20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎK1 Doktor T Ç*vlr«n: M. U N A N KAM CUMHÜITI 15 Ekim 1958 ÖLE Bütün dünyaya kırffin ve kızguı, batağırnn altında saklanmış yanarken Niki hep bunları düşünmüştü: Şu Voskoboyry v da k^ o'uvordu da bu derece cüretîe kendi hayatına karısmayı kurııynı.i j? S rası gelsin, haddini bildirecekti ona! DÜSÜS =lıaberleri Dün, öliîmle biten iki kaza oldu Bir amele devrilen dekovil altında kalarak, bir diğer* amele de uçuruma düşerek öldüler Dün Bakırköy ve Çatalcada ölüm neticelenen iki kaza olmustur. Zeytinburnu çirrento fabrikasma aid havai hat istasyonuna, Osmani. yedefci taş ocağındaki rampadan taş yüklemekte olan makinist Yusuf Eröz ve kamacı Nasuh Aktas idaresindeki 6 vaşonluk dckovi! katan saat 16 sularında birdenbire devrilmiştir. Kaza sırasında vagonların altında kalan amele Veli Durmuş. fecî bir jekilde ölmüştür. le Çok değil, bir sene evvel kolay kolay inanılamıyacak, bugün için ise beklenmekte olan bu dev hâdiseye .hareket etti» tâbiri ilk bakışta pek ifade edemiyor, kelime, olaydan hayli yavas kalıyor gibi.. Bununla beraber ay yolculuHâdisede ihmal ve dikkatsizlikleri j ğunun icabîarını gözden geçirirsek oldufu iddia edilen makinistle ka. «uçurulmak». «hrlatılmak», «atılmacı yakalanarak tahkikata başlanmak» gibi sürat ifade eden keli miştır. melere kıyasen «hareket etmek» in Diğer taraftan Çatalcada maden ifade ettiği temkinlH'k, tedbirlilik ocaklarından birinde çalıjan Şev. : J 1 Ama Nüi sanc'''ian gihi sersemin E5er bu vaka. roV d* ' > ket Serdi isminde bir amele, uçu hesabiliğin bu çığır açıcı hâdiseye birl değildi. O da evvela Nadya'yı geçen baharda baslannatfeimiş•t\ rurodan düşerek feci bir şekilde öl daha yakıştığını kabul edeceksiniz, öldürecek, sonra mektebi ekecek sa idi. he'ecanian eeetikten sonra. müstür. Hadise errafında Çatalca Sav ümid ederiz. ve kaçıp Sibiryr'da babasının ya ilikierine kadar sırılsıklam yanya cılığı tahkikat yapmaktadır. Ökten, kusaca verilen bilgilerl runa giderek isyan bayrağını aça na cayıra UTJtnmıs vatarVen rw*ı.» gözden geçirelim: «Yol açıcı», bicaktı. nsırlar. kıifürleşlrier, fıkır fıkır rinci kademesi uzuri menzilli Thor gülüsürlerdi. Able roketi olmak üzere 26 metre Göl kenarmda nilüferler bitmişti. Sandal kuru bir hısırtı ile kıyıya dönerken arkasında üçken seklinde bir ix açtı; koyu renkli su, bu iı içinde, bir .dilimi kesilip almmıs karpuz suyuna benziyordu. Nild il» Nadya nilüfer topluyorlardı. Her ikisi de kopmaz, kauçuk gibi sapı yakalamışlardı, çekince kafa kafaya tosladüar, «andal da bir kanca İle cekiliyormuş gibi kıyıya doğru sürüklendi. Orada nilüfer saplan daha kısa, daha karma kanştı. Göbekleri kanlanmıj yumurta sansı gibi, sarı beyaz çl çekler suya dalıp çıkryor, üzerlerin den su döJriüüyordu. İki çocuk, sandal küpestesinden «arkarak ve sandalı ikide bir gağa sola yatırarak rilüfer toplamağa devam ediyordu. Niki: «Mektepten bıktım, usandım!» dedi. «Hayata atıimak zamanı geldi artık. Âleme kanşıp kendi ekmeğimi kendim kazanmak zamanı...» > «Halbuki ben de sana kare kökü nasıl alınır, onu soraoaktım. Cebirim o kadar zavıf ki »t kalsın sınıfta bırakacaklardı beni!» Niki iğnelendiği kanaatinde idi. Belli idi ki Nadya kendisinî yerine oturtuyor, henüz pek bebek olduğunu yüzüne vuruyordu. Öyle ya, henüz cebirin yanından bile Re<;mediğini bildiği halde kare kökündcn söz açmanın baska mânAsı olabilir miydi? Ama Niki ahndığım belH «tmedi ve zorakl bir umursamazlıkia, ayni sualinin acaibliğini müdrik sordu: «Büyüyünce kiminle evleneHalbuki simdi. hâdisenin saem~ lığını müdrik, fideta nefes almaŞa çelrinerek tek kelime söylemeden, karsılıklı oturuyorlardı. Nadya sessiz bir infialle tutusuyor, Nikinin i»e sankl kolları. bacakîan kara, maf çürOkierle kaph, kaburgaları tstanbul Belediye Meclistnin dün ta kırıimış giW her tarafı ağrıyordu. at 15.15 de Reis vekillerinden Ferzan Arasın riyasetinde yaptığı toplantıSonunda Nadya bir ergin gibi sâda gündemdeki muhtelif teklifler ko kin: misyonlara havale olunduktan ionra «Geroekten delisin:» dedi. mazbataların müzakeresine geçilmis. Niki de aynl derecede ergln bir tir. sesle Ö7ür diledi: Riyaset Divanına taşradan gelen t Affedersin!» otobüslerin dolrrus fiatına çalıstırıl Dellk sMTuçh «a arnbtm gM maması mevzuu ile ilgili olarak vearkaîarında ıslak izler bırp.lrr^k rilen bir takrir meclisin feavasını bir elektriklendirmiştir. Bu eve yürüdüler. Yollan, o sabah Ni den bire kinte ot yılanile karşılaşmıs oldu konu üzerinde söz alan üyeler ara. smda tartışmalar olmustur. ğu yer TakmmdaJd yılan dolu toıBir üye Belediyenin büyük bir kes lu yamaçtan geçiyordu. mekes içinde olduğunu belirterek O geea Niki' günflnO 'doldutmn vasıta sıkıntısının önlenememesine helecanı, «afakta tablate hükmet temasla sunları söylemiştir: tigi andald kadiri mntlak hftlin! na40 sene evvel gelen tramvay hâlen tıriadı. «Acaba şlmdi M emir ey çalısıyor. Bir ıene evvel gelen otolemeü idi?» Düşünöyordu. Dünya büs garajda yatıyor. Halk vasıta n da her sevden çok arzuiMıih ^ev kıntısı çekiyor biz hâlâ tramvayları ne ldl? Birden, «vle geldl ona H servisten kaldırıyoruz. «Bu hal sidünvada en cok arzuladığı sey tek yasî şahsiyetler için intihar, Beledi. rar Nadva fle birlikf* g51e düş ye meclisi azaları olarak bizler için rnekö. Bunun gerçekten bir kere hslka eziyet etrrektir.» daha olup olamıyacağını n r»nda bflmek için pek çolt şeyler fedîya ran idl. .,. r»r) Şehf^mizde Türk ve Alpıan yesile çevrilecek olan «Boğaziçinde bir macera» fılmi hakkında tanınmıs Alman film yıldızı Carl Möhner dün basın mensublarına izahat vermiştir. Dünya çapında basarı kazanan tSon köprü» filminde Maria Schell ile birlikte oynayan Carl Möhner •Boğaziçinde bir macerafilminin senaryosunu hazırladığı gibi rejisör lüğünü ve basrolünü de. kendisi yapacaktır. Carl Möhner filmin mevzuuna, I s . tanbulda milletlerarası ujoısturucu zehir kaçakçılığı yapan bir Ispanya çetesile Türk ve lnterpol ajanlan arasında geçen maceranın esas alın dıgıni söylemiştir. Altı haftalık bir çalışma neticesinde meydana getiri. lecek filmin yüzde 80 kısmı açık ha vada çekilecek, Boğaziçi, Adalar ve Kadıköy sahillerinin güzelüğinden faydalanılacaktır. Filmde baş kaduı rollerini 22 yafindaki 1957 Alman güzeli Bianea Brennecke ile İ9 yaşmda lise mezu nu bir Türk genç kızı olan Gönül Dinletir yapacaklardır. İki aydan beri şehrimizde, filmde canlandıracagı karakterle alâkalı etüdlerde bulunan Biance Brennecke, «Istanbulu çok sevdim burada Boğaz kıyısında ufak bir ev alsp sık sik gelmek niyetindeyim.» derriştir. eeksin sen?> tDaha o kadar çok vakit var ki. Ne bileyim. kimse ile her halde. Hiç düsünmedimdi!» «Sakm beni ilgileniyorum «an ma!» «Öyle ise, ne diye sordun?> Hele Nadya? Sırf yaşı on beşi ' «Haydi oradan, aptal!» Kavgaya başladılar. Niki sabahb u ' m u ş d i y e b n r i " i u I f a v a v a V:^ '•rıp bir çocuğa hitab ediyormuş gibi, ki nefretini hatırladı ve küfüre son tepeden konuşmğa hakkı mı vardı vermediŞi takdirde arkadaşını susanki? Ona da gösterecekti! Kendi da boğmakla tehdit erti. Nadya: kendine birkaç kere: «Nefret edi >Hele bir dene!» dedi. yorum oncan!» diye tekrarlamıştı: Niki tereddütsüz kızı belinden • Oldüreceğim onu. Sandalla götü kavradı. Çekismeğe başladılar ve rüp boğacağım onu!» muvazenelerini kavbederek beraAnası konusunda da hayli soğuk berce suya düştüler. Her ikisi de mükemmel yüzertu. Kendisini bırakıp gittigi zaman. kendisine de, Voskoboynikov'a da lerdi; fakat nilüferler kollarına, ba yalan söylemişti. Kafkaslarm sem caklarına sanlmış an yüzüne çıkatine büe uğramamıs,, ilk kavşakta mamışlardı. Nihavet ayaklarmın yön değ'^tirin sima'e Pr'rsburg'a dip çamuruna değdiŞini hissettiler gitmişti. Şimdi de, kendisi bu ac?ib ve yürüvüp oaouçiarmdan, eeple: ; mezbe'e'iife dV r> r^r vÜD gider rinden su sıza sıza kıvıya cıktılar ken, o orada genç ö§renri1erle polise Nild, iki çocuktan daha nefes neateş açarak zevkusafa ediyordu. fese olanıydı. bakmayın, ay yolu açıldı 11 ekim 1958 cumartesi gününün I ilk saatlerinde (mahallî saatle 3.42, Türkiye saatile 11,42) Birleşik A merikanın roket deneme merkezi Cap Canaveral'dan bir «yol açıcı> nın aya doğru hareket ettiği haberi bütün dünyaya yayüdı. Amerikan peykinin düştüğüne tan sonra bir daha Arza dönmiyeeek. Ay eüvfıncb devir yapmıyacak, bir serseri meteor gibi boşlukta kaybolup gidecektir. «Yolaçıcı» nm Pasifik üstüne düşmuı olması. süratinin saatte 40 bin kilometreyi bulamadığını, ya da henüz bilinmiyen herhangi bir »ebeble meteorit çarpışı yeter bir izeh şekli değildir sür?tinin azalAY/ft DUHYA, , mış olduğuna delildir. | Şu halde, Ay etrafında dönebilmek için de Dünya çekiminden kurtulmuş ÖÜVVA; olmak da kâfi değil. Bundan aonra Ay çekimi, Güneç çekimi de run'î peyke tesir edecek, dolayısile. bunŞekjl: ı Yalnll dünya çFklml bahik konıısu olduğu takdirde. >unı ların da hesaba katılrnesı gerekecek. pryklrr, diınyanın mlhrak noktalanndan blrtnl lfgai ettiği mahrekler Nasıl Dünya etrafında dönen bir çizccekler. hu mahrcklcrin dünyadan uıaklışrj. «uni peyklerin «üratine sunl peykin Dünyadan muayyen bir lıağlı olacaktır. Yalnu. bu sürat saatır 40 bin kllomctrey! astığı takdlrmesafeye vardığında, o mesefedeki flp, clsim dünya çekinıinin tfstrindcn kurtularak srrsrrl bir meteer glbl boşluğa fırlıyacakt mahreke tekabül eden muayyen bir sürate sahib olması gerekiyorsa, Ay etrafında dönebilmek için de aynı şartlar mevcud. Bunu itiber» alarak Ay etrafında devir edecek sunl peyk için üç mümkün mahrek var: 1 Sadece Ay etrafında devir, I SSUAT) Ay ve Dünya etrafında devir, S Aya gidip etrafında doV*ndıktan sonra bir 8 rkamı çizerek Dünyaya döSckll: t Ay (eklmindrn favdalanmak suretilc ayın «trafınrtan rtolasıp trkrar dünyaya dönmek mümkiır.dür. Bu farazi durumda. atılan nüf (bak: sekil: 2. Burada roket Aclsim, dünyadan aynldıktarr 75 saat ;onra aya 2000 kllometreye kadar ı yın çekimile Aya doğru düşerken yaklaşmıs durumdadır. Ay çeklml clsml aya yaklaıtıracak. clsmin pirrkFzkaç kuvveti ise clsmin ay etrafında 50 tia.it kadar dolaşmasına s^ i nisbeten zayıf güneş çekimi Aya düş hfb olacaktır. Bu arada güncşln nls'jetcn zayıf çpktml clsmin aya dü» • m«?ğe mâni olmskte. daha sonra yer çekimi Dünyaya dö'nüşü sağlrnakmrsini önllyrcek, bızını kajbeden cislm, dünyamn yrr çeklmlnr tibi olarak 155 saat sonra a n a dönterktir. tsdır.» Anlaşıldığma göre Amerikablar Ajnerikılılar 11 ekim gününü ezb«iki konuda da fülen ileri geçmiş cyol açıcı» ları için birinci şıkkı terre seçmemişlerdir.O gün Ayın Dünolduklarını isbat etmektedir. cih etmişler, yani ;un'î peyklerinin y«y« en yakın olduğu gundür. Fakat * * * sadece Ay eüvfında devir yapmssı dava bununla kalmıyor. Gerçi hareeYol açıcıi ile Amerikalılar feyoluna gitmişlerdir. Bunu sağlamak ket eden hedefin sürati ile bu hedefe za yolculuğunun basamağından as sevkettiğimiz cismin sürati malum için de tertiblerine «fevkalâde gizli» olduğu bldirilen dördüncü bir roket mışlar, böylelıkle üçüncü bir me olduguna göre, isabet kaydetmek sele Ue karşılaşmıslardır: Seyrüse j k o l a y g i b , g ö z ü k n , e k t e d i r . F a k a t , . i kademesi eklemişlerdir. Bu roket kafer. Bakmız bu mesele ne çesıd • w d a k i mesafe o kadar büyük ki. | demesinin vazifesi, 40 bin kilometre i süratle Dünya cazibesinden kurtulmuş güç'.ük'.er çıkarıyor. sevkedilen cismin süratinde saniyede j oUn «yol açıcı» nın Ay etrafıncV" döAy, Dünya etrafında dönerken ma1 metrelik bir fark Aya varışta iki nüs mahreki olarak seçilen mesafeye lum eliptik bir mahrek çiziyor. Bu saatten fazla bir hataya yani Ayın vardığı zaman, süratinin bu mahelipsin iki mihrak noktasından birini bulunması gcreken verden 7500 kilo rekte kalmasını mümkün kılacfk Dünya işgal eciyor. Böylelıkle, ortametre ileriye gitmi? (ya da geride seviyeye düşürülmesini sağlam k, yalaraa olarak Dünyedan 384 bin kilokslmış) olmasına Vbebiyet vermek ni frenleyici tesir icra etmekti. metre yahud Dünya yarı çapının 60 tedir. Yukanda da belirttiğimiz gibi, bu misli uzaklıkta olan Ay, aslında Dünya etrafında dönen sunT peyk dördüncü kademenin çalışmaması yü356,430 kilometreye kadar Dünyayı yaklaşıyor ve 406,720 kiîometreye ka lerin r mahreke girebilmesi Dünyadan zünden değil. bilinmiyen febeblerden dar Dünyadan uzaklaşıyor ve saatte muaj yen bir mesafeye varışta muay yer çekimi tesirinden kurtulecak sür3500 kilometre hızla 21 gün 7 ?aat yen bir sürate s hlb olm larına bağ ate ulaşamıy?n «yol açıcı» Pasifik 48 dakikada mahrekini tamamlıyor. lıdır. Ay yolculuğunda ise evvelâ üzerine doğru düşmeğe başlayınca, dördüncü «fevkalâde Bunu yaparken, aynı zaman içinda Dünya cazibesinden kurtulmak lâzım. Amerikalılar kendi etçafında bir devir tamamlamış Bunun için de saatte 40 bin kilomct gizli» roketi çahştırmak suretile «yol oluyor, bu yüzden de sırtını d?ima relik bir sürat sağlamak şart. (Birin açıcı» yı kurtrrmsğı denemişler ve Dünyadan sakhyor. Ay etrafında ei sekil radece yer çekimi hesaba k« iste o zam?n bu kademeyi çalıştırpeyk döndürme arzusunun suni pey tılarak mahreke sokulan dünya sun'l mağa muvaffak olamamışlardır. ke bir televizyon cih^zı ycrleştirme peyklerinin hattâ Aya kadar vanp geNetice olarak beliren şudur: Am«nin başlıca muharrik Eebebi de bu ne Dünya etrafınoVki m hreklerinde rikalıl r Ay yolculuğuna yetecek saklanan sırtta ne olduğunu Öğren kalabileceğini göstermektedirJ Bu yakıt ihtiva edecek k.dar ağır bir sürate ulaşan"ibir «siff) AızdsB «tırdık roket tertibince «Yol açıcı te'rtjbimek merakıdır. . ' nin 50 ton olduğu bildirilmiştir saatte 40 bin kilometrelik sürat sağlayacak yakıtı bulrnuşlardır. Jiroskopları, elek tronik kumanda mek nizmaları da gereken sıhhatliliğe sahibdîr. Şu hale göre, muvaffakıyetsiz görünen «yol açıcı» gerçekten Ay yolunu açmıştır, Ay etrafınde sun'î peyk döndürülmesi artık bir kaç ay meselesidir. «Yol açıcı» bu deneme esnasında ne gibi malumat ssğladı? Bunlan da öğrendikçe gene bu sütunlarda sizlere bildireceğiz. Düny nın atomlarla, hidrojenlerle, sunl peyklerle. feza yolculuğu ile uğraştığı şu günlerde Lâtin hrfleri mi. Arab harfleri mi'' gibi çoktan halledilmiş davalarla bu milletin boşuna oyalanışı "kerşısında duyduğumuz üzüntüyü de ifade etmeden geçemiyeceğiz. ı 1 GÜNUN MEVZULARI I € KSABAHJ Hem ayıp, hem gilnah ızılay sodalanmn içinden çıkan yabancı ve iğrenç cisimlere dair yazdığım yazı, ilgililer üzerinde varakı mihrü vefa tesiri yapmış olacak ki, o taraıtan çıt çıkmadı. İdarenin «cemaat ne kadar çok olsa imam bi'diğini okur» kaidesine uyduğu anlaşılıyor. Ama şıınu da bilmek lârımdır ki, imamın hep kendi büdiğini okuduğunu gören cemaat, bir gün gelir. daeılahilir. imam da kuru başina kalır. Kızılayın ileisizliğine nıukahil, bir çok okurumdan, yazdıklanmı teyid eden telefonlar geldi. Onlar da sinekli, böcekli, tortulu maden sularma, sodalara tesarlüf etmisler. onlar da, «fiselerin muhteviyatını delikli taşa dökmek zorunda kalmıslar. Hattâ tanmmı; bir diş doktorıımuz. iisenmemis, zivaretime ee'rli, bana bir şişe de maden suyu f?etirdi. Bu maden suyunu, tzin verirseniz size tarif edeceğim. Biraz midenizi bulandıracak bir terif. Ama. size bu suyu böyle ı •• rif etmersem, onun ne biçim bir maden ••'" "lduğunu imkânı ynk, anlıyamarsınıı. Tortu, kınntı, toı toprak dolu hir mayi. Uzaktan bakınca aklınıza ilk gelen, şu oluyor: «Kızılay, maden sularının yani sıra galiba bir de kusturucu ilâç imaline başlamış». Bu suyun dibinde, oraya hayli eski bir zamandan beri girmiş buhınduğu anlaşılan, yarı çürümüj bir sinek leşi. Ayrıca, şişenin taun orta yerinde, yan yarıya kopmuş, birbirine bitişik iki sinek öiüsü daha. Bu üç sinek ölüsünün çürüyüp dağılan kafa, kanat, bacak, gövde aksamı. suyun içine yayılmış, enine boyuna yüzmekte. Bitişik finekler, örümcek aği in1 b e l k l ceUğinde, ipUğinui bir KJ' »de bir barsak parçasile, şişenin dibindeki, mahiyeti meçhul tortuya merbut. Bu ipliğimsi sey kısa «eldiği için, çifte sinek, luyun yüzüne kadar çıkamamı* t«m ortada, bir çifte şamandır». Adına maden suyu denilen bu m*yi, yeni usul bir nevi kusturma ilâcı da sanılabilir, iri cüsseli bir nevi mikrobu üretmeğe mahsus bir ktiltür buyonu da! Şişe>i muhafaıa ediyorum. Görmek isteyen olursa, her zaman emre âmadeyim. Bu maden sujro (iseai, bu halile, her şeyden evvel, Karahisar maden suyu aleyhine bir propaganda vasıtasıdır. Kızılayın, maden suyu ve tabiî soda işletmeule Ugili servisi, Karahisar maden suyuna kasdetmek istese, en büyük hayır eemiyetimizin bu işletmeden elde «ttiği geliri baltalamak için, bu »işeden daha mükemmel bir vasıta bulamazdı. Kızılay maden sulan işletmesinin elbet bir levazım şubesi var. Anbar teşkilâtı, »ise yıkama servisi, şişe doldurma servisi, ambalâjcılan, »evk memurlan, satış subesi var. Hiç şüphesiz bir de kontrol servisi olmak gerek. Maden suyu şişelerinin doldurulmadan e\'vel ve doldurulduktan son ra bu geniş şebekenin bütün bu şubelerinden geçerken, içlerinde sineklerin, böceklerin, kurtlarm koloni kurmuş olduklan, nasıl olur da bir tek kisi tarafından bile görülemez. Cyanın efendiler! Şöhreti bütün dünyaya y»yümış bu millî servete, adam sendeciliğinizle ihmalinizde, kasdetmeğ» hakkınız yok. Hamdi VAROĞLU Tevfik Sadullah YAZAN Belediye Meclisi münakaşalı bir oturum yaptı 85 santim uzunluğundaki dirf ka demelik bir roketler tertibidir.İkinci roket 100 kilometre irtifada, ü çüncü roket 500 kilometre irtifada başan ile atesVnerek son roketle bundan ayrılıp 30 bin Km. uzak : 1 lıktan ay etra'r^fl^ (*"p« ı . . . ^lenen mantar şekilli, 38,5 kilogram ağtrlığında VP bir televizyon ile alıcıverici radyo dahi] olmak üzeVe onbir ölçü âleti ihtiva eden ay peyki yoluna devam etmiş, bu yolun üçte bir kadarmı katettikten sonra, pazartesi gününün erken saatlerinde Pasifik üzerinde tekrar atmosfere girerek yanmıştır. İlk nazarda bir başarısızlık gibi görünen bu hâdise. gene de fevkalâde büyük bir başarıyı işaret et mekte ve Amerikalılann, arzula dıkları takdirde, birkaç ay içinde ay etrafında peyk döndürmeğe mut laka muvaffak olacaklarını belirt mektedir. Sun'l peyk konusunda daha evvel yazdıklarımızı okumuş olanlar Sput nik'in ilk heyecanı geçtikten sonra yapabildığimiz mukayesede Sov yetlerin yakıt akaryakıt olması şart değildir konusunda. Ameri kalılarm ise sunt peyklere yerleş tirüecek bilgi verici âleti erin ta sarlanma ve imalinde daha ileri" durumda oldukları neticesine var dığtmızı hatırhyacaklârdır. «Yol a<ycı> (1) Amerikalılann artık her Türk Alman işbirliği ife cevrilacek fi'm EKREM YEGEN Specialite yemekler evlere husust siparişler. Adres: İstiklâl Cad. No. 34 Lâle sineması karşısı. rıf at. IJıaidıınl ınehdı VEFAT Yemende jehid topçu kayraakamı Muhiddin Bey v« merhume Muammer Hanunm oğlu, merhum General Haydar Günkut'un kardeşi, merhum piyade kaymakamı Yusuf Ziya Büyük Aksoyun damadı, Kebir» Günkut'ıın ariz eşi, Nuran Alkan, İlham Günkut, Dz. Lv. Bnb. Tank Günkut, Hâkim Bnb. Necmi Alkan, Şeminur Alkan, Isık Günlcut'un çok sevgill babaları ve büyük babalan, Dz. Yarbaylığından emekli : SELÂHATTİN GÜNKUT 11 Ekim Cumartesi gunü, Anka rada kalb sektesinden vefat «tmiştir. Allah rahmet eyleye. Kintyager veva ARANMAKTADIR tki, üç seneük laboratuar tecrübesine sahip olanlar tercih edilecektir. İngilizceye vâkıf olmaları şarttır. Taliblerin (P. Kutusu 30 Şişli) ye müracaatları rica olunur. Ekim 15 Rebiülâhıı• 2 (1) Gökîerdeki AmerikaU sunl peyk leriniri şekilleri tamamile farklı olduğuna göre isimlerini tercümede de bu ! f•.rkı gözetmeliyiz. Vanguard'a «Öncü» demistik. Küre şeklindedir. Exilorer'e biz »Kessaf» «dım teklif etmiştik. Bas:n «Kâşif» te ittifak etti, üstüvane şeklindedir. Ay yolcusuna ise Amerikalıl=r Pionnoer rdını vermişler. Hem Vaneunrd'dan ayırd etmek. hem de aslma dha yakm bjr ksr<=ılık kullanmsk için «vol sçıcı» diyoruz, mantar şeklindedir. CUNHURİYET Niishası 25 kuruştur ABONE ŞERAİTİ Müddrtl Senelik Altı ayhk Üç aj'.ık Bir ayhk Türkiye HarU Lira Kr. Lira Kr. 42.00 22.50 1200 4.50 81.00 4H 50 'ino "(ıO r Gü V ı S s 8 a > 1 VEFAT. V. ] «.11!12.00|1S.05U7.30J19.02 4 33 E. J12.39] 6.30 CUM H Rİ Y ET'in TefrikasK 33 y« bir vekâletname bırakmayı düsünüyordu. Kansı, paralan nasıl çıkaracağını sormuştu. Gün oluyor, kadınlann bir takım islerdeki bilgisizliklerine sasıyordu. «Sorduğun ise bak hatun! Ondan kolay ne var? Para dediğin kanatlıdır, biraz fedakârlığı göze aldın mı, fffüüüt der uçar, istediğin yere konar.» Gel gelelim içi, karısına görundüğünce kuşkusuz değildi. Küfürler, sıkmtıdan geliyordu. Kilyostaki arsaları satmaya bir türiü eli varmıyordu. Tellalların ağzıru aramış, hanlarına, apartmaniarına istediği parayla onların biçtigi değerler arasında, büyük ayrıhklar bulunduğunu görmüştü. Baskalarımn mallarını düşük değerle almaktan ne denli sevinç duyarsa, kendi malını düşük değerle satmaktan, aldanmaktan o denli sıkınh duyardı. Uykuları kaçıyordu. Tevkif edilnyk korkusunu herkesten, Vuraldan bile saklıyordu. Pek ağır gpliyordu ona bu. Vural: «İş ka pandı sanıyorsunuz ama baba, kapanmadı, diyordu. Döviz işlerinde fev kalâde hassas davranılıyor. Yeniden tevkif edilir de sıkıştırılırsam bu defa bütün ortaklarımm adını, kimlerden para aldığımı bir bir 5Öylemek zorunda kalacağım. O. bile bi. zi kurtaramaz. O. bile tehlikede.» Hay Allah belâsmı versin, diyor du Abdullah Savaştolga. Düz taban mısın nesin oğul? Şans dedin miydi sende nanay, senin gibi neler, ne hımbdlar muvaffak oldu da sen bir Yazan: NfcClP Aİ.SAI* te tevkif olunabileceklerini söylüBfenim de her yanım ağnyor yordu, İş büyüyordu. «Geçen defa bev. Gaüba gene hastalanıyorum. on yetii bin lira yediı \ 'k kendini Midemden gırtlağıma doğru bir a kurtarmış, çocuk, ama bu defa işin tes çıkıyor, başım da buz gibi. Ü şakaya tahammülü kaîmadı anlaşüttüm her halde. Hastalanıyorum şılan». Ne yapacağını bilmiyor, sıbey, haberi n olsun, hem bu defa kılıp duruyordu. Şu arada bir pasaport aldığına iyi ettiğini sanıyormühim galiba. du. İş sarpa sararsa kaçacaktı. «İki Aman hanımcığım dikkat et. yüz bini verdik diyelim ama yann Dikkati mikkati var mı bey, öbür gün gene bize şantaja haşlahastalanıyorum işte, boğazım da mıyacaklan ne malum? Heriflerde kupkuru. ahlâk yok ki. Vural temiz çocuk, toy çocuk ne sövleseler kanıveriXI yor. Ortakları onu maymun gibi Abdullah Savaştolga küfürler sa oynatıyorlar. Ah. ben çıkmalıydım vuruyordu. Yalnızdı, Yavuz efen ki karşılarına. Hayvanlar! Abduldiyi kovmuştu, bir aşağı bir yu lah Savaştolga dolma yutmaz.» karı, yazıhanesinde dolaşıyordu. Üç uçlu bir çatal, beline dayan«Versen bir türlü, vermesen bir mış onu sınır dışma itiyoTdu. Oltiirlü, Hay geçmişini bilmem ne et cayın ayrılığ'na dayanamıyor, tevtiğimin, hay ağzına » Vural iki kif edilmekten korkuyor, İffet Sayüz bin lira istemisti. Bu defa yal vaştolga da, sat, sav, biz de gidenız kendinin değil. bütün ortakla lim dîyordu. Yazıhanesini kolayca rının. evet «bütün» ortaklarmın, bırakabilirse de emlâkini hemen hattâ «nüfuzlu şahsiyet» le birlik elden çıkaramazdı. İbrahim Tuzcu Beflm tutulmuş ay, ay, ay. bok yiyemedin. îki yüz bin lirayla bütün pürüz ler hallolacak. Kalabalık içinde, yüksek bir yerde demeç verirken pantolonuyla birlikte donunun da ayağından kayarak kıçının çıplak kaldığını gören bir adam gibiydi Abdullah Savaştolga. Vuralla ortaklığı ortaya çıkacak diye tir tir titriyordu. Sanki iç yüzü §o. yulmuş, çrrıl çıplak edi'vıiş gibi ola caktı. Bütün demeçleri toplanmıs, derlenmiş, unutulmamış gibi geliyor du ona. Yurtseverlik, dindarlık, kut sal duygularla dolu demeçlerinin çiz diği Abdullah Savaştolgayla kabuğu soyulmuş Abdullah Savaştolga arasında büyük bi rayrılık var gibi ge liyordu ona. Kendi demeçlerinin ma kasile kendi kendine bir benlik biç miş, giyindiği bu benlikle başkaları nm karşısına çıkmıstı. İşte 0 benlik üzerinden alınınca çırıl çıplak kalacağını görüyordu Abdullah Savaştolga. Vuralla olan ortaklığı ortaya çıkınca, giyindiği benliğin lis gibi da ğılacağını, altından çıplak Abdullah Savaştolganın gözükeceğini düşünü. yor, kendi kendinden utanmadığı hal de eünde olma3an bir utanç duygusuyla başkaiarmdan uta/ııyor, ürküyordu. Gerçekte korkusu yersizdi, kendi kendini ürkütüyordu, denilebilirdi. Çünkü onu kimsenin büyüm sediği, önemlediği yoktu. Demeçle. rile, palavralarile bir masal, bir hiç olan acıklı gülünç Abdullah SavaFtolga, korkusuyla da bir masal, bir hiçti. Çünkü yersiz korkusunun. ger çekler acununda hiç bir dayanağı, hiç bir temeli yoktu. Düşünde, yüzüne tüküren bir ka. dm görmeai, o kadının ona «Benim oğlum aenin delmeçlerinle 81dü!» demesi Abdullah Savaştolganın kendi kendisini dev aynasında görmesinden başka bir »ey değildi. Onun demeçlerine metelik veren yoktu. Büyüklük budalabğına tutulusu, belki Kuv a j Milliyenin yaptığı gec« baskınıyla açıklanabilirdi. O gec» 5yle korkmuşru ki, bir hafta abuk sabuk konuşmuş, kendine gelememişti. Bel ki o günden bu güne dengesi tam olarak yerine gelememiş, usu baâU na oturmamıstı. «İki yüz bin lirayl vermeli mi? vermemeli mi? mesele burada. Verdik diyelim, ne malum yeniden şantaj yapmayacakları? Etrafım düşmanlarla dolu, herkea benimle uğraşıyor! Ne istiyorlar benden yahu? Bu işi kurcalayan, parnıaklayan hep o boklar, hep o siya. sî rakiplerim olacak pczevenkler, e Ahmet bey yok mu o, n« domuz. dur o. Şeytan diyor kl al tabancayı dan!.. dan!.. dar.!..» yirml bir yıl 8 n . ca milletvekiliyken iklnci paranoia krlzini geçirmlş olan Abdullah Savaj tolga, gene Ahmet beyi vurmaya kalkmış. gözleri şimdiki gibi yerinden oynamıştı. «Yoksa kaçmalı mı?» Kaçarsa, bunu kimsenin bilmesini istemiyordu. Olcayın ayrılığına dayanamamış da gitıniş gibi yapacsktı. Hani pek de yalan değildi bu, gerçekten Olcayın ayrılacağına dayanamıyordu. Ancak gidişini gecikti riyordu. hem de döhmek üzcre gitmeyi taEarlıyördu. Satmaya, savmaya istekli değil, yazıhanesini kapatacaktı ama Olcayı gördükten sonra d ö . necek, özlerse gene gidecekti. Ara. Batice Sajrman ve Tünel Cer Şubesi NÂZİME NADİ Müdürlütünden emekli Hasan Zeki Sajfmamn kızı. T. C. Ziraat Bankası Yazı içlerini fi'len idarp cdPn Cumartesi Şeflerinden Muhibbe Sağman ile YükMes'ul MUdür »ek Mimar Mahbube Sağmanın abÖMER SAMİ lası. genç mütercimlerden Gazetemizc gönaerilen rvıah vp yazılar nejjredilsin edilmesin iade olunm.z SAHİRE SAĞMAN'ın da belki bir iki han «atar, Amerika. da gereken parayı orada tutardı. Fa 14 Ekim 19f8 sabahı vefat ettiğini Ilânlardan rnesuliyet kabul edilmtz. kat kaçınca, böyle olmayacak, bütün teessürle büdiririz. bağlar kesilecekti. .Şeytan diyor ki, al tabancayı, aer Ahmedi yere!» Fakat kaçacakM, atik davranıp tevkif edilmeden kaçmalı, mallarını da iilerlerine *1 konmadan latmalıydı.» O zaman avuçlarını yalarlar enayiler. İki cambaz bir ipt« oynamaı, Sa vastolgayla saka obnaz.» kendi k e n . dine öyle kuşkulara kapılmıstı ki mallarına nasıl «1 konacağını, bunun yapılıp, yapılamıyacağını kirnseye danısmıyOT, iormuyordu. Kaçmasını herkesten gizlemiyor muydu? Kaçtık tan »onra bile arkasmda iyi bir ad bırakmayı, demeçlerine uygun Abdullah Savaştolga olarak kalmayı di. liyordu. <«Ah, diyecekti, orsda olsay dım, bunu bana yapamazlardı. Yokluğumdan urtifad» cderek türlO iftiralar, türlü yalanlarla »yasl r«kip lerim arkamdan dolap çevirdiltr. Dö ncrıeıs her feyi dOzeltirim, dü«man larımı çil yaynuu gibi dağıtınm ama büyüklük bende kalnn.» Kaçısı nı, karısından bile gizleyecek, kaçmak zorunda kalırsa, Olcayın yok. luğuna dayanamamış da gitmiş gibi yapacaktı. Odayı adunlıyor, Vuralı bekliyordu. «Atik davranroalı. Onlar harekete geçmeden önce ben hareke. te geçmeliyim.» Kendi kendine söylemiyordu ama bir ayak önce kaçma isteğinüı içinde Olcayın ayrılığına dayanamamak da vardı. Az göıülür bir durum içindey di. Sert baba olmak istiyordu Devamı var 18 Ekim Basan ve y a y a n Gazetecilik Türk Anonim Ş i r k e t Cağaloglu Halkfvi sokak No 39 41 Sahibi ılo Ca.tısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle