02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
bd «CUMHURIYET» kı Tefrikaa: 3 5 KüçukAlemi Çerlren: Burhafc FZLEK (fmnülo Reslml«r: All TJLVt $ehîr Bir trafik kazasında 9 kişi yaralandı Dün satah Silivride bir trafik kazası olmuş, frenleri patlıyan blr otobüs 3 vasıtaya çarptıktan sonra durmuş, birl ağır olmak üzere 9 kisl yaralanmıştır. tsUnbuldan Lüleburgaz» gitrr.ekte olan (LüUburgaı . 71) plakalı otobüs saat 1130 iularında Sllivriye 1 k;lo. m*tr« meufed* yokuştan taıerken birdenbire ayak frer.i paüamış ve şaft kolu kırılmıstır. Büyük bir süratle yo. kruştan Inen otobüs, SilivTİye gelmis ve yolun kenannda duran (Çorlu. 323), (Buraa . 1S269) plâkalı kamyonlirla (tsUnbul 53483) plâkalı taksiye bin. dirdlkten &onra durmuşrıır. Kaza so. nunda S v u ı U hurdahaf olmuf, otobüs de hisarı ugramiftır. Bu »snada oto. tüste bulunan yolculardan Arif Özbek isrninde 62 yaşında biri ağır, 8 kisi de tmıhtelıf yerlerinden hafif yaralanmışlardır. Yaralılardan Arif Gureba has. taneslne kaidırılmış, di|erİ8ri Silivride tedavi altına ahnmıstır. \ I 1 CUMHURfYCT U Ekfan 1951 G Ü Ü N M E V Z u L A R I i Âl ABAHA... Boyalı gıdalar yüıiinden kanser ıdalara boyalar konulduğu Türklyede de sık *ık görülmektedir: Dondurmalar, gazozlar, şerbetler, likb'rler, tavuk çorbaları, alaturka ve alafranga şekerler konser. veler, yağlar, peynirlcr üh. çok def« asırı derecede boyab... Gıda sanayii ilerledifcçe, yiyecek ve içecekler» boya katımnun artaeağı da muhskkaktır. Zira canlı renkler RÖI ali. yor, sürümü »rttırıyor. Chicaço şehrindeki bir büyük kasab, gencliğinde liyatro dekorcusu imiş. 194B yılında ansızın akhna dâhiyane bir fikir geldiğinden vitrinindeki mailara projektörle kmnızı ışık aksettinniş: Etler, hakikattekinden daha elverişli renkte görünüp satış yülde 250 yi bulmuş. Göz boyacdığı ticarette bu kadar ehemmiyetli! Gıd a maddelerinl de cazlb göstermek üzere boyamak, son devirde «anayiln ve ticarelin belli başh meş» (aleleri arasına girmiş. Meselâ mar. garinleri. tereyağlarını yumurta sarısı rengine boyrnıak. çok taammüra ermistlr. İlmî ismi paradhnethylaminoazobene olan bu sarı boya üzerinde alman doktoru Druckery tecrübelerc girişmi;, lâboratuarındaki farelerin gıdalanna azar miktar kariftırmak suretile, bu hayvanların karaeİKcrlerinin, normal tartılan olan 1012 gramdan 5060 gr?ma kadar ağırlaşıp sişktnük arzetriklerini görmüı, bundan kanser doğduunu ilân etmiş. Tafsilâtmı Batı mecmualannda uran usadıya okuyorut. Hele ileri memleketlerde ekmck* ten sucuğa. jambondan sebzeye ka« dar neleri boyamıyorlar. Fakat boyalardan çogunun falsosu sonra dan çıfanıs. Şimdi Fransa, türlü boyalann türlü hastalıklara sebeb oldufunu diişünerek, mcvzuat yoluyla halkı bu belâdan mirgemeğe karar vermiş. Boyalarm men'inl bir çok âlim. ler, doktorlar, çefidli kongrelerde bahis konuşiı yapmışlar. Münakaçalarda fiktrler grup grup ayrılmıa, Müfrltler arasında Brükselli profesör Reding bütün gıdalardan bütün boyalann yasak edllmesini istemls. «Çünkü diyor. dün zararsız say dığımıı bir boyanın lararı bıtgüa anlaşılmıştır. Öyleyse burün larars u samlanın da zaran da yarm anlaşılabillr. Topuna birden mani olmalı.s Kötü bir şaka Mttzeler haîfası münasebetile dün ve bugünkü müzelerîmiz Türk müzeciliğinin eski bir tarihi vardır. İstaBbulun fethinde Saint îrene kilisesi bir ceb«hane baline konulmuş, kull«ndığımız silâhlarla harblerde ganimet olarak ele geçirilen silâhlar da burada muhaiaza eüılmeye başlamru|tı. Asırlarca muhtelif devirlerin harb âlctlerile lengin bir hal alan c«bahaneye 1726 yılında Darülesliha ismi verilmiş, Yeniçeri ocağının kaldırılması urasında burası yağmaya uğrayıp tarihi silâhlardan bir çoğu almm:ş veya imha edilmjşti. Fatih devrinde başlayan ve Askerl Müzemizin esasuıı teşkil eden bu silâh toplama ve muhaiaza etme fikrine muvazi olarak gene Fatih devrinden itibaren ölen Osmanlı hu.ümderlarının elbiseleri, silâhları, mühürleri ve diğer bazı eıyaları Topkapı Sarayı hazinesine elınmıs, diğer taıaftan da yabancı hükümdarların hediye olarak gönderdikleri kıymetli eserlerle, harblerde ele geçirilen murassa e§ya Osmanlı hazinesine mal olunmuştu. Bu suretle tarihi ve kıymetli cşyadan müteşekkil bir müze mahiyetini elan ve kendisine mahsus bir nizaım olan Osmanh saray hazinesi, Yavuz Sultan Selim taratından ayrı bir binaya yerleştirilmi^ti. Osmanlı nüküm darları dolablarda, bohçalarda saklanan bu ecdad yadigârlarmı zaman zaman ziyaret ederler ve bu ejyanın bakımına, muhafazasına itina göstarirlerdi. Eski ve hâtıralı esyayı muhafaza etmek ve onları gelecek nesillere Intikal ettirmek fikri Fatihten evvel de mevcud bulunuyor, ilk Osmanlı hükümdarlarımn bayrakları, silâhları, kaftanltrı türbelerinde muhafaza ediliyordu. Bursada I. Osmanuı, Sultan Orhanm türbelerile diğer bazı türbelerde bu hükümdarların kendilerine aid efya da teşhire konulmuş bulunuyordu. Bu usul Istanbulun fethinden sonra da devam etmiş, şehade türbelerile, Sultan Ahmed türbesine burada yatenların •orgucları, kaftanları, kemerleri ve diğer bazı esyaları konulmuftu. YAZAN: Haîuk Y. Şehsuvaroğlu Ahmed Fethi Pafadan ionra müz# fikri «lâka görmemiş, anc*k Âli Paşanın Mdaretüıd» ve 1869 yılında Galatasaray Sultanisi mubassularmdan Mr. Ooold innindeki zat (Müzei Hümayun) ismi verilen Mecmai Âsârı Atika Müzesine müdür tayin edilmiş v« bu zat da mevcud eşyanın yalnız muhafatasile meşgul olmuştu. Bu müzedeki eserlerin ilk ve muhtasar kataloğu da bu sırada ve 1868 de tstanbula gelen Mösyö Dumont tarafından hazırlanıp basılmıstı. Yeni kurulan, fakat bir faaliyet g3steremiyen müzenin başma ve Mr. Goold'un yerine İstanbuldaki Avusturya sefirinin tavsiyesile Lloid Kum panyaıının l«tanbul acentasinin oğlu Mösyö Terençio getirilmişti. Münihfe nakif talüil eden, âsârı atika ilmile alfikası bulunmıyan yeni müdür de müzede bir faaliyet gösterememiş, bilhassa müteaddid keseleıde muhafaza edilen eski sikkelerin tasnif ve teşhirleri gene yapılamamıştı. Mösyö Dethier Türkiyede bir müze mektebi kuımak te$ebbü«ünde bulunmuı, Truva hafriyatından çıkan eserlerin Şilman tarahndan Atinaya kaçırılmasında gösterdiği hassasiyete mukabil, Bergama hafriyatı eserlerinin Ahnanyaya göndrrilrosrinf V te olmuştur (2). 18S1 de Dethier'in ölümü üzerine müze müdürlügüne Kthem Pafanın oğlu Hamdi Bey getirilmiş ve bu tayin Türk müzeciliği tarihinde yeni ve mesud bir devrin acılmasını Umin etmijtir. Hamdi Bey Türk mü. zeciliği davasmın bir mücahidj olmus, (nezarete, sadarete, padsşaha müteaddid lâyihelar yazarak aıârı •tika ilminin pek fsydalı bir İHm haüne geldiğini. âsârı atikanm kıymeti ve ehemmiyetini, müzelerin âdî depolar olmaktan kurtarılması lüzumunu) anlarmaya çalujmujtı (S). O sıralarda Dahiltye Nazurı olan babası Ethem Paşanın nüfuzundan da istifade ederek müzeciliğe lâzım gelen ehemmiyeti verdirmeye cali|mış v» ilk if olarak, yabancı mütehassıslv» Türk A»ârı Atika Müzesindeki eserlerin tasnifini yaptırtmış ve bir de muhtasar kstaloğ hazırlatmıştı. Diğer taraftan kıymetli ecerlerin. Türkiyeden çıkarılmasmı menedecek maddelerle 1884 te yeni bir Âsârı Atika Nizamnamesi nefrettirmişti. «Şayam hfinnet bir adam don la da olsa sayanı hürmettir. Bravo! Verin elinizi sıkayım. Papazlan tepelemek oldu mu ben inürteci liberallerle biie dost olurunv Peppone'nin hempaları: Doğrudur, dediler. Peppone ilâve etti: Benira misafirimsiniz. Don Camillo gene müdahale etti: Ne münasebet? Mösyö benim misafirimdir. Ben kendisinin surauna domates fırlatan takundan değilim. Peppone tehdidkâr bir tavırla papazm önünde dikildl ve kelimeleri tane tane söyliyerek: Bu mösyö.. benim.. misafirimdir. dedim. Anladın mı? Don Camillo da aynı şekilde: sesler işitmekte de gecikmedi ve az sonra bir takım çocuklarla, delikanlıların o tarafa doğru geldiklerini gördü; başlarında Smilzo'yu görünce işl çaktı. Hemen ağacdan bir sopa kopanp çapkınları bir güzel ıslatmak akhna geldi ama düşündü ki: ötekilerin de istediği papazın ıslak Kaza etrafında Silivri MUddeiurauml. donla ortaya çıkması ve o gülünc kılığile alay etmeleri idi. Bunun üıerl llğl tahkikat yapmaktadır. Ayrıca fehirde lkl trafik kazası olne Don Camillo tekrar suya daldı ve iuyun altından yüzerek ilerideki nüçük adaya çıkıp kamışların arasında Şem'i Ergin Valiyi ziyaret etti kayboldu. Gerçi papaz adanın aksi memleketlerlnden biridlr.» Devlet Bakanı ve Milll Savunma Batarafında karaya çıktığı için berikiler kendisini görememişlerse de oraya kan Vekill Şem't Ergin, dün Vall vt riyaret gittiğinl sezdiklerinden gülüp eğ Belediy* Rejslni makammda etmla, ısker! te»uı!«rln tehlr dışına lenmeğe ve papazı beklemeğe başladı nakll konusunda alakalılardan lıahat lar. Don Camillo düpedüz muhasara «Imıştır. Ben de ayıu geyi. söyladim.. is altında idl. Kuvvetli bir adam güIrak ve LUbnan askeri terseniz kozumuzu yumrukla payla lünc vaziyete düşünce kendini ne heyetkri gitti falım da o batası «Dinamo» takımı kadar zayıf hissediyor? Ulubatlı Hasan tatbikatında hazır bu. nın hakkettiği dersi sana vereyim. Don Camillo da kamışların altına lunan Irak ve LUbnan atkeri heyetlcri Peppone yumruklarım sıkü. uzandı ve beklemeğe başladı. Bu oek düh uçakla memleketlertne dönmüslerBrusco, belediye reisine: leme esnasındadır ki; Peppone, Brus dir. Paklstan asker! heyeti Esttlschir» Bırak yahu! Şimdi sokak ortasın co, Blgio ve diğer hempalannın gel hareket etmlştir. da pap..zla döğüşecek değilsin ya! diklerini gördü. Smilzo belediye re Kasım GUlek bugün Ankaradan diyerek kolundan çekip götürdü. geliyor isine harıl harıl ellerile işaretler yaBu münakasa sonunda iki takımın parak bir «eyler anlatıyor, ötekiler C. H. P. Genel Sekreterl Kaıım OO. biîarai bir sahada tekrar bir maç de kahkahalarla gülüyorlardı. Arka lek bugün uçakla Ankaradan jthrimUe yapmalan kararlaştı. Politika ile dan başkalarımn gelmekte olduğunu gelecektlr. Kasım Güleğin şehrimlzde partilerarahiç bir münasebeti olmıyan Gigiotti poren Don Camillo kııılların kendisisı lsbirliginin son lekli lle 11*111 blr ba. nin kasaba kenarındaki dükkânında le yeni eskl bütün hesabları görme ıın toplantısı yapacajı tahmin edilmek. akşam yemeğinl üçü birlikta yediler. ğe hazırlandıklannı anladı. Doğrusu tedlr. GUlek, 2728 eklm tarihlerlnd* Böylece bir demokrasi kavgası bera herifler de tam pundunu bulmuşîar Taksim Belediye Gazinosunda yapılması berlikle sona ermiş oldu. dı. Çünkü bir insan gülünc vaziyete kararlaştırıian İl kongresinde hazır bu. düştü mü, isterse bin kilo kuvvetin lunacaktır. de yumruk atsın, isterse Allah;n Galalasarayla Tünel arasudnki Derenin kenannda temsilcisi olsun kimseyi ürkütemez. tramvay raylan söküKiyor Karabuğday ile kenevir tarlaları Tramvay ve Elektrik İdaresi dUnden Aman ya Isa! Huzurunuza böyle ltlbaren Tünelden Galatasaraya kadar arasında boğulup kalmış olan bu donla çıkmamm ne kadar ayıb oldumemlekette öğle ile saat üç arasında ğunu itiraf ederim. Lâkin,, vaziyet olan tramvay haüarım tökmcğe bagla. mıştır. ki sıcaklık. erimiş b!r cam tabakası çok vahim. Eğer böyie bir Ficak günEvvelee TUnele kadar ge'.en ve ora. gibi elle tutulur, gözle görülür bir de serinlemek için suya girmeyi ağır dan hareket eden tramvay arabeları mahiyet alır. Insanın burnunun iki bir günah saymazsanız bana imdad günde 10 000 yolcu naklederken bu parmak ötesinde gözünün önünde ediniz! Çünkü ben, yalnız başıms hatta otobüiierin tahslsi lle tasıma mik. oynar durur. Eğer tesadüfen bir »öp mümkün değil bu badireden kurtula tarı 40.000 1 bulmuştur. Çekoslovakyaya sipari; edilpn ve 20 taneıi gelmil bu. rü>ien geçerseniz kurumuş su yatağı mam. lunan otobüslere Ulveten Almanyaya r.ın kuraktan çatlamış olduğunu, Kızıllar şişe şişe şarab, destelerle ısmarlanan 200 otobüsün döviıi verilip şurtıda burada balık ölülerini görür(ehrimiEe gelmesini müteakıb Beyoğlu iskambil kâğıdı, akordeon gibi şeyler ciheîindeki diğer raylar da ortadan sünüz. getirmişler, eğlenmeğe başlamışlardı. Ve eğer yoldan geçerken yamacda Bu halile derenin kenarı monden bir kaldırılacaktır. Çanakkale âbidesi 1958 de ki mezarlığa bir göz atarsanız, yakıcı plâjı andırıyordu. Oradan koîay kogüneşin altında 81ü kemiklerinin lay ayrılmıyacakları hallerin.len rnbitecek kakırdağıru duyar gibi olursunuz. Çanakkale âbidesi Basksnı Emin N{. lajıbyordu. had Sözerinin bize verdiği malumata Büyük ana yoldan geçen tek tük Kalabalık, dere kenarınm yarım ki nazaran, yeni müteahhide ihale edilkum arabalannın arabacılan, ya lometre kadar kısmını, çahhklarla m!s olan âbidenin lnşaatı devam et. sırtlannı kumda kızartırlar, yahud da kaph geçidin ilerisine kadar akmtı mektedir. Âbide mukaveleye göre en çsnak gibi tuttuklan yarırn karpuyukarı istikametinden iş?al etmiş bu geç 1 mayıs 1958 tarihine kadar bltmlş zun içinden çakı İle bir kaç lokma olacaktır. Bu milll ve kudsl âbidenin lunuyordu. Bu sığlık geçidin böyle inşası halkımızın teberru ve yardım. Çikarmağa çahşırlar. çalılıkla kaph oluşunun sebebi 1345 larma dayanmaktadır. Bu tebernı ne Büyük bendin ötesinde derenin te Almanlar çekilirken oralara dök kadar fazla olursa ibide de o kadar tenha. durgun ve ölü sulan adeta bir tükleri mayınların bir türlü toplanakısa bir zamanda ikmal idilmlf bulu. su mezarlığı gibi serilir gider. mamıs ve bu tehlkeli mıntakanın d! nacaktır, Bir ağustos günü öğleden az sonra kenli tellerle ayrılmış olması idi. O Tedavüldeki paramız saat birle iki arası, Don Camillo şap zamnndanberi kimse oralara ayak Merkez Banka6indan bildirlldiğlne gö. kasının altına bir beyaz mendil koy basmamıştı. Bu noktada kızıllardan re tedavüldeki para mikUn 2.383.3MJ44 muş. büyük bende doğru gidiyordu kimse yokru. Çünkü böyle tehlikeli liradır. Günün o sıcak saatinde tekbaşına bir yerden geçmek akıllı kârı olmadıVilâyetlere tahsis edilen maddeier gidişini bayra yormak mümkün de ğından papazın buradan kaçmasma Tanzim Tahsis Bürosundan muhtelif ğiHi. ihtimal verilemezdi. Böylece akınti viliyetlere 114 ton inşaat çivisi, 1314 ton Papaz bu sırada kendi kendine: yukarısmda mayın tarlası, akmtı a irşaat demiri, 29.5 ton kahve, 91.000 Eğer yirmi kilometre çevresin şağısında kızılların ablukası altmda metre kanaviçe, 13 kamyon, 1350 lâs. de bu saatte bir tek uyanık adam var kalmış olan Don Camillo ıslak top tik. 10 ton kauçuk. 2 ton sutkostik sa kellemi keserim, diye söyleniyor rağa uzanmış düşünüyor ve şöyle (Odalar Birliğine), 1684 kilo kalay, 1500 kilo teneke, 3500 kilo kundura çivîsi du. mütâlea yürütüyordu: tahsis edümiştir. Tevziat önümüzdeki Bende geldi, duvain astı ve sık bir I ginlerde yapılacaktır. O halde? Şayanı hürmet bir akasyalığın göigesine oturdu. Su. adam. donla da olsa şayanı hürmet Dün 10779 ton ithal malı geldi yapraklar arasından parıldıyordu. tir. Elverir ki hürmete şayan bir iş Dün limamrmza gelen 3 Türk ve 15 Soyundu. Esvablarını itina ile derîedi yapsın.. o zaman giyili olup olma yabancı bandıralı gemi lle 10.779 ton top'.adı, bir paket yapn ve paketi ithal mah gelmislir. Bunlar arasında mnnm ehemmiyeti kalmaz. dikkatle dallarm arasına gizledi. BaNihayet sular karardı. Papazın ha otobüs, demir. saç. tayyare rnatemai cağııdaki külotla suya atladı. Civarve muhtelif cins malzeme bulunmak da kedi bile olmadığmdan kimsenin sımlan çıralar ve fenerlerle sahili tadır. kendisini görmesi tehlikesi yoktu. aydınlattılar. Görenler adeta bir su 175 ton kahve önümüzdeki haita Zaten günün ölü saati olduğu gibi are zannedecekti. Nihayet eski eserlere derin vukufu olan ve meskukât fenninde bir otorite bulunan Sami Paşazadg Suphi Paşanın Maarif Nazırlığı zamanmda ve 1874 yılında Âsârı Atika Müzesi Saint trene'den Çinili köşke nakledilmişti. Suphf Paşadan sonra Maarif Nazırı olan Saffet Paşa zamanmda ise Çinili köfkün tamiri bir Rumanyalı mimara verilmiş ve maalesef bu mlmar, bu saheser binayı bir takım Sayda kazıları tstanbul Arfrı Atitâdillerle tahrib eylemişti. ka Müzesine zengin eserler kazandırMüzenin Çinili köşke naklediidiği tnış ve bu eserleri yerleştirmek üzeyıl bizde ilk defa olarak (Âsârı Ati re Hamdi Bey 1891 de bugünkü müka Nizamnamesi) de nesrolunmuş ve zenin ilk kısmını yaptırmuj, bu in1872 de müze müdürlüŞüne tayin saat 1902 ve 1908 ilâvelerile tamamedilen T. a. Dethier Çinili köşk mü lanmi(tır. zesinin kurulmasında faaliyet gösArkeoloji sahasında gösterdiği beytermifti. Fakat bu ilk âsârı atika nelmilel faaliyetten ve Türk Arkeomüzemiz ilmî bir ta?nif esasından loji Müzelerinin kuruculuju söhremahrum bulunuyor, devirler ve eser tinden başka Hamdi Bey, devrinin ler Çinili k6şk «alonlarına karışık bir kudretll bir ressamı da olmuj, beyOsmanlı sanat ve tarihinin bu su şekilde yerleştiriliyordu (1). nelmilel «ergilerde teşhir edilen eretle muhafaza edilen eserlerine mukabil İmparatorluğun muhtelif yer)«rinde ele geçirilen Roma, Bizans devirlerine aid parçaları Istanbulda Aya trini kilisesine konulmaja başlamış ve 19. asırda bu eserler de bir müze tejklline kâfl bir halt gelmijti. Bu asır içinde Türkiyede Avrupal manada bir müze kurma fikrini hakikat haline getiren Ahmed Fethi Pasa olmuf, Tophane Müfiri cebehane olarak kullanüan Saint Îrene kilisesindeki eserleri 1847 yılında Mecmai Eellhai Atika r ı Mecmai âsârı atika kısımlarma ayırtmış ve memleketin muhUlif yerlerindeki eski EKlM PAZARTESI AKŞAMINA KADAR eserlerin buraya toplanmasına devam o'unmuştu. O yıl binanın karşthkh *,.• 612 revakları üzerine de bu iki itim kazdır Jmi| ve bkıtya bi» fnflie hÛTİyeti AY İHBARLI verilmek istenilmigti. •erleri de umuml alâkayı çekmiş, bir çoklaruıdan altın medalyâlar ve birincilikler almıç V* baa tabloları müzelere, hükümdar saraylarına girmiştir. Sanayii Nefise Mektebinin de kurucusu olan Hamdi Beye, arkeoloji sahasındaki faaliyetlerinden dolayı, Avrupa ve Amerikada müteaddid ilim enstitüsü ve üniversiteler kendisine fahrl azalık, fahrf doktorluk unvanlarını da tevcih •tmiılertli. Hamdi Beyin bilgi ve gayretlerile kurulup inkişaf eden Âsârı Atika Müzecin* mukabil, temeli Ahmed Fethi Pa«a tarafından atalan Askerî Müze tle aluıamamıs, Fakat Bozcaedalı Hasan Hüsnü Paşanın Bahriye Nazırlığı sırasrnda ve 1897 de Kasımpaşada ilk deniz müzemiz açılmıstı. Daniı tubaylarunızdan Büleyman Nutku Bey, Tersane ambarlarmda deniz birliklerinin kütübhanelerinde ve depolarında mevcud tarihi eterlerin toplanması va bunlarla bir müze kurulması hakkmda Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşaya bır rapor takdim etmiş, Bahriye Nazırı bu rapora büyük bir alâka göstermi|, daınadı Deniz Mirlivası Hikmet Pa»ayla, Süleyman Nutku Beyi müzenin tesisine memur eylemişti. 1897 d* Kasımpaşada açılan Deniz Müzemiz, kurucular ayrıldıktan tonra bu ifl* alâkası bulunmıyanların elinde inkiaaf edememit, tkinci Meşrutiyette Bahriye Naıırı Cemal Pasa Deniz Müzesini yeniden ele ahnıs ve ressam Sami Beyi müdürlüğe getirmisti. Birinci Dünya Harbi Mağlubiyetinden sonra müze aynı âkıbete uğramış ve 1948 de flçünctt defa olarak tesis olunmuftur. Askeri müzecilik tarihimizde Fethi Pafanın Mecmai Esühai Atika, sonra Yıldız sarayında bir (Eslihal Atika Müzesi) kurulmustu. Mahmud Sevket Pasanm yazdığı askerl kıyafet tarihi Ue alâkadar olan II. Abdülhamid, Pajadan bir eski silâhlar müzesi teskilini Istemi; ve bu maksadla Yıldız Sarayında Mahmud Şevket Paşanın riyasetinde bir komisyon kurulmuştu. Bu müzenin tesisind* çahşanlardan ressam Hüsnü Bey hatıralarını şöyle nakletmektedir: Ş u b e ve BUTUN 3 2 A En as 250 Urahk A^anslarımızda ÜLKÜ ÇAKMAKÇI Ue FAHREDDİN GÖZÜM Evlendiler. İstanbul 12/10/1956 Arftran veya Mevcud Hesaplarını İHBARLI OLARAK ARTIRAN MÜŞTERtLERÎMİZ MEVLlD Muhtcrem büyüğümüz ve aile reîsimîı BEKİR KARA'nın CUMHURİYET BAYRAMI Keşidesine (... Kavakta iken aldığun 26 ağustos 13181902 tarihli emirde Mahmud Şevket Pasanm riya«etinde Mabayinde kurulan Eslihai Atika Müzesi Komisyonuna aza tayin edildiğim bildiriliyordu. Kıyafetı Askeri ve kitabını Padişah beğenmiş ve Paşadan bir eski silâhlar müzesi teşkili hakkmLiberal düşiinceliler, «ancak zada mütalean aorulmuş, Paşa da kü rarlı olduğu tesbit edilenlerin yaçük silâhların asılları ve ağırların sak edilmeslnea taraftardır. modelleri konulmak suretile hazırlaProfesör Truhaut'nun lirierliği aldıjı projeyi takdim etmi| v» proje tındaki üçüncii ve mutedil cereyan muvafık görülmüştü. ise «zararsız olduklan tesbit edilen Paşanın reisliğinde ressam Zonaro, boyalann bir ilstesi yapılıp ilân edilZekâi Paşa, Ali Rıxa Bay (Üskudarlı meli.» fikrindedir. ".'..•' re*sam>.' fcpçîı Sami, Ahmed Zİya Fransa bu üçüncü yolu tutarak, ve Tecrübe Dairesinden Necmi Beylerte benite de katıldığnn blr heye^ie imdiye kadar kullanıhnasına resYıldız, çini fabrikası civarındaki men müsaade edilen 25 türlü boköşkte bir nümune silâh müzesi ku yanın ancak 13 üne tnusaade edirulmasına irade çıkmıştı. Heyet, Top yor. Çünkü evvelee lararsız sanıkapı Sarayını ve hazinesini, Eslihai nlardan bazılannın hastalık doKadime ambarım, Tophane, Maçka, ğurduğu meydana çıkmiitır. Fransu tersane silâh ambarlarını dolaşmış, Vüksek Sağlık Şuraaı ile Tıb Aka. bulduğu tarihî kıymetli silâhlar köşdemisi bugünkü malumata nazaran ke naklolunmustu. Viyana, Berlin silâh müzelerinin kataloğlarına göre tam garantili boyalara ruhsat veresilâhlar tasnif edilmiş, ayrı ayrı oda cek. Bu tehlikeslz İlân edilenler h», larda arma gibi muntazam sekiller ancak 6 kimyevi boya ile 7 nebatl verilerek müze meydana getiril boya... Demek eski müsaadeli Z9 ia mişti (4). 12 si lararlı imiş. Sarayda husuai bir tekilde hazırlanan bu eski silâhlar müzesinden sonra halkın liyaretine açılan ilk Askeri Müzemiz tkinci Mesrutiyet yıllarında kurulmuştu. 1909 da gene Mahmud Şevket Pasanm delâletile Ferik Muhtar Paşa Askeri Müze Müdürlügüne tayin edilmiş ve Saint Îrene kilisesinde ilk Asker! Müzemiz açılmıstı. Muhtar Pasa tertib ve tanzim ettiği bu müzenin türkçe ve fransızca kataloglarmı da yapmıjtı. Mesrutiyet yılları içinde ve 1914 te Evkaf tdaresinin elinde bulunan ekserisi türbelerde mevcud Türk sanat eserlerinden müteşekkil bir (Evkafı İslâmiye Müzesi) kurulmuş, bu müze 1927 yılında (Türk ve tslâm Eserleri Müzesi) ismile Maarif Vekâletine Pek müthis bir keşif daha: Kanser doğuran boyalardan blr thtiyann vücudüne yeni ithal ettiği miktann te'siri, tâ çocukluçundanberi yuttnğu boyalann tesirine llâve dilmekteymis. Zira vücuddeki hücreler hayat boyn yenilense bile ta çoruklukta alınmış kanser yapıcı boyalann tesiri asla kaybohnazmış. Gerçi bu son iddia biraz da Lâzın hikâyesini hatırlatıyor. Oltaya yakalanan balığın adı lüferdir! demişler, Şaşmış Lâz: Kim indi denizin dibine? KJm koytlu bunun adınıl demiş. Onun gibi: Hangi ilim girdi ta çocukluktanberi o ihtiyarın viicudünün içine de kim ölçlü boyanın tesirini? Öyle ama, iddiada mübalâğa dahi olsa. ilrm v e fenni ile marııf memIeketler hoyalı gıdalar aleyhine tedbirler aldığına göre, biz gıdalanmtnn gelisi giizel boyanmasım mahznrsuz göremeyiz. Boyalı gıdalara ferden çekimser, kaçımsar davranmalıyız. vefatının ikinci dönUm yılı münase. betile hattaı ve mevlidl serif duası meşhuı hafızlarm huzurları ile 14 ekim pa. zar günü öğle namazını müteakıb Teş. vikiye camiinde icra olunacağından yakın ve dostlarımızla din kardeşleriml. zin teşriflermi rlca ederiz. Beklr Kara allesl KALAMISTA Aparüman Dairesi Aynca Katilaeaklardır. MEVLlD Vefatiie bizleri «orısuz acılara garkeden sevgüi annemlı Dolgun Para Ikramiyeleri MÜSLİME TONGUÇ'un üfulünün 40 ıncı gününe tesadüf eden 14.S1956 pazar günu ogi.e namazını müteakıb Aksaray Valı. de Camiinde Hafız AU Gülses. Hafız Zeki Altın. Hafız Aziz Bahriyeli, Hafız Kerim Ozbakır ve Hafız Hamld tarafından Kur'anı Kerim ve Mevlid, Tatihli Kardeşler tarafmdan ilâhl okunacak ve Duahan Seyyid Hacı Hafız Nusret Yeşilçay tarafından duaları eda edilecektir. Akraba, dost re araı eden din kardeşierimizin tesrifleri rlca olu. nur. Çocuklan Hesabınızdaki her 250 liraya bir kur'a numarası Mesele bir hırsızlık vakası olamazdı. Recgi atmış, eski bir papaz cübbesine kim tenezzül eder? Muhakkak işin içinde bir tertib, bir domuzlnk vardı. Zaten bendin ötesinden bazı niine raistlıyan 14 ekim 1956 pazar günü Ö£İe namaz;nı müteakıb Şişli Camli Şerifinde Mevlid okutulacaktır. Akraba, dost ve arzu edfnlerin tesrifleri rica olunur. Aüe«i 1 E. J12.3S t Cklndı (Arkası var) suya girmek için de hücra bir yer stç mişti. Bu rahatlığa rağmen pek mübalâğa etmemek için yarım saatlik bir banyodan sonra sudan çıktı. MEVLlD Akasyalann altmdan smşarak, soEski Valüeraen A. Müfid Sonerin re. yunduğu noktaya geldi. Geldi ama f'kası ve «anat çevre'.erinlıı kıjrmetl; esvablan koydunsa bul! Paket yok o] siması muştu. Don Camillo bunu görünce ZEHRA MÜFİD SANER'in az kalsın yüreğine inecektl. sziz ruhu için, ölümünün 40 ıncı gü. piyasaya çıkanhyor Ofis tarafından ithal edilen ve güm. rüklerde bekliyen 175 ton kahvenin mu. amelesi pazartesi günü bitecektlr. Kah. veler anümüzdeki hafta içinde tevzi edilecektir. İSTANBUL BANKASI MM• EKİM 13 REBİÜLE^r\rEL 8 b K Klöb s S V O •t 6 6.09 12.00 6.271 15.07 17.33 19.04< 4.31 ' 9.34112.00 130 10.57 | c(/l MHUKtYET» in TeFrikasi: 9/azan UIZABP'H GAsm Belki doğru, belki yanlış. Onu bilmem. Yalnız. ben Mary'nin de, babasır.m da eski bir ahpabıyım. Ouun için, kızla evlenmek niyetinde olup olmadığmızl biîmek istiyorum. «Mary için sir hafif meçreb bir kız diyorsunuz ama, ben o fikirde değilim Çok eskiden tanıdığım için, gayet emin olarak söyleyebilirim: Varacağı adam kim olursa olsun, onu küçük düsürmiyecek, asil ve kibar bir ev hanunı olacaktır. «Mary benl bir ağabey bilir. Bur.dan sonra da. gene bir ağabey gibi, onun yanındarı aynlmiyacağım Niyetiniz temiz ve ciddî ise, bu söyledikierimden dolayı bana kızmazsınız, yok eğer... hayır! Mary'nin kllına dokunacak bir adama ne yapacağımı söyliyeyim daha iyi Dünyaya g«ldiğiT!e pişttan ederim onu! İşte bu kadar! «Şündi, iizden istediğ'm şu. be Bunlan söylerken dişlerisıi gıcırdemek? Öyle ise, söyleyeyım: Ben lar feragat ve fedakârlıktan, iyi Mary'yi öylesine sevdim ki, ne bir datıyordu. İçinden taşan örkeyi s kalblilikten pek anlamazlar. baba kızını böyle sevebüir, ne de çığa vurmamak için artık kendini Onun için, Harry de J e m i e Mabir ağabey kardesini. Onu sevdim, zorlamıyDrdu. Rengi uçmuş, yüzü ry'nin suç ortağı olmaiannı daha gene de »eviyonım. Sevmek insa mosmor kesilmi», korkunç bir hal akla yakın buluyordu. One öyle na bir hak verirse, bu hak bende almıştı. gelivordu ki, Jemne Mary sadece Harry; «Çekilmiyor musıjm?> fazlasile var!. Ve bu hakkı benden arkadaştılar ve elele vermişler, diye. sinirli bir kahkaha attı. «Öyte kimse alamaz! Harry'yi Mary Ue evtenmeye zorise ben seni defetmesini bilirim.•» s Şimdi söyleyin, bakayım: Niyelamak için bir dolab hazırlamışElindeki incecik bastonu kaldırtiniz ciddî mi, değil mi? Bunu öğlardı... dığrı gibi delikanlının yüzüne çaldı. renmeye niçin hakkım olduğ^nu Harry, bu düfünce ile, ka?laruu Jem, bo§ bulunmuş, geri çekileVAHDETQVLUKİN çatıp yüzünü ekşiterek, karsısında söyledim v«, and ederim, muhak memiş, bu birdenbire inen bastona kak öğreneceğim.» kir.i küçük görür gibi bir tavırla: karşı konınamamıştı. Fakat, yüzüAYŞIN IŞITMAN yefendi: Maksaduuz ciddî ise, Maseviyorsa bile, kızdan Harry Carson, öğrenmeği merak nü dağlayan a a ile, yüz bula «Bana bak. delikanub dedi. «Sana birdenbire ry'nin şerefile oynamıyacaksanız, mamış...» ile sırnmı açrnadan önce, bir şey öğ ettiği noktayı öğrenmişti: D«mek kendine geldi. Bir yumruk salladl, (l 3)Vahld, Osmanlı müzesi ve tabir diyeceğim yok. Fskat, değilse : rihçesi. Av. ERDOĞAN KÖKSAL Burada akhna başka bir ihtimal renmek isterim: Bizim içimize sen ki Jem, Mary'yi seviyordu! Karp Harry'yi yere yuvarladı. şerek kendinizin, gerek Mary'nin daha geldi: (2) Vahid Bey. aynı eser, Tahsin ne hakla kanşıyorsun? Aramızı sındaki Mary'nin bir arkadasl, ahŞimdi, o fik delikanlı, yerde, çaNişanlandılar. iyiliği için, vazgeçin, kızı rah«t bı cBelki de beni sahiden ıevi bulmanı senden ne ben istedim, ne pabı veya suç ortağı değil âşığı murlar içinde ymtıyordu. Jem başı öz, Ahmed Fethi Pasa. i Ankara 12/10/1956 (4) Hüsnü Beyin Sanat Hayatun rakın, bir daha da aramayın.> idi! Kızm sevmediği, reddettiği bir uctfnda, dunnu*, Bflteden yordur» diyordu. «Beni istemedi de Mary istedi sanlrım.» »olu isimli nesredilmemiş eseri. Jem, gayet içten gelen bir heye ğini söyledi, o kadar üzerine duşDurdu. Jem'e arabuluculuk kon âşıkl yordu. Öyle çılğına dönmüştü ki canla konu«muftu. Sesi titriyor, tüğum halde benimle yetıiden ko dumuuu üzerine, onun nasıl bir G«ne yuzünü eksiterek, Mke T* kimbilir daha ne yapacakb. Beregözleri yaşanyordu Sözlerini biti nuşmaya yanaşmadı ama, bunlann karşîhk vereceğini merak ediyorket versin, o sırada bb: pollı çlkmnefretle bakti. rince, endişe ve merakla cevab hepsi naz olabilir. Şimdi de bu a du. Delikanhdan ses çıkmaymca, «Fazla üeri gidiyorsun, çekil geldi. bekledi. damı elinde alet olarak kullanıyor bu sefer de, onun ağzından lâf ka bakayım» diye haykırdı. Polis, ana caddeden geçerken, «İster Harry Carson karşısındakinin Msksadı beni kendisile evlemneye çırmaktan korktuğuna hükmetti. babası olsun, ister ağabeyisi, ister yan sokakta iki kişinin kavga etmaksadını hâlâ iyice kavrayamamış zorlamak...» Büsbütün horozlandı: se reddedilmiş bir âşığı, sevgilim tiğini ggrmflf, bir köşeye saklanagibi, öfke ile şaçkınlık arasında Yalnız, J e m i e Mary'nin arasın «Onun için sen bizi rahat bı le benhn arama girmeye kimsenin rak gözetlemeye başlamıştı. A£ız HAFTALIK SÎYASl MECMUA bocalayarak, dinlemişti. Jem söy daki münasebet n« mahiyette id raksan, üzerine elzem olmıya'n iş hakkı yoktur! Aramıza kimse gi kavgasının dövüşe varacağını «nBugün cıkan sayısında yeni bir hamle yapıyor. leyecekîerini söyleyip bitirdiği ra acaba? Şimdi bunu merak ediyor lere kansmasan iyi edersin. Anla remez! Hadi bakayım, çekil önüm lamış, tetikte bekliyordu. Dövüş SULTAN HAMİD'in şimdiye kadar hiç bir yerde man da, i«in içyuzünü hâlâ anla du. Bu delikanlı Mary'yi seviyor dm mı, deükanlı! Ağabeyisi olsan, koşup geldi, % den! Yoksa, beo bilirim yapacağı baglayınca hemen dilmemiş olan düsünce ve hâtıralan maya çalışir gibi, gözlerini kısmış, sa, reddedili'nce ona düşman kesiî bsbası olsan anlarım ama, sen nesiJem'i yakaladı. mı!» ^ Farmasonluğun icyüzü... bakıyordu. Delikanhnm gizli bir mesi lâzım gelirdi. Sevdiği kızın sin ki! Hiç! Kendisine aid olmıyan Jem, jaşırıp kalmi», lşe polista Jem, gene onun karşısına dikil^> Siyasl kulislerde olanlar... msksadı olmasmdan korkuyordu. başkasüe evlenmesini istemesi, bu işlere burnunu sokan küstahın bikarışmasına cam sıkılmıştl. miş, bırakmıyor, büyük bir inadla tfr Memleket ve dünya olaylan... Yalnız gayet iyi anladığı bir şey nun için uğraştnası akıl alacak şey risi'n!» Harry, bu arada, kendini toparyolunu kesiyordu. ^ İlim, san'at ve spor haberlerl vardı ve buna pek sevinmişti. Ker miydi? Gene yürüyüp gidecekü, Jem lamış, ayağa kalkmıştı. Yüzü, öf «Çekilmiyeceğim!» diye baBUGÜN mutlaka bir ÇAKMAK alınız. di kendine şöyle diyordu: Harry'nin başka türlü düşünme önüne geçip yolunu kesü: kesinden veya utancmdan, kıpkırğırdı. cMary'ye dair sizden soz al (rAğabeyisi olsam, babası ol «Jem, Mary'nin beni sevdiğini si beklenemezdi Çü'nkü hep kenidi Arkası var) madıkga çekilmiyeceğimi» sanıyor. Demek ki, kendisi ocu dini düşünenler. kötü ruhlu insan sam sorduğuma cevab vereceksiniz devrolunmuştu. 1918 yılında tstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan Asur, Babil, Sümer, Mısır, Hitit eserleri eski Sanayii Nefise Mektebinde açılan (Eski Şark eserleri Müzesi) nde teşhire konulmuştu. Cumhuriyet devri Türk müzeciliğine yeni bir zihniyet getirmiş, İstanbul müzelerinden başka muhtelif vilâyeflerde müzeler ve müze depoları tesis edibniş, eserlerin dışarıya çıkaCemiyet ölçüsünde de Sağlık B»rıhnaması hususunda da daha esaslı tedbirler alınmıştır. kanhğmdan, t'niversitelerimizden, Bu devirde Topkapı Sarayı bir mü Belediyelerimizden tatmin edici tavee haline sokulmuş, Abdülhamid za siyeler, hareketler bckleri/. manında teşhire konulan ve irode ile (VâNft) gezilen hazine dairesinden başka Yeaiköyde bir köşk yandı muhtelif Türk sanat eserlerini gösteEvvelki sece saat 1 sularında y ren seksiyonlar kurulmuştur. köyde Köybaşı caddesinde İihan Özde. Maarif Vekâletinin fizerinde çalış nıiroğluna aid 12 numarah köşkte yün. tığı Müzeler Kanununun, müzecili gın çıkmiîtır. YaŞ'ıbova olan köşk ta. mize yeni bir ruh getireceğini, ele mamen yardiktan sorra, atef etrnfa man, neşriyat meselelerinin hallolu sirsyet etmeden itfaiye tarafından sön. elektrik konnacağını. ziyaretçilerin, müzeleri ra dürülmüîtür. Yangımn hatlık ve kolaylıkla gezebileceklerini tağından çıktığı soylenmekte ise de ve müzelerin öğretici vazifelerini da tahkikat yapılmaktadır. ha iyi bir şekilde yapacaklarmı ümid ve temenni etmekteyiz. ÇAKMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle