10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET İspanyol Komünist Partisi Moskova (emsilcisinin ifşaaü 17 Yazan CASTRO DELGADO İHEM $ehir ME S E L E L E R KOMİNTERNI i 1 =haberleri Nanalarını kaybeden tabirler: Alınacak Dimitrov Yoldaş ve I •• D U ]\ Y A • f NALINA MIHINA İÇ Y Ü Ü (7) Vanda denizciler heykeli isyan eden tayyareciler Dilenciler eksik değil daha doğrusu pok bol... Bana söylenildiğine göre bunlar çalışmak istemiyenlerle geçmişten artaktJan kimselermiş. Haydi denildiği gibi olsun, fa kat çalışmak iîtemiyenlerle geçm:'in artıklan olan kimseler nı ka'ar da çok!... Türlü çeşid ünifoırn>'!!arın sayısı da dikkati çekıyor. Lux oteline gcliyorum. Geldiğime memnunum. Akşam yemeğinüen srra Fransaaaki dostlanmıza mek tu'o yazıyor ve onlara ufku tehd:'"i cden harb hakkında endişelerimizi bildiriyoruz. Eğer bu harb pa*'ak verirse halleri nice olur? Postane, otelimıze 400 metre' Kadar bir mesafedeclir. Mektublarımızı kutuya atıp dönüyoruz. Yavaş yavaş ve sessizce yürüyoruz. Eş Esyıeranza'nın ne düşündüğünü bilmiyorum, ama ben bazı düşüncelerı kafamdan uzaklaştıramıyorum T çimde bir sıkıntı var... İçimde bir şeyin kırıldığ'.nı duyuyor gibiyım. Konuşmak istiyorum. konuşmağa, görüşmeğe ıhtiyacım var, fskat rteler dÜFÜndüğümü Esperan za'ya söylemekten de çekiniyor, korkuyorum. Dimitrov yo'daşla nasıl tanıştım? Sugün öğleden scnra saat 3 te Blagoyeva büroma girdi. Bu, benim için bir sürprizdi çünkü Blagoveya ar.cak kendisinden üstün olan kim selerle görüşmek üzere kaidesinden lutfen inen azametli bir heykcldi. Kendisinden dun bir mertebede olan kimseleri ise o telefonla ayağına çağırırdı. Buyurunuz, Blagoveva yoldaş. « Çok teşekkür ederim, Luis yeldaş, fakat Dirmtrov yoldaş sizi görmek arzu ediyordu da» Dimitrov mu? Komin'ernin genel gekreteri Dimitrov mu? Aklıma hal tercümeleri geldi, çünkü onlar muttasıl zihnimi kurcalıyan ve üzen şeylerdi. Fakat bu düşünceyi çarçabuk zihnimden uzaklaştırdım. Dimitrov bunun için beni yanma çağırmazdl ,ona gelinceye kadar Blagoveya, Biyelov ve daha sırada bir çok kimseler vardı. Avluyu geçip cümle kapısının önüne geldik, bir nöbetcinin önünden geçip bir kata çıktık. sonra bir başka nöbetcinin önünden geçip bir koridora girdik. Orada bir manastır sükut ve sükuneti içinde ilerledik. Dimitrov'un bürosu burada idi. Kapının önüne geilnce Blagoveya bir müddet durdu, sonra kapıya bir kaç korkak darbe ıle vurdu. Bu darbeler tıpkı öksürüğü gibi ritmik, fakat saygılı idi. Kadın bir müddet beklcdi sonra kapıyı açm bana yol verdi. . Önce orlanın dip tarafı gözüme ilijiyor. Kenarlarda iki kapı bulunan bir duvarla iki büyük portre. Bir masanın arkasında bir adam oturmuş, bu ıTipşanın önünde onunla büyük bir (T) teşkü cden dar ve pek uzun bir diğer masa. Ben ilerliyorum ve arkamda Blagoyeva'run adımlarile çok boğuk bir öksürük işitiyorum. Bu öksürük o kadar boğuk ki önümde oir çok kimselerin o kadar titrediği bu kadının öksürmekten korktuğunu anhyorum. İlerlemeğe devam ediyorum. Masanın gerisinde oturan adam ayağa kalktı, bana doğru geliyor. Bu adam Dimitrov'dur. Tebessüm ederek bana elini uzatıyor ve bize oturmamız için elile işaret ediyor. İtaat ediyoruz. Önümüze bir sigara kutusu sürüyor, birer sigara alıp yakıyoruz. Bu aralık Dimitrov odada yavaş yavaş bir aşağı bir yukan yürüyor ve konuşmağa başllyor, Blagoveya tercümanlık ediyor. Dimitrov diyor ki: «Yoldaş, biliyorsunuz ki bir ikmal kursu takib etmek üzere harbin sonundan bir kaç ay önce buraya gelmiş olan İspanyol tayyarecilerinden mürekkeb bir grup vardır.» Ben başımla hafif bir tasdik hareketi yaptım; o devam etti: «Harb bitince bu kursun da sona ermesi makuldü. Yapılan da budur, halen bu tayyareciler Moskova civarmda bir misafirhanede bulunmaktadırlar. Onlar Rusyadan çıkıp gitmelerini istiyerek misafirhane müdürüne karşı dün isyan etmişler.» Bu sözlerden sonra önümde durdu piposunu yaktı, bir nefes çektikten sonra dedi ki: Oraya derhal Biyelov yoldaşla gitmenizi, onlarla görüşüp bu protesıonun altmda ne olduğunu anismamzı istiyorum.!) Bir ara durduktan sonra ilâve etti: «Bundan sonra yoldaş, olan bitenler hakkında bana malumat vereceksiniz.» Blagoveya ayağa kalkiı. Görüşme nihayet bulmuştu. Tayyareciler Sovyet Rusyadan çıkıp gitmek istiyorlar Az Dİr müddet sonra, elli yaşlarmda, şişman, durüşt, orta boyiu bir adam Blagoyovanın odasına girdi. Bu adam kendisile ispanyol tayyarecilerinin ikamet ettikleri eve gideceğim Biyelov yoldaştı. Kap;da bizi bir otomobil bekliyordu. Einer binmez araba hareket etti. Ahşab evciklerle büyük ağacların iki tarafında uzandıklan bir yoldan ilerliyoruz. Sonra bir büyük uçak meydanının önünden geçiyoruz. Gördüklerim demir teller, nöbetçi kulübeleri, tüfekli askerler, yerde uçaklar, üstümüzde uçan uçaklardır. Yola devam ediyoruz: Gene küçük evler ve büyük ağaclar ve arada sırada !âkayıd iavırla yoldan geçen kimseler. Nihayet içinde bir çok evler bulunan, etrafı çevrilmiş bir yere varıyoruz. Esas binanın cephesinde Lenin ve Stalinin iki büyük resmi ile bir çok kırmızı bayraklar dalgalanıyor. iki kişi bize doğru ilerledi. Bunlardan biri müdür, öteki tercümandır. Müdürün bürosuna giriyoruz. Bize süratle olup bitenler hakkında malumat veriyor. Ona göre, ispanyol tayyarecileri arasındaki memnuniyetsizliğin ssbebi bir kaç şüpheli unsurun marifeti imiş. «Şüpheli» kelimesini işitir işitmez Biyelov av kokusu almış bir av kopeği gibi birden başım yukan kaldırdı. Çay içerken benim konuşacağım salonda tayyareci'.erin toplandıklaa haber verildi. Biz de oraya gittik. Burası dörtaen biçiminde bir salondu. Dip tarafta üzerinde bir masa ile sandalyeler bulunan yüksekçe bir yer vardı. Onun önünde •irmı sıra üzerinde elli kadar genc oturmuş bulunuyordu. Bunlar Sovyet diyarını terketmek istiyen tay'arecilerdi. Dip tarafta bütün du•arı kaplıyan Lenin ve StalüVin resimlerinden maada önemleri sırasile Polit büronun üyelerile vardımcılarının resimleri de sıralanmıştı. Müdür ayağa kalktı, herkes sustu. Yarım saat kndar süren bir nuuktan sonra verıne oturup cebinden çıkardığı bir mendille terini iildi. Tercüman nutkun bir hulâ;asını yaptı. Sovyetler Birliğinden, iosyalizmden, Lenin'den, Stalin'den bahsetti. ispanyol tayyarecilerinin bolşevik milletinin serefli misafirleri olduklan noktasında ısrar °tti ve Eitmemeleri gerektiğinde karar kıldı. Bütün bu sözlerin dinleyiciler üzerinde hiç bir tesiri olmadı. Şimdi iöz söylemek sırası bana gelmişti. Başladım: «Arkadaşlar, ilkönce sizleri ispanyol komünist partisi başkanhğı ve Dimitrov yoldaş adına selâmrım...» Burada biraz durdum... Fakat hiç biri kominternin genel sekreterinin adım alkışlamadı. «Şimdi size ziyaretimizin sebebini açıklıyacağım. Bize haber verildiğine göre bir müddettenberi misafirhanenin müdürüne karşı açıktan açığa inzıbata uygun olmıyan bir tavır takınmışsıruz. Memleketten çıkıp gitmeği ısrarU taleb ediyormuşsunuz...» Salonda aynı sessizlik devam ediyordu. «Durumunuzla çok ilgilenen Dimitrov yoldaş »ize ne huîusta yardım edebileceğini öğrenmek istiyor. Bildireceğiniz arzular ne olursa olsun onlan Dimitrov yoldaşa tebliğ edeceğimi size temin eder, tam açık kalblilikle konuşmanm istem.» Yerime oturdum, onlar konuşmağa başladılar. Bir, iki, üç, saymadım, fakat epey konuşanlar oldu, sonuncusu durumu şöyle hulâsa etti: «Harb bittiğinden ve kurs sona erdiğinden bizim Sovyetler Birliğine gelmemizi mucib olan sebebler ortadan kalkmıştır. Ekserimizin aileleri Amerikada bulunmaktadırar; bu bakımdan onlar ailelerinin anma gitmek istiyorlar. Bütün mesele bundan ibarettir. Biz ne Sov et Rusya aleyhtanyız, ne de komünizmin aleyhindeyiz, zira çoğumuz partinin üyelerindeniz. Bolşeik hükumetine ve Rus milletine karşı minnettarız, fakat biz gitmtk istiyoruz. Bütün dileklerimiz bundan ibarettir.» Onlann komışması sona erince ben Biyelov'a baktım, fakat o benim yüzüme bakmıyor, nüdüre bak:yordu. Müdüre gelince o tercümana bakıyordu, tercüman ise duardaki Politbüro üyelerinin resim lerine bakmakta idi. Bunun üzerine ben toplantmın vardığı karan şöyle hulâsa ettim: Arkası var Ankara vapuru beyaza boyanacak Evvelki gün Batı Akdeniz seferinden dönen Ankara vapuru kısa bir revizyona tâbi turulmak üzere dün İstinyedekl havuza alınmıstır. Ayrıca, Ankara vapurunun beyaza boyanması ka. rarlaştınlmıştır. yeni otobüsler olculuk ve sağcılık partilerden daha sosyalist bir politika kabul etmişlerdir. Meselâ sosyalist düşüncenin ana unsurlarından biri de insanlar arasında kardeşliktir. Sosyalistler doğumyeri vatanseverliği, taassubcu ve mütecaviz miıliyetçilikle daima mücadele etmişler ve beynelmiielciliği, kozmopolitliği müdafaa eylemişlerdir; milletler arasındaki siyasî sedlerin kaldırılmasını istemişlerdir. Halbuki Sovyet Rusyada (kozmopolit) kelimesi bir küfür tâbiridir. Gene bu memlekette «Millî Hâkimiyet», silâhlanmanın kontrolunu redde götüren bir «sanem» olmuştur. Pariste Fransız Komünist Partisinin son kongresinde de bir bayrağın üstünde şu yazılar görülmüştür: (Hakikî beynelmilelci, Sovyet Rusyayı, hiç bir ihtiyat kaydı gözetmeden tereddüdsüz, kayıdsız »e şartsız müdafaaya hazır olandır.) Öte yandan Batı Avrupada sosyalist bir hiikumete sahib olan tek memleket İngilteredir. Halbuki İşçi Partisi hükumeti, beynelmilclciliğe doğru bir adım olan Avrupa Birliğini kurmak için gösterilen gayretlere pek katılmamıştır. Fransanın, Almanyanın ve İtalyanın sosyalist olmıyan hükumetleri, İngilterenın sosyalist hükumetinden daha beynelmilelci sayılır. Gene Rusya, ancak komünist memleketlerle işbirliği yapmağa hazırdır.. İngiliz sosyalizmi de, sosyalist rejimli memleketlerle, Birleşmiş Milletlerdeki (Rus vetosu), Avrupanın iktisadî ve siyasî birliğine muhalefet eden (İngiliz vetosunda) muadüini bulmaktadır. Şüphesiz ki iki rejim arasında yani Rusyanın (zulüm ve korkutma) rejirrii ile ingilterenın (faziiet ve kasvet) rejimi arasmda büyük fark vardır. Yapılan mukayese tek bir noktaya, beynelmilelciliğe taalluk ve inhisar etmektedir. Gene millî hâkimiyet bahsinde Birleşik Amerika fedakârlığa hazırdır. Fakat sosyalist Rusya, böyle bir fedakârlığı reddedl r ve ingiliz, Fransız ve Alman muhafazakârlan, sosyalistlerden daha beynelmilelci bir politika takib edıyorlar. Buna göre artııc sosyalizm, insanlığın beynelmilelci temayüllerini temsil iddiasında bulunamaz. Dünyanın tek dünya haline getirilmesi hususunda F~;'alizm eski manasını kaybetmiştir. 1 Iç politik" ^ sosyalizm manasını daha ziyade muhafaza ediyor mu? Politika ve kültür 'ıürriyetlerinde sosjalist Ingiltere ile kapitslist Amerika arasında fark yok gibidir. ; Halbuk öte yandan sosvalist Rusya ile faşist Ispanya orasında bu vadide az fark vardır. Buraya kadar sosyalizm ile kapitalizm siyasî alanda mütalea edilmiştir. Şimdi aynı mevzu ı, iktisadî sahada gözden geçireceğiz. Hususi mülkiyete aid istihsal vasıtalarım miüete mal etmenin (millileştirme) devayı kül olmadığını Karl Marx ve (Engels) de snlamışlardır. Engels diyor ki, (millileştirme), sosyalizm için ' *fi değildir. Gerçekten Sovyet işçileri, kendi fabrikalarında meselâ tosyalist olmıyan bir nlekete aid bir vapurda çalışan deniz erinin gemideki duri!"i^ndan daha fazla hak sahibi değildir. Donanmanın, demiryollarır'n, fabrika ve madenlerin idaresinde milletin \issesi, tamamile devletin siyasî bünyesine tâbidir. Rusyada sendikalar, işçi sınıfının haklarını koruyan bir vasıta olmaktan 'kmış, aksine işçiler üzerinde bir tazyik vasıtası olmuştur. Fabrikaların ve topraklann nazarî sahibleri işçilerdir. Fakat bunların idaresi üzerinde pek az tesir sahibidirler ve her hangi bir batı memleketindeki arkadaşlanndan daha kötü şartlar iltında çalışırlar. Ote yandan Rusyadaki trös>lerin idarecileri, fabrika müdürleri ve gene Sovyetlerin tabirine göre (milyoner proleterler) kapitalist memleketlerde olduğu^l.adar imtiyazlı bir sınıf teşkil ederler. Şüpiıesiz bunların aldıklan paranın a Elektrik ve Tramvay İdaresinde müteşekkil bir komisyon, yeniden sipariş edilecek 50 otobüsün siparişi hakkındaki kararını salı günü verecektir. İdare, bu otobüslerin bedelini gelecek senelerde tediye etmek üzere almak istemekte idi. Fakat yapılan tekliflere nazaran bu şekilde bir mubayaa yüzde otuz nisbetinde bir faiz tediyesini icab ettirecektir. Bu durum karşısmda İdare, millî bankalar veya müesseselerden birinden 2,5 milyon liralık bir istikraz akdini uygun göımüştür. Bu takdirde verilecek paranın faizi hem memlekette ka'acak hem de daha az olacaktır. Bu istikrazın Emekli Sandığından alınmasına müsaade itası için dün Başbakana müracaat edilmiştir. L BÜYÜK DOĞU Necip Fazıl Kısakürek Prof. Fındıkoğlu Z. Fahri Prof. Ş. Ü. Burhan Toprak Abdürrahman Şeref Lâç Cevad Rifat At lıan Dedektii X Bir ve daha nice şöhreti mihrakında toplıyarak misilsiz bir renk ve ses cümbüşü ile YARIN D O G U I O S TERÂKKI LİSESİ Öğrenci kaydına başlamıştır. İş saati 9 dan 17 ye kadardır. Telefon: 80547. Nişantaşı, Çınar caddesi Türk Yunan Dosluk Cemiyeti Başkanı Vaüyi ziyaret etti Turk Yunan Dostluk Cemiyeti Başkanı Yunan mil'.etvekili ve Dış Işleri Encümeni Başkanı Greguvar Konmati dün beraberinde Yunan sefirt Sikeferis olduğu halde Vali ve Belediye Başkanı Fshreddin Kerim Gökayı ziyaret etmis ve Türk Yunan dostluk munasebatı hakkında samımi gorusmeler yapmışlardır. İrana ihrac ediien mallann nakliye ücretlerinde tenzilât yapıldı Devlet Denizyolları gemilerile nakledıleeek olan İrana müretteb Türk ıhracat mallannın navlurüarında yarı yarı«Sıfır ve Namütenahi» adlı bir ya tenzilât yapılroıstır. Bılhassa Izmirden sevkedilecek mallann deniz yolu eserin müellifi olan Koestler, bir i!e gönderilmesi ve serbest dövizle öden zaman komünist iken sonradan komesi mümkün olacaktır. münist muhalifleri arasma katılan Katolik Ermenilerin Kardinali ve fikirlerini keskin formüller halinde ifadeden hoşlrnan bir mugeldi harrirdir. Bu bakımdan kongrede Beyrutta bulunmakta olan Katolik (sol ve sağ), (sosyalizm ve kapitaErmenilerin Kardinali Aracanyan, dün lizm) tâbirleri hakkında ileri sürşehrimize gelmiştir. Kartfinal, şi mizde tetkikler yapacak, ağlebi ihtimal düğü düşünceler. keskin formül tedevlet ricallle temaslarda bulunacaktır. mayülünün verdiği mübalâğanın Kardinal, katoliklerle Gregoryenler, ara izlerini taşımakla beraber, dikkat sında mevcud ihtilâflarla meşgul ol ve alâkaya lâyık bulunmaktadır. Bu mıyacaktır. itibarla ve zamanımızın fikir ve Demir ve tel çivi fiatlan politika görünüşü üzerinde umumı bir bakışı ihtiva etmesi dolayısile ucuzladı Demir ve tel çivi fiatlarında son bu konferansın başlıca kısımlarıngünlerde vuku bulan düsüklük üzerine dan hulâsa suretile bahsetmeyi fayDenizyolları İdaresi halen İstanbul ve dalı buluyoruz. İzmir limanlarındaki ambarlarda bulunup sahiblerl tar?fından çekilmemis «Arthur Koestler» e göre, (siyasî bulunan çivilerin ücıetlerinde yüzde 25 sol) tâbiri, 1789 Fransız inkılâbında tenzilât yapmıştır. Millet Meclisinde sol tarafta otuIhsan Sekbamn dııruşmasına ran siyasî hiziplerin temsil ettiği fibaşlandı kirlerden doğmuştur. Bu tâbir, yaEroln kaçakçıhğı iddiası ile tevkif vaş yavaş Avrupaya yayümış ve eailen milyon«r ıhsan Sekban ve suç ortaklarının muhakemelerine Onuncu gitgide bir Millet Meclisinde reis Asliye Ceza Mahkemesinde başlaml koltuğunun solunda oturan ve mümıstır. teamel olarak (liberal ve demokıaDuruşmanın dçılmasını müteakıb tik) fikirleri müdafaa eden mebuslar scrgusu yapılan İhsan Sekban, kendisi grupunu ifade eden bir manaya gelne atfedilen juçu tamamen inkâr etmi; miştir. Bizim Millet Meclisinde ise ve kısaca: « Benim ayda 45 bin lira gelirim reisin solundaki sıralar, hengi parvar. Böyle seylere tenezzül eder mi ti ekseriyette ve iktidarda ise o yim?.. Benim eroiııcilikle hiçbir alâ partinin mebuslanna ayrılır bir hal kam yoktur.» demiştiı. Duruşma şahidlerin celbi için başka almıştır. Sol tâbiri, daha sonra, herhangi siyasî veya iktisadî bir mekgüne talik edilmi;tir. Ayrıca Çubukluda basılan eroin fab teb veya mezhebin veya ideolojik rikasında yakalanan sanıklardan İb s cereyanm radikal ve ifratçı kolunu Ahmed Dişkaya, Kako Mehmed ve şo ifade eden bir mana almıştır. Fakat för Nuri ile suç ortakları buhınduğu iddia ediien İstanbul oteli katibi Rı?a tâbir gittikçe vuzuhunu kaybetmiş, ile Receb Yasabur ve Kako Mehmedhı kaybettikçe de şümulü genişlemişmttresi Eleni, Üsküdar Sulh Ceza Yar tir. O kadar ki İkincı Dünya Harbi gıçlığı tarafından yapılan sorgularını başmda Fransız Meclisinde yarım n.üteakıb tevkif edllmişleTdir. yarım düzüne parti, (sol) unvanını Kınar'ın cenazesi yann taşıdığı halde bu partiler muhafazakâr, reaksiyoner ve hakikatte (sokaldırılacak Şehir Tiyatrosu Müdürlüğünden: la muhîlif) idiler. Bugün liberaller Türk tiyatrosunun ve Darülbedayiin ve sosyal demokratlar, kendilerine kıymetli sana'kârlarından Kınar Ha. (mutedîl sol) diyorlar. (Aşın sol) mmın vefat ettiğini teessürle haber aldan ayır etmek için, bu karışıklık dık. Cenazesi 18 ağustos cuma günü saat her «ileri düşünce» taşıyan teşek16 30 da Kadıköy Ermeni kilisesinden külü, devirici bir kuvvet olan kokaldırılacaktır. Köprüden 15.50 de va münizm ile aynı cephede saymak pur vardır. Şehir Tiyatrosu mensublarının kilisede yapılpcak törende hazır gibi bir netice vermiştir. Sol denince ileri fikirler anlaşılıyor. Ancak bulunmalarını rica ederim. *** mutedil solcularla aşırı solcular Emekli Sahne Sanatkârlan Yurdu arasuıda derece farkı olmasa da, Cemiyetinden: gene komşuluk var demek oluyor. Büyük Sanatkâr Kınar Hanım 15 a Fikrin, aynı tarihî köklerden gelSİustos pazartesi günü vefat etmlştir. mis sayıhyor. Ve (barikadın aynı 18 ağustos cuma günü saat 16.30 da Kadıköy Ermeni kilisesinde ruhani âyi tarafında) mevki almış bulunuluni yapılacaktır. Azalarımızı malumat yor. Böylece mutedillerin ifratçılarla tar etmek için bu acı haberi teessür aynı cephede sayılmalan, onlann lerimizle bildirirîz. müdafaalannı felce uğratmış ve mücadele kadretini azaltmıştır. Bun ı Küçük Haberler j dan dolayıdır ki bugün bütün dünyada mutedil sol partileri ya mağ•k ŞEHRİMİZDE bulunan Çalışma ve lub olmuşlardır, yahud da gerileİşletmeler'Bakanları bugün saat 17 d» Eminönü Halkevinde, işçi mümessilleri mişlerdir. ve sendikalar idare heyetlerile görü(Sol, sağ) tâbirleri ve teşekkülleri şeceklerdir. işte bu vaziyettedir. + GÜMRÜK ve Tekel Bakanlığı. ha. Sosyalizm ve kapitalizme gelince: ricden ithal ediien fîlmler için Çubukludaki depodan başka yeni bir depo te Gerçi sosyalizmin tarifi oldukça ihsisini Denizyolları İdaresinden istemij tilâflı bir meseledir. İktisad profetir. Bu teklif incelenmektedir. sörü ve müellifi müteveffa Gaetan ic ESKİ Rize milletvekili Ekrem Ri Firou, bu ihtilâfa işaret ettikten zenin dış siyaset mevzuunda bu cuma günü vereceği konferan» tehir edilmis sonra sosyalizmde iki unsurun vartir. Konferana günü ayrıca ilân edile lığının şart olduğunu ve bu unsucektir. run bulunmadıkça sosyalizmden • MİLLET Partisi îstanbul tli propa bahsedilemiyeceğini söyler. Bu zata ganda servisinin tertib etmiş olduğu göre sosyalizm, bir gayeye varmak, yemekli tanışma toplantısı 20 ağustos 950 pazar günü aaat 13 te Beyazıd Mar için bir vasıtadan istiane eden bir mara Palas Lokantası salonunda yapı mezhebdir. Gaye, içtimaî adalettir, lacaktır. yani (sınıflar ve insanlar arasında •k AT yarışları meselesl hakkındaki daha az müsavatsızlığm) kurulmaneşriyatı ve sikAyetleri tetkik İçin Tarım Bakanlığı sehrünize bir heyet gön adır. Bu maksada ulaşmak için kullanılacak vasıta (istihsal vasıtadermeyi kararlaştırmıstır. • MÎLLÎ Eğitim Bakanlığı Müzeler larını ferdin elinden alıp millete Umum Müdürü Hayreddin şehrimize mal etmektir). Mevcud ihtilâfa rağgelmiş ve dün Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökayı maka men nazarî sahada bu veya buna benzer bir tarif üzerinde birleşmek mında ziyaret etmiştir. * DÜN Yunan bandırah 74 tonluk mümkündür. Fakat tatbikatta du«Horos» iimli bir geml limanımıza gel rum başka türlüdür. Demir perdemiştir. Gemi, 47 Yunanlı turlst getir nin arkasile, berisinde, sosyalizmin mistir. •• ŞEHRİMİZDE misafir bulunan mana ve muhtevası birbirine benze* rransız edibi Claude Farrere şerefln» mediği gibi Batı Avrupada da telâkdün Serkl Doryanda bir riyafet veril kiler arasında ehemiyetli farklar mls, bu ziyafette Fransır sefiri ile Vali vardır. Alman millî sosyalizmi, Rus ve Belediye Başkanı, rektörler, profesörler vesair zevat hazır bulunmuş Sovyet sosyalizmi, Marksizmi reddeden İngiliz sosyalizmi, onu kabul lardır. eden Fransız sosyalizmi heyecan kudretini hep aynı kelimeden alZİLKADE 3 PERŞEMBE maktadırlar. Halbuki bunların her biri sosyalizme ayn mana vermek» tedir. Sosyalist adını taşıyan partiler, sosyalizm mefhumunun esas unsurlarından bir kısmını dikkate V. | 6 12 13.1817.07 20.06 21.48 4.18 almamıştır. Hattâ bazı noktalarda E. ]1006 5.12 8.01.12.00|T~41ı 812 kapıtalıstler, bu sosyalist denilen Batı fîkir dünyasından gelme mefhumlar olarak «sol ve solcu», «aşırı solcu», «sağcı» tâbirlerini biz de eskidenberi kullanırız. Sağcıyı muhafazakâr manasında alınz. (Sol) dediğimiz zaman da refahsız halk yığınlarına adalet getirmek düşüncesini taşıyan teşekkülleri, yani sosyal» maksadlı zümreleri, sosyaliste çalan kütleleri (sosyalizanlan) ve sosyalistleri, komünizme «,alanları (komünizanlar) ve nihayet komünistleri anlar ve buniarm hepsini sol cephesinde sayarız. Gene sosyalizm ile kapitalizmin manaları hakkında da nazarî bazı bilgılerimiz vardır. Fakat bu tabirler, siyasî partilerin de unvan ve sıfatı oldulcıfa ve bu partilerin çeşidleri, aralarındaki türlü ince farklarla arttıkça zaten pek vazıh olmıyan sol ve sağ tavsifleri büsbütün ibhama büründüğü gibi sosyalizm ve kapitalizm hakkında kitablarda yazılan bilgilerin de siyasî partilerin programlanna ve gidiş'eıine u>madığı görülmüştür ve görülmektedir. O kadar ki bu ibham ve tedahül, tanınmış bir muharriri, «Arthur Koestler» i geçende Berlinde toplanan okültür hürriyeti» kongresinde verdiği konferansta sol ve sağ tâbirlerinin buş;ün manalnnnı kaybettiklerini izaha götürmüş ve gene iktisadi alanda manalar üzerinde az çok ittifak edilebilen (sosyalizm) ve (kapitalizm) in de siyasî alanda manalarını muhafaza etmediklerini iddiaya sevketmiştir. dı gündeliktir, kâr değildir. Fakat bu, mücerred bir tavsiften ibarettir. Buna karşı kapitalist memleketlerde fabrika sahibleri, ne teşebbüslerinden hududsuz kâr sağlamak 41e de işçilerini istediği şekilde çalıştırmak imkânına artık malik değildir. Umumî olarak, siyasî bünyede gerekli değişiklik yapılmadıkça «millileştirmen sosyalizme değil devlet kapitalizmine götürür. (Millileştirilmiş bir ekonomi), Rus tipinde totaliter (tek adam idaresine) (otokrasi), hattâ bir faşist rejimine esas olabilir. Bundan başka ne nisbette bir millileştirmenin bir memleketi sosyalist veya kapitalist addettireceği de bir meseledir. Sosyalist Ingiltere, demiryollarını miliileştirmiştir. Halbuki Fransa ve Almanyada demiryollan, uzun zamandanberi dev letin elinde idi. istihsal ve tevzi vasıtalanr namile millileştirilmesinin tatbik kabiliyeti olmadığı Rusyada bile kabul edilmiştir. Bu sebebden ortada iki şeyden birin:, yani ya (millileştinne) yi veya (hususî teşebbüs) ü seçmek bahis konusu değildir. Hak:kî mesele, devletin mülkiyeti, idaresi ve plânlaştınlması ile hususî teşebbüs arasında makul bir muvazene bulmaktadır. Bu muvazene mücerred surette değil, tecrübe ile bulunur. Her millet, kendine uyan formülü aramalıdır. Bu lüzumu ispat eden basit bir misal: Ingilterede iaşe işlerinin idaresi, muhafazakâr hükumet devrinde de, işçi hükumeti devrinde de iyi yürümüştür. Halbuki aynı iş, ferdiyetçi olan Lâtin memleketlerinden Italya ve Fransada muvaffakıyetsizliğe uğramıştır. Hulâsa ya sosyalizm, ya kapitalizm diye mutlaka iki şeyden birini seçmek mevkünde değiliz. Çünkü bu iki mefhum da eskimek ve manasını kısmen kaybetmek üzeredir. Görülüyor ki «.Arthur Koestler» in sözlerinde sosyalizme karşı tarizler vardır ve bazı mübalâğalı noktalar mevcuddur. Fakat politika teşekküllerinin sosvalizm düşüncesini kısmen çığırından uzaklaştıran tezahürleri, bu konferansta pek iyi tasvir edilmiş bulunmaktsdır. r Şehir Meseleleri ünkü Son Posta refikimizde «Vanda denizciler . adına bir heykel dLkildi« başhğı altında bir resim gördüm ve şu yazıyı okudum: «Van gölünde işleyen gemilerin ve Vandaki Denizyollan Işletmesi mensublan adına bir heykelin dikilmesi düşünülerek harekete geçilmişti. Kısa bir zamanda ikmal edilen keykel bu.defa güzel bir kaide üzerine dikilmiş ve açılış töreni bir müddet evvel yapılmıştır. Resmimiz, Bitlis ve Siird Valilerinin de iştirak etmi} olduklan bu açılış törenini ve heykeli göstermektedir.» Denizciler adına dikilen heykel. genc bir denizciyi dümen başında göstermektedir. Mütevazı bir abide nlmakla beraber güzeldir. Takdire değer bir himmetle Vanda denizciler adına dikilen bu heykel. bana. Mersinle Kıbrıs arasında denize gömülmüş olan 160 Refah faciası şehidi ile Çanakkale Boğazı ağzında yanlış bir tatbikat emruıe kurban giden ve denizaltılarının içinde ebedî uykulanııı uyuyan Atılây şehidlerini ve onlara karşı gösterdijnmiz kayıdsızlığı hatırlattı. Bu sütunun devamlı okuyucıılarının hatırlarında olsa gerektir. Refah ve Atılay sehidleri için Sarayburnu ile Üsküdar Iskelesi mey danında. bir kadirşinaslık eseri olarak mütevazı birer taş dikilraesini teklif etmiş ve bir kaç defa bu mevzu üzerinde durmu^tum. ResmJ makamlar aldırış etmedi. Yazılanm yalnız Üsküdarlı avukat sayın dostum Reşad Kaynarın temiz kanıni kaynattı. Üsküdar Iskelesi civarında. Atılây sehidleri için bir taş dikmeğe teşebbüs etti. Bu taşın resmini de gene Üsküdarlı olan emekli deniz hışaiye mühendislevimizden binbaşı Şemseddin hazırladı. istanbul Belediyesi, deniz kenarında rıhtım üzerinde, bu küçük abide için bir yer vcrmeği esas itibarile kabul etti. Fakat sonra lıilmem ne oldu ve bu taş dikilemedL Üç defa talihsiz olan Refah sehidleri için kimse kılını kıpırdatmadı. Denizde naaşlan bulunan bir kaç şehid Mersinde defnedildi. Hiç olmazsa onlann mezan üstüno büyükçe bir mermer taş konulabilir ve üstüne bir kaç satır yazılarak Refah şehidlerine ithaf olunabilirdi. O da yapılmadı. I>*i bilmiyorum ama galiba oraya defnedilen bir kaç şehidin mezarlan bile yapılmadı. Refah sehidleri için üç defa talihsiz dedim. Birinci talihsizlikleri cankurtaran filikalan harab bir halde bulunan ve bir kaç sal bile ilâvesine lüzum görülmeden sefere çıkanlan külUstür Refah şilepi ile bir ölüm yolculuğuna gönderilmeleridir. Ikinci talihsizlikleri de, Yavuzda yapılan sehidleri anma töreninin dahi gizli tutulması ve Anadolu Ajansı tarafından verilen baberi neşreden gazetelerin kapatılması suıtile hatıralarını anmanın dahi suç sayılmasıdır. Uçüncü talihsizlikleri ise, yurd topraklarında mezarlan bile bulunmıyan bu fedakâr denizci ve havaa r adına. mütevazı bir abide, s encler bir senki me?ar dikilmesi teklifine kimsenin kulak asmamasıdır. Isterseniz dördüncü bir talihsitlik olarak bu fedakâr vatan çocuklarmın bir müddet şehid sayılmamaları ve ailelerinin şehid maaşından mahrum edihnelerini de ilâ,e edebiliriz. Vatan ve millet uğnında can veen bu evlâdlara karşı gösterilen «ayıdsızlık, kadirbihnemezlik ve vurdumduymazhk ne kadar harin ve ne kadar acıdır. Galiba bu şehidlerin abidesini de hamiyetli ve kadirşinas Vanhlar diktirecek. Gürültü ile mücadele yolu bu mudur? Yazan: Dr. H. A. İstanbulda gürültü ile mücadele için tedbirler alındığını ve bu hususta bazı kararlar verildiğini gazete sütunlarında sık sık görmeğe başladık Verilen kararlardan biri de, otomobil klâksonlarının tek olarak çahşması imiş. Tek sesin kulağı daha tahriş edici olduğunu bir tarafa bırakalım; klâkson sesini tek borudan çıkarmak. gürültüyü ne kadar azaltır acaba? Şehir gürültüsune katılan klâkson sesinin tek çahnmasile işin bir kısmının halledileceği zannına kapılacağamıza şehir içinde otomobir1 idare edenlerin klâksona sık sık basmak zorunda kalmalannın sebeblerini araştırsak daha doğru olmaz mı? Senelerdenberi otomobil kullanan bir çok Avrupa şehirlerinde seyrüseferin nasıl işlediğini görmüş bir kimse sıfatile bu sebeberi kısaca sayıp dökeyira: 1 Şehrimizde yayalar yol ortasında yürürler mi? Evet. Hattâ yol ortasında sohbet ederer mi? Evet Bu hallere mâni olan bir belediye memuru görülmüş müdür? Hayır. O halde, şoför tehlike işaretini vermek için klâksona basmaz da ne yapar? 2 Başka memîeketlerin büyük şehirlerinde herkes yürüdüğü kaldınmın dilediği bir noktasından karşı kaldınmın gene dilediği bir noktasına geçebilir mi? Hayır. İstanbulda? Evet. Şehir sokaklarının hangi yerinden karşı kaldmma geçilebileceği belediyece çizilmiş midir? Süs gibi duran bazıları müstesna, hayır. 3 Başka memîeketlerin büyük şehirlerinde, sokaklann birbirini katettiği köşe başlannda, yol açıp kapatıcı kırmızı ve yeşil lâmbalar, zaman zaman yanar mı? Evet. Bizde? Hayır. Bu hale göre sağdan veya soldan çıkacak bir araba ile her zaman çarpışmak ihtimali var mı? Evet. Çare klâksondan başka ne? 4 Bizde her tramvay dan, âni olarak bir yolcu atlıyabilir mi? Evet. Tramvaylara her zaman asılan çocuklardan biri düşebilir mi? Evet. Seyir halinde bir tramvayın önünden veya arkasından bir kimsenin çıkması vâki midir? Evet. Ve bu âni haller her zaman bir azaya sebeb olabilir mi? Evet. O halde, normal süratle giden bir şoför için dahi önleyici tek çare klâkson değildir de nedir? İş bu halde iken, Taksim meydanından Galatasaraya gelinceye ka dar en az 1520 defa klâksona basmak zorunda kalmamıs bir joför var mıdır acaba? 5 Başka büyük şehirlerde İstanbulda olduğu kadar çok sayıda atlı yük arabalan var mıdır? Hayır. Bu arabalar günün herhangi bir saatinde her istedikleri sokaktan geçebilirler mi? O şehirlerde hayır; bizde, evet. Sonra bu arabalar seyrüsefer kaidelerine riayet ederler mi? Bizde, hâşa. Bu hal karşısmda, kendine yol istiyen motörlü bir vasıtanın klâksona başvurması tabiî değil mi? 6 İstanbulun en geniş, en düzgün ve en tenha yolu olan Florya ile Çekmece asfaltı arasuıdaki yol üzerinde 80 kilometre süratle giden bir otomobili motosikletli memurlar durdurup ceza kestikleri vâki iken, Kadıköy ile Bostancı arasmda en az ajnı süratle gittikleri için kendilerine yol açmak maksadile, mütemadiyen klâkson çalarak vızır vızır işliyen dolmuşlara ilgili memurların kulak asmamalarma ne denir? Bu dolmuşlann, yolda müştcri celbi için lüzumsuz yere durmadan çaldıkları klâksonlar da gürültü YERLİ FİLM YAPANLAR CEMİYETİ'niıt 19 Ağustos 1950 Cumartesi akşamı AÇIK HAVA TİYATROSUNDA Bir çok sürprizlerİe dolu olarak vereceği müsamere, senenin en sahane bir gecesi olacaktır. Aynı zamanda memleketin varlıklarile iftihar ettiği iştirak edeceği bu gece, hayatınızın en mesud saatlerini size yaşatacaktır. Biletlerinizi almakta acele ediniz. Biletler: Saray Sinemaa gişesinde 5, 3, 2 lira olarak sebeblerinden biri değil mi? Hele bazı şoförlerde. klâkson çalmak, omzu, gözü, ağzı ve burr.u hareket ettirmek gibi bir tik halini almıştır. Bunlar karşılarında bir tehlike görsün veya görmesinler, el leri klâkson düğmesinden bir türlü ayrılmaz. Bu halin de çaresini aramak lâzım gelmez mi? Şimdi soranm: Klâksonun çıkar dığı sesi tek boruya inhisar ettirmekle mi, yoksa şehir yollannı, seyrüsefer bakımmdan, ıslah; yayalarla motörlü veya motörsüz vaMEVLÎDİ ŞERİF sıtaların seyrüseferini tanzim; sürati tahdid ve klâksonlann yerinde Aile büyüğumüz kullanılmasını temin etmekle mi, ÖMEB MALİKİnin gürültünün önüne geçmek mümkün ölümünün kırkıncı gününe tesadüf eden 20 ağustos 1950 pazar gunü öğle namaolur? zını müteakıb Şişli camiinde Mevlidl Bir şey daha sorayım: Gürültü Şerif okunacağından sayın akraba ve ile mücadele etmiş ve muvaffak ol dostlarımızın ve kendis:ni sevenlerin muş, meselâ NewYork gibi bir teşriflerini rica ederiz. Maliki ailesi şehirde işliyen bütün otomobillerin klâksonları neden çifttir? Bütün değisikliklerile İzmire ilâve postalar ve eklerile İzmir Fuarı münssebetile pazartesi KÖY MUHTARI ve İHTİYAR günü Etrüsk vapuru İzmire ilâve olarak MECLİSİ SF.ÇİıVlİNİ kalkacaktır. Ayrıca, İtalyadan yeni gelen İskenderun gemisi de 28 ağustostan ilgilendiren hü'.cümler Hibaren İzmire İlâve olarak «ürat posFiatı: 25 Kuruş tası yapacaktır. Bütün değişikliklerile şehir ve kaspbalarda MÜHTAR ve İHTİYAR HEYETİ TEŞKİLİNE DAİR K A N U N Fiatı 25 Kuruş. Her iki kitab alfabetik ve tahlilî fihristleri havidir. Taşra siparişlerinde posta pulu gönderene derhal gönderilir. Hazırlıyan: Avukat REŞİT ÜLKER İNKILÂP KİTABEVİ SES... SAZ... SAHNE SANATKÂRLARININ ^^^^^^^mm^^^m^ saülmaktadır. ^^t^m^^^m^^^a^m ü'ün dünyada güzeller KREM 1IIVEA Kullanırlar. Millî Eğitim Bakanlığından: CÜMHURIYET Senelik Biı aylık Üç ayhk Altı ayhk Senelik Elektrik Lâboratuarlan için ölçü" âletleri ve makineleri satm alınacaktır. 1 Bedeli, 1951 malî yılında 5642 sayıb kanunla tahsis edilecek ödenekten ödenmek şartile elektrik lâboratuarlan için çejidli elektrik ölçü âletleri ve makineleri satrn aknacaktır. 2 Malzemenin fennî sartnamesi mesai saatleri dahilinde Ticaret Müdürlüğünde görülebilir. 3 Lüzumlu âlet ve makineleri verebileceklerin, teslim ve fiat şartlarını gösterir teklif mektublannı en geç 5 Eylul 1950 tarihine kadar Bakanhğa vermiş veya göndermiş olmaları ilân olunur. (10752) Nüshası 10 kuruşluı ll [1 rtari Ahonc şeraıti ' " Zhiıo 300 Kr. S(Xl . 1500 • 2800 • 601J Kr. 160U 2900 5400 K K A T Gazetemıze erıtert evrak ot yatıla nefredilsin. editmesin lad* olunnua mesııliyet 1ta bul edlimeab
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle