28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHTRriET 20 Ekhn 1952 BlZANSlN İÇYÜZÜ •YazVkHAROLD LAMB Çevtren: TEVFTK SAOÜLLAH Tahttaki ikilik Büyük Konstantin gibi dinamik bir devlet reisi derhal, sarayın yanmış kısımîannı müstakbel bir taarruza karşı çok daha emniyetli bir kale halinde yeniden inşa ettirdi. Justinien ise harabeler arasında yürüye yürüye dolaşmak ve rahibler ve halkla konuşmakla haftalar geSirdi. Gemi anya aimış sırıtkan bir güruhun yaptıklarmın hâtırası iç acısı gibi e'.'ân yüreklere oturmuş olduğu için Justinien, bu geTilerinde karşılaştığı kimselere bun dan böyle yeniden inşa edilecek şehirde köksüz serserilere yer verilmiyeceğini, sokakların kumarbaz, diler.ci ve şantajcı güruhlanna kapalı tutulacağını açık açık ifade etti. Bıından böyle, yarı asker kılıkh fıtkalar kendi renklerile süslü bandoların mızıkasma adım uydurarak yürüyüş yapamıyacaklardı. Bundan böyle yeni şehrin kapılaruıa gelen herkesin ailesi, çalışılacak yer; veya takib edecek işi oimak şart koşulacakü. 3u sözleri dinliyenlerin hepsi de fikirleri kabul ediyor, fakat bunların yürürlüğe konulamıyacak Eflâtunî tas3vvur!ar olduğunda ittifak ediyorlardı. Justinien ise şehrin harab olmuş kalbgâhmı yeni bir ihtişam içinde inşa ettirmek, halkm istifadesi için İmparatorluğun ha^metile mütenasib âbideler dikmek azminde idi. Aklı fikri, hassaten, Sancta Sophiı harabelerinde idi. Bu azimle, yanına İzidor isimli bir duvarcı ustasile diğer müşavirler almış olan Tralles'li genc mimar Antemius'un plânian üzerinde günlerce uzun uzun durdu. Genc mimara eski, yanmış bazilikanın beğenmediği, kusurlu bulduğu taraflarının neler olduğunu sordu. Antemius'e göre yanan kilise çirkin bir paralelkenar şeklinde, karanlıktı; tavanlar o kadar basıktı ki bu mâbedin içinde insan manen bir yükselme hissedecek yerde sanki hapsedilmiş, baskı altına ahnmış gibi bir duyguya kapıiırdı; sonra, amelî bakımdan en mühimmi, esas itibarile ahşab olan bir binanm büyük bir ağırlığa tahammül edemiyeceği gibi sık sık yanması da önlenemezdi... Gerçekten Romalılar muazzam, muhteşem hamamlar, hipodromlar inşa etmişler, fakat bir türlü Tanrıya doğru dürüst bir mâbed vücude getirememişlerdi... Bu müzakere ve tetkiklerden sonra Justinien, Antemius'den güneş ışığı saçan, bütün taabbüd etmeğe gelecekleri içine alacak derecede vâsi, gökleri içine almış hissini verecek derecede heybetli ve asırlar boyunca dimdik kalabilecek derecede sağ'.am yapılı bir bin* tasarlamasını istedi. Böyle, yeryüzünde hârika sayılabilecek bir inşaatm gepkenc bir mimara havale edilmesi nadirattandır. Yeryüzünün mevcud hârikaları ya şahsî bir kabir olarak kullanılan eski Mısırın ehramlan gibi, yahud da bir müstebidin arzu ve hevesine hizmet eden Bâbilin artık eseri dahi kalmamış asma bahçeleri gibi büyük kütlevî yapılardı. Bunlara en az beş bin kişiyi içine alacak, onlara vecd içinde ruh huzuru verecek yeni bir hârika iiâve etmek imkânmın kendisine bahşedilmiş olması Anterr.ius'u sevinten h'çkınklarla ağlattı; bu yeni hârikayı muhakkak surette basaracağma yemin etti. cöküvereceği muhakkaktı. İş adanv ları ise dağ gibi heybetli, buna karşılık oya kadar ince, zarif bir mücevher parçası gibi itinaiı işlenmiş olacak olan bu acayıb binanm masrafı altmdan kalkılamıyacağını homurdana homurdana her tarafta anlattılar durdular. Mütehassıs mimarların da, maljyeciierin de söylediklerinde hakikatin hissesi büyük çıktı. Bununla beraber Justinien bir dağ köylüsünün sebatkârlığına ve ömründe para nedir? öğrenmemiş olan bir çocuğun eli açıklığına sahibdi. Bu sayede muazzam kilise beş sene için de tamamlandı ve gerçekten yeryüzünün bir hârikası olarak gökiere yükseldi. Bu arada, saray içindeki herhangi bir değişikliği derhal farkediveren gözü açık müşahidler, Teodora'nın belirtisiz brr şekiîde, yavaş yavaş Justinien'den uzaklaşıverdiğini de farkettiler. Dışarıdan gelen elçiler Augustus'un ricaline olduğu kadar Augusta'nın sarayı gözdelerine de hediyeler taşımayı asia ihmal etmiyorlardı. Gerçekten. nerede? Ne vakit? İnsanın Teodora'nın casuslanndan birile karşılaşıverece ğini kimse kestiremiyordu. Justinien'in bina plânlarile meşgul olduğu, sokaklan harabelerden temizlemek'.e uğraştığı sırada Teodora'nın da ağını mükemmelen kurduğu muhakkaktı. Hele kadmlar, her defasında zarif, göz ahcı yeni yeni elbiselerle karşılarma çıkan Teodora'ya bütün derdlerini, şikâyetlerini ulaştırmakta âdeta birbirlerile yanş ediyorlardı. İmparator ya eskisi gibi saray koridorlannda dolaşmakla, yahud da kâğıdlar, kâtibler arasında bir köşeye çekilip kapanmakla vakit geçirirken, İmparatoriçe, karşısma çıkanlara nüfuz ve kudretin gerçek timsali o. larak görünüyordu. ı =haberleri Mensucat Gene U H B E işçilerinin protestosu İstanbula dair Yazan: İSMAİL HABİB SEVUK C I IHEM NALINA M1HINA Atatürkün doğdugu eve dair Sendikalarda faal vazife alan işçilere baskı yapıldıjpndan şL'iâyet ediliyor Dün saat 15 te Türkiyedeki bütün mensucat işçi sendikalan birer basm toplantısı yapmışlar ve Teksif Federasyonunun hazırladığı bir protestoyu basm mensublanna tevdi etmişlerdir. Bu yazıda, sendikalarda faal vazife alan işçilere yapılmakta bulunan baskıdan şikâyet edilmekte, sendikalara girmenin işçi için tabiî bir hak olduğu belirtılmektedir. Şükrü Kanadlı yann Amerikaya gidiyor Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Şükrü Kanadlı ameliyat olmak üzere yarın uçakla Amerikaya gidecektir. Londra Belediye Başkaru Londra Belediye Başkanı Ankara Belediye Başkanlıiının davetlisi olarak çarsamba günü şehrimize gelecek, bir kaç gün kaldıktan sonra Ankaraya gi. decekttr. İstanbul Üniversitesi Rektörü bugün seyahatten dönüyor Ankara vapuru bugün saat 17.30 da Batı Akdeniz seferinden dönecektlr. Ankara vapuru İle gelecek yolcular arasında İstanbul Üniversitesi Rektörü Kâzıra İsmail Gürkan da bulunmak. tadır. Geçen haftaki «İki ecnebi salâhiyete göre İstanbulun iki eşsizliği» başlığını taşıyan yazıda İstanb'ulumuzun tabiat güzelliğile abide zenginliği bakımından nasıl iki dünya rekoruna sahib olduğu konuşulmuştu. Beldelerin tabiat güzelliği, en ço:t karalarla denizlerin cümbüşleşmesinden doğar. Tepeler koylar, burunlar körfezler, adalar boğazlar; bunların hepsi İstanbulda var, fakat İstanbulun Boğaziçi dünyanın hiç bir yerinde yok. Eski zamanlarda insan eseri olarak nazirinin yapılması imkânsız görünen yedi hârika vardı: Atina ma bedi. Fidyas'ın Jüpiter'i, İskenderiye Feneri, Rodostaki Dev Heykel, Çindeki ucsuz bucaksız sed gibi. Yalnız insan eserlerinin değil «tabiat» in de kendi elile yarattığı böyle hârikaları var. Bunlardan ücü Türkiyemize nasib olmuştur. Ürgübün «Peri bacalan», Denizlinin öPamuk Kale» si, ve İstanbulun ((Boğaziçi). Bu sonuncudaki eşsizliğin sebebini on sekiz yıl önce «Tunadan Batıya» nın ilk yazısmda şöyle ifadelendirmiştik: «Dün yanın her yerinde deniz de var, nehir de; fakat denizin nehir veya nehirin deniz oluşu yalnız buradadır.» * ; lanna bizim «yalı» dediğimiz evler yapılamaz. Açık denizlerde de med ve cezir buna meydan vermiyor. Bizim Boğazın sulan ise yaz kış ne bir kanş kalkar ,ne bir kanş iner. Lamartine'in «Yerle gök arasında dalgalanan en eşsiz çizgit dediği Boğaziçini biz de ona en uygun bir mimarî ile bezedik. Onun iki kıyısını öbek öbek süsleyen köylerin sularla öpüşen yalılan hafif, yayvan, saçaklı, şahnişli ve zevkliydiler. Pierre Loti «Evlerinizin mermer merdivenlerinden inip kayığa Linersiniz» diye böyle bir şeye dünyanuı başka hiç bir yerinde rastlanamıyacağını hayran hayran anlatır. Evet biz Boğaziçini yalılarmdan zarif kayıklara binilen zeberced pırıltıh seyyal bir yola çevirmiştik. Boğaziçi katıksız bir Türk eseridir. Bizans orada pek barmamadı. Tâ Dokuzuncı asırda Hazer üstlerinden Rumeliye geçip hıristiyanîaşan Bulgar Türkleri Tunadan indirdikleri hafif donanmalarla daha 921 de İstinyeye yerleşerek İmparator Romanos'un saraymı hâk ile yeksan ettilerdi. Ondan sonra da nice defalar İstinye ile Tarabya koylan Ruslarla Bulgtrların akınlanna uğradı. Malazgirdden biraz sonra bütün Anadoluyu fethederek Türkiye Selçuk devletini kuran Süleyman Şah 1080 de Türkmen kuvvetlerile Üsküdara yerleşip gelen giden gemilerden bac ahyordu. Orhan İstanbulun fethinden bir asır ve bir yıl önce Boğazın Anadolu kıyısına kat'î olarak yerleşir. Yıldırımın 1396 da yaptırdığı Anadoluhisan Fatihin Rumelihisarmdan 56 yıl daha yaşhdır. Tarabya ve Büyükdere, yainız elçilik binalarile dolu oldukları için değil, yapıları, denizden kordonlu caddelerle ayrıldıktan başka Türk Boğaziçindeki o mimarî sentezden mahrum olduklan için başka hüviyettedirler. Bebek. Rumelihisan, Yeniköy gibi yerlerde bizle biz olmıyanın ikizliği var. İstanbulun kendine gelince: Venedik kaynakları söyler; Haçlı seferlerinde Lâtinlerin yanm asırlık barbarca istilâsmdan ve yağmadan sonra belini doğrultamıyan Bizans daha İstanbulu fethimizden bir asır önce sade kendi surları içine kapanarak erimeğe başladığı • için İstanbulu fethettığimiz zaman o belde seksenbinlik bir viraneydi. Claude Farrere'in dediği gibi o beldenin tek büyük abidesi olan Ayasofya da, dış görünüşü bakımmdan, yayvan kubbesi ve ağır gövdesile bir ambar hissi veriyordu. Halbuki bizim camilerimiz; gene Farrere'in dediği gibi, büyük kubbeyi yanm ve çeyrek kubbelerle besleyip yükseltmek sayesinde, çölde birbiri üstüne yığılıp kabaran dağiar misali bir ahenk heybeti yaratmışız. Evet Türk kubbesi yeryüzünde kubbenin son sözü oldw. Bizansuı on asırdaki tek kubbesine karşılık biz bir kaç asırda bütün tepelerle bütün kıyılan kubbeledik. Boğazı ve İstanbulu süslerken gösterdiğimiz titizliğin derecesine bakmalı ki tepelerde heybeti, kıyılarda yumuşaklığı düşünmüşüzdür. Boğazuı iki kıyısuıdaki kubbeler yükselmekten çekinirler. Üsküdar iskelesindeki Mihrimah camii bile eteğini germiş bir prenses gibi duruyor. Mimarî dehalanmızın kemali olan Koca Sinan tepe ve kıyı kubbelerindeki tezadı da biri en büyük, diğeri en küçük iki eserinde en erişilmez bir zaferle gösterdi. En büyükle en küçük, yani Süleymaniye sitesile Üsküdardaki Semsipaşa sitesi. Ikisi aynı hizada birbirini gören o iki eserin birincisinde heybetin ahengi ne kadar kıymetüyse ikinci=inde minyon luğun ahengi de öyledir. *** Fakat gerilik ve yoksulluk devirleri; zevksiz bir taklidciliğe yeîtendiğimizdenberi İstanbulun hem o eşsiz güzelliğine, hem o ebedî abi delerine kasdeder oiduk. Boğann büyülü şiVini mızraklarcasına orayı çiy kârair binalar, acayib kübik yapılarla eciş bücüşe cevirdiğimiz yetmiyor gibi devlet elile de Boğaza karşı benzin ve kömür depo Üniversite bahçesine dikilccek Atatürk heykelini seçecek jüri Mlll! Türk Talebe Blrliginln İstanbul Üniversitesi bahçesine dlktirecegi Ata. türk heykeli için açılan müsabakad» vazife görecek jüri heyetl tesbit edll. mistlr. Jüride Teknik Üniversiteden üç, Gü. Devrin zeki geçinen müşahidleri zel Sanatlar Akademlslnder üç; Milli ise bu hâdiseyi karıkocanm \en in Eğitim, Bayındırlık, İç İş'erl Bakanlık. >ce kurnazlıklarcncVn bir,i olarak l&rından ve İstanbul Üniversitest ile telâkki etmekte idiler. Onlara gö Milli Türk Ta'.ebe Birliğinden birer de. re Justinien bir meseleyi bir za lege bulunacaktır. Jüri 23, 24, 25 ekim t&rihlerinde ts. viyeden mütalea ediyor, buna kartanbulda toplanacak ve derece aîan şıiık Teodora aynı meselede aksi maketler tesbit edllecektir. fikri müdafaa ediyordu. Halk öEserler. İstanbul Üniversitesi Profe. nünd« böyle bir iki aksi mütalea sörler evinde 29 ekim Cumhurlyet Bay. beyan ettikten sonra, yalnız kal ratıı güııü halka teşhir olunacaktır. dıkları zaman karıkoca meseleyi beraberce gözden geçiriyorlar, müş terek bir neticeye varabiliyorlardı. Konstantaniye'li'.erin kafalan açık, aşikâr şeylerden ziyade gizli kapakh şeylerle uğraşmağa alışık olduğu için bu görüş hayli taraftar toplamıştı. Bazı müşahidler ise İmparatorla İmparatoriçe arasmda göze çarpan bu fikir ayrılığının pek tabii olduğu kanaatinde idiler: Teodora sadece bir kadın gibi düşünüyor, bir kadm gibi hareket ediyor, buna karşıhk Justinıen ise erkekçe düşünüyor, erkekçe işler peşinde koşuyordu. Talebe Yurdlan Genel Mudürü Nu. reddin Boyman önümüzdeki hafta An. karadan gelecektlr. Genel Müdür şeh. rimzidekl yurd'.arın durunıunu lnceliye. cek. yurdlarda yer bulamıyan ötrenci. ler için bir hal çaresi arıyacaktır. Bu mevzuda ilgililerle temaflsr yap. n:ak üzere Ankaraya giden Milli Turk Talebe Blrllgi Genel Sekreteri dör.müş. tur. Talebe Yurdlan Genel Miidürü şehrimizde incelemeler yapacak Yeni Yedek Subaylara yann diplomalan veriliyor 36 ncı 9onem Yedek Subnylan yarın okullarda yapılacak törenle diplomala. rını alaeaklardır. Şehrimizde bulunan Uçaksavar. Sıi. vari, İstihkâm okulları ögrencilerl yann sabah saat 10 da başlarında bando ol. duğu halde Harbiyeden Taksim meyda. nına gelecekler ve âbideye çelenk ko. yacaklardır. Ögleden sonra her üç okulda da dip. loma tevzi töreni büyük merasimlerle yapılacak. yeni Yedek Subyalar en geç 1 kasımda ordudaki mevkilerlni ala caktır. Ayrıca ögrenciler İstanbui radyosunda Sih, çarşambft ve perşembe geceleri mezuniyetleri münasebetile temsîller vereceklerdir. Vakıâ Behrenk Boğazı da denizden bir nehirmiş. Fakat kitablann söylediğine göre o hem alabildiğine geniş, hem şimal kutub mmtakasına dahil olduğu için buz ^ıbi soğuk. hem soğuk olduğu içın çehresi ab ıs, hem de umran diyarmdan uzak olduğu için hiç bir beldenin malı olamıyan, dünya üzerinde sadece, Simal Amerikanın yukan batısile Rusya Asyasının yukan doğusvnu birbirinden ayırmakla ödevli bir biçareliktir, nerede o, nerede bizim canım BoBoğaziçi. *** Bizimkinin sonsuz değeri yalnız denizin nehir olmasından ileri gelmiyor, onun asıl eşsizliği ezelî ve ebedî değSşmezliğindedir. DünyaBoğazın Türklüğü yalnız tarihida ne kadar dilber ve alımlı nehir nin bu derinliğinden gelmiyor. Boler var. Fakat zaman zaman oıılar ğazuı iki kıyısını bezeyen bütün kabarıp aîçaldığı için nehir kıyı köylerin isimleri, İstinye ile Tarab yadan başka, hep türkçedir. Yalnız tarihi ve isimleri değil o köylerin mimarî sentezleri de Türktü: Bir meydan, bir cami ve minare, imaret, çeşme. kahve, çınar ve toplu bir sükunun ruhları dolduran huzuru. Garblılaşma hareketimizdenberi kendimizden uzaklaşmağa baş lamamıza ve Garb zevkinin tahakküme kalkmasına rağmen bugün bile Anadolukavağından Üsküdara kadar Beykoz, Çubuklu. Kanhca, Kandilli, Çeneelköy ve Beylerbeyi ile Rumeli cihatinde de Besiktas, Emirgsn. Sarıyer. Yenim?ha!le gibi semt'ere baktnız. hâ'â aj'nı mimarî sentezin yaşadığmı görürüz. Dolmabahçe stadı arkasmda bıçak. Arkasındaki galerilerile binayı, Ianarak oldürülen İsmailin katili dün tıpkı heybetli bir dağ zirvesi gibi, de bulunamamıştır. Tahkikatı bizzat dört sütun üzerine yükseitecek, Emniyet İkinci Şube Müdürü idare et. mektedir. Düne kacar Galata merke! sonra, yarım kubbelerle daha da zinde 70 c yakın kimsenin ifadesl alın yükseiecek ve bu yarım kubbeler I mıştır. t:pkı gökün bir parçası haiinde Denizlerde fırtma var Sphaira (1) yi, muazzam ve muhBunu yapmamak için her türlü Karadeniz, Marmara ve Ege denfzle. teşerri tek bütün kubbeyi destekliyecekti. İzıdor ile yardımcıları ise j sebebin mevcud olmasına rağmen, rinde Kuzey fırtınası baslamış'.ır. Djn Karadenizdeki fırtına yüzünden Çan^k. duvarlar :çin mermer kaplı taş :s j eski tasavvurlarına. Nika isyanını kale vapuru Boğazdan dışan çıkama. tiyorlardı. Ana yapıda tahtadan tek j tahrik etrniş Roma İmparatorluğu mîşrır. bir hatıl dahi kullanılmıyacaktı. ! nun kayıb yarısını tekrar ele geBir otel hırsızı yakalandı emellerine döndü. Onca Havsalaya sığmıyan muazzam kub I çirmek Sabıkah otel To. beyi göke asılı gibi durdutabilmek maziyi yeniden ihyâ etmek müm kay dün sabah hırsızlarındsn Asaf oda. Turan otelinde bir kündü. Halbuki, bunun varid ola dan 135 lira çalarken suçüstü yakalan. meselesi ise onlarca Antemius ile mıyacaği herkesçe malumdu. Buna rr.ıştır. Tanrımn biieceği bir şeydı. Inşaat işlerinde hisse alamıyan rağmen, Hipodromdaki katliâmdan EKİM 20 MUHARREM 30 diğer mimarlar böyle bir kubbenin bir sene sonra seferî kuvvetleri teşinşa edilemiyeceğini yaymaktan ge kil ederek muhali başarmak gaye«> • ri kalm3dılar. Esasen bu, Romalı sile bu kuvvet'.eri Kont Bel.zarius'S V İ laruı an'anesine uygun değildi, kub ün emrine verdi. O > O be tamamile bir şark fikri idi. Far(Arkası var) V. | 6.17^1.59 14.59117.22 18.55 738 zımuhal olarak kubbenin inşası başarılabilse dahi, günün birinde (1) Sphaira: Yunanca küre. gök. E. |12.53j 6.36 9.37 12.00 1.31 11.15 | binlerce dindarın başları üzerine (T.S.) ndi Bununla beraber, tahttaki bu ikiHk karşısında şaşıran, düşünen kimselerin çoğu bu muammayı halledebilmek için ancak ve ancak Justinien'i tetkik edebilmek imkânına sahibdiler. Teodora'ya nüfuz edebilmenin mümkün olsa bilefaydasız olacağını müdriktiler. Bununla beraber gene de hediyelerinin en kıymetlilerini, en nadidelerini Teodora'ya ulaştırmak hususunda itina eöstermekte idiler. Buna rağmen, Justinien gene de hiç kimsenin beklemediği bir şey vapmaktan geri kalmadı: Şehrin hâlâ yaraları tamamile sıvazlanmamış, hükumetin hâ'â oturmamış olduğu bir sırada Afrıkaya seferî kuv vetler göndermek karannda ısrar etti. Türkiye İş Bankası Bugün SUPER MODELI Fialı : 330 TL 33 Lira Peşin Ayda 33 liro Taksıtıe Dolmabahçe cinayetinin faili dün de tesbit edilemedi Açıldı. Sayın Doktor ve Eczacılarımıza İktidarsızhk, bei gevşekliği, tenasülî zaaf ve erken •htiyarlamad?. muvaffakıyetle kullanılan TÜRKELİ ITD. ŞTİ. Caİata, Bankalar Caddeti Tel.: 44624 E K Tabletleri Piyasaya arzedilmiştir. Santa Farma Birleşik Lâboratuarı .ELHAMRA TERZİHANESİ'NIN KADINERKEM i DECE GELEN «CLMHtJKIVET» in Tefrikası: Bir sükut oldu. Rukiye hala, Zekinin maksadmı anlamıştı. Fakat, daha Zekiyi evinde misafir etmek teklifile karşılaştığr gün verdiği bir karar vardı ki ondan dönmek istemiyordu. Zeki için de, kendisi için de üzücü olacağına şüphe bulunmıyan o cinayet bahsini hiç açmıyacaktı. Bir kere olan olmuştu. Bir kadının ölümile, bir erkeğin de cemiyet hatıralan haline gelmesile neticelenen bu hazin macerayı kurcalamakta fayda var mıydı? Onun için, yeğeninin sualindeki asıl hedefi anlamamfizhktan geliyordu. Halanm bu kaçamaklı cevabı kar şısında, Zeki de fazla ısrar etmedi. Zaten yorgunluk hissetmeğe başlamıştı. Gidip yatacaktı. Rukiye halanın kanaatini, yarın. öbürgün, müsaid Wr zaman ve zemin bulup nasıl olsa öğrenebilirdi. • *** Yol yorgunu olduğu Nakleden: HAMDI VAROGLU • yoksa yerini yadırgadığından mı ne tı. Onu tekrar yakalamak hayli dir, yatağa girdikten sonra uzun güç olacaktı. Etrafta, alışmadığı bir sessizlik müddet uyuyamadı. Bir zamandır karanlıkta yatamaz vardı. Evin içi de, dışarısı gibi derin bir sükuta gömülü idi. Uykuya olmuştu. davet eden bu büyük şessizliğe Yattığı odada bir kandil ışığı ol \ rağmen, gözlerini kırpmasına imsun bulunmazsa, karanlıklar cankân yoktu. Sanki uzun müddet lanıyor kara hayaletler hortlu ! uyumuş, bütün yorgunluğunu çıyormuş gibi, yüreğine bir sıkıntı karmış, uyku ihtiyacuıı gidermiş basıyor, içinden, bağırmak, göğsü gibi, gözkapaklannda en hafif bir nü, bağrırH paralamak arzuları ge ağırlık bile hissetmiyordu. liyordu. Aydınlıkta, kendini buluBazan uykusu kaçtığı gecelerde yor, nerede olduğunu bilince kâolduğu gibi, Bursadaki hayatının bussuz bir uykuya kavuşabiliyorçeşidli safhaları gözünün önünden du. bir panorama gibi geçti. Önce lâmbayı yanık bıraktı. FaBu, büsbütün uyku ve rahat kakat bu kadar ışık fazla idi. Fitili çırtıcı bir şeydi. kıstı. Bu sefer de, petrol kokusunSonra birdenbire, Mürüvveti düdan rahatsız oldu. şündü. Sofada yanan idare lâmbası akNe kadar garib bir tesadüftü lma geldi. bu. Hayatm, başka başka taraflaGürültü etmemek için ayakları nndan tutup sılkeleyerek perişan nın ucuna basa basa çıktı, idare ettiği iki zavallı, aynı dam altuıda lâmbasını aldı, odaya döndü. , buluşmuşlardı. Fakat uykusu bir kere dağıknış, j Rukiye halanın anlattıklan geriçin mi, bahtsızlığını omuzlarında taşıya Ona biraz öteden başkı bir horoz rak gelen insanlardandı. Vakitsiz sesi cevab verdi. Sonra, uzaklardan, ölen bir anne, onun yerini alan za j kimi daha kısa, kimi daha uzun lim bir üvey ana, şuuru bozuk bir sesler duyuldu. Zeki. Bursadaki çiftliğinde de her baba... Karasevda ile intihar eden sabah bu seslerle uyanırdı. bir zavallı... Kendini, bir an orada zannetti. Şuuru bozuk... Karasevda... Karanlık sokakta yürürken aya Bu hatıranın, göz pmanna indirdiği ğına takılan bir taş gibi, ikide bir iki damla yaşı sildi. Kısa fasılalarla • u ı v 1 ı ,,., • • ,kostekleyen bu kelimelerle duyulan bu sesleri dinleye dinleye zıhnmı • . , , derin bir uykuya daldı. gene karşılaşıyordu. XI Karasevda... Delilik... Zeki, seninle mühim bir şey Kendisine de deli diyorlardı... Ama, şimdiye kadar hiç bir za konuşmak istiyorum. Konuşalım, hala. man intihar etmek aklından geçBahçede, Rukiye hala ile Zeki memişti . sabah kahvesi içiyorlardı. Güzel bir Demek ki Mürüvvetin babası giyaz sabahıydı. Zeki, yeni hayatına bi deli değildi. Kendi kendisini akılh görüyor yavaş yavaş alışmıştı. Köy hayatını du, ama sakm kendi deliliği baş esasen sevdiği için burada kendika türlü bir delilik olmasm? Kime sini, muhtac olduğu hayat unsur| lan içinde bulmuş, hiç bir şeyi yainanmalıydı? Doktorlara mı? Kâr j dırgamamışta. Cemiyetten uzak, sadeşlerine mi? kin tabiatin ortasuıda, topraktan, Yarın, Rukiye hala ile mutlaka sudan, ağacdan, nebattan ve dilsiz konuşacaktı. Bu delilik meselesin mahluklardan mürekkeb bir âlem de de onun fikrini öğrenmeğe ıh içinde, eksiksiz bir huzur duyuyortiyacı vardı... du. İnsan yüzü olarak, Rukiye haEvet, Mürüvvetle ikisini, aynı la ile Mürüvvetten başka, bostanda dam altmda birleştiren garib bir ve dalyanda çalışan basit revülü köylüleri görüyordu. tesadüftü bu. Genc kadının hali acıklı idi. FaKöye geldiği gündenberi, Rukiye kat Mürüvvet, öğıenmiş olsaydı, o hala ile, henüz bir şey konuşmanun halinı belki kendininkindan mıştı. İhtiyar hala, yeğenine, tâ eskidenberi bir arada oturuyorlarmış daha acıklı bulr.caktı. Horoz sesleri duyuhıncıya kadar gibi, başka bir yerd2n yanına yeni Zekinin gözüne uyku gırmedi. j geidiğini ona bİHettireıek her han saat 15 te Kadıköy Süreyya sinemasında topianmıştır. Okunan faaliyet raporun. da, gayrimenlcul sahiblerine üvey evlâd muamelesi yapıldığı. hu demokrasi devrinde Milli Korunma kanunu gibi MIIIOİVBNOIM »İBIMCİ KAT NO. 1 BIYO0LU U T I K L A L CAO. 3 U BUIAMNA M*M U hususi kanunlara göz yumulamıyacag; belirtilmiştir. Raporun okunuşundan sonra söz a. Önce, yattığı odanın penceresine gi bir yabancılık ima etmek isteçekten hazindi. lanlar, kiraların serbest bırakılmasını Mürüvvet, daha dünyaya gelirken yakın bir yerden bir horoz öttü. miyormuş gibi, ilk günden itibaren, istemişlerdir. TRENÇKOTLARI Dikkat: 1.95 Boy ve 60 Bedene Kadar Her Beden ve Boy için Mevcuttur. P E ŞŞİ N T A K 8 İ T L E İNGİLİZ, ALMAN, İTALYAN SU GEÇMEZ HAZIR ir Samsun milletvekilinin, yurdumuzun ve is. tiklâlimizin kurtancısL, Cumhuriyetimizin banisi ve milletimizin meden! dünyada bugünkü larile en büyük günahlan Işledik. büyük itibaruıı sağlıyan inkılâbımıBereket versin son zamanlarda ken zın yaratıcı»ı Atatürkü inkâr eden dimize gelişin mesud tecellileri gö nankör yazısmm, hakh ve umumî rülmeğe başladı. Boğaziçinin her bir infıal uyandırdığı şu sırada, iki kıyısında sanatkâr mimarlann Selânikte Atatürkürt doğdugu ev elinden çıkma köşkler ve yalılarhakkında sayuı bir okuyucumdan dan başka maziden kalmış asaletli. şu mekrubu aldım: fakat harablığa yüz tutmuş bazı «Bir ay evvel Yunanistanda on yalıların da orijinallikleri bozulmadan restore edildikleri göriilü gün devam eden bir seyahat yapyor. Bunu yapanlar yalnız eski ya tım. Selânikte dört gün kaldım. Seİılan yenileştirmiş olmuyorlar, bunilâniğe vardiğım zaman ilk iş olarak lar aynı zamanda eski Türk asale Atatürkün doğdugu evi ziyareti tinden fetihler yapmaktadırlar. tasarladım. Yerli halkın 30 yaşından Şerefleri diriltmek de başhbaşma yukarı olanlardan çoğunun türkçe bilmeleri ve eski vatandaşların müm bir şereftir. kün olan kolaylığı göstermeleri do*** Abideler İstanbuluna gelince: dayısile aradığımı pek kolay bulYenicami ki denizden girenin İs dum. Ancak maalesef kapı kapalı tanbulda ilk karşılaştığı bir sanat idi. Ziyaretlerin hangi gün ve saatbediasıdır, o cami ki Sinan üslu lerde yapılacağına dair bir ilâna da bunun son yadigân oldu, o camiin tesadüf edemediğim için etraftan soki Halic sonile Üsküdar önünden ruşturdum. • Anahtarın Konsolostâ Kandilli eteklerine bakan ze lukta bulunduğunu ve ziyaretlerin bercedler zebercedi bir meydan hususî müsaade ile yapıldığını öğvardı; işte biz öyle bir sanat abi rendim. Buna cidden hayret ettim, desinin önünü şeriat imparatorluğu Çekinerek Konsoloshaneye gittim. ve halifelik zamanlannda hantal Tahminimin tamamen aksine olarak yapılarla boğdu^umuz gibi arka Konsolos Suphi Tangör beni büyük cephesini de mezbeleye çevirmiş nezaketle kabul etti. Atatürkün evitik. Bunun için «Tunadan Batıya» rıi ziyaret etmek istediğimi söyledim. nın son yazısında 1935 te o camiden Konsolosumuz «binanın iki sene evbahsederken şöyle demiştim: «Ya vel ilk şekli muhafaza edilmek şarpılan sanata bak, övün; sanata ya tile tamamen restore edildiğini; anpılana bak, utan.» cak ziyaretçilere açılabilmek için bitşte şeriat imparatorluğunun o nanm tefrişine de ihtiyac bulunduğu halde bıraktığı o canım camii lâik nu; bu hususun temini için rahmetii Türk Cumhuriyeti, paranın şimdi Zübeyde hammefendinin o tarihlerde kinden en az beş misli fazla kıymet komşuları bulunan yaşlı Rum kataşıdığı bir zamanda, tam beş mil dınlarının vesair tanıdıklannm isim yon sarfederek onun önündeki bü ve adreslerini tesbit ederek bunlar tün parazit yapılar kaldmhp şim vasıtasile odalarda o zaman mevcud diki meydan açıldı. Arkadaki mez eşyayı, mümkün mertebe hakikste bele ve' molozlar da kaldınlarak o yakın olarak tesbit ettirdiğini; bu güzelim medrese meydana çıkanl eşyanın yerlerine konulabilmesi için dığı eibi Mısırçarşısı da restore e iki bin küsur liralık bir masrafa dildiği için Yenicami, bütün müş ihtiyac bulunduğunu; bunun temitemilâtile beraber ayıblar aybı çir ni için de aynı tarihlerde Hariciyeye kinliklerden kurtarılmış oldu. San yazdıklannı; aradan iki senelik bir at abideleri yalnız gövde değildir. zaman geçmi; olmasına rağmen bir Onların ruhları da var. Yenicami netice çıkmadığını; Yunan hükuuzun zamanlar şeriat imparatorlu metince tab'ettirilen Selâniğe aid ğuna homurdanıp durduğu halde resmî plân ve se^ahlara mahsus şimdi yıllardır Türkiye Cumhuri rehberlerde bu binanın «Atatürk yetine dua ediyor ve edip duracak. evi» olarak gösterilmiş bulunduğundan ve Bulgaristan yolunun ka*** Cumhuriyet Türkiyesi yalnız Ye palı olması dolayısile Selânik üzenicamie değil diğer abidelerimizden rınden seyahat eden ecaebilerin s'k başka bilhassa Koca Sinanın biri sık Konsolosluğa müracaat ederek en büyük, diğeri en küçük olan en • Atatürk evi» ni ziyaret arzusunu kıymetli iki eserine, yani Süley izhar ettiklerinden; kendilerine bom rrıan'.ye sitesi ile Ş^msioaşa sitesi boş evi büyük bir üzüntü iie gezne de aynı himmeti gösterdi. Sü dirdiğinden; geçen sene belki yarleym?niyenin bakımsızlık yüzün d:mı olur mülâhazasile Atatürkün ı den çürümek tehlikesi gösteren ba hemşireleri Bayan Makbuleye de j zı müştemilâtı Türk ve İslâm Mü mektub yazarak eve konulabilecek zesi gibi tesisler sayesinde kurta eşya varsa lütfetınelerini rica ettikrıldığı gibi büsbütün mahvolmak lerinden ve buna «mevcud bütün tehlikesine düşen Semsipaşa sitesi eşyayı Anıt Kabri tefriş ile meşgul de restore edilerek bütün zarafetile komisyona teslim ettiği ve elinmeydana ^ıkanldı. de Selâniğe gönderilebilecek bir Yalnız ne yazık ki gene bu Cum eşya bulunmadığı» şeklinde cevab huriyet devrinde Süleymaniyenin aldığından bahsettl.. Halic cephesi böğrüne. ecnebi bir Bir az sonra Atatürk evini zemin mimann adeta hıyanetli diyebileceğimiz elile kondurulan o ipiri katından üst kata kadar gezdim. hantal yapı yüzünden en büyük Maalesef Konsolosumuzun dediği abidemize karşı en ağır bir günah gibi her taraf bom boş; hattâ bir işlendiği gibi Semsipaşa kıyısını sandalye bile yok. Yamız Atatürkün bir mücevher koleksiyonu gülec doğdukları odada etrafı yaldızh eski liğile süsliyen o en küçük mikyas tarz bir ayna var; o kadar... Şimdi düşünüyorum. Bu binanın taki sanat bediasınm yambasında da koskoca bir tütünhaneyi yükselt tefrişine aid teklif dosyası nerede ve acaba hangi alâkasız memurun mek vebaline girdik. masasmda uyuyor? İki milyara yaklaşan bütçemizde Netice: İstanbulun eşsiz tabiat güzelliğile gene eşsiz abidelerine iki bin liranın sıkıştırılabileceği bir karşı eski zevkin ssaleti daima ve fasıl bulunamıyacağıru havsalam bir hiç bir vakit unutrmyacağımız bir türlü almıyor. Esasen şimdi 1953 büt zevk kaynağımız; tabiat güzellikle çesi hazırlanmakta olduğuna göre rini bozan hantalhklanmızla abide bu mevzuun hatırlatılmasının tam lerimize kasdeden gafletlerimiz ge zamanı olduğuna kaniim. Yukarıda bahsettiğim teklif dosne daimî bir intibah kaynağımız ve nihayet İstanbul ve etrafmm ta yasınuı takib ve intacını hatırlatbiî güzelliklerine yaraşan işlerimiz manızı çok rica eder, sonsuz saygıle abideierimize karşı gösterdiğimiz larımı sunarım efendim.» lrmTietler gene durmadan artan Bu mektubu, siz aziz okuyuculabir hızırruz olmalıdır. runın da benim gibi üzülerek okuduğunuza şüphe etmiyorum. Türk milleünin ebedî minnettarı olduğu Emekli Atbay Sırn Demirele: Bahsettiğiniz kitabı görmedim. eşsiz kahraman Atatürkün doğdugu Telefon rehberindeki ev adresime evi yad ellerde böyle kiralık hane muvakkaten gönderirseniz mem gibi bomboş bırakmıyarak tefriş ettirmeliyiz. Muhterem Başbakan Adnun kalırım. İ. H. Si nan Menderesten tefrişat için lüGaynmenkul sahiblerinin zumlu tahsisatuı 1953 bütçesine kodünkü toplantısl nulması hakkında emir vermesini Gayrimenkul Sahibleri Derneği dün rica cdiyorum. ZENGÎN ÇEŞİDLERDE AVÎZELER Galatada Osmanlı Bankası karşısındaki Şımşek mağazası, av:zeler, duvar, masa ve ayaklı lâmbalardan mürekkeb zengin bir çeşit getirttiğlni sayın müşterüerane müjdeler. geçmişlere dair hiç bir şey sormaMuammer Karaca Tiyatrosu mak yolunu tutmuştu. Muammer Karaca Tiyatroeu yarın Bu usul, Zekiyi Rukiye halaya akşamdan ltibaren Maksimde temsille. bir kat daha minnettar bırakmakla rine başlıyacaktır. İlk eser (Helsinîci 952ı lsimli bir komedi müzikaldir. beraber, içinde mütemadiyen kıpırdıyan derdleşme ve itiraf arzularmı da tstmin edilmemiş bir halde bırakıyor, bir üzüntü vesilesi oluyordu. O sabah, Rukiye halamn, mühim bir şey konuşacağını birdenbire haber vermesi, Zekinin yüreğini hoplattı. «Konuşalım, hala» derken, gayrihtiyarî eli titremiş, kahve fincanuıı düşürmesine ramak kalmıştı. Rukiye hala, sesini yavaşlattı, Zekiden başkasının du>Tnasmı istemediği bir sır tevdi edercesine: Mürüvveti evlendirmek istiyorum, dedi. Zeki, o kadar başka bir söz bekliyordu ki, önce yanlış işittiğini sandı. Halanın yüzüne şaşkın şaşkuı baktı. Rukiye hala: Ne o? Hayret mi ettin? diye sordu. Yooo, hayret etmedim. Ama, başka bir şey söyliyeceksiniz zannetmiştim de... Evet, düşünüp taşındım; ben hayatta iken kıza başgöz etmeğe karar verdim. Kıvamete kadar yaşayacak değilim. Ben de gidersem. büsbütün ortada kalır, biçare. Bana sığındı madem ki, istikbalini düşün mek de bana vazife oldu. M EV L İD Beyaz Park sahibi Rasim Kayranın esl merhume vefatının senei devriyesi münasebetile 21 ekim salı günü öğle namazını müteakıb Beyoglu Ağa camiinde mevlid okut turulacağından arzu edenlerin teşrifleri rica olunur. S O L M U S ve BOZULMAKTA olan T A R İ H f ve E S K İ R E S İ M L E R İ N İ Z DÜBDANE KAYRA'nın FOTO SABAHta İ H Y A Galatasaray E D İ L İ R 289 Tel: 40108 CUMHURİYET Nüshası 15 kuro$tar %b«ae fexaiti •MMllk Altl «yhk Jürkiye Harie Lm Ki Llrs Kj. 42.00 22.50 12.00 4J0 43.0* Üç «ylık u.m Bir viık t.n . D 1 K K A I , îıuttrmltt '.erilen tvrak r vuıior v Mircdilsin ediimerin tadt olummu tUnlarüAs metnUrat k*btt» • (Arkan var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle