23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ 6 Afustoş 1953 C Edebiyat Yârenliklerinden Hâmidîn hayat =haberleri Çalışma bahtiyarlığı Yazan: İsmail Habib Sevük her noksan kalan tarafını tamamlamağa memnrmuş gibi, hem bu eseri için, hem de ingilizcesi için Bombayı kâfi görmediğinden Hâmidi otuz beş yaçında Londra sefareti Başkâtibi görüyoruz. Mademki fars ça için Tahranda, fransızca için Pariste yaşadı, ingilizce için de ıtzun bovlu Londrada yaşıyacak. Sefaret müsteşan, sefir, hem hep Avrupada yaşamak, hem bu layede Abdülh^mid istibdadmın ruşmına uğramaktan kurtulmak. Meşrutiyetin ilânile bu mahzur ortadan kalkınca İstarıbula eeldiği vakit âyan azası 'oldu. «Mütareke devn» nde beyhude bir vehme kapılaiak ingilizlerden korkup Viyanaya sığmmıştı. Yoksulluğa düşerek meçhur «Şâiri azamı şi'rini yazmca Akaeündüz «Hakimiyeti Milli,re» de. bu satırlan yazan da «Yeri Gün» de vaveylâyı basmca Büvük Millet MPCIİSİ büyük şaire maaş bağladı. İstsnbul Belediyesi MFÇka Palasta bir daire verip Car.ihuriyet Türkiyesi de hayatınm sonuna kadar kendini milletvekili yapmıştı. Hayatınm hemen hemen tek kara hâdisesi ilk refikası Fatma ITanımrn, bu beş yüz sene'ik Pirizade ailesine mensub narin İstanbul kızmın, Hindistandaki sert iklime uvamıyarak: «Ben ölmeğe gelmişim bu Hinde!» diye diye vereme tutulmasından dolayı Hindden «ynhp dönerlerken Beyrutta vefatı üüzerine Hâmidi şöhretinin zirvesine çıkaran «Makber» deki o ahlarla vahlara pek o kadar nhpmmiyet vermemeli. Rıza Tevfığin yukanda geçen sözünü habrhyalım: «Zevkparest Hâmid» Çamhca köşkünde «Makber» i yazarken, bunu Ahmed1 Cevdet merhumla vaptığı mülâkatta kendi sövler, iki dilberle zendostluk eykrmişEvet hayatı baştan sona refah içınrie geçti, kader her öğrenmek ıstediğ! dili ona o mılletin merkekezinde nasib etti. fakst ruhan saadeti ne yalnız refahh yaşam?kta, ne de vabancı dilleri bilmektedir. Asıl saadetimiz sanatın vecdi, meşhur olmanın şevki. milletçe iev'lmenin mazharıyeti gıbi haletlerîe görülür. Seks°n yedi yıllık uzun ömrünü refah ve huzur içinde geçiren Hâmid en geniş bir şöhretin nurlu hâlesile parlıvarak umumun en sevgili havranhklarını göre göre yaşadı. Devrinin Namık Kemal gibibir dev» oaa.«Hâmid, sana hitab için isminden büyük bir kellme bulamıyorum» dijordu. Hâmidin^alpJl Tanzimî.t devrinde kendi arkadaşları tarafınnan değil. Ser\'eti Fünun ve meşrutiyet devirlerinde de ne kadar umumî bir hayranhkla sevilHisini anUtmak için Ruş^n Eşrefin «Diyor'ar Arfcnst 5o. 4, Sü. 2 de 1 J } | G Ü N t N ME V Z U L A R I NAUNA Yoksulca ^yaşıyan Fuzuli yebadan öHü, fakir bir müezzinin oğlu Baki hayatının son devirlerini şeyhüiislâm olmak hummaîarile kıvranarak geçirdi, koca Nef'i celjâdlarla boğuşa boğuşa öldürülüp denize atıldğı için mezardan bile raahrum kaldı, dış şakrakhğına rağmen için için kendini kemiren Nedim Patrona ihtilâlinin hafakanlan içinde can verdi. Şeyh Galib henüz kırkmı bitirirken toprağa gömiilüp k°ndi başucunda babasını ağîattı. Şmasi beyin hummasmdan gitti, ömrü yanm asra bile yetişemiyen Namık Kemal ise sürgünlerde ve zindanlarda yaşadı. Halbuki Abdül hak Hâmid? Dedesi Abdülhak Molla padişahın başhekimidir, babası Hayrullah Efendi ilk akademimiz olan «Encümeni Dânişa in ikinci reisi. «U1ema zadegânhğı» nm ön safında parlıyan bu ailenin Çamhcada kcşkü, Bebek te yalısı var. Hâmidin çocukluğu bu yah ile o köşk aıasında geçer. Beş alb yaşındaki çocuâun iki yanında Hoca Tahsin Efendile Edremidli Bahaeddin Efendi gibi en ünlü iki allâme ona hususî hocabk yapıyorlar. Yedi sekiz yaşında Robert Kolejde okuvup aebeysi Nasuhi Beyle bir sene Pariste kalan Hâmid on iki vasındayken beş dil bilmektedir: Ortada pü rüzsüz bir nur sütunu gıbi yükselen halis İstanbul şiveli türkçe, «Pğında farsça ile arabca, solunda fransızea ile indlirce. Arabca ilim, farsça şiir dili. Kiiçük Hâmid mademki şair olacak, kader onun farisiyi Tahranda geliştirmesini uygun buldu. Oraya büyük elçî olan babasile 00 dört yaşmda gidince sefaret münçisi Mirza Hasan Şevket ona en fasih farisiyi öğretir. Çocuk bizim sairlerimizden önce Kaânî, Şeyh Sadi, Rahz Şirazî, Şevket Buhari gibi en ünlü Iran şairlerini «ruhuna cıis» yaptı. Hâmidi bir yıldız aibi k«fp«fip onu kendi dev şöhretile destekliven Namık Kemalin eserlennde arabca kelimeler farsçadan çok (az ladır, Hâmidde ise farsçalar arp.bcadan daha çok. Bellî evvelki daha bilgili, ikincisi daha şair. Babasmm ölümile on dok'izunda Tahrandan İstanbula dönüp virmisınde evlenerek yirmi birinde ilk e^erinî neşre baş!ıvan Hâmidi yirmi beşinde sefaret ikin<~i kâtibliâ'le Pariste görüyoruz. Kader onun fars^sı Için nasıl Tahranı nasib ettiyse simdi fransızcasım" da 'Pa' riste tekSmül ettiriyor. En çok tetkiV ettiŞi Fransız şairlerinin Corneille, Racine, Voltaire, Lamartme, Musset olduğunu söyler. Hem siz onun oren çok tetkik ettiğim» dediirine pek öyle inanmaymız. Onun tetkiki kaia yormak değıl zevk almakü. Hâmid yalnız şiirden ve sairden değil, hayattan da adamakılh zcvk almayı bildi. Rıza Tevfik onun için: «Hâmid aklen bedbin, kalben nikbin, amelen de zevkperesttir» demişti, doğrudur. Zaten kendi de «vücudünün gö'bekten yukarısı insan, aşağısı canavardır» diye bu ciheti pervasızca açıklamıştı. Yeni zevcesini götürmedıği için onun iki buçuk yılhk bu Paıis hayaü jiep vur patlasın çal oynasmla geçti. O K=manki tahassüslerini anla^an «Divaneliklerim» isimli kitaVn^aki şiirler hep aktris, rakkase. muganniye .. gibi kelimele.rle doludur. Ah fettan Psrisin o dillere destan eşlence yerleri. Orada herkes °ece gündüz bir sevgiliyle yaşamaktr.dır: Kansır herkes anda sevdiğine, Gündüzün gölgelik, gece pürnur! İlk şöhretin: sağlıyan piyesi olup «Hind kızı» manasına gelen oDuhteri Hindu» yu Hindistanda görmeden yazmıştı. Eser İngiliz'.erin oradaki sömürgecilik facialannı pnlatır. Siz kaderin cilvesine oakınız. «Yalnız hayalle eser yazılmaz» der gibi kader onu Bombay şehbenderliğile Hindistana gön^en yor. «Eserlerimin en edebi kıyıfetlisi» dediği «Finten» in Davalacirosu, yani eserin yansı bu Hınaistan sayesindedir. Fakat kader or.un Bakanının tetkikleri Bir müddettenberi şehrimizde bulunan Çalışma Bakanı Hayreddin Erkmen dun sabah saat 10 30 da Cıbah tutun fabrı. kasına giderek fabrika tesislerıni gez. miş ve işçilerle gorüşmüştur. Bakan oğleden sonra Sılâhtarağa elek. trik fabrıkasmı gezmij, idare orgsnlarından izahat almış ve işçilerle k I muştur. Bolşevik İmparatorluğu dahilinde Rus azmlığı Bir zamanlar zayıf idaresile bolşeviklerın kızıl ihtilâli başarmalarma bir bakıma yardım etmiş olan eski Rus Başbakanı Kerensky ve etrafmdaki Rus mülteci grupu. şimdi Demir Perde dışında teşkiline çahşılan bolşevik aleyhtan cep henin de çökmesine sebebiyet verecek midir? Bu sualin cevabı. Münich'te yapılması beklenen bir konferansm sonunda alınmış olacaktır. Bolşevikler, Rusyada iktidan ele geçirip, çarlık imparatorluğunun ;eniş hududlama doğru yayılmağa başladıklan giınlerdenberi, bu topraklarda doğup büyümuş fskat komü.ıist baskısına tahammül edememiş kimselerden .fırsatını bulan ar, kaçmışlar, demokrasilere iltica etmişlerdir. O ta^ihte başlıyan bu mülteci akınının sonu hiç gelmemiştir ve gelmesı de beklenmemelidir. Bugün, bolşevik baskısı altmdaki toprak'ardan Demır Perde dışına kaçmış olanlar, muhakkak ki Hüyük bir kütleyi teşkil etmektedirler. Bunlann teşkilâtlanmalan. birleşmeleri, temsil etmekte olduklan memleketlerin kurtnn'.ması volunda, ellerinden geldiği kadar çalışmaları asikârdır ki, bolşev'zmle mücadelede mühim bir rol oynıyabilir. Birleşik Amerika, böyle bir hedefe vanlmasını sağlamak maksa dile yardımda bulunmayı kabul etmış ve 2 sene evvel de bir «Bolşevık aleyhtan cephe» teşkil olunmuştur. Gayriresmî sıfat taşıyan bir Amerikan komitesi, bolşevizme Kar51 cephe alan ve «Sovyet imparatorluğu» hududlsn dahilinden ?elmiş bütün mültecilenn toplanmalannı, elele çahşmalannı tavsiye t*tmis, maddî yardım vapacağını da büdirerek harekete eeçmiştir. Fakat 2 sene evvel kurulan bu «cephe» henüz buhranlı safhayı atlatmış değildir. Kısa görüşlü eskimiş bazı diplomatlann, ki bunlarm basmda Kerensky de vardır, daha menfada iken eski çarlık imparatorluğunu ihya hayaline kapılmaan bövle tehlikeli bir vaziyet ha Amerikayı fetheden Türk kadmları merikada yapılan milletlerarası dünya güzellik müsabakasına iştirak eden Türk güzeli Ayten Akyol, Amerikada çok iyi bir tesir bıraktı. Münevrer bir kuımız olduğu için yalnız güzelliği ile değil, terbiyesi, hal ve tavrı ile de gönülleri fethetti ve bizi maalesef hâlâ tanımıyanlara inkılâb Türkiyesinin kadınını öğretti. Bütün Amerikan basını ondan ve bugünkü Türk kadınmdan bahsetti. ÖMER Yazan: SAMİ Şehir Tiyatrosu Edebî Kurulu Valinin başkanhğında toplandı Şehir Tıyatrosu Edebî Kurul üyeleri, rejisor ve diğer ilgıliler dun Valı ve Belediye Reisinin başkanhğında bir toplantı yaparak onumuzdeki mevsimın re. pertuvarı etrafmda goruşmuşlerdir. Şehir Hıfzıssıhha müessesesi taşındı Şehir Hıfzıssıhh mues=esesi Atatürk bulvarında inşa edılmış olan yenı bınasına taşmmış ve faalıyete başlamıstır. Hıfzıssıhha müessesesi tarafından yapıl. makta olan taMiller bundan sonra yeni tesıslerde yapılacaktır. Tcni kanuna göre Profesör Şükrü Babanın durumu Profesorlerin siyasetle ugraşmalarını meneden kanunun yürürluğe girmesi dolayısıle fakultelerde profesorler kurul. ları etudler yapmaktadır. İstanbul Üniversıtesi Iktisad Fakültesi profesdrlerinden Şukru Bjfcanın du. rumu incelenmi? ve fakulte profesör. ler kurulu bu husustakı göruşünü Sena. toya bıldırmişîir. Denizcilik Bankası navlunlarda indirme yapacak Denizcilik Bankası mutehassısları İ Ç navlun tarifelerini indıımek için tetkiklere başlaır.ışlardır. Onumuzdeki gunlerde navlunlarda mühim indirme. ler yapılması muhtemeldır. «İstanbul» vapuru cumartesi günü Ciddeden dönüyor Ilk hacı hafilesını Cıddeye çıkarmıs olan rlstanbul» vapuru cumartesi günu şehrimıze donecektır. rlstanbul» bnümüzdeki hafta içinde ikinci hacı kafile. sini Cıdie;.e goturecektir. sıl olmasına yol açmıştır. «Bolşevik aleyhtan cephe» deki Ruslann ve bu arada Kerensky nin İstediğini şu şekilde hulâsa etmek mümkündür: Asırlar boyunca Slav tahakkümü altında yaşamış olan bütün azmlıklar, ileride bolşevik baskısı ortadan kalkınca, istiklâllerini iramıyacaklanna dair şimdiden söz versinler, gene Moskovadan Slavlar tarafından idare edilmevi. yeni bir Rus imparatorluğu hududlan içinde kalmayı kabul etsinler! Bu azmlıklar ise «Rus liderliği» fikrini kat'iyetle reddetmektedirler. Azeri Türkleri, Türkistanlılar, Tatar lar, Gürcüîer, Kafkasyahlar ve daha bir çok milletler, Rus ırkı ile hiç bir alSkaîan bulunmadığını, mevcud bağların ise yalnız esaret bağları olduğunu tasrih etmektedirler. Gayet makul davranar! bu mületlerin, Demir Perde dışmdaki evlâdlan, ana hedefe ulaşmak yani bolşevik idaresini yıkmak için menfadaki Ruslarla elele çahşabileceklertni sövlemekte fakat bunun için de her şeyden önce bunlann, her milletin istiklâlini tanması lâzım geldiğini kaydetmektedirler. Kerensky ile etrafındaki dar gorüşlü mülteciler bunu kabu! etmedikleri takdirde, «bolşevik aleyhtan cephe» muhakkak ki sendeleyecektir. Çünkü yardım etmekte olan Amerikan komitesi «Birleşmezseniz, biz bu işten elimizi ayağımızı çekeriz, sizlere yardım edemeyiz» demiştir. Bu ihülâfta bu Amerikan komitesi nasıl cephe almaktadır? Zannetmiyoruz kl, fleride Rusyada. Birleşik Amerikadaki eyaletleri andınr şekilde bir «federasyon» kunılabileceğine inanarak bu Amerikan komitesi üyeleri, Rus olmıyan azınlıklan Kerensky idaresi altına girmeğe teşvik etsinler ve parçalanmanın da kabahatinl bunlara yüklemeğe ka1.kışsmlar. Çünkü böyle bir hareket tarzı, haklkatleri ancak gör»mij'en| lerden beklenebilir! Çarlık imparatorluğunda olsun, Imparttorluğunda ' olsun, geniş hududlar içinde Azerî Türkleri, Kafkasyahlar, Türkistanlılar, Tatarlar ve daha bir çok milletler belki birer azınlık olarak ele alınabilirler. Fakat şurası kat'iyen unurulmamahdır ki, bu imparatorluklar sınırlan dahilinde hakiki azınlık, iktidardaki slâv azınlığıdır. 1500 yılında, Üçüncü îvan devrinde Rusya 42.000 kilometre murabbalık bir araziyi kaplıyordu ve burası hakikaten Rus ırkından kimselerle meskundu. Dört ssır sonra ise, çarlık imparatorluğu ortaya çıkmış ve 1914 yılında Slav idaresi 400.000 den fazla kilometre murabbalık bir bölgeye yayılmışü ki, bunun geniş bir kısmı Rus olmıyan milletlere aiddi. On sekizinci asırda Rusyanın nüfusu 14 milyondan biraz fazla idi, bunda Ruslar ekseriyeti teşkil ediyorlardı. Yirminci asnn ilk senelerinde ise nüfus 150 milyonu aşmış, fakat bu kütle içinde Rus olanlar azınlık vaziyetine düşmüşlerdi. Böyle olmakla beraber gene iktidar mutlak bir şekilde onlann elinda kalmıştı. Denilebilir ki, 1500 den 1 C e 9 D kadar geçen dört asır içinde Rus ırkından olanlar, kendileri ile hiç bir alâkalan bulunmıyan milletleri tahakkümleri altına almakla, yayılmakla meşgul olmuşlardır. Estonyalılar, Litvanyahlar, Letonyalılar, Ukraynalılar, Beyaz Püten yalılar, Polonyalılar, Almanlar, Tatarlar, Türkistanlılar, Azeri Türkparça tiksiniyordu. Michel in b;'r şeye ihtiyacı olduğunu, lâkırdıvı müsaid bir zemine getirmek fçin nasıl hareket edeceğini bilmediğini hissediyordu. Antıbes'den mi şeliyorsun'' Son alınan haberlere göre MIchel Antibes'de oturuyordı. Fakat ş'mdiye kadar üç dört defa yeı değıştirmişti, her defası da mutlaki biı gönül macerasile ilgili idi. Antibes'den değil. Şimdi Csssis'deyim. bir otelde oturuyorum. Hiç pahalı değil, bana ?ok iyi bakıyorlar. Kocan nasıl? Tam o sırada telefonun zıli çaıdı Martine kıvrak bir hareketle telefona uzandı. Bir Veteriner binbaşımızın başarısı Doktorasını yapmak uzere Almanyaya giden Binbası Mennan Bozkurt, Giessen Veteriner Fakultesi gıda kontrolu subesinde doktorasını hazırlamış ve juri uzurunda muvatfakıyetle Imtihanını vrmıştir. stanbul Yeşilköy arasındaki yeni asfalt yolun inşasına başlanamıyor Yeşilköy hava meydanı İle tstanbul arasındaki mesafeyi 45 kilometre kı. saltacak ve Çorluya kadar uzayacak olan 10 metre genışli|indeki asfalt yo. lun inşa,sı 8 milyon Uraya ihale edilmişti. Öğrendiğimize gore. lnşaatı üze. rlne alan firma ilgili makamlara müracaat etmiş, Avru^aya ısmarladığı ma. kinelerl getirmek için döviz sağlıyamadıiından inşaata başlıyamadıfım • d bl dirmışitr. ler tarafından resmen tanınmışlardı. Bu milletlerin, Çarlık İmparatorluğunun başına gelenler Bolşevik İmparatorluğunun da başına gelırken, bir defa daha istiklâllerine eAyten Akyoldan sonra, Atatürrişmek için harekete geçeceklerinkün mânevi evlâdı tayyareci Saleri, Kafkasyahlar, arasmda Ruslar den kimse şüphe etmemelidir. biha Gökçenin de Amerikayı Bütün bu azınlıklara zorla da fethettiği hakkındaki ajans habekaybolmuşlardır diyebiliriz. Milletler mevzuunda olduğu gi yanarak kurlumuş olan Rus impa rini Cumhuriyet sütunlannda okubi, din mevzuunda da bunlar ek ratorluklan, ister çar, istar mtn muşsunuzdur. Sabiha Gökçen de seriyeti hiç bir zaman el'ıerine ge şevik, ister bolşevik idaresınde ol Amerikan göklerinde uçuşlar yasun, hiç bir zaman dünya sulhu parak Türk kadınının; Batılı hemçirememişlerdir. On altıncı asırdan on dokuzuncu lehinde rol oynamamı^lardır. Bu, şireleri gibi, çelik kartallarla trokasnn sonlarına kadar, takriben inkâr edilemez tarihi bir hakikat lerde dolaştığınr isbat etmiştir. her gün ortalama olarak 130 kilo tir. Türk kızı ve kadınının uçuculuğu metre murabbaı genişleyBn Çarlık Diğer taraftan, bahis mevzuu yeni bir şey değildir. Meşrutiyet imparatorluğu, bolşeviklerin ida hududlar dahılindeki bu milletle devrinde erkeklerin bile uçağa resi altına geçtikten sonra da bu rin her biri, o derece zengin top binmeğe cesaret edemediği zamancilletten» kendini kurtaramamış, raklara sahibdirler ki, burlar lar Türk kadıru, ecel beşiği halinhattâ daha büyük bir iştiyakla ya kendi kendilerini yaşatabilecekVîr deki iptidaî nçaklarda uçmuşrur. yıhnaya bakmıştır. dir. Siyasî olduğu kadar ekonoınık 20 yıla yakın zamandanberi de ikinci Cihan Harbinin ysrattığı birliğe de sahib olmalan onlann en Türk kızı ve kadını pilotluk yapbuhrandan faydalanan boişeviKİe kuvvetli taraflanndan biridır. Ay maktadır. Bunlardan biri de Sarin ele geçirdikleri topraklan şu m zamanda otuz senelik bolşevik biha Gökçendir. Fakat koca Ameşekilde sıralamak mümkündür: baskısının ve milletleri ezme poli rikada Türk kızının ve kadınının Finlandiyadan alman topraklar: tikasuıın «Sovyetlerde azırhklar uçtuğunu bilenler belki de on ki450.000 nüfusu ve 45.760 Km2 dâvası diye bir şey bırakmadıfı» şiden ibaretti. Onlar kadınlanmın Polonyadan alınan taprakıar: 12 nı söylemek de hâdiselari takib et hâlâ çarşaf ve peçe ile geziyor, kamilyon nüfus ve 180.000 Km2 memiş olmaktan ileri gelebilir. fes arkasında oturop lokum yiyeRumanyadan alınan Besarabya Bugün Ukrayna gibi, Ruslara ya rek vakit geçiriyor sanıyorlardı. ile Bukovina: 3.700.000 nü'o»u ve kın bir memlekette bile milliyetçi Sabiha Gökçen, Amerikalılara 50.440 Km2 lik cereyanınm bastınlamadığından Türk kadınının uçucu olduğunu da Letonya, Litvanya ve fistonyanm bahsediliyor, Pravda ve benzeri filen göstermek bahtiyarlığına erilhakı: 6 milyon nüfus ve 170 000 resmî gazeteler zaman 7aman bu miştir. Km2 milliyetçiliğin Kremlin ils münaAyten Akyol ve Sabiha GökçenÇekoslovakyadan alınan toprak sebetlere zarar verdiğinden acı acı lar: 730.000 nüfusu ve 13.000 Km2 şikâyet ediyor. Rus ırkı ile en ufak den sonra sanatkâr Aylâ Erduran Japonyadan alman güney Sak alâkası olmıyan diğer topraklarda da Türk kızının ve kadınının sanhalin: 415.000 nüfusu ve 36.000 Km2 ise bu milliyetçilik cereyanı daha at vadisinde ne kadar ilerlediğini muvaffakıyet Japonyadan alman Kuril adalan: kuvvetlidir ve önünde sonunda göstererek büyük 18.000 nüfus ve 10.000 Km2 bunlar istiklâllerine kavuşacaklar kazanmıştır. Halbuki Amerikalılar Türk kadınını hâlâ Boğaziçi kıyıKalininegrad adını alanai Koe dıı. lanndaki saraylar ve yahlann hanigsberg topraklan: 1.100 000 nüHer imparatorluk gıbi Sovyet rem dairelerinde dört kadm birden fus ve 15.000 Km2 imparatorluğu da çökmeğe mah alan paşa kocalanm ud çalarak Bunun dışında olarak. Dnğu Al kumdur. Çünkü azınlıkta bulunan eğlendiren güzel bir mahluk sanımanya, Doğu Avusturya ve Ams bir kütle çoğunluğa hükmetmekvudluk, Bulgaristan, Çekoslovsk te ve bu imparatorluk bu temele yorlardı. Aylâ Erduran da Ameriya, Macaristan, Polonya, Pumanya dayanmaktadır. Bunun gibi temel kalılann yanlış düşündüklerini ve birer Sovyet müstemlekesi haüne lerin ne kadar zayıf oldu^unu söy Türk kadınlannuı da Batılı hemşireleri gibi güzide sanatkârlar olgetirihnişlerdir. Buralarda da 100 lemeğe dahi Iüzum yoktur. duklannı isbat etmek şerefini kamilyonluk bir nüfus bolşevııc idazanmıştır. resini kabule, Kızılordunıın baskısı COŞAR ile. mecbur edilmişlerdir. ŞIK HANIMLARIN Türk Kadınlar Birliğinin tertib NewYork'un meşhur ettiği deniz gezisi yerlerinden birinde şark Nasıl ki bu milletler yeniden isTürk Kadınlar Bırlığı istanbul mer. kezl, Ahmediye koyunde kuracağı Sosal Hımaye evi yararına bir deniz ge". iü tertib "etmiştir. ' " ' '' 15/R/953 cumartMt günü «sat 2» de Köprü Kadıkoy isl^elesiuden, kalkacak olan Paşâbah'çe vapuru ââvetliîerl Bo^aziçi yfc1 AdâTara gBttirecek ve'sabaha karjı tsianbul'a dönetektlr:' • • Ahmed Oğuz hakkındaki evrak Sorgu Hâkimliğine verildi Mlllet Partisi Genel başkanmın İstanbulu ziyareti sırasında partice Bulvarsa. ray salonunda tertiblenen siyasl toplanıda bir konuşma yapan Ahmed Oğuz hakkında taklbata geçlldlğlni blldirmis. :ik. Bu konusması halkı kanunlara karsı gelmeğe teşvlk eder mahlyette göruldüğünden Ahmed Oğuz hakkındaki dosya dün Sorgu Hâkimliğine tevdl edilmiştir. Diğer taraftan İsçi Partlsinln Ferlköy lokalinin açılısı sırasında yaptıkları konuşmalar halkı kanunlara karşı koy. mağa te?\ik eder mahiyett» görulen avukat Orhan Arsal Yusuf Arsal. Üzeylr Kuran ve Sevdiye Kaya hakkındaki evrak da dün Savcılığa verilmiştir. tiklâle kavuşacaklardır, «Sovyet Şpsya4is^Cujnjhv|{Jye|i» adj altmda çok daha evvel müstemlekerleştirilmiş olan Sovyet ordusumm hüIdim stedüğtr 'huBtidlaf rîahfl»aeki diğer azınhklar da ken^ >endilerini idare etmek hakkını alaraklardır. Arada bir fark gözetmtğe imkân yoktur Esasen, Kızılordunun idaresindeki bu topraklarda bulunan ve «azınhk» denilen milletlerin çogu, Çarlık İmparatorluğu çökerken istiklâllerini ilân etmişler, cumhuriyetler kurmuşlar ve bunlar da hür millet Pedagoji Cemiyetinin çayı Şehrimizde bir buçuk aydanberi faaHyette bulunan eğıtsel rehberlik »emi. neri ile türkçe oğretım metotları ve ço. cuk edebiyatı seminerine iştirak eden oğretmenler şereflne Pedagoji Cemiyeti tarafından bugün saat 17 de Çapa Eği. tim Enstitusünde blr çay verilecektir. Bu çaya Pedagoji Cemiyeti üyeleri de iştirak edeceklerdlr. eğlence danslan ile büyük şöhret kazanan Türk artistini bir tarafa bırakıyorum. Senelerdenberi Amerikan üniversUelerinde tahsil £den gene kızlarunız, Türk kadınının, ilim ve fennin bütün şubelerinde Amerikalı ve Avrupalı hemşirelerinden hiç de geri kalmadıklarını isbat etmektedirler. Bu arada İkinci Dünya Harbi sırasında merhum Sadrâzam Tevfik Paşanın torunu olan Humeyra Hanımın Princeton Üniversitesinde türkçe öğretmenliği ettiğini de hatırlatmak isterim. Türk kadınını inkılâbdan evvelki haline döndümtek isiiyen geri kafalılann ne büyük bir dalâlet içinde olduklannı anlamak için yalnız şu son bir ay içinde üç Türk kızının ve kadınının, Türkiyeyi tanıtmak yolunda Amerikayı fethettiklerini görmek yeter. İnküâbımızın en büyük eserlerinden ve başanlarından biri de Türk kızını ve kadınını Türk erkeği ile aynı haklara sahib etmesi ohnuştur. Geri kafalılann bu hakikati öğrenmelerl ve Türk kızmı ve kadınını eski esir ve cariye hayatına döndürmek bulyasından ebediyen vazgeçmeleri 48 Yapı ve Kredi Bankası Şube ve ajanslarmın kırk sekizinci TUTUN BANKASI r KÜÇÜK HABERLER > Ajansı Bugün açddı. 6 AĞUSTOS 1953 •• REŞAD Beyatlı tarafından dün * Kocamustafapaşa ilkokulunda öğretmenleere istanbul camilerı ve Yedikule hak. kında bir konferans verilmlştir. FUARIN açılışının yaklaşması münasebetile Izmire yolcu akını arttıgın. dan, Uludağ vapurunun seferleri haftada ikiye çıkarılmıştır. it İSTANBUL Bandırm hattma tahsls edilen (Kadeş) vapuru İlk seferini dün yapmıştır. Kadeş, Bandırmaya haftada 3 sefer yıpacaktır. * TÜRK Devrim Ocakları Kadıköy ocağı 9 ağustos pazar günü için Şıleye bir gezi tertib etmiştir. MENEMEN AJANSI BUGÜN hizmetinize girdi. " 60 ıncelıkte COCKTAIl M ıncelıkte BUTTERFLY I memleket çapında rağbet g«en coraptır I 60 incelikte AĞUSTOS 6 ZİLKADE 26 54 incelikte Üçüncü kâğıd fabrlkası tzmitte yapılmakta olan üçüccü kâğid fabrikasuun inşaatı bitmek üzeredir. Fabrika önümüzdekl aylarda tecrub» mahiyetinde çalıştırılacak, müsbet ne. tice alındıgı takdirde 1954 ba^mdan itibaren faaliyete geçirilecektir. 20 milyon liraya kurulaf fabrlkanm yıllık kapasitesi 20 bin ton k&gıd, 20 bin ton karton, 6 bin ton oluklu mukavvadır. Acaba Philippe, yemek saatlerinde, neşeli gözüktüğü; karısırun, hâ diseyi unuttuğunu zannediyormuş gibi yapüğı zamanlar samimî mi idi? Artık mahud meseleye hiç bir telmihte bulunmuyor, Paulette'den bahsetmekten sakınıyor, Gıindorge'larla birlikte gezmeğe gitmek lâfını etmiyordu. Bu da gayri taoi! bir şeydi. Michel gene konuştu: , İşleri fena gitmiyor, değil rai? Zannetmem! Michel, geldiği zaman gayet yumuşak tavırlı, âdeta boynu eğik olduğu halde, şimdi, eski bir kini güdüyormuş gibi aksi sesli oluvermişti. O takdirde bana yirmi bin frank avans vermesinden n« çıkar, anlamıyorum. Rastgele bir banker bu işi yapabilir. Ona müracaat edlşimin sebebi, bak, eniştesi onu bırakıyor da yabancılara gidiyor demesinler diye... Yazıhanesine gitsen de bütün bunlan kendisine anlatsan daha iyi olmaz mı? Anlatmağa cesaret edemez mlyim sanıyorsun? Para kazandıyM bizim sayemizde kazandı, onu da unutmaması lâzım. Hem böyle konuşuyorsam gene benim kibarlığım. Daha sert kelimeler kuUanabilirim... Beni rahat bırak Michel. (Arkaa var). o V. E. I 5 01 12 20 16 13 19 20 21 07 3.02 ] 9.40J 4.59| 8 53 12.00] 1.48| 7.4i İleri gelen çorapçılarda arayınız. TUTUM BANKASI kapışıyorlar... Son üç senenin en güzel filmi imiş... Allo!. Dinliyor musunuz? Evet! Dinliyonım! Peki. gelecek misiaiz? Philippe bir yere söz verdi mi. vermedi mi bilmiyorjm. Doğra^a kendisine bir telefon edin bakabm Telefon etmek istemiyorum. Niçin? Erkeklere, is haşındalarken telefon etmekten hoşlanmam. Şimdi yazıhanesindedir tahmin ediyorum, değil mi? denbire mühim masraflanm çıktı, para lâzım oldu. Benim gelecek alb aylık kuponlarıma mahsuben bir miktar para vermesi için Philippe'e bir şey söyliyebilirsen... Çok değil... Yirmi bin .. Michel'in gelecek altı aylılt demesi, en az, gelecek senenin ikinci altı aylığı demek olduğunu Martine bıliyordu. Çünkü Philippe, o zamana kadar bu şekilde tediyeler için bir kaç defa daha tavassutta bulunmuştu. Michel, kendini mazur göstermek için, ona hep: Yemin ederim, bir kadının ağına bu son yakalanışımdır, diyordu. Bunlan evvelki seferlerde Martine, kardeşinin dudak burun uükerek yalvanşlarma pek sinirlenmemişti. Fakat o gün, sebebinı ;yice bilmeden, ondan düperii'z tiksiniyordu. Philippe'i sen kendi n görsen daha iyi. Niçin? Aranız açık mı? Hayır. Ama bu türlu müracaatlerin hep benden fîelmeJ doğru değil. Bu konuşmaya dikkatle devam etmesine rağmen, Martine, onun gerisinde, daha başka düşünreleri zihninde dolaştınyor, Paulette'in telefondaki sesini, son günlerin ufacık tefecik hâdiselenni düşünüyordu. «CUMHURİYET» in Tefrikası: Yazan: GEOKGES SİMENON Çeviren: HAMÜİ VAKOGLU başka bir cild çekti. «Laudanum... müzekker isim... Vaktile, tasfiye edilmiş afyon usaresi manasına gelirdi. «... Safran kokulu, lezzeti acı, suyu, çamaşırı, cildı kuvvetle sarıya boyayan koyu san bir mayi ?•de edilir...» Asansörün, kendi buluntiuğu katta durduğuna yemin edebiîirdi. O katta kendi apartımanlanadan başka daire yoktu. Halbuki kfpı çalmmamıştı. Sokak kapısma kadar gidip kulağmı dayadı, hiç bir gürültü işitmedi. O kadar korkuyordu ki, Albert'in odasına gitti, rövolveri aldı, kapıyı birden bire açü, elektrik düğmesini çevirdiHiç kimse yoktu. Paulette çok korkaktı Sürgüyü sürdü, rövolveri çekmeye tekrar koydu, korka 'oka da bir baktı. Tabanca ya patlamış olsaydı! Paulette yemek yemedi. Hizmetkârlara dışarıda yemek yiyece^ini söylemişti. Saat dokuzda sokak kapısının çaiındığuu isitti, fakat Paulette, sanki o gün sabahtan skşama kadar evin içinde dolaşması bu neticeye ulaşmak içinmiş gibi, hesabh hareketlerle kütübhaneyi sçtı. Bu kütübhane. kocasınm çalışma odasmdaki değil, sjgara salonundaki kütübhane idi. İçinde yalnız yeşil ve kırmızı cildli büyük boy kıtablar, yıllıklar ve mecmualar duruyordu. Bir ansiklopedınin S harfi bulunan cildini çekti, asansörü her İBİş çıkışında irkilerek okucu: eStrîkn'n, yunanca kökten, müennes isira. ... UmumiyetİH tuz halinde kullanılır.. «Cild veya gışalar yolu ile alındığı takdirde, hislerde ifrad yaratır... «.. Teneffüs kesikleşir, kalb ftışlan intizamını kaybeder, bağırmslar başlar, son bir ihtilacla ölüm vukua gelir... Zekâ sonuna kadar kuvvetini muhafaza eder.» Kitabı sert bir hareketle kapattı, kalktı, yerine bıraktı. sanki âni bir karar vermiş gibi, aynı sıradan aynı zamanda çocuklarmın sesini duydu. Acaba çocuklar onun j^üzüne niçin öyle merakla bakmışlardı? Yüzünde nasıl bir başkalık vardı? Çocuklan kucakladıktan sonra, salondaki aynalardan birine koşta, orada yüzünü muayene etti. Yanağına doğru bir tutam saç sarkıvordu, çocuklar ona mı bakmış'.ardı acaba? Yoksa gözleri her zamankinden daha basit bakışh idi de ondan mı? Başı ağnyor, şakaklan atıyordu. Albert gece yansından sonra saat bire doğru eve döndüğü zaman, sigara salonunda sayfalan açık bir lugat kitabı görüp şaştı; fakat gene de, son bir sigara içerek çizmelerini rahat rahat çıkardı, sonra tüfeklerıni yerlerine yerleştırdi. Sonra. kapınm altmdan ışık sızmakta olmasına rağmen, gürültü etmeden yatak odasını açtı. Karı koca aynı odada yatıyorlardı, çünkü, Albert, ktndisı için ayn, karısı için ayn yatak odası döşeyeceğinden bahsettiği zaman babası çok öfkelenmişti. Yatak bozulmamıştı. Paulette, arkasmda sabahlık, terliğinin teki hâlâ ayağmın burnunda sallan.ırak, yorganın üstüne uzanmış, uyuyordu. Korkulu rüya görüyormuş gibi, kesik kesik soluk alıyordu. Mösyö Michel Donadîeu gelmiş, kendisini kabul edip edemiyeceğinM soruyor madam. rv Nerede? Misafir odasuıda. Kardeşini, eldivenleri elinde, muhakkak ki gayet vakur bir tavır,a ayakta bekler tasavvur etmek büe Martine'i güldürmedi. : Salona alın. O yağmurlu pazardsn sonraki çar şamba günüydü. Pazartesi günü çıkan gazeteler o pazar günü son yirmi senenin yağmur rekoru kırıldığmı yazmışlardı. Kış tam manasile gelmemiş olmakla beraber ,^ava soğuktu. Martine odasmdan çıkarken saatin on biri on geçtiğini gördü. Bonjur Michel. Martine, ailedeki geleneğe uyarak, mihanikî tarzda, alnını kardeşine uzatü, öptürdü. Sonra, bir kanapenin kenanna oturdu, sabahhğının eteklerini dizlerine örttü. İyi misin? diye sordu. Karşısmda eskisinden daha şişman, daha etli canlı bir Michel bulunduğuna göre bu sualin manası yoktu. Michel'in şişmanhğı bir nevi hastalık haline geliyordu. Çehre hatlan şişmanlıktan, daha gevşekleşmişü. Yağdan katmer katmer çenesi arök şekilsiz bir şey olmuştu. Michel içini çekti: Eh, şöyle böyle, dedi. Martine ona acıyor, fakat teessür duymuyordu. Doğrusunu söylemek lâzımşelirse kardeşindea bir Sonra birdenbire bir cür'etlen.ii A, sahi, Champs E!ysees'de bir işim var, o tarafa gideceğim. fırsattan istifade Albert'e uğrarım . Allo! Hendim?. Evet, bonjur Allo! Unutuyordum, Kiyafet var... Paulette... Nasılsınıı? Erkekler frakh, kadınlar dekolte Michel hiç de dikkatli bir adam filân falan... olmadığı halde, kız kardeşinin seMichel hâlâ kız kardeşini seyresini işitince ürperdi. Martine tediyordu. Lâf olsun diye sordu: peden ürnağa kasılmış, gözlerini Kimdir? halıya dikkatle dikmişd. Hiç. Bu aksam için bir daHattın öte tarafında da Paulette vet Grindorge'un sesinde bir titreklik Evet... Ne diyordum''. Ha... vardı. îyiyim, teşekkür ederim. Din Buldum... O ne? N« oldun, Marleyin, şekerim... Ne zatnandır bir tine? Hiç bir şeyim yok, emin ol birimizi görmedik... Her zamanki gibi değilsin . Öyle nıi oldu? Tam geçen çarşamba gunkü Sinirli görünüyorsun .. İstersen öğle yemeğindenberi. Bu ahşamki başka zaman geleyim mı? Yok canım. Sen iöyliyeceğini sinema için dört kişilik yer temin ettim. Biliyorsunuz va, bOyuk bix söyle bakayım. O kadar acelesi yok... BirSala olacak... Strapontenleri bile
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle