18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎKİ CCMHURtTET 29 Arahk 1960 I KENNEDY ( = Hayatı, tnacera v e m ü c a d e l e l e r i = 5ıııuııııııııııııııımıııııııııııııııııııjıııııııııııııııımıııııııııııııııııımmn Yazan: James MacGregor Derleyen: Kayhan SAĞLAMER uııııuiiii Amerikamn en , ı aç Cumhurbaşkanı ıııuııuıu ıııı=ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımıııtıııııııııııi!inııııııııımiiııııııımıııııııııııııııııııııııııııii=ıııı T A RîH HEM Nastt olur? anakkaleye tâbi Lâpsekı kaıasının bir kovünde meçhul bir şahsın Atatürk'ün resimlerini yırttığı haber verildi lskenderunda dinamitlenen heykeli takiben bn hSdisenin patlak verişi umumî efkân pek üıdü. Hele bu meçhul şahsın yedek subay köy öğretmeni olduğunun anlaşılması du VBİan teessüre tuz nibrr ekti. Sanki günden güne inkişal eden hâdisede her yeni safha bir acı sürpriz saklıyordn. Nltekim yakalanan özretmenin «uçunu «aklamaya lOram eBrmcksizin «Ben Abaıavım. TBrklfik yok islâmlık vardır^ demesi faciada pek elem verici bir final oldu Şimdi bir an için bu ciimle üzerinde biraz duralım. Bir gencin AtatUrk'ün resimlerini vırtıp sonra da «Ben Abaıayım Türklük yok. isUmlık vardır demesi için. 1 Cinnet çetirmi» bulunması, 2 Yahut 1a en kara ve müteassıp soyundan bir yobaz olması lâzımdır. Ba ihtimaller harşısında kendi kendimize sormamız lâıım gelen bir sual ortava çıkıyor Bu genç deli iae nasıl yedek subavlıga kabul edildi? Defil de yobaz ise nasıl oldu da köy öfretmenlifi yapması uy gan «örüldii? Canım bu ÎKI pek mühim memleket vazifesinin hiç sorgusu suali. denemesi imtibanı yok mudur? Bir deliye "atan mfidafaa «1 nasıl emnivri edilir bir vobaia railleti aydınlatmak gibi bunun kadar mübim bir vazife nasıl verilir? Hayır, vazifeleri üstfinkörü vapıvoruz. işleri acundan tutu yoruz iddiasında tveiiliı ama son hâdisede uzaktan «örünen man zara bu iddiavı tam mânasiyle haklı çıkaracak durumdadır. Daha dikkatli olahm Köy nğretmeni bir deli ı'eva vnbat o lacaksa o köyfin dıba 4< sene cahil kalması elbette tercib edi I lir. Bu kötü misali taaddttt ettirmeye imkân bulunmadığı düşün cesi faciada bizim yegâne tesellimizi teşkil ediyor. Cevat Fehml BAŞKUT «Başkan olmak istiyen hoş bir delikanlı» Kenedy, nas>l Cuı.Tihurbaşkanı olabilirdi? Bir Cumhurbaşkanı için gerekli ve alışılmış klâsik vasıflardan hiç birine sahip bulunmu. yordu. Biiyük bir eyaletin valisi, veya bir Bakan, hattâ bir General değildi. Uzun laman parti lıderligi yapmamıstı. Büyük bir milH meseleye şahsiyet vermemişti. Bir grupu n veya felsefenin şampiyonu haline gelmemişti. Bir kimsenin politik kuvvetlerinin olgunlastığı çağ telâkki edilen ellisind» veya altmışında bulunmuyordu. Senatöriüğünün ilk devresini henüz tamamlamamıştı ve yaşı da kırkı biraz geçmişti. Kritik seçim gününden aylırca evvel Joseph Alsop, «Eğer anketler topyekun yanlış çıkmasa, milyonlarca Amerikalı, bu hâli genç ve tam mânasiyle tecrübe edilmemiş adamı Cumhurbaşkanlığına getirmeye azimlidir» kehanetini ilerl sürüyor ve soruyordu: «Fakat niçin?» Bir tarihçi, asnn belki de en müşkül 10 yılı ile karşı karfiya bulunan Amerikalıların, nasıl oluyor da nazarlarını pek az şey vaadedermiş gibi duran adaoı üzerinde topladıklsrını merak ediyordu. Fıkracı Marquis Childs, «42 sinde, o isyankâr saçıyla, Harvard Üniversitesinin Siyasal Bilgiler Okulunu henüz bitirmemif bir talebeye benziyor» tasvirini yapıyordu. Buna rağmen Kennedy, hür dünyanın en önemli mevkiinin yenilmesi füç bir namzediydi. Neden? Kennedy'nin politik kariyeri, blze bazı eevaplar hazırlıyabilecektir. Kongre Azahgı «ırasında, rautedil bir sahsiyet Intibaı uyandt rarak laflara politik lider ve grupun destegini kazanmıştı. Ikinci olarak, arkadası Demokrat adaylar için destekleme, »o n 4 sene zarfında da kendi Cumhurbaşkanı adayhğı için sayısız seyahatlere çıkmıs, bir çoklarını defalarca olmak üzere bütün eyaletleri karıt karış dolaşunıştır. Stevenson hariç belki de hiç bir kimse, Kennedy kadar Demokrat topluluklar karsısma çıkmamıştır. Nihayet «Cumhurbaskanlığı için bir Katolik» münakafaları dolayısiylf adaylıfı yüksek leviyede bir hcyecan kaynağı olmuş ve haber değeri taşımıştır. Hiç bir Demokrat adayın politik cehresi, siyasete karşı alâkasıı Amerikahların zihinlerinde, Kennedy'ninki kadar yer etmemiştir. Böyle bir rekorun bellibaşh tebebi, genç ve caıip görünüşü ve televizyon ile resım ıneemualarının bu çehrtyi Amerikanin her köşesindeki 30 milyon veya daha f»zla oturma odasına »okmak içi n giriştikleri yanstır. Kennedy'nin t»rlfi 1959 yazında. Amerikanın içine yayılan anketçiler, kendi kelimeleriyle Kennedy'yi nasıl bir adam olarak düşündüklerini bildinnelerini, konuştukları halktan istemislerdi. En fazla rey tophyan tâbirler ıırasiyle, «Enerjik, zeki, yakışıklı, sağlam karakterli, iyi bir aileden gelme, dinamik, mütecaviz, tok gözlü» dür. Maamafih bazı Cuoıhuriyetçiler onu, «Kurnaz Tilki» veya gazete manseti avcısı gibisinden lâflarla tarif etmişlerdir. Bağımsızlar ise, Kennedy'nin dürüstlüğüne, tarafsızlığına ve parlak mazisine işaret etmişlerdi. Şüphesiz ki onu sevraiyenler de vardı. Onlar da Kennedy'yi çok çalışkan, muhteris, derin ve köklü prensiplere sadık kalmıyan eyyamcı bir politikacı olmakla itham etmektedirler. Eğer Kennedy'yi bir kaç kelime ile o zaman anlatmak lâzım gelseydi, «Cucnhurbaşkanı olmak istiyen hoş bir herif» demek en iyi olurdu. Çok kimseler Kennedy'yi sempatik, topluluklarda bulunmaktan hoşlanan, seyahati her şeyden faz. la seven, eğer Washington'lu bir politikacı olmasaydı kendisine meslek olarak Hollywood yıldızhğını teçecek, kızların taptığı yakı»ıklı bir züppe şeklinde düşünür. Aslında Kennedy ciddî ve mazbut bir adamdır. Siyasetin bacak adalelerinin kuvvetine dayanan kısmından ziyade, teknik ve teşkilât tarafından hoslanır. Kızların taptığı yakısıklı bir züppeye benliyen sadece sathıd:r. Onu hiç kimse, karısından fazla tanıyamaz. Kennedy'nın yakışıkh bir çocuk olarak bahsedilmesi, sehhar eşini rahatsız etmektedir. Fransız asıllı zengin, asil Katolik bir aileye mensup, eski Jaequeline Lee Bouvier, «Saçma» diyor, «Jack'in yelkene .çık.nak ve entipüften şeyler yapmak için artık hiç vakti yok. Garip. araşt.rıcn ve daima çalışan bir akh var.» Jacqueline'e göre, eğer kocasının resmini çizmesi gerekse. nahif bir vücut üzerine muazzam bir kafa oturturdu. Kennedy karısınm kendi hakkındaki görüşünü paylaşmaktadır. Bir defasında karısı Kennedy'ye en iyi ve en fena vasıflarının ne oldugunu sormuştu. Birinci«ine verdiği cevap, ctecessüs» tü. Kansı takılarak ikincisini Kennedy'nin cevaplandırmağı unuttufunu soylemektedir. Nanl bir C«rabnrbaşkanı elacak? Kennedy, kısacası, bir münevverin haiz c.lduğu vsnfiann bir çoğuna sahiptir. Okumağı, incelemeği ve muhakeme yürütmeği sever. Hazır bulunduğu sosyal toplıılukların en ncşeli ferdidir. Kalaba hklardan ziyade, münevverlerden müteşekkil küçük bir topluluk bilhassa ailesi efradını da içine alırsa arasında vakit geçirmek iıter. Seçim kampanyalan onun için yorucu, fukat zaruri bit içtir. Miinevverlerde rastlanan sekilde dalgındır. Sık sık eg olmıyan çoraplar giydiği görülür. Davetli olduğu bir düğün partisinde, damadın gömleği ve gravatını yanlıshkla taktığı görülmüstür. Kullanmak istedigi zaman, harikulâde bir hafızaya «ahiptir. Kennedy'yi mevcutlar arasında en iyi tarif cden kelime, soğukkanlılıktır. Annesi dahil hiç kimse onun had »eviyede hiddetlendiğini veya gözyaslarına boğulduğunu görmemistir Gülmesini de taptedebilir. Harbler vtya diger büyük âfetlerde bir intan ne kadar gülebilirse, o kadarcık netclidir. Siyatt konuşmalarında zamana, zemine ve havaya göre nefıs nükteler yapar. Hafif, iğneli ve biraz da müstehzi üslubu vardır. Evinde ve i« bafinda dokunakh sahnelerden hoflanmaı. Kennedy, Beyaz Saray miaafirliğine baslayınca, en büyük değisiklık .kuüanjlan taktiklerde olacaktır. Uyuşukluğu Beyaz Saraydan söküp atacak, alışılmamif bir dinamiım getirecektir. Milli bir idare kurmak aımiode olan Kennedy, Demokrat veya Cumhuriyetçi etiketlerini nazarı itibarc almadan, Kabinesini merkezin biraz solundaki mutedil şahsiyetlerden kurmuştur. Yorulmak bilmez, azimkâr, mücadelcci ve kuvvetli insanları seçmişür. Kennedy Nixon'a karşı kazandığı kıl payı zaferden sonra takip edeceği dıı politikayı föyle tarif ediyor: «Hrutçef lulh içinde beraber yaşamadan bahsederken, bizi harbden gayrı bir vasıtayla gömmek niyetini eçıkca ortaya koyuyor. Eğer askeri kuvvetimıı erişilemiyecak seviyeye yükselirse, o zaman Rusya ve Kızıl Çini silâhlara vedâ etmeğe zorlayabiliriz. Işte bundan böyle gayri askeri iki yarımküre arasında mücadele bashyacak r ı hangi sistemin daha iyi olduğu tam mânasiyle anlaşılabilecektir. Mücadeleyi kazanabilmemiz için birçok şeyler yapmamız gerekecektir. Genel Kuruldaki reylerin yü*de 25 ini kontrolü altında ıulunduracak Hür Afrika, Birleşmiş Milletlerde kuvvetler muvazenesini elinde bulunduracaktır. Yeni Hür Afrika devletleri, sendeletici problemleriyle Amerikanın her türlü yardımına, daha mühimmi mSnevî destefine muhtaçtır. Roosevelt'inkinin devamı olacak Arkası Sa. I, Sö. 1 de 24 saat içinde 5 milyon 870 bin liralık mal ihraç edildi 0 Balkan Harbinde Türk Donanması Balkan harbinde Türk donanmasının gördüğü vazife hakkında şimdiye kadar çok «ey söylenmiş ve yazıİLnıştır. Bazı müverrihler o zamnın kumandaniarını şiddetle tenkıd etmışler, Balkan harbinin kaybında onlara agır mes'uliyetler yüklemişler ve Türk donanmasının deniz harekâtında atıl kalmasının sorumluluğunu onlara yüklemişlerdir. Fakat o günlerde kumanda mevkiinde bulunanlar, donanmanın durumunu belirtmekte, personelin kifayetsizliğine işaret etmekte, bütün bunlara rağmen vazifenin görüldüğünü ileri sürmektedirler. «Bu harbe katılmış olanlardan biri bulunan, rahmetli Amiral Vasıf Temel de 1925 de «Balkan harbinde Türk donanmasının icra eyledifi harekâta dair» yaıdığı muhtırada, bu deniz harbinin ne suretle cereyan ettiğini tafsilâtı ile anlatmaktadır: Filonun harbe ihzan hususunda hata ve terahi mevcuddu. Harbin ilânından evve] hükümete geçen muhalif fırka, batı siyasi maksatlarla orduyu terhis eylemiş ve bu hal donanmada yetişmiş kimselerin heoıen yüzde yetmişinin kaybolmasına, bilhassa topçunun eksilmesine sebep olmuştu. Filo ve filotillâyi teşkil eden bir Y A Z AN Son 24 saat içinde lımanımızdan yapılan ihracat yekunu 5 milyon 870 bin liradır. Sevkedilen mallar arasında 1 milyon 780 bin lira ile rütün başta pelmektedir. Bu rakam son haftalar zarfında görülen ihracat yekunlannın en yukseklerindendir. Yılbaşından sonra muhtelif mal ların ihracında daha büyük geliş meler olacağı anlaşılmaktadır. Haluk Y. Şehsuvaroğlu le gelmişîı. Cereyan eden hâdıselerden, karargâhı umuminin, Bah Tift rettreci ve Donanma kumandanlığının, aylardan beri düşman ile değil birbirleriyle harbettikleri anlaşılmaktadır. Imroz muharebesindeki başarısızlığın a?il sebebi ise «attığını vuramamak» keyfiyetidir Zira bu harbde kullanılan cephane /niktarı akıllara hayret verecek derecededir. Fakat atışa nazaran isabet yüzde, hattâ binde bir veya ikidir. Bunun da iki sebebî vardır: personel ve materyal. tmroz deniz muharebesindeki başarısızhğın baş hca sebebi atışdaki isabetsizlik olup uzun menzilli torpiller olmadığından Averof'un torpil menziline girdiğinden hasıl olan telâş, işaret hususundaki noksanlık, kömürİ5rin çok dumanlı cinsinden olması münasebetiyle verilen bazı emirlerin görülememesi ve düşman, seri seyrinden bilistifade mevki ve menzilini intihapta serbest oluşu ve bilâhare dahi harekâtı kâfi görüp ateş fnenzilinden uzaklaşması ikinci derecedeki sebeplerdir. Mondros muharebepindeki mağlubiyet dahi attığını vuramamaktan doğmuştur. Hattâ bu harbdeki endahtlar eskisine nazaran, Ingiliz tâbiri mahsusunca daha • Vaylo» bir tarzda idi. Düşmana en yakın düşen mermi en az bin metre ileri veya geride kalıyordu. Esasen bu harbde donanmanın, tamamen neden batmadığı şayanı hayrettir. Zira bu harbde Türk filosunun atışdaki kudretsizliğine düşmanın attştaki isabeti tammesi ve hattâ harikulâde atışı inzimam ediyordu. Endahttaki maharete ateş intihabmdaki prensip de inzimam ediyordu. Buna rağmen, böyle kesif ve şedit bir ateş altında filonun, heme n dört saate yakın bir müddet teşkilâtını muhafaza edebilmesi ve son mermiye kadar ateşe devam eylemesi ve hiç bir panik husul bulmaması ve hâsıl olan müteaddit yangınların söndürülmesindeki soğukkanlılık öğül. aıeğe değer. Bu harbin bellibaşlı safhalarmdan birini teşkil eden Şarköy ihTaç harekltına gelince: buna harekâtı harbiyeden ziyade feciai acibe demek daha münasiptir. Bu harekâta memur ordunun mükemmeliyetine, henüz ateşe girmemiş ve diğerleri gibi bozgunluk görmemis efradın meşhur olan şevk ve şecaatine, teçhizatı harbiyenin mükemmeliyetine ve kumanda heyeti ile zabitanının gayret ve he.nâhenkliğine rağmen vukubulan hüsran ve muvaffakiyetsizlik pek acıdır. Buna da sebep, ordunun bahriyeye ve bahriyelilere ehemmiyet atfetmemesidir. Debarkman harekâtı vazife ve mes'uliyetinin, başlangıçta yüzde doksanı, yarıya yaklaşınca yüzde ellisi, sona erdikten taret topları menziünden çıkıncıya kadar da yüzde hemen otuzu donanmaya isabet ettiği ve bu harekâtın, sürat ve kolaylıkla yapılması donanmanm himayesi altında cereyan etmesi lâzım geldiği halde, Istanbuldaki uzun hazırlık za.nanında de Pencere camı fabrikası tecrtibe çahşmalanna mayısta bRşlıyacak Haber aldığımıza göre Tuzlada Çayırovada kurulan pencere camı fabrikasının makineleri ocak ayında monte edilecektir. Fabrika mayısta tecrübe çahşmalanna başlıyacak ve iki ay kadar sonra tam faaliyete geçecektir. ğıl hattâ bilfiil çıkartamadan ancak bir saat evveline kadar, dftnanma kumandan lığı böyle bir ihraç hareketinden haberdar edil memiştir. Müstacel ve şifreli bir telgrafia Marmaraya hareketi bildirilen donanma, randevu mahailine gelince, sabaha kadar bir çok tahminler ve faraziyeler ile vakit geçirdikten sonra. uzaktan evvelâ Peyki Şevket'i, onu takiben Yörük vapurlarını ve ufukta dahi bir çok küçük ve büyük gemi ve teferruatmdan mürekkep bir armadayı görmüştür. f Saat getirilmesi için tahsis istendi Piyasada, cep, kol ve bilhassa duvar saati ihtiyacını karsılamak maksadiyle şehrimiz Ticaret Odası tesebbüse geçerek Ticaret Bakanlığından 1961 yılı içinde bir miktar tahsis yapılmasım talep et miştir. Ku.Tıandan gemisine yanaşan Peyk'ten, erkânı harbiye binbaşısı Arap Tevfik Beyden, ilk defa olarak, bu esrarengiz harekâtın esas çerçevesi anlaşılmış ve müteakiben gelen Yörük vapurunun getirdiği ordu kumandanı Hurşit Paşa ile erkânı harbiye reisi Enver Bey gerekli tafsilâtı verince evvelki hayret, korku ve telâşa inkılâp etmiştir. Bu ifadelerden, yekunu otuz beş bini geçsn ve gemilere bindirilmiş olan bir ordunun, bataryaların. muhtelif cephane, harb edevatı ve erzakın henüz sahillere iskandil edilmemiş, nerelere iskeleler yapılıp ne tertip üzere sevkiyat yapılacağınm kararlaştırılmamış olduğu öğrenilmıştir Erkânı Harbiyei Umumiyenin plân ve kararı gereğince, o sabah seherle beraber bu ordu Şarköye çıkarılacak, Geliboludaki Tahri Paşa ordusu da ayni anda taarruza geçerek, Bolayırdaki Bulgar ordusu iki ateş arasına alınıp mahvedilt cekti. Bu plânın gayri kabili tatbik olduğu izah edilmiş ve Tevfik Bey, Geliboluya, ordunun taarruza geç.nemesi hususunda haber götürmek üzere, yola çıkmıssa da, derinden derine gelen top seslerinden Gelibol'i'İHki ordunun, evvelki emir gereğince harekete geçtiği anlaşılmış, bir çok kayıp vererek mağlup olmuş ve ricat eylemiştir. Donanma Şarköye gelince, ilk iş olarak, çıkarma mahallini kesf ve civarını düşmandan temizlemek için bombardımana başlamıştır. Fakat bunun tesirli oloıadıgı görülerek, ihraç olunan efradın, Bulgar muhafız kuvvetlerine karşı harbederek onları temizleylnciye kadar, kademe kademe taarruza geçmeleri hususuna karar verilmistir. Donanmanın kendi teşkllltı ile inşa edilen iskeleye ihraç hareketine başlanmıştır. Fevkalbeşer bir çalısma sonunda, ancak bir fırka kadar asker çıkarıldığı görülroüş ve ordu heyeti, hatalannı ikrar zorunda kalmışlardır. Gece de çıkarmaya devam edilmişse de, Gelibolu ordusunun mağlubiyetj haberi bir kararsızlık hâsıl etmiş ve düşnan kuvvetlerinin bir kısmının .Şarköy sırtlarına gelip ateşe başlaması sebebiyle ihraca son verilmiştir. Düşman, yapılan iskekeleyi tahrip ettiğinden, gece karadakı askerin tekrar gemilere hindirilmesi emri verilmiştir. Sabaha kadar devam eden düş man ateşi, donanmada bulunan Ordu Erkânı harbiyesini ümitsizliğe sevketmiş, sabahın da yaklaşması nazarı itibare alınarak, karada bulunan kuvvetin gemilere bindirilmesi kabil olı.nadığı takdirde, yerine bir vekil bırakarak hemen dönmesi, karada bulunan Erkân 1 Harbiye Reisi Enver Beye helyosta ile emrolunduğu halde askerin başından ve ateş hattından ayrılmaması ve ricati kademe kademe takip etmesi ve son asker, son filikaya bininceye kadar karada kalması şayanı takdir bir harekettir. Netice olarak denilebilir ki, eğer Karargâhı Umumi böyle bir Debarkmanı üç gün önceden Donanma Kumandanlıgına bildirmiş ve Debark.nan ordusu Erkânı harbiyesi ile Donanma kumandanlığınm temasını temin eylemiş olsaydı. hiç olmazsa harita üzerinde gerekli tertibat ve teşkilât işaretlenir ve plânı tesbit edilerek çıkarma bir kaç saat içinde yapılabilirdi. Bu suretle donanmanın top ateçi himayesinde, tepeleri tehlikesiz bir tarzda tutabileceğı aşiklrdı. Gelibolu ordusu da taarruza geçip düşmanın. iki büyük ateş altında muzmahil olacağı ve böylece birleşen iki zinde ve muzaffer ordunun tebdili cephe ile Çatalca Bulgar istilâ ordusunun gerisine sarkacağı ve bunun hatta Balkan harbinin umumî safhasını bile değiştirmeğe yardv.tı edeceğı memuldü> demektedir. i KAVAKLIDERE VERMUT îkinci Şube Memurlan Turgutluda vukubulan bir hırsızlığın 60 yaşındaki sanığı kadını aramaktadırlar. Bundan birkaç gün önce Manilanın Turgutlu ilçesinde bir evden iki bin lira değerinde bir broş çalınmıştır. Bu broş evvelkl gün Eskişehir'de bir kuyumcuya 60 yaslarında bir kadın tarafından satılmıs ve kadın kendisini Turgutlu Savcuının annesi olarak takdim etmiştir. Eskisehirli kuyumcu brosu Istanbula getirmiş ve dün satarken polisler tarafından yakalanmıstır. Tahkikata devam edilmektedir. tekne tamir edilmemiş durum 2 bin lira ckğerinde bir broş çok idi. Bu arada Mes'udiye'nin da satan kadın aranıyor kondensesi çatlak, Barbaros ve Turgudun topları henüz gelmemişti ve kömür yoktu. Balkan harbinde, filo bir ve filotillâ, eskiden olduğu gibi üç fırkadan mürekkep bulunuyor, yardımcı gemileri ise Reşit Paşa hastane gemisi ile Tirimüjgân tamir ve Giresun depo gemileri teşkil ediyordu. Bu fırkalar, donanma karargâhı umumisinin emri altında bulunuyordu. Vazifeleri, Çatalcadaki ordunun sağ cenahını muhafaza, Eksamel tepesiyle civannı tarassud ve bombardınıan etmek ve üçüncü Gelibolu ordusuna yardım ile Köstencede n gelen cephane ve Ievazımı harbiye gemilerine konvoyluk yapmak, Bulgar sahillerine nümayiş ve tehdit etmekten ibaretti. Bu surette donanman:Ti birlikleri esas filodan ayrılmakta ne y'aptıkları, nerede olduklan ku mandanlıkca bilinmemekte idi. ^Başkumandanhk vekâleti ile Donanma kumandanhğının vaziyeti mütekabilesi görünüşte pek fena ve Ideta iki düşman ordusu karargâhları arasındaki hissiyata benzemekte idi. Donanma kumandanı, karargâhla olan muhaberatını ya bizzat kendisi tesbit ve idare eylemekte veya bir kısmını kalem heyetine tertip ettironekte olduğundan ve muhteviyatından diğer maiyetini de pek haberdar etmediğinden aralarında düşman derecesine varan bir zıddiyet husu Küçük bir cocuk pencereden düşüp «Idii Küçükpazarda küçük bir çocukfl pencereden düşerek blmüstür. îki yaşlarında Şükran Sait adlı çocuk anneci Hafizenin mejgul ol duğı» bir sirada paneer*. keıann, da otururken muvazenesini kaybederek beşbuçuk metre yükseklikten caddeye düşmüştür. A|ır surette yaralanan Şükran, hastahaneye kaldınlmışsa da kurtarılamıyarak Slmustür. Savcılıkça tahkikata başlanmıştır. Sek ve Dömisek VERMUTLARIMIZI rooool eoo Yerii ve yabancı bütün vermutlarla kıyaslayınız DAİMA Kifflll > İ KAVAKLIDERE EMNİYET SANDIĞI 1959 Yıh Ayhk Gelirll Küçiik Tasarruf Hesapları Talihlileri: Kasaphk canlı hayvan fiatlan lstihsal bölgelerinden külliyetII miktarda kasaplık canlı hayvan gelmeğe baslamıştır. Beyaı Karaman koyunu canlı ayakta, kilosu 300 320 kuruştur. İyi kuzular 340380 kuruştur. Bir kumarhane basıldı Îkinci Şube Memurları Taksimde bir kumarhane basmışlardır. Süslü sokakta Keyf Kıraathane sinde kumar oynandığını haber alan polisler dün akşam buraya yaptıkları baskın sırasında bir ma sa etrafında kumar oynayan 6 kişiyi suçüstü yakalamışlar ve aynca 1257 lira para ile suç âleti iskambil kâğıtlannı da ele geçirmiş lerdir. Polis tarafından gerekli işlem •apılarak sanıklar Adliyeye teslim edilmislerdir. = = = = = ACI BİR KAYİP Albay Vedat Akat'ın annesi. Satme Çiıen ve Sabiha Usal'ın kardeçi salihatı nisvandan 20 Şube Eminöna Yıl Boyunca Talihli B. Tamer 930 120.000 Liralık Ayhk Gelir İkramiyesini He»ap No. sı NAZtME ALEV 26 12 1960 günü plîm bir kaza neticesinde vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin. •18.000 Liralık AUık Gelir İkramiyesini Şube Hesap No. sı Talihli 847 Bn. Meliha ^$.000 I arahk Aylık Gelir İkramiyesini Talihli Hesaj) No. sı Şube Eminönü Şube Bevazıt Şube Merkoz Kadıköv Şube Aksaray Eminöna Fatih Eminönü 323 1.000 Lua Para İkramiyesini Hesap No. sı 42 500 er Lirayı Hesap No. sı 826 816 204 er Lirayı Hesap No. sı B. Hakan TaHhli B. Zeki TalihHler B Sami Pangaîtı İNGİLİZCE BİLEN BAYAN DAKTİLO ATINACAK «Millî bir hankamn Atıkara'daki Umum Mücîi'ırlük teşkilâtında çalıştırılmak (izere tngilizce hilir bir bayan daktilo aranmaktadır Maaşı kabiliyeti üe mütenasip olarak tesbit olımaeaktır Taliplerin. hâl tercümeleri ile birlikte P. K 169 Ankare'ya müracaatleri tica olunur.» j ARAUK 29 RECEP 10 s O E. r k\l\l 5I II ] 7.25^2.16 14.36 16.48| 18.27 5.38 J 2.371 7.281 9.47.12.00[ 1.39112 50 fin Meral Talihliler ı:mıııımııııifiıımmııııııiHiı n , n ,, l l l m ı m m ı ^^ .Î2?.k?sı: 3S tu. Karıda gızda gözü yoktn.. Oturur odasında okurdu. öğretmen olduğu halda öğrenci gibi derse çalışırdı » «Şakaya da gelirdi. Otur her lâfı konuş yanında! Yüksünmek, böyüksünmek yok bunda! Sarat asmak yok, kaş çatmak «Acı soğan, kuru yavan demezdi.. önune ne koysan yerdi. Kendi ekmeginin de duşmanıydı, yedirmeden duramazdı...» «Ağaçları çok severdi. Bahçalarda a | çnrdu keselerini toplatır, yaktırırdı. Ahlatları aşılatırdı. Gız çocuklarına kadar o işi belletirdi. Uzun Saylar'ı gök yaprak yapalını derdi...» «Candı..» «Adamdı. .» «Yaz kış burada otnmrdu. Şeherde bazarda gözü yoktn. Git şeherlere, caddalarda yörü, desen, Damalı'nın suyu mu çıkmıs? derdi. Ne lâflar bilirdi!..» «Derdi ki, bizde köylü, cepte cüzdan gibidir, doluysa yüzüne bakılır, boşsa bakılmaz » Çocuklar bep susuyorlardı. Varlar mı, yoklar mı? belli değildi. Çıtları çıkmıyordu. Eğitmen, sınıfa bir baktı, içine daha büyük bir acı çöktü. «Çocuklar, isteyen çıksın.» dedi. lliçbiri kıpırdamadı. Mohtarın gözü, kendi kızına takıldı. Başinı eğmisti. Gözleri kıpkırmızıydı. Altıparmak: «Dışarda kar atıyor. Olmazsa biz şöyle bir çıkakoysak. Ali Gede arkadan gel sin » Muhtar: «Bekliyelim hele.» dedi. «Şimdi gelir...» Eğitmen bir çocuk çıkardı: «Çafır çabuk.» dedi Muhtar. Çocnklar gelip dnrdalar. Mnhtar: «Enisten dügflne titti mi akşam?» dedi. Asiye: «Eniştem davarın başında yatar, hogda » dedi. «Her gün orda mı yatar enisten?» «Ords yatar.» «Dün, evelgi jfin, heç siıin eve gelmedi mi? Görmediniı mi?» Asiye: «Görmedik.» dedi. Altıparmak, tbrahim'e de sar dn: «Sen de görmedin mi, nlan gebes?» Çocnk, basinı efdi: «GormeEğitmen: «Gitsinler mi yerlerine Mohtar?» dedf. «Gitsinler.» dedi Mohtar. Çekilip yerlerine gittiler. Muhtar: «Eee ulan ne yapalım simdi?» dedi. «Kol kınldı, boyuna yük oldo dedikleri bu iste! Nerelerde »nyalrm biı bono simdi? Haydi Altıparmak, bir «ey söyle!» «Vallaha .» dedi Altıparmak. «Dana Memedin dereye bir bakalım isterseniz.. Babeelerin içine, calılarm içine.. oynklara... Allah bilir ya, benim de «Git bak, Ali Gede geliy.r mu?» Çocnk gidip eeldi: «Geliyor Eğitmenim, ilerde. .» dedi. Ali Gede geldi: «Bir habar yok mu yavu Mısdava?» dedi. Eğitmene. Eğitmen: «Ysk bir habar.» dedi. «Allah Allah!.. Ne oldu acap bnna? Ne işlerdir bunlar böy • le?» Kalktılar. Altıparmağın hah • çeye doğru sallandılar. Bekçi, durmadan bir şeyler soruyor, kimseden cevap alamıyordn. «Yol buyunca gidelim.» dtdi Muhtar. «Evlere birer birer soralım, çeşmeyle çamaşırlığın arasında çıra«ın! yakmıştır. şavkını gören olmnş mu? Şimdi ortada iki sık var: Biri, Snüne bir hayvan çıktı, parçaladı. Biri de bir faka bastı ba adam. Bir kovağa soktular bunn... Allahtan, iUisi de olmasaydı. Olmasaydı da bir eve sapıp yaranlığa dalmış olsaydı. Sa da olor: Bir eve girmiş, orlalık ışıdığı için çıkamaraıştır, karanlığa kadar beklemeğe garar vermiştir... Keske böyle olaydı da, akşam bir yerlerden çıkıp, odasında lâmbasını yakaydı.. » Dana Memedin dereyi geçfiler. Tek ardıcın oralardaıı mahalleye yürüdüler. «Yerlere dıkkatli olun.» dedi Muhtar. «Çırayı yaktı da bu yana geçtiyse kökünü boralara atmıştır...» Kar, bir şey göstermiyordu. Hendekler, izler kapanıyordu. Üstleri bembeyaz olmoştu. Arkası var | B. Muzaffer 46 Bn. Zeynep 495 Bn. Beria 189 B. Agop 15fi . Bn. Bedia Merkez 1332 115 Kişi 7000 Lira Kazanmıslardır. EMNİYET SANDIĞI kalbime kötü seyler gelivar AUah bilip darar On.n bildiflnl sizden ne saklayım?» Muhtar «A» Eğitmen, ah!.» dedi. «Bütün kabat senin! Bırakma alan, »ırakma! Bırakma, yatsın senin evde!» «Ç«k dedim, dinlemedi, Mnhtar! Şimdi itler gibi plsmanım! Ona n bildifini ona bırakmaaam ne olurda! Emme ne bileeek»in bdyle olaıafını?» «Ne bilecekiini var mıî Bilip dnrarsnn, bava fırtmalı.. Ben de evde kanyı hasta yatırdım geldim. Bir •tası v»r, yanıyor. Cstfln bafin açık dıtarı eıkma diyonrm, çıkıyor. Sof«k ta içme diyeram içiy»r. Bir çoeok salıp Bekçiyi jetirtelim. Swıra da çıkıp bir arayalım. Hadi, sen bir çoeak yolla Efitmen » Kğitmen kalktı, Ali Gede'ye bir çocuk yolladı. «Ba kar da biret yatar tabii.» dedi Muhtar. «Bir parmak oldu baknmza!..» Altıparmak: «Keıke vatna'» dedi. «Birez yağar da ae fün •onra erir'f. tanıvıver yollann çamaruno! Ba iıler böyleyken bize de ilçeve enip çıkmak daşer! Bir ucn çine bize dokanı «Çocukların avara kaldığına mı yanarsın, öğretmenin başına bir iş geldiyse, ona mı?..» «Köyün eyice karışmasına mı, Dnranâ'nın birez daha sımarmasına mı?» «Ne gayratlı çocuktu? Neler düşünüyordu! Eyi kötü işimizi de görüyordn. Tazıya çiziye erinmiyordu » «Köy için bir direkti.. İki söz söyledi mi komsunun kafası yatardı. Bize bir çuvatti. O olmasa Nohut deresini süremezdik. Osman Hafız'ı eğemezdik. Ona bakınca hepimize bir casarat gelirdi...» «Çocuklan da eyi okuturdu.. Sille tokat bilmezdi.. Heç kötü söylemezdi.. Gıziarın saçını ke«mezdi...» «Heçbir çocuk eahal kalraasm derdi. Bu dürzü Duranâ'nın sızına da onun için parmak taktı...» «Bir de ne derdi: Bu Duranâ köyün ensesinde bir kenedir. köy kanıyla beslenir, tzmek lâzım basuıı... Ne kadar doğru söylerdi!..» «Dosdoğru söylerdi...» «Yok yoksulların dostuydu...» «Köylü her huyundan hoşnnt CUMHURİYET Nüshası 25 Kuruş Senelik 6 avlık 3 ayhk YILBAŞI 6ECENİZ İCİN.... ayırtîiıız. Tel: 48 22 20 ^«fc^«fc'«»^«fc«k^«V^^«kfc^^^^«V »•^^^^ı^^1 Türkly' Lira Kr nM < «00 0 0 0 Haricl Lira Kr 150.00 8 0 0 0 IDivtuj Or«/L Fevkalâde YJbaşı programı için lutfen masalannızı evvelden ı % % % % . % % %. 1 Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik Türk Anontm Şirketl Cağaloğlu Halkevl Sokak No 3941 Basan ve Yayan 44.00 SPOR ve SERGİ SARAYI'nda saat 20^6 dan kadar zengin programh sabaha NÂZÎME NADİ Yazı tçJerinl fiilen tdare MeFUİ MOdör "den ?ahibi YILBAŞI EĞLENCESİ Biletler 5 ve 10 lirarian YENİ TİYATRO'da satılıyor. k^«^«^«v^ Numarah yerler bitmek üzersdir. y»*^.*»^*^\ .1 VECDİ KIZILDEMİR Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin lade edilmez tlânlardan mesuliyet kabu) pdilmez Abone ve llân Işlerl tc1n. zarfın tlstüne «Ahone» veya «tîân Servisi» kaydmın konması lâzımdır • BU GAZETE JA5IN AHLAK YASASINA UYMAY1 TAAHHÜT ETMÎŞTÎR. ÇARŞAMBA, CUMA, PAZAR BEYRUT'a HIDDII ( ' Sr AI S I INf 5 ••••••*IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII17IIIIIIIIllllIIIlllllIIIIII||IIIIIin:ilIIIIIllIIIIIIIIIlllllllllllllIllilIII||||I|f||llll1lllllIIIIIIIIIIIllllIIIIIIIIIIIIIIIIlIIIIIIIllIIIIIIIIIIIIIIIIIllllllllllllllllllllllaN^*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle