06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 Kasım 1955 imnmnıııınnNiııııwıınıiimiımnHnmııinınııifflimmmım^^ Kazandığımız eserler! Jstanbul Ekspres arkadaşıtnız (ki Demokrat Partilidir) bugün yapılmakta olan Belediye seçimleri için şatafsth bir propaganda nüshası çıkardı. İstanbulda dürt senelik beledive icraatmı anlatıyor. Bu arada neler yok, neler. Haydi motörlü trende (ki Münakalât Vekâletinindir) yahud Migros Iki nihayet bir şirkettir) işinde Belediyenin hissesini kahul edelim. Fakat, ya otellere ne dcmeli? Veni < Dıvan» oteli doğrudan doğruya Vehbi Kov üstadıınızın teşebbüsü, Tarabyada yapılmakta olan Konak ise İbrahim Gültan dostumuzun. Meşhur Hilton bile, Emekli Sandığı ile, Corrrad N. Hilton isimli fahri hemşelırimizin malı. Bunlarla Belediyemizin münasebeti olsa olsa bir inşaat müsaadesi vermiş olmaktan ibarettir. Anlaşılıyor ki, dört senelik icraat sekiz sahifelik bir gazeteyi doldurmaya kâfi gelmiyor. Hattâ kocaıııan kocamsn resimlerle şişirilse bile. • * * * Memuriyette gadre uğramıştır. Haksız nakiüer yiizünden bir çocuğu Erzurumda, bir diğeri Diyarbakırda kalmış, karısı da Adanada. Bunları htp j § bir araya toplamak için beş (!) lira lâzım. Bunlara para vermezsiniz, içinden geçeni duyarsuıız: Bir siirii küfür ve lânet. Verirsinb, içinden geçen gene malum: Enayiyi kafcse koydum. Onlardan çok daha fszla. bu işin içindeu çıknıak için, Allalıa biz dua etmelivk. İki çeşid erkek r\üzce kılıbıklan bir akşam toplantısı tertib etmiş** ler. Fakat içtimaın orta yerinde karıları salonu hastırmış ve «eve neye geç kaldımz? Toplantınız da yerin dibine batsın, siz de» diyerek kocalarını, kollarından tuttuklan gibi, eve süriiklemişler. j Bu kılıbıklık ve kazaklık erkekler arasında ötej denberi bir mesele halindedir. Kimi erkek cben kazağım . diye öğiinebilmek için, işi karısına hakarete kudar ileri götiirür, tadsızlaştınr. Kimi erkek de (tabiî kılıbığun demez) fakat • ben terbiyeli adamım» bahanesile, cvde ortalık siipıiıırekten bulaşık yıkamağa kadar, bu nezaketini (!) soysuzlaştırır. lukarıki Diizce havadisini gazetede okuvunc.ı. roeseleyi kafamda bir daha kurcaladım. Düzrcli bedhabt vatandaşlar, anlasılan. aralannda bir ;enıiyet kurup, karıkoca münasebctlerini tanzime çahşırlarken. baskına uğramışlar ve lâflan boğazlarında kalmış. Bu işin kestirnıcsi, galiba, zaman aaman kılıbık. zan>an zaman da kazak olabilmekte. Asıl lüzumlusu DasınYayın Müdürlüğümüz menvlekete turist çektnek için çırpıı/ıyoruz. Efeste Meryem Anaııın mc?arı, Ararat dağında Nuhun gemisinden sonra. şiındi dc. meşhur Noel Babanın Antalya civarında bir yerde yattığım meydana çıkardı. Daha arkası geliyor. Tarihe zenginliklerile ün salajı Ljdia Kralı Krczüs'ün hazineleri de Anadoluda imiş Dâıâ'nınkiler de öyledir tabiî. Eh... Çapkın Kleopatra'nın mczarı, bizim topraklardan başka, nerede olabilir? Ve boylece keşif keşif Ustüne, tnrist turist üstüne. GeİMn dolarlar. Valnız. sayın Müdürlük bir noktayı fazlaca unuhıyor gibi. Asırların katmer katmer örttüğü şeyler, tek boşma, hiçbir seyyahı (meğer ki pek meraklısı olmaya) yerinden kıtnıldatmaz. Bin defa yazıldı. Yol ister, otel ister, eglence ve canhlık ister. rahatlık ister. Hattâ. bütün bunlar azçok kolaylansa. turist denilen o mütecessis mahluk, bizim BasuıYayını zahmete sokmaz. mezarları ve hazineleri kcndisi gider, keşfederdi. * * * İ § İ 5 İ I 1 3 İ = = İ | 1 ş E İ | | İ I 1 3 1 = İ 3 İ 1 5 1 İ Ş = Kurtuluş çaresi Xdamın biri, vaktile, erkcklcri kazakkıhbık diye ^ ^ ikiye ayırıp, ekseriyetin hangi tarafta olduğunu anlamak merakuıa dUşmüş, bir liste açarak ankete b^şlamışİlk müracaat Vali Paşaya. Yaz. Ben kazağım. Tam bu sırada odaya Valinin uşaği girmiç. Hanımefendi sizin arabayı istiyor. Olmaz. Araba bana lâzım. Hanım kendi arabasına binsin. nereye isterse gitsin. Işak çıkar, az sonra tekrar gelir: Hanımefendi ısrar ediyor. Olmaz dedik ya be adam, çekil git şuradan. IJşak üçüncii defa gene gelir. Fakat bu scfer vüzii gözii kan ve çürük içinde. Vali Paşa işi kavlar, uşağına "peki haydi binsin» dedikten sonra ankelçiye döner: Birader, vaziyeti görüyorsun, der, hangi taıaf müıiHsibse beni oraya kaydcdivcr! *t* *î* H* Profesör bolluğu laponyada bir hırsızı tam 23 defa yakalamışlar, o ** da; gene tam, 23 defa polisin elinden kaçmıs. Nibayet 24 iincii defa yakalanıp gene kaçmağa muvaffak olunca. Polis Müdürü gazetelere verdiği bir ilânla. adamı davet etmiş. Usta firariyi, Japonyayl bastan aşagı dolaşıp «hırsızlanıt ımsıl kaçtıklanna dair > polislere ders vermeğe memur etmiş.. Uüşüniin. böyle bir usul bizde bir tatbik edilse. Meselâ. herkesin gözii önünde nasıl karaborsa yapılır? Dükkânım pis olduğu halde nasıl ceza >ermem? Ve. giderek. yurda otomobil sokma usulleri. dış memleketlere para yollama şckilleri, muayeneden gpçmiş, muhürlü kantarlarda kilo farkı yaratma careleri... Velhâsıl, aramızdan, ne âlimlcr, ne profesörler (ordinaryüs) ne üstadlar çıkardı! erva'mn Adadan 12 yi yirmi geçe vapurile ine ceğini eve telefon etmek istedi. Yoksa kız çantasile çocuklarile iskelede kalacak, Levendde yeni tuttuklan evi bulamıyacaktı. İskeledeki gişeden bir telefon fişi aldı. O da bir mesele oldu. Acele ile gişe memuruna... Levendde.. demez mi? Aklından Levende telefon edeceğini dü şündüğü için ağzından da öyle çıktı.. memur: Ne söyüyorsun hanım? deyince aklı başına geldi.. yaptığı yanlışiığı düzeltmek için.. Fiş, fiş.. Diye tekrarlayınca memur açtı ağzını: Alay mı ediyorsun hanım.. fiş fiş sensin! Hayır memur bey.. fiş. telefon fişi.. vallahi alay değil.. Adam homurdannrak ıi;i .T°rdi.. Fahriye Hanım verdiği yarım liranın üstünü almayı da unuttu... Memur seslendi. duymadı.. oradaki yolculardan biri. sevabına, parayı aldı.. Fahrive Hanımm arkasmdan koştu.. kolundan «lürttü.. Paranın üstünü almadınız! diye uzattı. O farkında değildi. Verdim vallahi.. Hayır.. paranın üstünü almamışsınız da.. * * * Haa! Teşekkür ederim.. Bekledi, bekledi.. içeride yellim İşitiyorsanız cevab verseniTerbiyeli bir kadındır, ne yapsın?. Beş dakika daha bekledi. K>.z bu ze! Bayan işin mi yojt senin?.. sefer mavi bir mektub çıkardı... İşim var ama milletin malını Fanriye Hanım dayanamadı.. Açtı kırıyorlar. Davacıyım.. kapıyı... Öyle mi?.. Bayan! Daha ne kadar bekli Evet!.. yecefiz.. bizim de işimiz var.. Peki... Zile basar.. içeri böl Eyy! Kapa kapıyı dedik ya!. meden bir bekçi çıkar.. İşin varsa yandaki telefona git!. Bak.. bayan sana birini gösÇaresiz, kadıncağız bitişik telefona gitti. Orada da kendinden terecek.. al getir buraya.. Pekeyi. mavun bey... evvel bir çocuk var, on yedi, cn Fahriye Hanım önde, bekçi arsekiz yaşlarında. İçerideki ç.kıyor... Çocuk giriyor. Bitişikteki kada telefon kulübesine giderler.. tam o sırada oğlan da kuiübeden kız hâlâ mektub okuyor.. Fahriye sırasını beklerken ba çıkıyormuş.. Fahriye Hanım bekkıyor ki corvk tpVfoiu yumruk Çİye: Hah! İşte bu çocuk... luyor.. dayanamıyor kapıyı 9ç:p: Bekçi çocuğa... Oğlum ne vunıyorsun te'efona? diyecek oluyor. Sus be! Sana ne? Dalaveresi işlemiyor. Ayol... Sus dedik a!. Simdi bir de sa na •cakanm, gorürsün!. Hay Allah ıslah etsin! Diyip kapıyı kapıyor.. amı içerideki oğlan yumrukta berdevam... Bir daha kapıyı acıyor... Vurma oğlum, vurma kıracaksm milletin malını.. diyorsa da öteki Bas bakalım.. da şu meretle konuşalım.. diyor. F=hrive iianım gene çekiliyor. Beküyor.. ama oğlan makineyi zedeleyecek Kadar yumrukluyor.. dayanamıyor.. biraz ötedeki poh's mevkiine aidiyor. Bir şişman memur.. yt.zı yazı Bana bak delikanlı.. az gel yor.. Fahriye Hanım içeri çiriyor.. masanm önünde duruyor.. başlıyor benimlen!.. Ne olmuş yahu? söylemeğe: Gel hele gel! Mavun bey isti Memur bey! Suradaki te Hepsi de mi kaoıyor? D i r Fransız hikâyesi. İyicene saılıoş bir adam. geç vakit, bir meyhaneye uğrar. Bana bir konyak. t Maalesef imkân yok. kapatıyorıtz. Sarhoş çıkar. İki dakika sonra sallana sallana geıw gelir. Bir konyak rica ederim. Olmaz efcndim. dükkânı kapıyoruz. Iki dakika sonra gene kapıda gürünür. Bir konyak. İmkânsız. Kapıyoruz. Bu harekcti sekiz on defa tekrar eden. ve her j § defjsında aynı cevabı alan sarhoş, rrihayet patromın kaışısına dikilir. Kıı/um Allaha.şkına, dcr. siz bu nıalıallcdcki bütün meyhaneleri satın mı aldınız? s 3 S = s Yağmurdan doluya ^ Civasta bir dilenci yakalamışlar. Aylık vasati kazancı 1500 lira imiş. Buıılan yakalayıp da ne yaparlar bilmiyorutn. Bir başka gazetede de başka bir haber: Son zamanlarda mcvhum bir takım hayır cemiyetleri için, uydurma uydurma makbıplarla, para toplıyan adanılar pek çoğalmış. Bu da bir şckil dilencilik. Onların aylık geliri belli değil. Fakat bizde dilerrciliğin türliisü vardır. Yolda yakanıza yapışır. Pek mühim bir işinin halli, tek bir İstid? puluna kalmıştır. Onu ister. Yazıhanenize gelir. Bir Ankaraya gidebilse nıilyon kazanacak. Yalnız, ah... tren parasını temin edebilse. i i1 flasırcılar şu HİZMETİNİZDEDİR tUtlii oatıka t • I5.OOO Lirahk hususi keşide • fOOO Lira ve daha fazla para yahran lara haftalık Keşide Ayrıca. Aparhman daireleri ve para ikramiyeleri Iteşideleri Her 150 liraya bir kura numaras' füRKÎiCÂRET  BANKA? 1 , Türkiye Yakıflar Bankası Ankara Yeîtişehir Aiansınm Acılışı münasebetile B'i sİRTisımızda hesah açtıranlar için tertiblenen Hıısıısî Keşide Rtr arled ömiir bo>nınca aylık gelir Bir aded mesken kredisi 5 000 lira tutarında para ikramiyeleri NOT: Taşradan havale göndermek suretile hesab açtırabilirsiniz. Havale ücretini bankamız öder. Karakola gelirler.. bekçi muağ vine: ' § Mavun bey, getirdim.. | ... Kimi getirdin? İ Aha, bu bayanın görsteMfllüf çocugu! 2 * Muavin, çocuğa bakar.. § Memur bey! İşitmiyor musu Senin adın ne? '• • J nuz?.. telâlim bir kız.. bir elinde sarı bir Bahrican.. Memur hâlâ yazıyor.. mektub. öteki elinde telefon oku Patlıcan mı?.. yup duruyor... Fahriye Hanım bir Ay çatlayacağım.. işitmiyor Yok muavin bey.. maytaba| aralık kapıyı açıp bir şey söyle musunuz diyorum.. Memur ağır ağır başını kaldın alma!. Bahrican.. mek istedi. Kız: Bak bayan senden sikâyet e | Ne dinliyorsun, kapa r.jpıyj! yor ve tane tane: Insanın gözüne yapılacak herhan te biri, hastayı çaresiz bırakmakta İşitiyorum. Bayan!.. diyor tek diyor. Telefonu yumruklamışsın. dedi.. gi bir müdahale, tıbbın en güç hü dır. ayıb değil mi sana? Fahriye Hanım. hemen kapadı. rar yazıya devam ediyor. nerlerinden sayılır. Çünkü, göz, en İşte bu çaresizliğin önüne geç "llllll lllirtltılIIIIIIIIIIIItlîlllllllilllllllllll'ilIIIIItllfUnilll tttllIIIMir*llllllllllHl»ltMlMlll«İllltlîllltllini1IIIIIM*imillllllllllli ilttlilMllıltlllilİMniinitmtMllımillll I ' Ne aybı yahu! Namussuz.. fiş« kıymetli uzuvlarımız arasında baş mek için yeni bir adım atılmıştır. yeri işgal eder. Lisanların göz üze Zamanında Nobel tabib mükâfaünı | rine söylenmiş çok sözü olması da alan Dr. Gonin'in metodu olduğu o kıymetin ifadesidir. Hele türkçe gibi bırakılmıs, elektrik cereyanı de bunu sık sık tekellüm ederiz. ile meydana getirilen bir ışın sa Sevgiliyi hep gözümüzün nuru ve yesinde yeni bir tarz müdahale şek ya bebeğine benzetiriz. li bulunmuştur. İşin lâf tarafına kaymadan di Genç bir Alman doktoru «sun'î yelim ki, 30 sene içinde göz nu şimşek» denilebilecek bir ışını Korrunu kaybeden insanların ışığa ka lüğe karşı kullanmaktadır. Göz dok vuşturulması muayyen bir meto torları arasında hayli gürültüye sedun, belli bir cerrahi müdahalenin beb olan yeni usul, geçenlerde topeseri olmuştur. Bu müdahaleyi İs lanan bir Amerikan gör mütehas viçıeli bir doktora borçluyuz. A sısları kongresinde de dikkati çekmeliyata yarıyacak âletlerin tekâ miştir. Metod üzerinde münakaşa tayin | mülunü de gelışen tekniğe oorçlu yapılırken ışınuı kuvvetini olduğumuz gibi... Fakat şimdi bu lüzumu belirtilmiş, mevcud âletin işaret edümiştir. âletlerin birine göz cerrahisinde kifayetsizliğine ! körlüğe karşı çare olarak oir ışın Bunun için çok hesablı hareket lâl kullamlmaktadır. Ona şimdiden zımdır, diyenler, âletin tekâmül etkörlüğü gideren «sun'i şimşek» de tirilrnesini, aksi takdirde tecrübe Ta. kebabı getireyim mi? diye sordu. ^ sırtına vuran. soluğu istanbulda safhasmdan tatbikat safhasına geniyor. Diişündiik. Eh ne de olsa, suda pi«mU yemektir. Nisbet«n alıyor. Şehir ne kadar yayllsa, gene tıkçilmemesini temenni etmişlerdir. yumusak o'ur. Taş kebabı yemektense, tas kebabı yemek haMalumdur ki uzunca zaman gühm tıklım. Beyoğlu caddcsinde itişe kakı^a yırlıdır, dedik. neşe bakmak tehlıkelidir. Göileri Tavşanlar üzerinde yapılan tecyürüyen gene serserilerlp; Yenicı mi etrar Tts kebab!arı geldi Çatalımı uzattım. Uzatmamla gen çekrahatsız eder. Buna meydan er rübelerin verdiği neticeye göre, yefmda birbirile eşek şakası eden kıllı bebekmem bu oitlu. Tabapın ortasında bir aded tesbih böeeği yatımemek için günej gözlüğü icad e ni usul. başarıhdır. Lâkin insanlar lerle; murdar kokusu eflâke ser çeken yayor. Tostoppriak olmuş; tabiî, etle beraber pişmis. dilmiştir. üzerindeki tecrübe, aynı sonucu ver hnayak. ba^ıkabak hırpanilerle, omuz omza, Onu da patrona havale ettik. Cinayet mi, intihar ml, tahdirsek dirseğe, haşır neşir yaşıyoruz. Gözlüksüz güneşe baktığımız » ^ memiştir. Bundan sonra tavşan gö1 kikatını yapsıi öiye. İstanbulda halis muhlis İstanbullu kalman göz bebekleri küçülür. O k a zile insan gözü arasında mukaye NcfU ve ucuz ttrafından başka bir şey yemeğe iştahım kalmadı diye hepimiz feryad ediyoruz. Yalan değil. dar ki bir toplu iğne başı kadar u seler yapılmış, tavşanlara tatbik emamJştı. Arkadsşım ısrar ediyordu: laksim meydanında durup avazınız çıktığı kadar: «Hakikî falır. Bu hallerde göz, biran için dilen cereyanın kuvvetini artür Yoo, valiahi olmaz! Benim yüzümden aç mı kalacaksın? İstarbuiiulaı yanıma gelsin!» diye seslenseniz, herkes birbirine görmez olur. Sık sık tekerrür et mak lüzumuna inanılmıştır. Bütun aksir.kie'" de seni buluyor. Başka bir şey söyle. Bu inançla daha büyük kuvvetbakıp aklın;za şaşacak. Son nüfus sayımınds, sayım memurları, tiği takdirde göz zarında gayet in« Ben ne sövliyeceğimi biliyordum ama. haydi şeytana uymıte hususi bir cihaz imal edümesi acaba itaç kı^inin doğum yeri hanesine «İstanbul» adını yazace patlaklar husule gelir. yayıın aedm. Btri kurudur, fırın görmüştür, temiz olur dübildi'«ı, peK merak ediyorum. Bu patlaklar, yaşlı insanların göz istenmiş, imalden sonra da meydana şüncc.ilc bir peynirli börek ısmarladım. Lstanbul vaktile âbü havcsı ile. camilerile, âbidelerile me^lerinde de vardır. Miyop gözlerde getirilen sun'i şimçeğin tecrübeleri Börek g?!di Ortasından kestim. O ne? Böreğin peyniri sihurdu. Şimüi gecekondularile de ayrı bir şöhret kazandı. Yorkeza... Otuz sene evvel tedavisi yapümıştır. Mütehassıslarm tahmiyah Gnrsoi', sordum: ganı Eiıtında vkondu» larda bir üçüncü şöhret kazandlrmak mümkün olmıvan bu halin körlüğe nine göre. ameliyatla tedavi edile Oğlum bu siyah peyniri hususî mi yaptırıyorsunuz? üzeredir'er. götürdüğü bir vâkıadır. Bulanık miyen körler, yani üçte bir nisbeGarson i ^ i o baktı. doğruldu; tekrar iğildi, tekrar doğruldu. Hayırlısı! görüşlülük de bundan iieri gelmek tinde körlüğe mahkum hastalar oSonra tabağı a'.dı, bu sefer mutfağa doğruldu. Ben, önümde dutedir. Sanki gözlerin önüne bulut nunla tedavi edilebilecektir. rsn şjşede. bir bardak su içtim, kelktım. Gene mütehassıslara göre tedavi gerilmiş gibidir. Veya görüş sahaL;>kantaean çıkarken, rreşhur lokantanın yemeklerinin netarzı ağrısız cereysn etmek*~?»r An sı dümanlanmıştır. fasetine de^lse bile ucuzluğuna hayrandım. Iştahlm öyle kaI | p r şey kısmetle, derler. Ne kadar doğru cak hastalar kısa süren göz ka n pannuşd ki on para harcamadan kuzu dolması yemiş gibi tokBilindiği üzere göz zan, inee silâkırdı. maşması gibi bir şey duyduklarını tumnirlerle muhattır. Sinirlerin ucu Ben oldum bittim, yabancı berbere gitsöylemektedirler. Müdahaleyi mügözün ardında, ışık kapıcı bir nokBir de İ=tarbulda hayat pahalı diye şikâyet ediyoruz! mem. Yabfncı doktor, yabancı di^çi, yabancı teakıb gözler bir bandla sarılmakta tada toplanmıştır. Bazan ahatsızeczane de hoşuma gitmez. Hele yabancı love böylece sekiz ilâ on gün gözlelık bir yarıktan sızan bir mayi ile kantada yemek yemeji hiç sevmem. ri b^ğlı yatmaktadırlar. başlar. Suknan göz dışanya fırlaBir iki gün evvel, bu prensipi bozmak fir.jk bir himmetle düzeliverecek işler aHâl%n tecrübelere de"^m edildi mış gibi bir manzara arzeder. Bazı zorunda kaldım. rasmda, şehir hatlarına işliyen vapurği de kaydediliyor. Her.üz kat'i raj hallerde buna körlüğün başlangıcı Bir arkadaş, hem ucuz, hem nefis yelarm girip çıkma âdabı me;elesi de yer alıi da denebilir. Müteaddid yarıkların kamlar verilmediğine göre, tam meK'.erile meşhıı: bîr lokantayı öyle medhetti ki, ısrarına dayor. Köprü ile Haydarpaşa arasında işliyen teşekkülü halinde ise görme işi a sarahate ulaşılmad:ğı anbşıhyor. yan.madım, sürüklendim. Bedava yemek dağıtılıyormuş gibi bir vapuru misfl olarak alahm. Diğer taraftan ısmın diğer u kamete uğramış olur. tıklıın tıklını biı lokanta. Masaların başında oturanları, yutzuvlar üzerindeki tesirlerine de dik Köprüden bindik, Haydarpaşada inecekuna yutkuna scyrederek nöbet bekliyen müstakbel toklardan Lozanh doktor Ju'es Gonin tara kat ediliyor. Onun gözden başka ğiz, değil mi? Manzara şudur: Vapurun iskemürekkeb at:'ar kafilesi arasıns biz de katıldık. İskemleler bofından bulunan müdahale tarzı ile yerlere meselâ kan veya hormon leye yanaşacak tarafından, öteki yanına kaşaldıkçs, bekleşenler bir kaynaşıyor, iclerinden bir ikisi ayrıllp, bu mahzurlar, 30 senedenberi gi faaliyetine tesiri ihtimalieri üzerind;r her yer öbek öbek eşya dolu. Bavul, vabojalan yerp çöküyor, cennette bir köske yerleşmiş gibi memderilmekte, ameliyat sayesinde kör de duruluyor. Aynı zamanda meseliz, cio.nk. yatak yoraan, çanta. sepet, sandık... Kamaradan çınun ctafına bakınıyor. Bizler gene ârafta, akıbetimizi bekielüğe götüren illetler yok edilmek lâ cild hastalıkları gibi hastalık kan, merdivenden inen yolcular, hamal muştası, sandık kcşesı, mepe devan ediyoruz. tedir. Çok cür'etli bir ameliyat ol ların tedavisine yarayıp yaramıyabavu! Kenaı yiye yiye ilerlemeğe uğraşırlar. Hamşllann desmasına rağmen başarı ile tatbik e cağı da araştırılıyor. Nihayet, bizc de birer iskemle bulundu. Oturduk. Uzun tur! nâralar; crtalığı çınlatır. Rıhtıma uzatılan tahta iskel«nin dilen müdah?'e tarzı, ilk zamanlarh?zırhklardj.r. sonra, garson ne yiyeceğimizi sordu. Sordu aüstü volcularla kr.rlşık dişarı fırlamags uğraşan yüklü hdir.alT \. . da şüphe ile karşılanmış. dünyanm :na, ne UtediVse bitmiş Garson, kendi bildiği yemeği getirdi. lardai dolayı bu göc manzjrası arzeder. bütün göz doktorlarmı epey zaman Çatal bafmaz. bıçak kesmez, diş işlemez, deve derisine çeyGemi mi'st^hdemlerine verilecek tek bir emir, bu işi köçekingenliğe sevketmiştir. Şimdi rek kala biı pide Üstünde. beş on porça şiş kebabı. Şig kebabl küncipn hall*> ki'ıficiir: Önce yolcu, sonra yük! her memlekette mütehnssıslara mu deği'. mubate!: sişe mantarı. Elâ.stikî mi elâstikî! Dişlerinizin Val can'n yoııgasıdır diye. e=ya>ının burnunun Jıbinden vaffakıyet vadetmektedir. a.a»;rn kıstırdıriız mı, bölünmek şöyle dursun, çenenizi geri aynımak is^rriyen yolcular da, en sona kallrlar, olur biter. itiyoı Gar^orsa: Bununla beraber böyle bir mü ArkaOfın itiıe önrien dürtüle, dönme dolabda seyahat etmış f;ibi. 1 dahale tarzınm tatmin etmiyen ta Oğlum hunu götür patrona ver, apartıman yaptırlrsa Cîmk'<=n fırıl fırı dönerek çıkmak insanın gücüne gidiyoı valrafları da vardır. Başarı nisbeti üçlahi: mal/''Te dive VM.ıllqn=ın. te iki olduğuna göre, geri kalan üç1 lefor; kulübesi yok mu? Orada bir çocuk telefonu kıracak.. kaç defa söyierlim Dinlemivor: bana saçma saoan cevablar veriyor. Gurahtır memur bey! Milletin malı kırılacak.. sonra ne ile Memur yazmakta devam ediyor.. Fahriye Hanım da yavaş yavaş koauşuyor.. Artık hiç de mi insaf kalmadı? Bu ne böyle? Telefon yumruk , Janır mı? Görülmüş şejnlejlil..... Memur yazmakta devam ediyor.. "Fahriye Hanımın sabrı tükeni güçlü.. Çocuk Fahriye Hanıma dik dik bakar.. <[iıııııııtuııııınnınnnınııııııımHiıiHiıııııınııııııuııııııııııııi!MUMiıııııııııııııiMmiımunımııııııııımınııııııımıııııi' Ne bakıyorsun viyecek gibi..3 telefonu vumruklar mısın?.. 3 Sus be! Ayşe kadın!. | Sen sus!. Hem suçlu, hemg sıkışb.. ne aşağı, ne yukan anladu» mı. yumnıkladım, yumrukladım . fişi çıkardım.. araa ondan sonra dalaveresi bozuldu.. abyorum atıyorum.. aşağıdan kusuyor. Demek yumrukladın! Bunlar başka türlü düzelmez ki muavin bey.. Bekçiye: Al şunu içeriye... Çocuk bölmenin arkasma gider.. Fahriye Hanıma: Bayan zabıt tutacağız.. Aman muavin bey! Bana n ü saade edin! Kızım Adadan pclecek. 12 yi yirmi geçe vapurile... Aa! Bak vakit de gec'i.. simdi kime telefon etmeli.. vallahi.. Hele biraz dunın bakalım.. Benim işim var muavin bey.. Bizim de var. Bayan.. siz birinden şikâyetci oldunuz. Oiz de adamı yakaladık. Simdi ikinıdn ce ifadenizi alıp Emniyet âmiriiğine göndereceğim.. Aa! Aman muavin bey Emııivçt âmirücinHe i?im ne? Remî malları tahrib eden birini haber verdiniz. Sizi tanık, rnu sanık olarak yukarı kademeye iletmemiz lâzım. Benim yukarı kademede işim yok!... Sizp haber verdim.. bitti.. Yoo! Öyle değil.. biz vazifemizi biliriz Onun için lâfı uzatmayın da ifadenizi verin!. Seslenir: Tevfik Efendi.. gel hayanm ifadesini al.. İçeriden bir polis memuru Ef'ir.. yandaki masada duran oldukça hafif bir yazı makinesinin önüne oturur.. Adın.. soyadın,. babanın adı?. Kaç yaşındasın. ne iş yaoarsın.nerrde oturursun? diye klâsik sualleri sorduktan »onra... hâdiseyi anlatmasını istedi.. o da olduğu gibi anlattı... Arkasuıdan çocueu çağırdılar .. Ona da aynı sualleri sordular.. zaota imzalan atıldı.. bekçi d« ımzaiadı.. polis memuru da... Muavin sol elinin adsız parmağile ensesini kaşıyarak bekçiyı : M*vlud!. Efendim.. Al bunlan merkeze.. hadi bakayım geç kalma!.. Hanım işin mi yok? ifnnınıınıtııııııımmıııımıııııııııııııııuııtııımınjııııııııııııııııınıııııtB. Onlara da: . 3 Hadi buyrun bakalım.. 1 Fahriye Hanım: 3 Aman muavin bey!. Benim 3 işim gücüm var. = Bayan.. bizim de işimiz gü 5 cümüz var. Seni ben mi sokaktan = çevirdim.. kendin geldin! Davacı 3 oldun.. biz de muameleni yaptık.. 3 hadi bakalım.. İ Fahriye Hanım çıkark3n çocu ş | Allah cezaru versin.. işte hep senin yüzünden.. Sus be! Ayşe kadın dedik ya!. Nasıl telefona vumruk vurur musun?.. Vurduksa sana ne?. Avurduna mı vurduk.. hadi şimdi <arakol karakol sürt de görürsün! Fahriye Hanım o gece tam saat on birrie evine dö nebildi.. E'dekiler fevkalâde merak ettiklermden etrafa teiefonlar vermisl?r.. polise müracaat etmişler.. dostıarda aramışlar... Bütün bunlar neticesiz kalınca ilk imdad hastanesile trafik kazalan merkazine başvıırup maK'ı* ;c*o™:'(ji Trm bunlardan haber bekler'^rkan.. kapı çalındı., içeri girdi.. Ağlaştıar.. öpüştüler. Kavuşma merasimi bittıkten sonra Fahriye Hanım.. Bana bir Kuranı Kerim getirin! dedi.. getirdüer... Apdest ald;.. ve herkesin huzurunda: Üstüme vazife olmıyan ştylere k?rışm=sa tövb°î»r övbssı, diyip elini Mushafa bastı. ğ İ |^ TIBBÎ BULUŞLAR Göz cerrahisinde yeni adım: Körlüğe karşı "sun'i şimşek,, IR NESİR Yazan: Hamdi Varoğlu Kısmet Derbederlik U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle