28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 3U Araiık li»69 MEMLEKET DAVALARI IGDIR Yazan: Fakir BAYKURT Ifdir köyündeyiz. On kadar adam, Kambur Osraan'ın odasında toplanmışlar, radyo dinliyorlar. Içerisi dnman dolu. Dururken. iki kişi daha geldi, selâm verip oturdn. Köyde çahşır radyo, kala kala bir Karabar Osman'da kalmıstı. ötekiler, pilsizlikten. yedek lâmbasızlıktan, daha başka dalgasızlıktan snsmuşlar, battal olmuslardı. Halbuki dafın içindeki tğdir köyfinde. bir evin bir radyosn olsa, bozuldnğn zaman kolayca onarılsa, bittiği zaman ucuz pil buInnsa, ne kadar iyi olnrdu! Yol yok, bel yok, gazete yok, kitap yok. Olsa bile okuyacak adam yok. Okul dab yeni açıldı, yeni ögretmen verildi. Radyo lylydi. Törküden başka, orraan flstüne, saŞlık üstüne, giyim knşam üstüne, çok matrak konuşmalar yapılıyordu. Köylüler, yeni yeni Iugatler ögreniyorlardı. Vatan Cepheıi haberlerini dinliyorlardı. «Nasıl elsa milletin çogu or»y« feçti, geregi kadar kuvvetlendl, blzim geçmemize hScet kal madı» diyorlardı. tk'° adam daha geldl. Temekten sonra hemen yatmak olmnvordu. 1? kayıt iyice hızlaşmamıştı daha. Çok erken kalkmıya lüzura yokta. Kambnr Osman, tütün kututunu yeni gelenlerin Sntine atıp, «DoIayın bakalım!» dedi. Hali vaktl İyi »ayıhrdı. Radyo: «Şnnn yaptik, bunu ettlk; 950 de «Syleydik, şimdl böyleylz.» dlyof, yükgek yüksek sayılan, srka arkaya, insanın kafasına bir demir tokmak glbi vnrnyordn. Odadakiler osln nsln dinliyorlardı. Dinlemekten başka çareleri de yoktn. Ankara'dan bir de yurttaşların cevabmı anlamıva kalkMlar içlnden mi çıkılırdı? «Alo, envabımıs var, senln yaptım dediğin...» diye herkes söylese. top lanan seslerin gfirnltfisönden dnntlur mnydn? Blrl dedl ki: «Tnrdnn başka yerlerl gfilgüllstan oldu arkadaşlar! Bari hemen bir cepe değistirellm de bize de bir şeyler yapıl•ın. Bakın, yolnmnz yok. Bakın, soynmnz yok. Bir oknln da güç halle kendimiz dlrilttik...» Ses çıkaran olmadı. Kışlan bırak, tğdir köVüne yazlan bile tekerlek gldemezdl. Bir ivedi işin olsa, hasta sayrı dfîssen, çamurıın çökeftin içinden koşup kartulamaz dın. Mahkeme üç günlük yol olordn. Karakol övle, pazar öyle... Hemen bir «cepe» değiştirirlerse belkl hlç olmazsa yolları yapılırdı. Aslında o «cepe» de bn milletten. KötO bir sey degil!. Kambnr Osman konuştn: «Yolu, yaparsa dölet vapacak. Döletin cepeylen bir elâkası yoktnr. Dölet baba, bfltün vetanda^larını, eardasane bir mameleye tâbi dutaraktan, babalığını ayırıp seçmeden yapar. Onun üçün, beo cepe deSiştirmeden basvuralım » Biri de şöyle dedi: «Gücün yetecek de yoln beli kendin yapacan. Ayı$a demişler: Boynun neden kalın? Kendi işimi kendim gSrfim de ondan demiş. Siz bn «guta»nnn dedigine knlak asmayın. Yaptım dedi£ni hep yaptıysa, dajh tası yol etti simdiye. Halbnysa, ben evvelki bavta Bnldnr bazanna gitim. AkçakSy'den çamyona bindik. Arkadas, bakın size habar vereyim, Karagent deresindeki köprü bâlâ yapılacak! Diyorlar kl, Altmıs bir seçimine kadar «or biter! Sonra, Tazıköy'ün beri yandaki Özköprü. Afaç bir şeydi İhani. Vallaha, gamvon geçerken çatırdıyor! Korkndan hepimiz saIfivat getirdik. Tazıköy'ün ieindekini ise heç sormayın: Tolcular eniyor, gamyon boş geçiyor... Tanl bnrada dağın içinde, bir seyden habarınız yoğiken, şn «gutu» ya knlak verip de, her yakayı yol sanmaym...» Bn adamın adı Aykın Memet! Dikbaslının biridir. Her devirde böyle konuşur. Tatlı yarenlikle rın, güzel konuşmaların çflrfik yanını arar. «tnsan biraz da kusurları görmemeli a canım! tlimle fennin son derece yüksek bir bnluşu olan şu radyo, işi gücü bırakıp da yalan mı söyliyecek? Bel ki her tarafın yolları yapılmıştır da, sadece «Buldur»la Iğdir koyününki kalmıştır. Aykırı Memet ne bilir? Gidip gezmis mi Eskişehir Ankara'vı, Aydın Bursa'yı, Fabrikalarda istihsali artırTarsus Mersin'i. Balıkesir Konyayı?.. Biz ona bakmıyalım. Gldip mak için teşebbüsler yapıldığı bildiriliyor basvuralırn. L'mot kalacağına emek kalsın. Yapmazlarsa ne kay1959 senesinde havagazı tesisleribederiz? Hiç. Fakat yaparlarea bir ne 3,5 milyon Hrahk yatınm yapılyol kazanırız...» mıştır Bu suretle havagaıı tesisEvet, gidip vasvnrdnlar... leri »on senelerdeki lararlarını baVali dedi ki. «Olnr, bakanz... şabas getirmi?. şimdi de bir mıkEğer programda varsa bo yıl ya tar kâra geçmiştir. parız. Yoksa, gelecek yıl proğraîstanbulda halen 40750 abone, gaz ma alır, öbür yıl yaparız.» /abrikalanndan istifade etmekte En ivisi Başkan'a gitmekti. ve gaz istihlâki 20 bin küsur metre Başkan «Tok canım, o kadar küpü bulmaktadır. Kurbagahdere nzar mıymıs?» dedi. «Bunnn taba ve Yedikule fabrikasına 30 biner nı köy yolu. Hemen yapılır. Ben metreküplük birer gazometre ilâgidip Vali beyle konnşayım...» vesi yapılmasın» baslanmıştır. Gltti konuftu. Başkan konnsnnBunların iktnali halinde her iki ca işler kıvrar, ıraklar yakın olnr. fabrikada istihsal miktan 80 bin Oyle oldu . «Siz simdi tidin, ben metreküne yükselecektir. üç dört gün sonra (Toldüzer) rnakinesiyle fen mcmnrlarını yolla»ınmj dedi Başkan. Bir hafta içinde, makinan, makinacısı geldi. Fen memnrları 51<,öp biçtiler, ölçtüklerini kâğıtlara yazdılar, mnbtarlaflyeleredeKınltoprak, Sahrayıcedit, Tashmülıürletip gittiler. (Yoldüzer) ça yol, 4 sayıh Emek Apartraanına lısrr.ata başladı. girmiye çalışan sabıkah hırsızlartsdir köyünun tarlan kıttır. O dan 35 yaşında\ti Mehmet Ateş, l;iii • da yamaç kıraçtır. Tanm, tıp kendisini yakalayıp karakola götü kı Karadeniz kıyılarındaki (ibl ren bekçilerden Şükrü Şen'in elini çetindir. Bir avnç toprak, bir a ısırmıstır. Karakolda üstü arsnan «abıkalı vuç paradır. (Yoldüzer) raakinası, giriverdi tarlalann içine, disi gör hırsızın ceket cebinden blr d« bımüs bir aslan gibi, basladı tepfn çak çıkmiştır. mege, yirtınmağa. Esti, kasdı, toc Batı Almanya kepek ve etti oralan. Köylüler Snce bir *ey çavdar istiyor anlamadılar. Yol denen »ey bSyBatı Almanyada kuraklık hayvan le yapılır sanıyorlardi ber halde. yemi azlıfına sebep olAuğundan, Makina, eskl yolo bırakmiftı. Tar bu memleketin blzden bol miktarlalann içinden, çltlerl ezerek, ıı da kepek re çavdtr «lacıgı bildiril nırlan bozarak, fenif, dosdofrn mektedir. bir «yol» yapıyordn. «Aman dnr Maamaflh piyasada lüzumu kaetnel...» diyeeek oldnlar, dinllyen dar çavdar ve kepegi olmadıgından kim? Makinanın sürflcüsü, «Bn do ihracatçılar daha ziyade bujfclay l'.sık yollar, eski zamanın i|leri kepegi üzerinde durmaktadırlar. Simdi her sey dogro gider. Blı Fiat 35 kuruştur. de dosdnfcrn bir yol yapaea|ız!...» divor, başka demtyordn. Har har Hava alanı merdivenlerinden düştü ve öldü har, pat pat pat... tez lamanda, Şehremini, Taşkasap, Dadepaşa «yoUu yaptı çattı, bitirdi fitti. Yenı yol. iple çekilmis gibi dosdoğ Sokak, 10 sayıh evde oturan 45 rn ve düzdü. Fakst taşı komn yok yaşmdaki Fahri Gökbayrak, evvelto. Tarlaya benzer bir hall vardı. ki gece karısı ve akrabaları lle git (Yoldüzer) sürücüsü, «Kumnnn tikleri Yeşilköy Hava Aianında, gelecek yıl dökeriz, bn yıl biraz dış taraftaki merdivenlerden düşoturması lâzım, o zaman dere a müf ve tedavi için kaldırıldıgı Gu gızlarına da birer beton künk ya reba Hastanesinde ölmüftür. tıracajız, gelecek yıl, eüıel bir Doçent Dr. Orhan Sargın yolunuz olscsk.» diyordn. Profesör oldu Gülhane Askeri Tıp Akademisi Oldn!.. Seklz çün lonra bir yaf dahiliye mnr yajdı. Dere ağızlarına beton tehassısi ve göğüs hastalıklan müdoçent Dr. Albay öthan kSnkler ROTJI r Konmasına filân kalma Sargın'ın dahiliye kürsüsünde prodan, yoln yardı yıktı gltti sular! .. fesorlüle yükseltildiği haber ahntgdir köylülerl, nereye gidecek rhıştır. Orhan Sargın uzun zaman Terini, kime ne diyeceklerini bile Amerikada Askerî hastanelerde ve meden. H'Iphlarını önlerine ko Kolombiya üniversit'>sinde çahş yup, başlarını egip, koyn ko mı«tır. yu düşünmeğe başladılar. Gene Rüşvet alan bir doktor lle iki Kambur Osman'ın evindeydller. memurun duruşması Bir ara Osman kalkıp radyonun Şehreminindeki bir simitçi fırıdüğmesini çevirdi. Türküler proğramı bitmek üzereydi. Son türkü: nının kontrolu sırasında 30 lira «tneceîim yalıya, kuma sarılaca rüşvet alırken yakalandıkları idgım Ettim kendi kendime, ki dia olunan bir doktor ile iki Beleme danlacağım?» diyordn. Bakı diye Sağlık MüdürliiŞü memurusıp sessizce gülüştüler; «Evet, et nun duruşmalarına, dün îstanbul tik kendi kendimize, gidip yol Toplu Millî Korunma Mahkemeistedik...» dediler içlerinden. Rad sinde devam olunmuçtur. Savcı, yoda. kalın sesli bir adam, yeni tutuklu bulunan sanıklann 3 er >apılan köy yollarının listesini o yıla kadar hapis cezasına çarptınlkumaia başladı. Knlak verdiler. malarmı istemiştir. Kandilli Kız Lisesinde On altı kilometrelik «tğdir Yoln> da yapılmıştı. Gene güldüler: «Eh, Mehmet Akif günü yalan deiil, yapıldı » dediler. Lis Dün Kandflli Kız Lisesinde Mehtenin arkasından, köy dâvasımn met Akif'i anmak için bir toplanhızlı gidişi üstüne ateşli bir ko tı yapılmış, şairin hayatı, edebl nuşma... Konnsan zat, yırtına yır şahslyeti, eserleri anlatılmı» ve tına: «Biz...» diyordn. «Bfz .. köylüye hizmeti... Tanrıya ibadetler... şiirlerinden parçalar okunmustur. bir sayanzzzz!...» l'zatıyordn. Gfl tstinye rıhtımi ikmal inşatı ihale edildi zel söylüyordn. Kambur Osman'ın Belediye Encümeni dünkfl toplan odasındakiler, dinliyorlardı. Dintısında, îstinye rıhtımı ikmâl in lemekten başka çareleri yoktn .. saatını 743.510 lira bedelle müteahhidine ihale etmiştir. Sehır Ne YOLU =haberleri Âf lâzım mıdır? I I H U K U K İ B A H İ S L E R | llliEllllinillllllilllllllllllllllllllMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMItllllEllll NAUNA MIHINA. Havagazı tesisleri ediyor Bekçinin elini ısıran hırsız A t , insanlann şefkat ve merha'met duygularının bir n e t ı c e sidır. Yeryuzündeki bütün dinler, insanlan, yekdiğerine karşı şefkat ve merhametle harekete dâvet etmektedirler. Mensubu bulunduâumuz tslâm dini de, şefkat ve mer hamete bünyesinde büyük bir yer ayırmış bulunmaktadır. Allah Velâmı olduğuna iman ettiğımiz, Kur' &nı Kerim.. hemen her memnu fiilin azabından bahseder etmez, derhal bu azabı bildiren âyeti takiben «Allahm gafur ve rahlm» olduğunu, yani Cenabıhakkın kul larını af edıci bulunduğunu beyan buyurmaktadır. Ceza hukukunun, bugünkü medeniyet seviyesinln anladığı mânaya erişmemiş bulunduğu devirlerde af, devletin başında bulunan kıral, imparator, prens g'ibi kimselerin bir atıfeti olarak kabul edilmiştir. Onun içindir ki, bu devirlerde af müessesesinin leh ve aleyhinde duşüncelere tesadüf edüemez. Devlet reisi, içine dogmuş bulunan ilhama göre, bir (erdi af edebileceği gibi, büyük kütleleri de af etmek salâhiyetini haiz bulunmaktadır. Bu devirlerde af müessesesinin, içtimai menfaatlerine veya mazarratlarına yer verilmez. Bilfarz bir devlet reisinin evlenmis olması, o ülkede umumi af ilânı için bir sebep teşkil etmektedir. Halbuki devlet reisinin evlenmesi keyfiyetinde* bu günkü telâkkiler* göre, cemiyetin bir faide veya mazarratı bahis mevzuu olamamaktadır. Af müessesesinin faide ve mazarratları hakkındaki felsefî ve ilmi düşüncelere, ancak bugünkü ceza telâkkisinin yer almıya başladığı devirlerden itibaren yer verilmiye başlanmıştır. Yazan Baha Arıkan hastalık gıbı hallerde, bir atıfet olarak kuüanılmak üzere hususi af salâhiyetini verdiğı gibi, bütün mahkeme derecelerınden geçerek kesinleşmış bulunan mahkumiyet hükmunun affedilmesi salâhiyetini de yine münhasıran atıfet kabilinden, Büyük Millet Meclisiae tanımıı bulunmaktadır. *** Af etmek salâhıyetinin lehinde bulunanlar, bu müesseseyi muhtelif cephelerden tetkik etmektedirler Evvelemirde bu salâhiyetih kullanılmasının faydalı olacağını, ceza kanunları dolayısiyle tetkike tâbi tutmaktadırlar. Bütün millet lerin ceza kanunları, umumi fiiller nazara alınmak suretiyl» hazırlanmıştır. Kanun, fertler için değil. kütleler için yapılır. Fertlerin hususi halleri ne olursa olsun, bu umumi çerçeveye uydurulmuş olan kanun maddelerine tatbik edilmek mecburiyeti vardır. Bu mecburiyet ise, hiç istenilmediği halde, her fiilin muayyen kalıplara uydurulması neticesl, bir takım haksızlıkların doğmasına se bebiyet verebilir. MeselS bir kaatili ele alalım. Bir kaatilin meydana getirdiği katil fiilinin ne kadar saiklerini aramıs olsak, ne kadar içtimai muhiti ile mesgul olmus bulunsak, asıl vazlyeti mey dana çıkaramıyacagımız hallerin mevcudiyetinden yine de kurtulmus olmayız. Ayni içtimai muhit içerisinde yetismiş, ayni terbiye ve tahsili almıs, ayni tesirlerin ilcası ile katil fiilini işlemis olan iki kljinin fiilinde dahi, ayni benzerlikleri bulmak ekseriya güçtür. Kanun vâzıı ise bu kadar birbirine Af müessesesinin, yani af ııla uymıyan fiiller için mücerret olahiyetinin kullanılıp kullanılmama rak ayni cezayı vazetmis bulunsı hakkındaki münakasalara, ilmi maktadır. tşte bu mücerret cezave felsefi cepheden, zamammızda nın, aslında blrbirinde,n çok fark!ı olan fiülere tatbikından bir tadahi devam olunmaktadır. kım adaletsizliklerin dogması ihEski devirlerin, affı bir atıfet timali çok kuvvetlidir. Zaman zaolarak telâkki eden düşünctsi, iz )o>an çikarılacak aflar, bu gibi lerini bugünkü demokratik bün adaletsizliklerin tâmirine yol açyelere kadar imtidat ettirmiş bu tıgı için, af müessesesi meşru ve lunmaktadır. Tamamiyle bir de haklı bir müessesedir. mokratik bünye çerçevesi içerisinde hazırlanmıs bulunan AnaBundan ba;ka, cezalan tatbik yasamı?.. kırk ikinci maddesinde eden hâkimler de nihayet, et, kan Devlet Başkanına, ihtiyarlık ve ve sinirden mürekkep insanlardır. Bunların da, n • kadar hüsnüniyet iahibi olurlarsa olsunlar, hata et mek ihtimalleri mevcuttur. tşte böyle bir hataya kurban olmuş kimseler için de af müessesesi elzem ve zarurıdir. Milletler her zaman ayni huzur ve sükun içerisinde yaşıyamazlar. Tıpkı fertlerin hayatlarında olduğu gibi, milletlerin hayatlarırJa da buhranh devreler, dahilî asabiyetler, ihtilâller olabilir. Bütün bu hallerden milletler, tekrar huzura kavuştukları zaman, dahili teşevvüşler dolayısiyle vukua gel miş olan hâdiselere bir sünger çekmek arzusuna kapılırlar. tşte bu gibi hallerde de af müessesesi imdada yetismekte, milletlerin huzurunu iadeye yaramaktadır. Bu cihet. bilhassa iç harblerden sonra ilân edılen umumi aflarda görülmektedir. Çünkü, kanunların trtbikında adalet teşkilâtı, bu kabi! siyast mülahazalara tamamiyle yabancı durumda kalmaktadır. Hâkim, önüne gelmiş olan suç failinin o suçu ışleyip işlemediğine bakar. Herhangi bir iç tesevvüş dolayısiyle, failin bu fiili işlemekte muhtar olduğuna karar veremez. Bu kararı cemiyet namına, yine cemiyetin ittihaz etmesi lâzıraiır. tşte bu gibi hallerde de. cemiyetin yaralarını saracak müessese af müessesesidir. Af müessesesinin aleyhinde bulunanların basında, bugünkü modern ceza hukuku fikrinin banlsi sayılan Bekarya gelmektedir. Bekarya'nın affın aleyhinde bulunması hususu, bânisi bulunduğu ceza felsefesinin bir neticesi olarak sayılmak lftzımgelir. Bu meşhur mütefekkire göre, esasen ceza kanunlarının itidal dahilinde kalma ları, fazla şiddetli cezalan bünyesine almamaları, cürüm ile ceza arasında âdil bir nispet gözetmeleri lizımdır. Cemiyete af fikrini telkin eden husus cezalann cürüm ile mütenasip olmıyacak şiddette olmasıdır. Cezalar, cürüm ile mütenasip olunca, cezanın çekilmesi hususu da katl olmahdır. Başka bir deyimle, işlemiş olduğu cürüm neticesinde mutedil bir ce Arkası Sa. 5. Sfi. 1 de stanbul Cniversitesine baglı Gazetecilik Enstitüsüne ilâveten Ankarada da bunun bir esinln kurulmasına çahşıldığını duyuyoruz. ' Hikâye meşhurdor: Bektaşi dere kenarına otnrm nş, çamurdan adamlar yapar dururmn». Bir tanıdıjı o rad an geçerken tormuş. Erenler ne yapıvortun? Bektaşi hiç istifini bozmadan cevap vermlş: Görüyorsun ya işte, insan yapıyorum. Bızkını vermlyecek oldoktan sonra bundan kolay ne var? Bunun gibi enstitü kurmak kolay, ama bnnu enstitüye benzetmek güç, hem de pek çflçtür. tstanbnl Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü kumlalı 9 sene oInyor. Doknz «ene zarfında bn Enstitü bir çok meznn vermiş, imkânLarı nispetinde de inkişaf etmiştir. FaKat kurnluş günlerinde ona Batı âlenvndeki mümasillerine kıyasla vermek istedifimiz şekilden hâlâ pek çok uzakta bulunduğunu söylersek hakikatin tâ kendisini ifade etmis oluruz. Enstitfinün bugün pek çok noksanları vardır. öğrenciler süphesiz nazari bir takım bilgiler kazanmakta, fakat tatbikat bakımından hemen bemen hiç bir istifade temin edememektedirler. Çünkü koskoca Enstitünün btitçesi 16.000 liracıktan ibarettir. Halboki onnn kfiçük de olsa bir matbaaya, dizgi ve baskı makinelerine ihtiyacı aşikârdır. Orada küçük bir gazete çıkarılabilmelidir. Bir klişe atelyesi de lüzumludur. Enstitünün bir çok branşlarda mütehassısları bulun malıdır. Bugün ögrenciye verilen, tktisat Fakültesindeki bilgilerin bir halâsası ile meslekî malumattır. ögrenci rotatifi, •linotipl, klişevi, gazete kâğıdım kelime olarak bellemekte, bir gazetenin nasıl hazırlanıp nasıl basıldıgını, nasıl tevzi edildigini ancak meslek hocalarının anlatması ile hayalinde tecessüm ettirebilmektedir. Tatbikat dersi olarak gSrdügfi şev gazete idarehanelerinden birine iki yılda bir defa yapılan iki üç ziyaretten ibaret kalmaktadır. Enstitü bu haliyle dahi faydalı olmaktadır. Ona gösterilecek yakın alâkayı fazlasiyle hak etmiş dummdadır. Bugün İstanbul basınında bu Enstitünün bir çok meznnlan vardır. Bunlar rirdikleri gazetelerde daba ilk ründen başan föstrrmislerdir. Ankara ve taşra basınında da pek çok Enstitü mezunu genç vazife almış durumdadırlar. Evet Enstitü, faydalıdır. Fakat ondan bekledifimlt fa^(l^lar bugünkflnden ibaret kalmamalıdır. Durum böyle iken, bütön Tfirkiyenin ihtlyacını kolaylıkla karşılayabilecek Istanbnl Gazetecilik Enstitüsü hâlâ tamamlanmamış bir şekilde agır aksak yoluna devam» çalışırken onu bu halde bırakıp Ankarada yeni bir Enstitu knrmaya kalkışmak Rektaşinin anlattıiımız hikayedekl davranışını taklit etmekten haşka bir şey midir? Eger imkânlarımız var»a bnnn tstanbuldakl Gazetecilik Enstitüsüne harcıyalım ve onu yarım kalmaktan kurtaralım. Aklın ve mantıfın icabı bndnr. Mevcut tasavvur ve teşebbüste ısrar, gösteriş merakından başka bir şe\e hamledilemet. Cevat Fehmi BAŞKLT Lüxum Var? HULKİ SANER takdim eder: (Holivut dönüşü ilk filmi) AHMET T. TEKÇE Suphi Kaner NHufer Sezer ve MUZAFFER Kt VASI TEMA MUHTEREM NUR CUMHURÎYET Niishası 25 Kurus Türklye Hartel ' Ura Kt Llr» Kr 75 00 1SO00 40.00 80 00 22 00 44.00 Basan ve vayan Cumhurtyet Matbaacılık ve Oaretecliik 1'Ork Anonim Şirketl Cagalnglu Halkevi sokak No. 3»41, v Sahibl Yan Senelik 8 ajfetu 3 «ylık ANKARA : Büyük, Cebeci, Nur ve Seyran slnemalarında muvaffakiyetle devam ediyor İSTANBUL: Bu akşamdan itibaren İNCİ ve YENİ AR sinemalannda Film artistlerinin istirakiyle Gala '*'*• " B Ü Y Ü K FfLSEFE tamamlandı LÛGATİ NÂZJME NADÎ • ÖMER SAftir ışlertnı fiılen tdaife edeo Mesul MUdUl " YENİ MÜDÜRİYETİ Frsnsn Mulfa»tnıo en nefıs ve nadide çrjıılerinden ntülrfekkil Gazetemizt; gönderllen evrak ve yazı ar neşredilsin «Jllmetin tade «Jtlmp» nârüardan mesuliyet kabul edllme». . Üç büyük cild halinde latıja çıkarılan eser'n ieheı cildinin fiatı kırk liradır. KANAAT ve İNKlLAp KtTABEVLEHt Y1LBAŞ1 GALA YEMECİNİ iyi yrmek mrraklılan"na ukdım «meklf frrrf duyar IA TERRINE Df LltVRE ST HUBERT •nıoure* d« «a cuur d Honneur LA BORDURE CREOLE I It l«Çt!Q 0l«ppOIM CES SUMtMES Ot DINDONNEAU •u beurre tv>)s»M» flanquee* d« hooquets pnnlanı«rs po<nmea paılte U PARfAIT GLACt *OİVAN~ Savoyards ^RUITS Kotıyoo Atraksıyoa Zfnpn ıkramıyelı TOMBALA re »abaha kadar Dan» .. •zervasyon İçin Müdüriyete veya Manr* d H6tel e müracaat ediniz, Tel.: 48 22 20 Recep Yücel Aralık 30 Cemazi. ahır 29 tkiııdi TÜRK TICARET BANKASI A. Ş. nin j28.12.1959.tarihinde Istanbu! İkinci' Noterliği hırzurunda yapıIanYılSOnu keşidesinde Bobin teli imalât ve satış yerl Bütün dost ve müpterilerimin yeni yıllarını tebrik eder, hayırlı isler dilerim. Yanıkkapı Sok. No. 2. Galata İstanbul £^?«**Ş3®^®3StSör?3S*33!^^ E. a > V. 1 7.2312.16| 14.36] 18.49 18.27 O < 1 t a Q> B M J 5.34 ] 2.35 7.28 9.48 112.00 1.38(12.46 MÜHİM NOT: Her çıft ıçın bir şişe Klâsik Fransız şampanyası: «Mumm Cordon Rouge» menüye dahildir. ^«^S5S^3^5S«SSSÖS!SS33535S!S5S®S^ 150.000 TL.yı BEŞİKTAŞ ŞUBESİnder> Bayan Warwick Deeping'in eseri: 53 IIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIII A$K ECELI îfEN Gtnç kız sendeliyordu; Valentın onu kolları arasına alıp kald:rdı, kapıyı ayagivle itere!> l<apadı. Sibylle'i kTyclaya götürdü, yanına oturdu. Genç kızın başı, onun omnzunda idi. Ay odayı, hafifçe aydınlatıyordu. Sibylle, baygınlıktan. ayılır gibi derin bir nefes aldı. Korkmavııı, sevgilim. Bir şeyden korkmuyornm. Ne münasebetsiz egoistmişim ben! Hakikati söylentekte mütemadiyen tereddüt ettim, çünkü nazannızda küçülmekten korktum. Bu vesvese benı dürüst hareketten ahkoydu. Sibylle brsını çevirdi, or.3 baktı. Elleri. Valentin'in kolunn sımsıkı k"vramıştı. Küçnlmek mi? Benim için siz hiç bir zaman küçülmezsiniz. Dostum! Ama, Val, hastalığınız nedir? Valentin o nğnrsuz kelimeyi, dudaklanııın ueuvle soy'e'1'. Slbylle'in ttrperdiğni hissetti. Ooo! Val! Benden dehşet duymamıya gayret edin, Val, doğru olanıaz bu! Valentin bir an sustu. Maalesef, gayet doğra. Ama hastalığın daha başmdavnn. Onun içindir ki dünyayı dolasıyorum. Meçhulüm olan eüzeüklere susuzum, ölmeden evve! .. tnanmıyorum. Sizde öyle hir hayatiyet var ki. Hastaya hiç benzemiyorsumız. Sizin karşınızda hiç bir za man hasta halim olmıyacak, sev gilim. Sîbvlle Valentin'in dizlerine sokuldu. Ne demek istiyorsunuz? • Ne kadar merhametli olursanız olun, düşkün halimi görmek külfetini size hiç bir zsman vüklemiyeceğim. Sibvlle. ellerini Valentin'in omnzlarına dayadı, yüzüne dikkatle baktı. Val! Amı istikbalinizi saflamak diginiz halde pek az şey almış olacaksınıı. Ben hayatınızı kolaylaştırmaktan başka »iıin için ne yapabilirim? Nasıl? Sizi ebediyen maddl tasa* lardan knrtarmak i'sterim. Demek ki para meselesi, 8yle mi? Evet, Syle. Sibylle başını eğdi, Valentin'in göğsüne yasladı, biran fustu, sonra. Val, anlamıyorıunuz, yahut anlamak istemiyorsunnz, dedi. Bana karsı dürüst olan.. için gerekeni yapacagım. Tesadüfümüz harikulâde bir Val, benim böyle şeyleri sey oldu, bir nevi mucize oldn, hesap ettiğimi zanneder misidiyorsunuz. Doğru mu bu? niz? Baştan başa doğru. Ama... Peki, benim için de dog Sizin için bir anlık heves rn. Sizin iniç mucize olan şey değil miyim ben? benim iicn de mucize idi. Ben Siz mi, Sibylle? Benim nasizin nazannızda nasıl ıımulzarımda siz her zaman en lâtif mıvan bir sey idiysem, siz en nadide varhksınız. Eğer side benim naaznmda öyle olzi egoistçe sevmiş olsaydım . dunuz. Valentin, bu saadeti ber Ya ben egoistçe sevilmek bat mı edeceksiniz? istiyorsam? Val, sizi terk etmiSibylle başını kaldırdı, yflzyeceğim. leri birbirine defiyordu. Bakışı itiraz kabul etmiyor Sövleyin, berbat mı ededu. ceksiniz? Val, beni bırakmayın! Sibylle. ne diye beni böy İyi ama, sevgilim, kendile tahrik ediyorsunuz? nizi bu şekilde feda etmenizi Val, sizi seviyorum. Sevenasıl kabul ederim? bileceğimi tahmin ettiğimden Söylevin bana, sizin hasfazla seviyorum. Bir de çekilip talıgınız bende olsaydı, beni gitmemi istiyorsunuz? Aşk bu yüzüstil bırakır mıydınız? kadar cılız, bu kadar nafile şey Valentin pülümsemekten ken mi? F£er ıstırap cekmeniz mudini alamadı. kaddersc. ben yanınızda bulu Elbette hayır. Ama bu baş ııacaŞım, Vaü ka. Başı tekrar Valentin'in omu Niçin? zuna düştü. Çünkü siz pek çok şey ver Ben metinimdir. Evet. hiç laaf göstermiyeceğim. Yanınııda olacagım, Val. Valentin onn göğsüne bastırA, dudaklan Sibyle'in «açlarım değdi. Hayır, sizi bn lavallılıklara karıştırmıyacagım. Ama fizi terk etmek cesaretini de bulamıyacagım, Sibylle, tft ki... Sibylle ona dndaklannı nzattı. öyle olsnn. öp beni, Val. Ah sevgillm, inşallah dogrn defildir. XIX Hâlâ ay ışığının aydınlıği ile dola odasına girdigi zaman, Sibylle ın en son söylediği söx bâla zibninden çıkmıyordu. Sibylle. «Ya dogrn degilse!» demiştı. Valentin bu snali hiç aklına getirmemiş, Hardcastle'in teshisinden hiç şüphe etmemişti. Bn ölüme mabkumiyeti, artık tâkati kalmamış bir insan tevekkülü kabul etmişti. Ama şimdi kendine gflmişti, kendisini yakın bir gelecekte esrarlı bir ahret yolculuğna namzed kılan hüküm karşısında boynn egmiyordu. Kendisini pfirhayat hissediyordn, âşıktı; istikbal ona en tatlı vaidlerde bulunuyordu. «Ya dogrn defilse!» Ah, o zaman, çifte aşktarına ne neşell günler açıiacaktı! Va I>T,tin pencerenin önüne otnrdu. dagları, gölü, ormanları. ayın oksadı*ı bütün o ufku sevre koyuldu. Artık, barbarların buılamasının ne öi'.emi vardı?? (Arkası var) G.BABACA ve iömür Boyunca Aylık'lrat İkramiyelerıni Bn. N. Kutbay (Söke). B. O.# Aldan (Eskişehir). B. S. Koçil (Eskişehir). B. 1. Zerenoğlu (Nazilli). B..H. Bozdoğan .(Geyhan),'B. M. Doğumcu*(Kadıköy)! kazanmışlardır/ A y r ı c a 6675 mudimiz muhtellf para Ikra.miyeleri kazanmışlar ve kendilerine posta ile bildirilmiştir. TÜRK TİCARET BANKASI Ikramiye kazananlan tebrik eder ve 1960 Yılı için bütün nıüşterilerine bol şans diler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle