Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMBDRıl BEŞ €SRARU RESHUR DAVALAR DÜNYA HÂDİSELERİ Sıra Başsavcıya o da delillerini sıraladı Yazan: Tevfik Sadııllah Reillv dört saat süren müdaiaasına ıki dava mevzuunu birbırinuen r ay: n.akla son verdi: «Ben» deci, «unuekkılımın kendısıne ısnad )Iunan cinayetle en ufak bır alâkası olıri>dığına, muekkil.mın tamamıle mdsum olduğuna yuzde yüz kaniım G«>rıkanuni para muhafaza ve sarfetmek isnadına gelınce dedığim «ıbi bunun da hesabınl New York mahkemelerınde vereceğız. Her halde sızler buıada New York savcılığının nam ve hesabına çahjacak değüsınız. ümıd ederım!» Bundan sonıa Reılly büyuk biı ha»sasıyetle Lındbergh'lerın kederlerinın buyukluğunden. buyuk tayıblarırun feci teferruatını hatırlamak, anlatmak mecburıyetının ışkence raddesıne varan manev! ıztırabından bahsettı. Bu ışkenceye tahammul gostermıs olan Lindbergh in, «Sadece memleketin değil oütun dunyanın en dürüst, en naksever, en şerefli insanlarından 01risı olan Lindbergh'in de siz muhteıem ]uıı azasından bekledığı tek şey, kanuna ve onunuzdekı del.llere uygun olarak karar vermenızden ıbarettir» demek suretile >ozlerını bitirdi. Başsavcl Wilentz talebnamesine e. esı günü basladı. Reilly'nin 'ddıalarım teker teker ele alarak, her bırine ayrı ayrı cevab verdiWiletz'e göre Reilly'nin bu cinayetın tek kışinin eseri olamıyacağı yolundaki iddiası: «Aşikâr olarak, tecrübeli bir avukatın jüriyi şaşırt mak, kafaları kanştırmak gayretınden başka bir sey» değildi. Bunun Üzerinde durmağa bile lüzum yoktu. Zıra, İ5ter cinayeti tek başına işlemis olsun, ister ayrıca elli de yardımcısı olsun. Hauptmann bakımınöan bunun hiç bir farkı yoktu. Jüriyi alâkadar eden tek husus Hauptmann'ın bu cinayete iştirak edip etmemiş olduğunu karara bağlamaktan ibareti. Hauptmann, isterse, Violetsharpe'ın cesedini getirir, suç ortağı diye yanıbasına yatırabılirdi. İsterse İsıdor Fisch'ın mezarını tââ Almanyadan buraya taşır, onu da suç ortağı diye ya, nına uzatabılırdi. Butun bunların. onun davasına zerr* kadar tesiri yoktu. Eğer Hauptmann, her ne ' sekiklc olursa olsun. bu cinayete istirak etmisse suçlu idı, suçunun cezasını çekecekti. Üç kişi, be; Klti, on kişi ona yardım e'mis y *a etmemış. muhterem jüri azası > tnu düşünmekle mükellef dcgılai. Reilly'nin Violet Sharpe, Whateley ve Betty Gow hakkmdaki ima ve ısnadlarının da hiç bir mesnedı yoktu. Violet Sharpe de, Whateley de olmüşlerdi, tabiatile kendilerını mudafaa edecek durumda değillerc'i E'jnrnla beraber. Reilly'nn yalancı şahıdlerin ifadelerile Violet Sharpe ın hâtırasını telvıs gayreti gene de boşa gitmiş, albay Lindbergh'in kavınvalidesi bayan Morrow, gece bekç sı Marshall ile baht sız kızcağızın beraberinde bulunan üç eğlence arkadaşı verdikleri ifadelerle Violet Sharpe'in 1 mart 1932 gecesi saat yedi buçuk ıle on bu arasında geçen her dakikasının he.abını da vermişlerdi. yarın her hareketı malumdu, müdelleldı. Hemen hayduddan ilk pusulanın geldığı andan itıbaren doktor devamlı surette albay Lindbergh ve albay Breckınridge ıle temas halinde kalmış, onlar vasıtasıle polis Condon'un her hareketınden haberdar olmuştu. Doktorun katılle ılk buluşmasında yanında kimsenin bulunmaması kadar tabit bır sey yoktu. Çocuğun ölü olduğu henüz bılinmedığıne gare. vavrucuğun .ağ salim iadesini mümkün kılabilmek için haydudu daha ılkten drkütmemek şarttı Bununla beraoer djk torun bu ilk teması da deıiUız değildi O akşam mezarlığa kadar dok toru göturmiiş olan Al Reıch'in Ua desi. parktakı konüşmanın netıcesi olarak çocuğun gecelik alumunun gönderılmiş olma5i bu teması teyid eden miispet delillerdi. Asrın En Büyük Cinayeti Esrarı çözülemiyetı cinayetler çoğalıyor geldi, kaç defa bu ses kulaklarını tırmalayacaktır... Üstelik »lelâde bir see de değıl bu.. Kat'iyytn alelâde bir les değıl... O derece defil ki, bu herıf (Hauptmann) |U salonda, çok değil, fısıldar gibl bir tek kelimecflc soylese bu se« kimindir? Nered geliyor diye düsünmeğe lüzum bile hıssetmedcn: Konujan Hauptmann'dır derim siz«. Acayib bir hu «usiyeti var bu »esin. Kendinc h u bir perdesi, kulakları tırmalayan bir ahenksizliği var. Tabiidır ki lindbergh bu sesi hatırlayacaktlr Hatırlayamaz diyen kim? Otomobilde olan kimdi? Lindy mi. yoksa muhterem müdafaa vekili mi? Bütün varlıgının, bütün saadetinia bütün sevgisinin bahıs konusu olduğu bir anda dıkkat kesilmis olan Lindy, çocuğuna kavusabilmek ümidile çırpınaa lindy: «Ben bu sesi tanıyonım!» diyor da Reilly: «John» un Umi gibi cisminin de «Hayır, tanıyamaz!» dıyor, 5yi* mevcun olduğunun redded leıtnye mi? cek çahidi ise bizzat albay LindAman Yarabbim! Benim bılebaa bergh'ti Fîdyei necat parasının «John'i a teslim edıldıği akşam al geceler bu menhus sesl tulaklarımbay Lindbergh, doktor Condon'la da uğulduyor da, Reilly: «Hayır!» beıaberdi, üstelık haydudun «Hey, diyor. Lindy hatırlayamaz'» Hıssıyatı da adamakıllı tahrik •doktor» diye bağırışını duyacak kaden bu ses bahsinden sonra Wilentx dar yakınında idı. Evet Reılly, Albay Lindbergh'in fidyei necat parasının Hauptmann ifadelerinı reddetmemek dirayetini tarafından değil Fısch tarafından agöstermijti ama, gene de müvekki lınmıs olduğu ıddiasına geçti. Wilinin en ziyade aleyhine olabılecek lentz'e göre bu bahsin en mühim Flschl« bahse gelınce, Albay Lindbergh, hususiyetlerinden birisi «Hey, Doktor!» diye bağıran »esin Hauptmann'ın n« vakit tanışnuf Hauptmann'ın sesi olduğunu söyle olduklan hususu idi. İddia makadiğı zaman. Albayın «yanıldığını» mına göre bu tanısmanın 1932 yılıiddia etmekten de geri kalmamı^tı. nın temmuz veya ağustos aylarında Lindbergh nasıl yanılmi} olabilirdl. olduğu idı. Nitekim Hauptmann'ın "O akşam fidyei necatı ödeyip oğ tevkifinin hemen akabinde gerek luna kavuşabılmek ümidile Condon kendisinin, gerek karısının gerekse la birlikte mezarlığa o da gıtmişti. tanıstlrmayı yapmıj olan Bayan O anlar muhakkak kı hayatının en Henkel polise bu yolda ifade vermühım anlarıydı. Çocuğunu kaçır mışlerdi. Sonradan acaba neden mıj olan adama yaklaşması madde ıfadelerini değistirip de tanışma taten, manen mumkün olabilecek rihı 1932 yılı mart veya nisan aylan" nisbette yaklaşmıştl. Bütun gayre na kaydırmışlardı? Gayet basıt: tile onu görebılmeğe, seçebilmeğe, Hauptmann'ın aynı yılın nisan, mahiç değılse sesini duyabilmeğe ça yıs ve haziran aylarında borsa kolı^ıyordu. Işte böyle bir anda. ge mısyoncularına yatırmi} olduğu cenın sessizliği mezarlığın ıssızljğı büyük meblâğların menseini izah için buna karsılık içinden bir ses duydu "Hey, Dok edebilmek tor! Hey, Doktor!».. Aman yarab Rsch'in Hauptmann'a tek bir dolar bim. bu ses unutulur mu? Bir ke vermış olduğunu gören tek bir sare olsun düşündünüz mu? Aradan hid var mıydı? Fisch hakkında geçen ıki sene içinde kaç defa Lind katıyetle ispat edilmij olan vakıalar b«rg. geceleri kâbuslar içinde bu nelerdi? s«sı duyarak yatağından fırlaralgtır? Omrunun sonuna kadar daha (Arkası var) Tarlada babasından 200 metre Meaafcde botularak öldürülen ve kdmiıı tarahndan bu feci akıbete sitrüklendlği meçhul kalmıj olan Marie Canne Fransada is.lenen cinayetlerin varısı esrarlı kalmakta, katiller ceza görmemektedirler! Neçredilen istatistiklere göre, 1949 yılında 1156 cinayet islenmis ve bunlardan yalnız 504 ü aydınlanabil B1İ5, luçlular yakalanabilmiştir. 1954 yılında ise 387 cinayet işlenmij, bunlardan 218 1 aydınlanabilmistir. Diyorlar ki: «Fransada cinayetler azalmaktadır 1949 ile 1954 rakamlan bunu sarih bir «urett* göstermektedir. Fakat esrarlı kalan, ceza görmiyen katill«rin gent de çok olduğu muhakkak'» Parisf polisi umumiyetle 15in için den çıkabilmektedir. En modern lâboratuarlara sahibdir, cinayet mahalline derhal ulaşabilecek motörlü vasıtalar «nrindedir. Böylelıkle <»til veya katiller izlen bozmak için vakit bulamamaktadırlar Eayuk jehirlerde, daha fazla sanid öe bulunabilmekte, polıs yardım gormektedir. Bu sebebledir ki Parj sehrinde 1950 yılında 47 cinayet işıenmis ve bunlardan 41in n m«<.u1!erl yakalanmıştır. 1954 yılında ise clurum daha düzelmiş ve iglenen ?9 cinayetten 22 si klsa zarrnnda aydmlatılmıstır. Eksperlere göre, katil oiı nevi kumar oynamaktadır. Kaışısında polia vardır. Yakalar mı, yakalayamaz mı diyerek bu kumara dalmaktadır. Son zamanlarda Paris polisinin muvaffakıyetH baskmları bu kumarda 1 olmadığını göster5 mis ve cinayetler de azalmıgtır. Fakat Fransa köylerinde ve şehirlerin dışında durum aynı değildir. Oralarda vukua gelen cinayetleri aydınlatmak üzere merkezden gönderilen polisler umumiyetle işin içinden çıkamamaktadırlar. Uu e bi verlerde. mahallt halVı daha 'vı t«nıyan jandarma muvaüak olabilmek tedir. nihayet 1954 yılında da 1384 cinayet işlenmıgtiı. Görülüyor ki, adi cinavîtlerde olduğu gibi bunda bir lü^üklük görülmemektedir. Ekspîder di>*orlar ki: «Seneler geçiyor fakat Fransız gene aynı nisbette âşık, aynı nisbette alkolük, aynı nisbette hırs lıdır.» *** Fakat bu tip cinayetlerde polis çok daha müsbet bır şekilde çah?maktadır Çünkü bu cinayetleri işliyenler umumiyetle amatör kimselerdir ve izleri bozmak, uelil bırakmamak gibi şeyler akıllarına gel memektedir. Hattâ bir çok vakalarda cinayeti ısleyenin bizzat karakola geldiği ve (adam öldürdüm. yakalayın beni, asın benı) dedığı görulmüştür. Yalnız bu sahada dahi aydıolatılamıyan cinayetler mevcuddur 1949 yılında 309, 1950 yılında 724, ve 1954 yılında da 467 cinayetın mesulleri ortava çıkarılamamıştır. Bu amatörler bile neden yakalanamıyor? Polis eksperlerıne bakılacak olursa cinayet filmleri, mec muaları bunlara akıl öğretmektedirler. Bunları okuyanlar da günün birinde ajkla veya hırsla cinayet işledikleri zaman verılen bu tavsiyeleri yerine getirmektedirler. Fransız gazeteleruıden biri, b 1hassa koylerde, tarlalarda islenmek te olan cinayetleri neden polis veya jandarmanın ortava çıkarmaktan âciz bulunHuklarını sonnakta ve bilhassa su vaka üzerinde durmaktadır: «1948 yılının ağustos ayında Parthenay'e 15 kilometre mesafed»ki Louvin köyü civarında Marie Ganne adında bir kız koyuniarı güdüyordu ve aynı zamanda da çorab örüyordu. 200 metre ötede b.r çitin gerisinde de babası çshşıyordu Biraz geride de bır Vomsusu tarlasını çapalıyordu. Ist» bu şartlar altında biri gelmis ve bu kızı. oracıkta örmekte oldu<u çorab ile boğmuştur. Cinayetin sebebi. Irzına geçmek' Kızın kendm! >nüdafaaya çalıştığı, çırpındığı 'zleıaen anlaşılmıştır. Fakat ne baSa<.ı ne de komşu hiç bir ses isıtmedifc.^rıni söylemişler, yakalanan ve Korkudan katil olduğunu ıtiral eden bir çingenenin de sonradan rucjuz olduğu anlasılmıs. asıl ka*ıl bulunamamıştı. 7 senedir de bulunamıyor!» Aynı gazete, Fransada binlerce katılin kollarını sallaya .al'aya dolaştıklarını belırtmekte ve polisin aczine işaret etmektedir. Himi S. Körlere iskambil oynataıt âlet 1949 senesinde, Wally Thomas adında, Kralıyet Hava Kuvvetlfrine mensup bir İngilız hastanede yatıyordu Dunyanın en yapayalmz kal mış insanı oydu Iki gözü kör ve kulakları sağırdı Yanında top atıl sa duymuyor ve hastabakıcılan gö remiyordu. Wally'nin yarubaşındaki yatakta. A. R. Cooper isimli bir elektrik mü hendisi vardı Wally'nin yükünü ha fifletmek, onu karanhktan kurtar mak istiyordu Fakat elinden bir şey gelmıyordu: Nihayet, bu acıma duygusunun gittikçe kabarmasile, mühendis bü tun bilgısini bir âlet yapmağa hasretti. Bu öyle bir âlet olacaktı ki, onun sayesinde kör ve sağırlar, her kesle konuşabilecekü! Mühendisin düşündüğü şeyi yapa bilmesi kolay değildi Kör ve sağır lar brbirlerile rahatça anlasırlar. Fakat. bir kör veya sağırın, berber, bakkal gibi bir normal adam ile an laçması imkânsızdır. Cooper bır muhabere kanalı kur malıydı Bunun ıçın de, körlerin kullandığı Braille Alfebesinden fay I dalanmalıydl. Uzun çalışmalardan sonra, Dokunmakonusma sini bitirdi. Kendi adına izaieten, âlete (Arcaid> dendi Şimdi sağır ve körlere, bir kıtab büyüklüğunde bir kutu verilr^ T. Kutunun üzerinde, daktıloda oldü u gibi bir klaviye vardır. Her ti| * basıldığı zaman, Braille harfi rq y dana çıkmakta ve kör bunu tenjıs suretile parmağile okumaktadır.' Bu âlet sayesinde, Wally'nin önân de yeni bir dünyarun kapıları aiü mıştır. Resim bu yeni âlet sayft* sinde iskambil oynayan bir kijfü gösteriyor. f Raçırılan bir fırsa Yazan: A. Büyük Tuğrul leyi ergeç yakalıyacaktı Meiele sa Imemnun etmemişti. « Ne yapıy 1 dece bu 16 geminin baürıımasında I bu adam?» diyordu. «Ya Almni değil, onun tasıdığı 112.000 ton tekrar geri dönerlerse ne yapack'[ malzemenın kara cephesine ulaşa ğız?» Derhal emir verdi: mamasmda idi . Kimbüır bu Re Tekrar geri dönüp düşma(« milerin içinde kaç tank, kaç Uy saldınnız; onu kafileden uzaklara yare vardı. Bakınız, denizd* tnıı doğru kovalaylnız! ,' vaffak olacak olan bir harekât kaHakikaten de Alman zırhlısı. Ifcradaki harbe ne kadar oüvü'.ı te\T\er yapıvor 112 0(>0 ton flii'jmsn gılizleri ntakibinden vazgeçmijsi malzemesinin kara harbınae rrha karşısında, durumu anlamış ve ftk edilmesi içın aşağı yukarı J'J k.'ıfvr rar kafile uzerine dönmuştü malzeme sarfetmek ve on binlerce kumandanı «karşılaştığımız geq ler zırhlı olsa bizi kovalarlardı. 1 ölü vermek lâzımdır. sen d*sni»ır fmnilerinin attığı mi railerin çıkardığı su sütunları, i öyle, zırhh toplaruıa benzemijri Üç İngiliz kruvazörü aldığı du» dedi. Böylelikle ikinci kad emri yaparken sabah karanlığında iaşmada, İngiliz kruvazörlerıa^n Scharnhorst zırhhsınl gdrduler: kaçmadı; bilâkis onlann uzerine1 Duşman gemisi de kafileye doğru dırdı. eCreyan eden topçu gidıyordu; ustelik İngiliz kruvazorlerinden de daha vakın bır mesa rebesinde kruvazörlerden iki fede idi. Boyle bir durum karşı sinin sakatlanmasına rağmen sında telâşlanmamak mumkun de hzler de saldırıyorlardı. ğildi Amiral Burnett bir dakika dü şundukten sonra emrıni verdr Tenvır mermileri atınız! Ateş açımz' Duşmanın nazarların: kafıleden çekerek kruvazorlere bağlamak ıcin ne mümkünse vapınız! Alman bu tedbirler hakıkaten Al manlan şaşırttı; gecenin karanlığınaa maruz kalınan bu yaylım atış karşısında Scharhorst zırhhsı Ker.disini. kruvazorlerın degıl ç ingılız zırhlısınm karşısında Zdn.ıcttı Gemi kumandanr « Ingılız kafılesuıe henuz 150 mil mesaiî v»r» diyordu • Evvelemırde kendımızı su üç İngıhz zırhlısınm ateşiııden <urtaralım» Duşman zırhlısı ışte Nîyle bir kararla rotasını değistirdi: Ra fileden uzaklaşmağa başladı. Amiral Burnett de tâbiyesinin mu aifak olması karşısında Almanların peşini bırakarak, tekrar kahienin yanına doğru koşmağa başladı ve cereyan eden hâd'selerı Anavatan filosu kumandanına telsizle bı'.dırdi. *** Bu esnada muharebe sahasm4 giliz Anavatan filosu yetişti vei man zırhlısını iki ateş arasında, raktı. İng'liz kruvazörleri, anavaSj^n filosunun iyi bir topçu atışı ması için, tenvir mermisi at^Ak hedefi aydmlatıyordu Scharh«Şst bir hayli isabet aldıysa da. gece karanhğından istifade ederek k mağa muvaffak oldu. Fakat İn Hzler de. bir defa yakalamış old}^ları. avı kaçırmak n'yetınde lerdi. Anavatan füosu kumandipl derhal muhrıblerine emir verdi;f Düşmanı arayıp bulunuz! imha ediniz veyahud da mevk|Jnl daim! surette bize bildiriniz! Beş muhrib, aldıkları em'r rine filonun yanından ayrılarak ranhklara daldılar. İki saat bunlardan ilk müjde almdı: « manı yakaladık; 3 torpıl isabet ı tırdik; surati 20 mıle duştu ..» Ahnan bu haber üzerıne tan fılosu yeniden hâdise yerine''| Amiral Burnett'in verdiği karır tu ve Scharnhorst gemisinı tofçu > Anavatan filosunun kumandanını muharebes!^ batırdı. «Elimden geleni yaptım bçn» dedi. «Bılmem annene söz geçıjebilır misin sen. Geçırebılırsen b.r dene. Ne demek Lstediğimi anladjln, değil mi?» Margaret: «Evet,» der gibi baîinı salladı. ' Bunun üzerıne babasi, her zanian k neşelı halile, guiumsıjcrek: *A1> lah rahatlık versm,» dedi, kjzının odasından çıktı. O gittikten sonra Margaret, zaman olduğu gıbi gene arkasıodan e*rafa yayılan hafıf mis sabunOîıve yaprak sigaraii kokusunu uzun uzun kokladl. Kendi kendine: «Nasıl olu> oj 1da annem ilgi duymuyor ba' <, r.d İ.a.rşı!» diyordu. Babasi öyle yakışıklı, dyle ; kuvvetlı bir adamdı k ! Butün erkeklerin yanında sultan gıbı kalıyordu. Belki de eskiden, hayatta zorluklarla uğraşıp çarpışırken o da Philip Loveü'e benzivordu, kımbilir. Daha doğrusu, Phıl'p de bir gün, üzerinde uğıaşt'ğı şeyler başarıp tanmmıç bir adarn olunca basına benziyecekti. Ertesi sabah, ruzgârsız, ince yağmur yağıyordu Halbuki o an, âehava güzel olsaydı, kırlarda gezı ğe gıdeceklerdi Beraber kahi ederlerken. tahhlerme ıkisı de acı guldüler. Margaret buna tk. canı sıkılmamış olduğunn kendjai inandırmağa çalışıyordu (Arka&ı var) Denizcilik Bahisteri: Eski tip denizaltılar larihe mi karıştı! Washington, 26 (a.a.) Dmokrat temsilcilerden Melvin Price, atom enerjisinin tatbiki ile meşgul olan bir parlâmento tâli komisyonu toplantısından çıktıktan sonra «eski tip denizaltılann artık arıhe karıştığını» söylemiştir. Komisyon toplantısında (iNautilusn atom denizaltısının ça'ışmaları hakkında deniz subaylannın verdiği izahat dinlenmişti. Tâlı komisvonun baskanı olan Price. Amerikan bahriyesinin bu atom denizaltısı ile yapılan dene melerden sonra «çok uzak olmıyan bir çelecekte» bütün Amerikan de nizaitılannın atom enenisi ile ış lemesine karar verdığıni söylemiştir. Bununla beraber. Amerikan bahriyesi klâsik tipte daha bir kaç denizaltı inşa edecektir. Zira, tersaneler. henüz atom denizaltılan inşası için veter sayıda uzmana sahib değildir. Rusyaya yaraım malzemesi götüren 16 buyük ticaret gemisinden mürekkeb ingiliz kafilesi Şimal buz denizinde ilerliyordu. Kaiıleyi duşman denizaltı gemilennin muhtemel taarruzlarına karşı koruyan muhriblerin kumandanı. İngiliz Anavatan filosunun kumandanına bır telsiz verdi «Bir Alman tayyaresı tepemizde harekâtımızı kontrol edıp duşman gemilerine bildirıyo. » Hak.katen de bu tayyarenin verdiği devamlı telsizlen alan SchBrnhaırt Alman zırhlısı, İngiliz Vafilesine doğru yol vermij, yak'aş'yordu. Muhrib kumandanımn tehizıni alan İngiliz Anavatan fı osu kumandanı da, himaye etmek üzere kafilenin yanına doğru tojn'ağf başladı. Umumi durum InC Îİ7İer için çok tatsızdı Kıımatıaan gemısinin hesab memuru, aınırjn ıknz etti: Bizim. kafilemızdsn ınçvıiemiz 350 denız mıli Kafılemız n dı<jeı tarafında da Amiral Burnet.'in uç kruvazörü var. Lâkin bu kruvazörler Alman zırhlısından z<ıvıf olduğu gibi onlann da kacıleden me safesi 150 mildir Her halde Aıman gemisi İngiliz kafilesıne rtahn yakın bir yerde olsa gerektir. İlk durum, ingiliz kafileö.nin imha olacağlnı gösteriyordu Amiral büyük bir soğukkanhhkla mukabelede bulundu: «Talihleri voksa imha olurlar, fakat bizim vazifp"iiz onları kurtarmaktır. Bır defa biz tam süratle kafileye yetişmeğ* bakalım; Amiral Burnett'e de emir veriniz; kafileye iltihak etmeğe' çahşsın9 *** Diğer taraftan Berlindekı rieniz kuvvetleri kumandanhğı kaıargâhında büyük bir sevinc virdı. 16 gemibk İngiliz kafilesinin imha edilmemesi için hiç bir sebeb yuktu. Scharnharst zırhlısı, müdafaasız bir durumda kalmıj olan bu ..afı **• Reilly'nin en şiddetli darbeler ne he<Ief olan doktor Condon'a j.ınce onun içın belki ekıantrık adam» den;'pHhrdi: hattâ, daha da ılerı gidılerek: < Herkes n icine 1 MTU " sokmaktan zevk alan bir adam» da ' ' > • ı~ ıid Fakat ondan daha •• • >' b'r i namuslu. ondan daha dürüst bir aH»T>ın kolav kolay bulun» v: 'nı iddia etmek imkânsızdı Yaşlı muallimin ömrünun elli yıhnı geçirmış o'duğu, mektebıeruıue Dinıercve binlerce ta'e'^" '•»«ı^tı..ış old 1 L'ÇAN YATAK: Ingılız denız hava üssünde yapılan bir gösteriğu r ' ' v M =ki cohre*i h'in"*" =>"VV deliliydi. Reillv'n n iddia ettiği gi de uçan yatak teşhir edilmiştır. Bir helikopter ile havaya kaldıbi Condon masal da anlatmış de rılan karyolanın baş ucunda bir kuyruk, ayak ucundan gelen ği!i. Tam teısıne, ivi nivetli ihti bir de direksijon vardır. Resimde uçan yatak gorülmektedir. «CUMHURİYET» in Tefrikası: Fransızlar cinayet lstatistiklerini ikiye bölmü^lerdir. Onlar çalmak, madd! raenfaatler sağlamak için yapılan cinayetleri bir tarafa ve askla, hırsla, sarhoşlukla işlenen cinayetleri de bir tarafa koymaktadırlar. Neşredilen bu istatistikler göstermıştir ki. maddî menfaatler için ve evvelden hanrlanarak, itina ile plânlar kurularak işlenen cinayetlerin sayısı azalmaktadır. Fakat hırsla. sarhoslukla. aşkla işlenen einayetlerin savısındn ne azalma ve ne de yükselme vardır. EksperleT (Fransızlar gene aşk için, sarhoşluk la aynı nisbette öldürmeğe dovam ediyorlar, bu kolay kolav licuşmez. ksrakter böyle) demislerdır. Limanımızdan diin yapılan tstatistıklere gore. re'<or yılı 1949 ihracat olmuştur O sene bütün FraTîada Dün Iimanımi7dan 484 0*7 llralık aşk içiı. hırsla, sarhoslukla islenen ihracat yapılmiîtır. cinayetlerin sajTi 1993 a ^almuştuEn fazla İhracat yapılan memleketAvnı sekilde 1951 yılında 1=180, 1952 ler araaında Batı Almany» Breıilyı v« vıhnda 1434, 1953 yıllnda 1148 ve rmlSrıdlya basta gelmektedlr. YAZAN JAMES HiLTON »Lonuiada nıı?» diye IÛVKUdı. «Londrada ha' Ah' sahı mi soyluyorsun, Margaret? Balolara gideriz, toplantılara gideriz. tıvatrola.a gideriz » Leüa burada durdu. °onr.ı oaygın bır sesle, fısıldadı: «Soylesene. Margaret. Lo Jı ıda eii7el erkekler gordun mü?'> Margaıet: vFarkında bıle değilım.o dedi. «Peki ama, hiç guzel erkek gormedın mı?» "Gdrmedim diyebilirim. '3abam kadar guzel erkek olur nu zaten!» Leila. öfkeyle, omuzlarını >ne doğru kıstı cÖf! nükte yapmağa kaıkma şimdı' Bilirsm kı hiç hoslanmanr. .. Bilivorsun ki, burada güzel bır çocuk var. hemen hçısnn iii'i.oruz Hep ajnı saatte geçiyor. Süvari Bunları anlatırken delıkanlının gözleri parlıyor, sesi yükseliyordu. Margaret'e öyle gelıyordu ki bu adamda yanıbaşındakileri hemen sarıveren bır canlılık vardı. Bir gün, öğleden sonra, hava her zamankinden daha sıcak. caha boğucu ıdi. Phılıp bayglnlık geçidi. Margaret onun yanındaya1. vaptıklarına bakıjordu. Delıkanh, arka ustü, hemen hemen kızın kucağına yığılıverdi. ÇEVİREN Arabalıklardan bırini tezgâh haline getirmış, orada çahşıyordu. Yakında, yardıma çağıracak kimse Bunu öyle tabii bir halle söyle yoktu. Margaret onu alıp avluya yuzbaşıaı galıba. Gaj et gaz=l go^leri var. Hele bıyıklan, ıati<culâ mişti kı delikanh ne diyeceğini bi çıkarmak zorunda kaldl. Orada biraz hava vardı. de! Geçen gün penceredeydi.Tı. beni lemedi. Biraz sonra Philip kendine gegördü, gülumsedi » m İkı gün sonra Philip Lovell'in bü lince şaşırdr Margaret onu tekba#*# ! tün alât edevatı geldi. Bir alay şına nasıl kaldınp buraya kadar Bir =aat sonra Margaret iitasyo:ı koca koca sandıklara konup ka getirmıştı! da gene Phılıp Lovell'le buluşmuş pannr:çtı "Demek çok kuvvetlisiniz?» tu. Philip hemen işe koyuldu. Dün dedi. Delıkanh gene pek ı>eşeliydi. Mar yasını gormüyordu. Sabahları saat Gene kız: «Evet, çok kuvvetligaıet de o gun yaptıklarından p"k altıda kalkıyor, yemek falan ıçın yimdır,» dedi. memnundu. Yalnız, kd> e ddneıler I ışe kısaca ara vermeîini »ayn azPhilip ona hayTan hayran bakıken gelirkenkı kadar konuşmadılar sak, akşama kadar durmadan ça yordu. Margaret bu bakışlann karUlu Tepeye varmadan çok önce lışıjordu. Ona kalsa yemekten »on şısında kızardı. Biraz soluğu kisıbT karanlık bastı Ay çıktı, tarlaiarı ra da çalışırdı ama. Frensham b' gibi oldu. r>'Tİ?n ffümüs bir dpnize c < rakmıyordu. «Çok çalıstınız.» diye devam Yalnız bir kere. Margaret sessizHer akşam. sofradan calkıp sa ettı. "Şimdi biraz dinlenin bakalım. 1 §i bozarak: tHulâ ıcadınızı düşü lona çekilerek şarablanm, kshve Hiç olmazsa, biraz yeniden kuvvet niıyorsunuz, değil mi?» dive sor lerini ıçtikten sonra Philip o pun buluncnya kadar.» du." neler yaptığını ne sonuc'ar aldıgını Philip onun sdzünü. hiç karşı gel Philip: «Evet.» dedi. Biraz dur uzun uzadıya anlatıyordu. Ama meden dinledı. Margaret buna pek du: «Siz ne düşünüyorsunuz?» diye öyle teknik bir dille ki ne Mjrgaret şasmıştı. pek bir şey anllyordu, ae i* baba'ordu. Delikanlı, on» gene övle, içter Margaret: «Sizi,» dedi. gelen bır hayranlıkla bakıyordu VAHDET GüLTEKİN «Isterseniz yarın bütün guı maya... Her neyse, sen ne oıvosun tatil ederim,» dedi. «Hem belki de. onun ıçın?» Margaret: «Hoş bir çocuk,» d;di. hava güzel olursa .. sız de müsaade «Ama, kendini pek yükse* ;o ederseniz vakmlarda şöyle hoş manzarah bır yere gideriz... Herhal rüyor, değıl mi, ha?» de öyle yerler çoktur.» t A, evet'9 B. Fransham biraz durdu. Margaret «Hayhay, gideriz.» dedi. Sonra: «Serun içın hepsi bir îlBeraber gezmeğe gidecekleri için kfctte, > dedi. ••Yalnız. annen hoşçok sevinmıştı. Hele bunu ilkonce lsunazsa diye korkuyorum » Philıp'in akıl edışıne büsbütün seMargaret biraz saşırmış gibiyviniyordu. di: Sonra, «Çok kuvvetlisiniz.. » de «Annem tanıyor mu onu? Hiç mesi de ruhaf değil miydi? bilmiyordum.» «Tanımıyor; yalnız, uzaktan Margaret, bunu düşünürken. birdenbire, vücudündeki kuvvetin bir görmuş, bahçede arabayla dolaşırkaynak gibi fışkırdığım, snu oas ken' Ama. öğrendık artık kafasınm tan aşağı sardığını hissetti. Simdı bir şeye nasıl takılıp kendine derd > kanı damarlarmda daha hızll hızh, ^ttiğinı T Frensham burada durdaha «ıcak sıcak dolaşıyordu. du Sonra, biraz düşünceli bir taSakin ve serbest bir bakışla o' a vırla devam etti: «Hiç iyileşmedi gibi geliyor bana: eskiden neyse bir göz attı. «Tepeden aşağı tâ "I) »Vach'a gene o Bılsem ne yapmak lâzım, kadar ineriz. Sonra buraya Stow paradan hiç çekinmem. outhe Wold'dan döneriz.» i> d' Mesele ne, bak söyliyeyim saPhilip: «Siz nereye istî.senz o na, Margaret Artık rahat bir hayat aramağa başladım. Dıdinme çağı raja gideriz,» dı\e cevab erdigeçti artık. servetim de var. Benım Gözleri 151i ışıl yanıjordu. Eelki yaşımda bir adamm veri evdir Elü o anda ilk defa olarak motörünü beş yaşındayım yani, biliyor mudüşünmüyordu. sun? Ama, gel gör kı evde ..» KıO akşam Margaret babısila uzun zına kısaca bir göz attı: «Ne demek uzun konuştu. istiyorum. anhyorsun. değil mı7» B. Frensham <Allah ahct'ık Margaret babasına sevgı dolup versın» demeğe kızının odas r* çik mıştı. Philip Lovell'den 1 âf açıldı taşan tath bir bakışla baktı. Evdeki durum pek acayib ve maBabasi: «Minchın söyledi..) diyordu, «bugün bizim delıkanh »ıcağ nasızlı. Margaret eskiden bunu çok duşunmüş. en sonunda artık üzedayanamamış. Hiç şaşmam. 3ınk rinc'e kafa yormaktan vazgeçmiştı mamalıjız onu bu kadar aşııı çabş Babas'ı gibi bir adamla evlenmış bır kadın nasıl olur da böyle davranırdı! Kocası evdemı, değıl mı, aldırdığı yoktu. Bir yere gıderken onu da beraber goturmüş, yahud silkip atar gibi bır kenarda bırakıyormus. buna da hiç aldırmazdı. Ağrı çekıyormuş da ondan. Hayır; bundan dolayı hoş görülemezdı yaptığı. Margaret boyle düşünüyordu ama. gene de annesinin ağrısı, sancısı üzerinde durdu. «Bence annem bizim sandığımızdan daha çok acı çekiyor,» dedi. Babasr «Evet, ben de hep öyle soyluyorum ama.» dedi, «Fergusson boyuna : «Bır şeyi yok, hepsi sınır» diyip duruyor Gayret goster se, biraz ınsan içine karışsa düzelir, iyileşiverirmış. Bunları söylemek istemezdim sana ama, geçen günkü sözun bana gosterdi ki sen de kedi kendine aynı sonuca varmışaın.» Margaret: «Evet ama.» dedi. oAn nemde romatizma vok mu'» «Hep;ı s nır Daha doğrusu Fergusson'a göre öyle. Yo, bunu söylüyorsam annenin hastalığını kü çün^ayorum sanma. Hayır, yalnız, istiyorum ki annen de biraz gayret etsin. Nem varsa veririm . ne isterlerse yaparım aT.neni biraz neşeli görebilmek için. Londrada ev almayı da bunun için duşündüm » Frensham, burada durdu. Sonra. kollarını çaprazlayarak o iri ellerini omuzlarısa koydu. rv