sıhhî eşya bollaştı Sucuya. pansumancı Mehmet AlPiyasada yapı malzemesi satıslatıparmağ&. hastabakıcılara ve bürının agır gittiği belirtilmektedir. tün hutahanc personelin« en d«. Halbuki piyasada yapı i.«1erinin iç rin minnet ve «ükran hl»lerlınle tesislerinde kullanılan sıhhl eşya te«ekkürlerlmi sunarım. bir havli bollaşmıştır. Muhtelif r»hir ARKAN büyüklükteki lâvaboların fiyatı 120180 lira arasındadır Dökme ve çelik banyolar ise 75M50 lira arasıdır. Kadrlye Zadil esi babajl merhum Yapı malzemelerinden ithal mah Alhay Ismail Zadil ve merhume Hamevcudu kalmamiftır. bibn Zadil oğlu Yük=ek Mühendis fayans Eracet Zsdil, Dnfan Zadil ağabey Renkli fayanslar 220 kuruşa kadar Ancak yakmda bu lert, Bedia Belbez, Ekmel Zadil, vprilmektpdir. Beraat. Melda. Fuat Zadil. Zafer Za malın bollaşacaâı da belirtilmekdil. Kâmile Kerimol, Bedia Zadil, tedir. Mahire Ttlmerkan, Kâmuran Pehlivan amcazadeleri, Reşat Bedl MUçyyet Kerimol ve Neriman Aları'ın MAYIS 13 ZİLKADE 17 halazadPleri *~~~ MGZÇT r i Memleket Dâvaları 1 Akkaranfil sokajjı Bir oda, bir hol. Uda: (2.5x3), hol de (1,5x2) gelebilir Tahtadan, tenekeden. Ankarada, Kurtuluş tepesinm günden yanında, yıllarca önce yapılmış. tek katlı, yok sul bir yapı... Sokakları sokak değil Bahçeleri, çıçekleri yok. Suları, uzak bir çeşmede Mutfakları, banyoları yok Helâları komşularla ortak. Bulaşık sularını dışan dokuyorlar. güneş kurutuyor Yıllarca önce bu kadar kalabalık değillermış Bir oğulları varmış. aanat okuluna gidermiş. tki kız varmış, onlar da küçükmüs. Karı koca, genişinı bulamadıklan için, bu darlığa katlanırlarmıs. Ama. çocuk dediğin, bir yeşil ekin.. yağmur yağar boy atar, güneş doğar büyürmüş. Oğul, kocaman olup »vlenmiş. Bir de iş bulmuş ama yeni bir ev kirahyamamıs. Ev sahipleri paraya mı kanıyor? Gelirleri, hemen hemen, bir elin sesine bağlı. Ana çalışmıyor. Yaşlı babanın da esaslı bir isi yok. Oğulun kazancmdan da bayrama pabuç parası artmıyor. Bir odaya bu kadar insan sığmaz ama, bereket bir de hol var, idare edıyorlar. Gelinleri, pek hal bilir, sebiTİı. Çok da doğurgan. O sıkıntının arasmda, üç yılda iki çocuk yapıyor. Dogumlar orda oluyor. Beşikler, =dhncaklar orda sallanıyor. Bilginlerimiz, rksik olmasınlar, sayıp dokuyorlar, Yurdumuzda mesken darlığı var, bir odada üç kişi bannıyor» dıyorlar, ama neye yarar? Bunlar şimdi, dede torun, bir oda bir holde, sekiz nüfus! Şehircilik bilgı.^ıne bîkarsan, bir odaya iki kisiden azla dustü mü, anormaldir. Öteki altı kısi ne olursa olsun. Çerkeşli Ibrahimin aılesi, yetıskin iki kızına bir nasip çıksa, biraz ferahhyacak. O da oimuyor. Bir de derler ki. ağılda oğlak logsa, derede otn biter.. Lâf! OğHn evlenip iki çocuk babası oldu, daha kızları alan satan yok... Bu daraşiık böyle süremez. tbrahımin kocakarı, cesur bir ana. Kırşı bayırda bir takım ınsdnlar, yerleri yırtıyorlar, f emeıler açıyurlar. Kapan kapana.. Geline. «Haydi kızım!» diyor Kızları ds alıyor. Çapa kürek.. bir evyeri de onlar tutuyorlar. Kaz baba ka'! Küçük bir gecekondu temeli ama, iki üç gün kazıyorsun. N c d e o ınsan zekâsının sanlı makineieri? Bunlarınkı kol gücüne kalmıs. Bayırı o kadar kazacaksın ki, s'iyu döktün mü akmıyacak. Uzun iş. Niyetleri, iki oda, Mr nol yapmak. Tanesi birer liradan bın tane biriket tbrahim kardaıın çıkıda parası ne gezer? Satarak, ssvarak, ödünç alıp borca ^irerek. tah tayı kiremidi, kapıyı pencereyi tekmilleyip bir gece ışe laşladılar. Ala şafakta, yerlerin göklerin yeni uyandığı bir sırada, çatıyı çatıp kiremitleri döşediler. Kapıları pencereleri taktılar. Yoldan yandaki sıvasız duvarlara ak badana serptiler Güneş dogduğu zaman, iyi kötü. bir ev olmuçtu uzaktan... Odalar filân bölünmemisti ama, bölünür gıderdi. Yatak yorgan koy HEM Okuyucu mektupları arasmda e NAL1NA MIHINA yorlar: aydnt Chessman'ın yerine hsystını fedaya r»«ı ol»n re bnnn KalifomİTs Vaiisine telfrafls bildiren tzmirli ;enç için vazdıîım yazı, NATO Karargâhı iivil mfnsnbn çencleri üzmüs. Bana yolladıkları mektnpta »öyle di Y aza n Fakir BAYKURT dular. Küçük torunun beşiğini koydular Duvara on namazla astılar. Bir bez kılıfla Kur'an astılar Bunlar gösteriş değil tbrahim kardaş biraz sofuıdur, kocakarı öyle der. Neyse, zamanla silinir süprülür, önü ardı sıvanır. camları takıhr, perdeleri asılır, serincecik bir ev olur. Ailenın birazı orda kalır, birazı buraya gelir. Parası. çaresı oundan fa/la olmuyanlara bu kadarı veter. Artık eve konuk büe alabilirler. Çtrkeşten hemşeriler geldiği 'arran utan mak olmaz... Kuşluk vakti yıkıcıUr göründü. Yasalarda, danışmadan, harç yatırmadan böyle vok^ul yuvalar kurmak yasakmış. Belediyeler. an cak demirli tavanlara, güzel plânlara, izin verirmiş. tki teknısyen. iki polis, iki polis görevlisı ; ıciarma, altı da yıkım işçisi... EMerinde kazmalar, kalemler, kâğıtlar... Yazdılar çizdiler, be?iği, namazlayı, öteberiyi attılar, vurdular kazmayı! Çerkeşli Ibrahim, «Ben çok »inirli bir adamım, belki ağzımdan kötü bir söz çıkar.» diye çekildi gitti. Oğul zaten işte. Gelinle kız lar durup baktılar. Sabretmek çok zor ama ettiler. Edemese, Elâzıgh kunduracı sabredemezdi, onunkini beş kere yıktılar, adam beş kere yaptı. Kocakarı, torunum günde yanmasın diye beşiğe bir çarşaf örttü. Sonra, «Kalkın kızlar!» dedi. Kiremitleri, tahtaları seçmeğe, biriketleri ayıklamağa başladılar. Seksen altı biriket, yüz kadar kıremit kırılmıştı. Parayı bulsan, dereden taşımak ölüm! Bir de çamur karmak için su taşımak! Ama, dur sen... Bizi en ziyade memnun eden olay su idi: Eskiliğine raemen TUNÇ'umuz mükemrael bir denızcilik vasfı gösteriyor, azgm dalgalar ile rahatça becelleşiyorduk. Anamur kıyılan bu aylarda ek«eriya fırtınatjdır. Kışa ras> gelen >ski seker bayramlarının şekerlerini ancak kurban bayramlarında çıkartabildiğimizi gayet iyi hatırlıyordum. Kara yollan ile birbirlerine ve Içerilere bağlanmamıs olan liman sâkinleri ve hinterlandlarındakiler bu yüzden ne çok zararlara uğramış ye ıstırap çekmişlerdir. Kanaatimizce medeniyet bir yur da mekteplerinden evvel yollanndan girer. Bunlan belirtmemiz yü lünden ekseriya sert münakaşalart da maruz kahrdık. Hattâ (Vatan müdafaasını zayıflatıcı) fikirler ileri sürerek kötülük ettiğimiz yüzümüze göylenir ve bunun ne kadar ağır cezalara sebebiyet verebileceği de tehdit makamında belirtüirdi. Dayanamıyarak (Yollan vücudumuzdaki kan damarlan n ı benzetiyorum. Bir gün yaralanan parmaklarımdan vücudumun dahiline mikrop girer diye damarlanmı mı kurutayım?) diye »öylenmem gürültü, münakaşalan büsbütün kızıstırırdı. Bu yüzden yolcu ve yük iahiplerimizin çektikleri ve çıkaramadığımız yolcu v« yüklerden dolayı maruı kaldıklanmız bizim bazan bu mevzudaki fikirlerimizle hislerimizi laklamamıza mâni oluyor du. Çok seneler oluyor, ben daha eski tzmir yolcu gemisinde ikinci kaptandım. Bir Karadeniz seferinde hava Ineboluya uğranmıyacak kadar sert idi. Rahmetli kaptanımız gayet haklı olarak limana uğrıyamayıp rotayı tstanbula çevirdi, îneboluya ugramadığımızı gören yolculardan bir genç büyük bir sinir buhranı geçirerek (Beni denize atın da tstanbula bir defa daha" götürmeyin, senelerdenberi kurmak için uğraştığım yuvam yıkılacak, nişanhm başkası ile evlenecek) diye bağırarak etrafım endişeye düşüren bir heyecana kapılmıştı. Sonra durum anlasıldı. Meğer Istanbuldan tneboludaki nişanhsiyle evlenmek üzere • i ay evvel Cumhuriyet vapuru br ile yola çıkmıa. Fırtınadan Îneboluya uğrıyamıyarak Sinoba çıkartmışlar. Sinoptan Karadeniz vapuru ile îneboluya gitmek üzere ikinci bir yolculuğa başlamış, bu sefer Karadeniz vapuru da Îneboluya uğnyamıyarak müstakbel da m d tstanbula götürmüş. Genç a• aı dam Karadenizin mütaakıp seferi dle derhal yola çıkmış, fakat fırtınadan yine Îneboluya geçerek onu bir defa daha Sinoba çıkarmışlar. Son seferde talihine Izmir vapuru il« denemeğe kalkan bu bedbaht yolcu, fırtınadan yine Îneboluya uğranmadığını görünce artık tahammulunü kaybetmiş. Bu insanların ıstıraplanna şahit olduklan lamanlarda böyle hayatt bir dâvayı halle yanasmıyan mesuller vicdınlannın ıızladığmı duymuşlar raıdır dersiniz? *** Anamura gelirken yakalandığımız fırtına bütün gece devam etti, karaıularımızda bannacak bir liman da bulunmadığından bilmecburiye yasak olan karasulanmız dışında, hem de yine yasak olan Afrika ve Asya'ya tütün ihracatı kıp yazgı yok dıyorlar, kapılarda menteşe yok, kilit yok diyorlar, pencerelerde ispan^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ yolet yok, baca yok, bacalarda mahfaza vok. diyorlardı. Amen güman kâr etmıyordu Ellerınde kalem. gene vaidılar, çizdiler, kazmayı vurup yılt tılar. Kiremitler, biriketler kınldı. Çıtalar parçalandı ıvi'lar ağladı, gelin sızladı Beşik ^ene günde kaldı. Duvardaki nama/.la, kılıftaki kitap kâr ftmemuti... Çerkeşli tbrahim, >v!e lüşünüyordu Kocakarı. .Boslamak yok herif!» dedi. «Bunca zaranmız var. Bir kere de başladık!...» Gelin: «Ana, sen bilin...> diyordu. Gelin, dünyanın en iyisi, en dayanıklısı... Başladılar ayıklamağa. Gene bir gün ara verdiler. Oğul, o gün işe gitmedi. Çarşıdan menI tese kilit aldı. Üç kutu yağhboya, vernik getırdi Fırçayı çekip çerçeveleri boyadı. Is yerinden bir makkap getirdi, keser testere. İletaiz olur mu? delinecekleri deldi, takılacakları taktı... Bu sefer her şeyi peşin hazır ettiler Gün inerken bir daha giriştiler. Koca karı: «Hak oyunu üçtür...» diyordu Aksilik! Ay da karanlığa kalmıştı. Lâmba yakıp çalıştılar Gene şafakla, yerler gökler yeni uyanırken, çatıyı çatıp kiremidi döşediler. Ara bölmeleri böldüler. Sıvayı vurdular. Kapıları, camları sildiler. Yazgıları yazdılar. Gene soba kurdular. Soba altına muşamba koydular. Sedirlere oyalı topanları. tülü yastıkları dizdiler Duvara bir ayna astılar Askerlik hâtırası resim çaktılar. Su kaplan, aş kapları, her sey yerli yerınde... J «Bu sabah ilk işimlz, böyle bir çahsın Karargahımızm hangi kısmında çalıştığını araştırmak oldu. önce sunu haber vermeliyiz ki, NATO Karargâhında böyle bir jahıs yoktur. Bu satırlan. vatanlanna her düşünceden daha çok bağlı olan NATO sivil mensuplannın da hislerine ve düşüncelerine tercüman olarak vazdağınıza eminiz. Vatanına karşı olan vazifelerıni bir kenara bırakarak bir Amerikalı haydut için hayatı nı fedaya hazır olduğunu iftiharla ilân eden bu çocuk hakkmdaki mütalâalarınızda tamamen haklısınız Atatürk Türkiyesinin çocukları olarak aramızdan böyle birisinin çıkmadığını size katiyyetle bildiririz.» Aldıfım diŞer bir mektup, ba genein NATO ile iltisi bnlnn mıyan hazı Amprikalıların yanında çslıştıfını bildiriyor. Elbette kendisinin nerede çılıstığı mühim de$il, elbette onnn bn fcarip hareketinin sommlulutnno diSer Türk gençlerine leşmil etmek batırdan geçemeı. Hattâ »imdi belkl a blle batasını anlamıs vaptığı çocnklo|a pisman olmnstnr. Bnnn temenni ederek geçelim. *** önüne eelen esya piyansosn tertlp ediyor. tstanbüldan bazı okuvucularım bana yazdıklan mektnpta bunlardan birine ait yolsnzlukları bildirivorlar. Ba bir tsbıt» ve mabkeme isidir. Ba gekllde emeksiz para kazanmayı latlyeeek blnleree maeeraperrst çıkabilir. Benee asıl •ornmln olanlar bnnlara piyango tertibine izjn verenlerdir. *** Ankaradan bir okaynenm, Çanakkleden namına yollanan tel havalesinl 20 gfln lonrs almıı. Bir kaza «serldir, diye ıeı çıkar mamıs. Fakat bir mfiddet fonra yine Çanakkaleden ba ıcfer a cele tel ile yollanan havale lî f«nde eline peçince yerinde bir hfddet ve teessüre kapılmış. Bn ffize ve roket devrinde P T.T. tdarfmizin ba kadar ağır davranısım baklı olarak aklına sıSdıramıyor. Biz de anliyamıyornı ama ne yapalım ki okuyuenmnzon yolladıÇı makbozlar bannn bir gerçek oldujunu ortaya koynyor. P.T.T. ba ıcrvisini acele ıslâh etmelidir. Cevat Fenmi BAŞKUT ALLERCUR Draje Sayın Doktorlara Bir gün ara verdiler, bir daha başladılar Geçen sefer cam takmamışlardı Sıva yapmamışlardı Evin önüne bir ip gerdiler. YeTeknısyen beyler, böylesini «mes ni yunmuş çamaşırları mandaltaken» saymıyorlardı. Mesken sayı dılar. Sonra, en ?J?eli, Kurt.u'uş labilecek hâle gelirse yıkmazlar tepe^indeki evin vanında beş tamış. Bu sefer ona göre davranacak vukluk bir kümes vardı. geceden lardı. Ev yapmayı iyice kafalarına onu da taşıdılar. Kümesı getirip koymuşlardı Yaparım diyen insan çaktılar, buraya... Tavuklar, uyur da yaparmış. Çerkeşli tbrahimin uykuda hiç bir »eyin farkma varailesi, çoluk çocuk. böyle düşünü madılar. Sabahleyin kapı açılınca yordu. çıkıp saşkın saşkın bnkındılar Borç harç, eksikleri tamamlayıp Yıkıcılar karşıdan göıününcP. gün batarken bir iaha girıştiler iki yetişkin kız, tavuk yemlemeS», Sabaha, gene kırmuı kiremitli, u çiçek sulamaga siriş ( 1 lpr tbrahim facık, uzaktan bekçi kulübesi gı kardRŞ da. kaoıya bir sandalye çıbi bir yapı belirmişti. Ve yapılar. karıp geceligiyle oturdu «Otuı TComşular da ellerini çabuk tutuj herif!» ^edi kocakarı Bir de siyorlardı. Yaz bahar 'ildugu halde, j gara yaktı «Benim çayımı buraya T, tiit getirin » dedi. yeni yapılara soba .cui'Tms'ar, tu • :.. .. ı / ' S ı , ı ı '• ! » > • . ' • Gelip baktılar. baJttılar.. küme^turuyorlardı. , Olacaga bakın, yıkıcılar gene gö si, tavukları. yaghh'ıyaları, parhründü'.er Ciplerle geliyorlardı Sı yan camları. oyall o?rdf>leri. akka vayı parmakhyorlar, yerlere ba ranfilleri gördüler. thrnhimin bacak bacak üstünde çav içtiŞini. yetişkin kızlarm tav ık venılediâi» * 4 ilâ 8 tonluk ni Bördüler. Saşırdıiar. Dilkrinden kelâm gelmedi Kvin teline dokunamadan çekiÜD eitttler İ olanlar 1618 arası görüşmek Şimdi orada hir mah^lle ki.ıru! üzere 44 72 97 No. ya telefon ( luyor böyle. Sefalet mefruet! VaI etmeleri. rın bir de onlara >torun, nasıl kuruyorlar? Ben olsam bu mahallenin admı «Akkaranfil Mahallesi» koyardım Yakışırdı. Yoldan yandaki oencereyle. gun den yandaki pencereye ıRi de «aksı koydular. Saksılarda çıçeklrr! Mavı yağlı boya ııencereİTde öyle güzel duruyor ki! Sonra bu çiçeklerin ne güzel adı var: Akkdranfil! Kremini kullanmaktadır î SİLİNDİRİ Iftlmz Fransada mllyonlarca tOp halinde TOKALON KREMİ aatılıyorsa, aebebi B t O C E L'll TOKALON KREMl'nin mükemmel netice vennesldir. İşte, bunun için Parisli gflzeller de güzelliklerinin belirtilmeaiode k.endilerine yardımcı olarak bu krenıi tercih etrnektedirler. B u kremlD lhUva ettigi BİOCEL cildi bealeyen ve canlandırarj hakikl bir gençlik lksiridir. Bnnunla kınşıkJar, kırmıahklar hatta derideki pOraümeler derhal zaii olmaktadır. Krın kJpOJOnu ftutıtnri »• çok Inet TOKALON M r m m t» t K r l t t »*lfllL nkr %/ea/orj Hakikî Paris kremidir. •u futn ntuaatı tıkma «« «n« IzırtnM #IJ»f fuinltn alapvtla 1 A «tf • *tkı unn aOUtt kılır. VE F \ T SCHERING yeter miktarda arz edilınijtir Schering A.G. Berlin lisansı ile BİRLEŞİK ALMAN İLAÇ FABRİKALARI Türk Ltd. Şti. nde imâl edilmiştir. Tevzi ve propaganda: Kimya ve Ecza Maddeleri Ltd. Şti. Nüsbası 25 Kunıs Türkl.TC Bartel Lira Kr Lira Kr 75 00 150 00 4000 80 00 22 0C 44 00 Basin ve yayan Cumhunypf Matbaacılık ve Gszctecilik TUrk Annnım Şırkrti Cağalnğlu Balkpvı çnkak No 3«41 Soneük « avlık 3 aylık IŞVERENLERIN DIKKATİNE 7467 sayılı İzin Kanunu ve talimatnamesini muhtevi (YILLIK IJCRETLİ İZİN DEFTERİ) basılmıştır. 50 Işçilik Defterler 750 kurustur. Sipariş: YAHYA TÜRKAN, BabıâH Büyük Müâs Han No: 121 İstanbul P.K. '!82 Sahihı NÂZİME NADt Yazı lelerlni fUlen Idarc pdpn Mesul MödOt kısa bir hastahğı mütaakıp Hakkın rahmetine ka\aışmuştur. Cenazesi 12 mayıs 1960 perşembe günU ögle namazını mütaakıp Hacıbayram Camiln den kaldınlmıstır. Allesl HtLMt ZADİL = I £ <c i V. x • 3 VECDİ KIZILDEMİR Gazct>Tnıze göndtrilen evral! vt yazı lar ntşrpdilsin edilmcsln tade edilmez üânlardaD mPsuIiyet kabul edilmpz ] 4.45 12.10 16.06 19.18(21.06: 2.42 E. | 9.23 4 . 5 3 | 8.49 12.00, 1.49, 7.25 YEMEK SALONLARIMIZ AÇIKT1R. 19 30 dan itibaren müzik 21,30 programda Dansın Picassosu PEDRO de CORDOBA Yemeksi? konsumasyon 15 Lira Pazar 17 ve 19 da Matine KERVANSARAY CUMHURITET'in Edebî Romanı s S Soora bir çün, bir misafirlikte, gözüne kestirdiği kurmav binbasının o baeıağa tbrahim Beyin kızı ile söz kestijini öğrenir; başka bir defa bastahane ye ihtisas yapmağa gelen doktorun alay kumandanlanna damat olaeağını göylerler; veya İşte, şimdi oldnğn gibi, en befendigi mühendisin sıska, çirkin Seherle evleneceğini dnyar dı : Bundan sonra artık kabul çün lerine de gitmeme|e karar verdi. Sanki ona inat olsun diye ber seferinde yeni bir nişan bil diriyorlardı. «Cahil. beş para etmez kadınlar. dive düşündü. Kendiliklerinden anlatacak, ko nuşacak bir sevleri yok. Herbangi bir mevzuda fikir vürüte tnezler. Bütün basit insanlar gibi, kirasenin bilmedîği haberleri, havadisleri vererek bu suretle parlamağa, kendilerini gös termeğe, enteresan olmağa çalısırlar:» Ve emindi: Hepsi de Aynur'un alevhindeydi. Kalbi kinle doldu. Merak ediyor: Acaba ne ler löylüyorlar? Neler aydorn yorlar?... Terinden kalktı, yemeyi hazırlamıya, aşağıya indi. Ne tubaf Kendisi için ömrüııde haset nedir bilmezken, evlâdı mevzuubahs olunca, içi vaktiyle hiç duymadıgı bu zebırli hisle kavrulnyor, Seberl, onun muradına eren anaıııu, kalbi yanarak kıskanıyor. Şimdi mutfakta, patheanları dilimlerken, zihni yine meşgul. Ne zaman kendi kızının da bir kocası. bir yuvası olaeakT! Daha kaç sene bekliyeeekler bunun için? Ne vakte kadar? Aynuru beğenecek, sevecek, isteyecek bir erkek de var elbette bu dünyada. Ama nerede? Onu bulmak için ne yapmalı? Ra zan talih kuşu uyurken dahi insamn başına konabilir. Fnkat çok defa da »ilkinmek, kaderin önüne çıkmak lazımdır. Bir kitapta okumaştn: «Knnarda oynn fazla yeknesak gittlfi vakit kartları kanştırırlar. Aynı şeyi niye hayatta da yapnı»malı?» Evet, kartları karıştırmak... Snyun akısını değiştirmek... Meselft ba dar düsman masanın başına geçerek gazetesini açtı. Ara sıra homurdana rak aksi aksi beklemiye koyuldu. Kadın çidıp geliyor, tabakları, çatalları. kagıkları. bardakları getiriyor. Her iş tamamlanınca. elinde cacık kâsesi ile merdiven ayağmdan yukarıva seslendi. Aynor, yemek hazır... Gelip kendisi de sofraya *turdu. «azan: RİKKAT KÖKNAR Kocası ekmeginden bflyflk bir parça koparmış. köftenln muhıtten çıkmak. Başka bir salcasıns batırarak karninı domemleket. Yeni insanlar.. A. ynrmıya başlamıştı bile. Kenma nasıl? Gülünç bir fikir bn. disi beklivordu. Biraz geçince, Burada" kımıldıvamazlardı bitekrar sofaya çıktı: le Hilmı Bey vazifesinden mi aynlsın? Bu vaştan sonra bir Haydi Aynur Yemek sodaha nerede iş bulur da çalışır? |uvor. Aç kalırlardı. sonra. Küçük bir Yukarıdan hırçın bir ses du«evahiit? Hangi para ile! Mas yuldu rat edecek halleri mi var? Za «Mütpmadiyen çaŞırmayın ten zor çerinivorlar.. canım! tsittim!» Anne süklüm pükiüm yerine Rir anahtar tikırtısı duyunca. döndü. hemen tavavı ateşe koydu. KoBir müddet sonra Hilmi Bey cası eelmisti. hiddetlenmive basladı: Erkek iceri çirince. bir kü «Niye eelmiyor hâlâ bu fiir savurdu. Avaklarına doiakız?!» nan kedive söviendi. Hiddetle kapıyı 5rttü. Yine öfkeli idi. Belki bir işi vardır. hu akşam Dairede bir seve kız Bu sefer baba kalktı. mış. muha'ikak. Zaten sinirli nürnev Hanım valvaran R Z Öolmadısı sün vok ki! Ah. aile lerle onu oturttu. havatıni zindan e(*en onun hu fHir ra*ırma. Kızıyor. Bisebepsiz asabivetleri! Ama (irsin, sinirlidir... Dürnev Hanıma vız gelir ar Niye sinirli olurormuş? Utık. N P yaparsa vapsın. Yeter zun jün benim sibi kafa patki Arnorı hajırıp çafırmasın latmıyor. Revfinde eezivor \vnuru üzmesin... Hem, tenbih et ona, bir daha Hilmi Bevo Seher denen sürtiikle sokak «Yemek hazır mı?» diye larda dolaşmasın. Geçen gün sordu. müdiir bey: «Sizin kiicük hanımı gördüm, Seher Hanımla Sonra, Sndeki küçflk odada, beraber istasyonda tur yapıyor lardı» dedi. Mânâlı mânâlı da yüzüme baktı. Haberin olsun, namusuna söz getirecek bir harekette bulunursa. bir tabanca alır, önce onu. sonra kendimi vururum, vallahi. Aklını başına toplasın. Deli misin kuzum? Niye hunları söylüyorsun durup dnrnrken? Durop dururken değil. Ben onon ne mal oldn*unu bilirim. Ziraat bahcesine tittiSımiz rü nü hatırlarsın. Herkesin yanmda yerin dibine geçtim. Neydi o kahkahalar. o taşkınhklar.. Dürnev Hanım. yüzfl asabiyetten kıpkırmızı, cevap verdi. Çocuk bir çün biraz neşelendi, onu da burnundan %etirdin zaten. Neşelenmenin de âdabı. erkânı vardır! Merdivende ayak seslerini duyunra. anne telâşlandı : Allah aşkına sus. ölümfi öp bir şey söylersen... Kız odaya girdi. Omuzlarına kadar dökük siyah saçları da ğınıktı. Üstünde kolsuz kirlı bir beyaz bluz. arkası sarkmıs bir kloş etek. Grive çalan mavl eözlerinde aksi bir ifade ile dudakları kısık, verine otıırd" Yavrucufum. nive eec kal dın? Bak yemegin ysgları bii tün donmus. Dur biraz ısıtavım. Aynur önündeki köfte tabafını eli ile Itti: tstemem. Cacıtı kaşıklamıya koyuldu Annesi durmuş, ona hakıyor du, Nihavet dayanamadı: KSfte atmıyacak mısın? Hayır. Makarna koyayım Syley•e. Talnız cacık y i y e c e | i m . Olnr mu şekerim? Cacık la dovulur mn hiç? Of! Her işime mi kan«acaksınız? Hiç hürriyetim yok mn benim? tstediSimi yaparım. Biraz peynirle tereyaf fetlreyim mi? Karnım tok diyoram. ISt anlamaz mısın? Amaan.. rahat bırakın beni! Hilmi Bey elini masaya vardn: Bıktım dırdınnızdan. Uzun gün yoruluyorum. Akşam da evde huzur yok. Ne hâli varsa görsün. Dürnev Hanım da bir şey yemiyor. Lokmalar ağzında büyüyor. Nihayet sofradan kalktılar. Genç kız doğru yukarıya çıktı. Annesi sofrayı topladı Kirli tabaklan mutfaga götürdü. Arkasından Hilmi Bey de çeldi. Her akşam âdeti idi. Kansı hulaşıkları vıkarken. o da Uendi kahvesini kendis! plşirirdi. Cezvevi asılı oldufıı verden itldı. tçine kahve. şeker fincan la ölçerek su knvdu. Ocağın kenarına sürdü. Şimdi dnrmus. pencere önün de utrrasan kadına bakıvor. O nun kamhur'.asmıs sırtını. zavallı halini gördü tcinde bir merhamct ovandı Demin lü 7umsıız vere h3fırtiıgına pisman oldu. Adeti sefkatle kn nuştn: Sen hep böyle onun bunun peşinde didineceğine, biraı da sıbhatine. kendine bak, günden güne eriyorsun. Nen var? Hasta mısın? öteki, elindeki sabunlu bezi muslufun kenarına bıraktı. Ondan yardım bekliyormuş gibi, perişan bir nazarla kocasının gözlerinin içine bakarak: üzülüyorum. dedi; çok üzülüyomm. Viye üzülüyorsun? Aynur'a hâlâ talip çıkrnamasına... Erkek birden öfkelendi: Yine mi aynı terane? Sanki bu, günlük bir işmiş gibi, ıahab akşam başka lâkırdı yok. Bekleyin bakalım... «Bekleyin»... «Bekleyin»... Daba ne kadar bekliyelim? Kız 35 ine girdi. Sen hâlâ uyuyorsun. Bir şeyler yap, ağraş .. Alemler boş durmuyor. Kimse bizim gibi budala değil... Herkesler kurnaz Sen çıldırdın, galiba. Ne yapayım istiyorsan? Hükümet meydamnın ortasında dnrup gelip geçen bekfirların yakalarına mı yapışayım? Namusu Ile otursun, elbet bir gün onun da kısmeti çıkar. Namus Namus .. Geçti o eünler Hilmi Bey. Simdi namussuzlara daha çok rağbet var. Finşirdiyenler koca buluyor. Köşelerinde nslu uslu oturanlar detil. Bak, o betenmedigin sürtüU dediiin Seher bir mühenriijie nişanlanmıs. Hem de yakışıklı. zengin, mükemmel bir çoeakla! Oeakta kaynıyan kahve gürültü ile taştı. Hilmi Bey, cezvede kalan kö püksüt liyah suyu hırsından titriyen parmaklarla fincana dö kerken, tehditkâr, söviendi. E | e r bir jtün kız fena yola saparsa, bileceğim ki sebep sen »in! Afzı içinde daha bir şeyler homurdanarak çekilip gitti. Kadın. acı bir ifade ile onun arkasından baktı. Sonra bulaşıklarını çalkalamaga koyuldu tşleri bitinee, o da yukarıya Stekilerin yanına çıktı. Kocası k o l t a | n n a yerleşmiş, gözlü|ünii takmış, gazete okayordu. Bu ne bitmez tükenmeı gazete idi ki her sabab bir fasıl yatakta baş lanır, dairede boş zamanlarda devam edilir, yine de geoeye kahr. Aynur radyonun başındaydı Deminki sinirli hali yoktu. Düğ meleri çeviriyor, mütemadiyen oradan oraya geçiyor: Yâleylili bir Arap havası, Rnsça bir konuşma, sonra bir alaturka şarkı... Derken parazit cızırtılan, eaz gürültüleri ile karışıl» bir «enfoni. Gazetenin arkasından hiddet li bir ses. Ke» artık IU «ınltıyı... dc di. Fakat kız aldırmadı. Devam etti. Dürnev Hanım bir vığın ça maşırla dikiş kutusunu önüne kovarak kanapeye oturdu. Sessizce sökükleri dikmeğe koyuldu. (Arkaaı var) ^ ^ | ^ y ş 3 r i | \ 1 | 3 ^ J j j % J 1 3 J 1 g ğ 3 ğ 3 ş§ 1 g J ş % 3 | ğ 3 1 1 = 3 3 = ^fliıııtımü'iıııınüiııınııııııınııınımnınıııraıııınınııınıınnüm !i!i:ın:ıi!ir '""'n ınniüinnınnmnnro tl HITlm'ıTnTTnımTT' I