Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
l t AnhklKfc CUMHUHtYBT Tarihı Bahisler Kaybolan şehir Yazan: Haluk Y. Şehsüvaroğlu ** Rbeio nehri kıyılarında ki sajısu şehirlerden biri l ^ a ç gündür (Vefik Pirinççioğlunun kulaklan çın* ^ lasın) telefonla Diyarbakırı arıyorum. Hatlar bozuk. Konuşulimıyor. lelefon da ne kelime meğer. bütün şark vilâyetlerinde kıştan dolayı, telgraf telleri de bozulmuş. Şimdi telgraflan trenle sevkediyorlarmış. Bizce, bu usulü hangi dâhi (!) bulduysa, mabaadini de getirmelidir. Aradaki para farkıru gözönUnde tutarak, mektublan da develer veya katırlarla yolltmah ki kimsenin hakkı yenmesin. Zaten, Devlet umumiyetle muhaberattan mes'uliyet kabul etmediğine göre, ne mahzuru var? *** SÜR'AT ASRI ALMANYA MEKTUBLARI 1 Çifte keramet Conuncu Menderes hükumetinin progTamını hülâsa ^ eden Cihad Baban (nazik dostlanna göre, pederiniz) geçen gün, Terciiman gazetesindeki yazısını şöyle bitiriyordu: vBiz yeni hükuraete programı ve vaidleri içinde muvaffakıyet diliyor ve programda bahis konusu olan hususların biran evvel Uhakkuk etmesini bekliyoruz.» Halbuki aynı gazetenin bir başka sütununda DP. Meclis Grupunda hükumete itimad rcyi vernıiyen, >ani «siz bu işi beceremez.siniz.) diyen mebuslann listesinde, Rüştü Ozol (Kon>a) ve Sabri Eîilek (Trabzon) isimleri ortasında, Cihad Baban (Izmir) de vardı. Başka bir yerde görsek inanmazdık ama, kendi gazetesi. Herhaîde doğru olacak. Tııhaf şey. Şimdiye kadar, eski arkadaşlarım arsFinda bir tek Cihad var zeruıedij ordurn. Meğer iki imiş! *** Senaryoya Atatürkün harem daireeindcn sahneler koymuştuk. Başka? Bir de Atatürkün esrar kullandığı iki fiç sahne vardı. BD adama Atatürkün hayatında ne harem, ne de crar olmadığını uzunboylu anlattun. Bir müddet inaddan sonra nihayet baklayı ağzından çıkardı: iyi ama, her filmin bir de ticaret tarafı vardır. Biz Ankaraya teklif ettik. Eğer isterlerse Türkiyede gösterilecek kopyalardan bu sahneleri çıkarınz, olur biter. Bu adamın. Atatürk filmile, hâlâ alâkası var mı bibniyorum. Fakat dikkat, aman dikkati *** Boş yere masraf ilJfemleketimizde, asla işe yaramıyan, tamamile lüzumsuz bir şey varsa o da, hiç şüphesiz, tarifedir. Siz. saatinde kalkan ve saatinde gideceği yere varan tren veya rramvaya, otobüs veya vapura tesadiif ettinh mi? Radyolarımu bile öyle. Senfonik konser diye açıyorsumız, karşınıza acem aşîran faslı çikıyor. Ustelik bu tarife ve programlann kalabalık kalahalık komisyonları vardır. Mevsim mevsim düşünürter taşınırlar. küçük küçük kitabcıklar basfanrlar cazetelere ilânlar verirler, yani bir sürü masraf. Kaldırmalı hepsini ortadan. Vatandaj, istasyonuna veya iskelesiıre gider, rastladığı ilk vasıtaya biner. Radyosunun da düğmesini çevirir, artık ne pkarsa bahtına. Zaten öyle olmuyor mu? Gemicilerin sevgilisi Loreleyli Dilber (Bonn hususî muhabirimiz Feyyaz Tokar yazıyor) Heybetli bir tarihin binlerce hâdisesinden efsanelerıne, aşk ma«allarından, mütekâmil bir en düstrinin nakliyesine kadar her şey Rhein kokar Almanyadi... Rhrin'in siddetli akıntuınıo kirpıştırdığı her burunda, ayrı bir efsane yatar, onun kenanndaki soiüd ve kestane ağaclannın dibinde daima taze bir aşk ya doğar, ya da batar. Evim Rhein'a be$ dakıka rresaiede, fırsat buldukça Rhein kenarına uzamp hafif sisli havayı cığerlerime çeker ve kıvrım kıvrım uzanan dalgacıklara bakarak biziro Sarayburnunu hatırlarlm. St. Gotthard'tan başla/ıp Amsterdam'da denize dökülen Rhein, kaptanlarla alay eder durur. Dcltası istikametLnde değme naküye motörlerini dahi «of» latan akıntısı vardır Rhein'ın... St. Gotthard'tan gelen, ince uzun kaplumbağavarî nakliye gemileri, yumusak bir saç üzerinde kayan fildişi taraJc gıbı gider. Aksi istikamettekiler ıse, boksörle atletin mücadelesini Hsrırlatır üıssna Akıntıdan kurtulabildikçe kaçar fakat ergeç yakalanır ve şamarı yer dururlar. Rhein'in en güzel kısımlarından bir parçası Bad Godesberg Wıesbaden arasıdır. Bazı geceler Godesberg sahilinden karşımızdaki Königswinter'in Rhein boyunca uzanan bol ışıldı meyhanelerıni seyrederim. Karşı sahil çok çalışan, çok eğlenen insanlarla doludur. Gündüzleri ağır işlerde çalışan kadınlsrla erkekler gelir bu raya. Beyaz Rhein sarabı içip sarı tenlerini pembeleştirip cheek îo cheeTî dansın ilerisine geçerek birblrlerini kaçamak öptükleri de oîur Onlar hâdiselerin tamînen dlşmdadır lar artiK Ne Do^uvls 13a*ının bırleştirilmesi, ne fe Saar refero.ıdumu bu insuiarı ilgilendırmez. Yorucu günü tat'i b:r rehav"!^ b'tirecek eş araıUr kendiler:iıe hepsi bu kadar. Rhein"in rt/ıra'ı ta'ıH bu c'sa gerek. İKI Sfhili d" daim^ hak.ki aşklar, efsaae.':' yaşamış ve yeîiyor. Rhein'Ti en cîar yeri Loelsy. Burada asırlarca evvel havalinin en güzel kadııu otururmuş. Güzelliği malum ve meşhur, erkekier: cezbedıcı havası bütün deııız"i'erJn bjrnunda Rhein.in pus'u kokusu kadar tahrik ediciyTiij. Rhein uzerındj ',ola çıkan her gemici bir an evvel Loreley'e ulaşabilmek için çırpınır, Loreley burnuna yaklaştıkça buranın cazib düberlerini görebilmek için, dümenciler gayriihtiyari sert kayalık'ara doğru dümen kırar ve ona yakın geçebilmek için gayret sarfederlermiş. İşte bu sırada, hayranianna bir nebze oLsun gozdkmek arzusunu hisseden dilber, annin penceresine çıkınca, dümencd kendinden geçer, kaptanın nutku tutulur ve gemi Loreley'in kayalıklanna bindirirmiş. Çok geminin ve pek çok geaıicinin başını yemiş bu uzun saçh dilber. Bir gün, Gürfln, tld ve Aksan, Rhein boyu üzerinde yoıa çiktık. Onun en tath kıvrımlarını, ü>tad bir rakkase gıbi inceldiği yer.erı do laştık. Asmanshausen'deki Almanyanm en eski otelinde öğle yemcğı yerken, bu otelde kalmış meşhur şahsiy«tlerin tablolsruıı havi odayı <>rkamıza almış sık sık dönüp »eyrediyorduk. Napoleon'dan Bismark'a kadar bütün şöhretler Otel Krone nin kapısını çalmışlar. Onun hususî surette hazırlattığı buruk kırmtzı şarabından içmişlerdi. Kronenin Fume bahkları d? meşhur... Menü'de yılan balığı fümesıni görünce şunu bir deniyelim dedik. Fakat kronenin ağır havası içs rismde o füme âdeta canlandı ve ikinci lokmadan sonra boğazlardan gecmez oldu. Limon limon üzerıne Rhein'in yılan balığını yiyem».dik. Biltnem belki de bu ?ğır atmosler içerisinde sık sık gözumüze ııışen meşhur faniler, bizlere bir nebze MiÜam Tuassed'in müzesini mi n»brlattı?... 1870 Frannz Alman harblnin hazırlayıcısı «Ems« telgrafının çekildiği yerlerden geçerken, insan gayriıhtiyarî 85 sene evvelisıne kayıyor ve Wilhelm'in kaphcadaki r n yo odfsmda. Bismark'a gönderilmek üzere hazırlattığı telgrafın lıişin ifadcsini hatırlıyor... *** Şokretler unutulmuyor... Oniaıa aid büstler kaldınlsa, isimleri silinse dahı unutulmuyor. Rhein ile Mosel, Koblenz'de '»irleşir. Burada bir Bısmark 'leykeıi varmış, heykel gitmiş sadece xaıdesi kalmış .. Hfddizatında hiç bir şey ifade etmiven iri bir tas pa1"ça^ı Fakat onunden geçerken İMSlar çevriliyor. parmaklar uza'i'.yor ve dudaklar kıpırdıyor; «Burada Kınm harbi yülarında lstaabolun llk (ekilen fotoğraflanndan biri: Tophanenin üstüode Tiirk mahallelerinİB ahenkli manzarası İstanbul semtlerile, mahcllelerile, cili' ıfelerimiz araında gelmeeski evlerile kaybolmuş dünya şe hydi F? .. hususî şahıslara aid hirlerinden birıdir. Bugün artık bu evler h< devirde, sahiblermın değil daha evvelki asırlardan hattâ arzjLrüe vv hiç bir kayda tâbi ol19. asırdan kalnuş bir Türk soka maksızın yıkılıp gitmiş; 17, 18. asır ğına rastlamak, eski evlerimizi bul Türk evlerinden galiba gehirde bir mak mümkun değildir. ttk örnek bile kalmamıştır. Şehir bılhtssa son elli sene içinBoğaziçi kıyılarında da, eski rade süratli bir şekilde yenilenmij hlarlmızdan »ı.cak bir kaç öı < ahşab konaklarımıun, evlerirrizin kalabilmı«i*ir Onlrrın kadc.ı de sayerlerini birbirinin üstünden asan hiblerinhı a'.âka ve mürüvveM»'i •« » cüsseli ve çok defa çirkin apartı bağlıdır. Buüardan ha.güennİTi manlar kaplamıştır. muhafaza «diicceği, ykı'mamasl !lEski ahşab mahallelerin yerinae zım geleceği hakkmda da bir karar bitiveren bu nisbetsiz, plânsız bınalar ne y?zık ki Istanbulun ebedî Gerek şehir içinde gerekse Bomanzarasını teşkil edecektir. İstan ğaziçi kıyılarında artık sayıları pek bulda on beşinci asırdanberi ı'a azalan sivil mimari orneklerimizi metgâhlar kârgir ve ahsab oiarak tescil etmek ve bunlan yıkılmaktan inşa edilmis sonra kârgir yerine ah kurtarmak lâzımdır Sahibleri böyie şab insaat* rağbet edilmeğc başlan bir mecburiyet karjısında kslırlarmıstı. sa bu binaları Belediy* yahud HüHattâ bu ahşab bina in*aatı III. kumet satın abnalı ve türlü hizmet Ahmed zamanında Osmanlı »ara lerde kullanmalıdır. yında da tatbik olunmuş, padisah Şehrin elde kalabilen son sivil (şehir biıusı tarzmda ahşab köşJs mimari örnekleri için boyle ciddi ler, odalar murad) eyledığinden Sa kararlar almak lüzumu belirtrış rayburnunda ahsab Topkapı Kasrı bulunurken, biz b?zı eski hamamyâptırılmıştı. ları, çeşmeleri ylkmak yoluna da Ahşab şehir, asırlar boyunca yan gidiyor, bazı meydanlar ve yollar gınl:rla semt semt kül olmuş ve uğruna 15 asır binalarına kazma yAıi baştan kurulmustu. Her :a*a indirmekten çekınmiyoruz. at asrında İstanbulun Türk zevkine, Beş yüz senelik Türk Utanbulda Türk yasayışına uygun bir mimarisi yaptığımız sayısız mimar! abidelerbulunuyordu. den bir kısmı zamanlarla, tabıî hâAna hatlarile bu mimarl asırlar diselerle yıkılıp gitmiş,, geri kalanca sürmüş ve geçirdiği istıhaleleri ların bir çoğu da bizzat bizler tarade daima mıllî karakterini muhafa fından tahrıbe uğramıştır. za etmişti. İstanbuldaki mimrrî eserler ciddf Bir yabancı uzaktan gördüğü şeh bir şekilde tesbit edilmeli, âbideler, rin güzelliği ile büyülenir ve ma binalar »ınıflandırılmalı ve bunlar hallelerınde, sokaklarında bir Türk turlu vesılelerle ylkılma, tahrıb şehrinde olduğunu daima hisseder edilme tehlikelerınden korunmalıdır. di. Çok defa dıs. manzaralariie gos Muhakkak surette muhafaza edılterıssiz olan evlerimizin, konaklm meleri lâzım gelen binalar üzermde mızın, iç teşküâtlan. teıyınatlan bundan sonr* yol vesair mülâhazainsanı hayran edecek rahat yaşayı larla munakaşalar açılmamaiı, yol şjn, bir medenî anlayışın güzelliği mühendisleri cetvellerini bu binave ferahlığı içindeydi. ların civarından uzaklaştırmalıdır Avrupa şehirlerınde tsrihî anıtEski asırların yadıgân bu evlerirrizden bazılarım. mirmri değerleri ların, binaların korunrrası için trabakımından muhafaza etmek şehir î fik bakımından tatbik edilen usuiaranlıkta hdâya gıdemezdi. Boş evde yatamaz, çekırgeden odü kopar, tahtakurusunu tutamaz, berber usturasma el süremezdi. Sizın anlayacağınız Rasım Tfşçıkaran korkak bir adamdı. Ama kendisini görseniz Zaloğlu Rüstem sanırdınız. İriyarı, kapı gibi bir adamdır. İskele babası gıbı boynu, kale duvarı gibi göğsü vardır Dokuz numara eldiven ellerıne küçük gelir. 46 numara kundura küçük parmapım sıkmakt'dır. Aç karnına ve çıplak olarak 118 kilo geldiğini biliyorum . 1.85 boyunda hulâsa iriyarl bir adamdır. Kırpık kıranta bıyıkları üst dudağmda bir çahlık gibi durur. İri dişli kalın sesli. gür kas ll ve saçh fakat yumuşak huylu, oğlenceli bir adamdır. Tiyatroya hevet etmış. pek iri yarl olduğu için meflekte ilerliyemiyeceğini Muhs;n Ertuğruldan işitince istik" bolıni heder etmemek icin orava da gırmemişti. Güzel taklid yapar, dcma oynar, darbuka çalar, ağzile turlu boru ve çalgı taklidi yapor. Orun için arkadaşları Bando Rasım diye lâkap takmışlardır. Bedestendeki işinden erken çıkan Rasim Çarşıkapısmdan otobii.se binmişti Atatürk Bulvarı, Urjkapnı köprüsü geçilince araba çok boldu. Bır çocuklu kadına yenni verıriş olan Rasim orta yerde arabanın tavan demirlerine asıll ler gözönünden uzak tutulmamalı dır. Çok uzun bir münakaşa mevruu olan Beyazıd hamsmı, onbeşinci «sırdan kalmış bir Türk binasıdır. Hamam yalnız kendi bajına değil, Beyazıd camii, medreseleri, imaretı ile bir kül teşkil etmektedir. 15 asır Türk şehirciliğinin ve imar hareketinin müstesn* bir örneği olan bu külliyeyi bozmak, Beyazıd hamamını tashihi mümkün bir yol için yıl.mak hakikaten yazık olurdu. Esasen bu mevzularda bir pren sip kararına varümazsa bej yüz sen«lik Türk İstanbuldan elimizde çok az şey kalacaktır. Şehirler zamanlarla büyür, trafik ihtiyaclan müşkülleair, yeni ma halleler, semtler kurulur, fakat bütün bu geli^melerde medeniyetlerin yadigârı olan tarihi anıtlar daima muhafaza edilir, eğer İstanbul baştan başa bugünkü örneklerine benziyen apartımanlar sehri olsaydı, bunlar arasında geçen asırlarımızı nasıl buhbilir, bir mimarl medeniyetimiz olduğunu nasıl gösterebilirdik. Camilerimizi, çeşmelerimizi, »ebillerimizi, m«zarlıklarımızl, türbalerimızi hamam ve hanlarımızı hattâ kalabilmiş eski evlerimizi muhafaza etmek şehircilik vazifelerimizis başında gelmektedir. İthal maHannın tevzii rasyonel esaslara bağlanacak Tevzie tibi ithal mallannın datıtım feküne aid 11 numaralı sırkulerm tatbikltında gorulen aksaklıklara daır Iktisadi Tetkik ve Kontrol Heyeti tarafından bir rapor hazırlanarik Ticaret Vekiletine gonderılmıştır. R»pord» ılrkülerln UtblHmtınd» mey dana çıkan bazı boçluklar Te lüzumtuz formalıtel»r uzermde dunılarak bunların (iderılmesi derpi; edılmi;tir. Raporda ileri sürulen hususlar dikkat« al'.narak. V'ekaletın yayınhyacağı ek tebliğlerle ithal malları tevzi şeklinin daha rasyonel esaslara bağlanmaaına ve puruzierin gıderümesıne. çalıjtlacaktır. Belki de doğrudur Izmirde bir tacir < ben eşeğim» diye tutturmuş Doktor doktor dolaşıyor. «Ben eşek oldum. Beni öldÜTÜn!» diye yalvarıyormuş. Bir ara intihara da teşebbüs etmiş. Fakat kurtarmışlar. Bu sefer de kaldırıldığı Devlet hastanesinde . bu eşeği daha fazla yaşatmayın» diye bağırmalarına devam ermiş. Herhalde, kafasında tahtası eksik bir akü hastası olacak. Maamaüh tetkik etmeli. Sakın, kırk yıhn bajı, doğruyu söyliyen bir karaborsacı olmasur! Hem ucuz, hem bol u dünyanın garib halleri var. Bizler burada kahve dıye yırtımrken, Brezilyahlar bir «kahve banyosu> icad etmişler. Bildiğimiz kavrulmuş kahveji kayuatıp banyoyu dolduruyor ve içine giriyorlarmış. Bu kahve banyosu hem rildi güzeUeştiriyor, hem de â«aba çok iyi geliyormuş. Güle güle yıkansınlar. Haydi kahveden vazgeçtik, b*>n havadisi okurken, bizim memlekette, suyunu sıkıp da şöyle. yıkanırcasına bol bulamaç sarfedebileceğimiz nenris var diye düşündüm. Düşiindüm de kışın çamurdan, yazın tozdan başka bir şey bulamadım. *** Bir şeye benzemedi *** Çapanoğlu çıkmasın A tatürk filmi meselesi, durup durup canlanarak * * rtevam ediyor. Çevrilsin mi, çevrilmesin mi? Şdyle mi çevrilsin. böyle mi? Filân . Falih Rıfkı Atay üstadımız çevrilmesine, ve bunun iyi bir eser oücağına kani. Inşallah oyle olur. Valmz, geçen sene beni Romada genç bir adsrnla tvnıştırdılar. Mısırh bir Italyan. Daha «merhaba» drmeden sinema işlerile meşgul olduğunu. Atatürke aid çevrilecek filmle de alâkalandığını söyliyerek bizim hükumetten (herhalde BasınYayın Müdürlıtğü olarak) şikâyet etti. Senaryoyu gondermi|ler, Arrkaladan itiraz edilmiş. Nesine itiraz ettiler? Bismark'ın heykeli varmış.» Rhein'in iki sahilinde de sivrı ktyalıklar yükseliyor... Etratı yeşillık, hem açıkh koyulu değısik bır sürü yeşillik arasmda yüköî'en bu kayalarm sivri tepel^ı.floe, birer parça oturuyor. Mukaddes Roma Germen Jmparatorluğundan. Şarl Kent devrinden kalma şatoıar .. Bu şatoların bir tas'.nı müze. \ar kısmı otel ve bazıları ua baronıaruı malikânesi. Geee ışıklanmca hem heybetli, hem de bıraz korkutucu bir hal alıyor bu şatolar... Uzaktan seyrederken, bu binanın içerisinden çıkan genc kızın ayağında bslıkçı pantalonu, deııkaniisında da blue gin bulunmaz diye düşünüyor insan .. Asırlar evveıisinin ağır manzarası esiyor bu şatolarda. Fakat yaklaştıkça, cıvıl cıvıl bir mambo ile tarihin rr.ıstik derinhklerinden bugünün realıtesiiie do^ru uçuyorsunuz... kallı adam.. oradaki polıs memurur.a: Oğlum komiser beyin o;îası nerede? diye fordu.. o da yandaki odayı gösterdi... Rasim daha atik davrandı.. Emniyet âmiri bey nerede? diye sordu.. onu da onun odasına soktular. Rasim girincra şöyle bir hafL selâm verdi: Rahatsız ettik âmir bey! iiye yukandan konuştu.. îstağfirullah buyunın.. Otobüste bir adamın hakaretineuğradık.. kendisi şimdi komiserin odasına girdi. Rica ederim, iaçmasm!. dedikten sonra: Ben Isfahan milletvekili Hâzım Erkandöken.. Emniyet âmiri selâmladı.. Şimdı icabma bakarız beyefendı. Zıli çaldı.. O sırada telefon çaldı.. açtı. Evet. evet.. tuhaf tesadüf.. Benim yanımdaki zat da milletvekili.. yaaal. Pekı.. Huseyin Bey.. heie sen bıraz bekle de.. b^n konuşaylm... Evet, evet... Kapadı.. gülerek: Beyefendi! Diğer zat da milletvekili imiş. Bızim komiserin ya nınde.. o da davacıyım diyormuş. Malumu âliniz.. mılletvekilleri hakkmda takıbat yapılamaz. onun için kendisinden mi rıca edelim.. sız mi oraya teşııf edersrniz.. iki mılletvekiiinin böyle dargın kalmasını siz de arzu etmezsinız.. ama nasıl oldu da birbırınizi tanımadmız? Rasim afalladı.. arada bir böyle afi keser, sıkışık vaziyetlerden kurtulurdu. Hattâ sahte milletvekili dıye hakkında takibat yaprr>E5inlar diye Isfrhan gibi Horasan gibi, Taşker:d gibi bızim olmı yan memleketlerin milletvekili olduğunu söyierdi ki; kanunen mes ulıyet gelmeain diye!... Bu sırada kapı vuruldu . içeriye saKallı girdi doğıu Rasime yürudü: Arkadaş.. affedersin.. biz kapı yoldaşı imişiz de haberimiz yok .. ikinci Dünya Harbinin ortülarında, Belçikaran Iiyej şehrinde. nereden geldiği bilinmiyen, bir haber çıkmıştj; harb bitti, mütareke imzalandı. Lâhzada bütün şehre yayılan bu güzel haber üzerine LJyei'liler sevinçten coşmuşlar, sabaha kadar bavram yaparak fıçılar dolusu şarab bosaltmışlar, bo\lece «vur patlasın. çal oynasın» etmişlerdiAcı hakikat ertesi gün anlaşıldıydı. Bunu bize bir okuyucumuz hatırlatıyor Boşuboşuna değil tabü. FJC.G. ın «bütün dramatik unsurlarüc, ilân ettiğı istifasından, sonradan vazgeçmesini yakıştırmış da! ŞaJvarlı bir kadının Mu ışer di I ağır sisli havasını bir kaç yudum ye hitabı kadar insanı garibsetiyor whit ale ile gidermeğe çabşırdı. bu hal .. Rudesh«in'da bilhassa bundan Şatoların öyle liklerı, ulaşılması bir kaç ay evvel ayık in=an var o derece guç olanlan var ki bıın demek belki de suç olurdu... Herlarm.bu' lkısrr:na<%kan«|o!Ukf eh kes sarhoştu... liyet imtih?m için avrı'THî. Bu yoRudesheim sarabının en şöhretli lu bitirip şatoya uıaşabi'en acemi günleriydi bunlar... ye derhal ehliyet verıiiyof. Rudesheim'de iki şey bılctırıyor *** Rudesheim'da iki şey bıkünyor Almanyamn her tar<jfı Rhein, insanı. Sarhoşlar ve sokak.. Halbuki sarhoşlar bu sokaklar, sokaklar Rhein'in havası şarab kokuvo'... Rudesheim .. Bu îehırde her şey bu sarhoşlar içinmiş. Bir Rudesheim'lıya sordum: «Soşarabla başbyor ve gene şarabia, kaklarınız neden dardır?» diye... Rhein şarabile bitiyor. Sabahleyin gözünü açan Lşçisi ge ; «Rudesheim» dedi, «içki memlekeceden kalma paslı dudıkUrını şa tidir. İçeriz hem de pek çok içerizrabla ıslatıyor, şece d"cAlarına Meyhaneden çıkıp da düz yürüyen son tem?s eden, gene Rheıa ^arab; bir RudesheimTi göremezsiniz bu sokaklarda» hem, dedı «şu sokağın oluyor ve sızıyor. Londranın East End'indeki işçi köşesindeki tabelâyı okusanıza.» Tabelâda sokağın Lsmi değil. Rumahallelerind* de vardır bovlc yerler .. Sabahçı cPub»lar Saba desheim'in, Rudesheim'iılann kısa hın pek erken saatinde fabrikasına hal tercümesi mevcud: koşan işçi ilk molayı Pubelıc bar«Bizim yollar eve giderken düşlarmdan birisinde verir, Th=mes'ın meğe mâni olmsk için dardır.» kald:. bu yüzden itildi kakıldı. Aman bav!.. Biraz yol ver de geçelim! dıye tarız eden madam.lar; Bu kalıplan otobüse binilir mı? dıyen densizler oldu. Nereye binelim? Kamyona bin birader. Başüstüne.. hangisine?.. Migros kamyonuna.. Ama Rasim pis,kin adamdır, aldırmadı.. itiş kakış devam etti.. Tozkoparana g«ldiler.. oredan Tepebaşı, Beyoğlu .. Bu eınada bir acayib adam musallat oldu. Omuz lu bir lâciverd palto.. başında tepesi bombe bir şapka. Ayağmda lâstik galoşlfr.. ama gıcır gıcır. Br hafif sakal.. çenesine fırlayan bir hazır gömlek ve sağa sapan fes rengi kıravat. Yakasında bir Hilâliahmer rozeti. Sol elinin adsız parmağında gümüş bir basur halkası. Elınde 33 lü bır kehribar tesbih.. sarmısakh bir şey yemis... arada bir hıçkırıyor ve püffff diye nefesıni dısarı üflüyor.. tam da Ra.=imın burnunun dibinde.. üstelik Rasime de ağaca dayanır gibi dryanıyor.. Rasim bir müddet tahammül ettik ten sonra: Hacı bey biraz öteye gitsene! Pek yamandın bana! Adam yan gözle baktıktan sonra cevab bile vermedi.. ama o esr,?da bir geyirti ile tekrer nefesini Rcsime boşalttı.. fena kokar bu sarmısak. Hele midede olursa.Rasim: Isfahan Milletvekili Çöp arabası.. B?na ne soruvorsun? BeleHerif gülümsıyerek. diye baytarına var git!. Ysnlış binmişiz.. dalgmhklan Artba nasıl gülüşüyor!. Rasim dikkat etmedik. Zatınızı sonradan artlk sabredemedi. ffördüm, deyinc* Rasim dayana* Şoför efendi. bizi indir Ben Afiyet olıun ama.. diyecek ol madı: davacıyım bu adamdan.. clu 3akallı yolcu öfkeli bir ed« /« Al benden de o kadar. İne Bana bak hemşeri. Sen ne t?şı* şivesile: lımbiçim lâi ediyorsun? Zatınız nesiniz? Etraft?n: Haddim olmıyarsk ıJj.nm• Sana göre lâf ediyorum. Sal Vazgeçin yahu! İşiniz mi Tesekkür ederim. Msmnun hane kaçkını. olcum adam olduğunuza.. Salhane kaçkını s«nin baban yok. Rasim: dır. Herkes gülmeğe bagladı. Rasim Yook! Öyle değil azizim. Her Pederi tanıdın mı sen? bozuldu. Cevab vermedi ama içer kuşun eti yenmez.. Tanımağa ne hacet, oğluna ledi. İki dakika sonra araba tek bak yeter. Ben kaz eti yerim. rar karuştı. Giren çıkan.. itiş kı Görüyor musunuz hâlâ ".aÇok zeklvet adamsın yahu! kif.. Sakallı yolcu ortalığa sor Senin tosun nerede? karet ediyor. du: O da kirr.? . Araba Taksimde durunca ınâı Bu araba ne arabası? Sen vavrı \ n»z mıs;n? !eı Rasim herif kaçmasın diye Rasim bo$ bulundu lli attı.. Btn hoyvan mıyım yahu? koiuna girdi Bırak kolumu.. ben evvel şekvfcıyım.. Sessizce karakola gittiler Sa Rasım de bu yumuşaklığı gorünce.. Kusurs bakmayın! Tanıyamaaım.. Ben de öyle.. efendim Allah arttlrsın. hani sayımız da çok. Insan boyle arkadaşını tanımıyor. Öyle oluyor efendim.. Emniyet âmiri... Birer kahve? Yok bize müsaade.. diye evvelâ Rasim çıkarken sakallı arkasındfn: Beyefendi. Bari bir kahvemizi için, diye yaklaştı.. koiuna girdi dışarı çıktılar.. civardaki bir pa?tacıya girdiler. Vallaha çok memnun oldum görüştüğümüze? Ben de öyle kardeşim.. zatlnız nire mebususunuz? Isfahan.. zatıâliniz? Doğu milletvekiliyim. Rcsim bu cevabı pek beğenmedi; arra kurcalamak istemedi. Nerede ikamet buyuruyorsunuz? Efendim, Levendde bizim kardeş usakları var da onların yanmdayım.. siz nerede? Efendim benim de hemşirem var Kurtuluşta. Kocası subaydır, onun yanmda k;lırım.. Ne yaparsın kardeş.. bugüne bugün iki ev açamayız ki... Ey işler nasıl bakalım?. iyi olacak inşallah. diyen Rf sim patlayacak meraktan.. o esnada uzaktan birısi: Ooo Rasim Bey hayrola . sen buraiara gelir misın?.. dıye seslenmez mi?.. Sfkallının gözü açıllr gibi oldu.. Rasim hemen yerinden fırladl.. lâi atanın yanına gıtti. Sululuk etme Ramiz! Yanım da mebus var. Ciddî bir iş konuşuyoruz.. Olur olur, diyen arkadaşının yarırdan a\Tildıktan sonra Rasim garsonu çağırdı.. sakallı elini tuttu . Yoo! Müsaade et... Vallaha olmaz .. Olur.. bu seferlik ben veredaveti ben vaptım. Bir daha sefere alacağım olsun. (gar^ona) gel oğlum.. şu bizim hesabı getir . dedi.. az sonra pastscıdan çık tılar... Çok memnun oldum.. Ben de öyle.. inşallah Mecli=te aöruşuraz diyerek ayrılriılar. Rasım eve dar gitti.. vemekten sonra topianan arkadaşlarma: Yahu! Bugün bir torpile çarpıyorduk ki.. sorm=yın.. dıye vakayı anlattı.. Bereket adam Isfahamn nerede olduğunu bilmiyor, dedi.. Sakallıya gelince. Beyoğlu cadrteir<je bır tıvatroya gıtti Daha pıyesin oynamasma çok vakit var dı.. s hnenın arkasmdaki soyunıtıa odasına girdi.. Ooo! Neredekaldm be? diye bağırlştılar.. Sormayın kardeşim.. Taksim de bır mayna çarptım.. Ne oldu yahu? Oda anlattı... Ne bileyim ber. onun mebus olduğunu.. caka O;sun diye komisere «Doğu mebusuyum» dedımBir de taklid geçtim. zaten piye?tek: role sntrenman olsun diye aıabada da öyle konuşuyordum.. rvfğer herif milleUekili değii miy mış. Sonra?.. İşi tatlıya bağladım. üstelik biı de kahve içırdik paatanede. orun da ceremesini çektık.. diye• e eüle püle anlattı.. •k