24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 4 Ekim 1952 DÜSÜNCELER I 1 [HEM NALINA M1H1NA Ilk öğretim işlerimîz Hköğretim davası, ilköğretinı se tarihimize, bu hakikat silinmez yaferberliği... Artık bu dava ve se. zılarla geçmiştir. Buna göre ilköğferberlik kelimeleri hoşa gitmi retimHen ilerleme safhaiarını tesyor. Bu konuda şüphesiz millelçe bit edebiliriz. Rakamlar İstatistik Sular İdaresi Belediyeye müracabir meselemiz var; henüz timam Genel Müdürlüğünün 280 nutiîsralı çözülememiş bir mesele. Fakat ne yayınından alınmıştır. Bu rakpml'ı at ederek dubalar ve sarnıç gemidavası olan, ne de seferberlik ya ra göre 1938 yılında ok'illnr 6.7C0, lerile Üsküdara su nr'dini istedi pan kslmadı. Böyîesi de pek fena öğretmenler 15.775, öğıenoiler 764 Havalann kurak gidişi yüzünden değil. Ortalığı zorlayıp halk için bin 691 iken 1946 da okullar 14.010, Elmalı bendinde suların çok azalhalkı kendilerine düşman stnekten öğretmenler 27 317, öğrenci 1 mıldığını, önümüzdeki , günlerde yağise işi tatlıya baglayıp yürülmek yon 357,740 olmuştur. Mukaypse emur yağmadığı takdirde bendden daha münasib eörünüyor. Bu da dıldiği takdirde büvük lıamlenin su verilememesi tehlikesinin başayn bir usul. Her yiğitin yoğut yı ve artış nisbetlerinin en yüksek olgösterdiğini yazmıştık. Sular İdareyişi birbirine benzemez ya!. Dün duğu yıllar, 1944. 1945, 1946 y.llarısi, Anadolu yakasında 15 eyluldenkaşıkla yenirken bugün ayran edjp dır. beri nöbetle su verilişi dolayısiie içi'ivor. Ulus gazetesinde «Öğretimde mut bend sularının ekim sonuna kadar Demokratik rejimde ilköğrelim, hiş bir duraklama var!» başlıkiı ihtiyacı karşılayacağı ümidindedir. hakikaten bir meseledir. Çünkü de yazıya konmuş grafik de gösteriyor Öğrendiğimize göre, l'dare Bemokrasinin hedefi olduğu kad&r ki, ilkokullarda öğrenci artma nis lediyeye müracaat ederek, Boğazın temellerinden biri de bütün nülletin .betinin azahşı (1950 yılı müstcsr.?) , Anadolu mıntakasmı susuz bırakmunevver bır hale gelmış olması j 1947 yılmda başlar. Bir yıl önce I m a m a k i ç i n b a z l t e d b i r ı e r a l l n m a s l . * r . Tam demokrat bır memlekette , uo.OOO artmış olan örenci sayısınI n l i s t e m i Ş t i r Bu arada. limanda su munevver ve halk dıye bır ayırma | d a artış miktarı olarak 1947 de nakline yarar su dubalan ve donanyapmak mümkün değiîdir. Meselâ 56.792, 1948 de 28.395, 1949 da 26.958 ma emrinde bulunan samıç gemiieİsviçre, İsveç, Danimarka. Finlaıı e kadar düşmüştür. 1950 de 103.381 riie İstanbuldan Üsküdara su tadıyada durum böyledir. Çocukların kadar bir artma olduktan sonra şınması da vardır. Bu sular Üskücn dördüncü yılma vükseltilen mec 41.249 ve nihayet geçen ders yı dardaki depoya konacak ve günün burî öğretim yolile Ingiltere, halk lında ancak 8.033 lük bir artmaya muayyen saatlerinde abonelere vemunevver aynlığını tamamile sıl kadar inmistir. rilecektir. mektedir. Bu aynlığın silinmesi deBeş. alta sene önce de Anadolu Köylerde yapılmış okullann hamek artık bu memleketlerde üıürablığmı teessüfle söyleyen Mıllî yakasında su sıkıntısı ile karşılaversite profesörile lokanta garsonşılmış, böyle bir tedbire basvurullan bilgice birbirlerine eşit olacak Eğitim Bakanının zamanında mil muştu. demek değiîdir. Bunda vanbnsk ' yonlar sarfıle yaptmlan okullar aca ktenilen amaç, insan ve vatandaş ba asırlarra mâmur ve âbâdan mı Ticaret Odası heyeti bu akşam clarak her çocuğa aynı derecede kalacaktır? Muhalefet baskısile esAnkaraya gidiyor terael bir öğretim verilmesi. bundan ki usul bozulduğundanberi her ıki İthal rejimlnde son yapılan değıştk. parti devrlnde 60.000.000 liradan sonra da her mesleğin ve her mesükler munasebetile Ticaret Odası tara. lekteki yetki derecesinin icab et fazla ödenekle yaptınlan okullar fından Ankaraya bir heyet ı acaba bir, iki yıl sonra ne hale ge nıalumdur. tirdiği liyakatle yaşama vasıtaiarıYarın akşam hareket edecek olan bu nın elde ettirilmesidir. Bu sayede lecektir, hattâ şimdiden durum!an Biemleket ve kamu meseleleri ele nasıldır? Her sene verilecek 8, 10 heyete Said Ibrahim başkanlılc ede. lthalâtçı bulun. cektir. ahndığı zanrfluı mükellef çağa eren milyon lirayla yılda 400500 okul mamuı Fakat heyette lthalâtçılar arasında iyl bir te. yaptırarak Türk milletini kaç zanerkes, kendine göre bir takdir sasir bırakmamıstır. hibi olabilecek, oy verecek, fıkır manda okutacağımızı sanıyoruz? İzmırden de lthalâtçı tacirlerden mü. Ya şehirlerdeki ckul izdihamı ne rekkeb bir heyetin aynı mesele etrafın. söyleyecektir. olacak? Nüfusumuz artmakta ve da müzakerelerde bulunmak uzere An. Türk demokrasisinin başlıca he çocuk çoğalmaktadır. Yakmda üç karaya gideceği anlaşılmaktadır. deflerinden blri de elbette budur. lü tedrisat zaruri olacakür. Kömiir Tevzi Müessesesi Umum Bunda ilk aşılacak sed, bütün vaMüdiir Muavini şehrimizde İlköğretim mese'esi önünde hantan evlâdlannı köyde, şehirde, şark Kömur Te\zi Müessesesi Umum Mü. gi siyasî parti iktidarda olursa ol dür Muavlnl. kömür tevzi işlerinl tet. ta, garbda istisnasız hiç olmazsa beş senelik bir ilköğretimden geçir sun bu yolda büyük gayret sarfını kik için şehrlmize gelmiştir. Umum Müdur Mua\ani, halka gazi mektir. İlköğretim, bu bakımdan bekliyoruz. «Siz eskiden böyle yapmillî bir kirizmadır. Aynı terbiye tmız, şöyle yaptınızdı» tenkidleri fthnmış kömur verildiğı yolundaki neş riyatı dun şöyle cevablandirmıştır: prensiplerine göre yetiştirilmiş. ço halin noksanını gideremediği gibi « Gerek gazhanelerden, gerekse cuklar, memleketin hangi noktasın «biz eskiden şöyle yaptık, böyle Zonguldaktan getlrilip halka tevzi yapbk idi» gibi sözler de istikba edılen komurlerın hepsl gazi allnmış da olurlarsa olsunlar, aynı kültühi almış, aynı dili söyler, vatan mese lin başarısmı sağlamaya ne derece kümurlerdir. Kömur tevziatı başladığı lelerinde onun birliğini ve yüceli müessir olur, büinemez, İlköğretim yıldanberl bu böyle devam etnıektedir. Esa.^en her ıki komur arasında hiç bir ğini ister duruma yükseltilmiş ola de duraklamayı 1950 de aramak, fark yoktur. caklardır. Köyde üç, şehirde beş yani bugünkü iktidarm mesuliyetiSon günlerde Zonguldakfan az kömiir sene, köyde eğitmen, şehirde öğ ne vermek doğru olmaz. Bütün me Reldiği için ekseriyetle gazhane komüru denî cihan mütehassıslarmm tekdi veriyoruz, İstanbulun 100 000 ton olan retmen tarafmdan okutulamazlar. rini kazanan köy okularına öğret senelik ihtıyacının yarısı senelerdenSon hafta içinde ilköğretim meberi gazhane komurü olarak tevzi edil. men yetiştirici enstitüleri kuşa ben mektedir.» selesinin bütün siyasî çevrelerimizi zetenler kimlerdir? Kuru lâfları, harekete getirmesi, üstünde ehemÇuval ve kanaviçe fiatlan boş şamataları bırakıp, oy avcılımiyetle durulacak bir olaydır. Muyükseldi ğını bir yana koymalı: ciddî çalışhalefet lideri İnönünün Edirnede maya bakmalıyız. tstanbui ve İzmir piyasaalnnda çuval söyledıği nutuk, bu tartışmalart Bu konuda bir de dikkate alına ve2ikanaviçe fiatları yukselmi?tir. toptan açmıştır. Devlet Başkanlıği T,amallbrelik çuvallar İstanbulda nında iç ve dış emniyetten sonra cak nokta, kanun dışı öğretim ha 235 lıufusjıjr. Bir hafta evvel ayrn mal ön plânda tuttuğu ilköğretim ısıni, reketlerine mâni olmaktır. Sade sı 225 kunışa verilmekte ldl. Toprak mahsulleri Ofisinin son günİnönü, bugünkü iktidar zamanında kı tedbirlerle de bu cihet temin lerde pıyasaya 90 bin çuval satmış ol. zayıflamış olarak görmüş ve tenkid edilemez. Duyulan sosyal ihtiyaç ması fiaUara tesir etmemiştlr. Alâkalı. etmiştir. Muhalif «Dünya» da Fa lan, gizli haide bırakmaktan ise lar, hurda çuval oldugu için bunların lih Rıfkı Atay, bu konuyu ele al açığa vurup ona göre kanunî çare flat yukselişinde bir rol aynıyamıya. mış. sert, acı tenkidlerle hükumtü ler aramak lâzımdır. Bir defa ka ca|ı kanaatlndedlrler. suçlandırmıştır. Buna karşı iktida nunsuz harekete alışıldı mı bu itiTüccar Derneği dün bir rm gazetesi vZafer» de Mümtaz yadın nerelere kadar gideceği evtoplantı yaptı Faik Fenik, Dünya başyazanna v» velden kestirilemez, Istanbul Tuccar Derneği İdare heyeti eski iktidara hücum ederek hukuEskl bir öğretoıen tarafından birkaç gıın evvel Ticaret meti savunmuştur. Diğer gazeteler Bakanlığına çekllen bir telgrafta, ıtha. NOT Bugünden itibaren, her lât rejiminde alınan son kararlar mu. de bu konu üstüne türlü yazılar yazmış. bilbassa Mıllî Eğitim Baka cumariesi giinü bu mevzua dair nasebetile bazı dileklerde bulunulmuş, ezcumle 23 eylül tarihine kadar tescil nı Tevfik İleri. okullann açılma^ı ştkâyetleriniz, bu sürunda eevab edilmis akidler hakkında mer'î dış timünasebetile radyoda bir konuşma landınlacaktır. caret Vejıml hukumlerınin tatbıki, dış yaparak aynı meselelere temas etplyasalarda itibarımızın sarsılmaması İçin mal bedellerinin transferlne izin miş ve dolayısiie yapılan tenkidleri Bir Amerikan vapuru askerî verilmest rica olunmuştu karşılamak istemiştir. tnazeme getirdi Ayrıca ithalâta mutea'.lik muamela. Amerikan bandıralı askeri nakliye tın tetkiki için evrakm Ankaıaya gon. Bir parti davası olmanın çok üsderilmiyerek mahallinde tetklk olun. tünde tutulması lâzım gelen ilköğ gemilerinden Brostron dün lımanımıza ması istenmekte idi. gelmijtlr. Genu. getırdiğı askeri yardım retim meselemiz nedir? Dun sat 17 de Llman lokantasmda malıemesıni bugun bosaltmağa başlıyaBunu biz de rakamlarla göstere caktır. toplanan Tüccar Derneği azaları, yukarıya hülâsa ettlğimiz telgrafın çekilme. Tek ve düşündüklerimizi apaçık s^y sinı tasvıb etmiştir. Soz alan bazı hatıb. leyerek tahül etmek istiyoruz. Neler bu hususta fikırler llerl surmuş. ÖLÜM dense hem eski iktidar mensublan, lerdir. Beyazıd Umumi Kutjbhane Müdürü hem de hükumet taraftarlan, meIskendenın vapurunun tamirine selede hep 19451946' yılmı başlan Hattat Hoca Tahsin Efendi merhumun buyuk kızı Hacer Belkts Hanımın kıy. başlamyor gıç ahyorlar. İlköğretim bakımın rnetll zevcl. a\oıkat Şeref Kazıra TutaBatı Akdeniz seferınden donüçii sidan bu yıllar hiç bir işin başlan şm, eczacı Burhan Kâzım Tuta^ın, rasında makinelerl bozulan İikendenın gıcı değiîdir. Daha önce başlamış. Turk Maadin Şırketi memurlarından vapuru Irtlnyede tamire alınmıştır. Alâkalılarm bildird'.ğir.e göre, vapu. bir hareketin devamına rastlayan Rukneddin Tutaşın, Gümrük muayene memurlarından Izzeddin Tutaşın, Y. yıllardır. Tanzimatın ilânından bu Kimya Mühendisı Şukran Koranın aziz run son seferınde kazan borularının su sarfıyatı 9000 tonu bulmuştur. En bü. yana geçen türlü devirlerdeki yüz babaları, Y. Klmya MühendUl Vedad yük transatlantlklerin bile bu miktar su sene içinde bu alanda hep yarım Koranın kayınpederi sarfiyatı yapmadığı söylenilmektedlr. tedbirlerle yürünmüştür. Hattâ MEHMED KÂZ1M TUTAŞ bunda Cumhuriyet devrimizin 1939 EKtM 4 MUHARREM 14 3 ekim 1952 cuma sabahı Hakkın rah. yıhna kadar vaziyet budur. metıne ka\ijşmuştur. Cenazesi Beşıktaş İlköğretim meselesi, bina, öğret Valldeçeşmesl Aktaılar sokak 24 No. lı men ve öğrenei bakımından bütü evinden 4 ekim 1952 cumartesi günu nile ancak bu yıllarda ele alınmîş kaldınlarak Beyazıd Camünde öğle namazını muteakıb nanıazı kıhnacak ve tır. Bunu, daha önce soruınîu bir Merkezefendi kabristanında ebedi lstl. V. 1 6.00 12 03 '15 19 17.47 19.19 ı 4 21 Başbakan olan Devlet Reisi, o za rahatgâhına tevdi oluracaktır. Tanrıdan E. ]12 11 6 15| 9 31 12 00 1 30 10 33 man sarahatle söylemiş ve maanf rahmetleT dileriz. su sıkıtıtısı Yarım asır evvel Yanm asır evvel istanbulun soğuk, yağmurlu, rüzgârh ve çamuriu bır günü, köprüden Babıâli yokuşunu tırmandıktan sonra Fazh Paşa yokuşundan iniyorlar. Bu genclerin kimisi hekim olarak para kazanmak, kimisi be'.ediye hekimliği ıle bir geçim temin etmek, kimisi de o zamanlar müspet ilim.erin yegâne okutulduğu yer tıbbıye olduğu için orada bır şeyler öğrenmek için Kadırgaya doğru koşuyorlar. Evet, o vakit Kadırgada pencereleri kafessiz bir eski konağın harem tarafı, selâmliıc tarafı ve geniş ıki avlusu var, merdivenler, çoğu tabanı delık kunduralarm çamurlu tazyiki altında inliyor. Konağın bir tarafı idare odalan, selâm ığa giden koridorda halı ile ddşenmiş bir cami.Se'.âmlık tarafı dershaneler ve bır ikı lâboratuar taslağı. Bahçesinde dört, beş ba rakadan ibaret hastane ve muayenehan9. Burası o vakit Tıbbıyei Mülkiye denılen ve sivil hekim yetiştiren mektebdir. Koşarak yokuşları çıkıp inenlerin ekserisi soğuktan, yağmurdan vücudünü koruyacak kıdar bıle gıyınememiş fakir genc talebelerdir. Mektebe gjrdık'eri vakit duman duman tüten sobah dershanelerde bile ıhk bir hava bulamazlar, üzerlerindeki paltolan, hattâ yağmurlukları ile otururlar. Dumandan kurtulmak için pencereleri açmak istiyen talebeye hademe mâni olur: cOlmaz, Müdür beyin emri böyle, hem bugün adalet var». «Adalet var» öyle bir tâbirdir ki Anadolulu hademenin dilinde «şiddet var» manasına gelir ve herkesi sindhir. Çünkü o zamanki mektebin dahıliye müdürü, her sözün başında «Müşir Paşa Hazretlerine jurnalederim» derdi. (Derdi, derdi ama, jurnal etmezdi; bunu sonradan öğrendık. Allah rahmet eylesin). Gencler biürlerdi ki, böyle bir jurnal şimdi en ağır mücrimlere reva görülmiyen müebbed sürgünü mucib olurdu. O vakit ismi mülkiye tıbbiyesi olan mekteb, tamamen Askerî Mektebleri Nazırının emrinde idi. Küçük b:r şikâyet, bir günlük izin için bile istida yazmak lâzım idi. Binbaşı olan Müdüre ne g:bi elkab ile hitab edi'eceğini bilmiyen talebe vardı. Fakat bilmelerine lüzum vardı; çünkü elkabsız ve elkabı Amerikalılara kendimizi tanıtmak yolundaki çalışmalar Tıb kongresinin uyandırdığı bir hâtıra ADIVAR ~ Yazan: A. ADNAN muteakıb zamanın padışahına duasız yazılan istidalar reddolunurdu. . İstida yazmasını pek iyi bilmiyen bir Ermeni arkadaş vardı. Günün birinde bir istida yazmak lâzım gelince, yazı iş'.erini pek iyi beceren bir arkadaşına sormuştu. O da Müdür Beye «dehşetlu efendim» diye elkab yazılır demişti. Herkes bu acay.b unvanla arzuhalin neticesini bekîiyor. Hattâ bu muzibliği yapan arkadaş, hasıi edeceği aksi tesirden korkarak biraz da vicdan azabı çekiyordu. Fakat bu dehşetlu lâkabı meğer ne kadar yerinde sarfolunmuş ki arzuhal sahibinin işi derhal muvafık bir şeki'.de hallo'.unmuş idi. Demek ki dehset, o vakıtler ve ne yazık ki ondan sonra daha uzun seneier ikbal mevkiinde bulunmuş işe yarar bir fazilet sayılmıştır. Oğ e yemekleri için mektebde şimdiki tâbirile bir kantin, o vakitki tâbirile bir Arnavud bakkal bile bulamıyan genc'.er Kumkapının bakkal dükkânlarına, bazan aşçı dükkânlarına koşarlardı. Gecelerini, o manen ve maddeten karanlık İstanbul gecelerini nerelerde geçirirlerdi? Evi barkı İstanbulda olanlar ne ise, fakat vilâyetlerden gelenlerin ekserisi Tavukpazan hanlarında otururlar, yağmur ve çamur içinde yürüyerek bazan Beyoğlunun kahveierine çıkarlarsa bu seyahat ertesi gün iftihar ile anlatılacak bir kahramanlık hikâyeşi kadar tatiı bir mevzu olurdu. İşte bu kadar sefalet içinde o güç ve güç olduğu kadar pahalı olan tıb tahsilini bitirmeğe çalışırken kaç afkadaş verem ohnuştu. Bereket versin okutulan ^dersler o kadar sudan idi ki bu veremlıleri verem olmadıklanna inandırmak kolay olurdu. Hattâ içlerinden biri veremden o vakit bizler için bir mucize telâkki edilecek bir surette kurtuldu, Tahsilini bıtlrcf. Ve uzun bir müddet bu memleketin bir tıb şubesi başında çalıştı. Nasıl kurrulmuştu? Bunu sonradan verem hastaiığım ve pnömotaraks tedavisinı öğrendikten sonra anlıyabildik. Meğer kendiliğinden hasıl olan bir pnömatoraksı, genci ölümd<n kurtarmıştı. Fakat pnömolaraksın bu şifa verici kudretini o vakit ne ta ebe, ne hocalar, hattâ' Sultan Hamidin Etfal Hastanesine topladığı en seçkin hekimler bile bilmezdi. (O vakit İstanbulda medenî bir insanın yatabıleceği yegâne hastane Şişli Çocuk Hastanesi idi; bu arkadaşımızı oraya kendismi seven ve takdir eden bir hocanm çıkarttığı irade sayesinde yatırmıştık; çünkü o hastaneye çocuk olmıyanlar ancak padişahın iradesile alınırdı). Daha neler bilmezdik, bilmezlerdi? Tıbbiyenüı o vakitki taebesi arasında sarı pala bıyıklı bir Arnavud Cafer Süleyman Efendi vardı. Hali vaktı pek fena olmamakla beraber o da Tavukpazan hanını tercih etmişti. Bir gün garib bir karın ağnsına tutuldu. Tam o zaman Almanyadan avdet eden meşhur bir hekimi istedi. Hekim, bu hastalığın apandisit olduğunu söylüyordu. Cafer Süleymanın arkadaşlan derslerinde böyle bir hastalık işıtmemişlerdi. O heküne, Arnavud Caferin verdiği bir altın lira vizite sayesinde işittiler... Mektebin diğer dersleri de hep bu ölçüde idi. Teşrihhane denilen yer, konağın muazzam mutfağı idi. Talebe, senede teşrih edecek iki cesed bulurlarşa çok bir şey öğrenmeseler bile ölüye alışırlardı. Kemik derslerini okumak için mezarlıklarda kemik arayıcıiığı da fakir talebenin vazifelerinden biri idi. Hele bugün tıbbın kilid taşını teşkil eden fizyoloji dersleri, o bir felâketti. Bir gün en basit tecrübelerden olan vücudde kan deveranı tercümesi yapılırken damarlan temsil eden boruiardan biri patlamışb. Muzibin biri hocaya: «Paşam nezf ( = kanama) vâki olud» diyince espriden hoşlanan kabadayı mizaçlı hoca: «Öyle, bu kanama tedavi edildikten sonra tecrübey ün, bu sütunda New« York Türk Haberler Bürosunun. Türkiyeyi ve Türkleri Amerikalılara tanıtmak devam ederız» diye cevab vermiş yolundaki çalışmalarının bir Kismıtir. Fakat nezf bir türlü tedavi m sütunumun müsaadesi nisbeünedileraeyince o en baaıt tecrübe de de üç maddede hulâsatan bildinniş, bir kısmını da bugüne btrakmıştım. tarihe karışmıştı. Ne kadar da az türkçe kitab çı Bugün de ajnı mevztıu ele alarak kardı. Zaten o vaktin garabetlerin { Büronun diğer faaliyetlerini hula^a den biri de, yeni kitablara rağbet ediyonun: edilecek yerde eskileri aranxakt|. 4 Sergıler: 11 ay zarfmda, Turk haÇünkü yeni kitablan türkçenin kö yatının muhteliî veçhelerine daır, 42 sergi tertib olunmuştur. Bunlar yer kitülüğünden anlamak mümkün o'.a rası ve tertib masralı ödenmeksızin sağ. mazdı. Onun için elden' ele, sınıf lanmıştır. Bu islerle uğrajan muesseseler tan smıfa miras kalan yazma not en basıt bir fotograf »ergisi için 1 O 0O lar, talebenin en vefakâr maiumat dolar istediklerine gor* Boro, 42 sergıden parasız olması sayesinde asgari kaynakları idi. Meselâ teşrıhi ma 42 000 dolar menfaat sağlarms demektır. razi dersi içüı yeni kitab yoktu; es5 Fılmler ve kisini buımak kabil değiidi. Def Turkıyeye aid fılmfilmstrıp: 86 yerde, gosterılmiştır. «3u. ter, defter herkesin elinde bir şey gunku Türkıye» fılmstrip'i 1733 mues. ler vardı. Fakat değil mikroskop, seseye dağıtılmıştır. Sadece bu fılmstrip hattâ tahtaya ç:zi;miş, kâğıda ya takrtben 519.000 kışı tarafından gorule. cektir. pılmış resimler bile yoktu. 6 Turizrni teşvik: Haberler Burosu Fakat bu dersin öyle bir hocası turizmi teşvik işlerıle de esaslı bır şe. vardı ki, Cafer Süleymanın sınıfa kılde meşgul olmuştur. Bastırıp dağıt. son dersi verirken, kaymakam rüt tığı turistik bürosurler sayesinde. A. »eyahat acenUlarının yüz. besinde iken on beş gün sonra im merikadaklTurkıyeye seyahate aid maiude 40 ına tihana geîdiği gün, talebe kendisini mat kaynağı temin ed:lmiştir. Pan.A. iki rütbe atlıyarak lıva, yani gene merıkan takvımıne koyduru'.an Turkiye resminden 25.000 dolar tasarruf edıl. ral n.şanlarile görmüştü. Arada miştir. saraya davet edilmiş her gün kul7 Radyo ve televiz>on yayınları: lanılan bir i.âcuı ilâc değil katıl Bu muddet zarfında, parafiz olarak 35 bir zehir olduğuna dair rapor ve radyo ve televizyon yayını temin edil. rerek padişahın arzusunu yerine miştır. Bu Tayınların her biri :çın yayın getiımiştı; ah bu raporlar, bu ra öcreti bdemek iktiza etseydi. bu ucret 3000 ile 30.000 dolar arasında değiştiğıne porlar... gore. bu yayınların birini dahı yapmak Doğrusunu söylemek lâzım ge mumkun olmazdı. 8 Makaleler: Haberler Burosu, muh. lirse mektebin camii de, dershaneiçin leri gibi pek kalabalık olmazdı. O telif dergı ve yazarlar Bunlarhususi ma. kaleler hazırlamıştır. National raya gidenlerin ekseriya ceblerin Geographic gibi. Amerikanın en tanın. de din ile uzaktan, yakından hiç mış mecmualarında çıkan yazılarda bir alâkası olroıyan felsefî kitab Inıllanılmıştır. Ayrıca. Amerikan Ordu Dairesi tarafından. bir broşür yayınlan. lar bulunurdu. Onlan okurken ması sağlanmıştır. Bu boşur. tarafımız. casusların gözünden kaçmak için dan çıkarılmış olsaydı baskı ve posta en emin yer gene beşikten mezara masraflarlle 45.000 dolar odemek icat» kadar ilme çalışmayı emreden İs edecekti. 9 Resimler: Büromuz tarafından Iâm dininin mâbedi idi... 1233 resim dağıtılmıştır. Bunlar New. Işte geçen gün Tıb Kongresinin a York Tımes, Herald Trıbune. National çılma merasiminde bini aşan dok Geographıc Magazıne ve Tıme gibi en tor arkadaşlann toplandıklan amfi tanınmış gazete ve dergilerde neşrolun. muştur. Time'da yarım teatri uzakta» mu.ıabbetle ve ift1. rasız olarak neşredılen sahife ve pa. resme ucret harla seyrederken hep o eski eün verilseydi 10.130 dolar ödemek icab ede. !eri hatıriadım. Ve belki artık iç cekti. lerinde o günleri yaşıyanlar ka'ma10 Türkiye aleyhindeki neşriyatl mış o!an!?ra bu satırlan ithaf et önleyici tedbirler: Turkiye aleyhinda meyi düşündüm. Maziyi bilmenin neçriyatı onlemek hususundaki teşebbüs. lerimiz matbaalarda baskıda bulunan faydası yok değiîdir... kıtabların muhtevlyatının değlşmesl derecesıne kadar muessir olmuştur » NewYork Türk Haberler Büro. Hamiş Yukanki sütuniarda ben yalnız yarım asır evvelki Mü! sunuıı muhtelif çalışmalanna aid kıye Tıbbiyesini anlattım. O vak hulâsalar bundan ibaret değiîdir; tin Askeri Tıbb.yesi tedrisat ve tat fakat sütunumun müsaadesizliği \abikat itibarile belki daha yüksek rın da bu mevzua dönmemi icab :di; onu da orac'a feyiz a an bir ar ettiriyor. Büronun memleketimizl Amerikalılara tanıtmak için sarfetkadaş anlatsa bari .. tiği takdire değer gayretleri halk Limandaki sıkışık dunımun efkârına bildirmeyi, bunlann mü. giderilmesi için yeni tedbirler masil çalışmalanmıı için bir örnek istanbul lımanındaki sıkışık durum. olması bakımından lüzumlu ve fay. yukleme ve bcşaltma lşlerini gun geç. tıkçe guçleştırmektedir. Yük vapurları. dalı görüyor; bu sebeble üzerinda nın, hamulelerini dogrudan doğruya önemle duruyorum. Kendimizi bü. karaya boşaltabllmelerl için S:rkecl 1ün tünyaya, bilhassa askerî va nhtımında bır iskele inşası. bu rıhtım. daki depolardan bir kısmının kaldınla iktisadî yardımlan arttırmak bakı. rak meydanın açılması üzerlndc etudler mından Amerikaya tanıtmak, birinyapıbnaktadır. ci derecede kıymet ve ehemmiyet Şehir hattı vapurlan yolcularır.dan vermemiz lâzım gelen bir davanuzbir kısmının da bu ıskeleye çıkarıla. dır. bileceği ve koprudeki izdihamın haflf. letilecegi düjünülmektedir. Ayrıca, Tophaneden Salıpazarına uza. nan nhtım da gnışletuecekür. I İ t ZENGİN PARA İKRAMİYELERİ VE Haftalık A 1b üm Bebekte Yalı Boyunda Muhteşenı Koruluk İçinde Her sayı tam bir resimli roman, 5 heyecanlı hikâye veren yepyeni bir mecmuadır. Ayrıca okuyucusu arasmda çok zengin hediyeli bir müsabaka açmaktadır APARTINAN DAİRESİ I ÇIKTI YENI GELEN 1 ADET Toptan satış yeri: Kefeli han No. 28 Sultanhamam SÜRPRİZ Benz Mersedes marka 750 devirde 45 beyglr, dik çift silindirli Dizel kara motörü mücedded o'arak acele satılıktır. Müracaat: CERRAHOĞLU Galata Ziraat Bankası arkasmda Bosfcr han kat 2 Tel: 40179. DECE GELEN «CUMHURİYET» in Tefrikası: 7 Dinlemiyordum. Dinliyemezdim ki. Zehra, yanında benden başka kimseyi istemiyordu. Bazan, burnunun dıbinde beni tanımıyor, kendisini yalnız. bıraktığımdan şikâyet edıyordu. Ayrılabinr miydim? On iki senedenberi mütemadiyen görmeğe alıştığım, şimdi her gün biraz daha eridığini, biraz daha söndüğünü gördüğüm bu yüzden uzaklaşabilir miydim? Derken, Zehra başağnlanndan şikâyete başladı. Nöbet nöbet gelen bu başağrısı, önceden kendini beili ediyordu, Karım, karnındaki sancılardan daha fazla bu ağrıdan korkuyordu. «İş. te gene geliyor! diyordu. Başım! Başım! Başım!» Kollarını yukan kaldıracak kadar kuvvet buluyor, şakaklarmı sıkıyon «Geliyor! Gene geliyor! Başım! Başım! Deli olacağım, deli olacağım!» diyordu. Doktor, bu başağnlarının hastalığın icabı olduğunu söylüyordu. Bu has talıkta. baş böyle ağnrmış. Kâbusİu uyku, ispazmoz, çığlık; kâbuslu uyku, ispazmoz, çığlık. O haftalar zarfmda, Zehranın hayatı böyle geçti. Arada, gene dönüp dolaşıyor, aynı lâfa geliyor, yalvarıyor: cÖIdür beni, Zeki» diyordu. Ama buna cesaretim yoktu. Yalnız, doktora sordum, bu işkenceyi bir parça hafifletmek kabil değil mi, bu ıztırab dindirilemez mi? dedim. Bana: «Maksadmızı anlıyorum, dedi, fakat bizim vazafemiz, hastanı.n yaçamasına yardım etmektir. Onu öldürmek değil». Ampul kutuları arka arkaya boşalıyordu. Doktor, yeni ampul vermedi. İcab ettiği kadar sık sık geleceğini söyledi. Zehra, öleceğine artık iyiden iyiye inanmıştı. İniHileri arasında «beni kurtarın! Öldürün de kurtann! Bana bu acıyı niçin çektiriyorsunuz?» diye sızlanıyordu... Zeki ayağa kalktı. Boğuluyormuş gibi, iki eiiıe birden yakasını gevşetti. Derin bir nefes aldı. Düşüp dür beni!» diye inledi. Bir insanın bu kadar ıztırab çekebileceğini hiç tahmin etmezdim. Artık, o afyonîu ve morfinli ilâc bile, üç saat uyuşukluk vermeğe kâfi gelmiyordu. Şimdi, ıztırabına bir de hezeyan eklenmişti. Ateşin ve zehrin verdiği hezeyan. Zehra, âdeta yeniden kuvvet bulmuştu. Yorganı üstün den atmış, iki büklüm, inliyor, bağırıyor, «git, tüfeğini al gel, Zeki, Nakleden: HAMDİ VAROĞLU öldür beni... Öldür beni... Öldür be nü... diye haykırıyordu. Ne yapa bayılacak mıydı acaba? cağımı şaşırmıştım. Yanına uzan^ Sorgu hâkimi: dım. Bazan bu hareketim onu tes> Sakin olun, dedi, Biraz dinkin ederdi. Elimi alnına koydum. lerün, öyle devam edin. Çocuk avutur gibi, teskin edici söz Sanık yerine oturdu: lerle ıztırabını uyuşturmağa yel Anîatacak başka şeyim yok, tendim. Fakat bu sefer yüzünü ödedi. Bitti. teye döndürdü. «Dediğimi yapmak Hâkim ba|inı iğdi: istemiyorsun öyle mi? Beni öldür İtirafı güç de olsa cinayeti anmek istemiyorsun, öyle mi?» dedi. latmanız lâzım. Hem bütün teferO zaman ağlamağa başladım. Zeh ruatile anlatmanu icab eder. Hiç ra, dişlerini gıcırdatıyor: «Korkak!» bır noktayı umıtmadan: diyordu bana. sKorkaksın, kahbesin, diyordu. Öldürmek istemiyorSorgu hâkimi, teferruatiie dijııemek istediği vak'ayı, bir yandan sun, üstelik ağlamıyorsun!» da, işitmekten korkuyordu. Ah, kaçabilseydim! Bu evden, bu kadından uzaklaşabilseydim. Bu Sanık güçlükle nefes aıarak dehastalıktan uzak bir yere gidevam etti: bilseydim. Bu ıztırabı görmesey Dün, uşaklar izinliydi. Saat dim, bu sesi duymas^ydım. Ama altıda da hizmetçi kadın gitti. Hayapamıyordum ki... Yapamazdım va güzeld:. Zehra kendini gayet ki .. :yi hissediyordu. Pencereyi bile Yatmıyordu, oturuyor gibiydi. Sanık bir kere daha sustu. kapattırmadı. Civarda bir yerlerde Yumruklarını karnına, yuğururcaSon bir iki tıkırtıdan sonra, yazı bır köy düğünü vardı gaüba. Ara sına bastırıyordu. Odaya girdiğimi makinesi de sustu. sıra, davul, zuma sesi geliyordu. işıtti, fakat başını çevırip bakmaŞimdi, sorgu hâkiminin Of'asm1 Sonra doktor geldi. iğne yaptı. O ] di. Yalnız «Öldür beni, Zeki. 'Öl ' da, ağdah denilecek kadar koyu da gitti. Doktor gittıkten sonra Zehra bana: «Uyuyacağım, Zeki, dedi. Uykum geliyor. İstersen biraz dışarı çık, dolaş». Kulaklarıma inanamıyordum. Bir senedenberi i,k defa olarak böyle konuşuyor du. Ben çıkmak ıstemedim, onu yalnız bırakmak istemedim. «Yok, yok, uyuyacağım, uyurum ben, sen çık» dedi. Hattâ gülümsedi: «Ama en faıla bir saatu dedi. Mucize gibi bir şey. Yorganın altından bile belli olan kadid vücudünü görüyordum. Avurdu avurduna çökmüş, kemik ten ibaret yüziinü, çukura kaçmış, etrafı halka halka morarmış gözlerini görüyordum. Gene de o sakin haline inanıyordum. Olüm düşüncesi benden uzaklaşmıştı .. İyiden iyiye uyumasını bekledim, sonra evden çıktım. Saat kaçtı, bilemiyorum. Sekiz var mıydı acaba? Sekizdi belki, Kırda biraz dolaştım. Aydınlık bır gece idi. Ay yanmdı, mehtab vardı. Gök bulutsuzdu. Bunlan çok iyi hatırlıyorum. Hiç bir şey düşünmüyordum. Kafamın içi boştu. Uzaktan hâlâ davul, zurna sesi geliyordu. Vaktin geçtiğini mi unuttum, geç mi kaldım, bilmiyoıum. İğnenin tesiri geçmiş ki, eve döndüğüm zaman, Zehra yatakta inim inim inlıyordu. bir sessizlik vardı. İçeride oturan bu üç kişi, bir jey bekliyor gibi idiler. Bekledikleri o şey olun ya kadar susuyorlardı. Bu bekledikleri şeyin de eşsiz bir facia ol duğu, yüzlerinin ifadesindtn anlaşılıyordu. Sonra sanık, dili dolaşarak, güç işitiıir boğuk bir sesle, anlatmağa devam etti. Odadan çıktım. Mutfağa girdim. Evin önünde dolaştım. Tekrar içeri girdim. Erzak kileri diye kullandığımız bir oda vardır. Ora ya girdim. Av tüfeğim orada, çiviye asıh duruyordu. İçimden bir ses: «Ne yapıyoreun Zeki? Kendine gel, Zeki!» diyordu. Uzandun, tüfeğini aJdım... Ne düşünüyordum, bilmiyordum ki! Tüfek elimde, odaya girdiğimi görürse, Zehra belki de «beni öldür» dem«kten vazgeçerdi. Vazgeçer miydi acaba, bilmiyorum ki! Böyle mi düşünüyordum, onu da bilmiyorum. Biimi yorum, hiç bir şey bilmiyorum. O dakikalar zarfında kalbimde, kafamda olup biten şeylerin hiç birini bilmiyorum, hatırlamıyorum. Kilerden çıktım, etrafı dinledim, evin içi eeasizdi. Zehranın feryadı işitilmiyordu. Zehra susmuştu. Ayaklanmm ucuna basa basa, tekar dışarı çıktım. Davul, zurna se=i, şimdi daha uzaktan, daha boğuk şıtiliyordu. Ne yaptığımı bilmeden onu dinledim. (Arkası rar) Düşüncenizin Hakikat Olmasını İsterseniz TUTUM BANKASI 6 100 31 EKİM KEŞİDESÎ İÇİN EKİM LIRALIK Akşamına kadar Bir heub açlınnız, hesabınıc varsa çoğaltınız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle