29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUBtYET 28 Eylul 193Î İngiltere Kralmın =haberieri Okullarda hususî hayatı yabancı dile Yazan: Ahmed Hidayet Ree! Biz İngilterede iken de Majeste Altıncı George hasta idi ve Lıondradaki sarayında oturmuyordu. Onun için ziyaretimiz ânına tesadüf eden saray muhafızlarınm senede bir defa yapmalan mutad olan resmigeçidde hazır bulunamadı. Biz de kendisini uzaktan olsun göremedik. Fakat resmî, hususî hayatı hakkında pek çok şeyler işittik. Onlan, son defa ciğerinden ameliyat olması dolayısile okuy.ıcularıma arzetmek isterim. 1G 1 n E V z u L A R I .1. Dil bayramında Yazan: Nuruflah Ataç Yazan: Burhan Felek 1 HEM NALINA M1H1NA Eşitlik şartının icabları imal Atlantik Paktma girmeğe davet edilişimizin büyük siyasî bir mu vaffakıyet olduğuna şüp he yoktur. Fakat bazı muhalefet simalan bu başarıyı küçümsemek ister gibi bir tavır takındılar. Bu da, gösteriyor ki iktidar, ağzile kuş tutsa muhalefet beğenmiyecektir; beğense dahi ya beğenmez görü.aecektir, yahud da sudan bir takdirle fena değil diyip geçiştirecektir. Bu hali, iktidarla muhalefetin birbirlerine karşı tabiî bir cilvesi tclâkki etmek İâzımdır. Muhalefet erkânmdan biri, paktın hududlarım tayin eden 6 ncı maddesinin bugünkü şümulüne bakarak bütün Türkiye topraklan.ım değil, Trakya ve İstanbulun bir t e cavüze uğradığı zaman, pakt devletlerinin bize yardım edeceklerini söylüyor. Halbuki bu 6 ncı madde Türkiye ve Yunar.istamn pakta girmeleri üzerine tabiatile değişecek tir. Fransanm şimal Afrika topraklan paktın şümulü dairesine alınmışsa, Tiirkiyenin Anadoludaki topıakları da, Yunanistanm Anado lu kıyılarına komşu adalan da elbette paktın çerçevesi içine girecektir. Bir ittifaka dahil olan me~nleketlerin bir parçası başka, dteki parçası başka rnuameleye tâbi tutulabilir mi? Bunun aksini düşünmek, bir vücudün muhtelif azasınıa bir bütün olmadığııu iddia ;tmek çibi bir mantıksızlık olur. Bir hücuma uğramalan melhuz iki «rkadaş tasavvur ediniz ki beraberctı yola çıkmışlar ve tehlike karşısmda birbirlerine yardım etmeği kararlaştırmışlardır. Bir şeririn hücumuna uğruyorlar. Mütecaviz bıçağını bu iki arkadaştan birinin bacağına saplıyor; öteki arkadaş, ben yalnı» belinden yukansı bıçaklanırsa sana yardun ederinı, belinden aşağtsıua kanşmam mı? diyecektir. Türkiye, Trakyası, Avrupa O« Asyayı birbirine bağlıyan İstanbulu, Boğazlan ve Anadolusu ile KÜI halinde bir vatandır. BoğazUrırı Rumeli yakası bir tecavüze uğrarsa müttefikleri Türkiyeye yard>m edecekler de Anadolu yakası hücuma maruz kalınca buralan Avrjpa değil, biz kanşmayız diye seyird mi kalacaklar? Böyle gülünc oir ittifak tasavvur olunabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisinin sayrn lidcri de pakta iştirakimizin ehemmiyetini «olabilir», «denilebilir» çibi sözlerle küçumsedikten başka ıBundan sonra dünya sulhu bakımından vazifelerimiz de artmış ola yor» diyor. Bu. demektir ki pakta iştirak ediyoruz. Amma aynı «manda bir takım taahhüdler altma da giriyoruz. Bir müdafaa andlaşmasına iştirak eden devletler, e l bette karşılıklı Uahhüdler, vazifeler kabul edeceklerdir. Bunan «ksini düşünmek, yani «biz bir taarruza uğrarsak, müttefiklerimiz »izim yardımımıza koşsunlar, fakat onlar bir tecavüze maruz kaldıklan t a man, biz onlara yardun etmiyelim» demektir ki bu, eşit şartlarla blr ittifak manzumesine iştirak olmız; başkalannm himayesi altına girmek olur. Saym İsmet İnönü, hiç zannetmem ki böyle bir seye ^aa olsun. Nitekim 1939 yılında ingiltere v e Fransa ile imzaladığımız Ankara ittifak andlaşmasile de karşılıklı bir takım taahhüdler altına girmiş, vazifeler kabul etmiştik. Kalya 1940 haziranında Fransa ve İngiltereye harb ilân edip de harbi Akdenıze indirdiği zaman, Ânkara andla^masma tevfikan, bizim de harbe girmemiz icab ediyordu. Fakat andlaşmanın 2 numaralı protokolu ile muahedenin Sovyet Rusyaya karşı işliyemiveceği âkiJlerce kabul edilmîş olduğundan ve bu devlet de bize karsı husumetkâr bir tavır takmmış bulunduğundan harbe girmedik. Gizli tutulan 1 numir.ıU protokolda İngiltere ile Fransa, bıaskerî yardımlar taahhüd etmişlerdi. Silâh ve malzeme yarıiımından başka, harbe gırdv«unız takdirde Müttefiklerimizin kaç tiimenle yardımımıza koşacakla>ı Ha tesbit edilmişti. Fakat harbin aldıâı şekil ve Fransanm mağlubiyeü üzerine müttefiklerimiz, biıe bu tümenleri veremiyecek vaziyete düşmüşlcrdi. İstediğimiz silâh v e malzeme yardımı da, o vakte kadar, pek cılız kalmıştı. Büyük Millet Meclisi, harbe i ş tirak etmiyerek müttefikimiz İngiltereye muzahir bir tarafsızbk takibine karar vermeden önce cuvti grupunun yaptığı gizli toplantıda, başta merhum Receb Peker olmak üzere, îttifak andlaşmasma sadık kalarak harbe girmemizi istiye J e r '' de olmustu. Fakat Befik Saydam hükümeti. 2 numaralı protokclu ileri sürerek harbe girmemek karannda olduğunu bildirdi ve parti grupu da bu görüşe ve karara i<ştirak etti. Demek istiyorum ki Ankara ittifak andlaşması ile de müttefiklerimize karşı taahhüdler ve vazifcler kabul etmiştik. Atlantik Paktma girince de pek tabiî olarak aym şekilde karşılıklı taahhüdlerimiz Te vazifelerimiz olacaktır. Eşit şartlarla bir ittifaka girmemizin başka türlü olmasına imkân yoktur. rağbet arttı Bugün Dil Bayramıdır. Bu münasebetle yazılan ve aşağıda okuyacağınız iki makale dÜ davasında ötedenberi görülen birbirine muhalif iki noktai nazan müdafaa etmektedir rekiyordu. Buna rağmen bir türlü Milli E^'^im Bakanhşo önümüzdeki yıllar için yeni tedbirler muvaffak olamadı ve iste^ini yazı alacak ile bildirmek zorunda kaldı. Evlendiler, ağabeysi Veliahd Orta okul ve liselerin açılışı v e Edward dünyayı dolaşırken onlar öğrencilerin müracaatleri Millî Ekan koca yuvalarına çe'dlip müteğitim Bakanlığınm gelecek yıl için vazı bir hayat geçirmeğe koyulduyeni tedbir'er almasmı zarurî kılr. maktad.r. Memleketimizin iktisadî O sırada Albert iki şeye ıazla kalkmması, Amerika ve Batı ile merak ve heves gösteriyordu: Biri sıkı münasebetler tesisi. halkımızavlanmaya, diğeri fabrikaları ı\ya da ve çocuklanmızda yabancı lisan rete.. hattâ ağabeysi, endüstri mrr öğrenmeğe karşı büyük bir alâka kezlerinden çıkmaması yüzünden husule getirmiştir. Çacuklarmı ge* * * ona «ustabaşu adını taktı. lecek sene Amerikan ve ingiliz o İngilterede Krallık idaresi on bir 41 yaşına basmadan dört gün kullarma kaydettirmek için şimdia danberi hâkimdir. Bunun neti evvel Albert kendisini bünyevî den müracaat edenlerin sayısı bincesi Büyük Britanya sade meşruti zâflanndan dolayı hükümdar ol leri aşmışür. Bu sene yabancı okulyetin değil monarchie'nin de i ü n mağa hiç de lâyık görmediği t i r lann ihzari sımflan çoğalmış, her yada ağababası sayılan bir mem'e anda ağabeysi Edward'ın macum birinde üçer, dörder şube açılmışkettir. sebeblerden dolayı tahttan çekilmesi tır. Bir arahk pek alâka gösterilmiBugün ise, İngilterede kr^'lık üzerine krallığı kabul etmeğe mec yen ve memleketimizde yegâne almevkii üç bakımdan mütalea edile bur kaldı. 1937 mayısının 12 rci manca tedrisat yapan Sen Jorj libilir: öğrenci gunü tao giyme töreninde İngiliz sesine bu sene yüzlerce 1 Kral, kendisina verilen maaş halkı bile bu sıhhati zayıf insanm kaydo'.unmuştur. Fransız hseleri de ve tahsisat karjılığı epeyc» l a m ı hükümdarlık vazifesini hakküe ifa ajmı suretle do'.muştur. Çocuklannını «1»" ve •nerjisini sarfettİTen edeceğinden şüpheye düştü. Fakat • nı Galatasaray lisesine kaydettirişler görmek mecburiyetindedir. endişeleri boşa çıktı. Kral Altıncı mek için sabaha kadar okul kapıParlamentoyu açmak ve kapamak George deruhde ettici işi bugüne sında bekleyen velilerin sayısı yüzmuvaffakiyetle ifa etti: lercedir. Bunun sebebi bu mekteonun başlıca Mevidlr. Sonra, Mec kadar llslerden geçmis herhangi bir ka Kral Altına Gearge'un kekemeliği bin de lisan tedrisatına ehemmiyet nun onun tarafmdan okunup veya nln 30 yaşından itibaren kendisine vermekte olmasıdır. Pesmî liselerde dinlenip tasdik edilmedikçe yürür tutulan mütehassıs bir doktor ta öğrencilerin yüzde sekseni ingilizlüğe giremez. Keza, vilâyet, beledi rafmdan tedavisine çalışılmıştır. O ceyi tercih ettiklerinden bir kısım ye vesair resmî, yanresmî ve hu kusuru tamamile geçmemiş olmakla öğrenciyi fransızca tedrisata sevBUS! mecllsler tarafmdan hazırlan beraber halka hitab ettiği zaman ketmek için müdürlerin müdahaleelini tutarak sine zanıret hasıl olmuştur. Bumış, nizamname ve talimatnameler daima kraliçenin de gena ocun bilgislne arzolunraa kuvvet ahr ve merammı pekâlâ ıfa nunla beraber maalesef resmî liselerdeki lisan tedrisatı maksadı dan tatbikat sahasına konulamaz. de ederdi. temin edememektedir. Bütün bunNitekim, tklnci Cihan Harbi sona * * * lar Bakanlığın önümüzdeki yıllar erinca Altmcı George, 13 bin olaKral George her sabah sekizde için yeni tedbirler almasmı, imkân ğanüstü tüzuk metnl hakkmda bilyatağmda olursa bir kısım tedrisatın yabancı gi edinip bunlan tasdik zoruada uyanır ve kahvalüsını yer. Hükümdann yegâne yeneme lisanla yapılmasını ve Galatasaray kabnıştır. diği za'fı budur. Bir müddet tuva ayannda ingilizce tedrisat yapan Savas eenasında İse İngiliı ve letile ve hususî işlerile meşgul ol büyük bir okulun açılmasını zarurî Müttefik ordusuna mensub 30 bin duktan sonra 11 lle öğle yemeği kıhnaktadır. yüksek rütbeli askere nişan taka arasında kabine azasını, parti liderrak onların ellerini sıkmak vazife lerini, diğer yüksek memurlan v e Olgunluk imtihanında bir dersten eini ifa etmiştir. Diğer taraftan ge dostlannı kabul eder. Samimi ahkalanlann durumu ne harb seneleri zarfında 3 bin bablarmdan maadasile konuşurken D«vlet Olgunluk İmtihanında blr defa halka görünmek ve onlara hl asablyetirjl belli etmemeğe çalışdersten kalan talebeler yaptıklan derdtab etmek zahmetine katlanmıştır. masına rağmen ruhan üzüldüğü leşme toplantısı netlcesinde Milli Eğihissolunur. Buna rağmen Işçi Par tim Bakanına aşağıdaki telgrafı çek2 Siyasî faaliyetlerin perde kası safhalarmda da İngiltere Krah tisinin Başbakanı Attlee'nin kendi mişlerdlr: « 1951 eylul olgunluk lmtlhanlarmçok mühira roller oynar. Partl re sini pek seyrek ziyaret ettiğinden da blr dersten muvaffak olamadık, blr islerile sık sık temasta bulunur, ve i?ler hakkmda az malumat ver çok mekteblerde bir dersten kalan taşikâyetçidir. Kanaatine lebeler üst sınıfa devam ediyorlar. Bin hükumet erkânını haftada bir iki diğinden defa kabul eder. Hükumet başkan nazaran Churchill ona daha samimi blr müşkülât içinde çeşidli lorluklar» kaUanarak. tahslllni lkmal» çalısan l a n ve bakanlar zaman zaman de davranırmış. blzlerin durumu lefil ve perisandır. Ne ğiştiği halde kralın dairaa mevkiÖğle yemeğinden sonra da dinle çalısmak İçin blr is bulabileceglz ne de ini muhafaza etmekte olmaaı onun nir. Kraliçenin kendi elile hazırla vatan hlzmttinl yapablleceğU. Tahsil bir çok politika işleri baknnından dığl ikindi çayı bir kaç samimî dos hayatımızın körtenmemeslne v» nihayet bulmasına meydan vennemek İçin kabine azalanndan daha fazla tectun huzurile içilir. Altma George tek derslmizt ser.eye vermek şartile. farübe sahibi olmasını sağlar. gecelerini, caz plâklan dinlemek, külte kabul imtihanlarına glrme müaaKral Altınca George sade İngiltere mecmualar kanştırmak, veya bir adesinin vertlmeslnl, siı ilim babamırdan diliyoruz.» (TH.A.) kralı değil, aynı zamanda Kanada zabıta romanı okumakla geçirir. Yann Preveze zaferinin Avustralya, Yeni Zelanda, GOney Kraliçe de bu esnada örgu örer. 1949 da ayağından ameliyat olunAfrika Birliğinin d« hflkumdanyıldönümü Preveze zaferinin yıldönümü münadır. O bölgelere aid meseleler hak caya kadar saflığı, iyi kalbliliği ve kında da etraflı bilgi edlnmek ve vazifeseverliğile hayatını milletine gebetile yarın Takslmde başlıyar» Besiktasta devam •• lkmal edilecek olan oralardaki siyast, içtünat iktisadl vakfeden ve onun babası gibi te törene aid program hazırlanmıjtır. Töhavayı kavramak mecburiyetlnc'e lâkki olunan İngiliz Kralı Altmcı ren* «aat or.da Takslm Cumhuriyet ablGeorge o vakittenberi doktorlar ta desi Snünde başlanacak, İstiklâl marşı kalmışür. rafmdan vuku bulan tavsiyelere lle dlreğe sancak çekilecek. Atatürk A3 Kral Büyük Britanyada, dahi aldırmıyarak günde sekiz, do bidesine çelenk konacak, askert müfreıe; önde bando olduğu halde, Beşikpartilerin ve siyast cereyanlann kuz saat, o toprağında güneş bat taça müteveccihen hareket edecektlr üstünde bir kuvvet ve adeta millemıyan gölgelerle hükümdarlığının Saat 11.15 te Beştktaşta törenin ikinci tin müşfik ve hamisl ve babası teicab ettirdiği ağır vazifeleri yap kısmı devam edecek; bayrak çekme tö lâkki edilmektedir. maktan zevk alıyordu. Son defa renini müteakıb yetkili kimseler, iu bay lar. Preveze zaferinin önemlnl te Yaradılısta mahcub v e çekinien yatağa düşünceye kadar da bu çe barüz ettlren nutuklar «öyliyecekler \e olan A l t m a George, bütün bu agır kilde çahştnaktan geri kalmadı. Şu blr geçld resmi lle törene son verilecek yüklerin altında senelerdenberi e anda tebaasının kiliselerde topla tir. Gece şehir ve limanımızdaki gt:mi> silmis ve belkl de hastahğı o yor narak hep birlikte kendisine nhhat ler bugünün jerefine donatılacaktır. Prever» zaferl dolayısile bugün *• gunluktan doğmuştur. Halbuki, biz diledikleri dost memleketin hukum dışandan seyredenlere İngiltere danna biz de şifalar temenni ederiz. yarın limanımızda bulunan harb gemllerlnl halk ziyaret edecek ve bu vesüe Krab olmak ne hoj v e eğlenceli bir lle kendllerine hatıra rozetleri takılaiî gelir. caktır. * * * '• Kral Altına George'un ve kardeslerinin babası Beşind George, uzun taman bahriye subaylığı etmiş olduğu için ailesine karşı çok otoriter bir insandı. Evlâdlanna biraz sertçe muamele ederdi. O zaman kuçük adı olan Albert diye çağmlan Altına George ise çok korkak, çeklngen ve fazla hassaı tabiatli olduğu için kardeşlerindcn fazla babasını sayar ve daima yalnızbaşına kalmayı tercih ederdi. Bir iki nhhl kusuru da vardı. Bir kere aolaktı. Beşind George ikinci oğlunun böyle olmasma içinden sinirlenirdi. İş bununla kalsa gene iyi.. Albert hafif kekeme idi He.. fakat, onun bu uzvî kusurlan usta bir tenisçi, mükemmel bir denizci, mahir bir uçak pilotu, aman 7errnez bir avcı olmasını ve devletin baştna geçtikten sonra da muvaffakıyet gösterecek kabiliyette seziş ve kültür sahibi bir insan şekline girmesmi önliyemedi. Albert, 1920 de York Dükası unvanını aldıktan sonra mahcubluğunu ve çekingenliğini yenmek için bütün kuvvetini sarfetmeğe karar verdi. Çünkü âşık olmuştu, j^edi Elisabeth BowesLyon'a gönlünü açması ve hissiyatını bildirmesi gç DİL DEVRİMI DİL DAVASI ayatmak, karşı komak isteyen'.er bildiklerince uğraşsınlar. yüzsü ;sathî) olay'.arm türettiği sanılara kapilsmlar da artık ys^eceklerini. yendikleıini umsunlar, sevinçle bağnşsır.lar, aldırmaym, bakrr.aym siz onîara, değişiyor dilimiz, yavaş yavaş da olsa dil devrimi durmadan ilerlivor, gerçekleşiyor. Duramaz. bir özenf.den, g?cıcı bir dilekten çıkrr.Emıştır ki durabilsin. «Yoyo» denüen oyuncak mı bu b^r iki ay esİendirsin de unutuluversin? Kadm'.ann uzun etekli giysıleri mi bir yıl sünr.eden bezilsin de kalkıversn ortadan? Şöyie böyle yüz elli yıüsk bir gcçmişi vsr. yüz elli yıldır bu ülkenin okur yaz?n. aydmı diiündüğür.ü "söylerr.ckte srkmtı çekivor. bunun için de dilini değiştivn.pee, yeni istpv!»re uydurmağa, yeni düşünce'erini sövlemrŞe : elverişü bir duruma getirmeğe çalışıyor. YMnız düşünceler ni scle; mekte mi s'kıntı çrKivor? D; ?ünüyor, açıki. seçikçe düsünüyor da o düsünceleri büdirecek sözle: rr,i bulam:.yor? H>yır, kendisine eskiden ka'ma d'ile düşüneınivor. k l r d e beliren düşünce başlangıçıannı o dille geiştiremiyor, oitrunlfrt ramıyor. bir hiçime dökemiyor, demek ki açıkça, seçikçe düsünmpkte, kısacası düçünmekte sıkıntı çekıyor. D Bi'«in geçinenleriırizden b ri gecenlerde iri iri lâkırdılar ediyor, bizde bir dil devrimi değü, bir düpünce devrimi oîması gerektiğini buyuruyordu. Göremiyor, gerçeği göremiyor da onun için. Yüz elli yıldır bir düşünce devrimi var bu ü'kede, dilin degişmesi de orun bplîr^ierip^n biri. Düşünce devrimi olmasaydı dil devrimi o'.ur rr.uvdu? Biz, Türk u!us\ı. yüzyıilar boyunca içir.de yasadığımız bir acundan, doğu acunundan çtkmamış, batıya yönelmemiş olsaydık eski dilimizle yetinmez miydik? Onu işler, gelistirir, genişletir giderdik. Az çok deeişmiyen dil mi vardır? VnsıTın dili Şeyhi'nin, Fuzuli'nin. Baki'nin dili midir? İyiee bakarsanız Nedim'in dili bile değildir, bafkadır onlardan, gene de onlann dokusundadır, onlardan çıkmıştır, onların sürmesi demektir. Şinasi'nin, Namık Kemal'in dili ise Vasıfın dilinden büsbütün başkadır, onun bir ge'.'rrnesi değildir, yalnız ondan doğmamıştır. Başka bir öz, baçka bir soluk vardır onun içinde, düşünce devriminden gelme bir öz, bir soluk Dil devrimi şu son yirmi otuz yılın işi değildir, bizim doğu acunundan aynlmamızla, doğu acununun görüşüne, düşünüşüne inanmaz olmamız'a başlamıştır. O gündenberi de türlü bicimlere ffirmiş, türlü yollar tutmiıştur. Yolunu, tutması gereken yolu, doğru yolu aramıştır, daha da »nyor. Dil devrimini tuttuğu bütün yollarda durdurmağa, karşı komağa kalkanlar olmuştur. Türk aydmı «tahlâk» tan, «hukuk» tan bir^r sıfat yapmak Ihtiyacını duymuş, «ah'.âkî» demiş, «hukukî» demiş, karşıdakiler bağırmışlar: «Uyduruyorsun, arabcada çoğuldan sıfat olm^z. ahlâkî, hukukî denemez.» Tutturamamışlar, durduramamışlar dil devrimini. Türk ftydını düinin bağımsız olmasını, yabancı dillerin kuruHarın dan silkinmesini, kurtulmasır.ı istemiş: «Arabca, farsça kurullanna göre yapılmış ço&uilan, terkibleri atacağım* demiş. Karsıdakiler gene bağ;rrr.ış!ar: «Onlan atarsak Türk dili yozlaşır, çirkinleşir, yoksullaşir. Biz farsçamn, arap.??nın sözltrinden geçpmiyeceğimiz eibi onlann kıırullarına göre yapılmış terkiblerden de geçemeyiz». Bugün ben yaşta oianlar, Cenab Şahabeddin Beyin «Genc Kalemler» dergisine karşı neler söylediğini unutmamışlardır. «Beyaz kuleden bir ses: «Vatan sagır kpf istiyor;» diye bağırıyor sözü daha kulaklarımızda çmlar. Öyleymiş, bu ülke «sağır kef» istiyormuş, türkçe terkibler istiyormuş. Cenab Şahabeddin Beyle onun gibi düşünenler dayattılar, uğraştılar, ne oldu sonu? «Genc Kalemler» dergisini çıkaranlar kazandı. Arapça, farsça çoğullann, terkibleri!» kalkmasile Türk dili çirkinleşmedi. yoksullaşmadı. Tam tersme, bizp bugün Cenab Şsbabeddin Beyin. Sülpyman Nazif Beyin dili çirkin geliyor, biz onu yoksul buluyoruz. «Genc Kalemler» dergisinin yaptığı devrim dile yeni yollar açb, dilin gelişmesini sağladı. «Genc Kalenıler» dergisinin yaptığı devrimle kalmadık, kalamazdık. O derpiyi çıkaranlar, o dergide yazanlar ancak o kadar yapabilirlerdi, onlardan sonra gelenleı daha da ileri gideceklerdi. gitmeleri gerek'i idi. Gittiler, onlann da karşısma çıkanlar, onlan da durdurmağa kalkanlar oldu. Hem de «Genc Kalemler» dergisini çıkaranların, o dergide yazanlann adına durdurmağa kalktıiar. Gülelim onlara! Devrimciler adına de\Tİmi baltalamak! Bilmiyorum, o devrimciler içinde yeni devrimi kavrayamıyanlar oluyor, ömeğin Bay Ali Ca nib Yönetim öztürkçeyi istemiyor Varsın istemesin! Varsın o da Cenab Şahabeddin Bey gibi gülsün, gönlu katlanırsa bizimle: «Türk Dil Kurumundan bir ses: «Ulus çıçunca istiyor, çağatayca istiyor!» diye bağınyor» diyerek a!ay etsin. Bu ulus, çığılca, çağatayca istemiyor, türkçe istiyor, bugünkü düşüncelerimizi açıkça, seçikçe, bildirecek bir türkçe istiyor. Bay Ali Canib Yöntem ile arkadaş'.annm dilimize .Hil de\Tİmine olan yararlıklsrmı unutmuyoruz, onlar olmasaydı. «Genc Kalemler» dergisinde «avaşmasalardı, bugünkü devrimciler daha çok sıkıntı çeker!erdi. Ziya Gökalp: «Türkçelesmiş türkçedir» dpmiş. ikide bir bumı önü dır. . Bayram. lugat manasüe «evine günüdür. Dil bayramında da bızım sevinmemiz. milletin sevinmesi lszundır. Bayram olmak bayram demek içln föyle etraf r.ıza bakalım; hakikaten bir sevlnc aLmeti var mı? Dii davasının iki çehresi vardır. Birisi. ncrmal geüşme kanunlarma göre d:lde müşaheâe edilet, tekâmül, diğeri de sipariş üzerine veya gayretkeşük sevkile uydurulmuş sözlerin türkçeye zorla sokulması hsreketi. Dil davasını mütalea etmek için bu iki vâkıayı birbirinden tanı"nen nvırmak iâzımdır. Evveiâ işe şurpT'^n b?=layahm: Bizde osmanba diye bir dilden arasıra bahsediiir. Bir ilmî unvan olarak evveiâ bu yanhştrr. Çünkü osmanlıca do^üen dil, Osman Beyin bu devİPti kurîuâu tarihtp^beri gelişe gelişe bugüne kadar gelmiş olan Garb Türklerinin konuştuklan 6\\â\T ve bu dil h,V,â sağdır: Osrmnlı İmparatorluğu siyasi hats ar yuzünden yıkılmamış Oısaydı, bu dil, bugünkü gelişmelere gene erişecek ve düne nazaran srapça ve farsça terkib ve kaidelerden kendini kurlaracktı. Yani dil tekâmülünü bir siyasî hâdise olarak müşahede etmek yanlış olur Zaten nerede ilme siyaset kanjırsa orada soysuzlaşma başlar. Osmanh dili dediğimiz bu eski dil. zaten yalnız yazı dilinde vardı. Halk İstanbulda da, vilâyetlerde de hâ'â konuştuğumuz dili görüşürdü. 1Bugiin yazılanmızdaki sadelik analarımızm bize öğrettiği aynı türkçenin vasfıdır. Dil davasının bizde nasıl başlamış olduğunu araştırmaktan ziyade ona siyasî hüviyet verilerek nasıl ifrata kaçıldığını hatırlamak kâfidir. Bugün artık her türlü siyasî müzaharetten mahrum olduğu için şimdi türkçeye uydurma lâflar «okmaktan çekinmiş oianlar vaktile üim ve milliyet ıısmına o kadar ileri gittilerdi ki: önümüze sürdük'pri «halita» yı kendilerinden baska kimse anlamaz obnuştu; lâkin bütün bu «dil mamulâtını» milletin bir türlü kabul etmediğini müşahede edince işi iki cepheden zorladılar. Birisi Anayasanın dilini değiştirdiler. Bir takım «uydurma» veya ö'müş kelimeleri bu en mühim kanun vesikasma soktular. Millet Meclisi gibi hiçbir salahiyeti ilmiyyesl o l m ı yan bir müessesenin tesriî salâhi'etipe davanarak kanunî kelimeler ihdas ettiler ve böylece kanun yolile dili zorladılar. Diğer taraftan mekteb kitablarının ilim ıstılahlannı değiştirdiler ve öyle gülünç tâblrler buldular ki, bugün bu kitablan yazanlar dahi, O kitabı ben yazmadım, diyecek hale geldi. Gün oldu, gazetecilere bir takım kelimeleri kullanmak için direktif verdiler. Bunlan tekrarlamakta şimdi ne mana var? Ortada ilmî hakikat vardır ki: dil yaşayan bir varlıktır. Onun kendine göre bir «jeni» si vardır; inkişaf kanunlan vardır. Bunun dışında herhangi bir müdahaleyi kabul etmez. Uydurma kelimelerle türkçeyi anlaşılmaz hale getiıenlen Dili •tem'z'edik! diyebi'mek için işte bu yolu tutrular. Bu, dil nam:na, ilim nanıına ve cemivet n=rr'na bir h^ta idi. Bu hat=Ha ısrar edenler, hâlâ türkçenin 56 asır geri giderek uygur ve çağataycaya döneceğini sansnUr belki vardır. Lâkin bugün artık âhî:^i ve ifadest bakımından yaşar bir dil oimaya başlamış olan türkçe tabiî inkişaf yolunda yürümektçdir. Geri dönmesine de imkân yoktur. Şimdi işi bir de realiteler bakımından tetkik edelim. Uydurma kelimelcr taraftarlarımn 1leri sördükleri bir iddia var: Bizim bulduğumuz kelimeleri miHet kullanıyor. Bu iddianın hakikati şudur ki bu zorlamslar esnasında ehil ve erbab kimselerin durum gibi, seç : m gibi, verim gibi dil jenisine uygun ve aslı faslı malum oiarak kul'snmaya başladıklan bir takım «munis» kelimeler diİ3 girmiş ve dili zenginleştırmiştir. «Durum» dururken vaziyet kelimesini kullanmıyorsak da ibarede aynı kelimeyi tekrar etmemek icin icabında ikisini d» kullanıyoruz. Böylece ifade ham maddesinde bir bolluk gÖ7.e çarpıyor. Lâkin asırlardanberi dedelerimizin dahi kullana kullana türkçeleştirdiği mahkeme, hâkim, dava, mekteb, mualüm. hesab, kitab, kütübhane, cemiyet daha binlerce kelimeyi •irkçeden kovmak için yapı'an gayret. sadece bu dili kek»me hale getirmek ve ifade kudretini de eksiltmekten baska bir seve v?rr>mam'.st'r. Bugün elimizde bulunan (zürriyeti malum) kelimelerle bizim yazacağımız, v e uydurma kelimelerle onlara taraftar olanlann yazacskları yaz'lan, memleket'n her sınıf halkına okutur, dinletir. hangisinin Türkler tarafından daha iyi »nlaşıldığmı meydana koyabiliriz. Zorla yapılmak istenen «sun'î» türkçeyi, onu yapanlar dahi anlamamışlar, bir çok vazılarda uydurma kelimenin yanına parantez içinde halkm dilindeki Irarşılığını yazmak zaruretinde kalmışlardır. Kendi dilini anlamak istemek, anlar bir dille yazılmış makale, kitablar istemek herKesin hakkıdır. Bu, muharrirlerin, müelliflerin işidir. Yeni tâbirler bulmak, hayatm yeni ihtiyaçlarına göre kelimeler yapmak veya başka dillerden almak' da gene bunlann salahiyeti dahilinde bir iştir. Dil mütehassıslan tıpkı, laborantlar gibi dil üzerindeki çalışmalarda yeni kelimeler bulup ortaya atarlar. Kalem ve fikir sshibleri bunlan benimseyip yazılanna alırlar. Bu da kâfi değildir. Dil bunlan ya tutar. ya tutmaz.. Bunlar tıpkı fidan ç''ikleri gibinir. Tı*fmivına k>rur gider. Tutarsa yerleşir, bir müddet i'çin yerleşir. Bir kelimenin bir dilde ne kadar zaman yaşayacağını kimse takdir edemez. Bugün, türkçe,, bundan 25 yıl evveline bakarak çok sadeleşmiştir. Bunu görmek için o 'devre aid yazılarla bugünküleri karşılaştarmak kâfidir. Türkçedeki bütün yabana kaideler ve onlara göre yapılmış terkibler. izafptler ka!kmıştır. Böylece türkçe grameri ilmî istiklâlini elde etmiştir. Ekseri halkm anlamadığı arabca ve farsça kelimeler de elini eteğini çekmiştir. Bir vakitler bunları kullanmak bir hüner sayılırken şimdi bir noksan, bir kusurdur. Halkm okuma yazma nisbeti ne olursa olsun, hattâ ana dili türkçe olmıyanlar dahi bugün gazetelerimizi rahatça okuyup anlamaktadırlar. Gazete tirajlan bunun en k u w e t l i delilidir. Bu netice dil bakımmdan cok sevinilecek bir hâdisedir. Belki de dil bayramı sırf bu bakımdan bir mana tasıyabilir. B ugün, bir çok muhdes bayramlanm:zdön biridir, dil bayramı Bu yazı makinesi İSVEÇ çeliğini ve işçiliğini temsil eder. Milletlerarası Sakatlara Yardım Kurulu Sekreteri geliyor Stockholmda toplanmıj olan Millet mflze sürüyorlar. Ziya Gökslp bugün yaşasaydı ne derdi. onu bilmiyolerarası Sakatlara. Y&rdım Cemlyetlnln rum. Diye'im ki gene o sözünde direnirdi, o da Ali Canib Yöntem gibi Umumi Kâtibl Bn. Bell Greve 27 eylulkendi yaptığından ilerl gidilmesini istemezdi. Bence Ziya Gökalp öyle de tehrimlze gelecektir. Sakatlar Cemiyetinln Umuml Kât'.bl şehrimlzde yapmazdı. neyse, yapardı diyelim. Ziya Gökalp öyle demiştir, gene de bazı Inoelemelerde bulunacaktır. öyle derdi diye biz inandığımız yolu bır^V^cak m ı y z ? Bir devrirn"i Şehir Meclisi Parti Grupunun dünkü toplantısı 5ehlr Meclisi Demokrat Partl grupu dün Beledlyede Sehlr Meclisi (alonunda 45 »aat devam eden blr toplantı ytpmıstır. D«molcrat Parti tstanbul h B«j kanı Dr. MükeTrem Sarolun da hazır bulundugu bu toplantı oldukca hararetli cereyan etmlş. h4I Ullmatnameıi, tarife 14leri ve Şehir Meclisinin (alısnu t a m etrafında görüşmeler yapılmıştır. Parti grupu cuma günü tekrar bir toplanü yaparak riyaset dlvanım ve Deimi EncUmen adaylarını tesblt edecektlr. HALDA Halda ile parmaklarınıza kanat talanıs I uırom! Vekiıı: r Küçük Haberler j olduğu için, Türk toplumunun dileklerini anlamağa çalışmış, çevresine elind'în geldiğince ışık »açmış bir Türk dü?üniirii oHueu iç ; n biz : m Ziya Gökalp'a saygımız, sevgimiz vardır. ancsk biz nnnn de^'İP'"''!? bağlı deSiliz orm aşmağa özeniriz, y a n n da bizi aşmağa özenenler çıkmasmı dilediğimiz gibi. Ziya Gökalp elbette: «Türkceleşmiş türkrpdir» diyecektl, başka türlü diyemezdi. başka türlü düşünemezdi. Çünkü Ziya Gökalp'ın yaşadığı gün'erde biz Arab yazısını kullanırdık, okullannızda az çok arapça, farsça öŞretillrdi, arapca. farsra b ^ m için aanıyorum kl o sözünü degiştirdi. Unutmayalim kl Ziya Gökalp arapyazısjnın, okullardan arapça ile farscanm kaldırıld'sını görseydi, Byle sanıyorum kl o sBzünfl değıştirirdi. Unutmıyah mki Ziya Gökalp arapçayı bllen. arapça kökleri kullanan bir kuşağm klşr.ertndendi, «mefkure» gibi, «ma'şerl» gibi sözler kurardı. Arab yazısmın kaldınldığı günlere yetisseydl o da bunlan bırakır, Cztörkçelerini arardı. ERİM TİCARET T. A. O. islanbui, Gaiata. Voyvod» Cad.. Talslon 43225 Orta Okul öğretmenlerine TABİAT BİLGİSİ 1.11. ın ÖrrER BEDİİ TARDU İsf~"tıul E'Jitim Enstit ; isü v e Öğretmpn Okulu Tabiiye ÖeTetmeni MUAMMER GÜREL İstanbul Eğitim Enstitüsü ve Öğretmen Okuln Tabiiye Öğrermeni Kitabevimizin, orta okulların birinci, ikinci ve üçüncü sınıflan irin bastırdığı TABİAT BİLGİSİ kitablan satışa çıkanlmıştır. Bütün okul kitab'anmız gibi aktif metoda göre hazırlanan TAP+AT TîTLGTSİ kitablanmıida bilhassa: 1 Oğrencileri hirer birer, gruplar haünde, smıfça hazırlamn işi ön plânda tutulmuştur. 2 Çocuklarda, arama. tenkid etme, noksan görme, hayran kalma; insanlan değerlendirme alışkanhğmın vücud bulmasına ehemmiyet verilmistir. 3 Kitablarda r>ek bol plân. resim ve tablolann en faydalı örneklerden seçüır.esine çahşılmıştır. OmeklımJBİz postadadır. Kitablarımızı görmeden kararınızı vermeyiniz. * İSTANBUL Emnlyrt Müdürü Ktmal AygUntln Amerikayı riyaretl emasında kendlgine Ankara Emnlyet Genel Müdürlüğıi sube müdürlertndm Fahri vekilet edecektlr. * MİLLİ Eğitim Müdürü Muhlddln Akdlk dün Faüh llçeıindekl okularüı D&rüss&faka. Lisesine glderek tetkikl«rde bulunmuştur. * YEDÎKULEDEKİ Verem hastanasine llâve edilecek altıncı pavlyonun Insası hayll ilerlemlştlr. Önümüzdeki Cumhuriyet Bayramın» kad&r tamamlanmasına çalışılacaktır. * SAĞLDC Balauılıgı tarafmdan eatın alınan MünevveTİer dinlenme yurdunun, çocuk ganatoryom ve prevmtoryomu olarak kuUanılması kararlajmıştır. Yakında tamlr ve tadil Işlertne beşianacaktır. * OKUMUŞU Çogaltma. Okuyanı Koruın» Kurumu İstanbul subejl üyelerlnta 2V9/19S1 tarlhlnde yapılan genel toplantısında Genel merkez v e İstanbul kongrelerinde bulunacak temsllciler leeilınlstir. Secllen temslldler tarafmdan »ube kongreslnta 29/'9/1951 tarlhlnde eumartesi günü «aat 17 de Şehzadebaşı caddeslnde 99 sayıh Kurul merkezinde yapılmasına karar verilmiştir. •• PENDİK Çocuk Esirgeme Kurumu * son günlerde 600 ltr» sarfile çoğu göçmen olan kırk kadar fakir çocuga ayakkabı, çorap, pantalon; yün kazak dagıtrr.ıştır. «Türkçeleşmlş türkçedir» ne demektlr? Herkesin bildlği, yazı Hillmize de. konuşma dilimize de yerleşmiş arapça, farsça sözler m i ' KoAma eğer dediğimiz ifrat hareketler olmasaydı, bugün ilim ve nıışma dili boyuna değisir, boyuna değiştiği için de bir dayanak oiamaz. Bizim çotrukluğumuzda büyüklerimizin elinl öpünce bize: «Berhordar ıstılah âlemindeki kanşıklıklar, hattâ mizah mevzuu olacak derecedeki ol... Allah aziz etsin evlâdım...» derlerdl. Bunlar herkesin bildi&i söz acayiblikler ve kanun dilindeki yeni Babıâli lehçesi vücud bulmaz; . o lertil. Siz buşün «berhordal ol» sBzünü kimsenin ağzmdan duyuyor dilin tabiî cereyanma hizmet edenler, milletin bir türlü benimsemediği mıısunuz? «Aziz» sözfl b u g t a o manada kullanılıyor mu? Kadmlan bu çetrefil ve buruk kelirnelerle mücadeleye harcadıklan gayreti dilin mız esk'den «unvan satmak» derlerdi, bunu «ülvan satmak» d:ve kul hak:kî tekâmülü uğnına sarfederler, daha İ>T semereler alırlardı. Her iste olduğu gibi, türkçede de ifrat ve tefrit arasmda bocalayan lananlar d» çoktu, şimdl kimseden işitiyor musunuz o sözü? Gencler arasmda «unvan» sözünfl anlamjyanlar, hiç duymamış olanTar var. dil ge.iişmesi davası, bugün artık normal yatağma girmiştir. Bu yol, Bundan k?rk yıl önce «rörkçeleşmiş türkçedir» diye düşünen bir kişi, yavaf yavas bir akademinin doğmasma kadar gidebilecektir. (tberhordar» sözünü, «unvan» sözflnü türkçeleşmis sayar, bir gün unurvtlabilecegmi aklına getirrnezdi. Böyle durmadan değisen bir kota Okul öğretmenlerme nuşma dili, dayanak olamaz Dil devrimi yüruyeeektir, durmadan yürüyecektir, Şinasi'nln, N a mık Kemal'in di'lnde kalmadı&ı gibi, «Genc Kalemler» dergisini çıkaranlann dilinde kaimadıeı gibl bu yazıdakl dilde de kalmıyacaktır. Hfç durmıvacak mı? Duracnk elbette blr gün. Batı acunu İçinde edindiğimiz düsünceleri, yenl göruşlerl, yeni yasayışı söyleyebllecek bir duruma geldiği gün kendlliğinden duraeaktrr. Ancak o gön dil devri COCRAFYA I. H. JJL Dr. Nureddin Seçkin minin artık durduSu da duşOnölmlyecek, kullanılan, yazılan dil ta eskidenberi varmıj gibi gözükecek, bugönkü çeşidinden dil tartısmalan olmıyaeaktır. Yann Matinelerden İtibaren I P E K Sinemasmda En büyük heyec: nlar ve maceralar faheseri EYLÛL 2 6 ZİLHİCCE 24 O V: Türkçe Sözlti 0 6 tnuak ? â i ~1JÎ HAYDUD KARDEŞLER Ba& Rollerde: İstanbnl Etftim Enstirüsu ve Öğrermen Okulu Coğrafya Öğretmeni Kitabevimizin, orta okullann btrind, İkinci ve üçüncü sınıfl a n için barnrdığı COĞRAFYA kitablan da sstısa çıkanlmıştır, Butun okul kltablanmız gibi aktif metod esaslarma göre hazırlanan COĞRAFYA kitablarımızda: 1 Öğrencinin bir derı saati içinde neleri elde etmesi gerektiğini belirtmek için, her konunun başma bir çalışma plânı konulmustur. 2 Öğrencinin ilgisini çekmek, ona ansiklopedik bilgi vermek İçin resim, harita ve graüklerden faydalanması esası ön plina aunmiftır. S Kitablardaki gerek yerll, gerek yabancı nüfuslar, yüa Slçflmleri, toprak mahsulleri ile smai mahsuileri gösteren istatistik en lon «ayımlar ve resmî istatistikler esas tutularak veril «İkdar» mı, yoksa «icbar» mı? Mr. Truman'ın Cumhur Başkanımıza («nderdiği mesajın ju «1947 denberl Tttrklyenln lktisad! ve askert knvvctlnl komroak hususunda yardımda bulunmag* biri ikdar eden» cümlesindeki «lkdar» kellmpsi "icbar» olsa gerek. ÇünkO .İkdar. ın bu cümlede hiç bir münasebeti yoktur. Her halde Mr tercume yani ışl ığı var. REMZÎ KİTABEVİ ulö 6.51 1305 16.27 19.01 20.23 5.12 RANDOLPH SCOTT GEORGE Mac KREDY Örneklerimiz postadadır. Kitablarımızı vermeyiniz. görmeden kararınızı REMZİ KİTABEVİ Tanınmış Fransi2 sanatkarı Morlı ŞövaJye 7 ekün pazar günü Mısır uçagı İle ^hrlmize gelecek, aynı gün saat 19 da Park Otelde gazetecilerle bir konuşma yap3cak, pazartesi akşamı birinci, 11 ekim perşembe gücü de İklncl temsîll verdikten conra miihtemelen U ekiznde mernlekeümlzden »y Moris Şövalye'nin temsilleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle