Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Eylul 1959 CUMHURIıET YUNUSNADİJ MİIÜMÜCADELEYE AITBIR HATIRA u \ Fantazl J Düşmanm cabuk keşfedikn plâm 8 Yazan: Dr, Barkan Oneel tzmirde doğan şu meşhur ddrdüzler, günün aktüahtesi oldu. «Cumhurıyet» sütunlannda he*kes.n alâkasını çeken yazılar çiKtı, hararetle ve merakla takıb olundu. Çünkü insanlar bir tane doğururlar Ortalama (8090) doğuında bir kere rastlanan ikızler büe hekimlikte marazî bir hâdise sayılır Hele bir gebelık müddetinde gelışen çocuğun sayısı arttıkça hâdısenin nedreti ile beraber halkın heyecan ve alâkasının da bu nısbette artacağını kabul etmek hıç de yersız sayılamaz! Kadın hekimleri bile bütün dünya da sayılan mahdud bulunan dörc.üzler vakalarına memleketimızde c :ğmuş ve bir buçuk aydanben gelışerek yaşaraa istidadı gösteren bir yenisini kaydederken tıb litaratürüne bir vaka daha eklemekle kendimizi kazanclı sayıyor ve «Cumhuriyet» sütunlannda yer almakla bütün dünyaya maledilen dorduzlerimizi tıbbî ve fennî detaylarile beraber dünya tıb literatüründe de yayınlanmış ve böylece bütün dünya hekimliğıne maledılraiş görraek arzumuzu burada belırtmekten kaçmıyoruz. Şüphesız ki bu iş hâdıseyi yakından takıb eden ve dogumu yapan arkadaşımıza düşer. O da artık bütün hekimliğin malı olan vakasını ümî karakterlerile dünyaya tanıtmaktan kaçmıyacaktır, sanınm. Kadınlanmız da galiba bir çırpıda dördünü bir araya getırerek, gebelik ıztırablanna katlanmışken on ay içinde bir kaçını birden dünvaya getirmek hevesine kapıldılar. Tüccarlar arasında toptanalar ve perakendeciler olur da kadınlananız arasında da bir zahmetle üçünü, dördünü birden doğurmak ve o eraekle hepsini birden büyütmek açlkgezlülüğunü gösteıecek kırk yılın başında bir toptancıyı neye fazla görelım?.. Ama 15 onu doğurmak, hattâ çok laman doğurtmak da değildir Onlan beshyebilmek ve yaşatabilmek marifettir. İyi karakterde bir süt hazırlıyablimesi içın her çeşid vitaminleri ve gereken bütün gıda maddelerini ihtiva eden materyelle beslenen blr anne, iki göğsiyle en çok çocuklann ikiaini besliyebılecekse ona hıç değilse bir veya iki sütnine de yardıma katarak dort çocuğunu yetıştirmesini desteklemek her şeyden önce bir insanlık vazifesi olur Bu iş de yalnız «Cumhuriyet» gazetesmin sahib çıkması hakıkaten garibdir. Gerçi bizde çocuklar hudayi nabit büyürler. Anne çocuğunu doğurur, kapının önüne koyar. Onlar da orada yuvarlana yuvarlana, çeşidli mikroblar ve topraklarla haşir neşir olarak büyur gıderler. Ama böyle dördünün birden «ben doğurdum, Allah büyutsün!» şeklinde bir tevekkule terkedilmesini sağlam kazığa bağlanmamış deve hikâyesıne benzetmemek mümkün değill» Bundan bir müddet evvel hatırladığıma göre, Çorum civannda beşızleri doğuran bir anneden bahseden gene bir gazete haberini görmuştüm. Böylece dordüzlere sık sık rasıladıkça meşhur «Hellin» in formulu de iflâs edeceğe benziyor Hrllın'in dünya istatistiklerinden çıkardığı bir formülüne göre (8090) değumda bir kere ikize rastlanıyor ve bir gebelik müddeti içinde gelışen çocuğun sayısı arttıkça da 80 veya 90 üzerine konan küçük rakam da birer birer yükseliyor. Bu hesaba inanmak lâzım gelirse (802902) olan (64008100) doğumda bir uçüz ve 803903) da, y a u (512.000729 000) doğumda dördiu ve bu hesabla da (804) in çözülmüş olan (40 000.000( de bir kere de beşize rastlamak icab etmek tedir. Grpulick de buna yakın rakamlar veııyor: Otor neticeyi (120.000 000) doğumluk geniş bir materyeldea çıkarıyor ve 85.2 de bir ikiz, 7628,7 de bir üçüz, 670.734 de bir dördüz ve nihayet 41600.000 de bir de be§ize rastlandığmı kaydetmekle Hellin formülünün aşağı yukan isabetli olduğunu kabul etmiş sayılır. Su halde (512 000729 000) de blı kere yuzunü gösteren dördüzlerimızi nadır yetişen birer meyva saysrak uzerlerine tıtremekte «Cumhuriyet» gazetesi kadar çocuk mevzuuile doğrudan doğruya alâkalı kvrumlarımız da hassasiyet göste meli^irler. Dördüzleri doğurmak da, çok zaman doğurtmak da marifet değildir demıştım: Çünkü dört çocuğun yarattığı buyük gergınlik rahim adalesının iyice sıkışmasmı ve dolayısile kadının kuvvetli ve randımanlı doğum ağrıları çekmesin) önliyeceği için doğum müddeti uzıvrcak, belki de bu yüzden ılk çocuğun doğumu için küçuk bir müdahale gerekecektir. Ama birıncı çocuk doğduktan sonra azalan gerginlik dolayısile rahim adalesi Jonüs'nünü kazanarak daha kuvvetle çahşabılmek fırsatını bulacak ve bırbırı arkasına kısa fasılalarla 2 ncı, 3 üncü ve dordüncünun doğmpsını sağlıyacaktır. Hıç değıise (1015) cakıka içine sığdırı'abılen küçük müdrhale'er bu doğum ış,ıne son verecekıir. Geıçi normal dojurrlara göıe bırJen fazla doğumlarda enfeıtsıyon ve bir çeşid gebelik zehırlenmesi olan eklâmps veyahud da kanama tehlikelerı daha fazla mün kün ise de gene de dorduz kelımesinın ağzımızı bir karış açtıran hayret mevzuu karşısında hiç sayılır. Bu problemleri kadın hekimleri çözedursunlar! Bence herkesın mcrak ettığı nokta ınsanlar için doğumda beklenen tek çocuk olduğuna ve kadının fizyolonk fonksyonları da ancak bunu gerektırdiğıne göre «dördüz veya beşız gebelık nasıl oluyor?» konusu olacak Bunu aydınlatmak kuçuk bir ınceleme yapmağa değar sanınm: Kadının büııyesinde hakıkateD her ay bir yumurtacık gehşir Overlerın bir ay birinde, öbur ay diğerinde graffolleklivli adını taşıyan bir kesecık içinde gelişen bu yumurtacık kesesıni patlattıktan sonra düştuğü tüpler içerisinde rahim istıkametinde sevkedılirken aşılanırsa gebelik başlar. O zaman patlıyan keseciğin duvarlan sararır ve gebeliğı destekliyen, aynı zamanda yeniden bir yumurtacığın bir graffollekliveli halinde olgunlaşmasmı engelliyen «san cısim» veya «Corpus luteum» admda Snemli bir organ haline gelır Gebelik başlamasile fizyolojık vazifelerde bir pan olmuş ve mutad gelişmeler geri kalmıştır. Bunu hekimlik bile kadın hayatı için biı «pansexualismus» kabul etmiş ve hâdıseyi böylece benimsemışUr Gerçi bugün bu görüş dışmda bazı Amerikan etüdlerl ve observasyonlan yumurtlama isinin gebelikle beraber her laman duraklamadığını ve böylece gebelik içinde gebelik mânasına gelen (Superfetation) davaiinı 1leri lürüyorlarsa da bunu buradı münakaş» etmek konumuzun difinda kalacak ve b i ' ze dördüzlerlmizln heyecanını unut turacakbr. Bir gebelik mflddetl lçlnde blrden fazla çocuk yeüşüren kad.nlarımızuı overleri üzerinde her ay bir yerine bir kaç yumurtacığm olgunlaştığma rastlanmıştır. Bunlar bazan aynı över üzerinde, bazao da blri bir tarafta, diğeri öbür tarafta olgunlasırlar. Bir graf kese?! ıçmde mutad olan tek >umuıtacık yerine 2 veya 3 yumurtacığın bulunabıleceği de anlaşılmış ve böylece her zaman bır kaç sarı cisıro yapmıyan birden fazla gebelıkierin mânası anlasılrnıştır Dort yurnurtacığin her biri ayı> ayrı aşılanmak şansma uğrıyacaî» oiursa dordüzlerin teşekkülundekı esrar perdesi kalkmış, hâdise ay dınlanmış olur. Yalnız bunîar o.r cdaya sığman kiracılar gıbı mesken buhranı karşısuıdadırlar. Hep si de rahmın bir gözden ibaret olan boşluğuna sığmacak, yataklarını da ayrı ayrı buraya sereret ker.di âlemlerinde müstakil gelışeceklerdir. Bu işin zahmetıni çekecek, onlann gelıştikçe artan ağ'rhklannı taşıyacak, terliyecek olan annedir. Onlann bu gelişmelerini sağlıyacak gıda maddelerini de kendi hissesinden ayıran ve kanılo onlara ulaştıran gene odur. Dordüzler aralannda sulh ve selâmet içinde yaşarlar ve birbirlerile ilgilenmeden kendi hesablarına büyürler. Dordüzlerin içyüzü her zaman böyle değildir. Gelişen bir veya iki yumurtacığın çapkm sevgililcri çok olur. O da bunlardan ikisine >uz verir. Böylece iki spermatoz viyol» birleşen tek yumurtacık yatakları olduğu kadar kaderleri de müşterek ıkizleri yaparlar. Bu bir plâsantaya (son) bağlı ikizlerden açıkgöz olanı öbürünun aleyhine annesinin yolladığı gıdaların aslan payını alırken ikiz kardeşine pek azı kalır. Nihayet Nasreddin Hocanın merkebi gibi gıda maddesi azaldıkça o da bır ucube (Acardiacus) haline döner veya artık yaşamaktan vazgeçerek gelişen kardeşinin baskısı altında bır kâğıd inceliğıne kadar ezılereK canlı doğan dığerleri arasında bir kâğıd resim gibi dışanya atılu (Foekus pap^raceus) boyle iki kocalı annenin çocuklan digerleri gibi bir odalı müşterek evlerınde rahat değülerdir. Dünyaya da he; zaman dördüz oldukları halde dört tane olarak gelemezler. Dördüzleri herkes de doğuramıyor. Bır gebelik sonunda birden fazla çocuk doğuranlar zürriyetli kadınlardor Zürriyetli kadın, ayda mutad olan bir yumurta olgunlaştıracak yerde bol bol yumurta hazırlıyabilen kadın demektir. Bu kabiliyet de irsen intıkal etmişe benzer. Dörduzlerin tarihinde V Valenta'nın vahası hakılîsten en Amcam emekli Tuğbay Zeki Alyanaktan dinledim: 15 ağustos 1337 Kurban Bayramının birınci günüdur. Ben 45 inci alay kumandanlıg na vekâlet ediyorum. Tümenden gece ald'ğım bir telefon emrinde Bayram namazını Haymanada kasaba camiinde her alaydan gelecek ınüntehab subrylarla birhkte şüheda'hakkmda yapılacak merasime iştııakimiz bi'dirildi Namazdan sonra tümen kararpâhmda alay kumandanHn toplandık. Sükrü Nailî Bey (Sonradan Paşa olmuştur) Başkomutanlıktan aldığı acele bir emir üzerine türrcn ve alay kumandanlarının Ihca köyünde kendisine mülâki olmalsrını Istiyor. Atlanmıza binerek Haymanadan hareketle flıcaya muvn^alat ettik. Snat 7 de B.ış K. Gcnel Emrini verdi. Avdpt etm»k ü>ere Kurmay Ba;';ıinı Fevzi, Garb cephesi K. İsmet Paşalır ve Mıllî Ma kalkıldı. Mustafa Kemal Paşa atına dnfaa Müsteşan Kâzım Pcşa ile binerek ve sağ ayaînı at'n üz=rinbirkaç Kurmay subay otomobillerle den aşınrken yer ve otlarm pek ge^ıler. Mustafa Ktmal Paşa ile In kuru ve kund'iralann altı d'jzle^mış ler Katrr.ncı k<wunde lıuîuspCRğınıı ve kavağan bir hal a'nıs olmasmzı söylcdiler. Oraya eittik. Yarım sa dsn sol ayağı özenfiden ka\"ma=ile at kadar çok şiddetli bir yaz yağmu yere yuvarlandı. Zemin taşlıkb. ru bizi tepeden tırnara kadar ıslattı. Heıkes telâşa düştü. Doktor arantnler Katrancı köyune geMi"'imiz dı. Aramızda hiç bır doktor yoktu. zaman Süvari 3. alay K nının zatl Bir erin matarasından yüzüne su hayvanı olan bir Arab atına Mus serpildi. Mustafa Kemal Paşa oidutafa Kemal Paşa diğer hayvanlara §u yerde oturarak doğruldu, etrafda diğer zevat binerek hep birlikte taki telâş ve heyecanı görünce (teköyün cenubunda Haymrna ovası lâs edecek bir şey yok, eeçti) dedi. n? hâkim bır tepeye çıkıldı. Harita Bir sigara yaktı. Sieara bitince müş lar yerlere serıldi. Baş K. nlHığı kül olmakla beraber a'pSHan otomrnrlara göre düçnanın Eski^thir mobilini eetiımek istediler. Bnzı civarından muhtelif kollarla S. kar olmadı. Avnı hayvana binerek İnya istikametine harekcte geçüŞini ler Katranci köyiıne indi. Köyliıler sövledi ve düşman hakkında bazı yemek hazırlamışlardı. Hava da kam&lumat vererek vaziyetin müna rarmıştı. Kövlüler hazırlanan yemekaşa edilerek bir karar verilmesini §i yiyerek Rİtmesini rica ettıler. Bu>1 i büyük kumandanlara bildirdı. Bir na karşı rahatsızl'^nı V » 1 etmiyemüddet sonra hepsinin kararHrmı rek nslerimiz pek çok, vaktimiz ayn ayn sükunetle dinledi. Her dar. Sükrü Naili Eevi ve arkadaşK. ayn ayn fikirler beyan etti. en lan benim yerime size bırakıyoson Fevzi Paşaya kararını sordu. rum) cevabmı verdi. Vahdet Alyanak Fevzi < Paşanın karan hülâsatan Orman Bolt;e Seflığı kâtibi (Düşman muhtelif kollarla BoşlikAy%acık teresandır. 11 kere gebe kalmış ve hepsi 32 çocuk doğurmuş olan kadının kendisi dördüzlerin biridir. Bu kadmcağızm kocası da ikiz olarak doğmuş. O halde bu iste ana ve babanm ayn ayn hisselerı olacak. Cınsî birlejmclpre düşkün olan nemfomanyaklarda da (nym phomaniac) bir gebelik sonunda çok çocuk doğurmak âdetmiş Bunuu gibi ırkın ve memleketin de roiü muhakkakmış. Dcğisik goı ı'?n ve iddialan ifade eden bu L:r süıü mişler arasıncla Geisler in (13) ik'j ve (6) üçüz doğuran vakası bepsi (44) çocuğıle bu davada rekoru kırmışa benziyor. Aman bunu bizim İzmirdeki dördüzlerin annesi duymasm! İşı iddıaya bindirir de her sene bize üçer, dörder aslan gibi yavrular dünyaya getirecek olursa bu konuda dunya rekoru bizim olacak ama korkarım ki Çocuk Esirgeme Kurumu kundak takımı yctiştiremiyecek, yavrucuklar da kundaksız büyümek zorunda kalacaklar. Dördüzler büyür de her bıri yarının zurriyetli birer kadını oluverirse her sene üçer, dorder doğuracaklan bebeklerıle bız de oır böluk yapar, kundak takınılannı gider zorla alınz! köprü İstikametine yürüyerek dikkatimizi buraya çekecek, ordumuzla temas ve muharebeye başladıktan sonra ufak bir kuvveti cepheye bizimle temasta bırakarak büyük kısnı ile ve bir gece j'ürüyüşü yaparak cenuVıdan Haymana ve Bâlâ istirm^ine fiderek ordumuzun gerisine düsecek ve ricat hattını kesnıeğe çalışaoaktır) şeklinde idi. Baş K. aynen (Paşam benlm de kararım budur) dedikten sonra yapılacsk işleri tesbit etti. TÜTien K, mız Sükrü Nailî Beve: «Ağa Şükrü Nailî Beye çocukluğundan beri bu tabiri kunrsnırmış vaziyeti anladın, fırkanı hemen cephemizın solunu uzatmak suretile Haymana civannda intihab edcceğin me\zilere yerleştir. Cephenin soîunu tahkime başla, snna itimadım vardır, alacağm tertibatın Hr krokisini bana gönder.» BIR İKİ SATIRLA Okuma rekoru Dünya çaD'.nda bir istafisti§e ^öre. en çok kitab okuyan millet Ingıüzlcrdir. Ayda bir kitab okuyanlar nüfusun Tc55 ini teşkil etmektedir. Dığer memleketlerde avnı nisbet şu şekılde tesbit edılmiştır: Norveç: T51, Fransa 49, Kanada 42, Aimanya 41, Avııstralya C5, Italya 34, Isvec 33. Am^rıka isa (tahminin hilâfına) ^20 ile en sonda gehyor. (N'onvelles Littcraires'den) Bir saatlik nliim Chicago'nun «Providence's Ho'ise» (Kader Evi) ismili meşhur hastanesinde geçen hafta bir «öldüktsn eon^a dirılme» hâdisesi olmujtur. 19 yaşmda gene bir anne olan Margaret Lekap'ın kalbi bir gece saat ikiyi elli geçe durmuş, fakat bir saate yak:n bir u,ŞraşmaıHn sonra üçü kırk beş geçe yeniden çal'smaya başlaTiıştır. Margaret Lekap bu dirilmesini doktorun, kalbı çalıştırmak ıçın yaptığı masaj amelıvesine boıcludur. (Domenica'tlan) Aşk hakkında söylenme^ik şey kalmaTiış gibidir; fakat gene de cıldler dolduracak aaz soylemeK kabıldir. Çünkü, Fransız nıhivat âlimlerinden Dr. Georges Meautıs'ın dedıği gibi «aşk oyle tarıf edı'emez. Öyle acayib bır şeydıt ki muayyen bir ruhî tâbir veya kaıde içıne slmanın imkânı yoktur.» Diğer bir nıh doktoruna gore aşk daha şumullü tâbirileâ sevgi ve iptılâ trsevenm, sevdıği şeyi kendi varhğıle bir tutması; onu kendinden bır parça sayması; kederi, sevinci onunla bir sayması ve hayatı, ölümü yalnız onda gormesi» dır. Yerine göre pek temiz ve asil şekiller alan bu <rpşk» denen garib şeyin öyle tuhaf tezahürlerı d vardır ki! Meselâ tarihte eski Iran hükümdan Dâra'nın bir eöğüd evet, ale'âde bır söğud ağacınaâşık olduğu yazılıdır. Rcma imparatoru Neron'un kaynatası Possenio Crispo'nun da bir kayın ağacını tapınırcasma sevdıği gene tarihte kayıillıdır. Yakın zamanlarda da Melın'îkiy adında bır doktorun v < Tom Lattle isimli bır Ingihzın du mankenlere tutulduğu gorulmüştur. Manken aşkı yeni bır şey değildir. Otuz sene Paris Emnıyet Müdirluğü emrınde akıl hpstalıklan hekımhği etmış olan Dr. Gatien de Claramhaut manken sevdasına tutulmuş olmakla meşhurdur. Dr. W. T. Hoffman da bır eserinde Gottıga'da bir ünıveıs'teli kızın avn aşktan muztarıb ok!uğ\mu tesbit etmışti. Tabanralı âşık Parisli manken sevdalısı Dr de Clerambaut oldüğü zaman evinı'e bir oda dolusu manken bulunmuştur. Tabiî cesamette olan bu tahta kadın heykellerıni doktor pahalı kuma^lnrdHn süslü elbiselerle givdırmiş, baslanna en pahah cinsten şapkaiar geçırmiştı. Yalnız, işin garibi, doktor, mankenlerinin yıizlerini boyamamıştı. Bılâkis ölü benzi gibi sapsan durmalanna dikkat etmış olduğu gorulüyordu. Hızmetçısınin anlattığına gbre ds, Dr de Clerambaut mankenlerıls başbaşa kalıp onlarla konuşur, guleımış. Ar.":ıra onlan payladığı da olurmuş. Hattâ bır gun bir tanesıne tabancayla ateş bile etmiş ama, hızmetçı kadın mankenin ne gibi bir kabahat işleci'öıni bir tüiıü anlıyamamış. Henry St<41 adında bir delikanlının da Ma.y Stuart'ın heykehae âşık olduğu gorulmuştür. Kopenhaş muzesıne gelerek heykelin kaışısında saatlerce hayran hayran duran bu gene, bır ara müze tamir dolayısüe kapanmca sevgilisiuin işkına dayanamamış, penceıelerden bırinin camlaruıı kınp içerı ginneye teşebbüs etmiştir. Heykele can veren aşk Eskı Yunan esatirindeki Pıgmalyon'la Galatea efsanesi de heykele âşık olan bir sanatkânn macerasını anlatır: Heykeltraş yaptığı esere o kadar hayran kalmış kı bu cansız kıza bayağı tutulmuş ve nihayet kendini heykelin dudaklanna bir buse kondurmaktan alıkoyamamış. Temız bir aşkm ifadesi olan bu buse üzerine, mermer heykel canlanmış ve... Onlar ermiş muradlarına! Eski Mısır kraliçelerinden Neyt'in mumyasını çalan Amerikalı delıkanlı da aynı derdin kurbanıdır. Mumyayı New York'taki Metropolıtan müzssinden çalmaya muvaffak olan bu gene, yakalandığı zaman suçunu itıraf etmiş ve bunu, «rmumyaya sanki canlı bir insanmış gibi âşık olduğu için» yaptığını söylemiştir. İstanbulda bir macera İstanbuldaki Robert College profesorlerinden Edmond Tilley de eski bır Bizans heykeline tutulmuş bır ihtiyarın hıkâyesini kendi ağzından dınlemiştir: Profesör, bir gün eski surlann dıbmde dolaşırken, tarihî bir lâhdin yanında bir adama rastlıyor Biraz daha ilerleyip bakınca, adamın lâhidin üzerindeki kadm heykeline sanlmış olduğunu görüyor. Yaşlı bir adam olan bu acayib âşık, oraya tarihl tetkiklerde bulun mak ve eski eserleri «amak uzer« geldiğıni, fakat bu lâudin içindekı olüyu temsil eden kadm keykelila karşılaştığı gündenberl blr daha oradan ayrüamadıtau ltiraf ediyor. « Heykel o kadar güzel, o (cndar canlı ki, emin olun, ksnd^sın» aşktan farkı olmıyan bir MVgİyl* bağlandım.» diyor. Ölü şeyler »evda=ı Manken ve heykele tutalmak gl« bı ölülere derin bır askla bağianıp onlara tapınanlann da kitabda yeri vardır ve bu Mvdaya ilim dilinde «tananofıya» (61müf f«y» leri sevme hastalığı) denlr. Bu »evdanın en güzel misalinl Kastılva ve Felemenk Kralı Güzel Phılia'ın karısı Yovanna vermıştir. Hükümdar 1506 yılmda olduğu zaman Kr=ılıçe ondan hayatının sonuna Kadar aynlmamaya karar vermiş va ölüsunü mumyalatarak bir sandukaya koydurmuştu. Ondan sonra, nereye giderse bu sandukayı arkasmdan taşıtırdı ki kadının bu hali ona Deli Yovanna lâkabınm takılmasına sebeb olmuştur. Gene on altıncı asırda, Frrnsız Kralı 1 inci François'nin kızK.rdeşi olan Navarre Kraliçesi Marguerite de Valois da sevdıği ada^ mın idarrrndan sonra basını mumyalamıştı ve yatak odasmda n u hafaza ederek sık sık alır, öperdi. Belçika Prensesi Christıne m da gene kâtibi Gaetan Stelzi ölduğa zaman, sevdiği bu delikanhnın cesedini mumyalatmış, hayatının sonuna kadar, yanından ayırmamak için türlü müşkülâta göğüs germişti. Sevdiklerinin elbiselerine, şapk^ılarma tapınırcasına bağlananl^rm macerası da mısali çok gorulnıüş acayib sevgilerdendır. Hayvanlara karşı aşın ve garib sevgi gosterenler de eski zamanlardanberi bılınen bır şeydir. Bu arada gene Yunan esatırınde Leda isimli bir kadının bir kuğu kuşuna âşık olduğunu anlatan bir hıkâye vard'r. Hulâsa, o zamandan bu zamana kadar, aşk denen gey hakkında söylenen sözler, anlatılan hıkâyeler, yapılan müşahedeler bitmemıştir ve, bu gidışle, kıyamete kadar bıteceği de yoktur! KÜÇÜK HİKÂYE * ^ ^ Nevzad, bugun yıllardanberi ük defa olarak tek başına meyhaneae oturmuş içiyordu. Onu, baytamlar haric hıç bir kimse meyhanede göremezdi. Bayramlarda da öyle tek başına oturmazdı; şöyle be» on arkadaş bır olup canlan istedıği kadar içip, efendi eıendi evlerine dönerlerdi. Öy'e jimdiki delıkanlılar gibi meze \emeden rakı içip yanan bağırarını Umur yerine çevirdikten sonra «yandım Allahs diye bağırarak piyasaya çıkan msanların lahatlannı kaçırmazdı. Fakat bugünı senelerdenberi büyuk bir sadakatle tatbik ettiği bu usulü bir tarafa bırakarak tek başına içiyordu Rakı sofrasında sıgaranın ne olduğunu bılmiyen NeTzad, üstüste sigara da tellenairiyordu. Bir an içinde delikanIıhğından bu yana geçen yıllan bir ıtnema fllml gibi gözlerinin oııünden geçirdl. Bu yılların çerçtvelediği hayatın kendisi için donemeç noktası teşkil edebilecek safhalarını hatırlayınca dudaklannda gayriihtiyarî bir tebessüm belirdiği^ görülüyor, rakat daha sonra bir talika ve bir çift atla kendismi anasına bırakarak bu dünyadan göç eden tdbasının son günlermı gözleri£i.r. önüne getirdiği sıralarda da £.'özlerinden sızan sıcak yajllan tutamıyordu ve tutmak istemiyoJu. A garkeden benzinin kokusundan kurtulabilmek için de burunlannı tikadığı gorülürdü. Bazı insanlar, kendi görüşlerine nazaran otomobılı şeytan arabası kadar menfur bir icad olarak gözönünde tutuyorlardı Motörlü arabanuı, akıllan başlannda olanlar için kullanılabilecek bir meta olmadığını sadece kolağası değil, hariciyecl Şemsi Bey de ciddiyetle belirtmişti. Mustafa Efendi bir geceyarısı, başının ucundan aynlmtyan kansı Huriye hanımın bila bir türlü farkedemediği bir şekilde, âdeta derin bir uykuya dalar gibi, gözlerini hayata yumduğu zamanl ara kadar Boğazın şurasında burasında nadiren ve tozu dumana katıp korkunç tarakaiar çıkararak görülen motörlü aıabalardan insanlar âdeta başlarını alıp kaçacak kadar nefret ttüler. Nevzad, talika arabasile bir çift attan, babasınuı ileri sürduğü kaaaı para ve itibar kazandı. Paranın kiymetini de bilmişti. Baba' sınm senelerdenberi kirada oturduğu ahşab evi satın almağa muvafiak olmuştu. Ana oğul gül gibi Babası bir sabah hayvanlara geçiniyorlardı. Annesinin ve uvem vermek üzere ahırın kapı Zök akrabalannın bütün ısrarlas>nı açarken fenalık geçirdıği rma rağmen evlenmemişti Hürigünden sonra döşeği kendisine j e Hanım bir iki kere bir emritahat yer olarak kabul ettiği za vâk: yaparak oğulunu başgöz etn Nevzadı karşısma alarak mek istemişse de Nevzad işi hafifkendisine itibar ve altm getiren ten almış, annesine kat'iyetle meslek bağışladığını o zamanm fıkrini belirtmekten geri kalmalisanüe ve almndaki ter tane mıştı. «Annemsin, başımm tacılerıni avucunun tersile sile sile sın; beni evlendirmek merakmanlatmış ve: »Bir gün elbet bana dan vazgeçsen de, birbirimizin tayır dua edersin» demişti. hatınnı kırmasak.» demişti. HuMustafa Efendinin Sanyerde a rıye Hanırn o günden sonra Nevabacıhk ettiği zamanlarda daha zada evlenmek hususunda hiç bir lenüz meydana çıkmcğa başlıyan şey söylememişti. Ve günün biotomobile daha ziyade «motörlü rinde oğlunun mürüvvetini göaıaba» diyorlardı. Yokuşun ba remeden bir hastane koğuşunda mdaki kırmızı pancurlu köşkte gözlerini yummuştu. cturan Mısırlı Prens, otomobille Sanki bütün uğur annesinde ""ezmeğe çıkınca herkesin motör imiş gibi, Huriye Hanım ölür ölısinden kulak'arını ve etrafı nıez Nevzadın işleri ters gıtmeğe .crkunc bir dıım.Tn buiutıma baş! 'mıştı. Bir hafta içinde iki hayvanı da Blmüşttt tkid» birde arabamn şurası burası kınlıyorau. Velhasü işte bir ayarsızlık bariz bir surette göze çarpıyordu. Nevzad, bütün bunlan büyük bir musibet olarak gözönünde tutuyordu. Fakat asıl işsiılik ve geçimsizlik başgösterince, bir müddettenberi yakasını kurtaramadığı aksiliklerin ancak devede kulak teşkil edecek kabilden olduğunu takdir etmekte de gecikmemişti. İşsizliğe her tarafta rastlanıyordu. Umumiyetle bütün esnafın yüzleri gülmüyordu. Lâkin «r«bacılık ölmüştu Nasıl olmuştuî Kımse farkına varmadan bütün şehir birdenbire otomobillerle doluvermişti. Annesinin ölümünden sonra Nevzad, birdenbire sokaklann Ford ve daha »onra da markalannı bir türlü akhnda tutamadığı binlerc* otomobilin istllâsma uğradığını ğörmüştü. Lâkln bu durum hiç bir zaman arabacüan müşkül duruma sokmami}ü. İnsanlar otomobile binmekle arabanın zevkini de unutmuyorlardı. Böyle olmakla beraber arabacılar için o tatlı günler çoktac «ona ermlş bulunuyordu. Şu kara Fordlar başgöstermeden önce vaziyet böyle mi idi? Daha bir müşteriyi Fmldağa veya Tarabyaya götürürken yolda rastgeldiği bir grup: «Nevzad Efendi, nereye gidiyorsun, dönüşte bizi tei filân kahveden al » dedikleri işitilirdi. Arabacılar şimdi bütün gun yapüklan gibi, değil uyumak, burunlannı dahi kaşıyacak vakii bulamazlardı. Bazı günler aksilık bu ya tenbellikleri yüzünden ışsiz kaldıklan olurdu. Fakat akgam üstü yavas yavaş piyasa yoiuna çıkıp kibar insanların hafil tertib yolunu kesmek luretil» cbuyurun efendim, araba lsteme» raisiniz?» denildıği vakit mesele kalmazdı. Bütün bunlara bir de aylık esaslan dahilinde haftada bir. iki veya her gün piyasaya ACI Yazan: Cevad Tevfik Enson ra beş lirayı geçmiyordu. Pazardan başka gunlerde arabasırun üzerinde uyukluyordu. Son kadehi de yuvarlarken ellerınin bayağı titredigini gSrdü. O günkü kazananın yanaındar fazlasını tezgâha firlattıktan tonıa yavaşçacık kahveden çıkü ve bır hayalet gibi kenardan kenara iierliyerek arabasını bekletmek âdetinde olduğu yerden biraı ötede bir ağacın kenanna muhaciı işi çömeldi. İnsanlan seyrediyordu. Meydan fideta bir mahşeri andmyordu. Otomobillerinde uyukhyan şoförler «müşteriîerimız var» diye müşterilerini kovuyorlardı. insanlar yığın halinde nralanmışlardı. otobüs bekliyorlarâı. Fakat otobüsleri işletenler de1 âdeta loförleri hlmaye edecek biıl Kkilde hareket •diyorlardı. İnsanlar «vlerine blr an «wel gi debilmek için çırpmıyorlardı, fa kat vapur yoktu. Otobüs •• otomobillere bajvurmaktan başka bü çare bulamıyorlardı Nevzad bır aralık Sanyerden Tarabyaya gıtmek istiyen bir «damdan, otomobll! külüstür bir şoförün ntanmadan yedl buçuk llra istediğini lşittf. Adam, sesinl çıkarmadan bir kaç adım geriye çe kilince, Nevzad bulunduğu yerden çıkarak adama sokuldu. «Sizl Tarabyaya araba ile götürelinı, iki buçuk lira veriniz» dedi. AĞm Nevzadı şöyle baştan brnags kadar »üzdükten tonra: «Oğlum, arabanın modası çoktan geç tl, sabaha karsı mı evimize gideceğiz..ı şeklinde âdeta payladı Nevzadın bu zevksiz adama ve receği cevabı vardı, fakat içmişti, sükut etmeyi tercih etti. Sonra da konuştuğu vakit ve biihassa hakh olduğu sıralarda aesi biraz dık perdeden çıkardı. Büyük bir kabahat işliyen bir adarrun kaşla göz arasında ortacan kaybohnak isteyışini andırabı'ecek bir şekilde yavaşçacık ağaçların arasına saptı ve günün birinde tepedekl yeşil köşkten atlarmı parlatarak doludizgin arabasile uçurumdan denize gömülmeyi düşünerek yamaçtan sarktı. çıkmak lstiyen müşterller de İİ8ve edilecek olursa, bir ramanın arabacılığmm ne kadar veriml) bir iş olduğu anlaşılabılirdi. • Otomobiller bir çok lnsanlan soförlük mesleğine tevkedebilecek bir jekilde bol olunca bu sefer işsiz güçsüz, bol gelirli in sanlar da dıreksiyon merakına düştüler. Nihayet yavaş yavaş bü tür şehir, kendi otomobillerinl bizzat kullanan lnsanlarla dolup taşü. Ya dolmuslar? Dolmuş otomobiller artık arabacıbğm k5küne kibrit svıyu •«rpmişti. Neyzad, bazı akşamlar blr tesadüf kabilinden Sularm bir iki sefer yaptıktan sonra boş dönünce insanlann arabayı göstererek aralannda ne kadar alaylar edip kahkahalaı sttıklannı bariz bir şekilde müşahede ediyordu. Artık insanlar «hamallık» ismini verdıkleri faraba» yı çok hakir görmeğe başlamışlardı. Ç Avrupa Gtizelleri 1 Nevzad bütün bunlan hoş görüycrdu. Fakat şoförlerin arada biı alay mahiyetinde kabaca savurduk lan kelımelere bir türlü tahammüî edemiyordu. Meyhanede içerken babasmı» bir «altm bilezık» olarak kendisine terkettıği mesieğinin ne günlere kaldığını düşünerek âdeta efkârlanıyordu. Bir aralık, evini kuaya vermedıği takdirde bu meslekte bannmanın imkânsu olduğunu düşününce âdeta ürperdiğini hissetti. İş olmadığı sıraıarda duraklıyan atlann ne kadar fazla yem yedikleri akbna geldi Evet, hayvanlar da üpkj insanlar gibi boş durduklan zannanlarda mütemadiyen ağızlanm oynataıak istiyorlardı. Nihayet en aa olarak Nevzad, elli ya> şmda bir adam olduğunu düşündü ve gözlerinin önüne vızır vızıt işıiyen dolmuş otomobiller geldi Bugün bir pazar günü idi. Sa bahtanberi durmadan didinmişti Ve netice itibarile kazandığı pa Italyada yapılan Avrupa Güzellik Musabpı ?smda lnkenı heyerlnln Avusturja gu^eli ile İtalya eiızeli arasında hanpisini Kralice seçeceği hakkında bir havlı tereddudler scçirdi^ini. niha>et Avusturja iizelini bîrir.ci. İtalja guzelini ikin"i ^"rtiçini bildirmiştij Resmimiz İtalya güzeli ve Avrupa ikinrisi Frida Palajn kahvaltı ederken göstermektedir.