Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 8 Etdm 1952 BÎZANS1N IÇYÜZÜ HAROLD LAMBÇrvlren: TEVFIK SADULLAH Memnu Böylece, Teodora başlangıçta hiç kimseye itimad etmedi. Sonra sonra, ancak kendi derdlerini kendiliğinden açanlara karşı biraz yakmlık göstermeğe başladı. Ancak böylelerine ya para vermek, yahud da nüfuzunu kullanmak suretile bilfiil yardırn ettikten sonra onlarm da kendisine sadakaf.e bağlanacak' laruu ümid etti. Buna karşı.ık, yeni bir liderin, hassaten harb esnasın da, ortaya çıkmasmın, yahud halkın teveccühünün birdenbire başkalanna yöneltivermesinin, kendisi için derhal saraydan çıkarılıp eski şarab =haberleri 31 u B E [HEM NALINA M1H1NA Gölcük Tersanesinde vvelki giin Gölcük Tersenesinde üçüzlü bir açı lış töreninde bulundum. Açık deniz aramatarama gemilerimizden Çarşamba Ue günden güno genişleme ve mükenunelleşme yolunda olan Gölcük Tersanemize gittik. Evvelâ Tersanenin Onanm limanuıı açtık. Bir Holanda firması tarafından y a . pılnuj olan bu lunanöa. biri 270 metre uzunluğunda ikl taraflı, digert 240 metre boyunda tek taraflı; 5 tane de 90 ve 70 metre uniiüugunda İki taraflı dok şeklinde 7 rıhtım vardır ki bunlar ana rıhtıma amud oiarak inşa edilmişlerdir. Şimdlye kadar açıkta demlrliyerelt güclükle ve uzun zaman kaybı Ue tttmir edilen harb gemllerimlzin 13 tanesl bir. den, boylarına göre bu rıhtımlara yan». ?arak süratle ve kolaylıkia tamlr edile. blleceklerdir. Rıhtımlarda tamlre çekl. len gemilere. yapılmakta olan kanaldan tazylk edilmiş hava, buhar, elektrlk. telelon verllecekür. Büyük bir lneyn, yani müteharrik vinç gemilerln tamİT edllecek agır parçalarını kaldınp lima. nın 240 metıe boyundakl nhtımın yani baîindakl makine fabrikasına kolayca getirlp götürecektlr. Denizcilik aşkıma ve Türk denizciliğine 45 yıldır kalemimle yaptığım naçiz hizmetlere mükâfaf olarak kadirşinas deniz kuvvetleri erkânunızuı 5 numaralı nhtınunın kordelâsını kesmek şerefini lutfen bana verdikleri Onanm Limanı ile Gölcük Tersanemizin çok mühira bir ihtiyacı karşılanmış oluyor. Limanın açılış töreni yapılır yapıhnaz, muhtelif tipte harb gemilerimiz n h tımlara yanaştıklan zaman, Amerikada gördüğüm tersanelere benzer { modern bir tersane manzarası karşısında kaldık; büyük sevinç ve I' " • iftihar duyduk. Onanm Limanının 270 metrelik iki cepheli nhtunuun yanındaki gölde ikmal merkeıi ve limanm inşasına bir İngiliz firması tarafından başlanmıştır. Gölcükte yapılan ikinci tören ilk okul binasının açılışı oldu. Evvelce Tersane Çırak okulu olmak üzere inşa edilen bu kaloriferli bina, şimdi Gölcük ilk okulu olmuştur. Kocaeli Milli Eğitim Müdürü Fazıl Gönen törende güzel bir nutuk söyledi ve ezcümle şöyle dedi: "Bu bina. birbirinden daha yüksek iki ordumjn fikir sahasırda. blrleşme. lerinin ve birbirlerlne yardımda bulun. malarının güzel bir ömeğidir. Deniı Kuvvetlerlnce lnsa edllerek MiUi Eğiti. me devTedUen bu esere karşı şükran* larımızı yüzlerimlzdeki «evÛK, gözleri. mizdekl mlnnet ıjıkJan ile yavruları. m 12dan örülmüş şu canlı çelengi tak. mn 1 *^ if^de «dlyp^iT » 200 bin lira değerinde olan ve Gölcük halkı ile Tersane mensublannm çocuklanna tahsis edilen bu okul, Deniz Kuvvetleri Komutanlıpı tnşaat şubesi tarafından 40 bin liraya inşa edilmistir. Yetıi bina yapılmca öğrenci sajası da hemen 250 den 600 e yükselmiştir. bir zaman bu bahis üzerinde durmamıştı. Teodora, çok geçmeden, kocasının kafasınm hemen sadece kanun meselelerile meşbu o'duğunu farketti. Herhangi bir mese'e onca, Bir komisyon, Teknik Üniversite ya kanunî idi; yahud da rayrika."""T"''.""' ~"T .~" ..> T.J•. „.. „ profesorlennden bıruıın nunî. Teodora'mn zamar, zaman altında lâboratuvar tecrübeleri meyledebileceği, Justinien bir şea r z I^ ^ a «ayan o l u P «l«» d l & bahsi üzerinde durmuyordu bile. Şehir çöplerinin denize döküleFazla olarak, bir kere hükmünü rek, imhasından doğan mahzurlan verdi mi, bu hüküm derin ve kök gidermek üzere dün Vilâyette Vali lü bir inanca ve bir iç huzuruna ] ^ e Belediye Başkanının riyasetinde istinad ediyordu: A t k K Artık Kayser söy |J T e knik Üniversite Rektö'rü Ord. i t i d d i d ö liyeceğini söylemişti. Prof. Emin Onat, eski Rektör Ord. Çöplerin imhası yapacr.\ Iki ecnebi salâhiyete göre İstanbulun iki eşsizliği ,••••••••• Yazan: Biz kendimiz ne söylesek mübalâğaya verüebüir. Hoş, İstanbulu görüp de hayran olmıyan kim var? \ Bilgin genclerimizden birisi meselâ «Garb edebiyatında İstanbul» hayatına döndürülmesi neticesini Bunu sezer sezmez, ayı bakıcısı Prof. Hulki Eren, Prof. Mukbil | diye bir etüd yapsa koskoca bir vereceğini pekâlâ idrak etti. Böynın kızı, yen: Kayserinden hiç bir ' Gökdoğan, Prof. Fikret Narter ile cild meydana gelebilir. Kütübhanem lece, ötedenberi sarayda entrikalar cSeyahatnameler» şey rica edemiyeceğini, yahud ken Belediye reis muavini Sedad Erk , deki fransızca çevirmeyi itiyad etmiş olanlar aradi istediği bir şeyi ona yapurtma oğlu, Fen Müşaviri Hüsnü Keser den başka vaktile Galatasaray Lise sında, rolünü hepsinden daha üsa çalışamıyacağını da idrak etti. ' oğlu, İmar Müşaviri Cevad Erbel, si kütübhanesinden aldığım notları tün bir maharetie başaran bir ti. onun bile Karaağac tesisleri müdürü Saffet derleyip toplayabilsem Kocasl yatrocu olduğunu isbat etmek l ü | ' kendine sadece Gürtav, Temizlik Işleri Müdürü koskoca bir cild tutacağına şüphe iuk kudret ve nüfuzunun canlı müzumunu hiç bir zaman unutamadı. Faruk Cantezin iştirakile bir top yoktur. Fakat Ahmed Haşim hani Yavaş yavaş, âdeta hissedılmez bir messili Kayser gözile baktıkça o lantı yapılmışur. oFrankfurt Seyahatnamesi» nin şekilde, yeni malikânesinin refah, nun da kocasma ancak kayser sıToplantıda Vali ve komisyon a mukaddemesinde, seyyahları «mufatile müracaat etmesi, icabında debdebe ve şa'şaasına kendini kapvakkat bir şair» diye vasıflandırkamunlardan, hattâ TVnnnın ira zalan, çöp mevzuunda diğer memtırmaktan da kurtulamadı. Justinimıştı ya, bütün o seyahatnameler desinden istiane etmesi lâzımdı. leketlerde yapılan imha ve metodde hep şairlik tahassüslerile doluen nadiren saray hududlarmdan dıPek tabii olarak bu vaziyetten Teo [ Iarı üzerinde izahat vermijlerdir. durlar. Bu yazıda size bahsetmek şarı çıktığına göre, Teodora'nın da Çöpleri çukura gömmek, yakmak, dora fazla hoşlanmadı. istediğim muasır ikı ecnebi sahemen bütün vakti orada geçiyorZaman zaman, bu göz alıcı, hale gübre haline getirmek metodlanncu. Artık karda soğurulmuş narlar, can verici merasim Teodoraya gene ! dan hangisinin şehir için faydalı o lâhiyet ise böyle değil. Onlar İsgelecekteki Suriyeden getirtilip de saray hade de gülünç görünüyordu. Meselâ ı lacağını tesbit etmek ve çöplerin tanbulun geçmişte ve melerinin altm tabaklar içmde sun Justinien'le paylaştiklan yatak o fizikî ve kimyevi tahlillerini yap iki eşsiz büyüsünü ilim ve sanat dukları hurmalar onun için hayatın dasına Mukadded Hücre denilmi ' ™fk ü z e r e h u s ^ : *>ir komısyon teş salâhiyetinden doğma en «objektif» bir rükudetle anlatıyorlar. vazgeçilmez nimetleri mahiyetinde yordu: Buruı, vücudleriain aşfc | kü ed.lm.şt.r. Bu komisyon, Fran * * * i r a h a idi. «Erguvani Kaftanın şan ve şe içinde sarmaş dolaş o.abiimeleri s a d a mevzuunda doktora Bunlann biri Ankaradaki Operayı refi... Yeryüzünün medan iftiha için, sanki diğer odalardan tecrid yapmış olan Teknik Universite Isı rı!» gibi sık sık tekrarlanan mu edilmiş, isimsiz, belirsiz bir yerdi. kürsüsü profesörü Fikret Narterin kurarak Türkiyemize en muhtac oltad nakaratı duydukça, sanki öz Fakat bu isimsiz odanm kapısm teknik nezareti altında ve Üniver duğumuz bir medenî zafer kazanlenen bir sevgilinin kollarında ö dan çıkar çıkmaz ya birinin, ya site lâboratuarlanndan istifade e dıran Rejisör Karl Ebert'tir. Bu zat işinin ilk büyük safhasmı bitipülüyormuş gibi bütün vücudünü ötekinin sarayının örf ve an'anesine derek çalışmalanna başlıyacaktır. rip Türkiyeden ayrıldıktan sonra tath bir ürperme sarmakta idi. Netice alınmcıya kadar, çöplerin giri'.iveriliyordu. Hattâ kilisede bibiri Fladelfiyada, diğeri İngilterebir kısmının, üzerlerine toprak örtTeodora, servilerin göigelediği le, Augusta, etrafında kendi maiyede birer operanın. her ikisini nöbecenub bahçesinde bomboş duran ti olduğu halde, kocasından ayn mek ve çukura gömmek suretile te koymak suretile, başrejisörlüerguvani mermerli odayı da def bir balkonda oturuyordu. Bu vazi gübre haline getirilmesi tecrübe e ğünü yapacak kadar dünyaca paydilecektir. atla ziyaret etmişti. Fakat henüz yette Teodora meselâ Hassa Odalaşılamıyan bir otorite olup bu karnında Justinien'in çocuğunu ta lan Başhatununu Justinien'den şöhretli adamın, herkese kolay naşımıyordu. çok daha sık görüyor, odalardaki sib ohnjyacak diğer bir mazhariyeti de, her yerden çağırılması sayemobilyenin tertibinden kristal va* * * sinde bütün dünyanın bellibaşlı Justinien, Tribonien'in kanuna zoiara çiçeklerin yerleştirilmesine beldelerini, yalnız şöylece görüp kalbetmesi için, izdivaç mevzuun kadar her şey yeni İmparatoriçegeçmek suretile değil, beldeleri büdaki emirlerini yazdığı sırada Teo nin arzusuna göre değil de an'aneGenelkurmay Başkanı Orgeneral Nurt tün iç ve dış hüviyetlerile tanıyanin icabma göre yapan bu edalı, dora da İmparatorun yanında otuYamut dun saat 17 de askeri btr uçakla bilmiş olmasıdır. Kültürlü bir kafa ruyordu. Bu emiranamede kadın yaşlı kadından âdeta çekiniyordu. Ankaradan gelmi». hava meydanında Hatunun ayıblayıcı bakışiannı ü Kara Kuvvetleıl KonıuUnı Orgeneral nın içli bir sanatkâr sezişile birleşların «cinsiyetlerinin za'flarından mesinden doğan böyle bir mazharikorunmalan lâzun geldiği» cümle zerinde hisseden genc ve şuh Au Şukru Kaııadlı, 8 lnci Ordu Müfettiş yet ona dünyanın en güzel beldelegusta'nın odanın bir ucundan bir Vekili Korgeneral Hakkı Tunaboylu ve sini okuduğu zaman Teodora Merkez Komutanı Tuggeneral Resid ri hakkmda en sağlam salâhiyeti gülümsemedi biie. Mazisi herhangi ucuna koşarak, sıçrayarak geçmesi Erkmen İle diğer jeneraller yüksek rüt. verdiğine şüphe bırakmaz. bir şekilde lekeli bir kadının: «On ne, keyif ve neşesini hareketlerile beli subaylar tarafır.dan karjılanroış. O iki salâhiyeıten diğeri, gene tır. lar gibi günah işlememiş diğer ka ifade etmesine imkân yoktu. Bu Augusta'nın sanki peşinde kuyruk İstanbul Edirne asfaltı dınlardan tamamile farksız bir hür riyete sahib oîmaian» nı âmir mad gibi uzun bir eteklik sürüklüyortamamlandı deye kıyasen bu ihtiyat kaydmın muş gibi ağır ve vakur adımlarla îstanbul Edirne asfalt yolunun In. hiç bir ehemmiyeti yoktu. Üstelik yürümesi lâzımdı. Halbuki, böyle jaatı tamamlanmı;tır. Bayındırlık Ba. kanun, bu çeşid kadınlann, evlen zamanlarda, Teodora, bir defacık kanlıgı. bu yeni yolu göstermek üzere basın mensublarından bir heyetl yarın dikten sonra, çocukiannın da, mi. sırf n e t e s i r yapacagını görmek Edirneye götürüp getirecektir. raslannm da hiç bir farka tâbi tu için, bir defacık olsun başı üzerine Dün de 666 hacı yurda döndü dikilmemek için kendini güç zaptu'.amıyacağmı beUrtmekte idi. Dün de 6«€ kişilik bir hacı kafilesi tediywdu; • Selçuk vapurile yurda dönmüîtür. Bu maddelerin kanuna eklerrmeGeminin dönü? seferinde dört hacı Fakat, Baş Hatunun nazarlan sine Justinien'i Teodora ikna etvefat etmis ve cenazelerl denize bıramis, İmparator da bu arzuyu yeri altında ezilip büzüimekten Teodo kılmıjtır. ne getirirken memnun görünmüş ra'nın kurrulatağı gün de ergeç Dün hacdan dönen vatandaşlarımız tü. Bu mevzuu müzakere ederlerken gelip çatıyordu. Buna memnu şa da, Arabistanda sıkıntılı günler geçir. Teodora kocasını iyiden iyiye tet rab sebeb oldu.. Justinien şaraba el diklerini sövlemislerdir İSMAİL HABİB SEVÜK Nuri Yamut şehrimizde Ankaradaki Üniversite binasile A tanıdınız, en güzel gördüğünüz i^ ^ ^ yaratan müteveffa belde hangisidir?» tır. Bu da £M i m a r T a u t ( x a 'vt) Dünyayı tanıyan bütün kültürlü bert gibi Alman. Ankarada yaptığı adamlarca yeryüzünün tabiat güDil Tarih Fakültesi binasile o baş zelliği bakımındfn en güzal üç beldemize ne biçimde, hangi mal beldesi şunlarmış: Brezilyarun mer zemelerle, Ankaranın atmosferine kezi Rio de Janeiro, Arjantinin mer uygun, nasıl abidevî bir yapı kezi Buenos Aires ve istanbul. Eyaratılabileceğini gözlerimizin önü bert daha sonuncuyu görmeden ne diken bu içli sanatkâr muasır Arjantinin merkezini kendi gönmimaride bina cephelerine çeşidli lünce dünya güzeli olarak seçmiş. renk usulünü tatbik gibi umumî bir Fakat İstanbulu gördükten sonra... takdirle karşılanan bir çığır açmışHemen bizim beldeye gönlünü ü. Son cihan harbinden biraz onkaptınp Buenos Aires'i gönlünden ceki dünyada, yani henüz hayatta Üç gün sonra Arıkan Vekâlet kasilivermiş sanmajnnız. İstanbulu iken, mimarlığın «yedi büyükle gördükten sonra bile "derhâl karar | «asından, gene Dursunoğlu vasıta ri» nden biri olmak şerefini taşıveremiyor. Tek şüphe etmediği şey sile, sanatkâra paranm para ettiği yordu. Hitler rejimi üe bağdaşamaşu: «Herhalde tabiat bütün güzel o zaman bin lira gönderir. Yiizünü dığından Almanyayı terketmek zoliklerini bir araya toplarruş olmak derin bir teessür kaphyan mimar runda kalınca Japonlar bu fırsatı gibi bir harikah cömerdli diyor ki: «Mustafa Kemal " ganimet bilerek onu şehircilik mü D a K i m m a a n e n n a r m a u u u n m u u ı b " "ü"k' " " " adamın son hizmetinde batehassıshğile Tokyoya getirttiler. ğini bu iki beldede göstermiş bulu1 n f y düşen vazifeyi para gibi hasis Fakat belde"ler yabıız tabi j Lâkin oranın iklimine alışamaması nuyor.» bir nesneyle karşılamağa tahammül yüzünden aynlması üzerine bu se at güzelliği, yani yalnız çehre de edemem.» Bir ay sonra öldüğü zafer de fırsatı biz kaçırtmıyarak. ğildir. Beldelerin de mahluklar gi man cenazesinin masrafını bile • osıralarda Güzel Sanatlar Umum bi ruh taraflan var. Ruh tarafı, ya karşılıyacak parası çıkmadığı için Müdürü bulunan Cevad Dursunoğ ni iç derinliği. Sanatkâr kat'î ka Güzel Sanatlar Akademisinde prolunun ikazile onu memleketimize rarını bildirir: « Bakınız şu abi fesör olması sebebile bu masraf delerin silüetine. Göklere tırmanan. mekteb tarafından getirtiyonız. temin edilir. şu minarelerin narinliklerile gök Vasiyetnamesi açıldığl zaman Edir* * * .ere abanan şu kubbelerin heybeıi nekapısı mezarlığına defnedilmesiYüksek tahsilini Almanyada ya ne. Işte dünyanın hiç bir yerinde ni istediği anlaşılıyor. Zaten «Mepan Cevad Dursunoğlu, uzun maa bu yok. Yeryüzünde bütün beldele zarlığı Türkler kadar en vakarlı bir rif hayatının bir kaç yılrnı da tale rin dünya güzeli şeksiz şüphesiz şiir haline çıkaran millet yoktur» be müfettişliğile Almanyada geçir İstanbuldur.» diyip dururmuş. «Son eserim Ata*** diği için, her iki Alman sanatkântürkün katafalkı oldu» diye sevinnı Türkiyeye gelişlerinden daha Mimar Taut'ın duygu ve kanaat dikten ve son emeğinin bedeli olan evvel tanıyordu. Her ikisi Türkiye leri ise ayn bir derinlik ve ayn bir parayı en parasız zamanında redye geldikten sonra da, Güzel San genişlik taşıyor. Bu sanatkârın iç dettikten bir ay sonra Edirnekapı atlar Umum Müdürü bulunuşun liliği hakkında rahmetli Saffet An mezarlığmdaki «vakarlı şiir» in dan dolayı her ikisile resmen de kandan dinlediğim bir fıkrayı anla koynuna gömülür. Evet Taut yalsıkı münasebette bulunmaktadır. tayım: 1938 in kasım ortalarında nız sanatında değil adamlığında da Bir gün İstcnbulda buluştuklan za Atatüıkün katafalkı için yapılan yüksekti. man Ebert'e sorar: plânları o zaman Maarif Vekili o «Sız ki bütün dünyayı gezip ' lan Arıkan beğenmez. Aklma Taut gelir. Fakat cenazenin getirilmesine ancak iki gün kalmış. Acaba mimar bu plânı sabaha kadar çalışarak yetiştirebilir mi? Bunu anlamak için mimann nezdine hem Güzel Sanatlar Umum Müdürü, hem mimann yakın arkadaşı olan Cevad Dursunoğlunu gönderiyor. Meğer Belvü Otelinde yatan ihtiyar mimar 39 derece hararetle hastaymış. Öyleyken Atatürke vecidli bir hayranlık besleyen sanatkâr: «Bana kaderin verdiği böyle bir vazifeyi hastalık değil ölüm pahasına da olda bırakamam» der. İki asistanile sabaha kadar çalışarak plânı bitiriyor. Katafalk bir buçuk gün sonıa meydana gelince haşmetli güzelliğile, yerli ecnebi, umumun hayranlığını kazanmış. kik etmiş, fakat onun yüzünde «acaba bu kadının mazisinde geçirdiği hayat ona ne gibi bir tecrübe sağlamıştır?» Yolunda herhangi bir merak ifadesi okuyamamifü. Justinien, muhakkak ki Teodoranm sahneye çıkarak erkeklerin gön lünü eğlendirmiş olduğunu unutmamıştı. Fakat kansı hakkmda bun dan daha başka bir şey öğrenmiş miydi? Meşkuktü. Justinien hiç AÇIK TEŞEKKÜR Eşim, annemlz, hemsiremiz ve teyzern KEVSER KUTSAY'ın vefatı dolayısile gerek mektub, tel. gıaf ve telefonla ve gerekse blzzat ge. lerek acımız: paylaşan ve bizi teselll eden akraba ve dostlarımıza ayrı ayrı teşekküre üzüntümüz imkân bırakmaeiıgından bu vazifemizln ifasına sayın gazetenizin tavassutunu rica ederlz. Eşi: Cezml Kutsay. Oğlu: Ümid Kutsay; Kızları: Hale Atak ve Ferda Atatür; Kardeşlerl: Galib Azmi Sandalcı ve Kudret Sandalcı Yeğem: Azmi Sur.tekın YILDIZ ZARBUN Ue j^v NAMİ HAZ1VECİ Nikâhlandılar. İstanbul 6/10/1952 sürmediği için, Teodora'nın hususî Fransaya bakliyat ihrac edeceğiz Piyasamıza gelen malümattan anla. yemek odasmdaki sofra üzerinde şıldığına göre, Franseda bu sene bakli. de şarab görünmezdi. Bir müddet yat istihsaü pek az olmuştur. şarabsız kıfafı nefs eyledikten sonFransız ldari makamları Fransa ra Teodora incirlerin tath Kıbrisî Tüıkiye anlaşmasında ithal kontenjan. likörü içinde bırakıhp ballandınl larının genlşletileceğinl bildirmektedir. masmı, yahud üzünrerin şarab için ler. Bakliyat ihrac eden tacirlerimizin bu de dinlendirilmesini emretti. Çok mallar üzerinde şimdiden Fransız piya. geçmeden, sofrada altın bardağma sasile temasa geçmelerl beklenmektedir. dolduruian suyun renğinin esrarlı bir şekilde, sanmtırak bir Kıbrıs HABERLER^ şarabı renğine kalbolmuş olduğunu farketti. Bardağındaki içkiyi •k İSTANBUL Milli Eğitim Müdürlü. şöyle bir yudumlayıp tadma bakan ğj; bir senelık egitim faalivetini içine Teodora, mütecessis nazarlarını alan resimli bir brosür tertlb etmekte. sofra hizmetçilerine çevirdi. Bun dlr. Teşkilâtı tarafından lar her vakitki gibi sessiz, hare, * DÜNYA Saglık ,. , , . . T ı . . • . j • ,., e c TI Amer:kaya davet edııen iFtanbul Sag. ".ık Müdür Muavini nr KS^Ü ft »r Dr. Kâmil. Öner, ketsız, ıfadesızdıler. Sonra, Baş Ha . , k M ,, r i ; i r M i , n v i n i Amerikadakl tetkiklerini bitlrerek n dön. tunun, sanki yemeğin usuı ve ni müştür. zama uygun olduğunu tesbit et• KOMÜNİST propagandası yaptık. mek ister gibi arkasında, ayakta , , ,j, , . i . Iarı iddiasile mahkemeve sevkedllen durmakta oldagunu farketti. Insı . V a h d e d d l n K a y g ] v e A d Ağır CezaüMah. ;an Şent rkün yakı biî hareketle yerinden fırla " duruşmalanna dun l. / yarak kollarır.ı asi! kadmm boy \ kemesinde başianmıştır. * EYÜB Savcısı Rasih Çelikçiojlu nuna doladı. Fısıldar gibi: j Kaçakcılık maçası savcılığına tayin e «Fevkalâde makbule geçen bir d::miçtir7 Çslikciopluna yeni vazifesin. (Arkası var) ' de başarılar dileriz. hediye!» dedi. Baş Hatun kızararak gülümsedi, o EKİM 8 MUHARREM 18 da fısıldar gibi: «Adalardaki bağlarımızın mah e c sulü.» S » >• ! O Mukabelesinde buiundu. «Artık bugün başka bir şey v 1 6.04 12.02 15.13 17T41 19.12 4.26 istemem! Hiç olmazsa bu kadar bol E. 112.22 6,20 9.32 12.00 1.30 10.44 midye yiyemem!» DEKORASYON MAGAZASI IkşprçS CA7ETEIİMİN SÖBfN rtır TAPIİLAT TAFIİLAT TAFIİLAT BEDAVA BİR FORD 52 KAZANABİLİRSİNİZ. Sesini duyan yoktu. Koğuşunun, tırnak geçirmeğe bile imkân olmıyan dümdüz, kaygan duvarlan arasında, bu ses, boğulmağa mahkumdu... Tâ, timarhane koğuşuna gidinceye kadar... * * * 'DECE GELEN «CUMHUKİYET» in Tefrikası:11 Nakleden: HAMDİ VAROGLU Katilin deliliği ihümalini işitmişti. Adalet doktorluğuna sevkedileceğini, müşahede altına almacağını büiyordu. Memleketin ileri gelen bir ailesine mensub olduğunu, şöhretli ve itibarlı bir avukatın kardeşi olduğunu da biliyordu. Ona aleiâde bir katil gibi muamele edemezdi. Fakat, karşısındakine çok tabiî gözüken bu son derece gayritabiî istek karşısında, ne cevab vereceğini de tayin edemiyordu. ben öldürdüm, ama öldürmek başka, cenazeye gitmek başka... Ifademi okumuşsunuzdur, niçin öldürdüğümü öğrenmişsinizdir... Müdür, gülümsemeğe başlamıştı. Peki, bakalım, düşüneam, Zeki bey, düşünelim. Siz koğuşunuza dönün de... Ziii çalmıştı. Gelen gardiyan, Zekiyi kolundan tuttu; dışan doğru itiyordu. Bu tutuş ve bu itiş, hafif fakat âmirane idi. Hayhay, bakalım, düşünelim, Demek ki isteği reddedilmişti. dedi. Heyecanlanmayın... Sakin o Demek ki, tevkifhane müdürü de lun... j kendisini deli zannediyordu. Ne Görünüşte müspet olan bu ceva yapsa deli işi, ne söylese deli lâkırbin menfiliği, Zckinin gözünden dısı idi, öyle mi? Herkesin nazakaçmadı. | rında deli idi, öyle mi? • Kaçarım diye m: korkuyorsu Demek ki cemiyet böyle istiyornuz? Korkmayın. Zaten yanıma po du. Onun bu arzusuna boyun iğlis katacaksınız, tabii. Emin oiun raekten başka çare yoktu. Demek ki hiç bir hâdıse çıkmıyacaktır! ki mantıklı düşünenler, cemiyetin Biliyorum, Zehrayı sen öldürdün, nazarında deli idiler. Simdi cenazesine gitmek istiyorFennin, hastahğı karşısında âciz sun, diye düşünüyorsunuz. Evet, kaldığı, yüzde yüz ölüme mahkum ettiği, ıztırabını bile dindiremediği bir kimseyi bu ıztırabtan kurtarmak, tabiatin bir kaç gün sonra yapacağı şeyi bir kaç gün evvel yapıp ondan daha merhametli davranmak, demek ki deli damgası yemeğe kâfiydi! Akh duruyordu. Hayatın sahibi, onu alması için bizzat yalvarmıştı. Hem haklı oiarak yalvarmıştı. Başkalaruıa ne oluyordu? Gazeteierde okumuştu. Fransada buna benzer bir hâdise olmuştu. Bir adam, doktorların ölüme mahkum gördükleri genc kansını zehir içirerek öldürmüştü de, muhakemesi aylarca sürmüştü. O adama kimse deîi dememişti. Hem de, kadının isteğile katil olmadığı halde... Kendisine niçin deli nazarile bakıyorlardı? Hayır, deli değildi... Değildi... «Deli değilim ben!» Kendi feryadile kendisi irküdi. Doktor: Yan belinize kadar soyunun! dedi. Hastanede müşahede altına a'ıındığmm üçüncü günüydü. Zeki, bu üç günü, kendisine deli adı taktırmamak için, en ufak hareketlerini bile son derece hesablı yapmağa uğraşarak, kendi kendisile mücadele halinde geçirmişti. Şimdi, doktorun karşısuıda bütün iradesini toplamıştı. Hakikî mücadelenin başladığını hissediyordu. Bu mücadelede galib gehneğe azmetmişti. Caketini, yeleğini, göm leğini çıkarırken, şuuru tamamie yerinde bir insan gibi davranmağa âzamî dikkat etti. Doktor, cebinden saatini, mürekkebli kalemini, çakısmı çıkardı. Büyük bir itina ile, masanın üstüne dizdi. Sanki bu eşyaıjan her biri, mutlaka ölçülü, biçili, muayyen yerlerde durmak şartmış gibi, aralarındaki mesafeleri santimetre iie ölçercesine ihtimam gösteriyordu. Zeki, yan beline kadar çıplak, masanın karşısında, ayakta duruyordu. Çiftlik hayatı onu, kızgın güneş altında da, sonbaharuı serin Hayır. rüzgârlanna karşı da, göğüs bağır Doktor, tekrar başmı iğdi, kâğıaçık dolaşmağa alıştırmıştı. Dok da şu teşhisi yazdı: «Soğuğa karşı torun, uzun uzun yazı yazmağa dal gayrihassası. dığını görüyor, kendisini unuttuMüaşhedelerinden memnuniyet ğuna hükmediyordu. Fakat sabır duyuyordu. sızianmamağa, icab ederse saatlerMuayene kısa sürdü. Sonra dokce kımıldamadan beklemeğe karar tor: vermişti. Cinayet nasıl oldu, anlatın, Doktor, tevkifhane müdürünün dedi. anlattıklannı kaydetmekle meşgul Fakat, Zekinin beyni sanki bir dü. Hafızası çok kuvvetli bir adam tahliye tu'umbasile boşaltılmıştı. olduğu için, bu hassayı kaybetmek Zihninde hiç bir şey bulamıyor, ten her zaman korkar, en ehem hiç bir şey hatırlamıyordu. «Kanmiyetli noktayı unutuvermek ihti ser, morfin, tüfek». Hatırladıkları malini düşünerek, akıi defterini bunlardan ibaretti. baştanbasa nof.arla doldururdu. Yaptığmız işe pişman mısınu? Katilin, polis veya jandarma muZeki, bu suale «hayır» cevabmı hafazası altında, öldürdüğü kadıverecek olursa, bu cevabın, doktonın cenazesine gitmek isteğini, çok run kaleminden, önündeki kâğıda dikkate şayan buluyordu. Tevkifha«delilik» teşhisile intikal edeceğini ne müdüründen, katile dair bazı anlıyordu. izahat istemişti. Onun, bu cenazeye Amansız bir şekilde, uçurumdan iştirak arzusunu belirtirken kullandığı tâbirlerin, ses ahenginin, vü yuvarlanan, dokunacak bir dal, bir cud hareketlerinin, yüz ifadesinin, kök, bir taş parçası bulamıyan bir bakışlarının ayn ayn ehemmiyeti insan yesile: vardı. Evet, dedi. KaJemini bıraktı, bir kırmızı'kaDoktor, sesini tatlılaştırarak SOT mızdadır. N lemle, önündeki kâğıdın sol üst du: köşesine şu ibareyi yazdı: Bu yeni mi çıktı? Sorgu hâHANDAN AKTAN l \ , Nekrofili temayülü. Sonra, bu kimine ve polise verdiğiniz ifadeibarenin altmı ve üstünü, mavi de, hiç nedamet duymadığınızı söy ile Dç. Y. Mühendis kalemle çizdi. emişsiniz. FABUK AKÜN Birdenbire başıru kaldırdı, ZekiÖnündeki kâğıda gene bir şeyNisanlandılar nin yüzüne baktı: !er karaladı. Sonra. Zekiye, evvel Üşümüyor musunuz? diye sor :e geçirdiği hastalıkları sordu. Cağaloğlu 4/10/1952 du. Zeki, sükunetle cevab verdi: var) İşte bu kırattaki bu büyük sanatkâr İstanbuldaki iki eşsizliği şb'yle anlatıyor: «Boğaziçi gibi Dir tabiat hârikası nasıl bütün dünyada yoksa Sü'.eymaniye gibi bir mimaTÎ sentezi de bütün dünyada yoktur.» Üçüncü açılış töreni, Tersanede Neymiş bu sentez? Süle^^naniye çalışan bekâr işçiler için yapılan minareİerine çıkarak o camiin dört büyük ve kaloriferli binadır. Terbir terafını iyice tetkikten sonra sanedeki işçi sayısı gittikçe artmakvardiğı neticeyi, bağlı olduğu fa' olduğu için evli işçilere mahsus «Güzel Sanatlar Umum Müdürlü evierle bekârlar için evvelce yapılğü» ne fennî bir raporun şifahî bir ; m ı ş o ı a n ! , ; „ , ^âfi gelmemiştir. Ter hulâsasıru yaparcasına şöyle ızah | sanenin faaliyeti, işçilerin konforeder: lu binalarda yaşamalan ile meb«Yeryüzünde Süleymaniye ile suten mütenasib olarak artacağmmukayese edilecek mabedler yok dan Millî Savunma Bakanlıği, Dedeğildir. Sen Piyer, Ayasofya, Ko niz Kuvvetleri Komutanhğı ve Terlonyadaki büyük Katedral gibi. sane Müdürlüğü işçilerin istirahatFakat onlann hepsi tekbaşlarına 01 • lerini temine büyük ehemmiyet | rer mimarî yapıdan ibaret, hal vermekte ve bu sayede eskiden j buki Süleymaniye yalnız bir yapı Gölcükte çalışmaya rağbet etmiyen ı değil, o, medreseleri, imaretleri, işçiler ve ustabaşılar. şimdi Gölcükütübhaneleri, hamamları, çarşıla ğü İstanbula tercih eylemektedirler. n. hastanelerile bir omimarî bütün» Bu bina açıidıktan sonra, er ve dür. Yani Sinan yalnız bina yap| astsubay gazinolarını gezdik. İkisi mamış, yarattığı site ile kendi bade pek güzel, kullanışlı ve rahat şma bir şehir meydana getirmiş. olan bu gazinoiarda astsubaylarm Onun dehası yalnız bunda da deve bilhassa erlerin istirahat zaman| ğil. O dehada asıl şaşılacak ve asıl lannı geçirmeleri onlann ictimal eşsiz olan cihet, bu koskocaman sihayatlan bakımmdan son derece tede, iki türlü nisbet ahenklerir.i faydalı olmaktadır. Bu gazinolar, hârika bir tarzda birleştirebîlmcsiDeniz Kuvvetleri Komutanlığının, dir. O sitenin her vapısı kend' bakendi personelinin askeri talim ve şma bütün kısımlannda nasıl ahenkli bir nisbet taşıyorsa, bu ayrı terbiyesine olduğu kadar medeni j ayn binalar. topyekun bir bütün ve içtimaî terbiyesine de ehemmiolarak da birbirlerine karşı gene yet ve kıymet verdiğini göstermesl umumî bir ahenk nisbetini bir san itibarile takdir ve teşekküre lâyik tim bile kaçırmamışlar. Evet Türk tesislerdir. Gazinolarda tek kara mimarisindeki asıi eşsizlik bura sinek olmadığını söylemek bunlann ne kadar temiz tutulduğuna ispata da.» yeter. Gölcük tersanesl ve harb limanının Süleymaniye en büyük mabedi bol su lhtlyacını karşılamak için do miz olduğu gibi oradaki mimarî projeler hazırlanmaktadır. Yeni hasta. bütünlüğü de en büyük sitemızdir. nanin kaba inşaatı bitmls olup dahill ve sıhhi tesisleri kalmıştır. Bunlar da Fakat «mimari bütünlük» ve bu yakmda yapılacaktır. bütünlerdeki «ikizli ahenk nisbetTersanenin belli başlı bütün fabrlka. leri» derece derece diğer abideleri Iarı ve atelvelert ikmal edllmls ve iş. mizde de görüîür. Ya Galata ku letmeye açı'.mlştır. Elektronik fabrikasl lesinden. ya Tünel Hanınm üst ka tamamlanmak üzeredlr. Büyük makine fabrlkasının karşısında küçük bir ma. tı gibi bir yerden. akşamüstü, net kine fabrikası daha kurulmaktadır. bir havada tstanbula bakınız. Bu Agac Işleri ve kazan labrlkaları da beldenin baştanbasa kurşun kub yakında tamamlanacaktır. Tersane sa belerle göke karşı pınl pınl güle hasıhın dogu rıhtımı, yeni gemi lnşaat rek yere karşı sağlam sağlam per J kızakları. kuru havuzlar. lnşasına baş. çinlendiğini görürsünüz. Yalnız ca Isnan ikmal merkezi ve iç liman da, iki yıi içinde yapıldıktan sonra. Göl. milerimiz. ve medreşelerimiz degıl, j cük hij eksiksiz mükemrael bir tersane hamamlar, hanlar, çarşılar da, ya haline geîmlş olacaktır. TersaneTOİzin dağ dağ, ya tepe tepe, ya küreii son senelerdekl süratli terakki ve inkt. şafında Amerikan malzeme yardımınm veya üstüvanî, fakat hep kurşun büyük teslri olmuşrur. Amertkah dostkaplıdır. Kurşunu yalnız silâhta larırrıır.a teşekkür ederiz. değil medeniyette de en iyi kullanGölcükte yapılan ve yapılmakta masuu bildik. olan işleri gördükten sonra, Deniz Evet tabiat güzelliği ve abide Kuvvetleri Komutanı Koramiral zenginliği; İstanbul bu iki maz Sadık Altıncanı, Deniz Kuvvetleri hariyetle kıyamete kadar eşsiz Kurmay Başkanı Koramiral Rırlvan kalacak. «Tabiat» le «tarih» ye Koralı, Gölcükte bir caddeye ismi niden yapılmaz, onlar ezelde do verilmiş olan Donanma Komutsm Tümamiral Kemaleddin Bo?kurdu, ğup ebede gidiyorlar. Yahya Kemalin bir şi'rinde dediği Gölcük Tersanesinin değerli mügibi «Dünyada nice nice revnakh dürü Albay Kâzım Merici. bütün şehirler var» Fakat hiç birinde İs yeni inşaatı çok ucuza mal ederek tanbuldaki Boğaziçile istanbul abi kısa zamanda ikmale muvaffak odelerindeki tarih yok. Kubbeleri lan Deniz Kuvvetleri Konrutanhğı nıiz üstünde asırlardan örülme lnşaat Grupn Başkanı istihkâm alfzaman» denen ayn birer kubbe bayı Kemal Snler ile, arkadaşlan daha oturuyor. Bizim İstanbulu a emekli deniz albayı Cemil Âli Ersıl ve derinden fethimiz onu bütün soyu ve deniz albayı Namık Taçkını ve Gölcükte çalışanlann hepbu abidelerle köklerine ve gökleri ^ ^ ^ ^ ne kadar «Türk tstanbul» yapifi | j^^^y^ jr e m D e v | e t Reisimizie deniz kuv vetlerinin büyük ehemmiyerini takdir eden sayın Başbakanımız ve sayın Millî Savunma Bakan ımızın, Gölcük Tersanesinin süratle inkişaf ve inşasıru sağlamak yolundald meşkur himmet ve gavretlerini.fük ranla yâdetmeği vazife bilirim.