Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET İspanyol Komünist Partisi Moskova temsilcisinin ifşaaü 3 Eylul 1950 KOMİNTERNI İÇ ÜÜ Yazan CASIHO DELGADO (24) Almanlar yaklaşırlarken İspanyol mültecilerinin durumu o derece naziklejti ki Hemandeı, İspanyolJardan mürekkeb bir piyade livasının teşkil edilmesini teklii etti. O bu suretle arkadaşlâruruzı açhktan kurtarmak için bir tejefabüste bulunmuş oluyordu. Bu teşebbüsünde muvaffak olup olmıyaCcğmı kestiremiyorum. Hernandez'in teklifi kabul olundu. Erlerinin çoğu İspanyollardan mürekkeb bir liva şimdi Moskova civarında talim yapmaktadır. Bu livaya komuta eden Humgriya, Valangiyali bir eski arkadaşımız olup İspanya iç harbinde çeteci olarak büyük bir cesaret ve dirayet göstermişti. Bu birlikteki partinin tera siicisi Ortega bir eski köylii olup Lenin okulundan geçtikten sonra özel siyasî okulda da okumuştur. Orada tam bir mürai olarak yetiştı ilmişe benziyor. [na gidiyordum. Bu çarşının diğer Rus çarşılanndan bir farkı yoktur, yani büyük bir kalabahk, bir çok satış sergisi ve tahammül edilmez pis bir koku. Burada et, meyva ve sebze satılıı, fakat bizi ilgilendiren tek şey, yani tütün satılmaz. Bunun için aradjğımızı bulamadığımız resmî çarşıya arkamızı dönüp karaborsaya giderdik. Burada yok yoktur: Elleri naBirü delikanlılar bize elektrik sobalan satmayı teklif ediyorlar. Bu adamlar elektrik malzemesi yapan bir fabrikanın işçileridirler. Eski devirden artakalmış, melon şapkalı, siyah pardesülü, beyaz gömlekli, kolah yakalı, yetmişlik bir ihtiyar bize gümüşten veya beyaz madenden bir kahve kaşığı satmak teklifinde bulunuyor. Vakitsiz kocamış bir genc kadın kapkara elinde tuttuğu ve binlerce sineğin kona kona yansmı yedikleri, kâğıdsız üç karemelâyı bize satmağa çalışıyor. Üstübaşı pırtı halinde bir çocuk, iyi giyinmiş bir kadının cebine elini daldınyor. Manzarası korkunc bir dilenci aziz Nikolanın ruhu için bir kaç kapik sadaka istiyor. Bir :arafta eski kilidler, ötede en âlâ:uıdan olmak üzere votka, daha ötede her nevi saat ve ipek çorab, asker üniformalan satılıyor. Bunardan başka eski düğmeler, paslanmış dikiş iğneleri, paslı anaharlar, kulpsuz bir fincan, şişeler, kullanılmış lâsjik ökçeler, yiyecek =haberleri İsfanbulda değişen kaymakamlar Yeni nakil ve tayinler Vilâyete tebliğ edildi Kaymakamlar arasındaki değişiklikler tasdikten çıkmış ve dün Vilâyete tebliğ edilmiştir: Emniyet Genel müdürlüğü şube müdürlerinden Ali Rıza; Fatih kaymakamhğma, Silivri Kaymakamı Enver Koral Dikili kaymakamlığına, Ayvalık KaymakamJ Ahmed Akbil Beyoğlu kaymakamlığına, Pınarbaşı eski kaymakarru ve Emniyet Genel müdürlüğü emrinde Emniyet müdürü Osnıan Tolga Silivri kaymakamlığına, Baskil kaymakamı Suad Ethemoğlu Kartal kaymakamhğma, Beyoğlu kaymakamı Muhterem Veznedaroğlu mahallî idareler genel müdürlüğü şube müdürlüğüne, Adalar kaymakamı Mehmed Ali Çe;ingen Çatalca kaymakamhçına, Şile kaymakamı Mekki Keskin Eminönü kaymakamhğma, Eminönü kaymakamı Cevdet Yarbin Çorlu kaymakamlığına. Çorlu kay makamı Sadık Artumuhaç Şile kaymakamhğma, Çatalea kaymakamı Şevket Yurdakul Ajrvahk kaymakamlığına. Kartal kaymaka mı Rifat Erdel İnebolu kaymakam lığma, mahallî idareler şube müdürlerinden Orhan Gözgücü Adalar kaymakamlığına, Fatih kaymakamı Cemal Şaşıoğlu Biga kaymakamlığına nakil ve tayin edilmişldi I I S O H B E T L E R I İHEM NALINA M1HINA Anıt { l Askerî diploma 'örenleri ve bir haiıra vvelki gün Harb Akademimiz, yeni kabul edilen eğitim sistemine u/arak üçüncü, ikinci ve birinei sınıflarmda kara, deniz ve hava kuımaylık tahsili gören 169 genc sulayımızm hepsine diplotnalannı erdi. Deniz Harb Okulu ve Koleji !e hem 174 üııcü yıldönümünü ;utladı, hem de 391950 ders yılın[a okulu bitiren 85 asteğmene kılıc :uşattı. Her iki lörenin aynı güne astlaması yüzünden yalnız Harb Akadenıimize gidebildim ve yıllarJanberi hiç kaçırmadığım Deniz Harb Okulundaki diploma töreninde bulunamadun. Deniz Harb Okuiu, o güzel törenini bir gün sonraya )iraknuş olsaydı, oenim gibi bir ^ok kimseler de bu bahtiyarlıktan mahrum kalmazlardı. Ümid ederiın ki gclccek sene iki törcn bir güne getirüınez. Zaten, bu törenlerin mutlaka 1 eylulde yspılmasını icab :ttiren mevzuat da joktur. E\\elki gün. Sultan Hamidin penceresindcn cuma selâmlıklarından ve bayTamlardan sonra, rengâ.•enk üniformah hassa ordusu birliklerine yaptırdığ» geçid resimle:ini seyrettiği Yıldız Sarajınm sa " Jonunda, nıhlara heyecan, inan ve güven veren o diploma töreninde urasile Harb Akademileri Komu:anj Korgeneral Feyzi Mengüçu, genc bir kurmay yüzbaşıyı ve nihayet Genelkurmay Başkanımız Orgeneral sayın Nuri Yamutun güzel nutuklannı dinledim. Bando ile söylenen İstiklâl raarşımız ruhomn derin bir heyecan ve haz ile dalgaiandırdı. Atatürkün Samsuna çıktıktan sonra, vatanı ve istiklâli kurtarmak azmile Şarka doğru giderken yollarda o yanık ve tatlı sesile söylcdiği «Güneş ufuklan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar» genclik marşı da, bu marşın ilk söylendiği zamanlardaki hatıralan canlandırdı. Korgeneral saym Feyıi Mengiiç Harbiye mektebinin ve eskiden onunla aynı çatı altında bulunan bugünkü Harb Akademimizin ağabeysi olan Erkâmharbiye mektebinin 105 inci diploma törenindea bahsettiği zaman, Meşrutiyetin ilk yülannda, Harbiyenin 75 inci yıldöniimünde yapılan büyük diploma töreni gözlerimin önünde canlandı. O tören, Pangaltıdaki Harbiyenin şimdi bahçe haline konulmuş olan büyük merdanında yapılmıştı. Bir tarafta davetliler yer almış, sahanın diğer taraflannda Harbiye mektebi taltbesinin teşkil ettiği taburlar sıralanmıştı. Mektebin müdürü Miralay Vehib Bey, kıtaların başına geçmiş; gü#"fakat biraz da acı sesile: ... Takım cephesile resmigeçid olacak, alay yerinde say ' mSTİ?Bf1 Kumandasuıı vernıişti. Harbiyeliler, nefti yakaü lâciverd üniformaları, ortasuıda bir nıadenî ayyıldız bulunan siyah kalpaklarile sert adımlarla geçid resmine başlamışlardı. O zaman tüfekler şimdiki gibi omuza takümaz; sol omuzun ustüııde silâh omuza vaziyetinde ta şmırdı. Harbiye ta'.ebesinin kasaturalanna. o zamanki subay kılıclarınm kabzalarına takılan sırmalar küçük kordonlar, her bölük için ayrı renkte olmak üzere, takdmak âdetti. Yepyeni muaddel mavzcrlerin ince uzun yan süngü yan kaSüturaları parıl parıl yanıyordu. Takımlar birbiri pesisıra. o zamanki tebirile cephelerini talıta gibi dümdüz, kusursuz bir intîzamla geçiyorlardı. Şahıslarm arasına adımlar kalçadan çelik bir yay gibi fıriıyor, başlar birdenbire sağa dönüyor, genc zabitlerin yağız çehrelerinde parlıyan ateşli gözler, dimdik selâmladıkları zata bakıyordu. Ge;id resmi bir daha tekrar edildi. Bu defa Harbiye aîayına, Gala Arkası Sa. 4, Sü. S de Bayındırhk Bakam Saym General Fahri Belene 3ana vazife olarak radyo dinleme dairesinin ispanyol kısnu tevdi o.undu. Şimdi gündüz değil, fakat geceleri çalışıyonım. Rus ve Alman resmi tebliğlerini de dinliyorum. Her ikisinde de hem hakikatin, hem de yalanın payı var. Her akşara saat 6 da Lux otelinden çıkıp Puçkin meydaruna ka dar yürüyorum. Orada bindiğım tramvay beni 301 No. lı İlim Enstitüsü civarına kadar götürüyor. Her ekşam da ineceğim durağa yaklaşmca alârm işareti veriliyor. Tram vay dunıyor, yolcuları indirip sığınaklara doğru alelacele sevkediyorlar. Bu sığınaklar içlerinde bi mponları, fenerler, fotin bağlan. rer küçük mahzen bulunan ahşab .s.. satılmaktadır. Nihayet aradıevciklerdir. Ben de her gün bu ğımızı, yani tütünü buluyoruz. Binazik anda nizamlara aykırı ha er paket «Volga» satın alıyoruz. reket ediyorum. Sığmağa gitsem Her paketin fiatı 30 ruble olup bu radyo dinliyemiyeceğim ve vazife miktar para bir Sovyet işçisinin mi yapmamış olacağım. Canavaı rtalama haftalık ücretinin yarisi düdükleri çalmağa başlayıp tram demektir. Ahş veriş için değil, favay duruverince hem athyor ve kat etrafımızı seyretmek için çardeli gibi Komintern istikametinde ıyı bir daha dolaşıyoruz. Burada koşuyorum. Milis askerleri duı eski veya yeni rejimlere mensub mskhğım için düdük çalıyorlar. Bir olmak üzere tasavvur olunabilecek yandan koşuyor, bir yandaa da on bütün tiplere rastlanılır: Suç i§lara lânet ediyorum. Durmıyanla iyen yeni rejim memurları bu ra karşı ateş etmek emri verildiği bakımdan yanıbaşlarındaki eski ni bildiğimden bir kurşun/ yerr.e rejim memurlarından aşağı kalmımek için zikzak istikametlerde ko yorlar. Çalıştıklan fabrikadan çalşuyorum. Böyle on dakika çılgm dıkları şeyleri satan işçiler... Akla, gibi koştuktp.n sonra kalbim bazaıı hayale gelmiyecek şeyler satmayı çatiıyacak gibi oluyor. Komintern teklif eden kadmlar. Ezelî Rusyain kapısma geliyor, pasomu göste nın aynası olan bu küçük âlemin rip içeriye girince bir müddet duruyor, bir sigara içtikten sonra bü çinde bir aşağı, bir yukan dolaroma çıkmak üzere asanöre bini şan her tipten, her yaşta milis asyorum. Benimle birlikte çalışan kerleri. Çarşıdan dönünce öğle yemeğini lar Siegis, Alvarez,. Moncho, Vipişirirken cente, Pertegaz, Echanigue ve Ma yiyorduk. Ben kahve rino Ser.den. Radyodan dinlediğimiz Sanchez Arcas gelirdi. O çok taha'oerler hakkmda aramızda hiç bir nınmış bir ispanyol mirnarı olup mütaleada bulunmuyoruz. Dinleyip Madrid hastanesinin binalarından uittiklerimizi yazmakla iktifa e birinin inşaatını o idare etmiştir. diyoruz. Sonra da 301 No. lı İlim Orıun önünde yemek yememe Enstitüsünün, gizli bültenine ge imkân yoktur. Çünkü o zaman tam çirmesi için yazdıklarımızı Marino mânasile âzab duyuyorum. Gözleri Sendin'e dikte ediyoruz. Bu bülten elimin hareketini takib ediyor. San ordunun, diplomasinin ve partinin ki midemin mas kabiliyetini ölçübaşiıca makamlanna gönderiliyor. yormuş gibi garib ve sabit bir naSabahleyin saat 5 e doğru işimiz zarla bakar. Açhğını aksettiren çeh bitiyor, yorgunluktan bitkin bir resi olmayıp tabaktan aynlmıyan halde dışarıya çıkıyoruz. Çünkü u gözleridir. zun saatler bir kelime kaybetmeUmumiyetle kendisine yiyecek mek. başdöndürücü bir süratle yazı bir şey veriririm. Ya unutkanlıkla, yazmak, ayru zamanda aldığunız yahud da kendirn için yeter mike!îm haberlerden dolayı teessürü tarda yiyecek olmadığından bir şey müzden kıvrana kıvrana cihazlan vermediğim zaman bana tatlı ve âyarlamak zorunda olduğumuz için okşayıcı bir sesle derdi ki: âsabımız fevkalâde geriliyordu. «Bırak da biraz tadayım. Bana Bizi Puçkin meydanına götürecek çok nefis görünüyor.» tramvaya Tarım sergisinia önünde O zaman o yiyeceği yavaş yavaş biniyorduk ve bu meydana gelin dudaklanna götürür ve sanki çok ce Lux oteline kadar yayan gidi çabuk yutmaktan korkuyormuş giyorduk. bi onu gayet yavaş çiğnerdi. Sonra Şehrin merkez çarşısının bir veya iki fincan kahve ile sigakaraborsasında ralanmdan bir kaçını içip giderdi Öğleyin yataktan kalkıyordum Az kalsın Sanchez Arcas'ın SovSonra bazan yalnız başıma, bazan yet Rusya Mimarî Akademisinde da şimdi birlikte ikamet etmekte üye olduğunu yazmayı unutacakolduğum Cimorra ile birlikte sirk tım. civarındaki şehrin merkez çarşısı Arkası var Akıllı dediğin adam hafızasına güvenir kuzum. Ben ömrümde hic lâdese basmadım. Bunu konuşan Şakir îpli bizim Usküdarh arkadaşlardandır. Ağzı ka'.^balık görünür. ama kalbi temız dir. Bursadan kumaş getirip mağazada satar. Hafif tertib toptancıd!'. P^k de para tutmaz. Bağ! arbujinda, kcşedeki kahvede oturup bir bardak bira ile hararet lımda! deyince: Artin Efendi dayanamamış: Affedersiniz paşa hazretleri. Lâdes mi tutuştuk? Diye Sadnazamı mahcub etmiş. Jşte ben bunu anlattım. Şakir gülr dü... Nesine isterseniz lâdes tutuşurum. Hafızam çok kuvvatlidir. Een küçüklüğümdeki... diye övün nıeye de başladı. Hani ben böyle şeylere girmem ama nasıl oldu bilmem. Nesine tutuşalım Şakir? diye sordum. Nesine istersen! Buradaki arkadaşlara bir ziyafet... Kabul... Birbirimizin küçük parmaklarımizı tuttuk. Lâdesim, lâdes olsun mu? Olsun. Bu lâdeste eğer ilk hamlede aldatabilirseniz ne âlâ! Yoksa iş tesadüfe kalır. Kimin akbndan evvel çıkarsa o mantara basar. Tabiî ilk anların şakalan yapıldıktan sonra aradan on dakika geçti geçmedi.. Oturduğumuz masaya bir tabak şiş kebabı getirdiler. Ben bir tane yedim ve kalkıp dışanya tükürdüm. Ne var? Et fena kokuyor yahu! Amma yaptın? Valla fena kokuyor. Midem döndü. O sırada ben tekrar tabağı alıp kokladım. Leş gibi kokuyor birader, bu kadar da bratlatılır mı? Diye Şakire uzattım. Fütursuzca aldı. Lâdes! der demez, şaşaladı. Yandım Allah! Ulan amma da akıllı imişim be!. Dedi ama etraftan bir foridir gitti. Altı kişiydik. Adii hemen: Bana bak Sakir. Biz man'ltpsiye basmayız. Sana söyleyim, hani kaçamak yok! ^ Yok valla! Istediğiniz yere gi Ord. Prof. Burhaneddin Toker geldi îsvîçre, Almanya ve Fransa cerrahî klimklermde tetkiklerde bulunan Cer. rahpaşa birinei cerrahî kliniği Ordinaryüs Profeçörü Eurhaneddin Toker, tetkik seyahaünri in avdet etmlş ve vazifesine başlamıştır. Celâl Yardımcı Milletvek;ii ve avukat arkadaşıraız Celâl Yardımcı Avrupada yaptığı tetkik seyahatinden avdet etrruştir. Arkadaşımızın mllletvekili seçildikten sonr» yazıhanesini kapatarak yalnız teşrii vazifesle meşgul olduğu şayiaları çıkrcıştı. Bizim aldıgımız malumata göre Celâl Yardımcı eskisi gibi avukaüık vazilesir.e de devam etn~.ektedir. Ankara vapuru dün gitti Ankara vapuru dün saat 12 de 335 yolcu, 4î" tön yük ve 6 otomobil ile Batı Akdeniz seterine çıkmıştır. Geml eşsiz hususiyetlerini gösterir. Büile gidenler arasında Ermenl Kardinalı. ;ük Millet Meclisi gibi, bu anıt ia Jinekol«ıii^.Jtongi(sinde memleketimizl cn kâğıda bir aHm aldığımız zaman ternsil edecek delege Dr. Müfld Kaygılı. hale edilmiştir. Para değerden düşgazetemlz yazı ailesir.den Kemal Salih tükçe müteahhidle anlaşmazlıklar Sel vardır. i biter. Güzel Sanatlar Akademisine Bilmem hikâyeden haberiniz var I giren her Türk genci, ilk ders kimıdır? Atatürkün gomüleceği yer, tablarında bu faciarm hikâyesini üzerinde vaktile uzun tartişm»îar ; okur. ;eçti. Biz bir kaç kişi, kendi vasiEğer bir şey yapmak mümkün etini kulağımızla duyduğum z olduğuna inanmazsanız, jüri heyefin, kabrinin Çankayada yapılmaîinı istiyorduk. Hattâ aklımızca Kimin tarafmdan icad edildiği bi I yük devletlerle eşit bir devlet ha tindeki profesörlerin, bizim sanat• A i . T î i •• 1J^:: :: J." line geldiğini u:l: bilirsiniz T Yere düştn kârlann ve an:t mimannın imzasıiumhur Başkanlığı köşkünün so 1: Unmiyen Atatürkü! t; biran önce göm i: lundaki tepeyi seçmiştik. O sırada mek bahanesine kimsenin kapıldığı sancağın nasıl kaldırıldığını gör nı almız. Bunlar, ama bunlar, yoklartide bir komisyon kurdular. Ben yoktur. Bazı gazetelcrin de yazdığı müşsünüzdür. On milyon, on mil sa emir altmda işleyen memurlar le azalar arasındaydım. Arkadaş üzere Atatürk, geçici olmakla be yon, 250 bin altın demektir. Cad değil, bu tadillerin arutı tahrib etraber, Fatihin, Yavuzun türbelerin debostanındaki Ragıb Paşa köşkü mediğini yazsmlar ve fikirlerinin lardan bazıları: Cumhur Başkanları türbedar den de büyük, kubbeli bir bina bu paranm yarısile yapümıştır. A altını imzalasınlar. : Büyük Millet Meclisi binasına da ık mı edecakler? diye itiraz etü er. içinde yatmaktadır. Toprağa gö nıt Kabir dediğimiz şey, Birinei Dünya Harbinin bütün muzafıer bazı bakanlıklar sıkıştırılmak isten^ski ve yeni köşkün Atatürk mü mülmüştür. Açıkta değildir. :esi olabileceği fikrini ileri sürdük. Anıta başlanmamış olsaydı, büt devletlerini karşısma alarak kurtu diğini gene gazetelerde okuduk. Nasıl olsa bir inkılâb müzesi lâ çe meselelerini düşünmeği ve Ata luş savaşı yapan bu milletin kahra Bu bina dahi, ben milletvekili 'ken, :ımdı ve bunun için Atatürkün türke en lâyık AnıtKabiri yapmak manlığını bir asırdan öbür asra yedi buçuk milyon liraya ihale ehtilâl ve inkılâb yıllannda oturdu için daha geniş imkânlan bekleme götürecek bir destandır. Atatürk dilmiştir. Onun da pahalılığı, harbğu iki evden ne daha iyisini bul ği anlardım. Hattâ, daha geniş im dahi bu anıtm şeref mısafiridir. Eski den ve paranm değersizlenmesinnak, ne de daha ucuzunu yapttr kânlar beklenerek, bugünkü anı'ı Yunan heykellerinin başlarını m dendir. Sonra, canım efendirn. niaak imkânı yoktu. Bir takımı: olduğu gibi bırakmağı da anîarım. ran taassub, bu sakat mermer göv hayet millî hakimiyet devri diyo Oralan şirrdi fırkanın malı Anladığım şeyler arssmda üç yılda delerin teşhir edihnekte olduğu ruz. Yapılan şey padişah sarayı, velır. Başkasmm mtlı üzerine me tamamlamak yerine cn üç yılda ta bütün müzelerde her gelen ve gö zir sarayı değil, Türk tarihinde ılk :ar yapılamaz, demeğe kadar \ar mamlamak da vardır. Fakat, dün ıenin lânetine uğrar. Yüzde yetmiş defa bir millet sarayıdır. Bir avuc dılar. yayı hayli gezen, hayli kafa yoran, beşi bundan böyle verilecek yüzde Finlandiyanın millet meclisini resim yirmi beşi için toprağa dökülmüş Parti sizsiniz. Atatürk bu mil hayli şey gören bir sanat meraklısı oian AnıtKabirin son parasıra kes lerde görmüşsünüzdür. Macar parete bir vatan vermiştir. Siz ondan sıfatile size söylüyorum: Eğer ga mek tasarruf etmek değil, böyle Dir lamentosunu da belki hatırlarsmız u vatanm bir avuc toprağını ru etelerin yazdığı doğru ise, yani bu sanat eserini sakatlamak demektir. Nihayet bu da birkaç parti ve bir de âyan meclisi hesab edilerek proesirgiyeceksiniz? dedik ve hayii anıtı anıtlıktan jıkaracağma as'.a Siz de bilirsiniz, veya duymuş .esi yapılan ve masrafınm dörtte üphe olmıyan kubbe kaldırmalar :ekiştik. Arkadan vasiyet senedi sunuzdur, otuz yıldanberi Türki üçü harcanan bir millî hakimiyet üzerinde yeni rivayetler çıktı. Bun eya malzeme değiştirmeler yapı'ayede anıta benzer hiç iyi bir eser binasıdır. Birleşik Milletler Cemian, yıllarca sonra, Bayan Afetin caksa, bu harekete Türkiye sanat arihi bir çeşid vandalizmden baş yapılmamıştır. Heykeller pek orta yeti umumî kâtibinin, yapıhnış yeir yazısmda ben de okudum. Ne değerdedirler. Bütün bir kurtuluş ni yapıya yerleşmek için 4 milyon Iduysa, komisyon başka bir ~'zt a sıfat bulamaz. Siz bir askersiniz. Generalsiniz, devrinin tek, ama tek anıtını bir doiar istediğini gazetelerde okuieçmeğe karar verdi. Raporda üç buçuk milyarlık bütçe içinde bun işinin karara muhalif kaldığı ya Geçen devir için söylenen sözler, dan öte de üç yılda biteceğine gö muşsunuzdur. Yeni binayı yaptızıhdır. Biri benim. Biri rahmetli iizin anlayışınızda bir noktaya Ka re üç milyon liranın bir kısmını ran bizlor, tamamlanmış olsaydı alâh Cimcoz, üçüncüsü de eski ar gidip durur. Çünkü siz bu va tasarruf için feda etmek akla ha çinde oturacak mıydık? Mebuslar kendilerine saray yaptırmışlar, söAdana milletveküi Feıid Celâl Gü tanın adeta yoktanvar edildiğini ve yale sığar şeylerden değildir. mun bir kurtancısı olduğunu umızü propaganda parolası olarak mu•en! Geçmişin en küçük kusurlan na halefetin işine yaramıştır. Fakat amazsmız. Siz geçen devir için Sonra gezdik, dolsştık' Azanın ;oğru yanlış neler söylense de ve SÎI unutulmadığını, hattâ sık sık işte ben seçilmedim, nerede saraokluğu Rasadtepeyi uygun bulsöylenebilse de, Türkiyenin bu de bütün iyilikleri ve büyüklükleri yım? Nihayet, yıllar, uzun yıllardular. Milletlerarası bir müsabaka irde bağımsız ve asırlardanberi iik dahi çiğnenecek kadar hicvedildiği datıberi hi;;, ama hiç bir büyük biçıhp yerli yabancı bir çok proje lefa, kapitülâsyonsuz. ecnebi mü ni, tezyif edildiğini görüyors\uıuz. na yapümaksızın, sizin devrinize geldi. Birinei sınıf büyük garb midahalesiz, bütün haklarda en bü İktidannız ne kadar sürse, bir gün dörtte üç masrafı Cumhuriyet Halk marian jüri heyeiinde çalıştılar. Partisinin günahlan arasmda buEmin Onatın projesi birinei gelMEVLİD lunan bir anıt, bir de millî hakimidi ise de jüri heyetinin tekliflerine Zeki Ulupınarın e§i Suzan Santur ve yet sarayı kalmışür. Şimdi siz. Güldchen Güler îöre bir çok tadillere uğrayarak, Nuran Ulupınarın anneîeri Bayındırlık Bakam olarak, yanlış ile on şekline girdi doğru, bu milletin bugüne kadar LEMAN L'LUPINAR'ın Hayati Doğ Bu profesörlerden biri bana deNişanlandılar. clümünün senesine lsabet eden 3 eylul harcanmış olan milyonlannuı zimişti ki: olmasına veya gecekon1550 pazar günü Ş'.sL camiinde öğle na yan Park Otel 2, 9 950 Artık bir türbe yapmıyorsumazını müteakıb okunacak Mevlidine ducu zihniyetile baştan savulmanuz. Atatürk devrini binlerce yıla merhumeyi sevonlerin ve arzu eden sına razı olmayınız. Padişahlarm ;ötürecek emsalsiz bir anıt kurudindaşların teşrifleri rica olunur. keyfi ve rahatı için, devlet milyonLondraya hareket yorsunuz. Bu anıt, ytlnız Türkiyede Eji: Zefci Ulupmar Kızları: Suzan larca altın borca sokularak yapılan Linguafon Enstitüsü Türkiye USantur ve Nurtın Ulupınar olanlar arasında değil, dünyadakiDolmabahçe sarayuıı bile yıkıyoı mumî Mümessili Vitalis B. Bjlen. er arasında sayılacaktır. mujuz? Bilâkis, yaptıranlara lânc Böyle bir anıt için Anadolunun tetkiklerde bulunmak üzere dün okumakla beraber, artık o mill Ankara vapuıilr rıris ve Londraen iyi taşı seçilmiştir. Temelin üsserve'tin bir parçasıdır, ne yapsak hareket etmiştir. ünde yükselip yayılan bugünkü ne etsek de korusak diye çırpınıyoparçalar bile yalnız taş kalitesin.n ruz. İzmir Enternasyonal değil, Türk taşçılık dehasmın da Fatih Rtfht Atay Fuarında NİHAT IŞ1K Radyofon Müesse;esinin İsveç Paviyonunla teşhir •ttiği, LUXOR Radio A. B. firmaıının radyo, pikap, ses alma cıhazan A. B. Tudor firmasının pil ve bataryaları: Albin Hagström A. B. firmasırun akordiyonlan; Jae Ja cobsen A.B. firmasının kabili âyar elektrikli çalışma lâmbaları; büyük bir alâka ile binlerce kişi tarafından görüimektedir. Paralannı alamıyan ameleler Sular tdaresi boru döşeme müteahhidinden yevmiyelerini alamadıkları ci. betle bu haklanmn alınması için bir kaç gündenberl Vllâyet önünde toplanan amele için iş müfettişleri ve Sular İdaresi mümesslllerinin iştiraklerile Vilâyette bir toplantı yapılmıj ve müteahhidin alacağınm verilmesi, müteahhidin de bu para ile amele yemiyelerini ödemesi kararlaştmlmıstır. Aksl takdirde müteahhldln temlnat akçesine cl kor.acaktır. Ele'itrik direği çalınmamış Açıkhava Tiyatrosu civarında bir elektrik direğinin çalındığı hakkındak haberin aslı anlaşılraıştır. 30 Ağustos Za£erv Bayıamı günü oradan geçen bi ağır tank bu direğe çarparak yere yii varlamıştır. Sonra bu direk Elektrik İdaresi tarafmdan kaldırılarak yerine başka bir direk konulmuştur. ZİLKADE 20 PAZAR I V. V O • 3 s 3 i İ *• ' z 6.29 13.13 16.53 19.39 21.1b 4.43 ~ E ~ 110.48 |*5Ü3 12.00 "Tİ35J 9!ÖT çıktı. İş bazan, uzun müddet durdu. Taahhüd fiatı bu değersizlenme nisbatine göre arttı. Fakat masrafm en büyük kısmı, böyle azametli bir anıtı arasıra yer sarsımı geçiren bir toprakta her türlü afetlerden korumak için, yerin altma gömülerek ve asıl kubbeli kısımdan başka hemen hemen hepsi yapılmıs. olarak, Demokrat hükumetinin eline geçti. Gazetelerde okuduğumuz doğ, u ise, çünkü sağlı EOİlu rivayetlerden hangisine inanacağ'mızı bilmiyoruz, bu sol kısım ki bugüne kadar bütün masraflar asıl kısmı taşımak ve göstermek için harcanmıştır, asıl anıt budur, ne mimarına, ne sanat ve kültür adamlanna sorulmaksızın, tasarruf bahanesile anıthktan çıkanbnaktadır. Bu, kaidesi, atı hattâ vü'judü pahalı taşlar üzerinde oyulan, îşlenen bir heykelin başından vazgeçmeğe, yahud mermerler ve oymalar üzerine çimentodan bir baş oturtmağa benzer. Kaç gündenberi İstanbulda "astladığım bütün sanat ve kültür adamlan bu yüzden adeta ağlamalı olmuşlardır, Sayın Bakan beni dinleyiniz! SON PARİS MODAS1 Kadın Kumaşlarunızı görmcden Sonbahar ve Kışhk | yünlulerinizi almaymız. EN Saytiyede Bulunanlara Kolaylık D. P. İstanbul İl İdare Kurulu Başkanlığından tebliğ edilmiştir: 3 Eylul Pazar günü Belediye seçimleri münasebetile sayfiyede bulunan vatandaşlarımîzm, şehir içindeki sandıklarda oylannı kullanmalannı temin gayesile, Partimiz, hareket saat ve uğnyacaklan iskeleler aşağıda yazilı iki vapuru seçmenlerin emrine tahsis etmiştir. Hangi partiye mensub olursa olsun, muhterem hemşerilerimiz bu vapurlardan istifade edebileceklerdir. Büyükadadan 13.30, Heybeliada 13.45, Burgaz 1400, Kınahada 14.15, Bostancı 14.40. Köprü 15.25. Büyükdereden 13.30, Beykoz 13^0, Yeniköy 14.05, Üsküdar 14.35, Köprü 14.50 I Size baştan söyledim. Benim fikrime kalsaydı, sadece Atatürk" gömmek için bir aruta bile hace' yoktu. Millet Meclisi yerine de bi kaç mesken mahallesi yapılmasm: tercih ederdim. Kaldı ki ihale mas rafıan bugünkü yekunu göstersey di, ne anıtın, ne de parlamento bi nasınm yapılacağı vardı. Nitekim gene o sırada Çanakkale şehidler: için bir müsabaka açıbmş, bir d pek mükemmel bir anıt projesi se çilmişti. Kendim'zi Çanakkaled bizimle dövüşerek ölen yabanc rniıletlerin mezarlıkları karşısınd. utancdan kuıtarmak istiyorduk Fakat iş para değersizlenmesinir yapı fiatlannı hızla arttığı devn rasgeldi. Anıta başlanmarmştır bile Daha uzun yıllara bölünüz. HatiS olduğu gibi bırakjıız. Çünkü Ata türk de büyük bir türbede yatıyor Millet Meclisi de bir binada çalışı yor. Fakat büyük bir devrin, b devir ölmüş de olsa, hiç olmazs mezartaşına dokımmayınız. Süley maAİyelerin, Selimiyelerin şere: geleneğini miras alan Türk sanat kârlan, kaç asırdır iik defa, aşkm heyecanını, davasını bir taş arutt tesbit etmek imkâmna kavuştu. O nu da başına çarpmsk istiyenler siz Kuvayımilliye askeıi, elinizde; geldiği kadar nıâni olunuz! L A D E S ! . delim. Yandın ama Şakir ağabey. Sağlık olsun kardeşim. Siz keyfinize bakm! Orada karar verdiler. Sandıkbumunda bir gazinoya gidilecek. Ben gelemem . Yooo! Ağabey mızıklanmıyahm.. diye ısrar. Tabiî kabul ettik. Ertesi akşam saat sekizde Eminönünde Tramvay durağında sözleştik ve bu iş bitti. * * * Alü kişiydik. Ben hiç oralara git miş değilim. Kalabahk kıyamet. Şöyle terasın kenarında bir büyük Burhan lâdes tutuşmayaydın! Şimdi pehriz yemeği yiyecek degiliz a! (Garsona) sen bana bak hemşerim. Bize orta boy bir de istakoz. Ciğer kebabı, şiş kebabı. Güzel kukureç var. Hah! Ondan da getir. Küçük börek. Gelsin. Şakirde renk attı. Benim kulağıma: Vallah, para yetişmezse rezalet olur... diye fısıldadı. Ben de Adile, Adiî evlâdım, başkasının kesesinden hovardalık etmiyelim. Yoo! Şakir kardeşim! Su vermeye başlama!. Biz buraya ziyafete geldik, değil mi ya!.. dedikten sonra benim tarafımdaki gözünü kırpü. Yemekler geldi, mezeler geldi rakılsr geldi. \aşa Şakir ağabey! Akıllı adamsın vesselâm. Lâdes dediğin böyle olur, diye başladılar alaya.. Oğlarun lokmalar, boğazına dizil di. Sigara sigara üstüne yakıyor. Gözleri daldı... iki şişe yanm kiloluk rakı geldi. İstakoz, mezeler, Şöyle bir hesab en aşağı kırk liralık iş. Eh ne yapalım! Paraa çıkışmazsa ekleriz. Şakire fısüdadım: Geniş ol Şakir! Paran çıkı§ Yaza?1 Fetek söndürürken lâkırdı bir eski Osmanlı iıkrasuıa intikal etti Ben adamın adını unuttum. Osep mi, Artin mi şöyle bir şey. Eski Osmanh memurlanndannuş. Açıkta kalmış. Derken sadarete pek seviştiği zatlardan birisi gelmiş. Gidip tebrik ettikten sonra: Aman bendenizi de hatırdan çıkarmayuı! diye ricada bulunmuş. Sadrıazam da: A, şüphe yok Artin Efendi. Hiç merak etmeyin hatırımdasuıız. Cevabını vermiş. Artuı Efendi aradan bir müddet geçtikten sonra SadriRzamı bir kere dcha ziyaret etmiş, gene: Hatınmdasınız Artin Efendi. Inşallah yakında bir şey yapanz. Cevabmı almış. Her hafta tekrar lanan ziyaretlerde hep aynı cevabı ahyorken bir gün Artin Efendi Sadnazamı Babıâlide, Binek taşında arEbîsına binerken yakalamiş, tekrar ricada bulunmak istemiş; fakat o lâkırdıya başlamadan: Biliyorum ,Artin Efendi. Ak masa işgal ettik, yerleştik. Adil oturur oturmaz garsona: Baksana arkadaş! Mezenin antikasmı, rakının danıskasını isteriz. Basüstüne pasam! Ne zaman paşa olduk yahu! Garson güldü.. Istakoz var mı? Şakir kanştı: Adil, yıkım olur vallahi! Naapalım karde§im! Sen de mazsa icabına bakarız canım. Yok ağabey var, yanımda emanet para var; ama bu kadar kıyasıj'a da olur mu yani? Nerede görülmüş bu kadar meze.. Yahu! yiyemiyoruz işte. îstakoz varken balık yumuftasma ne lüzum var? Değil mi ya. Bir tarafta börek, bir tarafta peynirli sandviç fınnı. İnadına yapıyor kardeşim. Adil işin alayında. Yesin onu anası... Yesin onu nenesi... Şakir atıldı: Yiyecek hali kaldı ise. Patlayacaksınız be! Şuraya bak! Adil hâlâ: Yesin onu nenesi.. diye söylenip durur. Şakir dayanamadı> Karnaksı! dedi. O sırada Adil bana hafifçe: Ağabey sen birazdan burabizim «Servet Zengins e rastladım: dan kır! dedi. Vay beyefendimiz. Buyurun Neden? Sen git. İstersen başka masa Allah aşkına! Siz buralara gelir da otur, istersen dışarıda dolaş! misiniz? Yani aramızdan çık! Ya siz? Efendim, tanıtayım.' Kaşka Sebeb? Sonra söylerim. Sen çekil.. riko ortakhğı muhasebecisi Nami Filiz Bey! Oturmaz mısmız? dedikten sonra: Müsaade edin, gideyim!. Haydi çocuklar.. Akıllı Şakir Allah aşkına bir dakika. Çok Bey şerefine birer tane daha!. , Şakir dut yemiş bülbül gibi ha göreceğim geldi vallahi. bire sigara içiyor. Adil de: Düşünme be! Binin yansı beş yüz. Sen Üsküdarlı değil misin? Bir müddet daha oturduk. Lâflar yavanlaştı. Ağızlar yayvanlaştı. Adil bana işaret etti. Ben de: Çocuklar, bana müsaade. Siz daha burada kalacaksınız. Ben on bir buçuk vapuruna yetişeyim. Hep birden: Yanm vapurile dönersiniz, daha erken! dedilerse de ben aldırmadım. Müsaade aldım, çıktım. Tam gazinodan çıkacağım sırada, yet, demokrasi... Sizin işler? Şimdi onlan bırakm da... Bizim işler, bildiğiniz gibi işler. Bavulunu alan seyahate çıkı dedi. Sonra da gazinonun sahibine: yor. Sen müsaadesiz siyasî topian Ama neticeler pek parlak ü yasak olduğ'onu bilmiyor mudeğil. Parlatınz beyefendi! Buraya sun? Rica ederim, beyim, bizim bır dönünce... Tayyare meydanında bir çijek... Gazetecilere de beya ! şeyden haberimiz jok. Burada Kon \ somasyon yaparlarkFn... nat... Benim de spor lâflan zayıf ta ı Adın ne ser.in? rafım. Olurduk. Biraz daha görüştükten sonra birdenbire içeriden yüksek bir ses işittim: Aziz hemşerilerim, sevgili İstanbullular!, Hepinizi içten gelen sevgi ve saygı İİ5 selâmlanm. Ne mutlu Türküm diyene! Aa! Baktım. Adil iskemlenin üstüne çıkmış, konuşuyor. Ayol, ne oldu, oğlan fazla mı kaçırdı desem. Hem dayanıklıdır, hem de Süleyman Açıker. az içiyordu. Adil devam ediyor: Sen de buradan uzaklaşma! ... Türk milletinin elele verKarakoldan çağırılınca gelirain! diği zaman yapmıyacağı, başara Baş üstüne memur bey.. lâmıyacağı iş yoktur. Hepinizi cankin... dan selâmhyan bu arkadaşjnız Ve hepsi alay malay dışan çıkBelediye adayıdır. tılar. Halk arkalarmdan baktı, Deyince tepem attı. Ayol, probaktı. Ben de Servet Beyden izin pagandanın da bir kanunu, nizamı var. Hem efendim nerede ben ne alıp çıktım. Gittikleri istikamete, rede? Bu saatte, hele 31 ağustos hızh hızh yürüdüm. 34 yüz mettan sonra propaganda yasak. Ne re sonra yakaladım. Adil katdıyor gülmekten, Şakirin de yüzü gülüolacak. derken devam ediyor. yordu. Beni görünce koşuştular. Babam İstiklâl Harbinde ha İyi ama herifin parası? Adil yatını tehlikeye koymuş.. Ben de Belediyeye adaylığımı koydum. Şu cevab verdi. çocuk (Şakiri gösteriyor) kaza ne Erfani topluyoruz ağabey. ticesi elinden iki katil çıkarak Sizinkini Şakir verecek. Biz paraImralıda yatarken... lanmızı ödeyeceğiz. Ben pusulayı J fllmıstim. Etraftan seslen Ne söylüyor bu adam.. yahü! Ne düşüyor adam başına? Nedir burası? Falan derken ne Çok değil. Alti lira kadar göreyim, bizim arkadaşlardan Kâ bir şey.. dedi. Yavaş yavaş trammil yanında biri daha sokuldu. vay durağına geldik ve 12 den Adile ve yanındakilere: sonraki vapura yetiştik. Şakir işte böyle lâdes tutuş Azıcık gelir misiniz? Gelelim ağabey, lâkin hürri muştu.