27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
tKl Bu, Böyle Gitmez! rafından linç edilmekten pek güçlükle kurtardığmı gözlerimızle gördük. Onlann çiğnediği köpck yavrusu, bizimkilerüı insan, onlar köpek yavrusunun çiğnenmesi ve ölümü için bu cezayı verirlerse biz .. diye kıyaslama yolile netice çıkarıp avamfiriblik edecek değiliz. Fakat dostlar biz de artık bu isi bu halde bırakamayız. Bu kanlı tabloyu ortadan kaldırmak için pek ciddi kararlar almak ramanı fioktan gelmiştir. Tepkimiz zayıf, kanunlar ve cezalar çok hafifîir. Sarhoş, bilgisiz, heyecan düşkünü şoförler eiinde birer Azrail kesilen bu nakil vasıtaları. yaya kaldırımmda yürüyen ve sokağa çıkmaktan başka kabahati bulunmıyan masumlara tırpan atmakta devam edeceklerse atü araba devrine dönmek dahi vatan sathında oynamp gitmekte olan bu meş'um faciayı Bir Londra seyahatinde bu büyük seyre katlanmaktan evlâdır diyojehrin ana caddelerinden birinde ruı. Yetisir Yetisir .. YP'H> ?r*'V bir kSpek yavrusunu çiğneyen kamyon sofSrünö polisin halk taCevat Fehmi BAŞKUT Trafik kazalan yekunundaki şshlanıs, sarurız, kalkınma nisbeti dıye verilen bütün rakamların toplatnına esit bir smıra dayandı. Açtığımız geniş bulvarlarda bir şoförün aklına yarış etmek geldi mi yaya kaldınmında yürümeniz dahi •izi ölümden kurtaramıyor. Bu memleketin sarhaş, yarıj meraklısı, uykusuz, acemi şoförlere verdiği kurbanlar bir harbin zayiat yekununu çoktan geçti. Ama biliyor musunuz, bu feci, bu perişan, bu yürekler acısı halin en büyük mesulü kimdir? Ne hükurnet. ne kanun, ne alâkalı memurlar... hattâ belki şoförler bile değil... Başlıca mesul umumî efkârdır. Bir çoğu cinayetten farksız bu kazalar karşısında öyle müsamahakâr, 5yle kayıdsız, öyle merhametliyiz ki bu halimizle şoförleri adeta insan çiğnemeğe biz ken dimiı teşvik ediyoruz. İKTİSADf MESELELER I fSABAH Sehir =haberleri Millîsanayiimizin korunması n^^^M^^^^^Mi ItlHftllfffl'fMlıllflliIflllUlllIIIIIIIIHIII I /| » C4JMHURİYET 12 Şubat 1939 Ne yapsak acafca? Amerikadan tavuk ve hindi geldi ve i t h a l â t d u ru m u Ağustos 1938 de temin edılen dış krediler, bazı çevrelerde iktisadî konularda gösterilen fazla iyimserlik temayüllerini kuvvetlendirmiştir. Deniyor ki bu kredüerin sağlanmasından önceki devrede ve döviz sıkmtısı çekildiği sıralarda memlekete dışarıdan ihtiyaç maddesi ithali azaldığı icin. yerli sanayi, uctız veya pahalı imal ettiği her şeyi, evsafı düşük olsa büe iç piyasada sürebiliyordu. Ve bu faaliyetten dolayı zarar tehlikesi mev cut olmaksızın mutlak surette kâr ediyordu. Çünkü bu ihtiyaç maddelerme olan talep, arza nispetle üstündü. Bundan ötürü de sermayesi bulunmıyan ve münhasıran kredi ile iş gören, rasyonel ve iktisadî çalışmaya o kadar ehemmiyet vermeyen. kısacası rekabet kor kusu ve zarar tehlikesi olmadan faaliyette bulunan yeni bir sanayici zümresi türemişti. Fakat dış krediler sağ!anarak ithal imkânları arttıktan sonra, aşırı kazançlar ortadan ka'.kacak, rasyonel çalışamıyan bir kısım sanayiciler tasfiyeye uğrıyacak ve bundan hem ciddî çalışan ve uzak vâdeli menfaatleri gözeten sanayicilerimiz, hem de müstehük zümresi faydaîanacaktır. Artık bu durumda bugün bazı sanayicilerin istediği gibi milîî sanayii koruma silâhını kullanarak bazı ithalâtın men'i cihetine gidilemez. Bazı ithalâtın men'i snretiie sanaviin korunması meselesi Ticaret, sanayi odaları ve borsalar birliğinin düşüncelerini müdafa etmek üzere Ankarada yayınlanmakta olan Türkiye İktisat Gazetesinde, bundan bir kaç hafta evvel, yukarıda yazdığımız jekilde değilse de, hemen hemen ayni mânâda bir yazı çıktı. Yazmın basl'ğı ithalâtın men'i suretile sanayiin himayesidir. Makalede varılan netice esas itibarile mâkuldür. Şüphesiz ki millî sanayii. ithalâtı menetmek suretile korumak bahis konusu olamaz. Değil menetmek, haftâ «adece gümrük resimlerini fazla arttırma yolile men veya tahdide gitmek bile doğru göriilemez. Çünkü sanayiunİT;, rekabete karsı dayanma gücünü, her şeyden tfnee rasyonel çahşmaktan, iyi vasıflj ve ucuz fiatlı istihsal yapma yolunda eöstereceği başarıdan almahdır. Yoksa sadece ithal tahditlerinin teşkil ettiği desteğe dayanarak yürümek Isteyen bir sanayiden ne memleket. ne d« te saftayüe uğrasanlar için uzun vâdeli fayda beklenemez. Kaldı ki bu ithal tehditlerini koymak ve devam ettirmek, bugünkü milletlersrası iktisadî münasebetlerin durumuna göre kolay da sayılamaz. Bu Rörüş dahilinde bahsettiğimir makaleyi esas itibarile tas\'ip etmemek müm kün değildir. Ancak mevzua daha etraflı surette bakıhnca makalede ileri sürülen düsüncelerin ba« eksiklikler arz ettiği de gözden kaçamaz. v Dondurulmuş tavuk ve hindiler piyasa fiatından aşağı fiate satılacak Et ve Balık Kurumunun Amerikadan aldığı dondurulmu? tavuk ve hındilerden 1600 tonluk ilk parti dün limarumıza gelmiştir. Gemı derhal Kurumun Beşiktaştaki deposu rıhtımına yanaşmıj ve tahliye başlamıştır. Dondurulmuş tavuk ve hindiler bu günlerde piyasa fiatından aş4ğ> olmak üzere satışa çıkarılacaktır. ESAT TEKEL1 YAZAN \ D Ü N Y A N I N İLK K Ü R S A N K R U V A Z Ö R Ü Ithal malı Demir Karabük dem.rinden ucuz! Birinci kotadan ithal mallannın ı tedrıci surette fakat gittikçe Jaha fazla gelmesi ve piyasaya intikal etmesi ticaret âlemini ciddî mevzularla karşı karşıya bırakmaktadır. Dolar 9 lira hesabile yüksek gümrük ve gıder vergisı tahakkuk ettırilmesıne rağmen hazine vergisinin kalkmasile 6 ve 12 lik yuvarlak demirler 199 kuruştan satılabilmektedir. 12 likten kakn Karabük malları ise dsha pahalı düşmektedir. Dığer taraftan Karabük pikleri 112,5 kuruşken tüccar aynı malı 105110 kuruşa satmaktadır. Diğer taraftan Karabük fabrikası hurda karşılığı mamul demir vermeğe ba?lamıştır. Diğer taraftan yapılan tenzilâta rağmen îzmit dıkişli borulan da pahalı gelmektedir. Çünkü ithal mal lan 250 kurujtur. Bugünlerde gelmesi beklenen karpitlerin 120 kuru$tan satılabileceği hessblanmaktadır. Tüccar bugüne kadar 270 fcuru» eden bu malı jimdi 170 kurusa kadar vermektedir. Pgrleyen: cmALjCUUIN SARAÇOGLO Kömür meselesi Halbuki rshmetll All Haydar Emir «Balkan Harbindt Türk I'ilosu» «dlı «Mrinde «Hamidiyt» nin düfman terpito muhriplerile bu karsılaşıauu |U nıretlt nakleder: tKrüvazör Girid'i dolaşıp V'unan denian» girerek düsmamn gambot filosuna hücum ve sonra «Sazan> •daıında tesis edildigi haber alınmi| olan üssülharekeyi tahrip edec«kü. G«ce yarısı başhyan k;ble rüzgin gittikçt «rttı vt krüvuör «yın on altıncı günü saat üçte (geca yannndan üç lat sonra) eüratinl on mil« indirdi. Saat dördü yır ml ütl geç« Girid'in kejişleme «ahilin» yakın Koka »dasının 28 mil kıblesin* gelinc* 276i dereceye •eyir* başladı. «Üç «*att«ıberi devam «d«n yağmur »ğnağı, yedi buçukta geçti. Krüvazör ttat, T dakika 54 d« «Gaydaro» adasınm 24 mil kıble•Ine geldi v« üç muhribln bu adaya doğnı »eyir etmekte olduğunu gördü; kendisini göstermemek için roUsını tam cüratle 134.5 dereceye çevirdi. Yunan bahriy* n*zareti «Şir*> bombardımanı hakkındaki tclgrafnarneyi aldıgı vakit Türk karp gemisinin oradan doğruca tPire» üıerin» g*leeeğini tahmin v t bu «ahillere derhal top tâbiye«ine baslanı''v''«'nı hüV"*T>te teklif etmisti. Hâdisenln şüyuu «Atina» ve «Pire» de korkunç bir teUş ve heyecan uyandırdı; hükumet n« yapacağını şaşırdı. «Pire» yi tahkim «tmenin ve düşmam buraya çekmekten başka işe yaramıyacağı mütaliasile bahriye neıaretinin teklifini reddetti; halbuki elde top yoktu. «Saat on sekizde, Anadolu istikametine doğru çekildiği haber alınan «Hamidiye» yi «Averof» un bizıat takibe kosması Amiral «Kon doryoti»» • emir verildi; fakat vatiyeti daha iyi kavnyan düşman amirali, «Sakız» ve «İpsara» geçitlerini tutmak üzere sLonki» sınıfı dört muhribi sevk etti. Bu muhripler krüvazörün »eyir hattını, adalardan tahkik ederek, ertesı günü, «Hamidiye> nin kendilerini gördiiğü saatte, tGaydaro» cıvarına g«lebilirlerdi; maamafih krüvazörü görememişlerdi.» «Düşman muhriplerinin rüyet sahatından çıktığı halde tekrar Yunan denizi rotasına dönmeyen «Hamldiy«» nin bu hareketi tetkike lâyıktır. Kömürlükleri muayene ettirip sarflyatınra muayyen miktardan iki misli fazla bulunduğunu ve geri kalan kömürle Adriyatik deniıine gidip gelmek ve icabmda yüksek sürat temin etmek imkânı kalmadığınl kumandan. r°smî raporunda kaydediyor. Ayın on üçüncü günü harekete bajladığı vakit gemide 720 ton kömür vardı; muayeneye kadar geçen üç günlük hareket esnasında bunun 275 tonunu yaktı ve geriye 445 ton kömür kaldı. Bu kadar kömürle Yunan ve Adriyatik denizlerine gidip talihin bahşedeceği fırsatlardan istifade ederek, tekrar Türkiye sahlllerine dönebilmek gerçekten mümkün değildi. Ya telsiz muhaberesi yaparak, yahut Türkiye sshillerinde bir limana inerek hükumetle temasa gelmek ve kömür meselesini tanzim ettikten sonra harekâta yeniden başlamak lâzım geliyordu. «Muhasım bayrak çeken yajıut kontraband ejya götüren (yani kaçakçüık yapan demektir) vapurlara rasgelmek ümidile krüvazör gece yansına kadar İskenderiye rotasında seyir etti; fakat saat on beşte Bombaydan manganez geürerı în^iliz vanuru «Yiliiik» VTHJnı ile, dokuzda tesadüf ettiği Rumanya postasından başka, hiç bir geml görmedi. Beyruta gitmek üzrtr«saat 24'de rotasını W Öereceye çevirdi...» «Hamidiye« Beynıtta Yukarıdaki tafsil&t ile yiğlt «Hamidiye» nin Beyrut limanına girdiği âna kadar geçen olaylan biraz daha aydınlattıktan sonra genç «mühendis» Şakir •fendinin defterini yeniden açıp, bıraktığımu nok tadan takibe başlıyalım: 5 Ikincikânun 328 (18 ocak 1913) cumartesi Sabahleyin saat aUıyı yirmi bes geçe Beyrut limanına funda demir edildikten sonra bir iş için üç zabitle bir kaç asker sahile sönderilirken, gözcüier, ufukta bir harp gemisinin dumanlarmı ve direk uçlarmın görüldüğünü rapor ettiler. Bunun üzerine üçüncü bölük mühendisi Settar efendl (rah metli emekli albay) şeytan çarmıhmdan gabya sereninin üzerine kadar çıkanldı. Gerçekten ufukta kesif dumanlar savurarak bir harp ge misinin gelmekte oldugu muhakkaktı. Ancak gelen geminin direkleri ve baca uçları göralebiliyordu ama o uzak mesafeden ve yalnız baş taraftan çörülmesi \uziinden bu geminin hüviyetini sıhhatli olarak tespit imkânsızdı. Yalnız bu gelen geminin bir harp vahidi olduğu muhakkaktj. CArkası rar.) Gerçekten sanayiımizin korunma rekabet alanında tutunacak deresım münhasıran gümrük ve kam cede bir kudrete kavuşuncıya kabıyo tahditlerınden beklemek, yu dar mutedil gümrük himayesinden karıda işaret ettığımiz gibı doğru ve bazı tahditlerden müstağni kaolmamakla beraber bugünkü güm lamaz. Aksi takdirde biıyük sanarük himayesini haiifletmek veya yici olan ve bundan ötürü liberakısmen kaldırmak ve liberalızme lizme dört elle sarılan memleketdoğru adım atmak da büsbütün lere ayak uydurmak için millî ehatah bir şey olur. konomisini ve iktisadî istıkbalini zedelemek durumuna düşer. Biz, iktisadi alanda liberalizme gidebilir miyiz? «Cumhurıyet» sütunlarında daiÇünkü acınarak soylemeliyiz ki ma tekrar ettiğimiz gibi biz, kuTürkiye, bugün de dışarıya ham rulması tasavvur edilen, fakat men madde satan ve oradan mamul mad faat çatışmasından dolayı kurulade saün alan ziraî bir ekonomiye mıyan Avrupa serbest mübadele sahiptir. Ve bu durumu i!e kendi bölgesine Türkiyenin katılmasına ham maddelerini kıymetlendirme bu mütalâalardan ötürü taraftar yip de dışarıya satan ve bunları olamıyoruz. Fakat hem sanayiciimal gördükten sonra pahalı olarak leri temsil eden, hem de millî esatın alan uiktisaden gelişmemiş konominin bugününü, yarınını dümemleketler» arasındadır. Millî is şünmek durumunda * a n Birük gatiklâllerine daha pek yakmlarda zetesi, bahsettiğimiz yazısında. serkavuşmuş bazı memleketlerin bile, best mübadele bölgesine katılma bu geri durumdan sıyrılmak iç : n mevzuunda bir reaksiyon gösterçırpmdığı bir sırada Türk toplu miyor. Hattâ, yu'rarıda kısaca işaluğu, daha uzun muddet ayni safta ret ettiğimiz tezini müdafaa için kalamaz. Bu topluluk da ekonomisi Tiirkiyenin serbest mübadele bölni moHerrt seviyeye çıkarmak zarure [ gesine katı'ma yolundaki kararıru tindedir. Böyle olunca da iktisadî ' da dayanak olarak kullanıyor. VEEGI MükelleHeri Malı Muşavirler ve Muhasebedler Vergi Mecmuası bu ay çıkan VI ncı cildin birinci sayısmdan itibaren, en son tâdilleri ile ve yaprakları değişebüen plâstik kapaklar içinde; bütün tnali, ticarî kanunları, umumî tebliğleri, Şura kararlarını ve bunların kanun maddeleri ile irtibatuıı sağlıyan tasnif fihristlerini verme ve başlamıştır. Baskı adedi mahduttur. Broş iır ve abone kartı isteyiniz. VERGİ MECMUASI Cağaloğlu Servilimescid So. 24 İsUnbul Tel: 22 09 68 Bize göre mılli sanayiin ciddl ve rasyonel kısnıı dahi, iktisadî korumaya muhtaçtır. Bundan dolayı Ağustos 1958 de sağlanan dış kredi.eıe güvenerek lioeral duşunceIerimıze fazla genişhk veremeyız ve hakiiıî durumumuzun çerçevesinden dışarı çıkamayız. İlhal kotaları \e zaruri «Hiç ;üphe yok ki sanatkâr ı c istihsal vasıtaları spikerîerin hocalan veva onlrı nBahsettiğimiz yazının uyandırdıkutan'ar mutlak surette, eski harfğı mütalâalar arasmda şun'.ar da leri biliyorlardı. Talebelerine bu var. Biz güçlüklerle sağlanan dış kelimeîeri doğru olarak telâffuz tıkredileri en iyi şekilde kullannıa' tînniîlerdir. Bu kelime'erin te'âfğa mecburuz. Bunun da yolu, ithal c ; kotalarını hazırlarken vazgeçilmeı I hııiannın neden dolayı deği ! £i I bir türlü an'a^'amıyor. Şarkı promahiyette olmıyan istihlâk maddelerine ve gene memleket dahiünde I valannda tashih edilse ne iyi oluristihsal edilip de arzı, talebi kar j du. Bu türkce bilmevpn TürkİPiin şılamağa yeten ihtiyaç maddeleri I konuşmaları kulaklarımızı tınnnla ne yer ayırmıyarak kotaları daha mazdı.» ziyade dışarıdan getirilmesi zaruri N'e yazık ki, okurumun şikn\ ct istihsal vasıtalanna tahsis etmek ettiği bu hal, her gün, her yc:He tir. Kotaların bu şekilde hazırlan karşılastığımıi! bir kulak tırmnlaması, bir tahdit o'maktan riyade, yıcı sakathk haline gclmiştir. ihtiyaçların en mt'him oianfarını. I Mektiıp sahibinin bdhsettiği, e r ' i daha az ehemTiiyetü olanlanna ter hari.ıri bilen hocalar meseiesi cih etmeVten f^'1i W sev ıfade ezerinde önemle durulması gereken demez. Şayet bu zaruretl gizden bir noktadır. uzak tutarsak elimize geçen Vrfdi | Şüphe yok ki, osmanlıcadan bir imkânlarım en iyi şekilde Kuılan! çok kelimeye tevarüs eden şirodıki .mıs olmayız. j dili Kercği gibi konusahilmek irin. Gene Türkiye tktisat gazetesinin o kelimelerin yanı^ını temeliml?ıı düşünce'erine karşı cl^n n?ite<'ir bilmek şarttır. Bu da her zp'"n ki, ithalâtın saŞ'nao'Sı »kaoet, pün biraz daha imkâıısız'asnıaUtamillî sanayi üzerinde şüphesiz mü Hır. Osmanlıcavı bütün essirdir. Fakat dahilde rekabet im bilen hocs!ard»n e;er •în'arı da büsbütün yok değildir. ffiin, an'asılıyor ki. tiırkçe>i tiirkFazla '.iberal hareket edersek, mjllî çe gibi konuşandan da eser kalmıisühsa'e zarar verdi'.;ten başka, bi yacak. zim için lük? bir şey olan liberaGençlerin coğun'uk teşkil ettiği lizmin masrafını da ödeyemeyiz. bir yerde idim. Çünkü ihracatımız az ve döviı Öyle garibelere şahit nldıım ki, kaynaklarımız mahduttur. Keza ithalâtın artması. memleket dahilin kcndi kula^ımla işitmrmiş olsaın deki yatırım'.arı azaltacak ve ça'ış giiç inanııdım. mak üzere şehirlere akın yılda yüz bini aşan işçi, lacaktır. Bu djşüncelcrin miyet ve kıymet taşıdığı diîemez. eden ve Şair'i â/anı dediğinıİT işsiz ka Hâmidi hep tanırız, dc;il mi? de ehen Şahsüe. eserlerile değilse bile ainkâr e ğızdan ağıza yayılm'ş şöhretiîe. Gel gör ki, gençlerin dilinde, A: dülhak Hâmid'in, Abdülhak "Ha ınit > oldıığunu duydum. Hem de bir kişinin dilinde dejil. bir çrğunıın. Cir edehî yazida fecen (Şâiri âzamı tahtından indirmek) ihareinin, «Şpiri. âzami tahtından indirme'r:ı şekline gird'ğlni ibretle (ördüm. Aynı gençlerin dilinde ılaaımm camııs der eibi «ksifusn o'du. Hâtıra, kâh «hatirao oldıı. kâh hatorâ». • H Bir yerde «nâkâfî> tâbiri geçli. Once bu «nâkâfî > yi tnı\ amadım. Çünkü cnakafi» olmuşlu. Gerçi bugün artık b^'^ürlü kelime'er ne yazılıyor, ne kullanılıyor. Bilirunese, yanlış okıınsa da olur •*' e ı'er rıVpcaktsr. Ben o fH«ir<'e de^ilim. Hiç bir milletin genç nesli, düıien stılalı asır'ar olmus kp';meîeri, bize gerekmeı: diye, bizim osmanlıcada yap(ığ<mız bu h.atahr katlar bol yi'nli'.larla okııraaz. Bir kelfmenin artık kullandnıaz oluşu, onun yaıdi} bellenmesinl icab ettinttenıeli. Kullnnmıyalrm, pekâlâ, ama nenin nesi oiduğuna bllelim. Yanlışlar, nakâfi einsinden Kelimelere de inhisar etpıiyor. Meselâ Ahmet HâşimMn de Abdülhak Hâmid'e reva göriilen birimsizleştirilme bahtsızlıgına uğradığım gördüm. Hâsim. kırk yıl düşünseniz aklınııa gelmiyecek kadar kısaltılmış. bodurlastmlmiî. A nin nzatması. İ nin noktası atılmı», IlHsim, Ha^ım ohmıştu. Şair Nigar hanırra baktım. o da Nigar kıyafetinde idi. Bu derdin eare^ini bu gidişte bulamıyacağunız anlaşılıyor. Tedris usullerimiz bu ise yetmiyor. Hoa, bn vâdide bir çalışınamız da yok. Ama ne yapacaksak biran evvel yapmalıyız. Bir daha bn çeşmenin »uyundan içmiyeceğim diye Hobiirlenen avslan bile o beğenmediği çtsmcje, gün gelmif, nuhtaç olmuş. Biz de öylevir. KniİRnıniyaca^iz diye başımızdin atmak i'trdiâimiz e«ki kelimeleri ikide WT imdada earırmaca merbur oluyorur. O halde, onlan hie değilse. dognı düriist kullanalm. eğri bügTü değil. Türkce bilmeyen Tıirkler diye adımız çıkacak, ayıp olacak! Hamdi VAPOĞLU adyo yayınlarmdan \et eden bir okurıım, ıadyolarımızın, ihtiyaçlara ne türlü cc\ap \etmeleri geıeKtıgine dair bana yazdığı bir mektupta. dil mesetesi ü^erinde duruyor. şöyle diyor: «Bazı spikerier dinliyoruz ki, mese!â kahramanlık menkıbeleri anlatırken, kaleleri (sukut) ettirecekleri yerde, mütemadiyen (sıikut) ettiriyorlar. Hele spikerîerin olsun. ses sanatkârlannın olsun (em'âk, sâkî. Bâki. hakiki, t a ü ) i gibi kelime'cri (emlak. saki. br' i, hakiki, taü) şeklinde okumaları ayıp oluyor. Edebiyat Fakültesinde kayıdlar başladı Edebiyat Fakültesi »ubat dönemi öğrenci kayıdlarına başlanmıjtır. 15 |ubat akjamına kadar devam edecek olan bu kayıdlara, limdiye kadar 168 Türk ve 25 ecnebi öğrenci yazılmıstır. ATAKOy Kuzu kesimi Tiearet Bakanlığı evvelce 20 kilodan aşağı kuzuların kesilmesini menetmiştt. Ancak bu «ğırlıkU kmu haziranda tile zor buUuıacağından, kesim için asgari ağırlık 15 kiloya indirilmişür. Ankara ve Adana vapurlanna televizyon konulacak Denizcilik Bankası dıs hatlarda çalıştırdığı (Ankara) ve (Adana) vapurlarına televizyon V^.durmağa ka rar vermiştir. Banka bu suretle, vapurların ecnebi limanlarda bekledik leri müddet zarfında yolculara hoş vakit geçirtme imkânlarım sağlamı» olacaktır. Eunun için hâlen Karadeniz hatGece trafik kontrollan tmda çahşmakta bulunan (Akdenjzi başladı ve <Karadeniz> vapurlarmda bulrinsn Trafik Şubesi Müdürlüğü, Vilâyet '•• televizyon alıcılarımn, (Ankaral ve (Adana> vapurlarına nakli düjünüL trafik komisyonunun karanna u , ırte yarak gür.ün 24 saatinde aralıksız I Türklüğe hakaretten sanık faaliyet görtermeğe başlamış'ır. Teşkil edilen ekipler, evvelki ge3 Rum kız talebenin ce ehliyetsiz araba kullanan 5, fazla duruşması başladı Yuv?kimion Fener Rum Kız Llsesi süratli seyreden 17, istiab haddinden öğrencilerinden Marika Dadagonidiî, fazla yolcu al'.n 11, kamvonla yolcu • Vasüiki Kaconi ve Orsa Aruzuhi Ço taşıyan 3. trafik kaidelerine riayet \ lakidis, Sultanselim Kız Enstitüfü etmiyen 31 soförü yakalıvarak, ceza ] cğrencilerinden Gönül Ajar ile bir landırmış. ayrıca 72 soför de ihtar j yı! önce »okskta yaptıkları münaka cczası almıstır. sada Türklüğe hpkaret ettikleri iddiarile, dün 3. Afrr Ceza mahkeme?inde yargılanmaSa baslanmı^lardır. Mahkeme, sanıklara Isnad olunn suçun »mme emniyetini bozucu fiillerden oldujunu Heri sürerek duru«manın gizll yapılmasına karar vermL'tir. TEŞEKKÜR Abdullah Ahmed v* 5ertki Kereste ve Bıçkı Tabrikast sahthl^rinden türcar vefatı dolayısile gcrek eena^e mprasimlrde ve gprekse telefon ve tPlgrafla taziyette bulunan hısim. akraha ve dOFtlarımızın hepsine ayn «yn te»ekküre tefssürümüı mâni oldugundsn gazetenizin tavassutunu rie« ederiz. Ann ve Ba:kan aileîerl Nes'e sinemasma aid bilirkişi raporu henüz verilmedi Küçükyalıdaki Neş'e sinemasının yıkılmasile meydsna gelen feci olayın kovuşturma dosyası tamamlanmiftır. Savcılık, sanıklar hakkında suç nisbetlerinin belirtileeeği bilirkişi raporunu beklemektedir. Raporun verilme müddeti bitmek üzeredir. ABDULLAH ARIN'ın 1 ŞUBAT 12 ŞABAN 4 İ Ikıııdl Ataköy sitesinde plâjı, gazinoları, turistik otelleri muhtelif çarşı ve kültür teaisleriyle birlikte inşası devam eden blok apartmanlarda kendinize bir daire ayırtmak üzere şubelerimizde ev hesgbı açtırınız. I O c 1! I 5.15 v. E. 658 12 28 15 19 17.39,19.11 ] 1.21 «.51 9.42[12 00[ 1.32 11.38 EMLÂK ..KREBft l!i!lı:iıltıı!l!iiU.illllilHlllılU:ill!IIIIIIIU!UII!llllillllllil ,;ii:;liii.iıllülMillillil!«,ıüi!l.,;iı)ıı,!,l,itilı,iliilü;,.:,i,..ı... T l R K lUIIUimi! Cumhuriyet'in edebî tefrikası: HÜKUMET 5 Kasım Hocaya gidiyorura. TopTulsa dağlarından Osmanın kızıdır. Daha yedi yıl dolmadı, bir lantı varmı» da! Send« ne haber düğün edildı, bir düğün edildi, yer var? yerinden oynad» alimallah... Kadir Haberler iyi amca, ağaya ulaşömründe o günkü kadar içki içti tırayım bir ayak evvel de, ben de ğıni haürlamıyordu. Köyün yukarı varırım oraya... Hadi gül» güle! başından, hâflzın evinin hemen kıyı Çabuk davran ki düzeni kurasından bajlıyan sofra dizileri, tâ lım... Ağa »eni bekler durur..j bağlk aralarma, kuyu bajına kadar Hayvan, arnavud kalduımında uzandı. Köyün yiğiti, kızanı »öyla bir tökezledi, Kadir aı daha bunın dursun, dolaydaki köylüklerin cüm üstü gidiyordu. Topuklaırnı kıyale ahalisi dâvetli idiler. Sekiz bas sıya veriştirmeğe başladı. Bir yansığırla altmis koyun kesildi. Çata dan da gürültülü gürültülü küfretloluk'un meyve bahçelerı, eşek yük nveğe koyuldu ama, iki keçeli evleriyl« köy« taşındl. Bakkal Emılerin perdeleri kıpırdamağa başlanin o gün sattıgı rakmın kâriyle yınca sesini kesti. Çıngırtılı nallar sermavesini büvütüp toptancılığa , taşlarda çmgırak gibi ötüyor, sesbaşladığmı herkes bilir Herifçioğsiz köyü ayağa kaldırıyordu. lu yüzl<?ree tabut vumurta yapıp 1 AJının evinin önünde durur durKonvaya, Akşehire, Seydişehire maz iki kan;th kapı kendihğınden sevkediyor. Bayağı bayağı tüccar açıldı. YanEşma tsmail, elinde biı kesildi başımıza... idare kandiliyle, arrhkta belirdı. Kantarmayı kapınin iri demir hal Uğur ola, Kadir ! Eyvallah am,ca! Nereye böyle, kasma acel» acele düğümledı. İçeri süzülürken : gecenin karanlığıııda? Ulan itoğlu it, nerelerdesin? Kadir, Yunus ağanm ayaklanna doğru sarktı, temennah ederek dogruldu. EUermi göbeğinin üatüne kenetledi : Vallah benim kabahatim yok, hayvan g'tmez! Dedi. Kim dedi »ana o çelimsiz hayvanı al dıye! Ahırda beygir mi yok? Yarın öbürsügün, yiğit hayvana îüzum olacak. Yormıyayım deYAZAN: İLHAN TAKUS dim. Ssna mı düştü yarınm düşün Ağa sundurmada mı? cesi? Allahm ukslâsı sen de... AnDedi. Az ilerde, merdivenlerin lat! Otur şuraya! başmda, ağanın baş adamı Dursun Kadir beyaz tahtalar üzerirte atılvardı. Datîa büyücek b;r lâmba tumıs basma mJıderlerden birîne diz tuyordu o da elinde .. Taşlığı hızlı çöktü. YuTnruklarım kasıklanna hızlı geçti. Dursun : dayadı. Gözlerini ağsnm ayaklarına Nerede kaldın, dedi, epeyce dikti : meraklandı. Doğru Hoca tshak efenüye Hayvan yürümez bre kardeşim, gittim. Sizin sbyledikleriniıi olduğu başıma hal geldi sürene kadar... gibi naklettim. Zaten biz de hazırAyaklarını taşlarin üstün» ierili hktaydık dedi. Sonra gece olmasmi islak çuvala sürttü. Bir ucundan bekledik. Yatsı namazinı kıldık. «liyle tutup pabuçlarmm üstündeki Aldı beni, türlü lokaklardan geçirtozları da aldı. Ceketini ensesinden dj. Kasabanın bllmem nerelerine yakalada, başına doğru birkaç de vırdık. İmîret soksğına çıkınca, fa indirip çıkardı. Dursu'nun yü arcsk farkettim Çorakh'da olduzüne doğru toz bulutu fışkirdı. ğumuzu .. Uzatma! Öf be, dedi, boğacaksın bizi! Su!U n camii lerifmin Snünden Üst başta. bacak kadar bir kız 3 çocusju beküvordu. Kadirin önüne Veled m*fci' 'ne vardık. Hemen yan sokağa girdik. , duşüp geri tar:fa doğru vürüdü. BiHim, hâfız Kıbarın evi Yarı yarıya boş, pabuçluk gibi bir Tam kışlanın karşısı. Orada bisofadan geçtiler.. Çocuk sundurmaya açılan kapıyi çekti, geriye doğru raz oturduk. Kahve içtik. Kapı çahndı. Dört bes kişi birden geldiler. ittl. Biri asker, ötekiler başıboruk. Kımmiş bunlar? Hıçbirini tanımadım. Salt u zun sakallı, kellesi kabak, yeşil minare camünin imammı gözüm Jfirdı. Bir iki defa Guma namazına gıtmiştim. Eeee? Gdrüştüler, konuştular. Asker, kışlada yirmi beş kadar neferle iki çavuş, bir de mülâzim bulunduğu nu, onlann da tezkere beklediklerini söyledi. Başıbozuklardan en genç olanı, Ferid Efendi.. Ferid Efendi diye çağırdıkları delikanlı, Fatih mahallesinde, İrfandede taraflaruıda, efendime söyliyeyim, Meymenet bağlıklarmda, aşağı yukarı yetmiş, seksen kişiye silâh dağıtıldığını anlattı. Kışlada, debboylarda, daha üç yüzden fazla silâh vannıs ama, bir takunmm namlulan kanncalıy t d a r n ğ a ; Sakalı rüzgârda ııçryor, dişleri çatır çatır ötüyor vallah.. O mış. sokaklarda bir gidiyor ki, peşinden Eldekiler? Hepsi muaddel mavzer. Yep zor yetiştim. Yiğittir.. yeni. Güzelce yağlamışlar, tenuzîe Oradan çıktık. Bedirli yoluna mişler. Adam başma seksen kadar vardık. da mermi düşmüş. Neresi Bedirli yolu? Az.. Çavuşun biri bizdenmış. C va) detmiş ki, sizin işiniz mermiye kalsm. Arab camiinde yüz elli «andık mermi varmış. Şub« kâtibinin »0indeymiş anahtar ama, ben volunu bulur, alurım diyormu|. Çarum, Bedirli köyüne gider bir sapa yol vardır. Kör Hüseyin türbesinin dirseğini sapınca, Karşına çıkar. CÜMHimİYET Nühssaı 2î K<irnc»nr ABONE ŞAP.TLAEI Lira Kr Lır< K! Sen«'1k ft aylîk 3 aylık Baıan Cumhurıyet 7S ^n 4r (xı 2'j ıv> ve y , v n n Mdthadcılık i*nrn Bn f)0 44 00 w I I I klKHllfrl [ Ha .. Eeee? ı Bir yan sokakta, cam^rı i» ^ahib] İyi.. i içinde, izbe gibi bir kahveye • ar N4/İML NAIJİ Hoca İshak Efendi, dört gün ] dık. İçerde dört beş hırpani adam. Yan lük müsaade verdi. Herkes, her şey Oturmuş, kâğıd oynuyorlar. Ocakçı Mıoi'i Mfirtti da geride uyuklayıp duruyor. Ho hazır olsun dedi. Dört gün sonra ÖMER SAMİ cayı görünce hepsi yekindiler. Ki emir gelecek dedi. misi elinc varıp öptü. İshak hoca Gıl'tMTmı nönflurılen fvr»k ve yazı Aferin hoca tshaka.. (Arkası var.) Bir merd adam, bir mard a kahveciya: I llânUrdan mesuliyet kabul Pdilm*ı. Gaifttvflık Tiirk Ant.nım Sıriftı Ca|a!n(lu Halkovi «.>k:ıU No 3" 41 PROF NtVIBÜS'ün MACE RALARL*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle