04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
tt Anhk 1958 CUMHÜRtYET BEŞ Yılbası ve tarih Yazan: Emin Âü Çavlı nefret ediyorlardı Romalılar, Yahudiler içm aynca resimsiz pa"a ba»tırmi}!ardı. Roma ala\l«n önündt giden hıykelli bayraklar Ku düjt «okulmuyoı du. Foma va.Uı şehir civannda avrı bır sayfıyed» otumyordu. İşte isa bu Roma ıdaresinde doğmuştu. İncillerden birisinde tsanın imparator Tıber'in on beşinci salt:nat senesinde vaız ve naıihat etmeğe basladığı gdrulür İfte bu tarih İsanın yaşı ve doğumu hakkmdaki tahmınlere sebeb olmuştur. Miladın altıncı esrına kadar İsa tarihi hiç bir yerde kullamlmamiftır. Müverrihler, ya dünyanın kuruluju ya Roma şehrınm teeuüsünU, yahud Selefkiyos tarıhini mebdt yapıyorlardı. Milâd tarıhını ortaya atan Diyonizo» isminde bır rahibdir. O İncilin bu müphem tabirinden istifade etmia, bızım tarih diye Milâd denilen tarihi kullanmiştır. Bu tarih, yavaş yavaş ha> < ta girmiş, iakat müverrihler dünya kuruluş tarıhini ekseriyetle tercıh etmışlerdir. Bu izah bjti o kadar tatmın ctmıyecektır. Bu, bir ocak •arıhinın yılbaşı olmaıını tamamile ta y ın ıtmıyor. İncillerde İsanın hangi ryda doğduğuna dair en küçük bır ışaret v# telmıh yoktur. Bır occk tarihinin yılbası ittihaz edılmesı Romalılara aid tesadufî bir hâdisedır. Romalılarda yılbası kon•=ullerın ıntihab edıldığı zamand'r Roma onc«l»ri küçuk bır sıte i'iı Romalılar, komsularıte muharebe «dıyorlardı. Harb nıhayet oir ıki günlük mesafel*rde vukua geüyordu. Yaz baslayınca harb mevsımi gelmiş demekti. Romanın en büyük mümessili olan konsüller yazın b>r sen* müddatl* intihab olunurdu. Konsüllerin intihabı zamanı da yılba«ı sayılırdı. Roma geni;ledıkçe intihab zamaru geriye dogru çekildi. Müâddan 153 yıl ünce Ispanyadaki bir ısyanı bastırtrak için konsül intihabı ocak ayına çekilmi$ti. İsa doğduğu zaman esa»sen bu yılbaşı ocak ayında bulunurdu. Kozmograbır sebebden dolav; Hpğıi, tarihi bir tesadüften ibar»t olan bugun yıl b*jı yapılmıştl. Yılbss! feliyor. Ş^diden her yerde bilhassa efiUnce yerlerinde htzırhklar bajUdı. Bir yıl karanlıklar içine karııacak, yeni yıı bütün ıııklan, ümidlerile doğacaktır. Bu intikal gccesini bütün neşe ve zevk içinde geçirmsli ve yeni seneain saadetinden ümid istemelıdir. Fakat bizi bu kadar n a se ıç.'ne atan bu yılbaıı nasıl bir hatıranm hediyesıdir? Bunu, arzıa ftzada güne| çevresinde hareketinin bir donüm noktaııdır diye telikkı edemeyi». Çünkü yılbaf ı olan bir ocak gece*i böyle bir meziyete maLık değiidirArzm mihveri gün«|ten gelen ışm. lara kar«ı biraz meyillidır Esasen bu meyil olmasaydı yaı ki| hadiseleri olmıyacaktı. Arzın gün«f çevresındeki harek«ti bu rreylin isiıkametini değijtirmekte, bdyltlikle arz uzerinde mevsimler husule gelmektedir. Küçük bir hata ıle bu nievsim başları tesbit edılmiştlr Martın, haziranın, eylulün, arai'ğın yirmi bırinci günleri mevjm de£ışim noktalarıdır. Bır ooak taıhi bj BMziyetleri haiz değildir. Böyle kozmografik seoeV.er d3günüleceğin« bunu dinî bir sebebl* izah etmehdir. Esasen bu maksadla âyin ve merasım yapılıyor, bu düşünceleıle bu gece tebcil olunuyor. İsa aralık ayının yirmi dördunü yirmıbeşine bağlayan geceyarısı doğmuştur. Hıristiyanların itıkadınca İ*a Peygamber değil bir ilâhtır. Hlristiyan mezheblerinin birinde, İsa ilâhtır Fakat zamamn mekânın halkından evvel yaratılmıı fikrj ortaya atılmıstı. Bu fikir kan ve ates dllgaları içinde boğuldu Bugün hiç bir hıristiyan mezhebi İsanm ilâh olduğuna süphe ed«mez Bu kadar kutsî bır an, İsanın düny» hayatına geldiği zaman tebcil olunmak lazım dır. Aralık ayının yirmi besinden sonra gelen ay da yılbasıdır. İşte butün dünyaya sirayet eden bu meserretli geeenin mensei böyıe dinî bır hidise olduğu zannedilme* tedır. Halbuki bu beeeri hayalin bu doğum hâdıseaile hiç bir alakası yoktur. Isanın doğduğu gün, hafta, ay değil sene bile malum değild.r. Isanın doğumu hakkındaki veiikaların gayet kısa bir tetkiki bu hakikati bize gostermeğe kâfidir. İsanın doğumu hakkmdaki vesikalar > ka> dar az ve o kadar kifayetsizdir ki bir çok müellifler böyle bir jahsı.ttin dünyaya geldiğini inkâr ctmıslerdır. Yfhudi, Yunan, U ü n müelHflerinden hiç biri İsanın havPtına dair bir vesika bırakmamıştır Asıl dikkate şayan olan İsa ile hemzaman Yahudı muverrihı Yosef. Yahudılerin Romaya karşı ısyaı.nd n tizun uzadıya bahsettiği halde Isaya aidlerın kücuk bir Çİzglyi ihtlva etmemesidir. MaamaJih İsanın bir beçer havali olduğu hakkınia pek hacimli eserler olmasına mukabil, onun muphem fakat hakiki ia,atı n» tesbit eden küllıyata tesaduf sdil mektedir Bu hususta en son eser Sorbon Üniversıtesi profeeör!?rinden Ch Guignebeıt'in İsa hakk:ndaki tetkikatıdır O, İsanın doğumu hakkındaki vesikalan tetkıkten ve ince bir tahlilden sonra on bes sene, ihtims] daha fazla bır zamanda İsarun ne vakit hayata geldiğini tayin hususunda cahılız diyor. İsanın 25 aralık tarihinde Noel gününde doğduğu ie hiç bir tarihî hatıra ile alâkadar değildir. İsanın ne vakit doğduğuna dair İncıllerde geçen bi Zl satırlar sened ittıhaz edilmistır İncill°r malum olduğu üzere dort tanedır Bır çok verlerınde bırbııını nakzetmelerine rağmen dördü u'e Isanın ha\atmdan bahseden ufak risalelerriır En buvüeü otuz a'tı ^ahife tutar. Üç İncıl İsanın vaız ve n*sıhatıni birer sene gosterir Bır tane«i iıc wne kabul eder "»n'^ını tasrih etmek lâzımdır ki Kudüs Mi. lâddan yetmiş spne evve! Porp.iar tarafından zaptedılm«tir Rrmauîa. rın Kudü te tatbık ettiti idare e«ki çağ tarihının muazzam imparatorluğunu tesıs etmıs o l n bu mli'e'e seref verecek bir tarzdadır V ıhrdiîerın dinî işlerme kat'iyven «arışmamıslardır. Yahudüer i Lanın 25 aralıkta doğduğuna dair hiç bır veıikaya malık degıliz. Imparatorluk arazisinde müntefir bulunan guneş ıbadeti bugünd« yapılıyordu. İlk hıristiyanlar doğum tarihi hakkında muht«lif mebdeler kullanmjşlardı ve sonralan yırm» beş arallkta tesbit edıldi 1582 tarıhınde Papa Greguar m yaptığı takvim ıslahatı ortodoks hıristivanlarea kabul edildığı için onlar on üç gtin sonra Noel yortularını tes id «decelkerdr. Şimdi kesın hatlar ilc lddıamızı hulâsa edelım. 1 Milâd tarihi kt'ıyyen yanlıstır. isanın doğduğu zaman on beş «enelik bir tahnun ıçmde sallanır. 2 Isanın doğduğu farzolunan gün beşeri bir hayaldır Gerek dml gereks* gayridin! hiç bir vesika bıze bugunü tayin edemez. Maamafıh vesika araştıran, tarıhî bir hâdıseyi müsbet b.r *e« nede bağlamak ıstıyenlenn yanında ananenin bızlere getırdığı galeyanlı havatın içıne gömulen bir halk kütlesi mevcuddur. Onlar sebebi bilmeğe lüzum gdrmıyerek yılbaşı eğlencelerin* hazırlanıyorlar ve neşt için» dahyorlar. Hakıkat araştıranlarjn, mütefekkir. tahhlkâr düşünceleri. müşahhas hayatı göntıeğe ahşmış kalabalık içmde sakın bır mecra Ukib edıyor. Tarihi TetMMer 1 Âmerika yeni bir iktisadı buhran ile mi karşılaşıyor? On beg gün kadar önce, NewYorkun bellib3sh caddelerınnen geçen bir Ingıliz, bir otomobıl acentaauun önunde durup, vitrındekı en son Cadıllac arabaya baktı Ar»ba « kadar hoşuna gıtmişt kı, h»men içen girerek fiatını $oıdu Fiatl 4.000 dolardır (12 000 T.L. na yakın). Fakat, elli do'ar alağısma sizin olsun. Müşteri şasırmısü, çiinkü, otomobılin üzennde 5000 dolar yaıılı ıdi Bm dolardan fazla bır inis onu hakh olarak hayrette bıraktı. Yukarıda okuduğunuz vak'a aynen cereyan etmıstir. Ve simdı Amerikada bütün otomobil acentalannın içinde bulunduğu buhranın tipik mısalidir. Aym zamanda büyük bır tehlıkenin de habercısıdır. Çünkü, müstakbel bir iktısadî buhran, sadece Amerikaya mırhasır olmıyacak, butün dünyayı sar»acaktır. Bu sene Amerikan otomobıi fırmalan, adeta rekor kırdılar. Şımdiye kadar hiç bir sene 8,000,000 otomobıl yapı'mamıjtı. Bu mıktar, ihtıyacın çok fevkindedir. Otomobıl acentaları ıse, kendi kârlarından ferağat etmek suretıle ellenndcki arabaları satmağa çalışjyorlar. Eski arabalan, fark almak suretıle yafiüerile değıştırıyorlar, hattâ, taksitle muamele yapıyo.'ar. Acenta memurlan, dü dökmek suretile, butçeler ancak kuilanılmış bir araba almağa musaid silelere yeni arabalar satıyorlar. Bu sadece otomobil endüstrisind» olsaydı, gene bır tehhke teskil etmivecektı Fakat, günluk guneşlık AmeııJtan ekonomısını de kara bulutlar kaplamak uzeredır. Hali hazırda on arabadan, altıslnrn taksitle ve zorla satılmasına karsılık, buz dolabı, çamaşır makinesı gibi a.etlen satan firmalar da ellerındekı stok maKan aynı sekilde başiarından atmağa çalışmak tadırlar. Tahm.n edeceğınu: gıbi, her türlü ihtıyacını taksitle temi'n eden Amenkan aıiesı muazzam bır borcun altında kalmaktadır îlmn inkışaf etmesıle, ekotıomik buhranUrın ortadan kalkacağmı sanan ekonomıstlerın, var.ıldıgı aşikârdır Çunku. tarih bır kere daha gıttıkçe artan ıstıhsalm, bır gün gelip durmak zorunda kalacağmı gosteıinektedır. Amerikan ekonomisinl tehd.d eden en buyuk tehhke. Traman prcgramı dahılinde yapılan hubu| b at stoklarıdjr Amenkan hükumat' n m eündeki bu stoklann klymetı 300 000,000 T.L. cıvarmdadır. Bu mesele, Eisenhower kabıne(Arkası Sa. 7 Sü 5 te) Londranın kenar semtlerinde bır sokak Seyahat Notları Ingilizlerin ev hayatı ve biüıımiyen misafirperverliği Yazan: Bâki Süba Eüboğiu Kıtablardan. makale ve musahabe»erden t=nıdığxroız Ingılıe aile ve ev hayatı ıle içıne girerek, bırlıkte yaşıyarak, bizzat mdşahede ettiğimız İngıliz ev hayatı arasındaki fark ve tezadlar bır haylı büyuktur. Bu mevzuun bır çoklarımızı alâkadar edeceğini umrr.aktayım; bu bahıste, bır Ingıliz aılesi yanmda misatır olarak kaldığım uç gun icındeki müjahedelerimi bütün ger çekleri ile nakletmek istıyonunLondraya geldiğirrin ilk aylarında, kadirbılır ve vefakâr (Turk İng îız Dostluk Cemıyetı» bsnı bazı İn u.'.ız aılelerme t?kdım etmek kıbarLğ.nı gösterdi MuMellf mektublarla ceresan eden bu tanışma merasimınaen «onra, hiç gormediğım, tanımadığım bır eattan, Londranın uç köprüler semtınde oturan Mr. Smıth'ten ga> et nazık bır mekrub aldım. Mr. Smith bu mektubunda sçyle yazıyardu: Türk . İngıhz Dostluk C«miy«ti Urr.umî Kâtibinin mektubundan dğrendiğime göre, İngilız aileleri il» taruşmak, görüsmek ve dostluk tesij etmek istiyormussunuz. Bizim evimiz Londranın biraz dlsında, bah çel«r içind* Üçköprüler semtindedır. Herhangi bır hafta sonu tatilınizi bizlmle birlikte geçirirscnis, eşun ve ben çok memnun kalacağımızı timdiden ifade etmek isteriz. Size kolayhk olmak üzere mektubuma, evımızin bulunduğu yeri gosteren bır plânı ilistlriyorum. Trene, Charrig Cross istasyonundan binecek ve Üçkdprulerde ıneceksioız, Oradan bır taksi ıle eknizdeki plâna göre bızim evi bulmanız çok kolaydır. Hurraetler. Bu çok nazik davetten sonra hemen Mr. Smith'e bir mektub yazarak öDÜmüzdekı hafta sonu tatıhmi yanlarında geçırebileceğimi bildirdim. Ve çok çok te^ekkur ettim. Hurriyetini çok seven bır uı~an olduğum için, bu nazık daveti kabulden sonra bende bir pişmankk basladl. Ne yaptım da evet dedi.n. Şimdi her seyi, müsamahasız, pro tokol kaidelerine sıkı sıkıya bağlı, disipUBİi bir İ»gi1i» aılesi yanında üç gün ne yapacaktım? Onlarm ye. mekieri, oturup kalkmalan, bitip tükenmek bilmiyen çay saatleri, golf veya kriket oyunları, soğuk uğok sual sonışlan, aldJdan cevablara inanmaz gibi baklfları, sualîeri değiştırip deği^tirip sormaları... Büt.in bunları düşüne düşüne cumajtesi günü elimde çanta çiçekçıye fidip çiçek aldım. İstssyonun yolunu tuttum. Mahşerî bir kalabalık içinde hiletimi alıp trene atladım. Trende gene bir ylğm düjüncelerın hücumuna uğradım Mr. Smith ne biçim bir insandı? Her halde uzun boylu, sarısın v« biraz inadçı bır tip olmalıydı. Ya kan»... O da yüzü birax kıntmjs, fakat vücudu muntaıam, belki gözlüklü, çok konuşan, kahveyi ve televızyonu çok seven bir hatun olmalı idi. Bir saat sonra bütün bu hayaller bitü v» kendimi Mr Smith'in bahçe kapıa Snünde buldum. Bır elimde çiçek, öteki elimde çanta beni karşılıyan bahçıvan kılıklı, elleri çamurlu, pantalonu hupani uzunca boylu bir adama: Mr. Stnith burada mı? diye sordum. Aldığım cevab şu oldu: Mr Smith benim efendim, bah çede çahııyordum da .. Daha ilk adımda muazzam bir pot kırnasüm, Ne yapacağımı şasırdım, titrek bir sesle, affecersiniz diyebildim. Mr. Smith beni evinin kabul salonuna aldıktan sonra, önüme bir ytğıa mecmua bırakarak boç dakika müsaade isUdi, içerideki odalardan birine geçti. Biraz sonra bambaşka bır kıyafetle, bambaşka bir insan halinde, siyah çay elbisesini giymis,, kolaiı yakasmı takmış olarak yanıma geldi. Kapıda beni karşıllyan insanla şimdiki insan araaında dağlar kadar fark vardı. Kapıda gördüğüm adama bunun sadece gözlen beoziyordu. Bir anda kendisine, siz aktör müsünüz? diyecek oldum, tabiî demedim; bu, ikinci bir pot olurdu... Bir kaç dakika soara da Mrs. Smithle tanıştık. Kendi halinde, mütevajı, her şeyi öğranmeğe raeraklı, ev i^lerine düskün bir ka Eskl ırabasını yeni ile değistiren Amerikalı Türkiye evlât edindiği kızlorı odalıkları yapan insanlarla dolu imiş Bir almanca mecmuanın Türk milletine sürmek istediği leke Diye hayrette .. (Türkkan) kenamburgda 15 gunde bir çıkan «Kristall» adında disıne (Paja!) diye hitab edıyordu. ki mecmuanın sade bır Belki de bir mahsul muşterisi idi. hayal değıî, aynı za Komsularından baska kendilerme manda bir hiyanet mah de faydası dokunabilirdi. Zengin asulü olarak msmlekeUmizın içti* dam avluya doğru yürürken göz«Yaylah» maî vazıyetı hakkında bır takım leri pencereden bakan ısnad ve ıftıralarla dolu guya sen ya tesaduf etti Mukaddemeye bıle «ationel bir yazı neşretmış olduğu luzum goımeksızin doğrudan doğbir müddet once telgraf haberı ola" ruya koyluye: rak yazılmıştı. Bueün mecmua eli Yahu, buna kaç para istersln? fiız^ geçmış bulunuyor. Diye sordu. (Türkkan) bas,mı önune ığerek cevab verdi: «Y»baneı milletler» serisınden Satıhk kızım yok paşam! Kızım karımdır!» bişh?ı altında Fakat zengın sdam kar$ısında!dsanki yurdumuzda mecmuan'n mu ni ikna edebilmek İçin ılâve etti: habırı tarefmdan >apl'rcuş gıbi ^ös Onu kendıme evlad <;dınoceterilmek istenılen bu roojrtajm has gim! tanba^a uydurma ilJnüu okunur oArkadan içeriye girmiş olan köykunmaz v« resimlere b.ikılır balcıl lüler bu mükâlemeyi dikkatîe rinTaz derhal mevdana çıkıvor liyorlardı. Pazarhk şu şekı.de deMecmua 1936 danberi Tuıkiyede vam etti. Nihayet (Türkkan) ağ• Medenî kanun» hâkım olmama zından baklavı çıkardı. rrğm«n Türk zenginlentıın eskisi Zengin adam penceredeki gene gıbi bır harem ha\a*ı yaşamakta yüz« bır nszar daha atfa.'iKen son devam ettiklerim ıdiia edijor ve ra: bu ıddıasım ıspat e t m « ıçın de bi Peki, dedi. uyuştyk. İki yüz kendisi de itıraf ettığı veçhıle lira veriyorum! binbır gece masahnın «afha'.annı Kdvlü sozü uzattı: gölgede bırakacak hezeynlarm b'r Ama, dedi, dana şart'arım bitaraya gelmesinden teşekx;ıl etmiş medı Bu iki yüz lirayı haaa vermaceralar anlatrmğa kalkışlyor. dikten maada onu ym>na alınca Diğerlerınl çok kısa ce^TOİş. o! îuğu mektebe göndereceksin, kjıdlsine icın onların üzerinds durmıvacaşız. jlk elbiseler giydireceluın! terbijesi öğrctmenleri Fakat bir tsnesd röportai.n esa« bol Zenjfin adam gülerek bafını sal">ıpranma hakkiv kenıiğini teşkil etiıyo E J guva 14 ladı: yasmdaki gene Wr Türk kızmın tanınmaMnı istiyorlar Tabiî yahu Kızım olmıvacak serguzeştıdır, bakın lin^ r\n'. rar Kendi kızıma nasıl bskar3am f kânununda deeıcıkhk >a Heı hangı bır Turk kovündeyiz ovle oakarağım! Bllacacı habeıı uzerır» Beden Terb,(Roportajcl isim zikredemıyor), oy«sı Ogrermeolerı Omivfi dt: bu hjAhşveri» bıtmisti. Gün kararada \ etkili derecesinde kurnaz bır la=tı. Eylul ayı bitmeK üz«re ıken retım bran^ına vipranma hakkı tanınmısı ıç,n faalHrtt eeçmtjhr köy!u var. Türkkan (her halde (Turkkan) (Yaylah) ve zeng11 aCemivt Ba^snı Burhan Sumersan Turkkan soyadından bah;etrrek is dam bir noterin kapısınlaJ iieriye mevzu i!e alâkalr leıra'î'ar yapmak u z e tı\or saniyoruz) Bu ko\lunün bir ginjorlardı. Mukavele yaoıld1. 200 r» ^nkarava fttrol^Ur. iki tarl sı var. orada tutün ve nu hra karşılığı (Yaylah) zjngin aIlçılı'erın belırttığıne gore bupjne kadar h zıreı snresını tamamlıvarak sır ekiyor, aynı zamanda koyun damın evlâdlığl oldu. »Hie'^ü.e aMılmıs ve emekii maası \e keçı beslıyor. Bır kaç tane ço(Yaylah) artık «Türnksn» soyalsn oârcrmen hemen jok gıbmır. Becuğu var. Bunların en büyuğü 14 adını değil, zengin ^ddmın «Mus• a m a bır kız, bujürlükçe âfet o t fa K.» nın sovadını caş'va.ak. •s d mesle*ı ıf^ ederken olraıi'tur Kalb bıyume^ı nı^de k?\T»ıssî. hancer<» bo7\ıi 'acak bır güzpllikte.. Yavlalı! (Yay Noterden çıktık'an sonra babasına »^•=1 g.bı ha«3hkl?r beden efci'ırrmd» lall bir sovadj elsbilı r a m i biz kız veda eden (Yaylaiı) yeaı b,bal;ğıWsl'k h?=ta'ıâı «eklını almı» aıbıd'r lanmı» arasında ilk ismi böylesine nm evıne göturüldü. Banyo hazırCemnet polıslık. suhaylık gıbi i bran«l ,ra bir «eie'k ç?lı«rna suresın j hic tesadiıf etmedik) Bu kız pej lanmıştı Gene KIZ glrif jıkandl. rpürde kı>£kfette ve avlıngyak tar Çama^ırlaruiJ, ela,je'ermi değiştır*« uç ay,n emekhlığe h*wb •dı!m«»i husjsuıu.n Beden Eğıtimi ojretmelerinâ lada eaİMivordu. Türkkan zaman za di. Üzeıine ufak tefek rr L'otvherler O tanınması için Meclise bir kanun > man şöyle dıişünüvordu: de taktı. Kendisıne br de hiisjjsî şktadr B«s kuua var, bunlardan biri hizmetçi tahsis olundu Sigortalan dispanserlertn« ekîiürse ne zararıro olur! (YayUh) günden giıne viictıdçe dair şlkâyet ve ihbarlar Bir gfin Amerîkan Packaro* marlta gehştığı gıbı fıkırce ılt; bır ılerleIşçı Sısortalarına bağlı dıspansexl«rmuhteş.em bır araba köylunün mü me gösteriyordu. Çünkü mektebe den b«i:ları h k ) » ) , ! jlkâvetlw mn en b l tevczı kulubc^ınin kapısınm on\in Üidiyor. li=an, matematik öğreniyordoktarUrıa de duruvor. îeinden pırıl pınl be du. O arada (Mustafa K ) nın evya» keten elbise fiymiş. parraak lâdlığı aynı zamanda karısı olmaklyı muam.Ie etm«iıai , € h a t U ^^ ları yüıüklerle dolu, hal ve tav tan da geri kalmad: her halde.. Fadıspar«wler(ie h a s t a İ S C l , P r e k e n d l l e . rınden patı »lınmak nır*tıl* iıbı vartlrıoda ömründe hiç bir yorucu i | kat bu kadar nimete, refaha ve difi ihlnr olunmakUdır görmemislere mahsus rahathk ve ü lükse rağmen (Yavlalı) bir türlü Bu dı^or.erlerdM b.rınin Bafl'ekım kunet mevcud bir adam iniyor... <îehre alısamadı. Durnoadan köyüodac.^ı tarafından 25 llra »lınarak bir Basındaki Panama sapka avakla ne hasr»tıni çekiyordu. Bu vaziyet Isc.v. iki av rarfmda Mka a r k , v , ; k , d»fa l , n v*r,ld.»i ha,ka bir , „ , , , r 4 . nndaki beyaz ayakkabılar onun şık karşısında (Mustafa K) onu bolca lı»^n kuruma hi]*ri)mi»tir bir drahoma ile çırağ çıkardı ve lığını tamamhyordu Köylüler: S.be mufett,şi ,hbar , « e r ı n e Bu adamın bizim (Türkkan) (Yaylah) kövüne dönüp kendi küfvü olan bir kdylü delikanlısı ;le evİa ne işi oUbilir! H evlâdlık olarak gelmiştir. Bu, hepsinden açıkgoz bir klzdır. Mandolon çalıyor (roportajçı ud görmemi^ olduğu için ona mandolin adı takmıj. Çunkü resunde ud olduğu görüluyor) juksek mektebe devam ediyor, küçük hıkâyeler yazıyor ve gazeteci obnak istıyor. İkinci Ayşe, bu s*fer muharrir onun adını (Ais»«) olaıak kaydedıyor. İskenderun civarında bir «Syden getirümistir. Hâlâ gırdıği aJ«nin içinde mesud yasıyor. Bu seride bir de Sabiha var Bu, muharrir» gör«, yirmi yasındadır. Fakat resm* bakılınca kcsI koca bir kadm olduğu aulaşl.ycr. | Muharrire nazaran Sabiha bastaoakıcıdır. Halihazırda 72 yatındaki ba balığınuı e\ini idare etaektedir Şirrdi nıytti, şöyle yükstkç» mevki sahıbi bir memurla evlenmak. Kdportajın hulâsası bu... Ge.«lim Kristall mecmuasının vaziyetine. İçindeki yazılar v» r«*imierin, mealinden bir sensation d;rgiii olduğu anlaşıhyor. Muhsbirinin bızzat şahıslarla temaa ader^k din]ediğmi iddıa ettfgi maceralsruı hepsi baştana^ağı yalandır. ݧtî birer nümunesini verdiğimiz resınuerden de butun mundericatın uydurma olduğu meydana çıkıyor. Muhabir belki Türkiyeye bile gelmemışt Ne Türk Uimlerini, n« aa aoyadlarını doğru yazamıyor Bir köy bir kasaba ismi zıkredemiyor. Yainız zikrettiği isimler gene bır uy durma macera dınlediğıni iddıa »t tiğı (Azif Her hald« Nazıf olacak) m oturduğu İzmir, bır de haritada belki gordüğü İskenderun dur. Şımdi bize bu szizliği veya duşmanhğı eğer Türkiyeye gelmi4 '.s* yapanın ya bir bara, yahud da blr geneleve götürüldüğünü, orada malum ya her hafıf meşreb ka» dın bu hayata nasıl düştuğünü uy. durma bir macersya bağhyarak ana zur göstermek is+er. İşte muharrıre kadmlar bu masalları anlatmıslar, o da bıle bıle ve 100200 mark kazanmak niyetü» sahi gıbi göstererek. makaleyi kaleme clmıştır. Ama, düşünmemijtır ki beş on paralik I şahsi kazancı için Avrupada ve ouI tün dünyada yeni yeni tanmmağa baslanan temiz yurekli ve necib bır milleti lekelemeğe kalklyor. Hayır bugün Türkiyede evlâdlık kızım kî rısı gibi kullanan tek vicdan sahibi Almaoca mecrauada çıkan yazıya aid bir sahife insan olmadığı gibi birden fazla evli Dediğımiz gıbi bu (Yaylah) hi şındaki babalığı Çiçekçinin odalığı kimse de yoktur. Eğer müstesnalar lendi. Bugün (Yaylah) gene yalttıayak, pejmürde elbiselerel tarlada kâyesi röportajçınln en uzun uy gibidir. var ise bunlar birer tabiat galatı a>ak, pejmürde elbiselerle tarlada durma hıkâyesıdir. Gelelun otekiOn beş ya^ında (Aise Ayşe) o hastalardır. Böyleleri ecnebiler aıinrien mesud noıtopu gıbi de bir lere. Bunlardan biri on alü va lacak, derı tuccarının evlâdlığı o rrsmda daha çoktur. Bundan üç, çocuğu var... Mazısini tamamile u Sinda Penhandır. (K. Çıçekçi) fiın larak buyümüş, yaşı ilerledıkçe dört yıl önce Ismirde bir baba, kendi öz kızını vııslat yatağına çaknuttu. O hayatı hatırladıkça ken evlâdhğıdu. Istanbulda Beyoğlunda enstituye devam edıyor. On îekız yasmda (Naıne Naime mişti ve bu bix Türk değil, bir «cdisini ancak bir rüya göraaüş saaı babalığmm dukkânında çalışıyor. Oıtamekteb mezunudur ve 63 ya olacak) Adanadan tüecar (B) ye nebi idi. vor. dın... ^Esafîr odasına girişimden on beş dakika sonra bütün kanaat ve fikirlerim altüft oldu. Smith ailesi, tasavvur edemiyeceğim kadar samimî, müsamahakâr ve o nisbette sıcakkarıb idi. Bir defa, beni bir yığln sual yağmuruna tutmak gibi bir sıkıntının girdabma atmadılar. Derhal viski ikram edip rahatça, fejshUkla konusmamı temin ettüer, Aiz konujun bız dinliyehm dediler. Ayriea, yemek saatlerıni de benim tayın etmemi rica ettıîer. Yemek saatlerıni tayin etmek hem rnu^kül, hem de mesuliyetli bir işti. Aile içinde ksrm acıkanlarm ve;. a acıknuyanların bana tâbı olma'arını, benbn keyfıme gore sofraya oj turınalarını kabul edemedım doğıuı su. Ben onlara tâbi oldum. Mr. Smith bir arajık evinin her tarafını jbana gostermek merakı.ıa kapıuh, i ve beni oda oda, »alon salon f 'oI laştırdıktan sonra bahçeye çıkardı, jeıçekler hakkında bır nebatat projfasorunün varemiyeceği kadar iza1 hat vermeğe başjsdı. Bır r.at süren ı bu nebatat dersuıden scnra, ikinci büyuk merakı olan (ses alma cıhazilarına kuj seskrıni tesbit etmek) I dersi bana fenalıklar geçırtti. MT. Snuth her sabah gün doğmadan ağ:clara tırıranır, sırtına yüklenıği tip makineai ile saksaeandan, kargadan rutunuz da, bü'bul. kanarya, en akordsı» nağmeleri ile kafa patlatan tarla kuslarma kadar bütün kanadlı mahlukatm seslerini tesbit edermiş .. Günlerdenberi yaptığı bu sonu gelmez tesbit amcl:' esi hakkında bana ijahat vermc^a ba=ladı: İste diyordu, Mr. Ediboğlu, bu dinlediğini» kıosun i!k ceddı Cenubî Afrıkada yajardı. O resıl raünkariz oldu, kujTTiğu dahî unj' ga53İan (Arkası Sa. 7, Su. 6 da)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle