12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET İspanyol Komiinist Partisi Moskova temsilcisinin ifşaatı 15 1950 KOMİNTERNI \r ÜÜ Yazarr CASTRO DELGADO 1 (5) Moskova, İspanya sefirinin hesabmı görmek istiyor îki gün önce Kuntsevo'yu ziyaret ettim. Burası, etrafı yüksek kazıklarla çevrilmiş, içine, bir muhafız kıtasmm koruduğu bir tek methalden girilen geniş bir yerdir. İçinde «cdnças» denilen bazı yüksek memur ailelerinin oturdukları sayfiyelerle iki kollektif ev bulunmaktadır. Bunlardan birinde Manuilski ile Ko.ninternln diğer kâtibleri ikamet ediyorlar, ötekisi ise bazı yabancı komür.ist partilerinin temsilcilerile aileleri tarafından işgal olunmaktadır. Birincisinde büyük bir bilârdo salonu, bir büyük yemek salonu, bir büyük antre ve bir çok uşak ve hizmetçi bulunuyor. Burada odalar geniş olup aynı zamanda iyi döşenmiştir. Öteki evde ise içinde küçük yataklar bulunan, balkonlu küçük pencereli, küçük odalardan başka bir şey yok. Burada ne salon, ne bilârdo, ne büyük bir antre, ne büyük, ne de küçük bir yemek salonu vardır. Hizmet görmek için de evde oturanların ne düşüneceklerini düşünmeğe lüzum görmiyen ve etrafı alelâcele baştan savma süpüren bir tek hizmetçi kadından başka kimse yoktur. Yemek yiyebilmek için iki yoldan birine başvurmak lâzımdır; onlar da ya yönetmeliğe aykın hareket ederek odanızda bir elektrik ocağında yemeklerinizi pişirmek, yahud da civardaki bir lokantaya gitmektir. Manuilski'nin ikamet ettiği evde misafir edilen İspanyollar, Checa, Uribe, İbarruri, Lister ve Modesto olup Hernandez'in de yakında gelmesi bekleniyor. Çok samimî bir surette karşılandım. Lâf arasmda, partinin temsilcisi sıfatile işimden bahsettik, fakat bunun üzerinde fazla durmadık. Hepsini düşünceli görüyorum. Çok eski bir dostlukla bağlı olduğum Checa yakında mağlubiyetimizin sebebleri hakkında bir münakaşanın başhyacağını bana söyledi. Yarın Barbija sanatoryomunda ikamet eden Jos6 Diaz'ı ziyaret etmeliyim. Checa, Lister ve Modesto, Lenin okuluna, Frounz* okuluna (1) ve kurmay okuluna ayrılacak adayların listelerini tanzim ediyorlar. Teklif olunan komünistlerin bazıları hakkmda benim fikrim de soruluyor. Lister ile Modesto'nun kendi mahmilerini kcruduklarını müşahede ediyorum. Bir aralık kendisile yalnız kaldığım vakit İbarruri bana dedi ki: «Castro, böyle sapasağlam olduğunu görerek sakın İspanyol komünist partisinin temsilcisi olduğunu unutmıyasın.» Kadının ne söylemek istediğini anJamadım. Talihim olduğuna ve partinin temsilcisi tayin olduğum için kendimi mesud saymam lâzım geldiğine şüphe yok. Bunun benim için büyük bir şeref olduğuna hakikaten inanıp elimden geleni yapıyorum, fakat içimde bir hissi kablelvuku var, memnun değilim... Ben Komintern'de çalışmayı bam başka bir şey tasavvur ediyordum. Jose Diaz'ı liyaret Bugün büroma gitmiyorum. Bir çocuk obugün okula gitmiyorum» diyebildiği vakit ne kadar mesud ise ben de o derece mesudum. Saat 10 da beni telefona çağırıyorlar: Otomobil aşağıda bekliyor Aşağı inince kapıda muhteşem bir Buick buluyorum. Bir Rus bana doğru ilerliyor ve askorce selâmhyor. Arabaya biner binmez, olanca süratile hareket ediyor. Moskovanın içinden geçtikten sonra bir büyük yolu takib ediyoruz, bir kaç rlakika sonra sola kıvnlıp bir büyük çam ormanına giriyoruz... Bir tâkızafer, bir nöbetçi kulübesi, bir nöbetçi ve sanatoryum binası... Daha sonra bir göl ve beyaza boyanmış büyük bir bina. Bir kaç kişi parkta geziniyorlar. Otomobilden iniyoruz... Görünüşte asker intıbaı veren bir genc adam tarafından bir küçük kapı açılıyor. Beni selâmlayıp birinci kata çıkarıyor. İspanyol komünist partisinin genel sekreteri olan JosS Diaz beni beklemektedir Odasına girince ayağa kalktı, beni kucakladı. Eşi Teresa'yı ve kızını selâmladım. Biri bana yolda refakat eden, öteki bana kapıyı açan iki adam çekilip gittüor Diaz oturmskhğım için bana yer gösterdi. Diaz kendisini en son Barselon'da gördüğümden daha solaun ve daha zayıftı. Her zanian söz söylemekte güçlük çektiği haîde bu kusurunun daha da artmış olduğunu gördüm... Hal ve hatır sorduktan sonra beni niçin çağ.rdığını an!atm3ğa başladı: «Arkadaşların alınan karar hakkiTTİa size malumat verdiklerim sanıyorum. Buşünden itibaren benimie siyasi sekreter sıfatile çalısacaksın ..» Ben hemen cevab verdim: «Ba yeni itimad delilindon dolayı sana teşekkür ederim Pepe, fpJiat sözün doğrusınu söylemek lâzım gelirse sana istediğin gibi yardım eiebileceğimden emin misin? Nefsime itimadım ne kr 7 ar büyük olursa olsun ben masa başında çabsmak bakımından ehliyetime güvenemivorum. Arzumun bir harb okulunda tahsil görmek, sonra gidip dışanda çalışmak olduğunu bilirsin...» Castro, bu bir zevk meselesi değildir. Herkes partinin kendisine tevdi ettiği mevkide çahşmalıdır. Parti hepimizin nerede çalışmağa ehil olduğumuzu bizlerden daha iyi bilir...» Ben de onun yerinde olsaydım (1) Troçki'nin halefinin adını taçıyaa harb okuludur. bir başkasına söyliyeceğim bu olurdu. Ben, partinin, Komintem'in bir memuru, bir profesyonel ihtilâlci idim. Israr etmek beyhude idi. Boyun iğdim. Yemek vakti gelinceye kadar bah çede dolaştık, kısa mesafeden iki sıyanet meleğimiz bizi takib ediyorlardı. Bana kendisine yapılan ameliyattan bahsetti. Bu ameliyata Sovyetler Birliğinin en büyük mütehassıs lan iştirak etmişler ve sonra onlann hepsine hükumet tarafından nişan verilmiş. Ameliyattan bir kaç gün önce Stalin bir şey arzu edip etmediğini sordurmuş: «Bundan o derece büyük bir sevinc ve heyecan duydum ki kendisine bir mektub yazıp yegâne arzumun ameliyattan önce kendisini görmek, kendisile konuşmak, elini sıkmak olduğunu bildirdim... Bunun üzer'.ıe Castro, Stalin yanında Politburonun diğer üyeleri bulunduğu halde sanatoryoma gel di...» Yemekten sonra konuşmamıza devam ettik. «Yakında mağlubiyetimizin sebeblerini münakaşa etmeğe başlıyacağız. Harbin son günlerinde olup bitenler anlaşılmıyacak bir mahiyet arzediyordu. Kasıl oldu ia arkasında milletin çoğunluğu, ordunun yüzde 70 i bulunmasma rağmen parti baskına uğrayıp kahpeler tarafından mağlub edildi?... Komintern partimizle iftihar ediyordu... İç ve dış faşistlere karşı, elinde silâh, muk.avemet edebilen yalnız o olmuştu. 300,000 den fazla üyesi ve büyük bir tecrübe sahibi olan bir parti. Sonra halkın desteklemediği, askerî kuvveti olmıyan bir kaç sefil bizi mağlub edebildi ve yolu Franco'ya açabildi.» Susuyordum... 18 temmuz 1936 da nisbeten daha güç bir durumda değil mi idik? Ya Caballero hükumeti zamanındaki buhran? Ya 1938 martında Prieto bizi teslime imale etmek istediği zaman maruz kaldığımız buhran? O zaman dayandık ve yendik... Son zamanlarda olup bitenler de çok garib şeyler cereyan etmiştir. Ben gene susuyordum. «Bu işi örtbas etmek mümkün değildir. Hiç merhamet etmemeH. Mesuller kim olursa olsun cezaya çarptınlmalıdır.. Ben başımla tasdik ediyorum. «Partinin istikbali için büyük bir ehemmiyeti olması lâzım gelen ve bu ehemmiyeti haiz olacak bu münakaşa için bana mufassal bir rapor kaleme almanı ve bu raporu bana süratle tanzim etrneni istiyorum, fakat bundan kimseye bahsetmemelisin. Castro, bu benim sana tevdi ettiğim ilk iş olup pek büyük bir ehemmiyeti olan bir iştir... Partiye, düşünülen her şey, hakikat, bütün hakikat söylenilmelidir.» Otele dönünce, Jose Diaz'm bana tevdi ettiği işi düşündüm. Olup bitenler hakkmda her şeyi söyleyebileceğimden ve mağlubiyetimıze müncer olan olaylar silsilesi hakkında fikrimi ifade edebileceğimden emin değildim. Bir kimsenin reyini sormağa gelince. iyi ama kimin reyini sormalı? Itham edilmesi gereken bir çok kimse var, hemen hemen reylerine müracaat olunacak kadar kimse. Bütün hakikati mi s5yleme;i? Ycksa hakikatin bir kısmını nu söylemeli? Hk bakışta mesele çözülmesi kolay gibi görünüyordu. Fakat ben Moskovada Korr.internin bir memuru bulunuyordum, aynı zamanda ispanyol Komünist Partisinin temsilcisi ve Jose Diaz'm siyasî kâtibi idim. Ote yandan, Komintemin Ispanyadaki delegelerinin, askerî müşavirlerinin, siyasî temsilcilerinin ne dediklerini bilmiyordum. Hakikati öğrenmek için türlü yollar mevcuddu. Bununla beraber ispanyol Komünist Partisinin kâtibi onu bilmediğini söylüyordu. Bu hakikat Moskovayâ kadar akset miş midir?.. Yoksa bu hakikat Jose Diaz'a kadar mı varmamıştır? Gerçekte onu bilecek durumda olanlarımız çoktu. Işlenilen hatalarda ve uğramlan mağlubiyetlerde mesuliyetleri olanlar derece ile şöyle sıralanıyorlardı: Sovyetler Birliği Komünist Partisi merkez komitesi, Kızılordunun merkez kurmayı, Dış Işleri Komiserliği, Komünist Entemasyonalinin Icra Komitesi, son olarak da ispanyol Komünist Partisinin siyasî bürosu. Bu hakikat acı idi. çünkü ispanyol Komünist Partisinin başında bulunanların partimizin takib ettiği siyasete dair alınan kararlarda hiç bir iştirak payı olmadığını gösteriyordu. Ama raporu kaleme almak gerekiyordu. Uç gün yazdım... Küçük haıflerle elli kadar sahife yazdım, fakat ne Komintemin, müşavilinin. ne askerî ve siyasî müşavirlerin, ne de hakikatte her şsyi idare etmiş olan Sovyetler Birliğ1 Komünist Partisi Merkez Komitesinm mesuliyetlerinden bahsetmeğe cesaret pdemiyordum. Ben yalnız Ispanyadan ve ispanyol komünistlerinden bnhsediyordum. Fakat bu bakımdan hiç bir şcyi saklamıyordum. Arkası var =haberleri Sarkıntılık edenlerle mücadele Yollarda kadmlara sarkıntılık eden erkekler hakkmda Emniyet Müdürlüğü şiddetli takiblere geçmis bulunmaktadır. Geceleri, Beyoğlu caddelerinde yalnız olarak gezinen kadın polislerden sonra, Belçika mamulâtı bir boya tabancasının da üzerinde durulmaktadır. Kadın polisler tarafından şimdiye kadar yirmiye yakın mütecaviz yakalanmıştır. Ayrıca bu boya tabancasının da üzerinde ümidle durulmaktadır. Tecavüz ve sarkıntılığa uğrayan kadmlar bu tabancayı mütecavizin yüzüne sıktıklan takdirde, on günden evvel rengi silinmiyacak bir boyaya bürünmüş olacaklardır. Böylelikle yüzü damgajı mütecavizler polis tarafmdan kolaylıkla yakalanrruş olacaklardır. Şimdiki halde bu boya tabancalarından bir aded Belçikadan getirtilmiştir. Müsbet bir netice verdiği takdirde, bunlardan külliyetli miktarda celbedüecek ve arzu edenler alabileceklerdir. Böylelikle şehrin en büyük derd ve davalarından birinin de halli yoluna gidilmiş olacaktır. Millî Eğitim Bakanı Ankaraya gitti W. A. Y. konferansının açılış törenir.de bulunmak iizere gelmiş olan Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri dün akşamki uçakla jehrirrizden Ankaraya gitmiştir. Kadın polisler tarafından şimAdalet Bakanı saym Halil Ozdiye kadar 20 mütecaviz yörükün geçen hafta gazetelerde intişar eden beyanatı, infaz hukuyakalandı Infaz hukukumuzda yeni bir ruha doğru 1 Doçent Dr. Sahir Ertnan makta, edindiği işçi arkadaşlar vasıtasile haricle her türlü temas ve münasebette bulunmakta, fabrika veya madendeki iş saatleri zarfında, diğer işçiler gibi, işletmenin nezareti altuıda bulunup, cezaevi müdürünün salâhiyetleri tahdid edilmekte, bu ve buna benzer diğet bir takım sebebler yüzünden işletme müdürü ile cezaevi müdürü arasında bazan nâhoş geçimsizliklec zuhur eylemektedir. Bu itibarla fabrika veya madenlerde mahkumlarm çalıştırılmasına devam edilecekse, bu işletmelerin sadece mahkumlan istihdam etmesi ve nezaret ve inzıbat salâhiyetlerinin cezaevi müdüründe temerküz ettirilmesi iktiza eder; aksi halde çalıştırılmadan beklenen manevî kalkınma ve uslanma gayelerinin ts hakkuk edebileceği çok şüphelidir. Mahkumlarm uslandırılması mev zuunda halen tatbik edilmekte olan ikinci tedbirin, kendilerine 0kuma yazma öğretmekten ibaret o' duğunu yukanda söylemiştik. Filhakika memîeketimizde okuma yaz ma bilmiyenlerin ve mahkumlar arasmda hiç tahsil görmiyenlerin yekunu (ki yalnız 6386 adam öldürme mahkumunun 1448 i tahsil görmüstür. «İstanbul Türk Kriminoloji Enstitüsünün Türkiyede adam öldüraıe cürmü mahkumları hakkında Kriminoloji istatistik» İst. 1943 Sh. 100101) nazara alınınca bu ted birin içtimaî ehemmiyeti meydana çıkar. Bundan başka okuyup yazma bilenlerin kendi ruhlannı yükseltici, faydalı eserler okuyarak usanrnpları da mümkündür. Fakat çahştırma ile okuyup j^zma öğretmenin uslanmayı temine kifayet edemiyeceği aşikârdır. Onun için infaz sistemimizi bir küi halinde ele almak ve işe merke7 cezaevlerinden başlamak zaruridir Bu bakımdan merkez cezaevlerinde en geniş bir şahsîleştirmeye doğnı gitmek, mahkumları suç nevilerine. yaşlarma, mükerrer olup olmamalarına göre gruplara ayırmak ve gruplar arasındaki temasa mâni olmak iktiza edeceği gibi, kanunumuzun âmir bulunduğu ve ilk defa cezaevine giren bir mahkumu murakabe ve intibaha davet etmet gibi faydalan olan höcre sistemini istisnasız tatbik etmek lâzım gelir. Yalnız höcre içinde geçecek müddetin mahkumu bezginliğe, maddî ve manevî harabiye sevketmemesi ve bilâkis faydalı bir şekilde geçmesi için, ziyaretçi din adamları ve öğretmenler vasıtasile kendilerine dinî ve ahlâkî telkinatta bulunmak ve okuyup yazma öğretmek şayanı tavsiyedir. Mahkum höcreden çıkınca, kendisini iyi hal göstermeğe ve uslanmağa teşvik için, türlü usul vo tedbirler düşünülebilir. Bu bakımdan iyi hal gösteren, çalışkanlık ve disiplinli hareket ile temayüz eden mahkumları mükâfatlandırmak lâzımdır. Hattâ, halen kanunumuzca kabul edilen üç devrenin müddet itibarile uzun olduklarını ve uzun bir müddetten sonra vâki olabilecek bir mükâfatlandırmanın uslanmağa teşvik bakımından o kadar mücssir olamıyacağını nazara alarak, bu devreleri arttırmak, fakat bir devreden diğerine geçmiş olan bir mahkumun fena hali görülünce bir veya iki devre geriye gönderilmesi hususunda cezaevi idaresine salâhiyet tanımak çok münacib olur. Gene bu devreler zarfında, telkinlerde bulunmaktan asla fariğ olmamak ve fakat uzun, mahkumlarca anlaşılması güç ve can sıkıcı konferanslar yerine, het bir mahkumla ayn ayrı, kısa ve veciz konuşmalar yapmak tavsiyeye şayandır. Bu mevzuda başlıca ehemmiyet verilecek olan nokta, cezaevi personelinin yetiştirilmesidir. Bu personel, çalıştırmanın bir gaye olmayıp bir vasıta olduğunu anlamalı ve bilhassa mahkumlarm ahlâki ve manevî bağlannı kuvvetlendirmesini, onların ruhuna hitab etmesini.bir kelime ile onlan sosyalleştirmenin usulünü bilmelidir. 1 1... MF MLE KE T DA VA LA R I IHEM NALINA MIHINA Zabıta memurlarımızın dilekleri nümde birikmiş bir Somar mektub duruyor. Her sınıf ve her meslekten, bilhassa devlet hizmetinde bulunan kimselerden gelen bu mekrublann çoğu, şikâyet, şikâyet, gene şikâyettir! 40 yıllık tecriibemle biliyorum ki gazeteciye gelen mektublar, ender olnrak sikâyettcn hajka mevzular üzerinedir. Hayatından memnun olan, mesud ve müreffob yaşayanlar, bizi saadetlerine ortak etmek için mektub yazmayı düşiiumezler. Yalnız derdliler, gazetecirten derman beklerler, ıstırablarını ve şikâyetlerini anlatırlar. Hem de bazan üç dtirt. hattâ on sahife doluMJ yazı ile bizi derd ortağı yapmak isterler. Her gün bu kadar çok şikâyet mektubu alınca nihayet biz de yeni tâbirlerile kötümser ve karamsar olarak acı şeyler yazanz ve bazan bu halimizi bilmiyen ve tenkide tahammülü olmıyan makam sahiblerile de kötü kişi oluruz. Bugün masamın üstündeki tomarın içindeki mektublardan birini kura çeker gihi çektim. Bu, bir polis memurumın mektubudur. Subaylanmızın haklarını müdafaa eden yazılanmın sonııncusunu geceyarısından sonra, saat üçte Ankarada nöbet beklerken okumuş ve nöbetten çjktıktan sonra oturup ban» uzun bir mektub yazmış. Mektubunda ezcümlc şöyle diyor: »Muhterem yazarım, eğer bir hakkl müdafaa ugrunda bu kadar güzel biı dil kullanmasaydmız. ne olursak olalını ne kadar haluızlığa uğrarsak uğrıyalım, gene sizi rahatsız etmiyecek. tim. Demokrasinin hüküm fürdüğü şu devirde Abdülhamid zamanır.d.i bir Ermenl Nazırın yaptığı bir talimatna. me ile memleketin en ağır yükü altında herkesin yapmasına imkân olmıyan bu ağır vazifeyl kabul eden binlerce meslek arkadaşım ve aynı mahrumiyet lere katlanan binlerce aile efradımız şimdiye kadar bir hak talebl için mü. racaat ve talebde bulunmadık. Devlet çarkı içinde çalışan her mermır sıkın. tılı da olsa medeni bir insan gibi ya?ar. iki gün hafta tatili vardır: istirahat eder; resmî ve dinî feayramlard» günlerce yuvasında çocuklan İle başbasa kalır; aenede bir ay mezuniyetinl kullanır. Terfl kapıiarı açıkür; zamanı gçlince terfi eder, çoğu gece vazl. fesi nedir bilmez: sıcak gün ve gecelerde serln bir yerde. kıjın öldürücO soğukların hüküm nirdüğU zamanlarda ya soba.'inın bajında veya »ıcak yata ğındadır. Halbuki biz bu şerefli vazifeyi kabul edenler haftanın yedi gtinü ya sokakta. veyahud karakolda gec» gimdüz çEİışır; ancak haftada bir def» 24 saat çoluk çoruğumuzun yanına gtderiz. Eğer çok mühim vazifeler ederse bu 24 saat izinden de mahrum bırakılarak vazife baçıia kalırız. İstirahat. efilence nedir bilmeylz, bütün vstandaşlarımız evlerinde uyurken bi* onları severek bekleTiz; her an bir serserinin bıçak darbesine veya kurçunun» hedef olmak bizim için hatırdan çıkmıyan b r olaydır. Bizler vatandasın hak. hürriyet, namus ve şerefi içir» yüzlerce sehld vermi; insanlarız; gunun 24 saatinde her bası dara gelen vatandasın çalacağı kapı bizim uyanık bu. Kır.duğvımuz karakol kapmdır. Hududrt» dıs emniyeti koruyan bir Mehmedclkle, içeride aynı fedaksrlıkla çalısan biziro aramızda bir fark olup olrnadıgınj takdirlerinize bırakıyorum. Bu kadar ağır şerait altında vazife gören bizler simdiye kadar acaba neden ihmai edlldik? Neden medeni dünya emniyet teşkl. lâtının seviyesine çıkaıılmadık; neden insan gibi yaşamak haklarından mahrum bırakılıyoruz? Geçen senele* orduda ve bütün resmi üniforma gt. yenler için yapılan yenilikte sıcağır» pltında kavrulan. bojazına kadar »ım. sıkı kapalı kıyafetimizi değiçtirmek için "SU bağrı yanık polislerin de yakalannı açahm» diye yazdıgımz kıymetll yaiınızdan netice çıkmndı. Emekli oluncaya kadar 30 lira ile çalışırız İste bizim ömrümüz böyle geçer: medeni bir insanın bütün ihtiyaclarmdan mahrum edilmis Olarak yukanda ar« zettiğim talimatname ile sevk ve idare ediliriz. Ne olur şu kıymetli kaleminlzl biziro İçin rle yanl 5u ç;!ekes poli» icin de kullanınız ve alakadarların dikkatinl çekiniz.» Ankaralı polis memurunun. meslekdaslan namına yazdıklannı haklı bulduğum icin, mektubnnu kısmen neşrettim. Ümid ederim ki hükumet erkânı ve bilhassa s a ^ n tç işleri Bakanı RükneHdin Na?uhoğlu emniyet memurlarımızın dileklerini dikkate alırlar. Feridun Cenıal Erkin vazifesi başına döndü Bir müdclettenberi memieketimizde bulunmak'ta olan Washington Büyük Elçimiz Feridun Cemal Erkin dün saat 12 de Air France uçağı ile vazifesi basına dönmüştür. Büyük Elçi, hareketinden evvel Yeşilköy hava alanında kendisile görüşen Anadolu Ajansı muhabirine çunları söylemiştir: « Memle.ietimı ziyaret ettim, hükunıetle gereklı temaslnrda bulundum. Yeni bir ilham ve çalışma arzusu ile vazifem? avdet ediyoıvm•> Yıllardanberi fstanbul İli Veteriner Müdürlüğünü muvaffakıyetle idare etbulunan Abdülkadir Göktan, bu defa terfian Tarım Bakanlığı müfettlsl.ğine tayîn edilmiştir. Bu vesile ile rr.eslekdaşları tarafından, dün akşam Taksrm Belediye Gazinosunda sereflne bir aksam ziyafeti verilmiştir. Vilâyet ve Belediye Başkaıılığınca seyrüsefer işlerinl tanzime reis muav.nlerinden Necatl Çillerle Emniyet ve Altıncı fube müdiırleri rrtmur edilmişlerdir. Seyrüsefer işleri daha sıkı bir şekilde takib edilecek. Belediye nizamlarına riayet etmiyenler.n plâkaları sökülecektir. Emniyet Müdürlüğü ahlâk zabıtası mtmurları son 2\ saat zarfında biri Hirbiyede. diğeri de Tarlabaşında olr.ıak üzere. iki büyük randevu evini basmışlardır. Burada yakalanan kadınlar muayeneye sevkedilmiş: evin sahibleri hakkında kanunî takibMa geçilrr.iştir. Evvelkl gece Seyoğhınun muhtelif bar. kokteyl salor.u ve içkili lokantalarında yapılan sıkı taramalar sonunda uygunsuz 32 kadın yakalanmıştır. Kadınlar muayeneye sevkedilmişler ve hr.kiarında takibata geçilmiştir. Anadoluhls=>n:ida amcazadesi Mehrr.edi bıçaklıyarak öldüren Esadın muhakemesine dün İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde başlar.ılmıştır. D'inkü celsede sorgusu yapılan sanık, amcazadesi Mehmedin kendisini bir hayli dövdüğünü, sırf müdafaa ve kendini korumak maksadile bıçağını salladığını söylemiştir. Esad, amcazadesini öldürmeği aklından bile geçirmediğini; bu işin bir kaza eserl olduğunu İlâve etmiştir. Mahkeme, şahidlerin celbi için ouruşmayı bajka gıine talik etmiştir. Safiye Aylaya dair bir tavzih «Yerli f lm yapanlar şirketi» namına İstanbulda Açıkhava Tiyatrosunda tertib edilen müsamere ilânlarında, sanatkâr Safiye Aylanın da şarkı söyliyeceği bildirilmiştir. Halbuki değerli sanatkâr Safiye Ayla bu sene Açıkhava Tiyatrosunda yalnız Bedia Statzer gecesi için ayın 26 sında okuyacak, baska hiç bir müsamereye iştirak etmicektir. Millî Piyango bugün çekiliyor Milli Piyangonun 15 ağustos çekilişi bugün saat 13 te Ankarada yapılacaktır. İkramiye kazanan numaralar Ankara radycsile bu gece 23 te yaymlanacaktır. Bugün saat 13 ten sonra yurdumuzun hiç bir tarafında bu çekilişe aid bilet satışı yapılmıyacaktır. İstanbul Veteriner Müdürü Bakanl'.'i müfettişliğine tayin edildi Seyrüsefer işleri Ahlâk zabıtasının faaliyeti kumuzda yeni ufuklar açacak kadar ehemmiyetlidir. Filhakika, bu beyanattan öğrendiğimize göre, infaz sırasında mahkumlara bilhassa dinî telkinatta bulunularak, ceza nın maneviyat üzerinde de müesjır olması, ruhu temizleyici ve yükseltici bir mahiyet iktisab etmesi gayeleri takib edilecektir. Bu sözlerin kıymetini lâyıküe kavrıyabilmek için, bugünkü inn.sistemimizin maneviyat sahasında ne gibi tesirler icra etmekte olduğuna kısa bir nazar atfetmek kâfidir. Küçük ve büyük suçlulann, mah kumlarla mevkuflann, mükerrirlerle ilk defa suç işliyenlerin biı arada bulunduklan, küçük çocukların mahkum veya mevkuf olan analarmı takib ettikleri merkez cezaevlerinin perişan, ahlâkı büsbütün ve gayrikabili telâfi bir şekilde ifsat edici durumlarından kat'ı nazar, iş esası üzerine müesses olan cezaevlerimizin dahi bir çok bakımlardan ıslaha muhtac oldukları, şüphe götürmiyen bir hakikattir. Filhakika bu son cezaevlerimizde mahkumun maneviyatına tesiı edip. onu işlediği fiilin ahlâkan menfur olduğunu anlatacak, onda ileride ahlâk ve cemiyet kaidelerine uygun bir şekilde hareket etmek arzu ve niyetini uyandıracnk tedbirler, esas itibarile ikiye irca edilebilir: Bunlardan biri mRhkvımur) çalıştınlması, ikincisi ise kendisinp okuyup yazma öğretilmesidir. Mahkumlarm çalıştınlmasının ay nı zamanda büyük bir terbiyevî kıv meti haiz olduğu gayrikabili mü nakaşadır. Hemen bütün kötülüklerin, tembellik ve işsizlikten ilcr* geldiği nazara alınırsa, mahkumut» çalıştırılmasile elde edilebilecek m^ nevî kazançlann kıymeti kolayca anlaşıhr; bu suretle mahkum çalışma itiyadını iktisab edecek, alıo terile kazanılan paranm verdiği manevî hazzı tadacak, boş vakti olmıyacağı için aklını kötü yola sevketmiyecek, nihayet cezaevinden çıkınca bir iş ve meslek sahibi 0larak hayata atılacaktır. Bununla beraber, hiç bir zaman unutulmamak ve daima gözönünde tutulmak gerektir ki, mahkumlarm çalıştınlması bizatihî bir gaye olmayıp, yukanda temas ettiğimiz ve her biri mahkumun uslanması, manen kalkmıp sosyal hayata intibak etmesi hedefini güden gayelerin bir vasıtasıdır. Bu demektiı ki, mahkumlarm çalıştınlması, sııf iktisadî bir düşünceye, cezaevinin kâr edip Bakanhktan yardım görmeden işletilebilmesi esasına istinad etmemelidir. Şüphesiz ki cezaevinin kâr etmesi, bütçeye y\A olmaması, cezaevinin daha mükemmel bir hale getirilmesi, icabında mahkumlara daha fazla pay ayrılması, yeni iş şubelerinin açılabi' mesi gibi önemli neticeler tevlid edebilir ve etmektedir. Fakat, fcr.i olarak nazara alınınca, mahkumut) maddî ve manevî durumunu, kabi liyet ve arzusunu da ilk plând; hesaba katmak lüzumu aşikârdır Halbuki bugünkü sistemde ,bir mahkum, muayyen bir çalışma ş,ubesine sevkedilirken kabiliyet ve arzusu asla nazan itibara alınmadığı gibi, o şubede kendi kusurıı olmaksızın muvaffak olamıyan bir hükümlü de, «sıhhî sebebler» ba hane edilerek, merkez cezaevlerine iade edilmektedir. Bu suretle iş esası üzerine kurulu cezaevleri sıh hî durumlan çalışmağa veya muayyen bir işi yapmaya müsaid olmıyanlara kapanmakta, tedricî ser bestî sisteminin nimetlerinden an cak kol ve ciğerleri sağlam olan kim seler istifade edebilmekte ve, netice itibarile, çalışma bir ıslah vasıtası olmaktan çıkıp, bizatihi biı gaye olmaktadır. ^^ Keçiborlu kükürt madenlerindt çalışan nice mahkumlarm, sırf ciğerlerinin madenlerde çalışmağa müsaid olmamalan yüzünden ve ahlâkî hiç bir kıymete ehemmiyet verilmeksizin eski cezaevlerine iade edildiklerini bizzat müşahede ettiğimiz gibi, Isparta yeni cezaevinde de halıcılığa akh ermiyen, modele uygun düğüm vuramıyan sapasağlam mahkumlarm da geii* «sıhhî sebebler» den dolayı eski cezaevine iade edildiklerine şahid olduk. Halbuki birinciler sıhhî durumlarile mütenasib bir işe, bilfarz ziraatle iştigal eden başka bir yenı cezaevine nakledilmiş olsalardı, hem seve seve çalışırlar, hem de uslanma yolunu tutmuş olan bir şahıs merkez cezaevine iade edilmek ve haksız bir muameleye maruz bırakılmak suretile cemiyet için büsbütün kaybedilmiş olmazdı Bunlardan boşalacak yerleri de halıcılıkta muvaffak obnayıp da bün yece madenlerde çalışmağa salih 0lan mahkumlar pekâlâ doldurabilirdi. Gene mahkumlarm çalıştırılmas mevzuunda, sayın Halil Özyörükün beyanatında başka bir cihet de dik katimizi celb^tmiştir. Filhakika Adalet Bakanı, bundan böyle mahkumun arzu ve kabiliyetinin nazara alınacağını söyledikten sonra, iş esası üzerine kurulacak cezaevlerınin bilhassa ziraate ehemmiyet vereceklerini ilâve etmektedir. Bu sözlerden ağır sanayide mahkumlarm çalıştınlması sistemine son verileceği mânası istihraç edilebilir Filhakika, bu sistemde mahkum serbest isçi ile omuz omuza çahj Ancak bu suretledir ki, infazdan beklenen uslanma gayesi bihakkın tahakkuk edebilir ve biz cemiyete iade edilen bir mahkumun hakikaten cemiyete intıbak edebileceğinden emin olabiliriz. Fakat eski hastahğın nüksermemesi ve işbu üıtibak kabiliyetinin az veya çok uzun bir zaman sonra tekrar zayi olmaması için cemiyete başka bir vazife daha düşmektedir ki, o da uslanmış olarak cezaevinden salıverilen mahkumun namuslu bit vatandaş olarak maişetini temin etmesini sağlamaktan, yani opatronaj» usulünü kurmaktan ibarettir. Patronaj usulünün memleketimi? için artık bir zaruret olduğunu son af kanununun tatbikatı da söz götürmez bir şekilde isbat etmiştir: Zaten uslanıp uslanmadıklan bilo şüpheli olan bir çok mahkumun, sınırlan fazla geniş turulan af kanunundan, istifade ederek, cezaevinden çıktıktan pek az sonra, tekrar suç işlemeleri, serbest hayatta ellerinden tutulmaması, rehberlik edilmemesi, gereken yardım larm yapılmaması gibi âmillerde başlıca kaynağmı bulmuştur ve bulacaktır. Bir tabib iyileştirdiği hastanın tekrar eski hastalığına tutulmaması için nasıl ihtimam etmekle mükejlefse, cemiyet de uslandığından bahisle salıverdiği eski mahkumun tekrar suç işlememesini temine öylece mecburdur. Patronaj sisteminin kabul ve tatbikının malî bakımdan külfeti mucib olacağı doğrudur. Fakat kurulmasını temenni ettiğimiz «para cezalan sandığı» sayesinde bu külfet iktiham edilebileceği gibi, tahliye edilen eski mahkumun yeniden suç işlemesinin mucib olacağı zarar ve kendisinin tekrar cezaevine gönderilmesinin tevlid edeceği masraflar ve nihayet cemiyet için nâfi ve müstahsil olabilecek bir şahsın müstehlik durumuna geçmesinin meydana getireceği kayıblarla mukayese edilecek olursa, sözü geçen külfetin o kadar büyük olmadığı da anlaşıhr. Adalet Bakanının doğacağını tebşir eylediği «yeni Türk infaz hukuku» nun, infazın zirvesini ve mütemmim cüz'ünü teşkil eden pat ronaj usulünü de ihtiva etmesini temenni eylemekteyiz. UNUN MEVZULARIJ Pakistamn Millî Bayramı Yazan: Omer Rıza Doğrul Amcazadesini öldürcn Esadın duruşması ı Küçük Haberler j * DÜNYA Sağhk Teşkilâtı Doğu Akdeniz bölgesi komİEyonu İstanbulda toplanacaktır. + DÜN memleketine dönmekte olan Yunan Sefiri Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerim Gökayı makamında ziyaretle veda etmiştir. * MUALLİMLER Birliği turizm bürosunun organize ettiği yurd içi etüd I?e7ileri serisinden olmak üzere 18 ağustos 1950 cuma günü için de Şileye bir gezi tertib edilmiştir. Pek yakında da İzmir Fuarı ve Bergamaya ayrıca bir gezi yapılacagı Muallimler Birliği turizm bürosımdan haber alınmıştır. * İSTANBUL Muallimler Birliğine nıensub altmış kişilik bir kafile bir hsftalık Bursa gezisinden avdet etmiştir. •• HASKÖYDE Camialtı caddesinde 7 * sayılı evie oturan Nimetle kızı Halide Yi'ksel, evde yok yere münnkaşaya tuBuşmuşlsr, münakaşa neticesinde Nimet kızının üzerine atlıyarak bıçakla kolundan yaralamıştır. ZILKADE 1 SALI fTURÂLİ i M öksürüğü keser. ^m o V. | 6.10 13.18 17.08 20.08 21.52 4.16 ,| E.~ ]10.01 "5^09 8.59 12^00, 1.42; 8.06 Pakistan bunlsra bir dördüncü üni14 ağustos 1947 de hürriyet ve is hızla hareket etmeğe başlamıştır. tiklâîine kavuçarak tarih sahnesine Pakistan bir ziraat memleketidir versite de ilâve etmiş ve buna yeniden doğan ve milletierarası ha Şehir halkı, nufusun ancak yüzde Kaidi Azam Mehmed Ali Cinna'nın yatta şerefli bir mevki alan Pakis 11.1 ini teşkil ediyor ve bu memle adını vermiştir. Karaşide büyük millî tan milli bayramını bir kere daha kette 44 milyon dönümKik arazj i şair Ikbal adma kurulan akademiye tes'id etmek bahtiyarlığına kav.'ş 1 ekiliyor. Bu sshanın 10.740.000 dö 100.000 rupyelik bir sermaye temin muş bulunmaktadır. Bu dost ve nümünde buğday ekilmekte ve edilmiş ve bu sermaye büyük şair kardeş milletin bayramı, bizim de 3.620.000 ton buğday istihsal edil e filozof îkbalin eserlerini ve fibayramımızdır. Bu bayıama kavuş mektedir. Memlekete eıı çok döviı kirlerini yaymağa tahsis edilmiştir. mak yüzünden Pskistanhlar ne ka etiren mahsuller kendir ve pa Bu faaliyetler, genc Pakistanın büdar seviniyorlarsa, biz de onlar gi muktur. Onun hayvan serveti, yün üklerine karşı duyduğu şükranı, bi seviniyor, bu bayramm hakların ve deri ihracatı da çok mühimdir. kültür ve ilim müetzsseleri kurada hayırlı olması için dua ediyor Pakistan bir maden memleketidir rak ifadeye değer verdiğini açıklave Pakistamn her yıl büyük başa de, Tuz, krom, antimon kaynaklan maktadır. rılar kazanarak iieri yürüyüşünde vardır. Petrol istihsali 115 milyon Pakistan bütün komşu ve dost durmadan devam etmesini; en me galondur ve petrol araştırmaları iyi memleketlerle iyi münasebetlor sud ve müreffeh; en müstakar ve neticeJer vâdetmektedir. kurmuş, hür demokrat milletler emniyetli hayat ve istikbale kavuşPakistan, sanayileşme hareketine arasmda yer almış, sulh davasma masını, kalbimizin bütün samimi de büyük bir hız vermekte ve sana hizmet için son derece kıymetli hizyetile diliyoruz. yi plânını tahakkuk ettirmek için metler ifa etmiştir. Onun karşılaşPakistan, bugün dünj'anm en bü büyük bir sermaye tahsis etmiş bu tığı iki mühim ve büyük mese'.eyük devletlerinden biridir. Çünkü lunmaktadır. 1120.000.000 rupye tu nin biri Keşmir davası, diğeri, yeseksen milyon nüfusludur ve 901,950 tan bu sermayenin önüınüzdeki yıl niden tehlikeli bir mahiyet almak murabba kilometre genişliğindedir larda iik tahakkuk ettireceği proje istidadını belirten muhaceret gaıleHalkmm güzide vasıfları arasmda erden biri 500.000 kilovatuk hidro sidir. Muhaceret meselesi, Pakistan gürbüzlük, sağlamhk, merdlik, cen elektrik tesisatıdır. Bunun neticesi ile Hindistan arasmda, büyük bir gâverlik ve çalışkanhk her şeyden olarak ekilen topraklann da 4 mil basiret ifade eden bir anlaşma ıle fazla göze çarpar. yon dönüm artması beklenmekte neticelenmiş ve bu anlaşmanın tatbikatı güçlükler arzetmekle beraPakistamn doğuşu millî bir mü dir. Pakistamn geliri de, gideri ber iki taraf da bu anlaşmanın esascahede eseri idi. Onun Müslüman halkı, yabancı medeniyetler ve kül mütemadiyen artmaktadır. 19491950 larına ve hükümlerine sadık kalmak türler, hattâ milliyetler içinde eri bütçesi denk olduktan başka ver için ellerinden geleni yapmışlar ve yip mahvolmaktan kurtulmak için gilerin hafifletiîmesine, miliî savun yapmaktadırlar. Keşmir meselesinin hürriyet ve istiklâl davasma sarıl manm inkişafı için mühim tahsisat âdilâne bir tarzda hallinden de henüz ümid kesilmemiştir. iki taramışlar ve nihayet uzun maceralar ayrılmasına imkân vermiştir. dan sonra 14 ağustos 1947 günü bu Millî müdafaa mevzuuna dokun fın da dünya sulhunu korumak ve şerefli ve mukaddes davayı kaza muşken Pakistanın tam manasile dünya muvazenesinde sağlam ve narak millî bayramlannı kutlama millî ve memleketin ihtiyacına uy sözü geçer bir mevki sahibi olmak ğa ve yeni varlıklannı bütün dün gun ve kâfi derecede sağlam ve ileri için kullanacaklan enerjiyi âdeta yaya tanıtmak, karşılaştıklan bü bir müdafaa kurmak yolunda gayet felce uğratan bu Keşmir meselesi, yük meseleleri halletmek, istikbal ciddî adımlar atmış olduğunu be iki tarafın da askerî gücünü ve gelerini en sağlam temellere dayamak lirtmek icab eder. Kardeş memle lirinin belki yansını istiHâk etmekiçin çalışmağa koyulmuşlar ve çok ket 14 ağustos 1947 de ve bu tarih» te ve muhakkak ki iki tarafı da kısa bir zamanda çok mühim ve takib eden aylarda, aşağı yukan dünya meseleleri karşısında, za'/a iftihara değer neticeler elde etmiş millî bir müdafaadan mahrum sa uğratmaktadır. Bizim en samimî lerdir. yılacak bir durumda idi. Bir mille dileğimiz, Birleşmiş Milletler taraBugün bu neticelerin en önemli tin ancak sağlam bir müdafaa kur fından sarfolunan gayretin de iyi lerini saymayı, aziz ve kıymetli mak sayesinde yaşayabileceğini v bir anlaşmaya yol açmasıdır. Bu dostumuzun bayramma iştirak et haklarını koruyabileceğini lâyıkilo sayede iki büyük millet büyük bir menin gerekleştirdiği bir vazife sa takdir eden Pakistan, kısa bir za gaileden kurtulmuş ve bütün taman içinde bu mühim başarıyı kap katlerini dahili terakkilerine ve hayıyoruz. layan güçlüklerin ve son derece Pakistamn hürriyet ve istiklâlin© nazik meselelerin içinden çıkmış ve ricî durumlanrun takviyesine haskavuşması üzerine karşılaştığı en kıymetli muvaffakıyetler kazanrruş retmek imkânmı elde etmiş olacakbüyük güçlük, geniş ve ıstırab ve tır. Bu da, hakikaten gıptaya değer lardır. İki memleketin de bu çok kıymetli temenniyi boşa çıkarmırici bir muhaceretle karşılaşması bir durumdur. yacaklanna sağlam bir güven besidi. Memleketin iktisadî hayatını Dış ticaret sahasında, kendi le leyen bizler, ergeç hayırlı haberfelce uğratacak bir mahiyet alan bu muhaceretin acı ve kanh safhaları hinde bir muvazene kurmağa, para lerle karşılaşmayı umar ve Pakisnı mümkün olan süratle kısa kes sını diğer yabancı dövizlere nisbetle tanın millî bayramını tebrik etmek ve memleketin hayat ve faa üstün bir vaziyete kavuşturmağa meyi bir vazife sayanz. Muhakkak liyetine normal bir mahiyet vermek muvaffak olan Pakistan, 1948 de ki bütün Islâm âlemi ve insan'ık âlemi, Pakistamn yeni doğuşundan yeni Pakistamn en mühim ödevi piyasaya çıkardığı kalkınma idi. Bu acı ve felâket getirici imti tahvilleri mukabilinde 300 milyon ve bu doğuşun uğurlu inkişaflarınhanı süratle savuşturmak, Pakista rupye yerine 700 milyon rupye elde dan son derece memnundur. Pakisnın ilk büyük muvaffakıyeti oldu etmiş've böylece parasınln sağlam tamn daima muvaffak olmasım tePakistan bu ssyede yıkılmaz bir hğile istikrarına olan itimadım be menni eder, memleketimizdeki Pasağlam bünye taşıdığını isbat etmiş lirtmiştir. kistan mümessillerinin bu hislerive bundan sonra her sahada ilerleBurada Pakistamn maarif haya mizi kardeş halka iletmelerini bekmeye ve memleket kaynaklannı hv tından da bir kaç satırla bahsetmek leriz. kişaf ettirerek azamî kuvvet ve isteriz. Uç üniversiteye sahib olan TEŞEKKÜR Ufullle müteellim bulunduğumuz sev. gili babamız Ziraat Bankası emekli müdürlerinden cenazesine iştirak eden. bizzat ve bilvasıta taziyede buluııan sayın akraba ve dostlanmıza ve yüksek alâkalarını es rgemiyen Ziraat Bankası meslekdrslarma gazeteniz vasıtasile şükranlarımızı sunarız. Merhumun eşi. Çocuklan, Damadları Efim Dr. Münire Çağınalpın doğumu F;,üEinda Ankara Dcğurr.evinde gördü. ğürnüz pek yakın alâka ve çok iyi bakımdan dolayı Başhekim Sayın Dr. Zekâi Tahir Buraka. doğurr.u sonuna kadar büyük bir titizlıkle takib eden ve bize bir erkek evlâd kazandıran kadındoğum mütehassısı Dr. Zekiye Karuka, kadındoğum mütehassısı Dr. Mazhar Naibgil ve asistan Dr. Fatih Ödekana ve çok yakın alâka ve yardımlarım gördüğümüz diğer doktarlara, ebe Ruhsar Arıcan. hemşire Sevim Teker ve diğer hemşirelere derin min. net Ve teşekkürlerimizln ulaştırılmasını sayın gazetenizden rica ederiz. Dr. Neiad Çağınalp FAZU AKSOY'un dünyada güzellnr KREM NIVEA Kullanırlar. BLIN&BLIN Kumaşları Bütün Paris modasmı yaratan yegâne kumaş markasıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle