25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUKIYET ^16 ncı Ölüm Yıldönümüde MEHMET AKİF Yazan: Mustafa BAYDAR Mehmed Akifi karlı bir kış günü, 26 Aralık 1936 da sessiz sadasız toprağa vermiştik. Bugiin onu, olümünün 16 ncı yıldönümünde her zamanki gibi hünnetle anıyoız. Akifin kalbi ölümüne kadar din ve vatan aşkı ile çarptı. Tepıiz ve berrak bir türkçe ile millî nıanzaralarımızı, mahallî renklerinuzi gözlerimiz önüne serdi. Bütün dikkati, titizliği ile güzel türkçemizin üzerine titredi. Arabra ve farsçaya gayet iyı hâkim olduğu halde an ve duru tüıkçeyi kullanması, Akiiin lehine kaydedılecek en mühim bir noktadır. Hayatı boyunca hürriyet, doğruluk, saırıimîlik, vatanpervenık, adalet gıbi insanî mefhıım'an ravundu. Buna karşı, riyakârlık, nunafıklık, atalet, cehalet ve zulme karjı cephe aldı. Memleketi uçuruma ve Mâkete sürukl'yen sebeblerin başında atalet ve ce>aletin geldiğini şiirlerinde belirtmiştir: Dıınya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz: Davraıunıyacak kimse !>u meydana rtılmaz. \lemde ziya kalmasa halketmelisin, halk' • elleri böğründe yata.ı saşkın adarn kalk! Akif. dinin riyakâr, menfaatfi ve iftismarcı elleHe ilk saflığını ve temizliğini kaybettıgine kanidir: Çalış! dcdikçe şeriat çalışmadın durdun, Onun hesabına birçok hurafe uydurdun. Sonunda bir de tevekkül sokuşhınıjı aray? Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya'. Köhne telâkkilerin de aleyhindedir: Şaşkınlık olur köhne telâkkileri ihya; Şeydayı terakki, koşuyor, baksana dünya. Safahat şairi ön plânda haksızık ve istibdadın amansız düşmanıdır. Her ne bahasına olursa olsun bunlarla mücadele edecaklir: Zulmü alkışlıyamam, zalimi asla »Vı'incm. Gelenin keyfi için geçmije kslKıp M>VC Tam İstanbul ağzıle şiir yazmakta bilhassa muvaffak olmuştur. Dilde tam bir türkoü olan1 Akif, bazı konulan işlerken de realist bir romancı kadar rnü^ahedecidir. tMahalle Kahvesi» şıirinde kahvenın içini, oranın k r k yıllık gediklisi imiş gibi tasvirı eder. Akif, en temiz bir türkçe ile edebiyatımıza kuvvetli ve labiî tasvirler ve muhavereler sunmııştur. Aşağıdaki mısralar Necid çöllerini, bize oranm ateşini hissettirecek kudrette tasvir etnıektedir: Nârı beyza mı nedir. öğle zamanında «;üneş Tepesinden döküyor beynine âfükın aıeş. O güzel sîne, o çöl. •jimdi ne korkunç ohıyor: Bir cehcnncm ki uzanmış, dili çıkmış soluyor İçtimai hayatımız ve devrelerimız, gerek görünuşü, gereK psikolojisi ile en canlı ve mânidar bir şekilde Akif tarafından tasvir edildi. İşte İkinci Meşrutiyetin ilânmda İstanbulun hali: Bir de İstanbula geldim ki bütün çarşı pazar, Nâradan çalkanıyor, öyle ya hürriyet var! Zurnalar. şehrin ahalisini takmış peşine Yedisinden tutarak tâ dayanın yetmişine Ötüyor her taşın üstür.de bircr dilli düdük Dinliyor kaplamış etrafını yiblerce höduk Kim ne söylerse hemen el vurup alkışlanacak: Yaşasın Kim yaşasın? Omrü olan Şak! şak! şak! «Akif, divan türkçesinden ev ve sokak türkçesine kadar türkçenin her çeşidini büiyordu:» (Mehmed Akif, Midhat Cemal. Sh. 417) Mavi boncıık. oyanın türlüsü. dal dal yemeni Yatsı bir hayli geçer. çifte ezanlar verilir; Yazma seccadeler artık yere boy boy seriiir. Doğrulur kıbleye hcrkes, kılınır şimdi natra? Derken âmin çekil:o anedilir Hakka niyaz. Bu mısralardaki dal dal yemeni, çifte ezanlar, yazma seccadeler, kıbleye doğrulma, âmin çekme, Hakka arzedilen niyaz, pibi kelime ve tâbirleri yerinde kuılanabilmek için Akif gibi türkçenin bütün inceliklerine ve çeşidlerine gayet iyi vâkıf olmak icabeder. «Çanakkale Şehidleri» ile Türk kahramanlığmın en muhteşem epik âbidesini kelimelerle ören Akif, vatan ve istiklâl için döğüşen milletimizin şahlanmış heyecanını bir mihrak noktası gi varlığında duyarak orduya ve millete İstiklâl marşını hediye etmiştir, Akif yalnız hamâsî ve realist manzumeler yazmakla kalmamış lirik mısralar da meydana getirmiştir. Bursanın istilâsı haberi üzerine yazdığı «Bülbül» manzumesi, gayet rahat ve serbost okunma imkânına sahib olduğu kadar ruhlar üzerinde de yer yer ürpermeler meydana getirmektedir. Bugün düşünce bakımından bazı hususlarda belki de Akiften ayrılabiliriz. Bu pek tabiidir. Fakat «Çanakkale Şehidlerine» isimli şiirile hamâsî, «Mahallr Kahvesi» ile realist, «Bülbül» gibi lirik ve «İstiklâl Marşı» ;ribi kudretli manzumelerile bize en iyi örnekler veren Akif, anı^jn en usta bir mimarı olarak edebivat tarihimizde daiiıa yasıvafaktır. Türk kadınlaruıın aile hayatın kadife fiston, yezidi benek atlas da mühim bir yeri vardı. Harem fiston, çatma aseli frengi kadife eski Türk terbiyesinin icablanna fis;on, rengâmiz benek frengi kagöre kurulmuş disiplinli bir mües dife fiston, siyah frengi kadife fisseseydi. Ve o günün şartlarına gö ton, Bursa beneği kadife fiston, kır re yadırganmaz, garib görünmez mızı Bursa kemhası fiston. samur di. Evin 'Ik har:mı (hanımefen'ii), kürklü sırmalı yezidi çatma kem(kadın efendi) (1) payesile diğer ha fı=ton, samur kürklü frengi aseortaklarının ve bütün harem hal li kemha fiston, frengi kadife fiskınm kumandanıydı. Hanımef^n ton, murabba fiston.) (4) diler, köşelerinde sükunet ve neBu devirde ssray kadınlan bilzaketle bütün bir daireyi idare e hassa pek muhteşem elbise'.er giderlerdi. yerierdi Sultanların baş tuvaletleTürk kadınlan cemiyet içinde ri de şehir hanımlarınkinden 5arkfaydalı bir unsur olarak yaşarlar, lıydı. 16. asır sonunda İstanbula ıvlerni murtazam bir halde tu gelen İngiliz org yapıcısı Dallam tarlar, çocuklarını iyi terbiye eder Topkapı saraymda âletini tecrübe lerdi. Aynca büyük birer sanat ettikten ve hükümdarın takdirlerideğeri taşıyan işlemeler de yapar ni kazandıktan sonra bir acemi oğlardı. Hayatlarını kazanmağa ınec lan refakatinde sarayın bazı yerlebur olan kadmlar da dokumacı.k, rini sezmis ve hazineyi görm'jştü: örgücülük, halıcıhk gibi sanayi iş Bu arada bir kafes arkasından bir lerınde çahşırlardımüddet de harem kadınlannı gör16. asır medeniyet dünyamız mek fırsatını kazanmış bulundu. cinde kadınlarımız devrin büyük Kendisi bu vakayı şöyle nakleşahsiyetierini yetiştirmek, kahra diyor: (... Sonra mermer döş».i, manlara eşlik etmek, bugün dünya küçük bir avluyu geçerek duvardüzelerinde yer alan işlemeleri, daki bir kafese gitmemi söyledi, dokumalan vücude getirmek gibi fakat işaretlerle kendisinin t'ehizmetlerde bulumnuşlardır. 3azı lemiyeceğini anlattı. Kafese geldi"an ise doğrudan doğruya mühim ğim zaman duvann kalın olduğusiyasi hâdıselerde rol almışlardır. nu goıdüm İki tarafı da sağlamBu devirde İstanbul kadınlan ca demir parmaklıklarla orulmüşşehırde, mesırelerde. arabalarda, tü. Fakat bu kafeslerin araslnian, kayıklarda gorünüyorlar, hür, neş başka bir avluda padişahın otuz eli bir hayat yaşamaktan ze\kalı kadar odalığını top oynarken gör•orlardı. düm. İlk bakışta bırnlan delikanZaman zaman bazı kadınlann h zannettım. Fakat arkalarına doğyaramazhk) ettikleri görülüyor, ru sarkan ucu inci püsküllü 5aç bunlar hakkmda hükümler çıkan örgülerini ve diğer aşikâr alâmttLyordu Eyübsultanda müslim ve leri görünce kadın olduklannı angayrimüslım erkeklerin gittiklcri ladım. kaymakçı dukkânlarma kadınlann Hepsi gerçekten güzel şeylerdi. irmesi yasak ediliyor, (bazı taze Başlarında yalnız tepelerini örten avratlarla, levendlerin aynı preme sırma işlemeli küçük bir başlıktan ere bınip gezmeleri de) menjlu başka bir şey yoktu. Boyunlarında nuyordu. çevre fılân da yoktu Gdğüslerinde Bu asırda kadmlar sokakta içi inciden güzel gerdanlıklara asılı starlı, mevsime göre ipekli veya birer elmas görünüyordu. Kulaklayiinlü önü tek düğmeli, yanlan nnda da elmas küpeler vardı. cebli feraceler giyiyorlar, başlarını Ustlükleri asker pelerinlerine omuzlarına kadar inen kenarları benziyordu. Kimi kırmızı ipekliüslü bir örtüvle örtüyorlardı. Yüz erine de burunlannın üstüne .'nen den, kimi mavı. kimi başka renkteydi ve zıd renkler de bir işleme ışlemeli bir pece koyuyorlardı. Ayak bileklerine kadar uzun o gibi dokunmuştu. Has kumaştan 16 ncı asırda hanıama an entarıler ise bir iki katlı ola dizlikleri vardı Bu kumaş pamukrak dikıliyor ve ekseriya bir yel tan yapılmış kar gibi beyaz ve tül yükseklikte nalınlar vardı. dirme gibi açık bırakılan önleri \a bend gibi inceydi. Arasından vüOnlara o kadar uzun zaman baknya kadar düğmelerle kapatılıyor cudlerüıi farkediyordum Bu dizmışım ki bana dostluk edip bütün du. Belleıde hemen daima birer likler baldırlanna kadar geliyordu. kuşak bulunuyordu. Yakalar ais Kiminin ayağında meşinden pabuç bunlan gösteren adam iyice kızbeten açık oluyor ve zenginler bo lar vardı. Kimi pabuçsuzdu. Ayak maya başladı Bakmayı bırakmam ,unlarına inci yahud kıymetli taş büeklerinde birer halka görünüyor için yüzünü tıuruşturup ayağını ardan gerdanhklar takıyorlardı. du. Ayaklarında dört, beş parmak yere vuruyordu. Gördüklerim o ka Başlar evin içinde de omuzlara kadar inen ipekli ince kumaşlava Boraba gibi patliyacak mühim bir eser: örtülüyor, yahud başa hotuza benzıyen süslü başlıklar konuluyordu. Ayakkabılar bir kaç çeşıddi. Bir ısmı kısa ökçeli ve konçlu olarak apıhyor fakat ekseriya topuksuz çarık biçiminde yumuşak deriden ayakkabılar giyiliyordu. Ev içinde de kadın ayaklarında kayışlan süs | Sabık Mısır Kr?lı Faruğun : lü, murassa yüksek nalınlar da ] •k Abidin sarayında yakalanan Tarsuslu görünüyordu (2). j genr kız kimdi?. Daha ziyade Beyoğlunda oturan hıristiyan kadınlan da aynı modaİ( Meşhur rakkasesi Samiye Cemal ile ya uygun fıstanlar giverlerdi. Yal ( maceralan... nız bunlann kollan kısa, yakalan j İr Faruk. güzel fihn yıldızı Kamelya"ya önden, arkadan daha açık olur, ! âşık mıydı?başlarma koyduklan örtüler de o | •k Rakkase Tahiye Karyoka ile geçirdiği otomobil kazası.. muzlara kadar inmezdi (3). O devrin kumaşlarma aid derli İç Amerikah genç kız Mimi Midar ile ve Kahirenin tanmmış toplu bir malumat da 1505 •arihli bir çok genc kızlarile gizli aşklarına dair. Şimdiye kad?r ifşa Enderun hazinesi defterindeki kaolunmanuş birçok meraklı maceıalan açıklıyan bu eser, biryıdlardan almabilmektedir. Bu çok renkli fotoğraflarla nefis bir şekilde basılmış olarak: defterde fistan veya fistolar çöyle YARIN ÇIKIYOR zikredilmektedır: (Frengi sade kemha fistan, Bursa kemhası fisPek az miktarda basılan bu eserden bayilerınize şimdıden tolar, çatma frengi atlas fiston, çatısmarlamayı unutmannız. ma frengi kemha fiston beneki Fiatı yalnız 50 kurustur. frengi kemha fiston, yezidi çatma, Onaltıncı Asırda kadınlar Yazan: TariM Bahisler Şehsüvaroğlu dar hoşuma gıtmişti ki isteksiz çekildim...) (5) 16. asır medeniyetimizin büyük şahsiyeü Kanunî ömrü boyunca bir çok kadmlara ram olmuş, bilhassa Hürrem Sultanın aşkı onu son günlerine kadar takib etmiştir. Kanuninin divanı istanbul guzellerino yazılmış şiirlerle doludur. 16. asır Türk dünyasının Denizler ve Karalar Hakanı bu şiirlerinden birinde, belki yüzü örtülü olan sevgilisine: Yüzün göstermeyüp canâ idersln türlü fenalık Be kâfir işbu zulüm ile olur mu hiç müslümanlık demektedir. çızmiştir. Bu malumat o kitabdan alınmıştır Nicola kadın kıyafetlerinin ve bilhassa saray mensublannın kıyafetlerinin tesbitinde (rah metli Barbaros Hayreddinin harem ağası Zafer ağanın kendisine pek yardım ettiğini) kaydeylemektedir. 3 Bu kadınlara aid resimler Tommaso Bertele'nin (Ü Palazzo degli ambasciatori di Venezu) isimli eserinde mevcuddur. 4 Emin Cenkmen, Osmanlı sarayı ve kıyafetleri. 5 Orhan Burian, Türkiye hakkmda dört ingiliz seyahatnamesi. Kunı yemiş piyasası canlandı 1 Eskiden vezirlerin Türk olan hanımlanna hanımefendi, Çerkes olanlanna da kadınefendi deniliyordu. 2 Nicola, 16. asırda bizzat gör dükleri Türk kıyafetlerini tesbit etmiş ve (Le Navigationi et Turchia di Nicolo) isimli eserınde istanbul kadınlannın elbiselerini de Yılbaşı ve noel yortuları dolayısıl» şehrimtz kuru yemiş piyaaasında hareket görulmeğe baslanmıştır. Faaliyet bilhassa perakendeci piyasasındadır. Kabuklu yer fıstığı fiatlannda bir gevşeme müşahede edilmektedir. Osma. niye menjeli yer f*tıkları 140, Anamuı malları 9 0 9 2 kuruştan satılmaktadır. İç acıbadem 260 kurustur. Maamafih bir Ihracat maddesi olan bu mala müjterl yoktur. DE1HAN KinlnU Cöiiimt dç%ı/ja?ıa gıden bir Turk harumı I Öğretmen ve öğrenci koşesi j KRAL FARUCUN GİZLİ AŞKLARI Dilde günah çıkarma Atatürkün iki kıymetli yadigâ nen bir dille tahsilini yapmaktadır. millî bünyenln müşterek bir öğre: frından biri olan Dil Kurumu, en Okuduğu kitabda geçen bir çok tim ve eğitimden geçmesi îâzımdır.: acı tenkidlerden birine son gün kelimelere, terimlere her gün baş Büyük halk tabakalan, hiç değil: lerde eski bir başkanından uğradı. ka bir taraftan «uydurmadır» diye se beş senelik bir eğitim süzgecin. :Dil Kurumunun bu eski başkanı, tenkidler yağmaktadır Kitab ya den süzülmezse öğrenmemiş oiaAnayasanın türkçeleştirilmesinde zanlar için aynı güçlük, aynı bek cağı bilgiler, onları bahtiyar hirbaş vazifeyi görmüştü. Yeni ikti leme, aynı kaygı... Bir Anayasa de yurddaş olmasını sağlayacak basit,; •dar bu dile «uydurmaa dedi ve es ğişmesi, ilk okuldaki yurd bilgisin fakat en etkili bir araçtan yoksul; •kisine dönmeyi kabul etti. B. M den tutunuz da en yüksek öğretim kalmalanna sebeb olur. Yarasına•Meclisinde sert tenkidler ve aynı kurumlanndaki hukuk derslerine örümcek yapıştıran, yeni doğan; kadar mevcud bütün kitabları alt çocuğunun göbeğine sıcak jsertlikte savunmalar oldu. gübre; ismi koyan, beline ve bileğine saracağı; • Anayasanın türkçeleşmesinde ya üst edecektir. Sade değişen •ratma kudreti çok işe yaramış olan anlatmak, öğreticiler için ayn bir iplikle sıtmasının geçeceğini sanan: .bu eski başkan da açıktan her | derd olacaktır. Kanunuesasî, ya mâsum yurddaşı bu gafletlerindenj •halde siyasî mülâhazalarla Ulus I hud Teşkilâtıesasiye terkiblerini uyandırmak için ilkel fiziyoloji bilî •gszetesinde bir mektub yazarak | çözmek bile bir meseledir, demek gisi bile çok kere kâfi gelir. BirJ çok hastalıklann pislik yuvalarınj •işe kanştı. Bu mektub bir günah ] istiyorum. Uydurmaya taraftar olmadığını da gelişen mikroblardan çıktığuu•çıkarma, (beğenilen düie söylerd söyliyen eski Dil Kurumu başka öğrenmek, birçok zavallıyı vakıt; •sek) bir itirâfı zünub idi. • • Tabiî kımse bu mektuba aldırış nının iki seneden fazla Millî Lği | siz ölümlerden kurtanr. •etmedı Fakat bir müessese, ona tim Bakanhğı ettiğini açıklarsam Cehaleti meziyet gösterenlerin,: •kayıdsız kalamadı. Eski başkanla bu hale büsbütün şaşmaz mısınız? sebebleri tamamile maddî olan ârı: •rının bütün dil devrimini kendine Neye o zaman bu kanaatini mey zalara mânevî çareler bulmaya ça: •gelıncıye kadar ki devresı için suç dana vurmamıştır? Bu konuda Bay hşmalan, şahsî menfaatleri uğruna: •landıran müdafaanamesine cevab Düşünsele derd yanacağına Bakansaf yürekli yurddaşlan aklatmış: •verdi. Kurumun da itiraf ettiğı ak hğın Millî Talim ve Terbiye heyeolmalarmın en acı misallerimlendir.: •samalar dışında Türk diline ettıği tine yanlışları düzeltme emrini Bu türlü aldanışlardan ve a'oatıcı; •hizmetleri topyekun silen bu ihü vermesi iktiza etmez miydi? Bin•yatsız mektub, onları pe* haklı o lerce terim, onun (zamanı vekâ lardan onlan kurtarmanın tek yo; |larak sınirlendirmiştir. Bu mek letinde) bütün okullarda okutu'up lu, yaşama esaslarını ve şartlarını; •tuba Dil Kurumunun kırgmlık duy durmuştur. Millete karşı Anayasa öğretmektir. Bunlan öğrenenler, o; •masından daha insanî bir his ola Komisyonunda çalışmış olmasının lur olmaz lâflara inanmazlar ve lüi zumsuz yere kendi varhklannı teh: •maz. Eski başkan diyor ki: sorumluluğu, inanmadığı bir şeyi likeye atmazlar. : « Türkçenin miüileşme dava en başta vazifeli olduğu halde öğSiyasî ve sosyal alanda da tfkj •sını bütün ciddiyetile Feridun Fik retmeğe müsaade etmesi yanında öğretim çok müsbet bir vazife göŞ •riye anlatmaya başladım O zamana çok hafif kalmaz mı? rür. İçten, dıştan gelecek zararh! •kadar yapılanlan tahlil ve tenkid İki milyona yakın, koskoca bir telkinlere esasen millî içgüdüsıle; •ettim. Türk Dil Kurumuna hücum kütle tutan memleket çocugüaun karşı koyan vatandaşa, daha şuiırİederek bu çevrede yapılan (uyduryerine kendimizi koyalım; oiz ye lu bir mukavemet imkânım ka; İmacılığı) ortaya koydum. Yanlıştişkinler bu işin lâfını etmekteyız, zandırır. Birtakım fikir ve itikad; •lardan örnekler verdim, bunlann •türkçelerinin nasıl olacağını anlat fakat o zavalhlar her an değişece perdesinin arkasma gizlenmiş sui: ğini duyduklan bir dille binlerce kasdcı propagandalann neredenl İtım.D sahifeyi okumak zorunda bırakıl ve nasıl geldiğini farkettirir. Hâ: • Bunları ne sebeble» Feridun Fik maktadırlar. Onlan düşünon, onlalâ dünyanın en az okuysn n.ılletî îriye anlatmış? Başka şikâyet mer ra acıyan yok mu? Bu kararsız• cii bulamamış mı? Buralan pek lık, milyonlarca gencin ruhıında lerinden biri olduğumuzu, bu kaŞ ibelli olmuyor. Olabilir ki o zaman cemiyete karşı nasıl bir emnıyet dar gayrete rağmen ^azete l.askıî larının nüfusumuza nisbetle çok; îkendisini dinletecek yalnız bu arsizük hissi uyandırır, gözden uzak düşük olduğunu gözönünde tutar; jkadaşmı bulmuştur Ustad Ibnü1tutulamaz. Eski başkanlan ve es sak okutup yazdırmaya ne dere.e; jEmin Mahmud Kemalin kulaklan bak bakanları bir tarafa bırakıp yı ihtiyacımız olduğu meydana çıkar.; jçınlasm, bu müracaatte eski başkıcı duygulardan ruhları sıyırarak Meselâ İngilterede bir kişıye birçok; jkan büyük bir nezaketsizliğe düştü :ğünü de farkedememişür. Çünkü bu dil meselesini tabiî gidişine gazete düşerken bizde henüz kırk: jFeridun Fikri, Dil Kurumu men terketmeliyiz. Dilde çıkanlacak gü kişiye bir gazete isabet etmoktedir.E Isublarını arkada bırakacak bir ileri nah, ancak böyle ciddî ve sakin Bir asırdan fazla bir zamandan: rdilcidir. Böyle olmasaydı resmen bir davranışla affa lâyık olabılır. beri gerek İmparatorlt'k, gerekj •nüfusa kaydettirdiği soy adı Dü Bu konudaki eski ve yeni vazife Cumhuriyet devrınde ilk öğretjıı: liler, kendilerini yapıcı bir yola jşünseli türkçenin gramer kaideleriol meselesi üstünde çok düşürıulmüş.J ine uyup uymadığını araştırmadan, sokmalıdırlar. Bundan soaia sun, politikayı dil meselcsinin dı çok çalışılmıştır. Fakat onun etraflıjkendi arzu ve iradesile alır mıydı? bir anlayışla memleketın maddî; : Eski başkanm telâkkisine göre şmda tutsunlar!. ve mânevî şartları ve imkârîann; |Düşünsel kelimesi fikrî karşılığı dan istifade eyliyerek, tamamıie; M. Emin Sungura :olarak alınamaz yarilıştır. Bunda Imzanızın altındaki adrestcn Esr millî bir buluş h^lindp csaslı bir; pek haksız görülemez. Fakat bu halle eımesi. 17 Nısan 1P4Û da çıkan: îkelimeyi türkçeye uygun sayacak ; kişehir Lisesuıin son sonıhnda bakanunla olmuştur. 1937, onbaşı vej lunduğunuz, yazınızın mantjMı îkadar müfrit uydurmacı olan • • ' lunduğunuz yazınızın bir çavuşlardan yetiştirilecek eğitmenj jzata soylediğini yazdığı şikâyetler tertibinden de yetişkin, mem'eket ler için kurulan kurslaıın açılış taî Mesir eder mi? Böyle de olsa Ana sever bir genc olduğunuz anlaşıh rihidir. Köy enstıtülerinın 19H!) daî îyasadaki bir çok kelimeleri kendisi yor. Cumhuriyet devrinin vatanı hazırlığı yapılmış, 1940 da resmen; Juydurmamış mıdır? Dil Kurumu mız hayrına yapılmış birçok önemîmensublan onunkilere uydurma sı li işleri arasında istıkbale en teslr ] açı'mışlardır. Bundan önce bütçedej : öğretim fatını vermedikleri halde neye o, lisinin ilk öğretim dâvası oldağu | yerlerı yoktur. «Yirminci asrın ileri bir devleri; Jeski arkadaşlannın bulduğu keli nu pek güzel açıklıyorsunu^: jmelere uydurma diyor. burasını «İlk öğretim, bir mılleti maddi, olmak için Tüıkijemizd • ilk oğ; îanlamak da güçtür. Her halde ona mânevî bakımlardan kalkındıraCrtk, retım, çözülmüş bir dâvadır. Bu ve; Jdüşen, bir zamanlar başkanlığını Ortaçağ hayat ve zihniyetımlen bunun gibi birçok önemlı dâ\a: jettiği Dil Kurumuna bu şekilde dil kurtaracak, ileri müsbet lıamleler jolunda ömrünü harca>an Srfvın: •uzatmamak ve oradaki arkadaşla yaptıracak yegâne vasıtadır. ilk büyüğümün dediği giib i!k oğretıın: •nnı gönülden yaralamarr.aktı. öğretim, her şeyin temelidir. Te dâvası, insan olmak, mıllet oiıuak: Z • Biz bunlan bırakalım, köşemizüı meli zayıf yapı, fikir, nattâ devlet, dâvasıdır.» m •konusuna gelelim. Bu sütunlar. an cökmeğe mahkumdur. İlk öğre'Hı. Çok doğru. Bu türl'i hizmetle; •cak öğretmen ve öğrenciler için köylümüzün kalkınma dâvasıdır.» rin sizin gibi gencler tarafmdan; :dir. Biz işin öğretim ve eğitim ci diyorsunuz. tııkdır gormesı b:z ere »stıkbal için; jhetini ele alahm Iş buraya dayaDoğrudur. İlk öğretim, bir vası buvük emnıyet oluyor. Bu hisîer.j [nmca durum. hakikaten üstünde tadır. Amaç, milletin toptan refahı \ ıcdanlarınızda yer buidukça £iz; {durulmaya değecek ehemmiyette ve medeniyette yükselmesi ve tam de vatanmıza, mılletinize böyle•ve perişanlıktadır. Bir nesıl düşü ( emniyetidir. Fakat bu amaci var ehemmıyetii hizmetler edersinız. : in bir tarlanın l u r l z m e s ; , 8 l o l i J l l l t t > tarlanın •••..»••SSn'V'nî^îîîSKÎîınî DUNYA mem Hele hak namına haksızlığa ölsem lapam.tm Diğer bir manzumesinde de hürriyet fikrinin ölmezliğinden \e kudretinden bahseder: Sanıyorlar kaia kesmekle, beyin ezmeklt ikri hürriyet ölür, hey gidi şaşkın he/clc' Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak; Ekilen gövdelerin hepsi yann fışkıracak Fakat her şeyden önce bunu halka hazmettirmek ve hürriyeti ona bir ihtiyaç halinde duyurlâzımdır: hürriyeti ilân ile birşey rıkmaz, Fikri hürriyeti hazmettiriniz halka biıaz.. Ona göre millet bünvesindeki yrılıklar düşman için giriş kapıarı olmak istidadındadır: Girmeden tefrika bir millcte düşman giremez, Toplu vurdukça yürekler, onu top sindirenwz. Samimî bir din ve iman şaiıi :>lan Akif, aynı zamanda Batınm leriliğine inanmış ve oradan ilim ve fen almamızı tavsiye etırnştu: Akifin edebıyat anlayışını kısaca bir iki satırla ifade etmek icab oderse diyebiliriz ki: O, edebivattan ahlâkî, içtimaî bir gaye ve fayda bekler. Ona «öre halka hitab edecek şetcüde ade yazmak bizim için esas olmalıdır. GIDIYOR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle