22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 Ocak 195i CUMHURİYFT ^IIIHIIIIIIIIIimUUİIUIUMimillllllUIIIIIINIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIM {Rusyada, Stalin'in öliimii Kızıl Çin ile Tibet jsonra batıtaklidçiliği aldıyürüdii arasmda lıavai hat MERAKLI BAH1SLER Çinliler arasmda «Dünyanın çatiE:» denilen T:bet, hakikaten dikine yükselen dağlık ve kayalıklarile bu isme lâyıktır. Asırlardanberi kendi kabına çekilmiş bir memleket olarak da o çatının koruyuculuğunu sarp kayalıklarından aldığı kuvvete dayamıştır. Mabedler mem lcketi Tibeti idare edenler, son zamanlara kadar dış dünya ile alâkalarını kesmiş , istilâcılara «dokunulmazlığını» dinî kisvelerile his settirmiş kimselerden müıekkebdir. Dalay Lama. ora adamlanmn ilâh rrertebesine yükseltikleri hiç bir memleket reisi ve hem de değişmesine asla cevaz verilmiyen gelenek lerin mümessilidir. Üzerinde ananevî tıtizlikle durulan bu iki vasıf Dalay Lama'nın memleketini, tabiat şartlarının çetinliğ le birlikte yukarıdan gelecek istilâlann ve dıs tesir'.erin girmesine engel yapmıstır. Tibet, bu yüzden girilip çıkılan bir memleket değildir. Şimd ye kadar tam bir inziva içinde ysşsmış. hayatında uhreviden başka bir şey düsünmemiştir. Budist rahibler, derece derece Dalay Lama'nın ahiret ve eelenek yoldaşlarıdır. Halk en iptidaî şartlar altında aene o yolun yolcusudur. Dünyanın sayıh büyük mabedleri de orada dikilmiştir. Kayalara yaslaiımış olduklan halde bu ılin saraylarmın azameti, memleket'.n ahvali ile tezad teşkil etmektedir. Oraya ayağı düşüp de dünyanın bu en hücra köşesinde olup bitenleri arastırmağa kalkanlar hep bu intibslarla dönmüşlerdir. Fakat bugün yani 1951 haziranmdanberi komünist Çinlılerin istilâsile başlayan bir kaç senelik yeni devır, bu memleketi kendinden etmiş gibidir. Çünkü Çinl ler, stıateiik sebeblerle burada bazı fapliyetlere girişmişler, bunlar araE;:ıda en mühim meseleyi teşkil eden yolsuzluk işini ılk ağızda hal için Çin ile Tibet arasında haval bir hat kurmuşlardır. İşeali müteakıb çekilmegine başlanan hava hattı şimdi Tibetin mer kezı Lhasa'ya varmak üzeredir. Hat, 4000 metre yüksekten geçmekte, 34 senedenberi sarp kayalıklar boyunca işçi kafilelerine kurbanlar verdirmektecUr. Bilindiği gibi Tibetin dokunulmazhğına Kızıllar riayet etmemişlerdir. Kuzeyden gelen istilâ hareketi bu memleketin duvarlarına çarptıktan »onra durmamiş, aradaki tek geçidi kapalı bir kilidin anahtarı yaparak duvar lar arasına girmiştir. Işte o vakittenberi Tibet, rorlu bir değişmenin içindedir. Askeri bir merkeze benzetilmiştir. Mukaddes bir yer olan Lhasa'da bugün aynı mabedler durmaktadır ama bazılarmm içlerinde kışla hayatı hüküm sürmektedir. Yakmda Kızıl Çınle Tibeti bağlaya~ak hava hattı bitirildikten son ra Lhasa daha da askerleşecektir. Çinliler bunu, iktisad! sebeblere atfediyorlarsa da gayenin stratejik olduğu müşahidler tarahndan söyleniyor. Çünkü dağlık bir arazi onlara göre yalnız sevkulceyş maksadlarına hızmet edebilir. Çin böyle hâkim bir noktayı kıU aya yapılacak her hangi bir taarruza karşı boş bırakmak istemez. Tibet kalesi. yüksekliği dolayısile bir tarassud yeridir. Daha bir çok askerî mülâhazalarla inşasma ehemmiyet verilen Ihaval hattm uzunlugu, yuzlerce , kilometre tutmaktadır. Çin düzlüklerine doğru en kestirme yol olarak tren hattile iltisakı vardır. Çin seddinin üişası için tariht» çekilen eziyetlerle bu hattın inıajma harcanan gayret ve emekler vâkıa mukayeseli bir tablo veremezse de onun küçük çapt» bir tekerrürfl olan iş, şimdi Tibet uçunımlarına düşmemek için dişini tımağına tak mıs bir insan kalabahğına havale H edilmiştir. T. A. E = Ş İ = 1 İ B 1 = = = = = = İ B £ H Ş = B = = = B = = = = = = = 5 E = = | Stalin devrinin ihtişamlı ve ( pahalı yapı stiline karşı I şiddetle mücadele ediliyor Sovyet Rusyada Stalin'in 81ümündenberi zmcırleme giden »iyasl değişiklikler yanında losyal hâdiselere taalluk eden yenüiklerin de vukuu müşahidlerin gözünden kaçnuyor. Onun için bu ülkeye alışılan Sovyet geleneklerine aykirı olarak tBatıya yönelen memleket» deniyor. Filh»kika bir müddettenberi Sovyetlerde batı taklidciLği alıp yürümüştür. Bugünkü idareciler tarafından pisdarlığı yapılan bu takîdcilik modernleşmenin ancak batılı örneklere uyarak çabuklajacağı kanaatini uyandırmıştır. Şimdi orada Stalin devrinin ihtişamlı ve pahalı yapı stiT.ne karşı mücadele açılmıştır. Mücadelenın yürütücülüğünü parti genel kâtibi Nikita Kruşev yapmaktadır. Verilen haberlere göre yeni inşa edilecek binalarda hangi esasların gözetileceğinl Kruşev, Moskova Mimarlık Akademislnde şöyle ilân etmiştir: Ucuzluk, fayda ve sürat Yeni prensip, bol sütunlu, gîrinti çıkınta fazla, süslü püslü lüzumsuz kulelerden âzâde. sade binalar istemektedir. Bilindiği üzere Stalin zamanındaki yapılar çok pahahya mal olacak tarzda bir takım tezyinatla süslenmlştir. İçli, dışh her köşe bucak, faydayı ve maksada uygunluğu değil, karışık ornümanları aksettirnuştır. Debdebe ve tantana alabildiğin* blnalann mallyetlnl arttırmn, fakat buna karjı »adelikten güzellik elde etmek gay•etlerı hiçe gayılmıştır. Moskovada son yirmi yıl içinde yapılan binalar, dünyanm her türlü mimart tarzmdan alınmış örneklere benzemektedir. Bunlara aynı zamanda eklenen kulelerle mahallt bir renk verllmiştir. Bu arada süs hâkim unsur olarak kalmış, maksaddan uzaklaşmak İçin fideta elbirliği edilmiştir. İşte şimdiki yapı seferberliği bunun önüne geçmek için ilân e; dilmektedir. Anlatıldığma göre seferberlik çok garib tarzda ilân edilmiştir.. Bir toplahtıda Mimarlık AkademiM Relsi Mordtrinovv'un yapı esaslarını lzah eden konusması birden Kruşew tarafmdan kesilmiş ve ju tenkidli sözlerle hizaya getirilmiştir: « Konuşmanız ve tasarılannızda hiç paradan bahsetmiyorsunuz. Onu sükutla geciştirdiğinize göre gene e.^ki bildiğinizi okuyacağınız anlaşıhyor. Her metre karenin fiatı esas mesele olmahdır. Dilinizi buna göre İ5lerin!.» Bu müdahale karşısırtda şaşkma dönen reisin ne cevab verdiği bilinmez ama herhalde bâlâdan gelen emre uymamazhk edeceğl de »anılamaz. Bu yüzden Kruşew'in Akademide takındığı tavır. yeni yapı seferberliğindeki yürütüeülflk nfattm me«Iek! salfthiyetten kapıp siyaıl gayeye hiımet ettirmek hünerine benziyor. Bundan başka Rusyanın tanınmış kadm gazetecilerinden Olga Rosanowa, modemleşmenin yani sadeleşmenin lüzumunu muhtelif yazılarile isbata çalışıyor. ona bakılırsa Sovyet halkı evlerinl 1904 ten kalma bir kataloga göre döşüyor. Yazdıklarının huAsası fudur: «Tefris işinde yenlllklere doğru girmeliyiz. Asır döneminin küçük Burjuvaya mahsuj döjeme tarzmı bırakarak günün icablarına uygun bir tarz bulmalıyız. Meselâ ipek »bajurlar, çiçekll halılar, dededen kalma dlvanlann «rtık modası geçmlstir. Sovyet ıanayil, battal eşyaların lmaline ne kadar daha devam edecek?. Sade ve gtizel desenli kumaşlara ihtiyacımız var. Elbls» v* şapkalarımız, evlerimiz'n d8şenme«) kadar demodedir. Hayatımın güzelleştirmemiz lânm.» Hakikaten Sovyetler Blrliginde her şey, batmın zevklnl çoktan çıkarıp da bir köşeve atmıı oldu&u baba hattâ ded* yadigârlannı ardırmaktadır. En asağı batının 2030 sene evvelkl revkine uymakta, gerek giyim kusam ve gerekse evlerin tefrlş tarzı, e vakitVI Avrupanm küçök burjuva sınıfma mahsuı bir fSrönüşl» devam etmekted'r. T. A. r I Ağız Hastalıklarile Mücadele İnsanlarm dişlerini tamametı kaybetısıelerinin önüne geçüecek mi? ıııııııııııııııııııııiiiııiiiıııııımımıııııııııııııııııııııııııııınııııııiHu ıırnrıtııııııııntııııınntınfiıtirTtfiifntnııi!iııttnfiııiTrrfnnııiıııiriınıııninnıııııtffinıııııifiıiHiıifiııiHiıiMiııuınnııinıııiiiMMiııııiiHiTtnıınrR~ Amerikada atom komisyonunda bir istifa Geçenlerde Cenevrede toplanan altı memleketin diş mütchassıslan. dişlerin çüriimesine diş etlerinde görülen hastalıkların sebeb olduğuna karar vermişierdir Dünya Sağlık teşkilâtı da mütehassısların bu fikrine iştirak etmijtir. Dünya Sağhk Teskilâtı, yaymladığı bir tebliğde: «Dünyada yaşıyan insanların çoğunun diş sağlığı zayıftır.» demektedir. Teşkilât, bu tezini i«pat i p 'n Mew FoundlandMa 400 kişi arasmda bir anket yaptığını ve miktarın viiz'1e 40 mın dislerini tamamen kaybettiğini bildirmektedir. Ikinci Dünya Harbinden sonra Yeni Zelanda hüknmetinin sılâh altına davet ettiği kim*?lerin yüzde 45 inde takma dişler mevcud olduğu görülmüştür. Ayrıca yüzde 21 inin hiç dişi olmadığı müşahede edilmiştir. Gene Hindistandaki teşkilâttan bildirildiğine göre. umumî nüfusun yalnız yüzde 25 inin dişlerinin çürüdüğünü ve fakat aşağı yukan bütün nüfusun diş etlerinden rahatsız olduğunu anlamaktayız. Bugüne kadar diş etlerine pek az ehemmiyet veriliyordu. Maamafih son zamanlarda diş çürümesine karşı araştırmalardan çok iyi neticeler alınmıştır. Dişlerin çürüme sine mâni olmak için bugün su haznelerine fluorine mürekkebi katılmaktadır. Nişasta ve şeker gibi g'da maddelerinin dişlerin çürümesine mâni olmak ic'in fen sdamları bazı kimyevî maddeler bulmaca çalışmaktadırlar. Buna rağmen, mütehassısîar diş etlerinin sıhhatli tutulması ve diş köklerine ârız olan tisülerin muhafazası hakkında pek az bilgiye sahibdirler. Yalrtız »on zamanlarda bulunan antibiotikler vasıtasile ağız hastalıklarile mücadele imkânı hasıl olabilmiş ve insanların dişlerini tamamen kaybetmelerinin önüne 8 e Ç'" lebilmistir. Pyorrhea denilen ve bütün dişLeri mahveden hastabk son zamanlara kadar tedavisi olmıyan bir belâ idi. Halbuki, bugün vaktile tedavisi mümkün olmıyan bu hastalık, terramvcin vasıtasile devas'nı bulmustur. İspanyada bir doktor, pyoiThea denilen ağız hastahğını tedavi için kullandığı antibiotiklerle fevkalâde neticeler aldığinı bildinnektedir. [ DÜNYA HÂVİSELERİ Washington'da geçenlerde toplanan milletlerarası antibiotikler kon feransında. yemek yeme ve nefes alma neticesinde ağzımıza normal olarak 15 ilâ 20 değişik tip bakteri girdiği ileri »ürülmüştür. Bu bakım dan kullanılacak antibiotiklerin çok faydalı olacağı dişçiler tarahndan kabul edilmiştir. Nitekim 1000 hs Uşlar yanardağın Bazı Londra gazeteleri bunun se ağzindan göfe ta üzerinde yapılan tedaviler ne doğru fırlamakta ve dağın etrafın beblerini psikologlarm, sosyologticesinde çok iyi neticeler alındığı da geniş bir bölff.?ve düşmektedir. ları incelemeleri lâzım geldigini, da kaydedilmiştir. Dağm etrafında 100 kilometre yan meselenin ciddiyet arzettiğini belirti Bu suretle dişlerin tedavisi ve çapında bir alandan tepedeki ki7il yorlar. bilhassa çürüme mevzuunda tıb ye hk rahatça görülebilmektedir. 50 * * • ni hamleler yaparak büvük bir ne kilometre uzakta bulunan evler indi Bütün İngiliz askerl kuvvetinin tice almıştır. Darısı diğer hastalık falar sebpbivle sarsılmakta ve «ar belkemiŞini nizami ordu teşkfl etların başına... G. P. smtılar 75 kilometreye kadar duyu mektedir. Bu ordu ise şimdi asker (Amerikan basınından) I labilmektedir. bulamadığından şikayetcidir. Geçen olsan iyi edersin, dedi. Sabahtan beri ihtiyar Marguerite'e yardım edıyor. Kızcağız üç günden beri bana öyle faydalı oldu ki, eğer o gelmeseymiş, ne yapacakmışım bilmem. Bana yardım etmek için Paristen kalkıp bilhassa buraya kadar geldi. Bir parça yüzüne gül şunun.. Önce, annenrn, hangi Blanche' den bah=ettiğini anlayamadım. Blanche.,. Blanche? Birdenbire hatırladım. Blanche, annemin eski mürebbiyesı madam Creppon'un kızı idi. Tahminen yirmi bir yaşmdaydı. Bir banka direktörünün hususi kâtibeliğlni yapıyordu. Vaktiyle, bu kızı şatoda iki üç defa şöyle görmüştüm. Üzerinde pek durmamıştım. Saçlarının rengni bile hatırlamıyordum. Sohbetlerinin hiç de cazip tarafı bulunmayan sömürücü davetliler arasmda dolaşmaktan zaten bık tığım için. ofise yollandım. Beni gören Maıguerit sızlandı: Mösyö Edgard, ş:kâyet gibi olmasın ama, mutfak çekirge üşü'jmüşe döndü. Halbuki iki yüz kişilık yiyecek hazırlamıştım. Allah bilir, bıçaklann saplarım da beraber yemediklerine şaşıyorum. Ne yaparsm, Marguerite, hayat böyle, bir ölüyü ebedî ikâmetgâhma kadar götürmek insanın karnmı acıktırıyor. Ne arıyorsunuz? Blanche'i. Yavrucak kendine biraz çeki düzen vermek için annenizin odasına kadar çıktı. Birinci kata çıktım, annomln buduvarma girdim. Banyo odasınm kapısı arahktı. Blanche seslendi: Siz misiniz, madam? Şakacıktan, annemin sesini taklid ettim: Evet, Blanche'e:ğin. Ne yapıyorsun? Blanche, kapı eşiğinde gözüktü. Koyu renkii robunu çıkarmıştı. Kolları çıplaktı, kendisi dekolte id.. Beyaz kaşkorsenin siyah kadifeden baciarı göz alıyordu. Bi'eklerine kar!ar gelen etekliğinin kenarlan bol dantelli idi. Kız beni görünce kıpkırmızı kesildi, özür diledi: A!. Mösyö Edgard, ben de anneniz zannetmiştim. Kıyafetimi mazur görün... Güler yüzle yanma yaklaştım. Amma da yaptınız, Blanche, karşıma böyle çıktınız diye heyecanlanmıym, a canım aileden sayılırız, değil mi? Tabii... Tabii... Size bir sey söyleyeyim mi? Bu halinizle sizi tam mânâsile «La vie Parisıeune» mecmuası kapağına lâyık buluyorum... Doğruîunu söylemek lâzım geLrse, o zamana kadar Blanche'a o günkü gözle hiç bakmamıştım. Bu yarı dekolte hali, bütün kapalılığma rağmen, bu âni karşılaşmamıza, hiç beklemediğim bir çeşni katıyordu. Blanche esmerdi, saçla Washington 30 (a.a.) Atom eneıjisi mıllî komisyonu umum müdürü General Kenneth Nicloı dün akşam resmen istifasmı v«rmiş tir. Generalin lstifasını bildiren mek tubun metninden başka basına bu ıstifa hakkmda hiç bir tefsilât bildirilmemiştir. Amerikan atom kotnl^yonn memurlarından hirlnin bavuljan çalındı Las Vegas (Nevada) 30 (a.a.) ÖnÜmüzdeki ay zarfında yapılacak olan tecrübelere iştirak etmek üzere bu defa Las Vegas'a gelen atom enerisi millî komisyonu memurlanndan birine aid iki bavul çalmmıştır. Atom enerjisi millt komisyonu, mevzuu bahis bavullarda kıymetli tngilizlerin karakteri degişiyor hiç bir vesika bulunmadığını bildir mu? Bunlar, gün geçtikçe rahatmiştir. larına daha fazla mı düşüyorlar?. Yeni Zelandada bir volkan Bazı İngiliz gazeteleri bu sualleri kendi k«ndilerine sormaya başlami| indifa halinde Wellington 30 (.a.a.) Yeni Ze lardır. Sebeb de şudur; son ramanlandanın kuzey adasımn merke larda rahat iş peşinde koşan İngizinde bulunan Ngauruhoe yanardıt liz'er çoğalmış ve askerlik, maden ğı bu hafta içinde indifaa başlanıış cilik, çiftcilik gibi işlere gidenler tir. Ateş parçalan halini alan iri tehlikeli bir jekilde azalmıştır. tngilterede rahat iş peşinde koşanların sayısı artıyor Söıtüllü askerlerin sayısı azaldı, madenler idaresîde geniş kampanyaya rağmen istediği kadar işçi bulamıyor asır zarfında iki defa rekor kınlmıı v« evveü 1902'de, soara da 1952'de senede 50.000 kişl gönüllü olarak nizami orduya girmişlerdi. 1953 ve 1954 yıllarında ise 30.000't dahi çıkamamıstır. ha genit lmkânlar «ağlamaya başlamıttır. Aynı zaman da tivll haya tın iji nlzama bağlanmıs, rahat ol mustur. Sivil iflerde çalışmış olan lar, askerliği ağır bir vazife telakki ederek «gönüllü» yazılmaya yanatmamaktadırlar. Kara ordusu gibi hara Te denlz • ** birlikleri aynı dunımdan sikâyet cidirler . Yapılan genl| kanpanyıya Fakat bu güçlükl» yabıuı ordu rağmen daha fazla gönüllü İngillzin mu karfi karyıya bulunmaktadırT silâh altına gelmedigini göstermek Hayır. Sivil hayatın ban sahalann tedir. da da aynı durum müşahede edilmektedir. Neden? Meselâ İngiliz demiryolları 1daAskerî makamlann verdikleri Iza hata göre, subay kadrolan tamam resinde lüzumundan fazla işçi vardır fakat küçük subay ve asker dır. Fakat madenler idaresi, genij kadrolarını teşkil edenler arasın kampanyaya rağmen istediği kadar da sivil hayata süratle dönmeyi ar işçi bulamamakta ve bu da istihsa zu edenler çoktur. Bilhassa son se lin düşmesinde rol oynmaktadır. nelerde sivil hayat bunlara çok da Geçenlerde kömür milll ofisi gazs telere şöyle bir ilân vermişti: « 10 ilâ 15.000 isçiye daha ihtlrını ensesine çok yakın bir topuı yacımız var. Eğer bu işçiler mahalinde toplamıı, bu topuza siyah denlere tnmezlers» Avrupadan ve taftadan bir fiyongo bağlamıştı. ya Amerikadan kömür ithal etmek zorunda kalacağız!» Korsenin sımsıkı tuttuğu göğsüne Koca bir İmparatorluğun, Avruuzaktan ısrarla bakmaktan kendi pa sahilleri açıklanndaki küçük mi alamadım. Bu temaşadan güç tngiliz adalarından dünyanın dört lükle aynhnca: ' v bir köşesine sevkedilen kömürün de yardımı ile kurulduğunu hatır Sizlnle meşgul olmamı tnnem lıyanlar bu ilânı gülerek okumuşemretti, dedim. Kendisine yapbğılar, inanmak istememişlerdir. nız yardımdan dolayı size öyle min Fakat hakikat bu merkezdedirl. nettarım ki... Gelişim pek tabiî idi. İngiliz çiftciliği de aynı buhran Lâzımdı. Annem sizin annenizi çok severdi. Eğer hâlâ sağ olsa idi, bu la karşı karşıya bulunmaktadır. Son kara günde mutlaka onun yaru.ıda istatistikler, ağır iş telakki edilme ye başlanan çiftciüğe talib olanla bulunurdu. nn azaldığına bir i?arettir. Blanche, tuvaletinizi bitirln, *** giyinin... Sizi bekliyorum. Bu kaİş mevzuunda tetkiklerde bulund»r çalıştığınız yeter. Gidip bahçemuş olan bir sosyolog fu nokteyı de bir dolasalım. bilhassa belirtmiştir; Bir çeyrek saat sonra, Blancheia t Yaşamskta olduğumuz deben ağaçlar altmdt dolaşıyor, de virde Ingilizler (Acaba iş bulabireden tepeden konujuyorduk Blan lecekmiyim?) sualini sormaya luche benim ressamlık hayatımla il zum görmemektedirler. Fakat daha gileniyordu. Ben de onun banka çok (Acaba hangi işi seçsem?) dedaki işleri hakkında sualler somektedirler. Bu vaziyette, gayet ruyordum. Onunla konuşurken, mantıkî olarak en rahat işi seçmek yandan, yüzünü tetkik ediyordum. Ucu hafifçe kalkık burnu ile, mun tedir. Daha fazla gelir temin eden, tazam ağzı ile bu profil hoşuma daha az yoran sahalarda vazife algidiyordu. Blanche'm ayrıca, duda maktadır.t ğınm kenarında bir beni vardı ki, Diğer bir sosyolog da, kolejleri yüzüne ürkek bir ifade veriyordu. bitirmekte olan gençlerin, derhal Yosunlu eski bir bankoya otur para kazanmaya baktıklarını ve işe duk. İçimj çektim: girdiklerini, ağır mesai ile ihtisas sahalarına gitmekten kaçındıklan(Arkası var) nı ileri sürmüş ve tedrisat sisteminln kontrole tâbl tutulması ile bu kötü yolda ilerlenmesinin önlenme sini istemİBtir. Fakat, iş fartlaruun düzelmesi, sosyai garanti, herkese iş bulunması ile İngilizlerin karakterinde kat't değişikük olduğunu, bunlann enerji ve teşebbüs tahibi olmak tan uzaklaftıklannı söylemenin de dogru ohnıyacağı kaydedilmektedir. *** Gazeteler, rahat iş peşinde koşan ingilizlerin, adalardan ayrılmayı da katiyen istemediklerini yazıyorlar. Halbuki İngiliz hukümeti, k/monvelte dahil memlek | lere, İnsilia müstemlekelsritte «İngiliz vatandaşı ihrae edilmesi» meselesine bü yük ehemmiyet atfetmektedir. Churchill hukümetinm hazırladığı yıllık bütçede, bu uzak topr'k lara gidip yerleıroeyi isteyecek İngilizlere yardım için 20 milyoa Türk liralık hususibir tahsisad bulunmaktadır. İki seneden beri hukümet bu paranın yalmz onda birini yerinde kullanabilmiştir. Çün kü ingiliz adalarından aynlıp, bu uzak toprsklarda vazife almak. ora 'arda yorleşmek isteyenlerin sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Geçenlerde bir Londra gazetesi (Insiliz komonveltinde İngilizl°rm nufuzu azahyor, çür»'i gider.ler vokll d'vordu. Verilon. izahata bafrılacak oliırsa. geniş imVânlar veren Kana^ava her sene Bİmekte olan 140.000 yabancıdsn yalnız 40 000'! İneilizdir ve eeri kalamnı da Belçikahlar, İtalyanlar. Fransızlar, Skandinavyalılar teşkil etmektei dir. ! Diyorlar ki; İmparatorlulu, İngiliz adalanndan ayrılmak, uzsk top raklarda yeni bir havata baîhrnak resaretini göst/?ren!er kurrpıı;tu. [ Ş'.mdi ise bu »esareti gösterenler tehlikeli şekilde azalmıştır!. Hami S. •Cl'MHURİYET» in Tefrikası: 2 3 SEVGİLİLERİ Yazan: MAURİCE pEKOBRA Tabii, azizım. Stanislas'ın döl yetiştirmek kudretinden mahrum bir adam olduğunu herkes biliyor. O tarihte pek kati olarak söylediklerıne göre, Beatr.ce, bu çocuğu, av çin sık sık şatoya gelen, gayet yakışıklı bir maliye umum müfettişinden kazanmış, hoş, Beatrice'i hiç kimsenin kabahatli bulmasına da imkân yoktur. Çünkü Stanislas çok kötü huylu bir adamdı. Ka dmın hayatını cehennem azabına Konuşanlar beni görmesinler diy». ayaklarımın ucuna basarak •radan uzaklaştım. Netice itibariyte, nasibimi bir maliye umum müfettişine bağlamaları benim için iftihar edilecek bir şeydi. Saat dörde geld'ği halde, davetlile. imızin hâlâ çekilib gitmeğe niyetleri yoktu. Şarab şişeleri herkese iyimserlik ve memnuniyet dağıtmıştı. Taraçada oturan annemin yanına gittim. Çok yorgundu. kız kardeşi Amandlne ile kocası noter Soubissoux yanında idiler. Tabiı, işlerden, paradan bahsediliyordu. Zira ölüler çabuk gider, ama faizlerle temettüler kalır. Eniştem noter Soubissoux annemle konuşmağa devam ederken, ben teyzem Amadıne'i büfeye götürdüm. Damdan düşercesine sordum: Teyzeciğim, kocanızla iyi geçiniyor musunuz? Amandine teyze o tarihte henüz 40 yaşında idi. Güzelliğini hâlâ mu hafaza ediyordu. Hatta cazipti bile. Kumral saçlarına tek tük aklar düsmüş olan annemin zıddma, Amandine'in muntazam çizgili yüzünü, koyu akaju, dalgalı saçlar çerçeveliyordu. Amandine teyze, devamlı surette Rouen'de oturuyordu. Kocası, Normandie'nin en işlek noter daırelerinden birmin sahibi idi, bol Çevîren: HAMDİ VAROfeLU ^ geliri vardı. Amandine acaib bir tebessümle yüzüme bakaıak cevap verdi: Tabii, Edgard, kocamla şöyle böyle geçiniyoruz. Robçrt iyi kocadır. Gece gündüz noterlik işleriyle uğraşır durur. Size iyi bakıyor, belli.. Şıksınız. Mücevherlerinız var.. Ne yaparsm... Mücevherler ihmâl edilen kadının çile yolu üzerindeki dinlenme duraklarıdır. Ya vah vah teyzeciğim, o halde gönül işler; ne âlemde? Edgard, fazla mütecessissin, Parise geldiğim zaman konuşuruz. Burada, annenin evinde böyle şeyler konuşmak yakışık almaz. Tıka basa doyduktan, müteveffanm sıhhatine bol bol içtıkten sonra. misafirlerimiz dağılmağa başladılar. Hâlâ aile efıadiyle beraber bulunan annem beni bir kenara çekti. Blancnche'la biraz meşgul aandi'nin ölüm yıîdönümü Yeni Dehli 30 (.a.a. Manatma Ganâi'nin ölüm yıîdönümü olan bu gün bütün Hindistan'da anma törenleri yapılmışür. Cumhurreisi Rsiendra Presad bu sabah erkendsn, Gandi'nin kabrinin bulunduŞu Raişhat'a girmiş ve aha liyle birlikte dua etmiştir. Bu Sahifcyi Saklayınız, "CUMHIJRİYET,, Size Cildleyip Verecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle