Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 9 Ekîm 1952 BlZANSlN İÇYÜZÜ •Yazar* HAROLD LAM&Çeviıen: TEVFlK SADULLAH Gizli batakhanelere sürüklenen kızlar Bu hâdiseden sonra, propoloma Sofrasında tekrar şaraba yer verilmesi Teodora'yı hayli memnun denilen, saray kadmlarına has, rüzetmişti. Fakat,, sevinç tezahürü ola gârda uçuşan uzun dudak gibi tülrak dahi, Justinien'in hiç bir za den peçeli, sipsivri ve uzun külâhlı man insiyaki hareketlere kendini bütün kadmlar yeni Augusta'nın kaptırmadığını öğrenmekte gecik kendilerinin hâmisi olduğunu dermedi. Gerçekten, bir defasında, ko hal sezdiler. Üstelik kocalanndan casınm yeni kanunnamenin metnini şikâyeti olan, yahud talâk isteyen, yazıp çizmekle meşgul olduğu bir yahud nikâh dışında doğmuş çosırada, o da yanına giderek şehir. cuklarmı babalarına kabul ettirmedeki umumhane işleten bütün ka yi ümidleyen dışandaki dostlarının dınlarm nefyedilmeleri lâzım geldi da bu şikâyet ve ricalanm Aueusğir.i ileri dürdürmüştü. ta'ya dinietebileceklerini de farketJustinien hiç de anî bir karar tiier. Teodora ise bu hizmetkârlar vermemiş, uzun uzun düşündükten arasında ilk taraftarlannı, hem de sonra bu çeşid kadıniann da kanu sadakâtle hizmete hazır taraftarla nun kendilerine sağlamış olduğu rını buldu. Böylece, yeni Augusta haklann hududunu aşmadıklannı, nın hizmetindeki bakireler onun cniarın da müesseseleri için kazanc adına casusluk etti'.er, ona giz! vergisi ödediklerini ve büe büe, is düşmanlarmı ihbar ettiler, kend teye isteye kimseye zarar vermek sırlannı, kendi derdlerini ona an rnaksadile hareket etmediklerini lattılar ve bütün ömrü boyuncabel;rtmişti. Dediğini hemen kabul hiç bir zaman ona ihanet etmediettirememekten müteveliıd kızğınler. lığını belli etmemeğe çalışan TeoÇok geçmeden «Teodora ve ka dora da kanunların, haürlayabildiği dmiarı» tâbiri saray hududlarından kadanndan yardım umarak: «Lutfen Kayser bana söyleye aşarak şehrin köşe bucağma yayıl bi'.irler mi?» demişti. «Başka biri dı. Bu arada, akıllara durgunluk sinin hakkettiği ücrete el koyan bir veren bir hikâye de kulaktan kukimse suçlu mudur, değil midir? lağa fısıldandı. Bu hikâye, dinll Henüz reşid olmamış bir kıza baş yenierin bir kısmmı kahkahalarla kalarına kâr temin edecek bir ahid güldürdü. Fakat çoklarının başkası name imzalatmak kanunen caiz hesabına da olsa, utançtan yüzünü kızarttı. Hikâyenin kahramanı a midir, değil midir?» Ve, ancak böylelikle kocasını u damlarmdan bazılannın borclarını mumhane sahib'.erini kanun dışı ödemelerini sağlamak ümidile Teoetmeğe kandırabilmişti. Bunun ü dora'ya müracaat etmiş olan asil zerine Justinien Kappadoçia'a Ya zade Timoteüs'dü. ni'nin vaktile ileri sürmiiş olduğu O sırada Timoteüs müracaatinin itirazlan tekrarlayamamıs. ve Tri Tİzikosundan tamamile bîhaberdi. bonien'e hitaben şu satırlan yaz Kendi kanaatince taleb ve iddiasında mağa mecbur olmuşru: tamamile haklı idi, kendisi iyi kalb«... Bazı kimselerin mahalle a li.iği fazlasıle suüstimal edilen saf ralarında dolaşarak fakir kızcağız bir adamcağizdan başka bir şey delara ayakkabı ve esvab vadetmek ğıldi. Halbuki, aslında, Timoteüs'ün suretile bu kızcağızian bu mesud en yakınlarmdan, kendisile ortaklaşehrin gizli batakhanelerine götür şa iş yapanlardan bile para sızdırdüklerini, buralarda kızcağızlan mak itiyadında gözü doymazın biri hapsederek vücudlerini halkın hiz olduğu hemen herkesçe malumdu metine arzettiklerini öğrendik. Bu ve Teodora'nın maiyeti bildiklerini umumhane sahibîeri kızcağıziarı Augusta'ya duyurmak hususunda kendilerini bu işe bağlayan ahid gayret sarfetmekten geri kalmamışnameler imzalatmakta ve elde edi lardı. *en ücretleri de gene umumhane Böylece, kendinden ve neticeden sahibîeri kendi ceblerine indirmekhususî kabui tedirler. Bize gizüce ihbar edildi. emin, Augusta'nın ğine göre bu adamlar, hattâ on ya saionuna giren Timoteüs, mağdur şmdan da daha küçük kızları tel olmuş, dolandırılmış bir yardımsevis etmektedir'.er. Kat'i karanmjz ver rolü oynamağa hazır beklerken, şehri bu çeşid levisten kurtarmak aslında, hadım ağalarile Propolotır.» ma'lı bâkirelerin elpençe sat tutKanun, ayrıca bu zavallı kızların tukları, nedimelerin taht etrafında ahidnamelerinden kurtulabilme'eri sıra'.andıklan bu salonda sahiçin gerekli paranın iadesini dev nenin bambaşka bir oyun için halete yüklüyor ve, mahkeme netice zırlanmış olduğunun farkında bile sinde suçları tesbit edilecek umum olmamışü. Timoteüs'ün hayretini hane sahiblerinin, sürgüne gönde mucib olan ilk hâdise, İmparatoririlmesini emrediyordu. çenin kârşısındâ sadece iğilmekle Justinien şehri temizleme arru kalacağını samrken, Başmabeyncisunda gerçekten samimi idi. Bu itinin kendisini dize getirtip o halbaria Kappadoçia'h Yani'ye de ıhede, dizleri üzerinde, ilerliye ileriile sen bu bahse burnunu sokma!» ihtarmda bulunmuş, Yani de Impa ye tahta yak'aştırtması ve Teodoratorunun emrine boyun iğeceğine ra'nın rarif ayaklannı öptürtmesi olmuştu. Bununla beraber, başını yemin etmişti. Teodora'ya gelince, o hâdiseyi kaldırdığı zaman lmparatoriçenin, bambaşka bir görüş zaviyesinden sanki bu çeşid «aygı gösterisinden mütalea ediyordu. Onca «cinsiyeti hoşlandığını ifade eder bir şekilde nin za'fı» ne Tanrmın lânetinden, tatlı tatlı gülümsediğini gören Tine maddî bir eksiklikten ileri gelmi moteüs, vaziyetin kendi yaşındaki yordu. Bu, sadece ve sadece erkek bir adam için hayli rahatsız olmalerin hayvanî zevk ve ihtirasların sına rağmen, böyle diz üzerinde ridan ileri gelen bir zaaftı. Kendi casını daha müessir bir jekilde ifaöz vücudü bunun canlı bir delüiy de edebıleceği zehabına kapılmıştı. di. (Arkası var) =haberleri Ithalât malları pahlandı Yugoslav Kralı Aleksandr'ın katlinin yıldönümü Yazan:** TANSU balık, herifi yere devirmeğe çalışmıştı. Bu sırada mürrezenin kuman danı Albay, elindeki kılıcın tersile katilin başına müteaddid darbeler indirmişti. Artık ortahk kanşmıştı. Halk son derece hiddetli ve kindar bir hissin tesirile meçhul şahsı ayaklannın altında tekmelerle çiğnemiş ve ezmiş, öldürmüştü. Polisin şaşkınhktan seyirci kaldığı bu hâdise, hava karanrken Marsilya sokaklarını tam bir kargaşalık haline sokmuştu. Kral ölmüştü. Barış için, Avrupa sulhu için geldiği bir memleketin daha ilk durağında, her türlü ihtimamdan uzak, en ufak bir yardımdan mahrum olarak Balkanlı ihtılâlcilerin tertib ettiği bir suikasdde ölmüştü. Kolundan yaralanan ve yaşının pek ılerlemiş olması yüzünden kaldınldığı hastanede yanm saatlik bir tedaviden sonra ölen Mösyö Barthou'nun şahsında Avrupa, değerli Dİr sulh mimarını kaybetmişti. Bu felâketten kurtulan teka dam, Gene'al George idi. O bir kaç ay hastanede yatarak, öbür dünyadan geri dönmüştü. Katilin üstünde Çekoslovak pasaportu zuhur etmiş ve burada yazılan isimde de «Petrus Kaleman» adı okunmuştu. Bütün dünyada teessür, hayret ve hiddet uyandıran bu sikasdin faillerini, milletlerası polis teşkilâtı. geceli gündüzlü ve elbirliğile yaptığı. bir incelemeden sonra, tamamen meydana çıkarmıştı. Katil ne bir Çek ne de tahmin edildiği gibi bir Hırvattı, Bulgardı. Iştipte doğmuştu. Asıl isnü «Vleda Georgief» idi. Lâkabı Çernezenski olan bu adam. genc yaşmda Makedonya İhtilâlciler Komitesine dahil olmuş, sonra da Hırvat Votaşi'lerle birlesmişti. Bunlann reisleri Pavliç idi. Bir ara bu başkanır şoförlüğünü yapmış. cesareti, ataklığı, genclik ve güzelliği ile her tar.i'a sokulmağa ,her yere girmege muvaffak olmustu. Mükemmel silâh ve bıçak kuüanır. hiç bir çeyden sakınmızdı. O gün gayet büyük bir soğukkanlıhkla sabahtan ka!<mış, yıkan 1 G Ü P « İ) N I ME V Z u L A R I f f [HEM NALINA M1HINA Valimizin korktuğu iki şey ayın Vali ve Belediye Başkanımız Prof. Fahreddin Kerim Gökay Şehir Meclisinde, seyrüsefer kargaşahğı ve kazalan bahis konusu olduğu zaman şöyle demiş: larımızdaki cğrencilerln bu sergiyi gez. rriaması için, bir takım mıntakavî hazırlanmasını istiyordu. ! Çevik bir adamın sağ kaldınmlarmelerint temin İçin llgtlilere direktif paktlar vermiştlr. Doğııda itimad ettlği memleket, dan fırladığı, polis kordonunu ya Radyo, çamaşır makincsi vesaîre O gün, daha sabahtan Marsılya şehrinin rıhtımlan, sokakları on satan müesseseler taksitle binlerce insanla dolmuş, pencereler, satışlannı durdurdular damların üstü, taraçalar kalabalık İthalâtın yeni kayıd ve şartiara bir seyirci kütlesile işgal edilmişti. tâbi tutulması üzerine, şimdiye 9 ekim 1934 te bir sah sabahı, Markadar kredi ile radyo, pikap, ça silya şehri aziz misafiri Yugoslavya maşır makinesi, elektrikli süpürge Kralı Birinci Alexandr'ı bekliyordu lediye erkânı bulunmakta, kafilenin önünde ve arkasında mızraklı ve bisiklet gibi eşya satan mües ve daha geceden her tarafta tertibat süvari müfrezeleri ve yanında da seseler bu şekildeki satışlannı dur ahnmıştı. Polis, şüpheli olan her motosikletli poüsler gelmekte idi. durmuşlardır. Bu mağazalar artık yeri araştırmış, bazı kimseleri de Halk çılgınca Kralı alkışlıyor, o peşin para ile mal satmaktadırlar. nezaret altına almıştı. Yugoslavya da arada sırada caddelerin sağına, Diğer taraftan, bir çok ithal em Krah, Fransaya dost bir hükümdar soluna dönerek elile kalabalığa setiasmın fiatı günden güne yüksel sıfatile ayak basıyor ve Fransa ile lâm veriyordu. O gün büyük bir mektedir. Evvelce metresi 190 ku evvelden kararlaştınldığı veçhile âbidenin de küşad resmi yapılacak ruşa satılan yanm parmak boru «Fransa Yugoslavya» yakınlaş ve program mucibince Kral, bu açıiçin 250 kuruş istenmektedir. 5G masını imza etmek üzere bu seya hşı yapacaktı. Bu âbide Birinci Cikuruşluk yuvarlak demirler 75 hati ihtiyar ediyordu. Hava ıhk, ya han Harbinde şark ordulannda ölkunışa çıkmıştır. rı açık, yan kapah bir sonbahar müş Fransız askerleri için inşa Ithalât hakkmda kesin kararlar gününün bütün şirinliğini muha edilmişti. Saat 17.. Misafirleri ve alınmadığı takdirde hayatın bu faza ediyordu. Öğleye doğru sokak mihmandarlarını taşıyan otomobilyüz"den bir hayli pahalılaşacağı an larda kalabalık daha fszla artmış, ler, «Kambier» caddesine sapmış halk arasındaki kaymşma daha ' bulunuyordu. Marsilyanın bu en laşılmaktadır. fazlalaşmıştı. Bir çok dedikodular büyük ve en meşhur, en gösterişli ortalığı kanştırmıştı. Yugoslavya caddesi iki sıra kaldınmlar üzerine Vali Hamasi resim sergisini Kralı, Almanya ve İtalyaya karşı dizilmiş halk ile ,onlan kordon algezdi Vali ve Belediye Baskanı, dün sa. bir blok meydana getirmek için ça tında bulunduran polis zinciriie, bah, Tekntk Üniversite salonlarında lışıyor, diyenler de vardı. Hakikat muntazam çizgiler halinde, uzakaçılan Hamasi resim sergisini ziyaret te Kral Birinci Alexandr, sulhu se lara kadar devam ediyordu. Hiç etmiş. mllll hiülerimlzi ve gazalanmızı v i v o r ] Avrupanın karışmaması, milbeklenilmiyen, hiç umulmıyan bir sanat dılile canlandıran eser sahibîeri l,e t ', e r l n U. k ,r a r ,.,.,., , . I 1 yaşlarında uzun boylu, 5 ne tesekkür ettlkten snnra bütun okul. . bırbırlerıle boguş . Ben hayatta İki şeyden pek kor. karım: Biri, berberde traş olurken us tura altında ve diğeri de otomobilde.. Onun için sarhos berberle sarhoş Şo. förü asla mazur görmem. Seyröseferin emniyeti ve İstanbul halkının selâmet Imış, kahvaltısıru yapmış olan bu ve huzuru için şoförlerl yola. getlrecek esaslı tedbirlerln alınmasına tarafta | adam, en temiz elbisesini giymiş, rım.n SAMİH NAFİZ Şehir Hatlan vapurlarında kış tarifesine başlandı Denizcilik Bankası Şehir Hatlan kış tarifesinln tatbikına dünden ltibaren başlanmıştır. Yeni tarlfede. i? »aatle. rlne intlbak ettlrilen seferler kaldınl. mamış ve trafiğin fazla olduğu saat. lerde ihtiyaca göre ilâve seferler tertib edilmiştir. Seferlerde gorülecek ekslklik ve vuku bulacak müracaatler nazarı itlbara alınncak. icab ettiğt takdirde tartfede değişiklik yapılacaktır. Araba vapuru seferlerinde değişiklik olmamıştır. Bu tarife ihtiyaca göre tertiblenmediğinden. muayyen saatlerde Kabataşta motörlü vasıta izdihamı ol. maktadır. Kemalist Türkiye idi. Bir yıl önce îstanbula yaptığı ziyaret de, Atatürk ile samimî bir konuşma yapmış, her noktada büyük önderle mutabık kalmıştı. Ona hududsuz bir hayranlıkla bağlanmıştı. Boğazda geçirdiği sayılı günlerin hatıraa s l a s m ı , Batı Avrupada dayanılır ve güvenilir bir dost aramış, onu da Fran' sada bulmuştu. Fransız Cumhur Başkanı Mösyö Lebrün'ün resmen davetlisi idi. Fransa, bu banşçı Kralı, ve Avrupanın muhtac olduğy s u l n ve sükunun büyük k u ı u . , , , , unutmamıştı. Bu defa da i cusunu, kalbden gelen bir sevgi ile karşılamağa hazırlanıyordu. i Halk bulunduğu yerde, yiyeceğini Denizcilik Bankası, Cumhuriyet Bay. yiyerek öğleyi geçirmiş, saat 16.30 ramında yabancı limanlarda ve açık da Marsilya kalelerinin top sesleri denizlerde bulunacak gemllerinde top. duyulmuş, Hmana giren Yugoslav lantılar ve törenler yapılmasına karar mukabele etmişti. Harb gemivermiştlr. sinden ayrılan bir motcr, Kralı Yabancı limanlarda yapılacak törenemis n i d e n ayrılan bir motör, Kralı lere mahallî idareye mensub kimseler g de davet edllecektir. , rıhtıma çıkardığı zaman o.ıu karşılayan Fransız devlet adamlarımn Limanımızdaki faaliyet Halen" Iim'anımızda Türk ve ecnebi başında Hariciye Nazırı meşhur bacdıralı 25 vapurun tahlivesi yapıl Mösyö Barthou bulunmuştu. Atu .. ,lexandr, her zamanki gibi, gözlükCumhuriyet Bayramı. sefer halindeki gemilerimizde de kutlanacak lthal eşyası arasında \ •• ,. , .., ,. otomobil aksamı. inşaat malzemesl, zi l e n n ı n altında gulen sevımlı gozer • ve sınaî âletler bulunmaktadır. i | l > ,mütebessim yüzü ve kibar ta , rarak sokağa çıktığı ve derhal açık otomobilin basamağına atladığı rüldü. Hâdise tam Marsilya borsasınm önünde oluyordu. Kenarda bir gazetenin foto muhabiri de, otomobillerin resmini çekiyordu. Bu adamın üstü başı da iyi idi. Sağ elinde büyük bir tabanca vardı. Bu tabanea Kralla Mösyö Barthou'ya müteaddid defalar çevrilmiş, ve bu ihtilâlci onlara ateş etmişti. Saniyeler içine sığan bu hareketler, otomobilin içinde Kralı iki büklüm bir halde oturturken, Hariciye Nazırını sağ kolundan akan kanlara rağmen derhal yere indirmiş, boğazından yediği bir kurşun neticesi kan tüküren generalde de havır bırakmamıştı. Halk, Alexandr'a karşı yapılan bu alçakça hareketin hırsı ile polis kordonunu yararak meçhul adamın üstüne atılmış, o da sol elindeki başka bir tabanra ile ahaliye ateş etmeğe başlamıştı. Fakat bereket versin ki şoförün yanmda oturan polis memuru, k?tili arkasından sımsıkı yakalamış ve kala tıraş olmuş ve sokağa çıkmıştı. Bir müddet mağaza vitrinlerine kaygusuz gözlerle bakmış, sonra da bir lokantada öğle yemeğini yiyerek halk safları arasına kansrruştı. Daha evvelden borsa binasının karşısını tasarlamıştı. Çünkü cadde .burada daralıyordu. Tam dört bu! çuk ssat halkm arasında, sıkışık bir durumda bekleyen Georgief, tam bir Makedonyah idi. Bütün arkadaşlan yakalanmış ve Kralın Ustaşi'ler tarafından ölüme mahkum edildiğini ve Hükümdan öldürmek vazifesinin kur'a neticesi Georgiefe düştüğünü itiraf etmişlerdi. Belediyede bir katafalkın üstünde geceyi geçiren Kral Alexandr ile Mösyö Barthou'nun cesedleri, bir gün kendisine yapılan ihtiram duruEİan ve geçidleri için orada ka'.dıktan sonra, büyük askerî merasimle kendisini iki gün evvel diri getiren ve iki gün sonra da ölü götürecek olan Dabrovnik harb gemisine yükletilmiş, bu torpido da bayraklan yanya inmiş gemilerin arasından sessizce çekilip gitmişti. Henüz 12 yaşında olan oğlu Veliahd II. Piyer, okumakta olduğu Ir^iltereden alelâcele hareket ederek 13 ekim sabahı annesile Belgrada varmış ve ayın 16 sında yapılan muazzam cenaze merasiminde, vakur adımlarla ve her türlü felâkete göğüs germeğe ahdetmiş büyük bir ins?n gibi, siyah elbiseler giym'ş, annesinin yanında, yürümüştü. Kralın cenazesini bir çok devletlerin hükümdarlan, başkanlan, devlet adamları, dost ve komşu devletlerin askerî kıt'alan takib ediyor, 19 kamvon dolusu çelenk ona refakat ediyordu. Halkın göz yaşları, ıstırab ve teessürü arasında yolura devam eden bu kafilede, Büyük Millet Meclisinin şanlı muhafız kıt'a?ından bir birlik, bulunuyordu. Çeük bakışlan, tunç yüzleri, kahraman varlıklarile büyük Türk dostu Yugoslav Kralı İkinci Alexandr'ın arkasından giden bu Türk askerleri, Avrupanın en nazik bir devrinin bütün vahametine rağmen, asla çekinmiyen, yılmıyan bir milletin ve onun Atasının, Yugoslav Kral Naibi Prens Paul'a çektiği telgrafın, manasını her zamsn tahakkuk ettirmeğe hazır olduklannı dünyaya "Mân ediyordu. Bu telgraf şöyle idi: «17 milyon Türkle bu fetâketli gününde Türk milleti ve ben, Yugoslavyanın ve ekseîânslarının emrindeyiz.» Kemal Atatürk Türk milleti, dost ve kardeş tanıdığı milletlerin ancak karagün dostu olduğunu her zaman ifade ve isbat etmişti. Aradan yıllar geçti. İkinci Cihan Harbi oldu, şehirler yakıldı, yıkıldı, insanlar kütle haİinde öldü. Medeniyetimizin asil âbideleri mahvoldu, Avrupa şimdi bir harfibenin enkazı üzerinde ağlayan insanlarla doludur. Fakat çeşidli istilâlar, türlü ve tahribkâr tesirlere rağmen sarsurmyan Yugoslav mülstinin bir gün gene dünya barışı ve beşeriyetin muhtac olduğu huzur ve sükun için, aynı fedakârlığı göstereceğine Türk milleti inanmaktadır. Bugünkü Türk Yugoslav dostluğunun inşasında, bu manayı aramak daha doğru olacaktır. Ancak o zaman. her iki millet, iki büyük devlet adamınm ruhlannı bu suretle saygı ile selâmlamış olacaklardır. Merano'da yapılecak kanser kongre. slne iştirak etmek. Alman, İtalya. ve İsviçrede tetkiklerde bulunmak üzere dün şehrimizden hareket etmiştir. Değerli bir akıl hastalıklan mütehassısı olan sayın Prof. Gökay, bir siirü deli, zırdeli, hınzır deli ila yıllarca uğraştığı halde bu kaçıklardan değil de sarhoşlardan korkuyor. Tevekkeli, eski adamlar, sarhoşun ne kadar korkunç olduğunu ifade etmek için delinin bile sarhoştan korktuğunu &oylememi|f ler. Hakikaten sarhoş adam korkulacak bir mahluktur. Hele insanın boğazında usrurayı gezdiren sarhoş berber ile bilhassa bilmem kaç beygir kuvvetinde bir motörle üslünüze saldıran sarhoş şoför cidden korkmaya değer. Bunlann ikisinden elbette sarhoş şoför daha korkunçtur. Çünkü şimdiye kadar hiç bir sarhoş berberitt usturası ile kimsenin boğazını, burnunu, kulağını kesdği görülmemişse de, bazı sarhoş şoförlerin adam çiğnedikleri, arabalarını direklere, afaclara veya başka otomobillere çarptırdık lan, uçurumlara yuvarladıklan, denize uçurduklan çok görülmüştür. Sonra berberin sarhoş olması ve kendisini boğazlaması endişesine kapılanlar kendi kendilerini tıraş etmek suretile bu tehlikeden korunabilirler. Kendi ellerindeki usturadan korkanlar için tıraş bıçağı, elektrikli tıraş makinesi ve sıcak suya, fırçaya, sabuna, usrura veya bıçağa ihtiyac göstermiyen tıraj kremleri vardır. Fakat sarhoş şoförden korunmak talih ve tesadüfe kalmış bir şeydir, Otomobile veya otobüse biruneraek de kâfi değildir. Büyükderede zavallı Prof. Mazharın başına geldiği gibi, otomobil yayakaldınmına çıkar ve sizi ezebilir. Sonra otomobil kullananlar arasında çeşid çeşid sarhoslar vardır: İçki sarhoşu, esrar sarhoşu, eroin sarhoşu, caka sarhoşu, sürat sarhoşu, hattâ aşk sarhoşu... Sürüsüne bereket motosikletler, çipler, otomobiller, kamyonetler, kamyonlar gibi çeşidli motörlü nakil yasıtalan gittikçe artıyor; tabii bunlan kullananlar da artıyor. Şoförler arasında sarhoşluğun da aynı nisbette arttığını iddia edcmem amma, yiizde bir de olsalar, gene vatandaşların hayatı tehlikede demektir. Azrailin sarhoş olarak caddelerde canını alacak kurban araması. hakikaten yalnız sayın profesörü değil, hepimizi korkutacak bir şeydir. Kaldı ki sevgili Vali ve Belediye Başkanımız pek nadir olarak yayan gezdiği, hemen hemen daima otomobille dolaştığı, kendi şoförü de ağzına içki koymıyan bir Yeşilaylı olduğu için, bizlerden daha az tehlikeye maruzdur. Şakayı bir tarafa bırakalım; seyrii sefer kazalan yalnız sarhoşluktan ileri gelmez. Şoförleri ve yayalan sıkı bir disiplinle bütün seyrüsefer nizamlanna riayet ettirmek lâzundır. Riayetsizlik edenlere verilen cezalan i>i düşünerek kifayetli ve âdil bir şekilde tesbit etmeli; ondan sonra tatbikatta hiç müsarnaha etmemeli ve ikide birde şu veya ba münasebetle aflar yaparak Emniyet 6 ncı şubenin çok gayretli ve değerli müdürü Orhan Eyüboğlunu j ç i ] e d c n ç ı kannamahdır. Bu iş. vatandaşın selâmeti ve hayatı ile ilgili mühim bir meseledir. Müsamahaya, ihmale tahammülü yoktur: azami ciddiyet ve ehemmiyetle ele alınmalıdır. Olimpiyad meselesini fırsat bilerek , ^ otomobile binmişti. Kralın Burhan Felek hakkında hakaretâmiz ! üstünde askerî bir üniforma vardı. neşriyatta bulunmuş olan Hizmet gaze. j Onun yanına Fransa hükumetini e arkadas.m.zm a ç t l g l ha t e m s i l e d e n Haricive Nazırı beyaz na dun istanbul Toplu Ba. , , ," .. ... ... , . sm mahkemesinde baslanmıştır. Davacı S a Ç İ 1 ' V e b e y a z s a k a I h ' Şohreth bir Burhan Felek mahkemede temsil edil. • diplomat olan M. Barthou binmişti. mişse de gazete Mesul Midürü sanık Kralın karşısında oturan General Kemal Onar, isbatı vücud etmediginden George da. onun mihmandarhğı ile manıceme, kendıslnln polis marlfetilp »'ı . . . . . . f, . . , ., ihzaren celbine ve davanın 12 kasıma pons marueıne de Marsilya şehrinin vilâyet ve bevazıfelendırılmıştı. İkinci otomobilbırakılmasına karar vermiştlr. Burhan Feleğin Hizmet gazetesi vırlarile kendisini karşılayanları aleyhine açtığı davaya başlandı selâmlamış, ve emrine tahsis edilen & b i r RESİMLİ HAYAT 6 ncı sayısı çıktı Türkiyenin en güzel salon vp aile mecmuası Bu sayıda : 41 YAPI Şube Çapa Eğitim Enstitüsü yüksek kısrnına bu ders yıh 28 talebe alınacaktır. Bunların 2 8i türkoloji. 2 si yüksek ti caret. 8 1 İnglttz filo:oj!si. 4 ü tabii llımler, 8 i mRtematik astronomi. 4 ü fizlk . kimya bölümlerinde okuyacak tır. Müracaat eden 68 kbinin dün yabancı dll tmtlhanları yapılır., ş t, r . Bu gün de branşlara aid imtihanlara ba« lanacaktır. Eğitim Enstitüsüne girmek isteyenlerin imtihanlanna başlandı MOTOR Mecmuasının 10 sayısı çıktı Yahya Kemal'in Yeni Şiiri M A LT E P E Yabancı gözüyle İstanbul, Çöpçatanın anlattıklan, N'için içerler? Amerikanın rekorlar kıran gerrıi<ii, Karaja güzellik kraliçesi. Ma\i Cin. Nişanlımla yatabilir miyim? Dünyamn en yaşlı devlet adamı, Belgrad ormanları; Mr. Eden ve yeni eşi Clarissa, Uçan süvariler, Nedret Güvenç. Kadınlar hamamı Aşk nedir? Evlilik hakkında sornlar ve cevablan, Amerikada kadınlar saHanatı, Kayıb aranıyor, Alın yazısı; Tesadüflere neler borçluyuz. Cemal okula başladı, İstanbulun fethi, İştahsız çocuklar; Sinema, Moda ve Karikatür sahifeleri, renkli tablolar vesaire. Fiatı 100 kuruştur. ve ve KREDİ Ajakıslannın kırk BANKASI birincisi HABERLER^) * CUMHURİYET Bayramım.n par. lak bir surette kutlanması iyin bir program hazırlanmaktadır. + KUMKAKI orta okulunun adı Ge. dikpaşa orta okulu olarak deglstirll. mljtlr. BERNAR B. MOTOLA Yüksek Mimar. Tel: 85847 Profesör Dr. Tevfik Berkman Parmakkapı Şubesi Bugün hizmete giriyor. [ Ekim O 9 Muharrem 19 Iklndı « o 6.25 3 < M 9 Ekim 1952 ı ÇINAR Umumî arzu üzerine her Perşembe akşamı «Hakikî Çingene gecesi» başlamıştır Yeşilköy 182 Telefon: OTELİ ACELE EDİNÎZ Yalnız 2 gün kalmıştır. V. E. j 6.03 12.02 15.12 17.39 19.11 ]1224 9.3C 12.00 4.27; 1.30 10.47 TÜRKİYE KREDİ BANKASI A.O. İSTANBUL BEYOĞLU İZMİR ADANA : : : : Büyük Postahane kar5.sında İstiklâl Caddesi No. 339 Büyük Kardiçali Han Özler Cadde.> DECE GELEN «CUMHUKİYET» in Tefrikası:ia Kâğıdın «irsıyet» hanesinde, önNeredeyse dişleri birbirine çarceden konulmuş bir işaret vardı: pacaktı. Doktor, kalemini o işaretin üstüne Doktor: koydu. Ne oluyorsunuz? diye sordu. Babanız, sizin doğumunuzdan Hiç... Bir şey yok. evvel bir frengi geçirmiş, öyle mi? Sakin olun, öyleyse... Zekinin yumrukları sıkıidı. Bu Doktor, kalemini tekrar eline a!adam, bunu nereden biliyordu? dı, bu son müşahedesini de kayTepeden tımağa titremeğe başla detti. İyi bir tesadüf, kanaatini kuvdı, doktorun üstüne atıhnak arzu vetlendirmişti. Katilin geçirdiği bu îan duydu. hafif buhran, bir kaç gündenberi Hayır, hayır, diye haykırdı. devam eden müşahedenin neticesiBöyle bir şey yok... Yani, evet, ba ni teyid ediyordu. bam bu hastalığa yakalanmış, ama Sonra, eşyasını topladı, çantasu ben doğduktan çok sonra, en kü na yerleştirdi. çük kardeşim dünyaya gelmeden ' Zaki koğuşuna dönerken, dokevvel tor, gardiyana yavaş sesle: Ya, öyle mi? Bu hastaya mukayyed olun, Doktor, kalemi havada, dikkatle diye tenbih etti. onu süzüyordu. rv. Zeki, içinden, tâ can evinden yük Buradan yarm çıkıyorsun, a»elen sıcak bir dalganın, bütün vücudünü kapladığını hissediyor ğabey. Ne yapmak niyetindesin? Düşünmedim, biımyiorum. du. Buna mâni olamıyor, ellerinin, Bursaya dönemezsin. Senin idizlerinin titremesini önliyemiyorçin doğru olmaz. İstanbulda kaldu. da ailedfen dolayı münasib Nakleden: HAMDİ VAROfcLU değil. Bir yere gitmen lâzım. Yabancı bir memlekete. Evet Belki doğrusu budur. Ama nereye gideyim? Zeki, ellerini iki dizi arasında birleştirmiş, yere bakıyor, karşısında oturan Tarığı dinliyordu. Pek uzun sürmiyen muhakemesi neticesi, onu hapishane koğuşuna değü, istemediği, korktuğu, aklına geldikçe tüylerini diken diken eden timarhane koğuşuna göndermişti. Adalet de, tıb da, onun işlediği cinayeti, deliliğinin eseri olarak kabul ediyordu. Deli değilim diye bağıran, katil sıfatını, şerefli bir unvanmış gibi, elinden kaptırmak istemiyen bu acayib adam, işlediği cinayetin dehşetini unutturacak kadar merak uyandırmış, sonra, timarhanenin kapısı, üstüne kapanmıştı. Yarın, bir buçuk sene tamam oluyordu. Akıl hastahk'arı mütehassısları. bir buçuk sene suren teda vinin, bu dünkü kati.i tehlikesiz mez olan hafızası, üzerüıde biriken hale getirdiğine karar veımişlerdi. buğu, bir bezle silinmiş ayna gibi Zeki, artık cemiyet içine karışabi bir an içinde, geçmişe aid ne kaiirdi. dar ıztırabh levha varsa hepstni Biz Ekremle düşündük, Suriye bir arada gözleri önüne seriver Mısır filân gibi bir yer intihab et mişti. sen. Çiftüğini görüyordu. ^ Gittiğim yerde ne ile geçineAvuç içi kadar yerdi. Âma o, o ceğim. avuç içi kadar yerde semalar ka Onu merak etme. Biz icabına dar sonsuz saadetler tatmıştı. Mev bakacağız. Zaten çiftliği satacağız. siminde sarmaşıklarla süslenen İyi para veren müşteriler var. Şim çitleri, suyu, akşamlan içine attığı diye kadar elden çıkarmadık, sana şeftalileri buzlu bir buğu ile saran sorup öyle satmayı daha muvafık tulumbası yemişlerinin ağırhğı albulduk. Bu para seni uzun zaman tında dalları j'ere kadar iğilen ageçindirir. Bir yandan da bir iş ğaclarile, hayatınm ayrılmaz zankurar, kendine yeni bir hayat ha r.ettiği bir parçasını teşkil eden bu zırarsm. çiftlik... Zekinin içinde, ^çsuz bucaksız Sonra, bütün bu saadet kajmakovaiarı uğultulu. azgın savietlerile larına rağmen dünyanın en feci süpüren boralara benzer, engin bir ıztırabını koynunda saklıyan, ama fırtına koptu. buna rağmen gene ona saadet veTimarhanenin kasvetli duvarlan, ren bu köşede, o gece, o korkunç boğucu havası içine kapatıldığı gün gece... denberi yavaş yavaş unutur gibi olBütün bunlar, nasıl da birdenduğu, azar azar koyulaşan bir sis bire hafızasındaki tozkrından silarkasından görmeğe başladığı şey kinip fır'ayıvermişlerdi! ler, bu iç fııtınasının sürüp götürTarık, yeni bir hayattan bahse. düğü o kahn sisin altından, bir diyordu. Kendine yeni bir hayat denbire, bütün berraklıklarüe mey kurarsın, diyordu. dana çıkmışlardı. Yeni hayat! Nasıl bir garibenin tesiri altında Ne demekti bu? Yeni hayat ne olduğunu kendi de bilmeksizin, b:r demektı? buçuk senedenberi, yalnız, Bursa Bir ölüm olmuşru. Bu yeni hayat, dan İstanbula gelişine, adlî tıbda o ölümün biraktığı boşluğun üski müşahedelere ve muayenelere, tüne mi kurulacaktı? muhükemc stıfhei'!!rına dair teferru Öyle olacaktı her h a l d e ^ Peki, attan ba$kc hiç bır jeyı aksettir Neye yanyacak bu yeni hayat, Tarık? Tank, avukat talâkatile konuşmak lüzumunu dujoıyordu. Kardeşinin hayatından, selâmetinden ziyade kendi istfkbalini, kendi durumunu, kendi içtimaî mevkiini düşünen bu katil kardeşi, ancak bütün kuvvetini diline verdiği takdirde vaziyeti kurtaracağmı biliyordu. Zekiyi, İstanbuldan, memleketten uzaklaştırmak lâzımdı. Onun yok Iuğu, zamanın da yardımile, yavaş her şeyi unuttururdu. Yeni hayat, başka çare yok, ağabey, dedi. Eskiden ne kaldı? Hiç bir şey. Ö'.ecek değilsin, tabiî. Yaşaman da ancak bir başka sema altında, bir başka muhitte kabil. Gitmelisin, bu yerlere gitmelisin, gideceksin. Evet, gidecekti elbette. Gittiği yere, bütün acı hâtıralannı da beraber götürecek olsa, gitmesi jarttı. Bütün hâtıralarını, evet. Çünkü, artık iyiden iyiye anlıyordu ki, büyük hâdiseyi takib eden ilk günlerin, mahiyetini tayin edemediği sarsıntılar içinde beynine indirdiği darbenin tesiri, Tarığın bir kelimesile, ansızın kayboimuş, şuur dışı bir hisle beklediği bu müdahale onu, kendi isteği, ken di iradesile bir türlü ulaşamadığı eski günlere geriletivermişti. 10 EKİM GUMA AKŞAMINA KADAR 150 LİRA Yatırdığınız takdirde: 4 E Vf den birini 1 OTOMOBİL 400 aded P A R A , A L T I N ve KIYMETLİ EŞYA İkramiyelerini kazanabilirsiniz. HER 150 ÜRAYA BİR KE'ŞİDK NUMARASI HER AY SONUNDA BİR ÇEKİLlŞ Sayın Doktorlara ••^^•^^^^^B DİCODİD TABLET CARDİAZOL DİCODÎD liq. PARACODİN SİRUP PARACODİN TABLET Eczanelere kifi miktarda tevzi edildiğini saygı ile bildiririz. heye'yânyacaktı bu yeni hayat? * (Arkası var)