19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 1İS2 unıııı imleri Okul Tiyatroları Yazan: Suad Taşer nanç ve fedakârlık İster. Bereket ki bu saydıklarımızdan yana hiç de yokluk çekecek bir millet değiliz. Minicik bir kusurumuz varsa o da, aklımızın başımıza daima sonradan gelmesidir. Eh, buna da şukredelim; ya hiç gelmese ne yapardık? Amatör okul tiyatroları yalnız bulundukları çevreleri aydınlatmak, milletimizin zevkte, ahlâkta, göruşte, düşünüşte ve anlayışta, seviyesinin yükselmesine hız vermek le kalmıyacak, aynı zamanda sahne sanatları alanında şahsiyetimizi bul mamıza da önayak olacak. Çunku bu tıyatrolar, zamanla sanatın lâboratuarı haline gelirler. Yazımızın başmda belirttiğimiz arayıcılık, deneycılik işte bu tiyatroların başta gelen özelliklerindendir. Piyes yazarlığından dekoratörlüğüne kadar sahne sanatlarının çeşidli kollarında vazife alacak olan yeni yeni kabiliyetler, bu tiyatroların hazırlıyacakları imkânlar yolundan yürüyüp gelişeceklerdir. Ayrıca, bu tiyatrolar sanatı profesyonellerden daha çok korur ve gözetirler. Amatörluk coşkusu (enthusiazm'ı) da bunu gerektirir zaten. Tiyatronun, esnafları demiyeyim haydi, profesyonelleri genel olarak alışılmışı tekrardan başka bir şey yapmazlar; isteseler de yapamazlar. Çünkü bunun için ne vakitleri, ne de takatleri müsaiddir. Her nasılsa, işin kolayını almışlardır bir kere. Öylece, son perdeyi başarısızlıkla kapaüncaya kadar surüp giderler. Amatörler ise, aksine. Derdleri gün lük veya yıllık kârdan ziyade sanat olduğu ve olması gerektiği için bir takım yeni değerlere kendilerini gösterme fırsatları verirler. Şanatta gelişimin bundan başka çıkar yolu olmadığını söylemeğe lüzum yoktur sarurım. ANKARA MEKTUBLARI Almanya Mektublan Noel ve Luther (tkinn sahifeden de»fflwı) Protestanlığın doğmasile, Alman kilisesini Vatikana bağlıyan kudsal Bonifacius'ün zinciri parçalanmış, büyük bir hierarchie teşkil eden Roma kilisesi, bu din! demokrasi karşısmda yıkılnu?, azizler tahtından indirilmiş, meleklerin kanadları kopanlmış, Meryem Ananın yüksek mevkiini, o mevkiin asıl sahibi olan oğlu almıştar. Almanyada katolikliğe karşı açılan savaş önceleri, metafizik bir idealizmin, daha doğru bir tâbir ile SpriritüalizSensualizme karşı açtığı bir mın, mücadele mahiyetini alır, fakat ne çare ki, bu idealizm yani .fikir hürriyeü. gelışmeden boğulup gider ve bu inkişaf edememenin zararını bütün Almanya, aynı zaman da bütün dünya çeker ve hâlâ çekmektedur. İşte bu noktada Luther'in eksık tarafı belirir. Zamanımızın en buyuk Alman ro mancısı, de\Timızın en büyük fikir adamı, halıhazırda Alman dilinin en mumtaz temsilcısi, büyük roman nev'inin ustadı (ki, heyhat bunların hepsi doğrudur1..) Thomas Mann, 1945 yılında, Amerikada, ken di milletine karşı neşrettıği meşhur küfümamesinde Luther'in bu eksik tarafını ve bu eksikliğin Alman ruhunda bıraktığı tesiri şu cümlelerle anlatır: «Luther bir hürriyet kahramanıdır. Fakat Alman stilinde bir kahraman.. Zira hürriyet hakkında hiç bir şey bilmez. Bu ânda Hıristiyan insanmm hürriyetinden değil, politik hürriyetten, vatandaş hürriyetinden bahsediyorum. Dort yüz sene sonra, Alman Cumhuriyetinin ilk başkanı, bir sosyal demokrat, bu hürriyet hakkında şöyle demişti: .İhtilâlden, bir günahkâr kadınmış gibi nefret ederim!» Bu cumle tamamile Luther'varîdir, tam Almandır. Luther de zamanında vuku bulan köylü ihtilâlinden aynı şekilde nefret etmiştir. O ihtilâl ki, eğer muvaffak olsaydı, Alman tarıhi mesud bir donüm noktası kazanacak ve hürriyet, demokrasi ruhu daha o zamandan bu topluluğa nüfuz etmiş oiacaku. Fakat Luther kendi yaratmış olduğu fikir hürriyetinin meyvası sayılan bu ayaklanmayı tel'ın etti, hürriyet istiyen koyluleri «vahşi köpekler!. dıye vasıflandırdı ve bunlarm ezılmesi, mahvedilmesi için Alman prenslerini, Alman aristokrasisini yarduna çağırdı. Alman milletinin bu ilk hürriyet ihtilâlinin neticesiz kalmasında ve despotluğun muzaffer olmasında, Luther'in pek buyuk mesulıyet payı vardır. Bu hurrıyet mucadelesüıde Luther, prenslerin tarafını rutmuştur. 0nun bu dünya işlerine karşı alâkasızlığı, antipolitık tavrı, Almanyanın yuzyıllar boyunca tek ve toplu bir millet haline gelmesine mâni olmuş, bu topluluğu zamanımıza kadar feodalıte zihniyetile yaşatmıştır. Luther'in yarattığı reformda hakıkatte .milliyetçılik» mefhumu bulunmadığı gıbı, ideal pohtık hürınet havası da gorulmez. Hurrıyet her şeyden evvel ahlâkî, derunî politik bir kavramdır. Deruni olarak hurnyetı ve bizzat ken dıne karşı mesul olmayı ıstemiyen bir topluluk, dış hurriyete de lâyık değıldır. Almanlara hurrıyet mefhumu daima dışarıdan gelmışür. O yalnız Alman olarak kendini duşunur ve diğerlerım asla hatırına bile Bu Şehıin Meseleleri Mektubumu Ankaradan yazmama rağmen İstanbuldaki bir sanat hareketinden söz açacağım. Geçen gun postacı, buyücek bir zarf getirdi. Zarfm içinden şirin bir dergi ile bir de mektub çıktı. (Galatasaray sahnesi) adıru taşıyan dergide, lisenin temsil kolu elemanlan tarafından oynanan (Küçük Şehir) adlı popüler komedınin hazırlanışına, oynamşma dair fotoğrailarla çeşidli yazılar vardı. Dergiyi uzun uzun gözden geçirdım, düşündüm ve sevindim. Sevinmekte haklıydım, çünkü hayli zamandır yaa ile veya sözle uzerinde dur 7 duğum ciddî bir sanat davası, Galatasaray Lisesi temsil kolu elemanlarının gejTetlerile gerçekleşme yoluna girmiş. Dergide her şeyden önce dikkatimi şu nokta çekti: «Küçük Şehir» in hazırlanmasında vazife alanlar, amatörlere hâs bir hız ve sevgi ile kendilerini işlerine ver miş, hanl harıl çalışıyorlar. Aktör kendileri, dekoratör kendileri, dekorları boyıyan kendileri, süflör Fransız lığ maçlarmda çekilmış olan bu resim, «Senenin en guzel spor resmı» olarak ılân edilmiş kendileri, perdeci kendileri, kon.tir. Birinci küme takunlanndan bırinin kalecisi olan Marchat, harıkulâde bir uçuş yapmasına rağmen gole duit kendileri. Netice: Başarmın âmâni olamamıştır. mili de kendileri. mr*""?''"** İstanbul polisi nasıl çalışıyor? 2500 kişiye bir tek resmî polisin düştüğü bu şehirde, zabıta kuvvetleri kemiyet ve keyfjyet bakımmdan süratle kalkmdınlmağa muht a c ( ı, r Şehirlinin huzur ve emniyetini teminle mükellef bulunan zabıta kuvvetinin bugünkü çalışma imkânlarile bu gorevini yapıp yapamadığı hususu, üzerinde dikkatle durulması gereken bır meseledır. Son aylar zarfında cereyan edfn, şehirlerin huzur ve emniyetini sarsan bazı hâdiseler, insanı İstanbul polisinin bugünkü çalışma şekli ve kadrosu uzerinde durmağa ve düşünmeğe sevkediyorGerçekten de, salâhiyetli zevitın verdiği rakamlar bizi ye'se ve hodbinliğe düşürecek mah'yettedir. Bu gün nüfusu bir buçuk milyona yaklaşan İstanbulda polis kadrosu 1900 kışiliktir. Hasta, haftahk \e senelik izinli, polis enstitüsüne staja gitmiş olanlan çıkanrsak vazife başındakı memur yekunu 1200 e iner. Faal vazıyette bulunan 1200 memurun altı yüzü s:vıl olup Müdiriyet kadrosunda vazifelidir. Netice olarak resmî polis adedi bir buçuk milyonluk İstanbulda 600 kişiyi geçmemektedir. Avrupanın bir çok memleketlerinde elini kaldıran bir polis memurunun getirmez. Bu halk egoizmi korkunc bü şeydir, aynı zamanda Avrupa, dünya ve medeniyet için pek tehlikelıdir. Dışarıdan içeriye doğru nüfuz etmek istiyen bu hürriyet neden Almamn o derunî hürriyetsizlıği karşısında yok olmuştur? Bu derunî hürriyetsizliği tajıyan kütle niçin başka memleketlerin hürriyetine karşı suikasd yapmıştır? Bütün bunlarm sebebi şudur: Luther, köylü ayaklanmasım tel'in ettıkten sonra, Almanyada tam ma nasile hiç bir hürriyet ihtilâli olmamıştır. Mıllet» mefhumu <hurrıyet> mefhumıle sıkı sıkıya bağlıdır, • millet» mefhumu Fransız ihtilâlinden doğmuştur ve bu, iç polıtikada hürriyeti, dış pohtıkada ise Avrupayı düşünen. insanları birleştiren ihtılâlci ve hurriyetçi bir mefhumdur. Almanya bu «mulet> mefhumuna daima yabancı kalmıştır. «Alman mılleti» demek yanhştır, yoktur boyle bir şey' Keza Alman hürriyet mefhumu da, hürriyet fikri de avami ve antiAvrupaî, barbarlığa yakm bir nesnedir ve bu bedbaht karakterin meydana gelmesinin sebebi de maalesef Luther'dir.. işte Luther'in yarattığı ruhun, ek sik tarafını devrimızin en buyuk Alman yazarı bu şekilde izah ediyor. Doğru mudur, değil midir? Bu hususun münakaşası bıze düşmez, yalnız şurasını üâve etmeden ;e£miyelım, üstadın tâbiri ile bu bedbaht karakterli, millet olmıyan topluluk», bu sırada Thomas Mann'ı «en büyuk evlâdı» olarak bağrma basmakta ve onunla iftıhar etmektedir. bazan bir cadde halkıru yerinde durdurttuğu vakidir. Memlekatimizde ise bir şahsı karakola celbstmek için üç polis memurunun yetmediği esef verici bir hakikattic İstanbul polisinin kadro bakmın dan içmde bulunduğu müşkül durumu boylece tesbitten sonra. son aylar zarfında vukua gelen ve faili meçhul kalan hâdıselerin sebeblerini araştıralım Faili meçtıul hâdıselerin başında, aylardanberi matbuatın ve halk efkârının dikkatini üzerinde toplayan Sarıyerdeki genc kızın katledılişı gelmektedir. Bu cinayetin katil veyahud katillleri neden bulunamamıştır? Alâkadarlann ifadesme gore pous bu hâdıseyi muhtelif cephelerden ele almış, maktul Sevimle uzaktan yakmdan munasebeti bulunan herkesin durumunu tetkik etmiştir. Bu tedkik ve tahkikat sırasında üzerinde kuvvetle durulan iki şahıs ortaya çıkmıştır Bunlardan bırincisi olan maktül Sevimin dayısı Murad, delil kifayetsizliğinden Adliyeye sevkedilememiş, ikincisi dondurmacı Sabri Çehre Adliyeye verilmiş ve kısa bir müddet hapis yatmıştır. Gayrimevkuf olarak yargılananacak olan Sabri Çehrenin Sevımı öldürüp öldürmediği muhakeme neticesinde anlaşılacak tır. Şurası muhakkak ki, polis bu işte kuvvetli deliller toplayamamıştır. Bu niçin böyle olmuştur? Bu sualin cevabını, bu işlerle meşgul olan İkinci şube müdürlüğünün durumunu gözden geçirerek verelim: Cinayet, hırsızhk, yankesicilik, yol kesme, fuhuş ve buna mümasil adlî suçlara bakan ikinci şubedeki memur adedi 150 dir. Yukanda sıraladağımız mevzularda faaliyet gosteren İkinci şubenin cinayet ve soygunculuğa bakan masasında 25 memur çalışır. Bu memurlann bir kısmı senelerdenberi aynı mevzuda çalışmış, sabıkalılann ekserisıni tanımış tecrübeliler, bir kısmıru kolej tahsili yapmış gencler teşkil etmektedir. Cinayet masası bir çok muvaffakıyetli işler yapmakla beraber müsbet netice aldıklan mevzuların umumlyetle sabıkalılar tarafından işlenen suçlara inhisar ettiği görülmektedir. Teknik bilgı ve krıminolojiyle ilgili mevzularda bu masanın faalıyetl durmaktadır. Bınaenaleyh, sabıkaa olmıyan bir kimse tarafından işlenen suçlarda, bu masadan başan beklenemezDiğer taraftan, Emniyet müdürluğünun bu şubesı maddi imkânsızlıklarla da karşı karşıyadır. Bun lann başında da tahsisat azlığı, vesait sıkıntısı gelmektedir. Sarıyer cınayetinde polis parmak izi bulamamıştır. Zira elindeki âlet ve edevatla, cilâlı ohnıyan düz saühlar üzerinde parmak izi bulabilmek tedir. Eğer bu imkânlar daha geniş olup herhangi bir iz bulabilseydi, belki de bu esrarlı hâdisenin düğümü şimdiye kadar çözülmüş olacaktıİstiklâl caddesindeki soygunculuk vakasımn karanlıkta kahsı da bu imkânsızlıklann netıcesidir. Polıa bütün sabıkahlan elden geçirmış. fakat faillerin sabıkalılar arasında bulunmadığı anlaşılınca netice hakkında beslenen ümidlerin üüyük bir kısmı suya düşmüştür. Şu iki hâdise, polisin bugünkü imkânlarile bu işlerin altından zorlukla kalkabileceğıni gostermiştir. Netice olarak, İstanbul polisinin gerek kemiyet, gerek keyfiyet bakımından süratle kalkındınlmağa muhtac bulunduğu hakikati belirmektedir. Feyyaz TOKAR Hasılı, meseleye hangi yönden bakarsak bakalım, amatör okul tiyatrolarının sanatımıza da, yurdumuza da sağhyacağı faydalar pek çok ve pek çeşidlidir. İlgililerin bu mesele üzerinde önemle durup düItalya sahıllerınde şıddetli fırtjna yüzunden bır Amerıkan gemısi Leghorn yakınUrmdakı kayalıklara Galatasaraylılarm bu guzel te şuneceklerini umarız. bindirmış ve yukandakı resimde de görüldüğü gibi jkıye aynlmıştır. Amerikan donanması, 3800 tonluk şebbüsü, okul tiyatrolan konusunbu gemınin mürettebatıru kurtarmağa muvaffak olmuştur. daki düşüncelerimızi bir kere da Yumurtanın borsaya alınması ha açıklamamıza fırsat verdiği için iyi karşılatunadı ayrıca memnunuz. Şehrlnüz yumurta tadrlerl tstanbuı Bır bakıma sanat, geniş anlamı i Ticaret Odasında yaptıkları toplantıle gerçeği, doğruyu, güzeli durup I d a yumurtanın borsa>a alınmarınıı dinlenmeden arama, deneme, ni müstahsil. mustehllk ve bılhassa murta ıhracatınm aleyhlne netice vehayet estetik ölçüler içinde bulup receğl karanna varmışlardır. meydana getirme işi değil midir? Dun oğrendlgimıze gore bu kararın Bütün sanatları kendi üç duvarh Bakanlığa bıldlrllmesı ıçın beş klşılık dünyasında harman eden tiyatro bir heyet seçllmlştır. Heyet yakında ise, aramanın da, denemenia de sı Ankaraya gıdecek. llgılı makamlar nezdinde teşebbuste bulunacıktır nırsız bir şekiîde yayılıp gittici en Tiitün piyasalannın açılış geniş yaratma alanlanndan biridfr. tarihleri O halde, piyes yazarından tutun da rejisörüne. terzhine, ışıkçısına, hatTutun pıjasalarının açılış tarıhı tâ perdecisine varıncaya. kadar ti kat'ı olarsk tesblt eciı mıştır. Verilen yatronun nice nice arayıcıva, dene malumata gore Eşe pı>asası 5 ocak iciye ihtiyacı vardır, artık siz he 1953 te, Karaoen.z pıjasası 9 ve 23 şubatta. Marmara pı>asası ise 2 martta sabiayın. Açık konusmak gerekirse, buDün 650 bin liralık mal gun tiyatro sanatlprı yonunden duihrac edildi rumumuz, ozenti ile taklidfihkten Dun hmammızdan yapılan ihracat öteye geomiş savılamaz. Diyeceksi yekuru 650 bın lirajı bulmuştur. niz ki: Bu sanatların yurdumuzda Sevkedılen maUar arasınri^ b3lba«^a topu topu 100 yıllık bir geçmişi var antjnuan. mahleD. kendir tohurnu, ysp ken. Batı âlemi 3000 yıldanberi sah rak tutun. tuzlu balık, havyar ıç fınbftrsak, ajçıçeğı. tıft.k, ne ile hrşır neşir olm°kta. bu kök dık muhım \er tutmaktadır taze balık lü gelenekten aldığı hızla her fırsatta yeni yeni değerler meydana getirmektedir. Bu sebeble özentiden, taklidçilikten öteye geçemeyiGeçen hafta Newyork'un göbeğinde gangsterlerle polis arasında bir tabanca düeüosu cereyan ettiğini şimizi tabiî görmek icab eder. Yalbildirmıştik Yukandaki resimde, yaralı bir gangster ve yerde de öldürdükleri polıs görülmektedir. Hâdı nız bız değil, toplumsal, kültürel geee, bir barın önunde çıkmıştır. lişimde gecikmiş, bir takım tarihî, siyasî sebebler yüzunden gerilemiş bizim gibi bir çok memleketler de modern sanat alanında işe ilkin özenti ile, taklidcilikle brşlarlar. son ra zamanla kendi özellıklerinin dam gasını taşıyan gercek değerde eserler meydana eetirirler. Tıpkı, eski Romanın Yunan ve ortaçağ sonu Avrupasının GrekoLâtin ustalarına özenip onları taklid etmeleri gibi. Boyle demekte haklısınız elbette. Ancak, özentinin, taklidçiliğin alabildiğine sürüp gitmemesi şartile. Aksi halde, kendi ferdî, toplumsal özelliklerimize kendimizden bir şekil, bir ifade vererek (sanat şahsiyeti) denen şeye ulaşmamıza imkân kalmaz. Bugün iki büyük şehrimizde bellibaşlı üç tane tiyatromuz var. Bulundukları yeri idare lâmbası gibi şöyle böyle aydınlatmaya çalışıyorlar. Tiyatro sanatmı da, faaliyetini bu şehirlerin imtiyazı, daha doğrusu bugünkü hali ile süsü olmaktan kurtarmak, millî eğitim davalarımız arasında ele almak zorundaserbest Bırleşik Amerika ordusu eksperleri, kurşun işİngilterede Jack Hilton'un maruf sirkinde beş yız. Böyle bir anlayışm lemıyen yeni bir ünıforma hazırlamağa muvaffak yaşındaki bır kız çocuk filleri terbiye hususunda bü teşebbüs erbabından gelmesi kolay olmuşlardır. Koredeki çarpışmalarda Müttefik asker yük meharet göstermektedir. Yukandaki resimde kolay düşünülemez. Çünkü hususî lerinın kullanacaklan bu elbiseler hususî bir nay adı Jacqueline Smart olan bu kızın ıki fili nasıl ter sermaye ile kurulan bir tiyatro, erinde gecinde sanatı bir ticaret londan imal edılmistir. biye ettiği görülmektedir. metaı olarak görür ve işletir. Belediyenin parasile çalışan İstanbul Şehir Tiyatrosu, sonra devletin parasile çalışan Ankaradaki Devlet Tiyatrosu da kendi faaliyet çerçevelerinin dışına çıkıp millî eğitim bakımından yurd ölçüsünde, şimdi yapabildiklerinden daha fazlasını yapamazlar. Yaz aylarında usulen tertiblenen bir kaç vilâyetlik turnelere gelince, onlar da maksadı sağlamaktan uzaktır. O halde geriye ne kalıyor? Amatör okul tiyatroları. Millî Eğitim Bakanhğı, tiyatroyu millî eğitimin verimli bir konusu, aynı zamanda en tesirli bir vasıtası sayar ve benimserse, mesele kalmaz. Okullarda kurulacak temsil kolları, öğretim yılının muayyen zamanlarında sık sık verecekleri programlı ve sistemli temsillerle, bulundukları çevrelerde bu büyük sanatın meşalesini tutuşturur, böylece millî eğitim davalarımızdan biri de en kısadan hal yoluna girmiş olur. Bu işin başarılması, sriySovyetler, Vıyanada yeni bır «banş kongresi» toplamış bulunmaktadırlar. Bunlar barış kelimesini is lendıği kadar kolay değil tabiî. ZaYCTK.İM tismar ederek adam kandırmanın yollannı araştırmak tadırlar. Yukandaki resimde, ön plânda Sovyetierin man ister, eleman ister, gayret ismasa dıye kullandıkları bir papaz ıle bır şeyh, kongreyi takıb ederkea gorulmektedirler. tcr; hepsiadeo üştüo, olaj^k da i^ İşte, bir çok vesilelerle anlatmağa çahştığımız okul temsillerinin amacı da, manası da, değeri de, faydası da budur. Yeri gelmişken dilimizin guzel sözlerinden birini hatırlatalım: tYiyen bilmez, doğrıyan bilir» Temsil sanatının nelerden sonra mümkün olabileceğini, neler pahasma elde edilebüeceğini gereği ile anlıyabilmek için, perde arkasındaki külfetlere mutlaka karışmak lâzımdır. Bilindiği gibi, her sanatm bir de zanaat, yani işçilik, yani amelelik tarafı vardır. İşin bu tarafı lâyıkile bilinmedikçe, başarmın kazanılmasında harcanan emeği, dökülen alınterini değerlendirmek ko lay olmaz. Galatasaraylılan, okul ve tiyatro davasımn hallinde iyi bir eserle atükları ilk adımdan dolayı, uzaktan uzağa da olsa, tebrik ederiz. Temennimiz, bu alandaki gayretlerinin sürekli olmasıdır. KIYMETI TAKDIR KUVVETİ TEMİN EDER ŞÜKRÜ CANAL'u» Biçki Kitabları Kadın elbiselerine aid olanlar: Temel Bıçkı 500 K$ Biçki Tatbikaü, Diki» ve Provalar 500 K». Yüksek Biçki Kaidelen 250 Ks. Yapma Çiçekler 150 Kş. Hocastz Şapkacüık 150 Kfr Erkeklere aıd olanlar: Biçki Derslerı 500 Kş. Gömlek ve Pıjamalar 300 KşIstenen kitabların bedeli gönderildiğınde derhal «sonderıur SATIŞ YERI: UGUR Kitabevi Cağaloğlu Yokuşu No 44 Işbu azünamenın istanbulda munteşir Sıeıllı Ticaret, Cumhurıyet. Akşam gazetelertode neşri suretıle ilânını ve bır nushasının daıreruzde alıkonularak tasdlkli blrer orneğinm tartvfımıza ladeslnl saygılanmızla rıca ederız. ataklığımızın kuruluşu gununden ltıbaren avukatlarımız hanc olmalc \aere muhtelif vazifelerle muhtelif ze. vata. muhtelif yetkılert muhtevı olarak verılmlş olan bılumum vekâletnameler Işbu azilnamenm neşrı tarlhınden ltibaren iptal ve hükumden ıskat olunmuştur. AvukaUarımıza veıllınlş olan veki. letnam«ler kemakân msr'i ve mut*. berdir. (19793) Dairede saklı aslına uygun olan bu azılname ıstek uzerlne muhatabı Cuttvhuılyet gazetesıne tebliğ otunur ~ , Beyoglu Altıncı Not»»' *"**" ' ~ Münlr Arer Beyoğlu Altıncı Noterliğine: Azilname KURULUŞU: 1915 I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle