Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OÖRT BenmU j t o n u u ı : 247 BAŞKAS1NIN G Ü N A U I CUMHUBtYEî: Çüen : rVBS SAYOL Çerfeea t Mufau KUNT 9 Aralık 1960 OKUYUCÜLARLA Hastaları dehşete salan acı feryatlar «Aman baba sen de ama meraklı adamsın... Anlaşırsak ve beni burada bir kaç gün alıkoyarsan sana bütün paramı vereceğim... lcabında daha da gönderirim.l Demek paran o kadar çok!> Lucien cebini şaklatarak: «Hepsi bu kadar değil... Dahs bir hayli saklı param v«r..» dedi. iki ve: Sen cım ye Sonr» yere düşen iki altını aldı. Cebinden tane daha çıkararak hepsını babasına uzattı «Baba gidip yiyecek bir şeyler alsan, dedı. yok iken ben de biraz uyurum. Çok ihtiyavar. Yalnız baba burada olduğumu kimsesöyleme. Korkma oğul söylemem... Morel giyinerek dışarı çıktı. Yalnız kalan Lucien evvelâ büfe ve konsolu açarak aradı, yatağın altına baktı, babasının evde kalan yegâne elbisesinin ceplerini yokladı. Fakat bir ayak sesi işiterek hemen kendini yatağa attı ve gözlerini kapadı. Delikanhyı gören uyuyor lanırdı. Celen Morel idi. Eündeki »epette bir kaç şi•e şarajj, bir litre likör, sucuk, pişmiş bir tavuk çıkararak hepıini masaya dizdi. Sonr» büfeden kadeh ve tabak çıkardı. O sırada Lucien gözlerini açtı ve yiyeceklere bakarak: «Yaşa be baba, dedi... Gel şöyle bir tıkabasa yiyelim... (Arkası var) Paris'in en büyük güzellik ozmanua göre: "Iyi seçilmemiş bir kuvafür güzel kadını bile çirkin y apar İran Kıraliçesi Farah Diba'yı bir günde bir küçük üniversiteliden göz alan bir Kıraliçe yapan Parisin meşhur bir güzellik uzmanı idi. Kıraliçe düğün günü için onu tâ Paristen Tahrana çağırdı. Bu güzellik sanatçısı bütün kadınlara, saçları için, bazı öğütler veriyor «Saçınınn biçimini iyi seşn»««seniz, gÜMİ bile ols«nıı çirkınlesir•ıniz.» KuvafüriİB önemini hiç kir şey bir uzraanın ba sörü kadar iyl «nUtamaz. Saçlanmza, yürânüziln biçimine göre, biçim Tenneniz ge rekir. Zevkinize, sempstiniıe, şu, ya da ba modaya gbn değil. GEÇİM DÂVASI İSİN DOĞRUSU . Yazan: Mazhar KUNT Şu meşhur görülmemif kalkın • ma ıddiaları, işitilmemis refah sözleri hakikaten edebiyattan, hem de ucuz edebiyattan başka bir *ey degilmi» meğer... Zaten bunun farkına vannıyan pek az safdıl kalmıstı. Kaikınma derler, köylü zengin oldu artık, francaladan başka bir şey yemiyor derler... öte yandan bakarız bohçasını, yorganını sırtlıyan yine şehre koşuyor. Adamcağızlar trenleri doldururlar, kamyonları, vapurlan taşırırlar, kendilerini dar köylerinden dışarı atarlar. Buralara geldikleri zamanlar, onları hep görmüsüzdür. YüzJeri, gözleri kirpas içinde, avurtlan çökmüş, ıı«tbaş lime, lime. Vâkıa bunlar. sonradan karınları doyunca sizlfri ve bizleri beğenmez olurlar, hatti çcğu tevabiını kaybetmif asalet düşkünu birer ağa tavn takınırlar ama, biz onların geldikleri günü de biliriı... E canım, zengin olan, karnı doyan yerini, yurdunu bırakıp gur bete çikar mı? Elbet ki, böyle j*y olmaz. O balde ya bn köyüa zenginliği, jfelirl«rin yökseklifi bakkındaki hikâyeler ne cluyordu? Bunlar hep masaldan ibaret miydi? Gaiiba öyle... Bir doctuaa ?&fi günlerde Birleşmif Mılletlenn muhtelil teşekkülleri tarafından neşredılen bazı isUtıstıklen bana göndermek lutfunda bulunrouş. Burada verilen rakamlar seneler senesidir kendimizi nasıl aldatıp uynttuğnmuru açıkrtan açığa gö«teriyor. Evvelfi gula maddeleri bahsi 1zerinde duralım: 1357 sene&i zarfıada Türkiycdc adam başına Utıhlak edilen hubobat miktarı 241 kiloyu bulmus. Halbuki bu kaba ve ucuz beslen me maddesinden Ingiltere'de herkesin hissesine sadece 85 kilo isa bet ediyor. En yüksek nisbet bizlerde; dayanmışiz sozBunaf Dikkat edilecek bfr Bofcta: Oörülmemiş kalkınmamn dışında bir devir sayılan 1927 de bizdeki hu bubat istihlâki yine şahıs baştna olmak üzere 150 kiloyu geçmiyor muş. Gelelim »on senelerdeki et, şe ker vesair besleyici kudreti fazla olan maddeler istihlâkine: Şeker bizde adam başına 11,8 kilo, et 13,8 kilo, süt 20 kilo, yumurta 1,7 kilo isabet ediyor. Buna mukabil înkiltere'de herkes 51.6 kilo şeker 60 kilo et, 153 kilo sut, 14 kilo yu murta yemiş. Kaba gıdaya iltifat etmemişler ama, protein vesair bes leyici hassalan kat kat fazla olan yiy'eceklerle bunu telâfi etmisler. Bir kere de şu daıma arttığı söylenen müli gelire bir göz atalım: Bu istatıstık de hep Birleşmiş Mil letler teşekkül ve müesseeelerinin hazırladıklarından biridir. 1952 senesinde Türkiyede fert başına isabet eden yıllık mıllî gelir 170 dolarmıs. Yunanistanda 225 dolar, Almanyada 475 dolar, lngilterede 685 dolar Aradan seneler geçmiş, gelışi güzel milyarlarca yatırım sayısız temeller atılmış, yüzlerce açılı? töreni kutlanmış, binierce nutuk söylenmiş, fabrikalar, j ollar, barajlar, garajlar yapılmış. koyunundan tutun danasına, sığırına, devesine kadar bir sürü kurban Mezbaha dışında boğazlanmış, neticede ne oimtış biliyor musunuz? 1952 senesinde 170 dolar olan yıllık ferdî gelir. altı sene sonra 143 dolara düşmüşf... Üstelik hayat pahalılığı üç misü irtmıs... Aynı müddet zarfında Yunanlı nın 225 dolarlık geliri 299 dolara yükselrais. Almanyada bu milrtar 810 dolara, İngiltered» 105S iolgn bulmus. Şimdi artık gelia d« köylünü ı neden köyünden kaçtığını izah için bİD dereden su getirenlere ve bu hâdiseyi «nurlu ıstikbalimiı» irt bir belirtUi olarak göstermek is tiyenlere inanınız. tşin doğrusu şu: BU, hm defa da Mersin'e arkamızı çevirmişiz. Yüzünüz «dörtken» ise: ça geniş, fakat yüksek olmıyan bir kuvafür yaptırınız. :fc Saçlannızı toplarsamz, yandan aymnız, yana tarah perçem bırakınız. • Yüksek kuvafürlerden uzak kalınız. Yüzünüzü büsbütün uzun gösterir. PendikH bir yurttaş yazıyor: Pendikte tren geçidi üstündeki camiin civarında oturuyoruz. Bu camiin minaresinde, Istanbul >amilerinden hiç birinde göriilmiyen üç tane hoparlör var. Beş vakit ezan zamanı müezzin, minareye çık mağa lüzum görmeden aşağıdan ezanını okur. Bu üç hoparlörün feryadı, bu semt sâkinlerinin hepsini, günde beş öğün yerlerinden fırlatır. Buna bir şey dediğimiz yok ama, iki senedir bu camide Istanbulun hiç bir camiinde olmı yan bir âdet icat edildi. Bir cena ze oldu ıjıu, günün hangi saatin de olursa olsun, minaredeki üı hoparlörden, ezana hiç benzemi yen, acı feryatlar yükselmeğe bai lar. Bu salâ sesleri, bu acı feryat lar, bilhassa hastalar üzerinde âdeta öldürücü bir tesir yapar. Ortalıkta bir matem havası esmf başlar. Pendik gibi bir sayfiye yerinde bu olur mu? Herkes bura ya dinlenmek için gelmiştir. Belki bugün Suudl Afabistanda bile olmıyan bu cenaze salâlan Sdet Pendikte daha ne kadar sürüp gidecek? 27 Mayıs inkılâbmı müteakıp 4 . 5 ay biraz rahat etmiştik Bu âdetin artık tarihe karışacağı na inandığımız bir sırada, yeniden, he.n de daha büyük bir çiddetle, daha korkunç savletle başladı. Hele, zengin bir cenaze oldu mu, o korkunç, o ö'lüm kokan feryatlar saatlerce bütün Pendik havasını kaplıyor.. Allah rızası için bizi kurtarın! CEVABIMIZ: Eskiden motörlü vasıtalann bulunmadığı devirlerde, cenazeler omuzlarda taşınırdı. Bazan çok uzak mesafelere kadar gitmek gerekirdi Böyle durumlarda, cemaatin kalabalık olmasını sağlamak düşüncesiyle, minarelerden salâlar okutulurdu. Din esaslariyle hiç bir ilgisi olmıyan ve artık lüzuı.nsuz bir hal alan bu gelenek, sonraları yasak edildi. Insanların sinirlerini, hastalann moralini boran bu geleneğin hortlaması için hiç bir sebep görmüyoruz. llgililerın dikkatini çekeriz. yoruz. Fakat bizleri asıl üzen nokta D. P. li milletvekillerinin davranışıdır. Bütün bu haller cereyan ederken onların kulaklan tıkalı, gözleri yumuk mu idi? Memleket ve millet yaranna olarak doğru çalışacaklarına dair verdikleri namus gözü ne oldu? Bunlar. millete verdikleri sözüp sahibi ve sadıkı olialardı bu olup biten rezaletlerden ötürü tahkikat jçtınr, hiç değilse kabineye güvensizlik oyu vererek onu düşürebilirlerdı. Acaba, vazifelerini yapmadıkları için milletvekilleri sorumlu tutu'mayacak lar mıdır, bunu merak ediyoruz? CEVABIMIZ: Hiç şüphesiz, D.P. milletvekilleri de, en assğı düşük iktidar başlan kadar sorumludurlar. Bunlar isteselerdi, her an, her dakika düşük Menderes'e ve suç ortaklanna «Dur!» diyebilirlerdi. Fakat ne yazık ki, bunların büyük bir çoğunluğu, bu vağmıya ortak oldu 1 Olmıyanlar da, iktidara «Dur » demek cesaretini kendilerinde goremediler. Böylece bunlar da bu kötü gidişe. bilerek veya bılmiyerek âlet oldular. Bunlardan da hesap sorulaeagı pek tabiıdir. A nayasanın ıhlâli dâvasında bütün D.P. li milletvekillerl, «uçlu ııfa tiyle Yüksek Adalpt Divaninın hu zuruna çıkacaklardi'. Hiç üzülmeyiniz! Kımsenin et. tiği yanına kâr kalmaz! Ebussuut caddesinde, günün her saatinde trafik ekipi bulundurulmaktadır 21.11 19*50 tarihli çazetemizin «O kuyucularla Başbaşa» sütununda (Ebussuut caddesi bütün Istanbul trafiğini aksatıyor) başlıkh $ikâyet mektubu üzerine. tştanbul Be lediyesi Neşriyat Müdürlüğünden aşağıdaki mektup alınmıştır: «Ebussuut caddesindeki anbarlann yapmakta oldugu 'ndirme ve bindirmeler »ebebivie zaman za man bu yolun tıkanmekta olduju gözönüne ahnsrak .rafik tıksnma lannı önlemek için bu yol üze rinde günün her «aatinie trafik ekipi bulundurulmaktsdır.» Yüzünüz «yuvmriak» ise: B. B. «Sinemadan çekiliyorum» dedi Ş» Brigitte'e ne oldu is« ışk yü lunden oldu. Guzelliği yalnız film dünyasını degil, dünyayı büyulemışti. Moda, mılyonlarca kadına aoı dinieten moda, onun peşinden gıdiyordu. Bir gün aklına esti tiyatroya fid«rken tepesinc koskoca bir kırmızı gül oturttu. tki yıl boyunta en güzel süs «B. B. gülü» oldu Bir sabah eşarpını çene sinin altından bağladı, binlerct, yüzbinlerce kadın ba?ına eşarp bağladı. Bir gün bu eşarpm uçlan nı boynuna doladı. Moda dört «1lc sarıldı bu kaprise. Pari» caddeleri yüzlerce BrigitU b«nzerl«ri ile doldu. Paris mi yatnız? Bizim kaldınmlarda bile az mı gördük Brigitte'leri? Brigitte bir «güzel», bir «yıldız», bir «moda öncüsü» daha doğrusu tek başına «moda dışı bir moda» olmakla da kalmadı. Tılsımlı bir dalga gibi urıyordu dört bir yam. Film yıldızlannın bile binde bir ulaşamadıfı bu dorulrta onu ne yazık ki aşk ferıa yerinden vur du. Sevip aldığı Charrier'si ile bir türlü anlaşamadılar. Kıskançltk, kıskançlık, fırtına gibi durmadan esip savurdu aşklarında. Brigitte'i ölürolere »ürükledi. Charrier'yi kliniklere. Şimdi de B. B. düpedüz sinemayı bırakmak istiyor. Dün sabah erkenden radyoda ken di ağzı ile: «Yakında film hayatından çekileceğinı. Herkes gibi ya^tyaeağım.» Bunu daha önceleri de duymuf tuk ama bu sefer Brigıtte kendi»i, radyoda ilân etti. «Herkes gibi yaşıyacağım» Brigıtte'in hiç dinmiyen özlemi dir bu. Herkes ona imrenirken o herkes gibi yaşamanın özlemini çekiyor. Film dünyasından gerçek ten bezgin. Ve bunun bir tek sebebi var; aşk sahneleri yüzünden Charrier ile ayrıldılar. Eç artistler yüzünden dedikodunun pençe rinden yakasını kurlaramadı. Ama «yakında» tözü çok lâstikli dir. Bri^itte'in hayranlan bunu düşünerek avunabilirler. Yakında?... Belki bir, belki iki yıl sonra. O vakte kadar da böyle bir fırtına ömürde neler olmaz... # üıun aaça heveı etmeyinij.. Saçınızın boyu çenenızi aşmasın. Yokıa onu olduğundan da genıs gösterır. Şakak hızasında genış bir kuvafür yaptınnız, açağıya doğru incelsin. Alnınızda birkaç tutam bı. rakıaız. Kulaklannızın üstüne gelen saçları iki yana kabartınız. • Saçlannızı topluyorsanız g*4t Saçlannın toplaraırortanıı: nişliğine dofru kabartınız. Alnınız» Ortadan bclli. ya da fulı bir yiy da kısacık tutamlar bırakınız «yınruı. Yanaklamuzm iki yanı Yüzünüz uzunsa: Ba tarayımz. ön« doftnı getirip yuzünüıu incelrinız. YırrarlaklıjıBI gözdea tilioiı. 4ı Saçlannuı topluvorsanız, yıB« ortadan belli, ya da gızii bir yiv ayırımı. îki tutam perçcmle alzuzmı enine doğru ikiye bölünıu. Tan yart yanya, ya da gelişi güzel. * Saçınızın bütünü kabarık bîr kuvafür olsun. D. P. li milletvekilleri sorumlu tutulmıyacaklar mıdır? Aynalıçeşme sâkinlerinin Zonguldaktan Kadri Kansu yaderdi zıyor Dtişük iktidar başlannın Yassıadada cereyan etmekte olan muhakemesini, büyük bir ilgi ile radyodan dinliyor, gazetelerden okuoruz. Dâva safhalan, perde perde gözlerimizin önünde açıldıkça, büyük bir hicap ve tizüntü duyu B U L M A C A Istanbuldan E. D. yazıyor: Biz, BeyoŞlu, Aynalıçeşme caddesi sâkinleri, senelerdenberi geceleri rahat bir uyKu oyuyanamaktayız. Bunun sebebi, bu cadderin üzerinde bul»ın«n bir içkıli gazindur. Gecenin geç saatlerine kadar süren cırlaıt sarkılardan, sarhoş nâralarından, her gece çıkan kavgalardan, <ınl»n camlardan. bütün mahalle sâkJnlerinın rahat ve huzurlan, çocuklannın uykuları kaçmaktadır. Mahalle içinde meyhane olur muî YÖTÜnüz «üçgen» ise: ac Saglarınızı f toplamıyorsanıı, boyları ağnnızdan daha aşağıya inmesin. Verevine bir tutamla yüziinözün boyunu kısalUnız. Olduk 20 milyonluk şatosunu 2 frank'a gezdiren milyarder Dünyanın en zengin adamı Paul Gelty, para kazanmak için hiçbir fırsatı kaçırmaz. Şimdi de «Sutton Place» deki şatosunu halka para ile gezdirmeye karar vermi».. Mantık güzel: «20 milyonluk sanat eserini seyir için klm olsa 2 frankı seve seve verır» dıyor. tstanbul Belediyesi SEHtH TİYATROLARI TEPEBAŞI TİTATROSU Saat 18 de Saat 21 de Ç AT KAPI BÎR TAKIM İNSANLAR »ik 23,00 Haberler 23,15 Dans ,26 Açılış, dilek ve program muziği re kanşık şarkılar 23,40 1 Inşaat vucuda getiren (iki 7,30 İki marş 7,35 Neyler 7,40 Hitm ve melodi 23,55 Program kelimel. 2 Bazı hayvanlar böyle Kur'anı Kerim 7,50 Saz eserleri 34,00 Kapanış. ialabalık bir eşkilde gezer ve ya 8.00 Haberler 8.15 Plâk dolaANKARA arlar. 3 Hindistan cevizi (Milietbından 8,45 Türküler 9,00 Kü6,57 Açılış ve günun programları erarası bir kelime), terei bir yaçük konser 9,20 Şarkılar 9,40 7,00 Kur'anı Kerim 7,15 Saz bancı kadın ismidir. 4 CevTİHnce Dans muziği 10,00 Kapaoif. eserleri 7.30 Haberler 7,45 Sa cihan dnrdukça var olmakta devam 11,57 Açılış ve program 12.00 natkârlar geçidi 8.15 Evin köşesi etme hali» belirir. bazan böyle bir İki mar? 12.05 Karışık öğle melo 8,30 Hafif müzik 9,00 Kapanış. kaba koyarsm ahnaı boşa koyarsın dileri 12,30 Beraber şarkılar 11.57 Açılış ve programlar 12,00 dolmaz. 5 Bir köpek adı. 6 13,00 Şansonlar 13,15 Haberler Melodiler 12,15 Sizin için 12.20 Büyük bir müttefikimizin üzerinde 13,30 Şarkılar (Radife Erten) Fahriye Caner'den şarkılar 12,45 bulundugu dürtya kıtası. 7 «Hay14,00 Bavyera Senfoni Oıkestrası Haberler 13,00 Çeşitli müzik :an ayakkabısı ftrlatan» mânasma (A. Borodin «Senfoni No. 1», S. J. 13,10 Türk basınmdan özetler ki kelime. 8 • Tersi «kaütesi düDonnanyi «Senfonik Dakikalar») 13,15 öğle konseri 13,45 Muzaf ük gelişme vr fazlala«ana» karşılığı «Dış» bir içi bm 14,50 Konuşma 15,00 Şarkılar ve fer Akgün'den türküler 14,00 Id kelimedir. S geçirerek» manasma lan yemişi ele türküler 15,15 Haftanın besteci Melodiler 14,30 Perihan Sözeri' ki kelime. si (F. Mendelssonn «Keman kon den şarkılar 15,00 Kapanış. YtJKARID^N AŞAĞrFA: çertosu») 1530 Dans ve caz mü1 Kaçarken tutulan. 2 Haylâz 16.57 Açılış. ve programlar 17.00 ziği 16.00 Şarkılar 16,30 Les Incesazdan Mahur Faslı 17,30 oeuklann yaptıklan menff blr haBaxter Orkestra ve Korosu 16,45 Erol Pekcan Caz Topluluğu 17,45 eket. 3 Etrafı kalın duvarla çevOyun havaları 17,00 Tarım saati Jill Corey söylüyor 18,00 Sizin rilmiş savumna yerlerf (çoiru]>. çok tutulmoş vali 17.10 Afcşam melodileri için 18,30 Yurttan sesler 19.00 tmek yeme illetln* Razer denizine :e (iki kelime). S Erkekler Fasıl Heyeti 18,00 Genç. Haberler 19,15 Yaşadığımız günakan bir nehrin lik saati 18,15 Şarkılar (Muallâ ler 19,30 Olaylar ve yankılan eak! adı. « 19,45 Ulviye Taşkent'ten şarkılar Gökçay) 18.45 Haberler 19,00 ramyasal bfr m»d Çeşitli «rrüdyolardan 19,30 Olay 20,00 Yassıada saati 20,30 Esen dft, t»?rsl evllyaar Te yankılan 19.48 Semih Ar Altan'dan şarkılar 20,50 Din ve T« Taad ohımnaş şeydlr. T T»pgeşo re 7 kemanı 20.00 Yassıada ahlâk saati 21,00 Bizden ve dünrak sigara. «hatırsaati 20JO Saz eserleri 30.45 yadan portreler 21.40 Devamı yalayıp yad eder» Dini ahlâk sohbeti 21.00 Klâsik rın akşam 22,00 Fikret KozinoğDünkfl bulmacanm mânasma blr flfl. Koro 21,30 Seçtiğiniz mısralar lu'dan şarkılar 22,30 Haberler harfednmfş ?ekM S Asya'da btr 21,45 Şan »oloları 28,00 Çf 22,45 Gece konseri 23,30 Melodi. 8!. 9 Mostra ofarak i «tüdyolardan 22,15 Siz ye mu ler 24,00 Kapanış. ekild». İSTANBUL Temsil günleri: Pazartegl, Salı, Çarçamba. Cırnıa. Pazar. (OPERA) Sast 21 de Temsil günleri :Perşembe ve Cumartesi Teli 44 21 57 KONSOLOS £ Czun ü f l t n »«viyorsanız, •inıntza perçenı bırakınız. îki yana aynlmış bir perçem, onun enini azaitır. ÇerteBİzi genişletmek için iki yaniardakı saçlannızm uçlan ru dışarı tarayınjz. 4t Toplanmış saçları seviyorsattiz: Genıs bır kaş yaptınnız da yüzunüzun üçkenliği belirsin. Bir tip yararmış olursunuz. sj: Ama yine de alnınıza tutamlar bırakıp genisliğini gizleyiniz. Nerihlfkri görenler ne.er anlatıyorlar Wiesbaden (Al.nanya) darı bil«Jiriliyor: «Santın. çok güzel bir kadındı. Bir divanda oturuyordu. tpek gibi yumuşacık, pırıl pırıl saçlan beline kadar iniyordu. Duru, kadife gibi teni vardı, gözleri koyu mavi idi. Boynuna parlak ta$lardan iri bir kolye takmıştı. Tıpkı pırlantaya benziyordu bu taşlar.» Bu sözleri bir Amerikalı »öyledi ama gelisi güzel bir yerde, rast gele bir kadın için degil. Wiesbaden'de «Onide» ler 4 üneü kongresi yapıldı. «Onide» uçan dairelerdn varhğına rnananlann onlara verdiği addır. Kongrede söx alan yaşlanadaki elektrikçi, Amerikalı Karl Anderaon, dünyamızı görmeyc gelen bir Merihliyi göaleri ile görmüştü. Kongreye kattlaa lflO ki?i bunn böyük bir dikkat r e ilgi ile dinlediler. cOnid» lere olan inançlan daha kurvetlendi. gün bir «Onide» in yere indiğini görür. Merak eder. yaklaşır. îçine girer. Uçan daireyi kullanan bir kadındır. Onu yusyuvarlak bir odaya alır. Oda türkuvaz mavisi kalın bir halı ile kaphdır. Orta yerinde bir çeşit «mıknatıs kutbu» vardır. Karl Anderson'a göre uçan daireyi işleten budur. Anderson, bir gün de bir «Mar?» lıya rastlamıştır. Adının «Kumar» oldugunu »öyliyen bu adam 1.70 boyunda kadar.1113. tstediği zaman görünmez olabiliyormuş. Uzaktan bir otomobüî durdurabiliyormu?. Hattâ bunu Karl Ander»on'un gözü önünde yapmış. Ame rikalı ba Marsiıyı bir degil 8 kerc gbnnüj. Kongrrye Istirak edenlerden Reinboldt Schmidt admda bir buğday taciri de bir tarlada altı tane «Saturn» lü ile karşılaştığını anlattı. Dördü erkek, ikisi kadınmış Alman şivesi ile tngilizce koouşuyorlarmıs. YENt TtTATRO Saat 18 d f D O Mt NO Saat 21 de Uçan ameliyat salonu Hanoura'da dünyanın ilk «uçan ameliyathanesı» icat edildi. Haiif bir madenden yapılmış 3x7 ebadında bir ameliyat salonu bu. İçinde, ameliyat için gereken her şey tamam. Bır yerde acele vaka oldu mu uçan ameliyathane helikopterle hemen imdada yetısıyor. * Salı günleri temsil yoktur Tel: 44 04 09 Istanhnl Tİ SAKALLI GKLİK Her «k^am 21 de Çaraaznba trnzilStlı mattne, cumartesi. pazar 1630 da Tel: 44 23 38 K Ü Ç Ü K 8 A B N E ÎKÎNCİ BASKI Komed) 3 perd« Saat Sl de Cnnı, Cnmartesi, P«zaT mattn' 17 de. Tel: 44 08 t« B E Y B A BA Düzensiz yaşıyoruz •Yann ginemaya gelir misia bizimle?» Tiyatroda, konserde olabilir bu. Mesele, bir dortun sizi, hoşlanacağınız bir yere çafırdığı zaman vereceğiniz cevapta ; ona hemen ; «Vaktim yok ki. Olsa...» diyor musunuz, demıyor musunuz? Diyorsanız kendi.ıize acımalîsınız. De mek sizin için hazırlanmış bir e*lencey? gidemiyecek kadar vaktiniz dar. Bugünün insanmı işte bu yıpratıyor. Hekimi. psikologu hep bu sczü tekrarhyor. Buçün canlı, neşeli gördükleriniz bile bakıyorsunuz de?işivermişler. Yorgunluğa ye'nilivermisler. KABACA TİTATRO CtBAU KARAKOLU Her akaam S1.15 te Çarfamba, Cumar. tesi Pazar Mattne OSCAB: TELGRAF ÇAKIMSALAR tri T«t. 221750 r 4s Karl Aaderson, 1964 yılında bir PATTİ 107 ••••••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••'••••••••"•••••••iMrıtıııııiıiMiıııııiM PROF. NİMBÜS'ün MACEHALARk