02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CÜMHUBlYBl «CUMHURÎYET» in Ttfrikra: 14 Ekim 1954 jpotı jKoınitio. KiüçükAlemi Çertren! Burnafc FELEK Sehir Metro 4 senede bitirilecek Mecidiyeköyünden başlıyarak Yenikapıya gelecek olan metronun hazırhklan devam ediyor Istanbul şehri metropoliten şebekesinin projesı tasdik edilmiş olduğundan en kıga bır zamanda işe başlanması hususunda alâkalılarca hazırlık lar yapılmaktadır. Şehrin münakalât üıtlyacının tamamen karşılanması bakınundan metronun inşası zarurl bulunmaktadır. Metro şebekesi, 11,700 metre o lacak ve sebekede İS irtasyon tesis edilecektir. «Mecidiye köyü» Ue «Yenikapı» arasında inşa edilecek metronun 4 yılda bitirileceği hesablanmakla beraber llk merhale olarak Mecidiyeköy ile Karaköy arasındaki kısmın inşası halinde, hem malî imkânların daha musaıd şartlar altında sağlana cağı, hem de şehırde en çok seyrü sefer tıkanıklığının bulunduğu noktalarda umumî trafık sartlarınm la lah adileceği düsünülmektedir. 1. E. T T. Idaresi bu mevzudaki etüdlere devam etmektedir. 1 Ağızlanmızda «hususl hayat» diyı türlu vesılerle tekrarladığımız «resmılık» dışı ve yakınlarımızla mıınasebetlerdeki yaşama durumumuz toplum düzenine gore, sanüdığından çok daha bnemli bir değer taşımaktadır. Bu konuda ortaya bir de temelli bir kural koymuşuzdur. Kimse, kimsenin özel hayatına karısamazl.. Genel olarak toplum içinde yiızde yüz doğru ve tam uygulanır hangi kural vardır ki, bu da o mutlak vasfı kazanmış olsun. Evli bir erkeğın başka bir kadınla, evli bir kadının başka bır erkekle ılgısi, o kadına ve o erkeğe gore ozel hayat mıdır? Orta oğretimini yapan bir genç oğulun veya kızın geceyarıları evlerine donmelerı, ananın, babanın gozunde, karışüamaz bir ozel hayat olayı nu sayılacaktır? Bır öğretmen için öğrencisinin derse çalışmaması, hattâ derE« ve okula gelmemesı sebebleri, o çocuğun özel hayattaki aksaklıkların dan gelıyorsa bu öğretmen, o oğrencisının okul dışı hal ve hareketıni kovalamadan alıkonacak mıdır? Mesele!.. Mesele olmasma mesele... Ama «ozel hayat> a aıddır, dıye çözmeğe çalışmıyacak mıyız? Evden ve aileden biraz daha geniş çevrelere gelelım. Meselâ sanat âlemimize... Son yıllarda kaybettığımia debiyat değerleri, ozel hayat bakımmdan ciddî bir incelemeye konu oltnamalı mıdırlar? Yersiz yurdsuz, perıçan; yerli yurdlu, fakat ondan faydalanmıyarak duzensız ömür sürmeer, genç yaşta ölen veya verimsiz bir hale duşup yatağa serilen şaır, romancı, hıkâyeci çocuklarımızdan bizleri yoksul bırakmamış mıdır? On lar bu hale düştükten sonraki acımalarımızın, gozyaşı dokmelerımızın ne faydası vardır? Bu hazın ornekleri ortaya koyarak, henuz o turlü korkunç sonuçlara varmamıs olanları uyandırmak, kurtarmak, hepımıze düşen bir toplum odevi değil midir? Sarhoşlarına «içme'» diye öğüd verıldiği zaman «içen, benim; ölecek de ben. Sana ne?..» şeklinde cevab almak, mümkündür. Fakat ne ç ı kar? Orada burada uykusuz, yorğun leceler geçirenlerine «yapma böyle!> diye soylenildiği vakit «ben boyle yaşamak istiyorum» derlerse onlara kızmada, darılmada ne fayda vardır? Gene söylemeli, gene öğud vermeli, ene onların yakınları bıkıp usanmadan bu zavallıları sefahetten, se faletten kurtarmağa uğraşmahdırlar. Telkuıe tam kapalı insan yoktur. Böy lesi varsa zaten o, insan sayılmaz. Sanat hayatma liyakatle kendini ver ' f c K O E M D E ABAHTAN ABAHA... Oturtuyu koruyalım velâ •oturtu kelimesi. Okuyuculanmızdan banlan, ecnebi asülı kellmelerin hürya ederek türkceye glrmesine İtiraz etmektedir. ler. Neyliyelim ki, lugatten yaı» hayli tengin osmanlıca bile nıce yeni anlamlan karşüıyamamaktadtf. Fransızcanm otorite diye telaffuz edlllp «nüfuz ve Mibar karşı tarafta uyandırılan sa>ı ve saygı» manasına gelen tâbirini türkçemiıe aynen geçirenler vardır. Acaba ne yapsuılardı? VaktUe Kurultay türkçeii revaçta Ikeıı, buna oturtu. denmlştt Sonra terkediüp «otorite ye Utifat olundu. «Genel» sözü telaffuz benıerbgina dajanan kbku meşkuk. uydurma bir kelime iken dilimizde ne nıukemmel tuttu. «Oturtu. tse cenini sakıta döndu. Halbuki «devlet oturrusu., üstelik karine ile anlaşılabiliyor da Acaba niçin tutmaıî... Lisanın eilvesi! Şunu bir daha teeriıbe edelim. Memleketimlzde huzur ve rahat içinde orurmak istijorsak, oturtuyu boznıamabyız. Meselâ seytüseferinkinl .. Blzde se>rıisefer memurlanmn bacan lert oluslarına itiraz edenler grirulur. Arasıra benim bile sinirime dokunur. Kaşki dlreksijon başındakilere daha nazik davransalar, derim... Ama, oturtularına zarar gelmeksizin... Gittbıizse Bejrutta oturtusuz trafikçlierin ağlanacak durumuuu gormüşsunuzdur. Lutıen şu taraftan yâ efendi f»för! Yallah yâ veled!.. Sen bana karışamazsın!... Vzzzzt... Aksi istikametten, Yalnız intlzama değil, kaza nlıbetine de tesir ediyor elbette... *** emleket ve şehir olçusunde muhtaç bulunduğumuz oturtu, soğan ve patates mevzuunda fena darbelendl. Narh konulmuştu. Tutunamadı narh, geri alındı. Fena alâmet bu tornistan.' Öbıır tcdbirleri de peşisıra •urüklemesln. Turkijede grev gerçi yasaktır ama, yalnız işçilere yasak olduğu anlaşılıyor. Fabrikarılar fabrikajı kapatabiliyor. Onların lokavt'lan grev sa>ılamıyor. İşte soğan, patates konusunda da, keza yumurta konusunda da gerek mustahsil, gerek menfaatl onunkine bağlı ticarî zincirleme, narha karşı mukemnıel bir grev yaptı. Oturtuyu arkası ustü oturttular elbirliğile .. Istanbulluya pes dedirttiler. Ba tş çok da fena oldu doğru su... Oturtumuzun sarsılması yeni lktisadi tedbirlerin çok zararınadır. Mııstehlikin zararınadır. Umumlyetle devlet güdumünün, beledlyeciHğin, camlanm zararınadır. «Höt!. deybıce dinletmeli. boh!» deylnce korkutmalı. Yahud hotzot etmemeiiydi. *** Grevin meşru vasıta sayıldığı mem teketlerde sendlka şefleri de. patron •eşkilâtı da âllm klşilerdir. Birlhirlerindcn talebde bulundukları zaman hfsaba, kifaba. imkşna davanırlar. Mağlub olmak, muharebelerdekl mağlübiyetler kadar zarar \erlr. Hezimete uğramamak. şarttır. Şehrlmizdeki bu" küçuk tktisadl çarpısmada, müstehlikin menfaatlni (orunıak durumunda bulunan narhçı kurmay. hesabını, kitabını doğru vapamanııstır: Soğan alaturka yemeğin temelidir. Patates ile yumurta en fakir halkın dayanağıdır Bunlan (şu Anka kuşu Migros'ya olsun) bir munasib miktar Istlf ettirmeksizin tedariksiz miıcadeleye atılmamab! dememlş tir. Tahsidat yapmaksınn sefere çıkan kumandan kadar mesuldıir. Karsı tarafsa. çanklı erkânıharb: Dayan RTehmed Ağa! Dayanmış ve muzaffer ohnuştur. Ama karşı tarafın da bu gazası mubarek değildir. Vergl bahsinde, bıitün sulama teşkllâtmın yükü bahsinde şehir fıkarası zaten ezilip dururken. soğan, patates, ve yumurta grevlle İstanbul halkını ezmek •mustahsil» ler namına pek insaflı, pek vatandaşkâri savılamaz. Gene de mes'ul, İstanbul aleyhlne grev yapanlardan ziyade narhçılar dir. Tekrarhyorum: Bu çekismede bizl mağlub edenlerln en büyük zaran top>ekun •otorlte oturtu. anlamınadır. Blr daha hesab^iz, kitabsız, tedbirsiz. ihttyatsız bu gibi narh maceralarına atilmamalı. Mağlubiyetlet birblrinl takib eder ve sakalı hüshütün ele verirsek Beyrutun se>ruseferrisine döneriz! Cur'et erbabı: •Yallah yâ veled!» der, halkı hinıaye mevkiinde olanlann burnuna guler nıaazallah.. fV,NÛ) Banyo hikâyesinin sonu Karanlık iyice basıp otlann y«silliği farkedilmez hale gelince; Don Camillo sessizce fuya girdi ve yavaş yavaş akıntı yukan yüzerek ayağı dibi buluncaya kadar geçıde yaklaştı ve oradan sahile doğru yolumı kırdı. Sahıldekiler, o ana kadar papazı görmü yorlardı. Çünkü Don Camillo §uyun altından yüzüyor ve ancak Brasıra aefes almak için başıru çıkarıyordu. Işin zor tarafı biraz Nasıl? Bcni befendin ml? yüksekçe olan sahllt tırmanmaktı. Hani serserllik ettim. Şuna buOraya gelince suya *arkmi| olan bır na cattım, tokat attun; ama kimsey» çalıya iki elile yapışarak kendlnl bir fenalık ctmedim ben. yukarı çekti; fakat ağac kırıldığından Günahlannı affediyorum Smiltekrar suya düştü. Sahildektler blr zo, günahlannı çıkardım. şeyin suya düstüğunü gürültüdcn fkisi beraber bende doğru yürüdöduyarak o tarafa koştular. Ama on ler. Kalabalık soluğu kesilmiş halde lar gelınceye kadar Don Camillo ça maynm patlamasını bekliyordu. Dilılıkh ve mayınlı lahile çıkmış DU kenll teli aştılar. Don CamıUo önde lunuyordu. Gelenler dikenll taU ka gidiyor, Smilzo tanki bir mayna basdar yaklaştılar ve birbirlerinln üıe maktan korkuyor gibi ayaklarının rine yığılarak baktılar. Bu Mnada ay ucuna basarak arkasından takib ediçıktı ve etrafı »ydınlattı. Peppone yor... ken başı döndü ve ora^a yığıpapazı gorünce: bverdi. Kalabalıkla beraber arkala Don Camillo, Don Camillo! diyt rından, papazın geniş omuzlarına bakarak yürüraekte olan Peppone haykırdı. Kimse cevab yermedi re korkudan İlerledi. Yerde yatan Smilzo'yu cekedonmuş olan kızıllarm Czerin* agir tinin ensesinden tutarak bir çuval gibl kaldırdı v» beraber sürumeğe bir sükut çoktü. başladı. Kilisenın kapısma geldikleri Peppont tekra» bajırdı: Don Camillo! Allahaşkına kıpır zaman Don Camillo arkasına dönerek halkı vakarla selâmladı ve içeri girdl dama! Mayınlı mıntakadasın! Kalabalık derin bir sükut içinde Çalılıklar arasmda duran Don Cadağüdt. Peppone yalnız kaldı ve kimillo sakinane cevab v»rdi: lise avlusunda kapalı kapıya bir mud Biliyorum. Smilzo alindt bir pakttl» az llerla det baktıktan sonra ensesinden tuttuğu Smilzo'yu fürükleyerek o da di ve bağırdı. Don Camillo! Sakm kımıldama. çekildi gitti. Bir adım atarsan havaya uçarsın! Ya Isa! Çıplak bir papazın şePapaı tekrar sükunetle cevab ver refini korumak suretile de dine hizdi.. met edilebilirmiş? dedi; ama lsa cevab vermedi. Biliyorum dedim ya! Don Camillo yalvanr bir «esle: Smilzo devam ctti: Ya lsa! Bu banyoyu yapmakla Don Camillo kabaca bir aaka yaptık, if kötü biüneflin. Dur orada.. belki büyük bir günah işledim. Hayır Don Camillo1 Banyo yapişte esvabların.. makla günah işlemedin. Asıl büyük Benlm esbablar mı?. Teşekkür ederim Smilzo. Eğer bana vermek is günahı Smilzo'ya meydan okumakla yaptm! tıyorsan, buraya geliver. Smilzo'nun yüzünden ter akıyor Vallahi! geleceğinl ummadımdı. du. Karşıdaki çalılardan birisi kıpır Ihtiyatsızlık ettim; ama caruna kıydadı. Smilzo taşkın bir halde bekle mak aklımdan geçmedi. şen arkadaşlarına ddnüp baktı. GeceBu sırada dere tarafında bir Infilâk nin sükunetl arasında papazın müı sesi işitıldi. Bunu isiten Don Camillo tehzi güluşünün aklsleri işitiliyordu biçare bir sesle: Peppone Smilzo'nun elindekl pırtı Bazan bir tavşan geçerken malarmı çekip alarak haykırdı: yın patlatıyor.. şımdi demek kl... Ben getiriyorum esvablannı Don lsa gülerek: Camillo! B i r *r de«<*HJtt«il'. Tefsiri hıVe dıkenli tele iyice yaklaşiı. Tam rak.. ateşi olan bir kimse hiç bir şeyi telın üstünden asacağı sırada Smilzo doğru muhakeme edemez. atladı ve: ı Şefl Sen değU ben gldeceğim. gelmıstıTKapıyı caldı; bir ihtiyar akıran öder. Bu haltı ben ettim. Ben dam açtı. Hiç bir jey söylemeden temizlerim, dedikten sonra PepponeSmilzo'yu içeri aldı. Patlama bu sınin elınden paketi alıp telin üstünden rada lşitildi. Peppone başını kaldıratladı ve çalılıklara daldı. Etraftakidı. Bu esnada aklından bir sürü şeyler biraz gerilediler. Kimse nefes aller geçmiş olmalı ki; Smilzo'yu tekmıyor, manzaraya bakıyordu. Smilzo rar dışarı çekti. Bir tokat attı. Oğlayayaş yavaş papaza doğru ilerledi ve nın saçlan dimdik oldu. Peppone: gızlendıği çalılığa yaklaşınca kısık Arş.. içeri bakalım.. dedi. Ihtibir sesîe: yar, Smilzo'yu tekrar İçeri aldı. tşte esvablar, dedL lyi ya! Biraz daha gelsene! PaVahşî hayvanlar pazınızı çıplak görmek fırsatını bulursun! Don Camillo bir haftadır sağa sola Smilzo az daha yürüdfl. Don Cakoşuyor, adeta karnını doyurmayı millo sordu: unutacak kadar çalışıyordu. Gene Nasıl' Beni beğendin mlT günlerden bir gün akşam üstüne doğ Bır şey görmüyorum ki karanru bir köyden kasabaya dönerken lıktan. Gozümün önflnde kırmızı kırbisikletten inmeğe mecbur oldu. Bir mızı şeyler dönüyor. Ay da dönüyor takım ameleler yolun enine bir hen. derken nefes nefese idi. Saşkın bir dek acıyorlardı. Halbuki sabahleyin halde konuştu: buradan geçerken hiç bir şey yoktu Yoldan gelen sulan akıtmak ıçin yeni bir kanal vapıyoruz; belediye reısi emretti, dediler. Mesud bir doğum Don Camillo hemen belediyeye kos Dr NtHAL GÜMÜŞ ve Dr ISMET GÜMÜŞ'ün Zemı bir kıı evlâdları tu. Peppone'yi yerinde buldu. Asabî bir halde konuştu: eldugunu blldirlrler. (Arkası var) 13 10 956 ÖZEL HAYAT «,•»^YAZAN: HASAN ÂLİ YÜCEL miş olanlarda bu duyarhğın hem Ben Hakkın, hakıkatin kuluyum. B a | de pek çok olduğunu unutmıyalım. ka Efendım yok. Bu konuda da öyŞimdi sıra kamu hizmetinde, halk leyim. Bu itirazlara cevabım şudur: ışlerinde ekmeğıni çıkaranlara geli Bır imamın cemaatten birini öpmeyor. Bu sutunlarda bir kaç kere sı, cemaatten bırmm gene cemaatten ımamlarımızın, din adamlarımızın ö bırıni öpmesi gıbi değildir. Din derzel hayatlarından soz ettim. Bu ya sı veren bır din bilgisınin evlâdı yazılar, bazı çevrelerde ciddl tepkiler şında bır öğrencisini kaçırması, köyuyandırdı. Bazı okuyucularım, bu ko j de bir delıkanlının yaşdaşı bir kızı nuda bana mektublar yazdılar. Mus 1 kaçırmasına benzemeı Okuyucumun terek itiraz noktası, ımamlık gibi yük I bir noktada hakkı var; öğretmen de sek bir din görevinı yapanları «teş I imam gıbıdlr. O da bu gibi harekethir» etmemdir. Hattâ bunlarm ara ! lerinde mazur gorülemez. sında «imam erkek değil mi?» Onun I Niçin mi? Çunkü h«r ikiıi «e din, da nefsı yok mu' Bir öpmeden ne I ahlâk ve eğitim gibi bir kamu niz olur? Serbest yaşıyan oğretmenleri meti gormektedirler. Onların özel görmüyor musun?» diye beni azarlı hayatı, toplumun gözü önündedir. 1|yanlar bile oldu. Bu okuyucularım te en yüksek misal Peygambenmizin bllsinler ki, ben bu gibi ahvalde a ozel hayatıdır? Onun evlilık yaşayızarlanmaktan, eleştırılmekten çekm «ı bile Kur'ena geçmijrir. Gizli bir mem, korkmam. Bana «komünisttır» tarafı yoktur. Koskoca Resul, ümmeiftirasmı attılar dıye insanî fikirîeri tıne özel hayatından, en küçük alasoylemeğe devamdan vazgeçtim mi? cak verecek meselelerine kadar he tab vermistir. Ahrete göçtükten »onra parasma, malına, elbiselerine kadar neleri kaldığını bugun Siyer kitablarından okuyup öğreniyoruz. Ona vâris olan imamları ve diğer din adamlarını onun gıbi olmada gör mek, Mütluman olarak hakkımız değil midir? Kibar ve paralı cenazelere can atan: fakir, kimsesiz ve parasızlan kaytarmak için «aklanan imam larımızm var olduğunu, daha ?ecen gun bu hususta şıkâyete gehniş vatandaşlarm dılınden bır Kaza Kaymakamımızın önünde dinledım. İmam lık, simsarlık olamaz. Yapılmamalı dır, yaptırılmamalıdır. özel hayatları bakunından öğretmenlerimıze dokunan mektublardan birinde baa öğretmenlerin hususi ders verip para sağlamak için çocuk ları döndürdükleri açıklanıyor. Eğer boyle meslektaşlar varsa ne acı? Fakat eekidenberi bu gıbi yolsuzlukları önlemek için Bakanlık tedbirler al mıştır. «Özel hayattır, okutur ya! Denilebılır mi? Hattâ daha ilerisi ve başka haller İçin de eğitim ve öğretim gibi kamu hızmetı gören meslekdaşlar, mesleğı ve ozel ahlâk bakımından gerek toplumun, gerek mensub oldukları teşkılâtın daıml kontrolu altındadırlar. «Bu benim özel hayatımdır» deyip işin içinden çücamazlar. Kamu hizmetl gören devlet memurları ve pulıtıka adamları için de bu kural, istlsna tanımaz. Bır devlet memuru şeddâdl bir apartıman di ker, yahud her gece pahalı yerîerde eğlenırse âmir, ona bu sarfiyatı ne ile yaptığmı sorabilır. Mal beyanı için konmuş kanun hükumleri, bu sebeble yürürlüktedir. Çunkü dzel hayat, kamu hayatma, resmî hayata etkisini her yonden yapmaktadır. Hele siyaıet adamları cemiyet meyda nında yaşıyor gibidirler. MiUetin mukadderıne el koymus olanlar, el bet mıllete her zaman hesab verme zorundadırlar. Günün işliyen kanunları her ne olursa olsun onlar, tarıhin önündedirler. Divanı Ali odur. Onun yargılaması zaman aşımı tanımaz. Bunu bllenler bılmisür, bilmiyenler de oğrenmelıdırler. Geçen gün dostum Ali Cânib'i zl yarete gıtmıştim. Edebıyat ustüne, genç kalemler dıl hareketi ustüne konuşuyorduk. Soz, rahmetli Ömer Seyfeddm'e geldi. Cânıb, bana Birinci Dunya Harbi ionunda Ömer'in tuttuğu bir «gunlük» defteri gosterdi. Aldun, baştan aşağı okudum. Şimdiye kadar yayınlanmamış, bu günlükte Omerın, ozel hayatına, sanat ve edebıyat konularına aıd pek çok şeyler var. Bu arada Zıya Gokalp mexhumun 1918 nısanı başında kendısıne bır kutubhane acma tekhfı dolayısıle şunlar yazıh: ıBu hafta muhim bir teklife maruz kaldım. Ben paradan nefret etıneın; fakat onun ıçin de canımı değil, lıatta zevkımi bile feda etmem. Ziya Gokalp ia teferrüatta ne kadar aynlsam esasta muttefıgim. Idealimin aynını onda gormusum. Bana geçen gun dediJti: , . , Sen bir kutubhane aç. Biziıu eserlerinıizj bas. Kitabcı ol, para kazan, bizim jazacağunız kitabları heı tarafa gönder. Sermaye? Dedim. O, tabıi bulunur. Duşuııdüm: Kitabcı olmak. Yanl üccarlık. Benim ruhumda bu istidad yoktu. Şımdi tuccarlıga kalksam, ruhunı bozulacaktı. Eski arkadaşlarım yeni zenginlerin birçokları her rastgelişimde bana sermaye vernıeyi vadediyorlar, ticarete gırroemı islıyorlardı. Uç senedir bunlara karşı koydum. Umumî yağma içinde inadıtna cıfrulyed kaldım. Bunları Ziya'} a soyledim. O, kitabcılığın adî ticaret olmadjğını, gene blr ideal sayılabl (eceğini tekrarladı. Ayrıldık. Bu, benim Işime gelmiyordu; hem muharrir, hem kitabeı. Herhalde bedii blr şey değil.» 7 nisan 1918. Umumî yağma!.. 3 i rinci Dünya Harbi içinde yazümış bu acı satırların kırk yıl sonra boyle açıklanacağını, o devırdeki sorumlu vatandaşlarımız, yazan gibi, elbette hatırlarından bile geçırmemışlerdır. Fakat biraz once soyledığım Dıvânı Ali, yani Tarıh onune çıkmış, bu ozu sozü doğru tanık, iradesi, belki ar zusu dışında bu yüksek gorevi yerine getirıyor. Kamu hızmetıne girmış her devrin ınsanları bu ihtımali duşunmeli ve ona gore hareket etmeli, değiller midir? Hizmet şereflerindeki yukseklik kadar sorumlukları da ağır olanlar, özel hayatlarına çok dikkat etmelidirler. Avukat Dr. BUlent Köprülü t. Ü. Medenl Hukuk ve Toprak Hukuku Doçenti Avukat Burhan Güngör Istanbul Belediyesl Avukatlanndan Amerika Müdafaa Bakan Yardımcısı geldi Amerlkan Müdafaa Bakan Yardımcı larından Mr Milto dün uçakla sehrl. mlze gelmıştlr Bakan Yardmıccı Ankaraya gld«rek Mıl'î Müdafaa Bakanlığı ve Genelkurmay İle temaslarda bulunacaktır. İMAR KÂNÜNU ve Alâkalı Mevzuat Kanunun metni ve mrddelerın mukayeseli izahları Meclis Zabıtlan Esbabl Mucibe Lâyihaları Teklif ve Encümence Tftdil edilen Metınler Çoğu neşredılmemi* ve haydtıvetim kaybet miyen Içtihatiar Alâkah Kanunlar BASILMAKTADIR. Notlu tzahlı Narh içinde sarsılan otorite M Devlet Bakanı ve MılU Savunma Ba. kan Vekıll Şem'i Ergtn dün Kulell Askert Liaesini teftış etmlı, Uâve lnşaata aıd tesisleri gezmlstlr. Şem'l Ergin Kulcli Llsesinl teftiş etti Rcsmî ve yanresmî dairelerin matbaalan Ankaraya kaldırılacak öğrendiğimlz* Eöre. resnl ve yarı resml dairelerle hükum«tln de sermaye koydugu müessestlerln lehrlmlzd* bu. lunan bUtün matbaalan Ankaraya kaldırılacaktır. Bu dalre ve mueueselerln baskı ljleri. Ankarada kurulacak blr tesls tarafından yapılacaktır. İSMAİL AKGÜN MÜESSESELERİ BMumum Matbaacıhk HAK HAK ve Kitapçılık Işleri Merkez: Cagalogiu Servilimescit S. 24 İstanbul Tel. 22 09 68 İ Satış yerlerij KİTABCVİ Bcyaztt. Ünlverslt* Cad. Utaı». KİTABEVİ (Babı«ll) Ankara Cad 4 tstan KİTABEVİ Vanıkaaraylar SoK. İS Utanbui Son blr hafta zarfında limanımıza gt len Türk v« jrabancı bandıralı on ıllep Ue 6620 ton tutarında ithal malı ge. tirllmiştlr. Bu mallar arasında otomobil. kamyon. »aç, lastik bulunmaktadır. Bir hafta zarfmda 6620 ton ithal malı geldi Doç. Dr. T A L İ A B A L I A Y K A N BİOPSİ LÂBORATUARI Taksım, Cumhurıyet Cad. 211 Uğurlu Palas Tel: 48 51 14 Denizyoilan Ijletoıe Mudürlügü 19561957 yılları kış programını hazırlamif. tır. Bırçok gemılerın kadro harld çıka rümasına mukabıl elde saratll, ycnl gemiler bulunnıası haseblle, yınl prog. ramın tam olank Utbik edUaceglne muhakkak nazarile bakılmakUdır. Buna gare.s Karadenlz Izmlr «urtt MferMrt 16. Hopa sürat aeferleri 19, Hopa aralık postası 27. Cld« seferlen ise 24 eklmden ltlbaren yapılmaya bajlanacaktır. Bu postalardan Hopa aralık haftada İM. dlgerleri ise haftada blr defa yapılacak. r. Ege. Akdenlz hattı: ÇanakkaU poı tası 27. Ayvalık postası 25 eklmde baslıyacaktır. Bu postalar İle U eklmde başlıyacak olan Izmır lurat leferlerl haftada blr olmak üzere tesblt edlL mıştlr. Hayfaya uğramak »ureült Iskenderun Beferınl tamamlıyan posta 30 ekimdan ltibaren üç haftada bır, Beyrut ve Lar nakaya uğrıyan Iskenderun postası İM 6 kasımdan itlbaren gene üç haftada blr olmak Uzere yapılacaktır. Gazetecı arkadaalarımızdan Kenan Harun Ue Emel Erginln nlkfth törenlerl Ankara Gazeteciler Cemlyetl lokaltnde yapılmıştır. Patates ve soğan narhının kaldırılması pıyasada beklenen tesırı yapma mıs. Soğan fıatları dün bırdenblr» »0 kuruşa kadar yukselmlstır. Patates fiat ları da 100 kuruşu bulmuştur. Buna rağmen her semtte istenllen mlktarda soğan ve patates bulmak mumkun olmamıstır tstanbul Müftülügunden11/12 Rebiulevvel ve 16/17 Eklm ta rlhine musadif salı günü aksamı (çarsamba gecesi) Mubarek Mevlidi gerU olduğu ılân olunur. Denizyoilan İşletmesl kıç programıru hazırkdı Bir gazeteci evfendi <i?!i,£.'>'' • • Soğan fiatı 90 kuruşa yükseldl <Bu w\ daireli apartmanın değeri 200.000 liradan fazladır TÜRKİYF 28 Arahkta TEK BtR TALİHLÎ bu apartmana sahip olacaktır. Aynı çekilişte 6 adet ikişer daireli apartman, 4 adet ikişer apartman dairesi, 2 adet bahçeli ev ve ayrıca 1085 kişiye zengin para ikramiyeleri vardır. Bir an evvel hesap açtıruıız. Her 150 liraya 1 kur'a numarast Mevlidi Nebevl Aiansımız İHBARLI ve İHBARSIZ HESAP AÇTIRAN MÜŞTERİLERİNE SAMANPAZARI EKİM 14 REBİULEVVEL 9 ISTANBUL BANKASI fCUMHURİYET» ta Tefrikası: 4 9 BANKAMIZIN ZARİF BİR HATIRASINI takdime devam ediyor. I V E. • J O • S S | < 1 1 4.32 BANKASI PARANIZIN... İSTİKBALİNİZİN EMNİYETİ ] 6 10 12 00 15 06 17.31 19 03 ]12 37 628, 9.35ı 12 00 130 1100 fyazan tuzABETHGASKaı • Çevîrim: Polıs: «Yakalayıp karakola götüreyım mi, efendim?» diye sordu. Harry: «Hayır, hayır» dedi. «ttlkötıce ben vurdum. O bana tecavüz etmiş değil. Yalnız . > Burada, Jem't döndtt, dişlerinin arasından konusuyordu: «Bu hakareti hiç bir zaman n« affedeceğim, ne de unutacağım! Şunu da bilmi» ol ki...> Öfkesinden soluyordu. «Bu küstah hareketinden dolayı Mary de senden büsbütün soğuyacaktır!» Şımdi, üstünlüğünü yeniden hatırlamıı gıbi, gururla gülüyordu. Haksız yere d* olaa, polis y a l u sına yapışmıjken, düsmanrnın i ö zu üxerin« aerbest bırakılmaü Jem'in pek ağraıa gitmişti. Hele onun bu son sözlerine ve takındığı tavra büabütün sinirlendi. «Sen de ımutma!» diye haykırdı «Kıza en ufak bir kötulük edecek olursan yakanı bırakmıyarağım... Poluin aramua gıremiysceği bir yerde hesab soracağım eenden! Hakkımızda hükmü Allah verecek'» Polis şimdi onları yatıştırmaya ve ayırmaya çalışıyordu. Jem'in koluna girdi, y a « u doğru çekti. Harry, hiç bir şey söylemeden. yaln n »on bir defa kızgın kizgın bakarak, bastonunu aldı, caddeye doğru yürüdü. Polis, Jem'i kolundan tutmuş; onun gittiği tarafın aksine doğru götürüyordu Jem, sesisıi çıkarmadan, mahzun mahzun bir ikı adım attı. Sonra, kolunu polisin elinden ııyırdı, hulı hızlı gltmeğe bafladı. Polla onun arkajından: t Dikkat et, delikanlı» dlyt »eslendi, «Bu dünygda hiç bir kız başını belâya sokmaya değmez'» Jem çoktan uzaklaşmıştı. Bunlan duymadı bile XV Bir akşam üstu Mary evde lş g6 rüyordu. Will Wikan geldi. Mary VAHOETOVLTEKİN onu gorunce şaşlrdl Delıkanlının hâlınde bir acayıphk vardı; daha doğrusu, insan onu hep o kadar ne§eli gönneye allşmıştl ki, yüzün de deği$ık bir hal görünce yadır gıyordu. Yüzündeki o çoşkun wtvinç kalmamıj, bir durgunluk gel mişti. EUnde de kâğıda sarılı bir paket vardı. Geldi, sessizce bir k t nara ilişti. Mary: «Hoş geldin, Will.» dedi. «Nen var? Bir seye üzülmüs gibl sın.s Will, içini çekerek: «Sorma, Mary, «dedi.» Allahaısmarladık df meye geldim. Sevdıklerimize allahaumarladık demek de pek hosa gidecek bir şey değildir.» «A! Wül! gıdıyor musun? Pek birdenbıre oldu bu, değil mi?» Ütü yapıyordu, bıraktı geldi, ocağın yanıbasma diklldi. Will'i esklden beri pek severdi; hele şimdi ona karşı içinde derın bır kardeş «•vgisi uyanrms gıbıydi Pirdcnbir* Mary, hafifçe gülümsedl: gitmek uzere olduğunu öğrenlnce «Hayır! Her türlü dertten, ta çok üzülmüstü çünkü, sadan uzak biri varea o da Marga Will duymamlfl gibiydi. Mary bir ret'tır diyebilirim. Gözlerinin gördaha lordu: «Pek birdenbire oldu bu, de meyışi bir bakıma onun için bir nirrtet. «Gözlerim görmemeye basğil mi?» ladl, kor olacağımn dıye korktuğıı Will, dalgın dalgın: «Evet, pek gunlerde pek üzgundü ama. şimdi, jirdenbire oldu,» dedi. Sonra, ne korktuğu başma geldıkten sonra, soylediğini yeni farketmiş gibi, j rahat ve huzura kavuşmuş gibi. doğruldu. «Yo, pek de birdenbire Hayır, Margaret mesut bence.» değil ya. Onbeş gün kadar sonra Will, düşünceli bir halle: «Keşkalkacağımızı kaptan bana daha önce söylemişti ama, ayrılmak ba ke mesut olmasaydı diyeceğim ge na pek acı gehyor, sızlere çok alış liyor,» dedi. «Derdi, tasası olsaydı onu avutmaya çalışırdım, ondan tım çünkü.» Will «sizleri» derken asıl kimi birşeyler umabilırdim.» Mary: «Mesut olmaaı bunâ n t demek istiyordu, Mary anlamıstı. «Ne zaman gidiyonun?» diye den manlT» diye •ordu, sordu. «BUmem. Yalnız, Onu kendim « Bu gece. Bir daha gSruseme den o kadar yüksek görüyorum kil yeoeğiz.» Hele teai! Bu sesi isitince, bir de Mary onu biraı neşelendlnnek kalbimdeki arzuları hatarlayıncay istiyordu: onun karım olmasım istemek gök «Ne olurdu ben de erkek ol teki bir meleğin yere inmesini is saydım!» dedi. «Şimdi seninle be temek gibi yersiz blr şey göriinüraber ben de gelirdim, engin deniz yor bana.» lere açılırdık, hayatm hayhuyunMary, o kadar üzüntülüyken, ge dan uzaklaşırdım, dünyadan habe ne de birdenbire gülmekten kendi rim olmazdı. Burada, kapıdan içe ni alamadı. Terzilik tarai tutmus, rı kim girerse baalıyor dert yan Margaret'i bir melek kllığında gö maya. Asıl, »evdıklerden ayrılmak zünün önune getırerek, kanatladeğil, arkada kalmak acı.» rını ek elbisesınin neresine iliştiMary içini çekerek sustu, receğini duşünuyordu. Genç gemici merakla sordu: Will de biıaz güldu. Mary'nin bu «Herkesin bir derdi ml var tatlı guluşu hoşuna gıtmısti. Sonra: Jedin? Margaret Jennings'in de mi «Guluyorsun, Mary,» dedi. «Ömderdi var 7» ründe kimseyi sevmediğin nasıl bel li!» Mary kıpkırmızı kesildi, o baygın gümüşü gözleri dolu dolu. Sev memişmıydi! O anda çektıği acı sevgiden değil de nedendi' Aşk olsun Wıll'e! Onun kızardığLnın, yuzünün değiştığinin bile farkında olmamıştı. Yalnız, MarjT'nm konuş. madığını görmüş, kendisi anlatma ya başlamıştı: düşündüm... EHİsünüyorum: Bu seferden dönüşte açacağım. O gernide ve kaptanla dördüncü seferim; bu seferden sonra beni tayfabaşı yapacağma kaptan söı verdi. O zaman, Margaret'e bır «yeyler sağlayabilirim. Babsaı da, annem de onunla beraber otururlar, ben seferdeyken yalnıı kalmax. Sanki beni istermis, bana vanrmıı gibi konuşuyorum ben de! Beni U ter ml acaba, sen ne dersin, Mary?» Mary'nin bu hususta gayet katl bır fikri vardı ama, bunu söyleme ye kendisinde hak göremiyordu. «Bana ne soTuyorsun, Margaret'e sor, Will» dedi. «Bana senden hiç bahsetmedU Delikanlmın yüzü asılmifü, Mary hemen hatasıru düzeltti: «Yalnı», onun gibi blr kı* için bu hayrt alftmettl. Ne düşündüğümü söyl&meye hakkım yok; yalnız, ben senin yerinde olsam, konusmadan gıtmezdim.» trar) EN CAZİP PARA iKRAMiYESi APARTMAN DAiRESi EN GUZEL ARSA İKRAMİYESİ ve... EN KIYMETLİ Tafsllâtı pek yakında öğreneceksinlz YILSONU SÜRPRİZİ I TURK EKSPRES BANK Jşde emniyet ve sOr'at ,*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle