04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
t! Visan 1955 i [Fransız Âkademisini altüsteden Türk demokrasisi jmücadeîenin neticesi bekleniyo nereye gidiyor? t K T t B A S L A genişlemesi, bir çok Türk hocalarının kalitesinin günden güne yük «elmesi, kendilerini hizmete vakfetme hissinin gelişmesi ve mahallî idareye daha geniş selâhiyetler veren öğretim idaresinin tedricen demokratikle}tiriltneâi devam etmekte olan bir ilerlemenin akUleridir. İı meaelcleri: Demokratlar 1950 den önce işçı teşekküllerine grev hakkını verecek kanunlar vasdetmislerdi Bu vaad yerine getirilmemiştir. Zamanımızın icablanna uymıyan 1936 tarihli bir kanun işçiişveren münasebetlerini tayin etmektedir. Geçen yaz üç gtinlük bir müddetle çahsmalarmı durduran 500 ü mütecaviz Izmir liman işçisi bu kanuna binaen mahkerneye verilmijtir ve bu dava da hâlâ sürüp gitmektedir. Işçi te;kilatlanması lahasındaki geüşmeler ve bir hayli artmıj olan geçim mas rafları 1936 tarihli kanunun zamanımızda kıymetini kaybetmij olmasına lebeb olmuştur. Türk isçileri, aydınUn ve Amerikan t? Federasyonu, bizzat demokratların iktidara geçmeden evvel jiddetle tenkid ettikleri bu kanunun tatbikına iti rsz etmijlerdir. Türk efkârı umumiyesi bu hakların kale ahnmasma vt teminata bağlannvsına hükumeti teçvik etmektedir. Bu gibi bir hassasiyet ümid vericidir. Türk demokrasi'i bu imtihandan demokratik faaliyeti dsimî olarak yürütmenin kıymetini ve incelikletini daha 1yi anlamıs olarsk çıkabilir. Matbuat: Bir çok ithamlara hedef tegkil etmi? olan matbuat kanununa baslıca matbuat liderleri ilk önce razı olmuşlardı. Vatan gazetesi basyszart olan Ahmed Emin Yalman, bu kanunu mart 1954 te New York Times gazetesinde müdafaa etmiştir. Bu kanuna göre kabin» vekillerinin »ahsına tevcih edilen tenkidler ve milli haysiheti kırıcı mahiyetteki haberlerin neşri yuak edilmektedir. B?zı gazeteciler bariz kömür ve leker darlıklarına atıf yapmıj oldukları için mahkemeye celbedilmişlerdlr, zirt resm! makamlara göre bu gibi rr.üdahaleler zaten dar olan «toklara karşı bir tehacüm yaratmıı ve hükumeti müfkül mevkie sokmuştur. Yazılarının ekseriyeti müatakil veya muhalif gazetelerde inti^ar eden 20 kadar gazetecinin muhakemesi.ie gizll olarak devam edilmiş ve bunl»r para cezasına çarpılmış veya hap«edilmi}lerdir. Türk •Razetecilerlnin 80 yaşmdaki »doyen» 1 Hüseyin Cahid Yalçın. böylece yaıııyan bir «martyr» haline gelmiştir. Demokıatların, ek.«ejiyetle sağlam esa=lare dayan?n tenkidleri susturmak yohındaki pcele te?ebbüsleri, sinmis olan muhalcfEte sermaye olarsk kullanabilecclfleıi hazır mev zular vermistir. Hülcumet, kanunu destekliyen Kazrtccüer arasında her hangi bir mesul:;ot hissı tsımıyan bazılanna bu kanunu tatbik etseydi belki de efkârı umumiye bu kadar çeşidli bir tepki göstermiyecekti. Hükumet, 1950 denberi katıksız bir basm »erbeatisi tadan Türklerin, bu gerbestinin »u katılmış bir şeklini istemediklerini bu şekilde görmektedir. Son zamanlarda daha makul bir davranış beürmiştir. Kasımda, BasınYayın ve Turizm işlerinden mesul Devlet Bakanı, asılsız vesikflara dayanarak neşriyatta bulun muş olan b:r gazefeciye karjı davfcı olmaktan âücenab bir tavırla feragat etmiştir. Müellif, hiddet sebebi olan vesikaların sahteliğini öğıenince resmen özür düemiş ve serbest bırakılmıştır. Ocakta Bay Menderes, Ankeranın en başta gelen muhalefet gazetesi olan Haikçının müdürü Nihad Erime karşı girisilen takibatı durdurmuştur. Son zamanlarda basın, mahkemeler, üniversite ve İ5 hürıiyetleri konularında sağlam delil ve vesikal?ra dayanan, oldukça sert tenkidler yapan neşriyat başlamıştı. Bunları yazanlar takibata uğramamışlardır. Çıkarılan hukuk profesörü eski mevkiine iade edilmiştir ve Bay Yalçın da serbest bırakılmaktadır. Geriye doğru atılan adımlar ve bunlara ancak bir hayli geç deva bulunmuş olması, Türkiyenin içinde bulunduğu mühim buhrana i?aret etmektedir. Cidd! engoılere rağ men Türkiyenin hayret gelişmesi bir çok sahalarda etmektedir. Memleket mühim bir inltılâb geçirrr.ektedir ve Batıd* tedricen vuku bulan ve asırlar sür müs olan sosyal, siyasi ve iktisadî bir gelişmeyi, bir nesil içinde gerçekleştirmek için yepyeni ve iyice bilinmiyen fakat gönül arzusu iıe istenen, hajs?s ve komplike demokratik usuller denenmektedir. Bu şartiar dahilinde büyüme zorluklarının bariz bir şekil alması ve Türkiyenin daha iyi bir teşkılât ve sisteme ihtiyacı bizi hayrete düşürmemelidir. Bütün bunlara rağmen Türk önderlerinin ve milletinin karsr vermesi lâzım gelen bir husus vardır; o da buhran anlarında bile temel hürriyetleri ve partilerin iştirak ettiği rasyonel plânlamayı tehlikeye düşürmeyi göze alıp almıyacaklarıdır. İnsan tecrübesi, fercin haysiyetile alâkelı olan temel meselelerde herhangi bir fedakârlığın eksi neticeler doğurduğunu göstermektedir. Son günlerde beliren bazı gelişmeler, Türkiyenin sağiam ve sıhhatli bünyesi birlikte nazarı itibara alındığı takdirde, Türk liderlerinin bunun farkına vardıklarıhı göstermekte ve demokratik ameliyenin hür şsrtlar içinde inkişaf edeceğine dair ümid uyandırmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin, Tür kiyenin müttefiki olduğunu ve iki memleketin bir çok milletler için ve nihayet kendimiz için hayatl ehemmiyeti hsiz muazzam yeni bir sosyoekonomik tecrübede teşnki mrtai ettiklerini Amerikalılar unut mamplıdırlar. Eğer. Türk dostlarımız bu iste muvaffsk olmazlarsa belki de dünyanın yarısı ümıdini kaybedecektir. Türkler muvaffak olmaga azmetmişlerdir ve dostça müzaheretimize ihtiyacları vard'r. Prof. Howard A. Reed Mc Gill Üniversitesi İslâm Tetkikleri Enstitüiü Müdür Muavini (Forum Dergisinden) n ^^^.ı ^ E 111 ıı ıı t ııı jiiüiiiııııtııit ttiiiıııt Jiıtıttıııııjjı tııı tiftıtııttt tı t ııııııııif ıt f ıtrır f ırtı r F 111 ıı ı rrt ıiîrııtıt t ıı«ıııı tımıif ITI IIVIIK ;r^riTiıııııııııtıııniiiıiifiıııır <ırıııııırf ııııııt ıif(iııııııiiiııiHrtmstc*««*ıııırıiMvrıvvrinr*vıtf tftt*fiitrTritıiTf tvftııııiifMttit rıt f tııt ıt • rf i ıtf t if ıııt ıııırs*«c*n«*«**tf ctfiıt ı »tırt«ııxtıııraf tirr Bu memleketin 1950 ile 1953 seneleri arasında eide ettiği muvâffakıyeti paılak kelimesile lavııf etmek mümkündür. Türkiye o esnada siyasî, sosyal ve ekonomık sahada olgunluğa hayret verecek bir hızls yaklaştığı intiba.m vcriyordu. Son on beş ay »arfında ise Basbakan Adnan Menderesin hükumeti Demokratların liberal mahiyetteki vaadlerinin ısmimi olup olmadığı ve sııf bir gosterişttn ib?ret olup olmadığı noktasında, bir çok Türkleri ve yabancıları tertüdüdc düşmeğe sevkeden bir takım geri adımlan tasvib etmiştir. Demokratik bir idare şeklinın icabından olsn ikl parti rejimini tehlikeye sokmak pahasına par'amentodaki küçük muhalefet g'Upu hemen hemen h ç e aayjlmıştı*. Üniversite profesörlerinin, hâkimlerin ve memurlarm siyasl hak ve rnemuriyet müddetlerini tahdid e« den ve b;sın hürriyctinl kısan kanun değişiklikleri siyasl maksadlarla tatbik edildikleri emar«le ini göstermişlerdir. Uzun zamfcndanberi vapdedilen gıev hakkı '«çilere hâlâ verilmemiştir. Bu gibi şartiar düzenienmctliği takdirde Türkiye, demokratik olduğunu iddia edemez. Ajhııda ise bu hareketlerden çıkarılacaıt maHa nedr? Türkiye, hakikaten ittn •ttiği demokratik ideaüeri elde ctmek istiyor mu, yoksa haıin mliteler ve hükumetin karşılaştıgı forluklar otokrasiye bir dönüfü mü icab ettirmektedir? İklpartı sistemi: Bu meaeleler flzetinde fikir yürüten Türkler, pariimanter muhalefetin, tenkid hürriyetinin, üniversite bağınuızLğınm kazai ist:klâlin, memuriyetin bir garantiye bağlanmıı olma•ının, işçiierin grev hakkınm ve •erbest bir basırun temel haklar olduklarını hükumetlerine hatırlatmaktadırlar. Buna rığmen 1954 •enesinde bu hakların hepsi bir iarsıntı geçirmiştir. 1954 te kahlr bir ekseriyetle .elde eltikleri zaferden sonra ve mürteci Millet Par tisinin mahkemeler tarafından feshine karar verilmesinl müteakıb,* Demokratlar, |ubat 1954 te kurulan Cumhuriyetçi Millet Partiji •Zflarından bef milletvekili aeçen Kırşehir vilâyetindeki milletvekilllklerini yeniden tevzi »den bir kt nun çıkarmışlardır. Vilâyet merkezi ol?n Kırşehir bir ktza haline getirilmiştir. Bu hareket, bir çoklan tarafından Cumhuriyetçi Millet PartUi liderlerinin birint kar|ı tevcih edildiği şekiindı tefsrir edilmistir. Küçük parlımanter muhalefet prupuna rshat verilmemljtir. Buhlar müzakereler esnuında kötülenmiş ve neşriyat organları da resmî ilânlar ve diğer huüuslarda âdilâne bir muameleye tâbi tutulmamışlariır. LJberaller, fu •nda belirmiş olsn parti liderleri •rasındaki barısma alâmetlerini iyi karşılamaktadırlar. Üniversite muhtarlyeti, kaza kuvveti ve memurlar: 1946 senesini takib eden »enelerde Türkiyenin her üç üniver•itesi de sınırlı bir bağımsızlık «isteminren istiffde etmişlerdi. Bütçeier ve profesörlern tayini Ma^rif Vekâleti tasdikine tâbi olmakla beraber, üniversitelerin başlıca idarî organları, senatoları ve üniversitelerarası kurullan idiGeçen yaz Mauif Vekili bu kurulların karsrlarüia bakmadan pro fesörleri. şahsî tskdırine göre islerinden uzaklaştırmak salâhiyetine «ahib olmuştur. Ankara Üniversitesinde t&nınmış profesörlerden biri geçen eylul ayında, Türkiyeyi beyııelrrilel bir konfersnta temiil ettiği bir anda, sebeb gösterilmeden işinden uzakl;ştırılmıştır. Bir kaç hâkim ve mcmur, yirmi beş yıllık hizmetleri sonunda daha çok siyasi oldukları intibasını uyandıran sebeblerden dolayı emeküye sevkedilmişlerdir. Her şeye rağmen Millî Eğitim bütçesinin JVÎesele meşhur aktör Sacha Guitry'nin Akademiye alınmak istenmesinden çıktı, § ekgerisi «alırız, fakat aktörlükten ayrılması şartile!» diyorlar Akademide bir de (Sacha t j raftariarı) vardır ki, Fransayı alâk»dar eden kavga da şu sırada bu ikî grup arasında cereyan edlyor! Sacha Guitry'yi desteklemektfc o'snlar geçen aylar zarfmda kuvvef'enmişlerdi. Sacha Guitry nın, aktörlüğünü de muh^faza ederek, Fısnsız Akademisine muhekkak nazarile bakıimağa btşlarımıştı. Fakat geçen naflr.lar içinde Guitry aleyhtarları durumJarını takvıye etmişlerdir. Şu gıinlerde reye başvurulsa Sacha Guitry bekledıği ekseriyeti »ağîjC 5jS ^Ç lıyııraz ve Akademiye aza oıaNeden Sacha Guitry için bu maz diyorlar! sual «orulmaktsdır? Fransız e**• debiyat âleminde mühim bir yer Sacha Guitry'nin Fraruız Akaıtgal eden Guitry, etrafmda cidd! demisine aza olması (.veşil »Voibir mücadele çıkmış olmasının se) yi giymesi bu defa da ınimsebebleri |U şekilde izah edi'.i kün olmıyacak mı? Çünkü aynı hâdise 1931 vı'ınyor. t Sacha Guitry evet Fr^nsız da da cereyan etmiştir. O * r htt Akademisine girmeee hak ka Fransız Akademl üyeleri, Sacha zaıımıj bir müelliftir. Fakat u Guitry'yi aralarma almayı nutulmamalıdır ki o aynı zaman etmişler fakat tek bir şart ileri sürmüşlerdi: da bir aktördür!» « Yeşil elbiseyi giyrr.ek haktşte Fransız Akademi üye'.eri arasında şu şekilde konusanlar kını kazandıktan y ni Frsrsız Stcha Guitry'nin üyeliğe kabu Akademisi üyesi seçildikten sonlüne itiraı ediyorlar. Onlara gö ra sahneye çıkmıyacksmız! Sacha Guitry 1931 yılmda bu re, Sâcha Guitry sahneye çıkmaktan vazgeçmeli ve bilhassa şarta boyun eğmiyeceâini ilân etbeyaz perdede görünmemelidir. miş ve Fransız Akademisine de aBu hususta »öz verdiği takdirde lınmamıştı. Halbuki o tarihlerde dır ki Sachi Guitry Fransız A onu Bergson ve Lavedan gibi şah siyetler destekliyorlardı. 1931 yılrademisüıe alınabilir! Bu şekilde düşünenler Fransız lında, alayh bir şekilde AkadeAVaaemiıi içinde bulunan (Sacha minin teklifini reddeden Sacha pieyhtarlan) dırlar! Fakat gene Guitry'nin 1955 yılında aynı tekFransız Akademisi üyeleri, t«nınıms tiyatro müellifi ve aktör S.cha Guıtry yüzünden kavga edecekler mi? Fransada bir çok kimseler bu suali sormaktadırlar? Gazeteler de, Akademi üyeleri arasında bas gösteren ihtilâfı ve bununla başhyan mücadeleyi çok yakuıdan takib etmektedirler. Edebl çevreleri heyecana veren bu ihtilâfı şu jekilde hulâsa etmek mümkündüı: « Sacha Guitry, Fransız Akadtrijisine alınabilir mi, alınamaz mı:» istifa mektubu son derece «agır» ve hattâ "hakaretâmiz» görülmüştü. Sacha Guitry, çekilirken Goncourt Akademisi ile bir nevi alay etmişti. Bu sebebledir ki, Goncourt Akademisi üyeleri, Sacha Guıtry'nin Fransız Akademisine girmemesi davası ile «>n derece yakından meşgul oluyorlar ve bunların çoğu da «bu defa da alınmazsa güzel o!ur!» demekt«n kendilerini alamıyorlar. azalarıni Ş ş = ş = | 3 1 1 i I = = 3 3 ş 2 = 1 § = İ | = İ | I = = = = = = = İ = = Ş = Ş Ş 5 Ş İ = = 5 Ş H B i E § « Sülllllllllllllllllllllllllllllllllllllll dile» de kapatılmıştı. Bu barır. çok daha güzel bir şekilde, yenilıklerle tekrar açılacağı da üân edümişti. Fakat şayialara görbı' daha da açılmıyacaktır. Neden? Diyorlar ki barı latın alan şirket, tamir işlerinin çok pahaüya mal olacağıru hesablaauş ve barı tekrar asmaktan vezgeçmiatir! Paris gazetelerine mektüblar gelmekte ve bunlarda Taba.m barının kapalı kalması Ue «larihî Parisin» mühim bir âbldpfiParisin edebî çevrelerinds Sac ni (!) kaybedeceği tasrıh olunha Guitry hâdisesi bir taraftan maktadır. (bahsi müftereke) de yol açmışDohşan şayialara |öıe. bu getır. Bazı kimseler Guitry'nin sktörlüğü kat':yen terketmiyeceğtni, nis alâka üzerine barın sahbi bulifi kabul edeceğine inananlar heFransız Akademisine üye olmak lunan şirket, tamir isjdrinl tamen hemen yok gibidir. Büyük barı tan vazgeçeceğini söylemekte ve mamlayıp, kısa zama ua bir ekseriyet, sahneyi feda edebunun üzerine bahse girişmektt t<irar açmağa karar veımişl mez ve bilhassa sinema perdeledirler. F?kat ihtiyarların. OuitryDiğer tariftan Paris bariarınrinde görünmekten vazgeçemez nin. Fransız Akademisine üye olve bunun için de Akademinin tek mayı çok arzu ettiğini oe'irtenler da «ihtilâl» e gidiMğındea de bahsedilmektedir. Modern bar lifini gene reddecektir! diyor! de vardır ki bunlar da sahneye nazariyesinin daha çok (Süp»ka veda edeceğini gözönün'le tuta baretiyatro) sistemini kabul etFransız Akademisi dahilinde rak bahse girişiyorlar! tiği ilâve ediliyor. Bar'ar mahal• • • başgösteren bu «küçük harbi» bü lesi Pigalle'de tamirat için kayük bir alâka ile takib edenler Sacha Guitry'nin Akademiye pılannı kapamış olan (Yeni Atiarasında bılhassa Goncourt Aka ahnıp ahnmıyacağı kadar ve bel ns) adh barı da geçsn hafta demisi üyeleri vardır. ki de daha fazla Parislileri aıâ (Narsu) adı alünda ve yeni naBunlar, Sacha Guitry Akade kadar eden bir mesele mevcud! zariyeye uygun şekilde kapılarmı miye bu defa da alınrr.azsa, son « Tabarin barı açılacak mı, •çrrişür. Bu barın tamid 2CT0OO derece memnun olacaklardır, diTürk lirasına mal olmuştur. Bu açılmıyacak mı?» yorlar! Fransızlar arasında bu cuali se ?fni barın sahibleri şöyle Neden? ranlar da çoktur ve belki ia hu Sacha Guitry, Goncourt Aka hâdise çok daha büyük heyecan « l.barini satm a.amsoıgıdemisi üyelerinden idi! Fakat vu yaratıyor! m'« için çok üzüldük. Onu aa vekua gelen bazı hâdiseler üzerine Geçenlerde, Parisin me»hur Ts n nazar eye göre hazır1 iyaoaknk! bu Akfdemiden istifa etmişti! barin barı bir şirket tarafınadn Sfctışa yetişerr.edik1» Yaînız bu münasebetle yazdığı satın almmış ve ntamir uıakssHîmi S. lTrtllJIJMIMItllMrilfJlillltKllIllJllllillJlllillJlttltlllMlllIlllliiMIIMIIIlillllMIlIMIIfirfllltlIlir MriflJIIIMI f1irilllI1M1]MMMIMriMIMllllllll!lllUM|]|llIIIIMM[IMIMMIIIIltlllllTirilMllMIMI!ltllllIllllft1lllIIIIMfrifflMMIt1l11lfMMFIfMMII1fltPlltftflfMMItllllllUirr= I Bir adam hırsız oğlonun ölümünü lemenni ediyor! Mehmed Baıkaya isrninde 14 ya?ında Mbıkalı bir hırsız, aynı ya;t»ki •rkadan Gürmen Türkmenın duruşmalarına diln Eminönü 3 iincü sulh ecza mahkeme»inde devam edilmistir. DUnkU cclsede suçlu çocuklardan Güntıenin btbatı Rasim Türkmen dlnlenmijtlr. Raıim Türkmen hâkune demijtlr ki: « OSHımdan bıkıım usandım bskim bey! Onun yüzünden 2 ay hapıe mahkum oldum. Bir gün karakoldan çagırdılar. Merkeze gittim. Biiim oilanı yakalamıslar. Hırsızlık yapmıl... OJlumun yüzünden polislere hakaret ettim ve 2 ay hapse mahkum ed'ildim. Şimdl Allahtar, tek dileâim. bu hayırsıt evlddın tramvay altında kalm»sıdır. Onun otobüj ve tramvay aitında can verdiğini g6rduğüm gun, cesedl üzerlnde kurban keseceğim!» Durufma, bazı şahidlerin dinlenmesl için baıka gUne bırakılmı;tır. c sene evvel parçalanan atomun barışçı 17 TECESSUSLER Atomun parçalanmasından fayda çıkaımak için milyarlarca dolar harcanıyor. Araştırma Wleri, bu dolarları yutan geniş s«h»ları kaphyor. 1938 de atorr.un ilk defa Profesör Otto Hahn taıafından pjr çölanmasından sonra bu böyle nlmuştur. O vakitten bu yana yayılmanın neticesi şudur ki bugünkü hayatımız ancak atoman suyu hürmetine» gelişwek, teknik onun sayes;nde varınki hamles.'ne kavuşacaktır. Atom hakkında bildiklerimiz nedir? Bombayı imâl etmekle iş bitmiş midir? Yahud da asıl gaye enerjiyi bir jruvarlak içıne doldurup saklamak mıdır? Hastaneye, zirate, sanayie hsttâ hayvan yetiştirmeğe aktarılması istenen bir enerjinin asıl g3yesi her halde b=rışçı oimak lâzırr.dır. Kömür ve petrol, ömürlerin: tiiketmiş enerji kaynaklandır. 209 ilâ 300 sene sonra onlardan hayır beklenemez. Çünkü hesablar, orıların ^ltına çizgiyi çekmiştir. O halde yeni kaynağa dörtelle sarün;ar.ın sebebleri var demektir. Atomun sırrını çözmeğe matuf te şebbüslerin yfkın mazısi, binlerce scnedcnberi mevcud bir elemarun, bölünmezliğine çare bulmujfur. Var olan bir şeyi, mijcerredden muşahhasa çıkarma yolunda 17 sene kâfi gelmiştir. Bölünmez sanılan atom çekirdeğinin parçalanabilecefi hakikatini ortaya çık?ran ilk reaktör pek bas ttir. Profesör Hahn ain çalışma ma.asmda küçük bir y.r işgal etmektedir. Bu reaktörde yavaş yavaş uçan noytronlar, atom çekirdeğini bölmüşlerdir. Parçaıanma esnasmda müthiş bir enerji hu sule gelmiş, boştlan kuvvet, ha gayeler uğrunda kuUanılmasma doğru • tt İnjriHereye gramofon plâğı ihrac ettik Son 24 taat larfında limanımudan yapılan lhracatm yekünu 268 bin liradır. Stvk«dll«n maüar arasında ezcümle Avuıturyaya on ton iç fınd:k. Fran»aya afyon. İngiltereye tiftik ve srafomon plâğı. İtalyaya tif'ik, Macaristana yaprak tütün, Yugoslavyaya koyun derisi ve ceviı için, Yunanistana çiroz balıjı vardır. Şimdi bu hassalardan tabib kendine düşen hisseyi alacak, motör imâlcisi de elbet ondan gerıde k&Jmıyacaktır. Nitekim birinci içm kanserin teşhis ve tedavısine k;dar uzanan İş. ikincinin bozulmıyan motör akEanunı meydana g»t>niesindeki gayretle muvazidi.. Sanayide egkimiyen '.îstik inali de bu aradsdır. Radyoaktiv.ta iie muarr.ele görmüî bir lâs^k. dığerinden çok daha dayanık'a olur. Dahuı var: Röntgen cihazları ağır va taşmması zor makinelerdir. Muayyen yerlere kurulup monte eiiİT»leri icab eder. Üstelik pahalıdırlar dv.. Kaza hallerinde bir yerden diger yere nakli mahrurlu olan yarah ve ya hastaların imdadına yetlşemez. i Yerinde ve zamanında teşhis için fsydah değildirler. Böyle olunca taşınması T,Umkün pratik cihazlara ihtiyac vsrri'.r. Pu ihtiyacı gene radyoaktivita k»rşilamıştır, denebilir. Zira radyoâktiviteyi havi basit bir alet, kocaAtom çekirdeğinin parçalanmasını fösterir şekil man röntgen cihazının yer ini tutraret ve ışın olarak zuhur etmlf mümkündür. Aynı harareti Turbo maktadır. tir. nRadyoaktiviteli Thuliyum» dejeneratörlerden geçirm, elektrik Atom infilakı işte bu ışının ken cereyanı olur. Atom enerjirnin nilen âletle bu gibi acele vak'slar di haline bırakılmayıp zaptıi rapt faydalarını kavramak için bir iki teşhia edilmektedir. Kıîçük bir altma alınması demektir. \"nni ışın misal daha eklemek fa^dadan haii fenerden büyük olmadığı ve r.ğıridare edildifi takdirde inrilak pıüm değildir: lığı beş k:loyu geçmediği halde kün olur. Çekirdek reakturinde Meselâ elinizde aynı mshsulden yeni cihszın kuvveti, yüz bin vo!tvuku bulan zincirleme reaksiyon ahnmif iki patates var. Bunlardan luk bir röntgen makinesimn kuvlar radyoaktiv ışmiarı meydana birini olduğu g.bi bırakıyorsunuz. vetine muadildir. getirir. Meselâ bu sahaya he;han Diğerini ise rsdyoiktiviteden ^oBütün bunlar gösteriyor ki etom gi bir kimyevî cevher koyöınuz çiriyorsunuz. Birincisi muayyen zatekniğinin temelleri barışçı gayemu, radyosktiviteyi havi faydalı manda çürüdüğü haide dığeıi boler üzerine atılmaktadır. tstikbal bir ilâc elde edersiniz. zulmuyor. Taze ve sağ'am kahyor ıçinde ona dair .nuszzam tasarılatı Bu tip preparatların tjbdaki e Şu halde enerji, gıda maddüleri da hesaba kstmsk gerekir. Fakat hemmiyeti artık malum olmuştur. nın uzun zaman dayanmasım sağ henüz temelde, insanın bügisizliKeza bu ameliye sırasında bo.',alsn lıyor. Konservecilikte mükemme) ğinden gelen ufak tefek eksvklikler bararet ile islim meydana getirmek bir vasıta... görülüyor. Bilgisizlik ise bu enerBundan bsşka meseıi tıbda cer jiye karşı beslenilen korkudan ileyaya getirdkleri için bizim nasıl rahî müdshaleye iüzum gos'ermı ri geliyor. Bir gün temeiin deük» anarruza, babamıza teşekkür etme yen bir teşhis vasıtası da oiabiü leri kappndıktan sonra inkişai amiz lâzımsa onların da bize teşek yor. Beyin tümörlerıni kajfe ya damakıllı hızhnacak. kinrnlir hakür etmeleri lâzım. Yaşamak iyi rıyor. Bunun için «J 131» aenüen vatı kolaylaşünca nice imkânlar şeydir. En büyük, hattâ tek nimet radyoaktiviteli bir madde garnrua vucud bulacaktır. şualarile birlikte çahşıyor. tir.» Tolun ALPTEKİN Biraz durdu, sonra devam etti: Diğer taraftan, hayvaa yeti^tir «Ben bir şeye dikkat etmiş'.m mede ve hayvan hastahkıarının teYasamayı sevmiyenler adam davisinde kullanılıyor. Z'raat ve dır. sanayiin türlü şubelerınoe radynöldürebilirler. Her zalim insan muhakkak ki kendi hayatına da, baş aktiv izotopların istimal imkî.ılarını anlamak için ise evvelâ izokalanmn hayatına da diş bilemiştoplarm genel vasıflarıru b lınek tir.» ; icab ediyor. Vasıflsr sıras '.s ş,unWilliam öfke ile sordu: lar dır: «Seni dünyaya getirdikleri 1 tzotoplar maddeye nüfuz eçin anana, babana teşekkfr ediden ışınlar saçar. yormuşsun ha! Böyle, dünyaya geAMERİKAN 2 Bu ışınlar fotoğraf ve film tirdikleri için mi?» ler üzerinde karartıcı tesirleri varUrsula, çekişmeden bıkmış gibi bir halle: «Bir kere, bu dünya hiç dır. 3 Bu ışınlar, gazlara elektrikSATILIKTIR de, senin demek istediğin gibi, yalenme hassası verirCumartesi saat 1100 den itibaren ?anmaya değmez bir yer değil. Acı 4 Bir elemarun radyoaktiv müracaat edilebilir. çektiğim zamanlar bile bu dünya, izotopları ile değişmez izotopiarm Hacı Emin Efendi sok. Mak Apt bu hayat beni çekiyor, sanyor, he bozmaz. Yani kimyevî özellikıeıine en üst kat Nişantaş yecan veriyor; onun için de, çek halel getirmez. ••••••••• •••••••••••••^ tiğim acıya katlanabiliyorum. Evet, dünyaya geldiğimden dolayı anama, babama teşekkür ediyorum.» William: «Edebiyat!» diye hayAmeriko. hastaneleri ayarında her türlü konforu kırdı. «Hayatın ne demek olduğunu bilmiyenler ancak bu kadar saç ma konuşur. Hayata daire ne biliyor Ş : sun sen? H c! Ben hep görmüşümDoğum ve bütün hastalıklar için hekim arkadaşlarımla dür zaten: Hayatın ne olduğunu hastalarurun emirlerine âmâdedir. bilmiyenler hayatı gözlerinde büMüessis ve Müdürü yütürler. şair kesilirler.» mtilerincle işiahımz açılır.... ez/n; işte o sırada bir kaç açlığımzı giderir, kuvvetinizi hplarsmız Cunıhurivefin Edebî Tefrikası Sesi öfkeden çok kaba çıknnıştı. pek eski kafa bir yer de ondan. Bu Ursula, gözleııni gene ondan ayu kadar hizmetçiye ne ihtiyacımız rr.adan bir an cevab vemeden dur var, bir türlü anlıyamıyorum. Lucy j varken ayrıca bir dad.ya daha ne du. Sonra: «Belki sadece bir kurun iuzum var? Tekbaşma Juhe'ye de tu benımki.» dedi. »Ama, «on bakabilir o, Toma da, Matthevv'ya günlerde eskisinden de müsrif dav da.» William hiç sesini çıkarmadan ranıyoruz. Ahalinin diline düştük. dinliyordu. Suratı asılmıştı. KarıKulağıma bir takım şeyler çalınısının sözünü bitiımesini bekledi. yor; Philadelphia, Pittsburg, New ı Sonra: «Cimrilik denir buna» York ve Boston'dan buraya yazlığa dedi. «On parayı harcarken düşügelenler hep bunları konuşuyorlar nüyorsun. Kaç kere söyledim sana: m:ş.» Bu şekilde yaşamaya benim halimWilliam, aklınca alaylı bir tavır vaktim müsaid. Süfli bir hayat sürtakınarak: «Neymış o kulağına ça memiz için niye bu kadar ayak dirtyorsun?> hnanlar?» diye sordu. Ursula, ağır ağır konuşajak: «Bel Uîsula alaylı alaylı gülümsemekki ben ctedenberi pek rutumluyum ten kendıni alamadı. Onun bu, gada ondan tuhafıma gidiyor,» dedi. yet soğukkanlı ve kendini üstün «İsraf ve müsrifiiği küçüktenberi »örür gibi bir halle kıskıs gülmeayıblamışımdır. Bilmiyorum. bütün leri de kocasını delı etti. bunlar,» diye elile odadaki şey «Hizmetçilerin, uşakları sayıleri gösterdi, «İsraf mı. müsriflik sını azaltmak süfli bir hayat sürmi. Bizim gibi yaşıyan kimse gör mek mi olur?» medim çünkü. Belki Andersburg William, kendıni rutmaya çalışa rak: «O benim bileceğim iş» dedi. Üzerine gene o eski telârlı hal gelmişti. Karısma baktıkça ytlan gör«Bilmiyorsun m ü ş p i b i o l u y o r d u . n c kkadar f fena o l u v o ı n ] m a d a r e n a oluyorum s p n . u S v , B konuştukça! Bana böyle konuşma!» Ursula kocasını dikkatle bir süzdü. «Fena mı oluyorsun, William? Biraz idareli yaşayalım demekle ne fenalık ediyorum sana?» VVilliam, sank: ona bakmaya tahammül edemiyormuş gibi, pencerenin önüne gitti. Ursula, gayet tatlı bir sesle: «Daha basit bir hayat yaşasak, daha az hizmetçimiz olsa halimden hıç şikâyet etmem» dedi. «Bilâkis, bu hayatın beni sıktığı bile oluyor. Bence kocamm ruh huzuru gösterişten önce gelir.» • William: «Öyle ya» dedi, osana kalsa senin o küçücük külüstür eve Ukarsın hepimizi! Biliyorum bunu. Şöyle,' adamakillı yaşamak 4 tan anlamazsın ki. Sence, parayı bir köşeye yığmalı, hiç el sürmemeli. Kendimize lâyık bir hayat sürmek ten bu daha iyidir sence.» Burada öfkesi büsbütün arttı. c<Bir adamın etrafmda. muvaffak • madı: olduğunu gösterecek deliller bulunmahdır. Ama sen bonu anlaya | «Allah için, ahlâklarma diyecek yok!» diye karşılık verdi. mazsm ki!» \Villiam: «Ya, anlıyorum!» deUrsula ona acıyarak iç: yanarken i di. «Sana kalsa, sade kunı ekmekle kendi kendine: «Ya, demek mesele bu» diyordu. Kocasmda hissetti su verirsin. tavan arasmda oturği korkuyu yatıştırabilmek için: jtursun... Meşakkate alışsınlar diye, sakin bir halle konuşmaya çalıştı: ! ysenin e gibi para canlısı olsunlar disövledim ' e ' ^ n ^ düşünmüyor musun: I «Sana daha önce va: Biz babamla pek kendi halinde ' Çocuklarımızı bir şeyden mahrum etmemeliyiz. Kendileri gelmediler bir hayat yaşardık. Paranın kıyki dünyaya. Biz zorla getirdik...» metini bilirim: öyle öğrendim. OUrsula, sakin bir halle, onun sönun için, bu kadarına, belki daha zünü kesti: fazlasına halinvatin müsaid ol «Hiç de makul konuşmuyorduğunu biliyorum ama, gene de yok yere para harcamaya akıl er sun, Wılliam. Biz de dünyaya kenıli isteğimizle gelmedik. Bizi de diremiyorum.» William: «Sen zaten benim her dünyaya «zorla> getirdiler. Bunu adımırna çebne takmaya bakiyor ileri sürmek saçmalık. Bizi dün sun!» diye çıkıştı. «Kendime karşı olan güvenimi kaybettirmeye çalışı yorsun!» Ursula içinden: «Ne çocukça söz ler, ne acınacak hal!» diyordu. İçini çekti. «Vallahi, kalbini kırdımsa özür dilerim. Ne de olsa, ömrüm boyunca edindiğim huylan birdenbire sükip atamam üzerimden.» Ne zarr.an böyle özür dilese, kocası büsbütün parlardı. Gene öyle parladı: «Çocuklardan bir şeyi esirgemiyorum diye içerliyorsun! Sana kalsa, yoksulluk çeksinler istersin. Ahlâklarını düşündüğün için, şüphesiz!» Vrsula, kendini o kadar tuttuğu ! halde, artık bu kadanna dayana Kadm Eibise.sri '• Sayın Dokiorlara ve Haslalara PARK HÂSTÂNESİ Op. Dr. RAHİME BATU (Arkatı rar)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle