Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tKl C U B A ' D A K İ İ H T İ L  L İ N İ Ç Y Ü Z Ü CUMHURtYET 21 Haziran 1955» VIVA CASTRO 6 şdüîıt çektikleri Anlatana sordum: Hikâyenizin ücreti ne kadar? Bir dolar, efendim. İki dolar v e . rirseniz üç hikâye, beş dolara on hi î â y e m var. Böyle hikâyeler çok mu sizde? Aylık mı vereceksiniz, yıllık mı? Hikâyeciliğe başlamadan ne iş yapıyordunuz? îsçi idim, efendim. Ne işçisi? evvel adam geldi, acaip bir üniforma gıymışti. «Galiba yuvadan gelrrnş tj memur, bana çocuklarımdan haber gttirdiS diye aklımdan. geçti. Kim miş, biliyor musunuz? Vergi için gel miş. Gelirimden vergi istiyordu. Hâle bakm; •Gelirimi her sabah kulübemin arkasmda bırakıyorum, ister. stniz gidin, görün», dedim. Hem te öyle pek büyüh bir şey degıi> dedim. Önce oenı tehdit etti, onra, baktı ki benim gibi ihtiyar bir zen cınin üniiormalı memurdan korkusu >ok: .Peki, peki, dedi, buna bir süu geı çekelim, sen bana beş dolar elder gel, dosyayı ortadan kaldırırım!» Sühi, bayım, şu beş dolar sizde nu. luiur mu acaba? Gülerek sırtıma vurdu, devam etti: =tıaberleri Belediyenin borçları meselesi o I I K Ö E M D E n• I ri kederim. I Yâmevlâ âmevlftyı bilirsiniz. Bizde bir nevi sür»t Blçüsüdür. T&mevlâ, ton sürat, doln dizgin, dörtnala, pupa yelken gibi derecelerden sonra gelir. Bir kinue hakkında «sldı yâmevlfiunı» dedik miydi, e kimse srtık sürat rekornnu kırdı, başını aldı gidiyor, demektir. Yâmeviâsını almış, gidenin peşinden yetisilmez. Ne yaparsanız yapın, bnrnnnun dikine gidecektir. Ne yarı yolda durur, ne yolundan geri döner. Ne var ki, yâmevlâ, bütün rekorluğuna rağmen, makbul bir rekor değildir. Gemi azıya alanların mfirifetidir. Meseii simdi biz, yâmevlâmm almış, gidiyoruz. Yâmeviâsını al mif bir eemiyet olduk. Artık, önümüzde kimse duramaz. Ne büyük dinliyoruz, ne küçük. Ne insaf diyoruz, ne bayâ. Ne ölçümüz kaldı, ne âyarımız. Bana bir hikâye anlattılar. Istanbulda geçmiş bir hâdise bu. Ama ne kahramanlarının adını biliyorunı, ne mevkiini. Ben de size, dinledifim şekilde anlatacağım. Sırf, yâmevlâ rekorunu kırmağa savaşan cemiyetimizin, giriştiği dolu dizgin, tornistan yarışta ne kadar ileri gitmiş olduğunu anlatmak için. Zicaretimkin ğeliştirilnıesi Türk toplumu, onu geriye çekmek isteyenler ne yaparlarsa yapsınlar, umumî gidişinde her gün biraz daha ileriye doğru yol almaktadır. Ticaretimiz de bu arsdadır. Meselâ 1923 de Tstanbul, İzmir gibi büyük piyasalanmıu bir düşününüz Gerek sayı, gerek sermaye ve gerek iş ve mübadele hacmi bakımından Türk tüccarınîn durumu ne idi? Şu ve bu ferd' istisnalan bir tarafa korsak, artıV kuvvetli ve kıymetli bir tüccar sınıfı vücude gelmiştir. Bu Jemek bu sınıf, dünya nizamı içınde dn safta yürür hâle ermiş demek değildir. Her cephemizde kusurlu t«raflarımız olduğu gibi elbette bu lümrenin de muhtaç olduğu yeni vasıflar. düzeltilmesi gerekli eksikleri vardır. Zamanla ve ihtimamla bu menfî cihetler de yolu na girecektir. Aksi takdirde bizirnle münasebette, alış verişte bulunan başka mületier, devam eden kusurların cezasmı, ya bizi aldatarak, yahud bizimle münasebeti keserek verirler. Bunda kimsenin şüohesi olmamalıdır. Onlar. bu va dide o kadar tecrübelidirler ki. kendilerini aldattığımızı sandığımi7 konularda. onları değil, kenHimizı aîdatmıs oluruz ve bizi aldactıklar» zaman da aldatıldığımızın fark'ns bi'e varamayız YAZAN: Kemal Aygün Ankaradaki temaslarından müsbet neticeler aldı Evvelki gün Ankaraya giden Istanbul Belediye Reisi Kemal Aygün dün şehrimize dönmüştür. Ankarada Başbakan ve diğer hü kumet ricali ile temaslarda bulunan Aygün, Belediye borçlarının tediye edilebilmesi ve yarım kalmış imar hareketlerinin tamamlanabilmesi için gerekli yardımın ya pılması konusunda müsbet neticeler almıştır. Ayrıca Istanbul Belediyesine, A merikanın Merkez Bankasında blo ke edilmiş olan 1 milyar lira tuta rında Türkiyeye hibe ettiği paradan 250 milyon lira verilmesi kararlaştınlmıştır. HASAN ÂLİ car. diğer vasıfları ıstediği kadaı kuvvetli olsun, hiç bir zaman ışinde kendisini güvenL duyamaz. Dünyadan haberi olmıvan. üstünde çalıştığ; madde ve onun yayımı hakkında yeter bilçisi bulunnııyan bir tüccar, çalı^ma D'^nında r.nenıli bir yer tutamaz Hay ıt sahasaırı en amansız mücad^'esı sürüp giden ticaret âiemırc.e zekâsı is!emeyen, babadan girdüğü gı*)i "koı kak bazirgân> usulüne uyarı. belki büyük zararlara düşmez. fakat esaslı bir kârla öğünülecek bir başa nya eremez. Bu vasıflar neıeıie ve nasd elde edilebilir? Her meslek ve her iş gibi ticaret de bir öğrstim konusudur ve okulda öğrer.ılmeye başlanır. Diyeceksiniz ki. en başanb Türk tâcirierinrîen bir kısmı mektepde mi okumuş; tüccmlıgı tahsille mi öğrenmiştir? Buna cevabırn sıı olaCüktır: Bu gibilerin üç hr^ kurusli'k bir sermaye ile nl'.ş verişe başlaö ; ğı devirde bu?ün büvük edib, meşbur d şair ded'ğirrnz kıvrnstli insanlsr da YÜCEL Şeker kamışı işçisi. Şimdi boştavun. Cuba'da çok işsiz var mı? Sürü ile, efendim. 6 milyon nüfustan 650.000 i işsiz. Şeker kamışı mı kesiyordunuz? Evet, efendim. Senede on hafta. Sonra ne ile geçiniyordunuz? Kusura bakmayın, ha? Bureda. bu şekerli memlekette vergiyi yaln.z îleriki sene üzerinden borçlana işçiler verir, bayım. Zenginler, \ s i rak. Biz, kaıruş kesiciler, hep bir bshşişle hallederler. Meselâ şu em * sene geriyizdir. Ama gene de ihti. li sandığı meseles ivar. İşçiler her ay, emekli sandığma iki üç dolar veriryarlarız. Acaba fazladan bir dolar ier. Ama herkes bilir ki, bayım, bu var mı yanınızda? nıeşhur emekli sandığı daha mey Şeker büyük iş, dedim, size bir danda yoktur. Parayı vermeyen he•z daha iyi bakabilirlerdi. '. nıen kapı dışarı edilir. Bu para ne. Elbette büyük iş. Cuba bir şe reye gidiyor, efendim? Her halde ker memleketidir. Tütün' memleketi bemm cebime değil ya! dir de şekersiz Cuba olmaz; Amerika 8 nisan Çok tanınmıs baş işkenlılar olmazsa gene Cuba olmaz! ceci Esteban Ventura'nın maiyetinNasü oluyor bu? diye sordum. deki polis kuvvetleri, Sagua la Çünkü Amerikalılar, arasıra, Grande kasabasmı sarıyorlar, çalılık memleketleri böyle avuçları içine al larda hızla ilerliyorlar, mukavemet Bundan 2 gece evve! BeyoŞlunda maktan hoşlanırlar. Onun için, elle görmeyince hayret ediyorlar. Yalnız n öpülsün diye, bazı bazı iltifatlı birkaç ihtiyar köylü, kulübelerinin bir paviycndi alae^k meselesinden, paviyon müdürü Örümeek namile davranırlar. Bizim şekeri, kendi biç k&pısı örtünde durmakta. mâruf Mııhteşen Genç ile kavga tikleri fiattan alırlar; bu fiat dünya Ventura soruyor: fiat piyasasından çok yüksektir. Eğer eden ve koma halinde tlk Yard'm Çeteciler nerede? bir anda dünya şeker fiatını tatbike Hastshanesine yatırılan Rarson İhtiyarlardan biri cevab veriyor: kalksalar memleket iflâs eder. Hoş Mustpfa Y'ldız dün mezkur basta Gene dağa çıktılar, bayım, bir benim için büyük bir değişiklik ol haned5* beyin kanamasından ölmüş durmaz ya, o da başka! Bizimkiler hep az yiyecek almağa gelmişler, ve h=dise cinayet m'hiyetini aljöyle diyorlar: cBiz refahlı bir mem madan gittiler. mıştır lekette yaşıyoruz, adamız bir manEsteban Ventura, maiyeti adamlaAdliyeye verilerı ÖrÜTicek Mu'ntar gibidir, asla batmıyacaktır! «Ama rının yanında, pantolonunu çözüyor, •iendim, ben ve çoluk çocuk biz, be müstehcen bir hareket yapıyor.. Ka teşem. nöbetçi Sulh Ceza Mahkenım gibi öteki işçiler de sefalete ve sabanm iki yüz elli nüfusu kılmç. mesindçki sorgu^unu müteakıp tevihtiyarbğa doğru her gün bir az da tan geçirilecek.. Esteban Ventura, ha gömülüyoruz. kendi eliyle, yirmi yedi ihtiyarı haSanayi Od^sımn hazırladığı dım ediyor, kanh parçaları, süngü Madem ki senede ancak on haf broşür ye takıp ganimet diye ovaya götüta çalısıyorsunuz, başka ufak tefek rüyor. Kâr Hadleri Karsmarresi kaldıişler yapmanız için hayli zamanınız Bir söylenti dolaşıyor. Santiago de rıldıktan sonra şehrimiz Sanayi Okalıyor, dedim. Cuba başpiskoposu monsenyör Pe dası, sanayi kollannda meydana ge îste şu anda sizinle ufak tefek rez Serantez, Havana başpiskoposu len tesirlerini tetkik ettirmiş ve bu b u iı yapıyorum, bayım, turistlerle monsenyör Arteaga'ya, Fidel Castro hususta bir bro?ür hazırlatmışır. düşüp kalkıyorum. Bir şey daha var. hakkında önemli bir vesika vermiş. Yarın sanayicilere dapıtılacak olan Bundan birkaç sene evvel bir san. Polis müdürü Jose Canizares'in kar. broşürde Kâr Hadleri Kararnamesidık kurdular; sırf bizler için diyordeşi derhal başpiskoposa gelmiş, ta nin kaldırılmasından sonra hasıl lardı. Buna seker farkı adını veribancasını çekip vesikaları istemiş. yorlardı; hasattan sonra aramızda olan durum hskkında izahat veİhtiyar 'din adamı vesikaları vermepaylastığımız ikramiye gibi bir şeyrilmekte ve rr.Sliyet hesablarınm ne yınce ortalığı alt üst etmiş, istediğidi bu. Yüz dolar kadar tutuyordu. şekilde yapilacağı izah edi'mektedir. nı alamadığı için başpiskoposu dövDerken, günün birinde, durup du. rnuş. yastık altında saklı duran elli Denİ7den 10 yaşinda bir rurken bu para seksene indi, ertesi bin doları almış... Cuba gazetelerL çocuk cesedi çıkarıldı yıl elli dolara. Bugün, bu fark piya nın yazdığına göre, Cuba hükumesadan elini eteğini çekti! Ama biz Eminönünde Hasır i'kelesi önleti, komşu memleket Haiti Cumhuh&lâ sefil hayatımızı yaşamağa uğrinde bir erkek çocufiu cesedi gör:yetine dört milyon dolar borç verraşıyoruz. Acaba bir dolarınız daha rülerek denizden çıkartılmıştır. 10 miş.. Fakat aynı gazeteler Batista'bulunur mu, bayım? yaşlarınria kadar tahmin edilen cenın bir akrabası olan, aynı zamanda •sed. hüvivetinin tesbiti için Morga Konuştuğum adam beni kulübesine bu komşu memleketin tarafsızlığını kaldırıimıştır. götürdü. Havana dışmda, bir ıslah sağlamakla görevli bulunan aracmın, evı yakınmda oturuyor. Kulübesinin bu muameleden 400.000 dolar komis. Yunanistana kasablik hayvan içınde, iplerle asılı yüz kadar traşh yon aldığmı yazmıyor... Bir gazino ihracatı arttı ' kafa tası var. Onları bana gösterdi: açmak için 25.000 dolar para mukaYunanistana yapılmakta olan ka Bunlara baktıkça düşünüyorum, bilinde bir ruhsatiye almak lâzım. sablık hayvan ihracatı artmıştır, Bu acaba benden daha mı baktiyardır Bu paraya kârdan da yüzde 20 ilâve arada sığır ihracatı birinci plânda lar diyorum. Hergün karın doyuran ediliyor. Daha doğrusu böyle olma gelmektedir. iarı görüyorum. Ben, hürüm, tabii! sı lâzım ama hakikatte, bir gazino Dün Yunsnistana 310 tor S'&r ^0 Onlar yerken seyirlerine bakmakta açmağa teşebbüs ederseniz, bu rakaton oğWk ihracı tescil edilmiştir. hürüm! Şimdi ben ihtiyar bir zenci mı yirmi misliyle çoğaltmağa zorlaBatı Almanyaya da 3150 kilo kuzu iki yim, bayım. Tek başımayım. Vaktile nıyorsunuz... Isviçre, Cuma'ya derisi satılmıştır. çocuklarım vardı, ama onları bırak. rıilyon dolarlık saat gondermiş. Cu. tsviçreden mağa mecbur oldum. Acıktıkları za ba istatistiklerine göre. Haziran 28 Zilhicce 21 nıan karmlarını doyurabilmeleri i uhal edilen saatlerin değeri yediyüz fark, çin, temiz bir yatakta yatabilmele bin dolardan ibaret. Aradaki rı için başka çare yoktu. Bu çocukla ueş yüz altmış beş milyon frank, reNtt rı, babasız kalınca, bir yuva aldı. Ne jimin ateşli taraftarları olan serbest acaib şey değil mi, bakılsınlar diye ıtnalâtçılar arasında taksim edilmişV. .] 4J3!121T16.18[19.45 21 48 2.0« çocuklarını haşından atmağa mec tir. bur olmak? Şimdi kimsesiz bir ihti. 8.44~4.32 8.33^2.00: 2.03i 6.21 3i E. (Arkası var)' yer zenciyim! Geçen gün buraya Dir tir. İkinci yüksek Hcaret ve iktisad okulumuz İzmir'de 1944 de açdmıştır. İkinci Dünya Harbi içinde. her türlü yoksuzluklara göğüs gererek açtığımız bu öğretim kurumunda bugün 1.500 genç. ticaret hayatına hazırlanmaktadır BiriTici ile ikinci arasında 61 yıl geçti§i halde İzmir'de açtığunızdan 11 ytl sonra Ankara'da. ondan da 3 yıl sonra Eskisehir'de birer benzeri açılabümiştir. Ankara'da '00. Eskişehir'de 300 öğrenci vardır. Yapılmış olan ciddî bir istatiştiğe göre mezunlann ", 40 ı serbest ticaret alanmda. <#r35 i bankalarda borsalar, sigortalar, ticaret odaları eibi ticarî teşekküllerde, «^25 i iktisadt devlet teşekküllerinde. devlet dairelerinde, muhasip^k. rrura kıplık. öğretmenlik. pro'esörlük, hesap uzmanlı&ı pibi çeşitli vazifelerde çaiışmaktadır. Ticarpt lıs lerî ve ortaokullan bunlardan ayndır. 1943 teknik ö*retim proframile. esaslı bir hamle yarjarsV bu öŞretim kurumlannı sayıca ve key Artık bu yüksek öğretim kurumarı, ilm{ ve kısmen idarî bir muh tariyete kavvışmuşlar demektir. Elde ettikleri bu imkânı iyi kullanarak ileride tutacakları işlerde muvaffak olmak için kendilerini bu kurumlara emanet eden gençeri gereğince yetiştirmek. bu yüksek okullarda vazife alan meslekdalfarımıza düşmektetiir. Hususie memleket realiteleri üstünde durmak. günlük politika akımlanna kapılmadan yurttaki iktisadl ve ticarî hareketleri bllimin objektifiğine uyarak incelemek. hakikatten başka hiç bir şeye iltifat etme yerek onun ışığında ekonoml oren siplerim ve uygulanışlaruıı orUy:> koymak, bu kurumların varhklan sebebi olarak görülmelidir. Bu cins miksseselerin birkaç tap o!ıı?u, calısmalarda rpakui rekabet hissini uyandırması bakımından çok faydalı olabilir Hele her böleenin kendi ticarî vp iktisadl durumu hakkında. kanunun ds vet diei vazifeler icabı. yapacağı incelemeler bayatlamadan yaym'anmak suretiyle memleketin dört mühim İ umumî efkârca tanınmıs o lur. Bu ince'emeler valnız c isle meslek olarak ilgilenmiş'pr arasında deŞil. umumivetle memleket avdınlan ve po'itika mcnsupları icin de kıymetli hizmetler göreV>ilir. Görülüyor ki, devîçt u veyt bu sebenle gecikmeler olsa b'le elindeki imkânları comerfçe vermeden cekinmemektedir. Bunun karsılı&ı p<ncaV riHHî ça'"=malar ol=bilir. Paviyon müdiirünün dövdüğü garson ölcEîî tifiyetce arttırmıstık. On'ar caret elemanlarmın daha alt taTürk ticaret hayatının lüzelmebakasını yetiştirmede ve yüksek si ve bugünkünden daha aüzenÜ pek öyle m^'e'ite tıunta/sm bir tahsil görmuş değiUerrli Artık o ticaret okulların» öğrenci vermede hâl« gelmesi. birinci derecede tâcirmemlekete hizmet etmeVtodirler. lerimizin keidi davranışlanna ümmîliV devri ftecmijti' Oi'nya isSöze başlarken ^övlnd'pimiz pebağlıdır. Onlarda bulunması zorun leri o kadar esaslı kaidelerr bpğbilenlerden lişme dolavıslyle savıları dn artlu vasıflar ve hareketler baıçlıca lanmıştır ki. bunları. ; öğrenmek. iiŞrPnmp!c için dt hu mıs olan Yüksek T caret ve İktişunlardır: maksadla noılm!? öcrei'in kurum sad Okuliarını o selişmeye uyaun 1 Calışkanhk ve dikkat. zamanı larına girmck jarur'dir Tlpri rr>fm bir şekilde tensik etmek 2 BiİRİ. leketlerde kaldırımcıbğın nilc oku gelmiş, hattâ geçmisti. Maarifteki 3 Ahlâk, vazifemden aynlmadan önceki tarih lu ve öğretmenlpri vardır 4 Yeni buluşlar. Şu halde ticaretimizi millet'.er bu teşebbüse başlantçıç sayıİMbilir. Bunları ayrı ayrı anlatmaya lüzum yoktur. Şu kadarını söyliye arası bir düzeye yukseltmek için Nitekim 1943 kadrolan düşünülerek lim ki, tembel ve dikkatsiz bir tüe tüccarımızı o seviyede yetistitme bütçeye bu okullar için (29) p r c car, geniş bilçisi, kuvvetli ahlâkı birinci şarttır. Dîğer jartlarını mı fesör, (6) doçent. (7) asistan kadve yeni tesebbiisleri düşünecek ka rada söz konusu etmiveceğiz. Bil rosu konulmustu Üniversiteve b dar hayalî, onlara girişecek kadaı cesareti olsa da başarısızlık 'ehli kesinden kendini kurtaramaz. Ahlâksız, hiylebaz ve yalancı bir tücdiğimiz öğretim cephesinı ela ala lı olmıvan okııilsnn vp bu cağız. Türkiye'de ticaret pğretimi arada Yüksek Ticaret ve Tfctirad komşularımızın çoğundan daha ile Okullannın kendi nahiyetlerine ridir. Yüksek dereceli Ticaret ve "öre teskilâflandırılm.ısı fikrile İktisad Okulumuz. İsfanbulda J883 Üniversiteler Kanununa onları koy senesinde açılmış*ır. Dür.yada açıi »"im'ctıV Bu emel. Büyük Mîlie miş olan bu cins oku'.'arın en es Meclisinden yeni çıkan, >İktisadî kilerinden biridir, ben?.erleri ara ve Ticarî İlimler Akadeniileri Kasında dördüncü gelir. 1938 de İk nuru» iîe eerceklpstirilmistir. Hütisad Vekâletinden Maarife geçmiş kumeti, bu başırısmdan dolayı teb TAYJET HAKALAN ile KADRİ KÖKSAL Nişanlandılar Kadıköy Riviera 27.6.1959 Ord. Prof. Dr. Feit H. SAYMEN SEZAN KÖKSAL (Engiz) ile MÜAMMEB KÖKSAL Evlenditer. Kadıköy Riviera 27.6.1959 Törk Borcîar Hukııku I UMUMÎ HÜKÜMLER CİLT I Borç mefhumu ve kajnaklan (Akidler. Haksız fiiiler, Haksız ikti»ıplar) Temsil Alacağın temliki ve borcun nakll v.s. CİLT II Borcun hükümleri. nevileri. sukutu. Doc. Dr. Halid K. ELBİR Kczacı NURTEN SOYSAL ile Doktor YAŞAR AKYOLLU Evlendiler. | ş Park Otel Istanbul 27.6.1959 İki cilt 1034 sahife, mufassal fihrist ve indeksleri; husus! kanunlarla Temyiz Mahkemesi ve Federal Mahkemenin binlerce kararı, en modern doktrin ile Türk Borçlar Hukukunun hakikî çehre. sini çizen ilk ve yegâne eserdir. İki cildi 50 Lira. Bez cildli 65 Lira İ S M A İ L A K G Ü N MatbaacılıkveKitapçıhkMüesseseleri Mtrkez: Caflalogiu Servilimescit Sok. 24 Istanbul • Tel. 22 09 68 ri i H A K KİTABEVİ (B.bıâlt) Ankara C.d. 4 Istan. I I ^ H A K K İTABE Vl Vamksaraylar Sok. 18 Utanbal ><<»<»»»»<«»»»>âtaşıı CUMHURİYET'İN TEFRİKASI: 33 lar içindeydi. Dozia'nin yüzünd«, yara yerlerinden ayn, bazı değişiklikler göze çarpıyordu. Bunlar, can acısınm yaptığı değişikliklerden ibaret de değildi. Konrun alnl eskisi kadar kırışık değildi: bakışı eskisi kadar sert değildi. Dudaklarındaki kıvnmlarda eski acı ifade yoktu. Bunlardan başka, kontun lur şakakları, yüzüne, her zaman görülmiyen bir yumuşaklık veriyordu. Genç kız içeri girinoe kont ayağa kalkmak istemişü. Loraine, rahatsız olmamasını söyleyince LoDag'la yan doğruldu, özür diledi. raine elini uzattı, sonra TAHHA]\ 1 Ekitn 1959 da tedrisata başlıyacaktır. 9.1! ve Orta hazırlık sınıf İarı) İ L K OR T A L İ S E (Bu sene için İlk 1 ve 3 üncü ÜLI1T AVPftfc Genç kız red cevabını tekrar layacak vakit bulamadan, gözden kayboldu. O zaman, Loraine, ihtiyatsızca bir hareketle kapıya koştu, kanadı sürgüledi. Sonra, ilk de fa olarak vücudunde büyük bir zaaf hissetti, soyunmadan ken dini yatağına attı, ateş gibi yanan yüzünü, kavuşturduğu kol lar arasına gömdü. VIII Matmazel, kont, bürosuna kadar inmenizi rica ediyor. Loraine, uykusuz geçen bütün bir gecenin soldurduğu yüzünü Katha'ya çevirdi: Yorgun olduğumu, odadan çıkmak istemediğimi kendisine söylediniz mi? '•* Evet, matmazel. Oğle yemeŞinizi yemek salonunda değil burada yediğinizi de söyledim. Loraine bir an sustu, ricadan ziyade bir emre benzeyen bu dâvete gitmekten kurtulmanın çarelerini aradı. Sonunda: Iniyorum, Katha, dedi. Kon ta haber verebilirsiniz. Hacet yok, matmazel. Kont sizi bekliyor. Nasıl olsa bürosundan bir yere ayrılamaz. Katha çıktıktan sonra, Loraine odasında heyecanla dolaştı. Hiç olmazsa bir kaç saat bile dinlenemeyecek miydi? Ha!buki bu dinlenmeye ne kadar ihtiyacı vardı! .Hem bu ne biçim işti? Tam bir nebze sükuna kavuşacak gibi olurken. \Viesdorf şa tosu halkından biri, bin zahmet le kazandığı bu sükunu bozuyor, zorla, hayatına ve düşünce'erine müdahale ediyordu. Loraine o gece hiç uyumamıştı. Bütün gayretlerine rağmen. etraftaki çıtırdılara, pıtırdılara fan kenHini alamamış, vücudunu teoeden tırnaâa sarpn sinir ürnofîiVrini önleypmemişti. Dn7İa acaba ne durumda idi? Katha ile ivan, ataua una ı\ i bakmışlar, tedavisini gereği gibi yapmışlar mıydı? Yaraları ağır mıydı? Zamosun dediği gibi, bu yaralardan dolayı hayatı tehlikede mi idi? Bu düşünceler, Loraine'i rahatsız ediyordu. Genç kız, tam bu düşünceleri zihninden uzak laştırmağa muvaffak olduğu za man da, belki onlar kadar facialı olmayan fakat aynı derecede hırpalayıcı daha başka düşünceler zihnine musallat oluyordu. Wiesdorf'da yaşayan, birbirine düşman iki erkekten biri, onun izini silmek ve kendisini «a toda mahpus tutmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı; öteki ise, onu kurtarmak için ayak diriyordu. Acaba ne çeşit hesaplarm kurbanı oluyordu, yarabbi? biribirine zıt maksatlarla Hangi bir o HAMPI VAROfll icKutı reddedilmışü. Hem de, genç kızın yüzünü utançtan hâlâ kızartan bir hiddet, bir şiddetle. Ama bunun ne zararı vardı? Hastanın durumu agırlaşırsa, Loraine onun başı ucunda beklemeğe hazırdı. Kont kendi Utemese bile. İvan'la Katha'nın ellerimden gelemiyecek tedavi ve bakım işkrini, şatomın imkânları «nüsaade ettiği nispette kendisi yaproağa amade idi. Derken, işte şimdi onu bizzat Othon çağırıyordu. Genç kız tahmin ediyordu, kont ondan yardım Utiyecek değildi, kendini onun elleri arasına tesHm edecek değildi, Dozia, bu bakımdan, muhakkak ki henüz fikir değiştirmenüşti. Fakat Dozia hangi fikre hizmet ederse etsin, Loraine, Wiedsdorf'da bulunduğu kadar, onun dâvetine gitmemezlik edemezdi. Genç kız. galerinin nihayetine varıp da, büronusı «apısını tıkırdatmağa hazırlandığı sırada, aynı şeyi düşündü. Bazı şeyleri hatırladıkça cesaretinin kaybolduğunu hissediyor, içine tereddüd egliyordu. Fakat parmaklan henüz kapıya değmeden Dozia'nın, onu içeri çağıran sesi duyuldu. Kont, galiba Loraine' i n ayak seslerini tanımıştı. Genç kız, sebebini anlıyamadığı bir heyecanla şömirrenin büroya girdi. kenanndaki, Othon, ÜÇ YABANCI DİL İNGİLİZCE FRANSIZCA ALMANCA M Ü H T E L İ T G Ü N D Ü Z L Ü YATILI (Tünel, Beyoğlu kısmında (Löbon pastahanesi sokağuıuo, kalorifer vesair tesisleri havi ve bu kere ilâve tâdillerile daha da mükemmelleştirilmiş eski (St Elizabeth mektebi binasmda) Kayıd ve kabul günlcri pek yakında ilân olunacaktır. Bir gün, bir hastaya doktor çafırmışlar. Su yakınlarda bir gün. Hasta, bir kadın. Yaslıca bir kadın. $ikâyeti kalbinden, Ooktor, muayenesini yapmış, bakmış ki vaziyet hayli ağır. Derhal, icabeden ilâcları yazmış. Hiç vakit şeçirmeden. hastaya içirilmesini söylemiş. Yarın gene geleceğitn, demiş, gitmiş. VerdiŞi iki ilâcdan biri müshilmiş. Oteki de damla. Damla, bir kalb ilâcı. Ama öyle bir kalb ilâcı ki bir nevi zehir. Altın tartılır gibi büyük bir dikkatle sayılarak içilmesi şart olan bu damlalann sayısı bir iki (azla geldi miydi. hemen o sün, hasta dünyasını değişYeni teşkllâtın memnunluk ve tirebilecek. Ertesi gün, doktorun telefonu arici müjdesini okuyucularım^ bildirirken. su noktayı da o"livtevim cı acı ötmüş. Telcfonda bir ses. Doktor, demiş, verdiğiniz ilâcki, bu ngrptim kurumianrıiz fazlar hiç bir işe yaramadı. 1» istiklâl hevesine kapılmadan Ma, Nasıl olur müshil çok kuvvetarif merciinin vüksek mııraVpbeli cinstendi. Damla keza. sinden kendiler'ni tıahrum ptrrp Vallahi bilmem. doktor bey. s'^ler. Rıın» mukpbi] Maarif mercii Hasta ne ondan fayda gördu, ne de akademik kariyer kanut.u çık ötekinden. tı sorumluluk bizden ?itti. diisün Anlatın bakayım, ne şekilde eesine kavmasın. Bühassa • »vnler verdiniz ilâcları? de kanımda tespit edilmiş derece Efendim, hani o yeşil kapaklı ler sp^ısl^ırg tahsis olunurken çok müshil ilâcı vardı ya, onu bir dedikkatii olmanın lüzumunn belirt (ada içirdik. Otekini de sizin tarit mek isterim. Nitekim benzeri t e s ettiginiz gibi onar damla verdik. Doktor, kulaklarına inananıamıs. kilât kanunlarının •atbikinrl? yapıev lan ve yaptığımız hatalar v? iı=q lnanılır gibi de de£il. Çünkü bft= ; ''iVl°rin tp^hib edilmoz du halkı, ilâcları hastaya tersine içirmiş. Damla damla verilecek zehirumda olusunu sonradan «örerck ri, müshil zannederek biçareye bir vicdan azabı cekiliyor ve c f H y c bamlede ıçirmişler. müshili de rıız. Bu konuda: damla damla vermller. Damla damla içirilen müshilin Avînesi isfir kişinîn lâfa b^kılmaz Şalısın görünür rütbei .ıklı ese hiç bir tesir yapmıyacagı muhakrinda kak. Ama damla damla içilecekken hikmetini gözden uzak tutmarr.alıhepsi birden bir hamlede yutulan dır. Hele öğretim yetkisini k.izan zehirli flâc on mandayı yere seremada ilk tayin hakkı. ^nrhk Ve< cek kadar kuvvetli olduğuna göser» in oima'ıdır. Bu yüksek ku re, o anda, hastanın çoktanberi rumlarda çalışan irkadaşlartma Azrai'lle karsılasmif olması lâzım. yeni kanunun sağlıvaciğı ciddî Doktor sormuş: başarılar dilerim. Onlar. benden Hasta nasıl? iyi bilirler ki, geroek ^ermaye, pa Eskisi gibi! Doktor. ba korknnç vaıiyet karradan önce akıl. bilgi ve t.criıhedir. Çünkü • insanlıVta akıl oima şısında, her işi bırakıp, yıldınm süratiyle hastanın evine koşnvuş. dan evvel para yoktu Bakmış ki kadıııcagız, ilâc degil de su içmiş gibi, yatağında pürtebessüm, oturuyor. Hastadan önce şişeleri muayene TEŞEKKÜR eden doktor, işl anlamakta gectkmemiş. 20 aydanberl udırabını çekDamla ile verilecek ilâc, gertttim hastalığımı tesbit ve teş. his iç:n azaml gıyret ve ltina çekten de sudan mamul bir müsgöste»n mem!ekeî:Tiıizin medatahzar. Hcrs de yerll müstahzar. r: iftiharı Cerrahpasa HastahaDoktor derin bir nefes almıs. nesi Nöroloil KIiniH Downti Damla, uydurma bir su olmayıp, O^>er^tör Doktor hakiki ilâc olsa imiş, hasta çoktan öbür djnyayı boylamış bulunacakFEYYAZ BERKAY'a mış Ilâca hiyle katılması sayesinın:rmet ve te»ekkürü WT borç de kurtulmuş. Irllrim. Ama ilâcsızlıktan da ölebilirdı Cumhuriyet Gazetesi ya! Ankara Muhablri Bir ölüm kalım işi o\*n «ılaca SAİD ARİF TERZİOĞLU hiyle katma» yoluna sapanlann mevcud bulundueu bir cemiyete yâmeviâsını almıştan başka ne sıfat verirsiniz? Zamlar, yâmeviâsını alıp gıdeMEVLID bilir Ev kiiasından ekmege kaSevgıli babamız. tttihad DeŞirmpncüik T. A. Ş. tdare Mecdar her şeyde pahalılık yâmeviâÜPİ flzasından ve Gfllatasaray sını al<t> gidebilir. Ama ahlâk, daKuHJhünUn en kıdemli mensuhha doğrusu. ahlâksızlık yâmevlalarrv' r, Hpv^oliadsiı sını ahp giderse, bunun karşısınHÜSEYİN SABRİ da dayanacak sed yoktur. kırkıncı filüm günu münasebetile aziz ruhuna ithaf edilmek üzere 28 Haziran 1959 günü öğle namazını müteakıp Şişii r.imiinde. şehrimizin tanınmıs hafızları taraıından Mevlid kıraat olunacaSından akraba ve dostların ve kendisini tanıyan ve sevenlerin ve bütün arzu edenierin tesriflcrinl rtra deriz. Evlâtlan DEVİKER'in «Mevlâ bakahm neyler, neyler• güzel eyler.» e Hamdi VAROGLU Han'ı okşadı. İki köpek, o »ırada yerlerinden kalkmış Loraine' in yanına gebnişlerdi. Dozia : Bu hayvanlar epey yaoanî şeylerdir, ama, sizden hoşlandılar, dedi. Benden başkasını pek sevmezler, ettim, hoşlanna gitmiyen Dikkat de düşkullabiri olursa, paralarlar. muhabbetlerini manlıklarını da, yerinde T E Ş E K K Ü R Degerli. aziz ve sevfe ı. Kocaro. Baoamız, Kardeşimiz Metnleketirnizin çok sevilm'.s ve tsnınmış Tütün Tâclrlerinder BAYRAMOĞLU SAHİL MAHALLESİ'ni GÖRDÜNÜZ MÜ? Otobüster Kadıköy tskele meydanından kalkar. Kadıköyden 9.30 14. kalkış 18.30 Mahalleden 8. 12. kalkış 17. MESUL MÜDÜR ARAMYOB Diyarbakırda bir Ex:zahane ve bir Ecza Deposu için, birer Mes'ul Müdür aranmaktadır. Müracaat: Taksim Eczahanesi Beyoğlu. Telefon: 44 31 95 H ALİ S HÂKİMOOLU'nün nıyorlar. İnsiyakları çok kuvvetli hayvanlar, güvenilebilir. Kont yer göstermiş, Loraine de, duvara dayalı, hayvşn postlan serili alçak sedire oturmuştu. Kısa bir susuştan sonra : Yaranız çok acıyor mu? diye sordu. ti. Kolunuzda, yahut omuzugibi nuzda kırık yok mu? Sanmıyorum. var, etler Mucize bir şey. Derinliğine. urunluğuna yaralar ^rçalanmış, ufunetlenmiş. ama hepsi bu kadar. Hâdiseden. fazla büyük bir zararla çıkmadım. istedi, Kolunu kımıldatnak f^Vat can acısıle yuziinu turdu. (Arkası •i. Acıyordu. ama, şimdi geç yana bir bu yatıa çekiliyordu? Dozia ile Zamos ayrı ayn, hangi gizli maksatları güdüyorlardı? Sabahleyin. yorgunluğunu bahane ederek, Katha'ya, yemeğini odasına getirmesini sövjemişti. Bahane büsbütün de uydurma değildi. Zamos'u bir daha görmek istemiyor, hele,, çingenelerle beraber gitme teklifini bir kere daha reddetmek mecburiyetinde kalmak istemiyordu. İki ay evvel, şatodan k r x i a fikrini sevinçle karçılamış olduğu halde, bir akşam evvel, aynı fikir ona, tatbiki imkânsız gibi, hattâ bir suç gibi gözükmüştü. Wiedsdorf'dan ayrılmağı elbette istiyordu. Ama ileride, belki; herhalde şu sırada değil; kendisini şatosunda misafir eden insanm belki de ölümle pençeleşeceği sırrlarda değil ! Gerçi, yaralarını tımar etme :t Şantiye Şefi ve Yardımcısı Almacaktır Yurdumuzun muhtelif yerlerindeki bina inşaat yerlerinde şantiye şefi ve muavini olarak mukavele ile çahştırılmak üzere tecrübeli yüksek mühendis, yüksek mimar ve mühendislere ihtiyaç vardır. Taliblerin belgelerile birlikte 8 Temmuz 959 akşamma kadaı Galata, Bankalar caddesinde Tutum Bankası binasındaki Şirket merkezine müracaat etmeled. J T E Ş E K K Ü R Eşimln gözünde dekolman ameiiyatını büyük bir meharet ve hazakatl* yapan, ayrıca insanlık ve şefkat duygu. larile bizlerl teselli eden ve sonsuz ihtimam göst^rep. aramızdan vakitsiz ufuli'.e bizlerin çok oerin ve şifs kabu! etmez acılanmıza her suret ve vesile ile iştirâk eden ve tâziyette bulunan meslekdaş. ehibba, akraba ve dostlanmıza minnet ve tesekkürlerimiz için gazetenizin tavassutunu rlca ederiz. Esi. Çocukları. Kardeşleri Ord. Prof Dr. Naci Bengisu'ya ve hastahanede kaldığımız müddetçe bizlerden hiç bir yardımı esirgemlyen Asistan Dr. Seffiih Gozonar ve Ahmet G«dike ve Solmaz hemşireye içten gelen teşefckürlerimizi hürmetle sunarız. HİLMİ F.RDİN Egitim Enstitüsü ÖğretmenlerirMİen CUMHURİYET Nüshası 25 Kuruştur ABONE TŞARTLARI Türklye Hartel Ura Kr Lira Kr. SLnellk » ayllk 3 ayhk "00 1S0 00 40.00 80 00 220O 44 00 Basan ve yayan Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şlrketi Cagalnglu Halkevı sokak No 39<« Sahibi AMAÇ TİCARET T.A.Ş. J her zamanki köşesmde oturmuyordu. Pencerenin önünrie duran derin bir koltuğa gömülmüştü. yastıklar Başını ve vücudünü tutuyordu. Kontun arkasında bir ropdöşambr vsrdı. Ropdöşambrın valnız sa& kolunu giymişti. Öteki kol boşlukta sallanıyordu. Yarah kolu. onıuzuna kadar sargı NAZİME NADİ var) ÜC' USTÜH HASEREÖLDÜRÜCÜ içlnrın **'*' *' " ,'.».. . . . . . . . . . . . . . . . . «"TT777T7 Gazetemıze gonatTilfn evrak ve yanlar nesredilsin edümesin lade edilmel. ; Jiânlardan mesuliyet kabul edilme«. v • NUYAN YİĞİT