Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 19 Hazîran 1950 ATIRALARI NDSOR DUKİF" 3O Churchill, hükumete karşı şiddetli bir hücuma geçiyor Ertesi gün, 10 aralık 1936 pazar Evet, herkes bu fikirde idi. Yalgünü, Başbakanlık binasmda Mr. nız Mr. Churchill böyle düşünmü1 Baldvvin, kabinesinin ileri gelen a i yordu. zasını bir araya topluyor ve hukuk Ona göre, Kral'n isti? karar müşaviri Walter Monckton'un da vermesile her şey bitmiş ve bu meiştirakile tarihî bir topl?ntı akde sele üzerinde söylenecek bir sö» diliyor. kalmamış değildi. Bilâkis, söyleneBakanlar öğleden sonra saat iki cek çok şey vardı ve söyledi. de toplanıyorlar. Fakat Waiter'i der Son müdafi: Chuchill hal içeri almıyorlar. Nihayet davet Daha başlangıcdanberi Mr. ChurediHiği zaman, müşavirim on, chill şu fikirde idi ve mesele hakbir kişinin ona doğru dikilmiş göz kmdaki hareket hattını, görüşünü lerile karşılaşıyor. şu şekilde tesbit etmişti: O meşhur uzun yeşil masanın ctHükumetin, parlamentonun tas rafıru çeviren Bakanların öyle dur vibini almaksızın, Kralı tahttan fegun ve gergin bir halleri vardır ki ragate zorlamaya hakkı yoktur. Walter derhal anlıyor: O gün Avam KamarasırHa, azim Mrs. Simpson'un ınma kara kâr bir tavırla kürsüye çıktığı zarının derhal kat'iyet kesbetm°.si man, kimseden >ardım görmiyecehakkındaki teklif reddedilmiştir. ğine emin, fakat davasma inanmış Sonra, Mr. Baldvvin söze başlıyor bir insan hali ile komı^tu ve hüve meseleyi şu şekilde izah ediyor: kumete karşı şiddetle hücuma Her iki teklif ayıu zamanda kabul geçü. edilecek olursa, bunun bir pazarlık Mr. ChurchüTin daha söze başmahiyeti arzetmesi ihtimali varciır. tamasile etrafmda bir husumet haYani, Kraluı tahttan ferağate an vası doğdu ve bu â'• r : ttikçe cak Mrs. Simpson'la derhal evlene büyüyerek etrafı sardı. bilmek şartile razı olduğu manası Ben şahsan bu hâdiseye çok üçıkabilir. züldüm ve ne zaman hatırlasam Kral şimdi ne yapacak? derin bir teessür duyanm. Isterdiro Başbakanın bu izahmdan sonra, ki kendisine çok şeyler borclu oMeclisi ha3 ba;kanı Mr. Ramsay lan parlamento, bu büyük siy.ıset Mac Donald, yanında oturan Wal adamına karşı bu şekilde hareket ter Monckton'a dönüyor ve ciddî etmesin ve hâdise böyle bir husumete meydan vermesin. bir tavırla sonıyor: « Kral şimdi ne yapacak?» Fakat, bütün Ingilizler arasında Walter bu suale şu şekilde cevab Kral lehinde en son konuşanın Mr. veriyor: Churchill gibi bir zatın olmasın« Kabinenin takındığı bu tavra dan büyük bir iftihar duymuşumve verdiği karara her halde çok ü dur ve daima duyacağım. zülecek ve bundan dolayı büyük Beklenmedik bir hâdise bir hayal sukutuna uğnyacaktır. Artık Mr. Baldwin'le aramda Ne yapacağuu kararlaştırab'lmesi konuşulacak veya kararlaştırılacak lçin de muhakkak ki aradan bir bir şey kalmıyordu. Şimdi yapılamüt'det belki bir kaç hafta geç cak şey, tahttan ferağat işinin resmesi lâzımdır. mî safhalannı birer birer yerine Walter'in bu eevabı Ozerine Ba getirmekti: Yerimi kardeşime terkanlardan bazısı endişe duyar gibi kedecek, ailevî teselekri yoluna koyacak ve veda edip £idecektim. oluyor. Bu sırada Mr. Baldvvin lâfa kaFakat, tam bu son hazırlıklara nşarak, meselenin Noel'e kadar başlamak üzere idim ki, zihnimde kat'î şekilde halledilmiş olması lâ birbirine zıd kuvvetler arasında tezım geldiğini söylüyor. şekkül eden kararımı tehdid edecek bir hâdise oldu. O zaman başka biri atılıyor: « O bile çok» diyor. «Mesele Bu hiç beklenmedik hâdise vadaha evvel ve mümkün olduğu ka kıa uzun sürmedi, kısa bir müddet dar çabuk halledilmelidir. Çünkü içinde gelip geçti; fakat çok tehliortadaki kararsızlık ve müphemi keli bir çehre gösterdi ve behi, uğyet ticarete engel olmaktadır.» runda tahtımı feda ettiğim evlenMesele bitti mi? meyi bile kaybetmem ihtimali ile Toplantı sona erip de Walter, karşı karşıya getirdi. Başbakanlık binasmdan aynldığı O günlerde ne olup bitti, bunun zaman, Kralın arabasını görenler büyük bir kısmı hâlâ meçhul kalheyecanla alkışhyorlar. Bunu, «Kral mıştır. partisi» nin en son sesi olarak kaHâdiseyi anlatmaya Max Beabul edebiliriz. Yirmi dört saat son verbrook'un bu işteki rolünden baş ra «parti» tamamile maziye kanş hyacağım. Zira, olup bitenleri kısmıştır. men onun anlattıklaruu bir araya 7 aralık pazartesi sabahı parla toplamakla öğrendim. GELECEK YAZI: Mrs. Simpson'u mento toplandı. Gelen haberlere göre, gerek meclis koridorlannda, evlenme fikrinden caydırmaya çagerek şehirde ve taşrada ortaya bir hşıyorlar. sükun havası yayılmışb: Fakültelerde Dekan seçimi Mücadele eğer ortada mücadele diye bir şey varsa artık nihayete İstanbul Oniversitesinin bütün fakülermiş ve vaziyet sükuna kavuş telerlnde yenl Dekan seçimine yarın sabahtan itlbaren başlanacaktır. Edemuştu. biyat Fakültesi Dekanlığına Prof. Dr. Oyle ya, Kral istifayı kabul et Ali Tevfik Tanoglu. Tıb Fakültesine miş, taht ve tacını terke karar ver Prof. Dr. Kâzım İsmaü Gürkan. Hukuk mişti. Daha ne beklenebilir ve bu Fakültesi Dekanlığına Prof. Dr. Ali mesele üzerinde ne söylenebilir Fuad BaşgU en kuvvetli namzed olarak görülmektedtrler. di ki? Şehir =haherleri Kömür tevziatı başlıyor Bu sene tevziata son numaralardan başlanacak ve istihkak tam olarak verilecek Bu sene kok kömürü tevziatına, diğer senelere nazaran daha erken başlanmaktadır. Tevziat için muamelelere çarşamba günü başlanacaktır. Geçmiş senelerde tevzia* başlangıcı en küçük sıra numarasmdan itibar edilirken bu sene tevziatta hakka riayet için en büyük sıra numarası mebde olarak kabul edilmiştir. Diğer mühim bir nokcp da bu yıl, halka kesintisiz olaral: 948949 kışında olduğu gibi beyannamelerindeki oda ve soba esasuıa göre kömür verilecektir. Bıl hassa bu hususun halk arasında memnuniyet uyandıracağı şüphesizdir. Üniversite Kektöriinün Amerika intibaları Blr ay önce Üniversitelerarası toplantıya iştırak etmek üzere Amerikaya g;den İstanbul Üniversı'.esi Rektorü Omer Celâl Sarç, dün lehrlmlze dönmüştür. Rektör. seyahat intlbalarını soran Türk Ajansı muhabirine şunlorı söylemiştir: « Mutad toplantılanrauın dıjında \Vashington, SanfransisKo, Şikago ve Boston Üniversitelerini gezdim. Bu arada bir çok profesörle lamştım. Ameiıkada Türkiyeye karşı büyük bir alâ. ka gösterilmektedlr. Nitekim 15 gün önce Âyan Mecisinde Türkiye hakkında konuşan senatör, nıemleketemiz için çok sitayişkâr bir l.san kullanmıştır.) Bundan sonra. Amerikada okuyan Türk talebesine temas eden Rektör şunları söylemjltir: « Amerikada Türk talebesinin iyi yetişmesi için geniş imkânlar sağlanmıjtır.ı» Sağlık ekiplerinin dünkü faaliyeti Sağlik ve Sosyal Vardım Müdürü Dr. Faik Yargıcı, dün, yanında sağlık ekipleri olduğu halde Vilâyet hududları içerisindeki köylerin sıhhl durumunu teftişe başlamıştır. Ekipler köylüye parasız ilâç dağıtmışlar ve hasta vatan. daşları tedaviden geçirmiçlerdir. Bj arada, ağır bir şektlde rahatsız bulunan vatandaşlar da hastanelere .ıakledilmişlerdir. Ekipler bundan sonra haf. tanın üç gününde köylere giderek faaliyetlerine devam edeceklerdir. Yumurta fiatlan Son günlerde, mevsim dolayısile, yumurta fiatlarında dikkati çekecek nisbette fiat düşüklükleri hasıl olmuştur. Bir çok yerlerde beş kuruştan yumurta satılmıçtır. Tavukçulukla meşgul olanların ifades ne göre, memlekette son üç, dört sene içinde tavuk miktarı süratle artmıştır. Bilhassa tavuk neslinln günden güne düzelmesi ve en çok yumurta yapan Legorin tipi tavuk yeüştiriciliğinin süratle taammüm etmesl yumurta istihsalinin anmasında bafllca âmil olmuştur. Ünivcrsitede askerlik kamplan Üniversitede askerilk kamplannın kaldırılması hususunda Millî Savunma Bakanhğı, Milli Eğitim Bakanlığının mütaleasını sormuştur. Yeni karar bir kaç güne kadar ilân edilecektir. Bu yıl için kamp hazırlığı yapılmaması da bir tamimle teşkılâta bildirUmiştir. | İ K T Î B A S L A R | [HEM NALINA M1HINA Komünizm neden do|ar? Şimdiki halde Filipinler komünist rejimden ev\'elki Çini hatırlatıyor. Bilindiği gibi Çinin rnilliyetçi idaresi tefessüh etmiş bir hükumet yüzünden iflâsa sürüklenmiştir. Cumhur Başkanı Quirino'nun idaresinde bulunan Filipinlerde yüksek memurlann çoğu, sadece hayret edilecek derecede hayâsız olmakla kalmıyorlar, bunu, hiç fütur getirmeden, kabul de ediyorlar. Çinde MaoTseTung hareketi, hayal kınklığına uğramış, hükumetten bir şey beklemenin boş olduğurıa kanaat getirmiş çiftçi ve köylülerin yardımile vücud bulduğu hatırlardadır. Filipinlerde de komünistler tarafuıdan sevk ve idare edilen Huks'lar (komünistler) şimdiden harekete geçmişlerdir. Hattâ Huks'ların, Birleşik Amerika korkusu olmasa, memleketi ellerine geçirmek için teşebbüse girişeceklerine bir çokları inanmaktadır. Uzakdoğuda ahlâk mefhumundan mahrum bir çok memur fakir halkın sırtından zengin olmanın ça^ resini bulmuştur. Filipinli politikacılar da aynı hareketi yapıyor. Fakat onlar bu işe bir nevi zarafet katıyorlar. Âyan Reisi Jose Avelino'nun bu münasebetle söylediği şu bir kaç söze bakınız: «Canım biz de melek değiliz ya*! Hem iktidara babamızuı haynna mı geldik?» Avelino âyana gelmeden yani 1946 da bankada üç bin dolan varmış. İki sene sonra hesabı beş yüz bin lolara yükselmiş. Bu muazzam paranın bir kısmı Amerikalılardan kalau bira stoklannı satmakla kazanmıştır. Halbuki devlet erkânuıa ticarî işlere girişmek yasaktu1. Bu sebebden âyan meclisinden ihrac edilmiş. Avelino hiç oralı olmıyarak cumhur başkanlığına adaylığını koymuş, fakat kazanamamıştır. Bilâhare Başkan Qurino tarafuıdan «af» edilen bu adam memlekette mevcud en yüksek teşriî organın başına getirilmiştir. Amerika Filipinlere ihtiyac îazlası malzemeyi terkettiği zaman bir politikacı şu meşhur sözü söylemişti: «Bunlarla memleketi kalkındıracağız. Fakat evvelâ işe kendimizi kalkındırmakla başhyacağız» Yüksek memurlar müzayede usulüne başvuracak yerde bu malzemeyi arkadaslanna aşağı fiatla devretmekten çekinmediler. Zuraatte kullanılan alet ve makinelerin memleketten çıkanlmasuu meneden başkan Roxas'ın emirlerine para vermektedir. Giriş müsaadesinin ortalama fiatı 1500 dolardır. Hattâ bazan bundan da fazla! Âyandan Lorenza Tanada bu işi açıkladığı zaman 24 arkadaşuıdan yairuz 7 sinin bu yağmadan hisse kabul etmediklerini söylemiştir. Resmî mubayaat müthiş suiistimallere vesile vermektedir. Meselâ Manila'da bulunan iki müesseseden ğayet yüksek fiatla 1 milyon 387.500 dolar kıymetinde mekteb levazımı satın alınmıştır. Mubayaa edilen karbon kâğıdı 152 senelik ihtiyaca tekabül etmektedir ve bunlar 4 sent yerine 54 sente alınmıştır. Kurşunkalem stoku o7 sene yetecek miktara yükselmiştir. Az aylıklı memurların kabul etKomünist Çin topraklanndan tikleri rüşvet yüzünden hükumet kaçmak istiyen zengin Çinliler Fi varidatı azalmaktadır. Vergi melipinlere gelebilmek için bir hayli murlan arasında irti§a o dereceye rağmen güvertelerine kadar tıkhm tıklım dolu gemilerle Çine ve Arjantine traktör sevkolunmuştur. Bir çok memur sinema ve apartıman sahibi, mL'mur kaynanalan da şehrin yarım milyon kıymetinde en güzel binalannm tapulannı ellerine geçiriverdiler. İrtişa içinde yüzen bu adamlar için yeni muhaceret kanunu da bir altm madeni mahiyeti aldı. Filipinler memlekete senede ancak 500 Çinli muhacir kabul etmektedir. Meclis başkanı Eugenio bu giriş müsaadelerinden bir çoğunu arkadaşları arasmda gizlice taksim etmlş. Avelino bunlardan 40 tanesbıi kendi payına alakoyduktan sonra serekli kanunu âyandan geçirmiştir. varmıştır ki resim ve vergilerin yüzde yetmiş beşi tahsil olunamamaktadır. İrtişa ve suiistimalin önüne geçilebilse hükumet bütçesini büyük bir kolaylıkla denkleştirebilecek. Memleketten sermayenin çıkışını önlemek istiyen hükumet geçen senenin sonlarına doğru kambiyo kontrolunu kabul etmiştir. Bunun üzerine hemen bir karaborsa vücud bulmuş ve o zamana kadar iki peso eden dolar 3 pesoya fırlamıştır. Artık Filipinlerde kambiyo sahasmda bundan sonra nelerin cereyan edeceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek: Paralarıru memleket dışına çıkarmak istiyen ahpab ve yârâna kambiyo müsaadesi verilecek, meteliksiz kaian hükumet para basmakta devam edecek ve Filipinler enflasyon yolunda Çini takib edecekler... Memlekette beş yüz bin kadar silâh kayıbdır. Filipin medeniyetinin merkczi olan Manila'da bile hemen herkes silâhlıdır ve bunlardan mekteb çocuklarının dahi elinde bulunmaktadır. Hırsızlık, eşkiyalık, yol kesmek gibi vukuat ahvali adiyedendir. Hattâ halk, eşkiyadan ziyade, intizamı temine memur kuvvetlerden korkmaktadır. Az para alan, maneviyatlan bozulmuş olan bu pclis kuvvetleri bazan bir köy halkını birden öldürmektedir. • Filipinlilerin yüzde doksanı kannlarını doyuramıyacak kadar ız para almaktadır. Esasen bütün fenalık da buradan geliyor. Filipin Cumhuriyetinin kalkınması veya iflâsı, Quirino'nun hareketine bağlıdır. Cumhur Başkanınm en büyük vazifesi irtişa ve suiistimali söküp atmaktır. Bilindiği gibi ÇanKayŞek bunu Çinde beceremedi. Başkan bu işin üstesinden gelemediği takdirde günün birinde nâhoş bir sürpriz karşısuıda kalmamız mümkündür. (Reader's Digest'ten) İstanbulun su sıkıntısı Şehrin bir günlük su sarfiyatının İstanbu!. Beyoğlu ve Boğazın Rumeli yakasında 37 bin tort olduğu anlaşılmaktadır. Bu. terkos şebekesinin verdiği sudur. Kadıköy, Üsküdar ve Boğazın Anadolu yakasına Elmalı şebekesir.den verilen su mıktarı ise 13 bin tondur. Aüalara sarnıçlı vapurla yolianan su miktarı 700 tondur. Alâkalılar, son günlerdeki su sıkıntnı münasebetile yapılan şikâyetlere daha acık bir cevab verebilmek için bu lstatistiği yayınlamışlardır. Zikredilen rakanılar miktarınca şehre su verildiğl zaman dahl şehirdeki gu Î3tirılâklnin, Terkosun isale takatlnin çok üstünde ol'iuğu ve bjn;;r. diğer su kayaAklarından temin edildiği gene ilgililerce beyan edîimekterilr. Yüz bin liralık pavyona ne lüzum var? ir gazetenin yazdığıııa göre İstanbul Sergisintîe bir Ulajtırma paviyonu yapüıyormus ve bunun için 100 bin lira sarfedilecekmiş. Bu paviyonda yapılacak işleri tanzim etmek üzere, İstanbula Ulaşürma Bakanhğı tarafından bir heyet gönderilmiş ve bu heyetin başkanı olan zat, aylığı 250 liraya bir apartıman tutmuş. Bu haber doğru mu bilmiyorum. Eğer doğru ise bütçede tasarmf yapmak ehemmiyetle bahis konusu olurken bu 100 bin liranm sarfına ne lüzum var? Ulaştırma işlerimiz için propaganda yapmak üzere İstanbul Sergisinde pahalı bir paviyon yapdmasını, propagandanın kıymetini takdir eden bir gazeteci olmama rağmen, küçük aklım bir türlü almıyor. Uîaştırma işlerimizin vaziycti meydandadır. Halk bunları sergideki paviyondan görüp öğrenecek değildir. Vapurlarda. trenlerde, uçaklarda seyahat edenler, telefonla konuşanlar, mektub gönılerenler ve telgraf çekenler, hergün temas ettikleri bu ulaştırma vası(alarımızın iyi veya fena târaflann» pek iyi biliyorlar. Sergideki paviyonda teşhir edilecek süslü resimler, grafikler ve rakamlar, 100 bin liraya mal olacağı söylenen bu paviyonu gezeceklere fazla bir şey öğretecek mi? Meselâ İstanbul telefonunu ele alalun. Esl.i Ulaştırma Bakanı Dr Kemal Satır. telefon işini bir türlü istenilen diizene koymak mümkün olmadığını kabul ve itiraf etmişti. Yıllardanberi İstanbul telefonunu ıslah için sarfedilen emekler ve paralar, maalesef istenilen neticeyî vermemiştir. Telefonu açıyorsunuz, hemen ses veriyor; konuşmak istediğiniz numarayı çeviriyorsunnz; ekseriya ses yok; karşı tarafa çalmıyor. Bazan da 1520 dakika nğraştıktan sonra, nihayet telefon, sizi kâfi derecede üzdüğünü anlamış gibi. çalıyor ve konuşabiliyorsunuz. Yangın haber vermek gibl, doktor veya imdadı sıhhî arabası istemek eibi accle işler karşısında insan dcliye dönüjor. Şimdi sergide Ulaştırma paviyonunun telefon kısmmda pöreceğinis resimler, grafikler, rakamlar telefon derdinin halledildiği kanaatinl size verir mi? Ulaştırma işlerimizin diğer şubelerindeki aksaklıklar içln de aynı mütalea variddir. Bu îşlerimizin diizelmiş taraflaruıı da zaten bildiğimiz için, gene propagandaya, yani 100 bin liralık pahalı propagandaya lüzum yok. îşte bu sebebledir ki tasarruf devrinde Ulaştırma paviyonuna 100 bin lira harcanmasını lüzumsuz ve faydasız buluyoruz. Hele İstanbulda bu işi başarabüecek kimsder varken Ankaradan bir hcyet gönderilmesindeki hikmeti anlayamıyoruz. Bir Ulaştırma paviyonu yapmakta küçük akhmızuı «rmediği bir fayda var da onun için mutlaka bir şey yapılmak isteniliyorsa, bir kaç bin liraya küçük bir köşe tertibi kâfiHir. Çünkü propa^anda yapılsa da yapılmasa da devlet ulaştırma müesseselerinin vasıtalannı iyi kötü kullanmağa mecburuz. Bir rekabet bahis konusu değil ki meselâ Devlet DemiryoIIannın yolcu trenlerine propaganda yapalım. Değerli bir yüksek mühendis olan yeni Ulaştırma Bakanımızın bu paviyon işini en ucuz şekilde halletmesini rica ederiz. ILK MUVAFFAKIYET 2 nci Sayısı Çıktı ÜHTh Bankamızda bir tasamıf hesabı açhrımz! Hem para Ö L Ü M Ferik Mustafa Cavid paşa kızı, Temyiz mahkemesl Ticaret Dairesi azalığır.dan emekli Karaferiyeli Abdu'lah an eşi, İstanbul Emniyet Sandığı Kadıköy Şubesi Müdürü Ferid Cı\ aoğlunuu tevzesi F E H İ M E A R A N 18 '6 950 pazar günd vefat eLnişt:r. Cenazesi 19/6 950 pazartesi günü Kadıköy Osmanağa camiinde öğle namazını müteakıb kaldırılarak Feriköy mezarlığ:nda aile kabristanına defnedilecektir. Çelenk gönderilmemesi rica olunur. * * * HER MÜSLÜMANA LÂZIM TÂNRI BUYRUĞU Herkesin anlayacağı bir dil ile Kur'anı Kerimin tercüme ve tefsiridir Içerisinde Arab harfleri ve Hafız Osman yansıle 812 sahifelik Kur'anı Kerim mevcuddur. Her âyetin numarası vardır. Buna göre kolayca tercümesini bulursunuz. Iki büyük cild 1750 kuruş. Tercüme ve tefsir. Omer Rıza Doğrul. DALE CARNEGİE'nin son esebiriktirir, hem faiz ahr, hem de ikramiye kazanabilirsiniz! ri olan 14 sahifelik bir yazısını 1949 yılı peynir mahsulünden bir m ktarının ihracına lzin verilmesi çok bu sahifede bulacaksınız. İKRAMİYE ÇEKİLİŞ TARİHÎ.ERİ müsaid karşılanmıştır. Peynir ihracat 1 Lira. ABİF BOLAT KİTABEVİ çıları bilhassa Yunanistan, Filistin ve 25 Ağustos : 31 Ekim : 29 Aralık : Mısıra beyaz beynir Ihracatına başlamışlardır. Peynircller, bu senekl peynirlerin de İhracına lzin verilmesini istemişlerse de, Bakanlık ihracatın fiatları yükseltebileceğinl düşünerek bu isteği red. detmiştir. ve çesidli para ikramiyeleri.. Peynir ihracı 1 EV 2 DÜKKÂN 1 EV 1 DÜKKÂN 2 EV 1 DÜKKAN intikal RAMAZAN 3 PAZARTESİ AMBER ROMANI muhaırîrLıin ikinci eseri: Kocasını üstüste aldatan fettan bir kadının macerasıdır. 3 lira. ARİF BOLAT KİTABEVİ EV ve DÜKKÂNLAR'm Bankamız öder. veraset ve vergisin. Vehbt Başar ve Kâzım Baçarın anneleri, Mehmed Azmi Başarm eşi Hz. MUHAMMED MUSTAFA V. ] 5.27 13.15 17.16 20.44 22.48 E. 1 8.44 4.31! 8.32 12.00 3.09 TÜRKİYE İS BANKASI 2.04! 6.24 Mesud Bir Doğum Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bug\in öğle namazını mütakıb BeAvukat Muallâ ve Hamdl Egemenin siktaş Sinanpaşa camiinde kılındıktan bir oğlan çocukları olmuş ve adı sonra Eyübdeki aile kabristanına def Kef k Osman konulmuştur. Uzun ömür nedilecektir. Mevlâ rahmet eyliye. tiUeriz. mediler. Neden sonra ağızlarmdon lutfen şu sözler döküldü: Telefon telleri yerleştiriyoruz.. Ev sahibi gülerek başını aaladı. Pek ama, sizin merdiveniniz yok mu? Buna karşılık denecek lâkırdı «evet!» veya «hayır!» olabilirdi, değil mi? Onlar bu iki kelimeden yardım beklemeğe lüzum görmeden: Sıra ile bütün apartımanlarda işimizi hep böyle gördük, kinve tmmadı, ilk ukalâlık eden sensin! Kanşmamak için kendimi zor ruttum. Bereket versin, ev sahibi de benim söyliyeceğim tarzda lâfını idare etti: Fakat oğlum, dünyanın hiç bir tarafuıda telefon telleri pence e parmaklıklanna tırmanılarak tak:'maz. İşçilerin kısa, uzun çeşidli, ya hud açılır kapanır merdivenleri vardır, onunla çalışırlar. Bu sefer, demirde hâlâ asılı duranlardan biri ne cevab verse beğenirsiniz: Burası Türkiye! Etrafıma bakındım, başlarında lâf anlıyabilecek bir şef araştır HAFİZE BAŞAR Büyük Peygamberimizin hayaü, kurduğu cemiyet ve esaslar, getirdiği din, yaptığı savaşlar, şimdiye kadar hiç çıkmamış bir şekilde yanlmışür. Eseri Mısır Ayan Reisi Heykel Paşa yazmış, tercümesini de bir çok notlar ve eklerle Omer Rıza Doğrul yapmıştır. Nefis cildli 10 liradır. Tasavvufun ne demek olduğunu anlamak, büyük tasavvuf ricalini tanımak için Omer Rıza Doğrulun bu eserini okuyunuz. 250 kuruş. Sopa ve silâh Meselenin bir iki yıllık mazisi var. Bazı muharrir aıkadaşlar bj zamanlar tutturmuşlardı: Polislerurozin tabanca taşımalan doğru değildir. Bir çok medenî memleketlerin yaptıklan gibi onlan korkunç birer heyülâ olmaktan kurtara1!™, kanunun, hükumet otoritesinin insaflı ve şefkatli temsilcisi haline koyalun.. Bu ho§ temenni, resmî zabıta memurlanrun kıyafetlerüıin değişeceği haberlerine eklenerek tazelendi: Polislerimiz yeni elbiselerini giydikleri zaman artık silâh taşımıyacaklar, yalnız sopa kullanacaklar! Tâ Tatavlanın gaddar Hrisantosundan başbyarak Ortaköy yolunda Lutfi Kırdaruı polisinin yok yere canuıa kıyan sarhoşun cinayetine kadar bir sürü kanh hâdıse gözlerimin önünde canlandı. Ortada yetkili makaırJar tarafından alınmı; bir karar var mıdır, yok mudur, bilmiyorum, fakat, yazılanın yüzde bir doğru olmak üıtimali mevcudsa, derhal söyliyelim ki, memleketimizde böyle bir te İSIİMİYETİN GELİŞTİRDİĞİ TASAYYUF DİNE HAK DÖNÜŞ ERENLER Amerikada, son zamanlarda dine karşı gösterilen büyük ilgiyi ve bir profesörün dine nasıl döndüğünü anlatan bu eser münevverlerimiz için faydalıdır. Omer Rıza Doğrul tercümesi; 2 liradır. Lübnan dâhisi Halil Cibranın yazdığı, Omer Rıza Doğrulun eşsiz bir ön söz ekliyerek tercüme ettiği bu eser 75 kuruştur. AHMED HALİD KİTABEVİ İLAN V S B, Kira KuvveHeri Kgmuianlmndan: 1 1950/1951 öğrenim yılı için aşağıda isimieri ve bulunduklan yerler yazılı olan As. okullara öğrenci alınmasına 25 Mayıs 1950 den itibaren başlanacaktır, Bu müracaatlere As. Liselerle mızıka meslek ve Gd. Erb. Hzl, Ortaokullan için 15 eylulde. As. Ortaokul için 1 eylulde ve Musiki Gd. Erb. Hzl. Ortaokulu için de 20 ağustos 950 de son verilecektir. 2 Okulların muhtelif smıffannı (Musiki Gd. Erb. Hzl Ortaokulun yamız I. smıfına) Millî Egitim Bakanlığı lise ve ortaokullanna denk sınıflardan diplnmaiı veya tasdiknameli öŞrenci ahnacaktır. 3 Alınacakîrnn Türk vatandaşı olmaları, yapılacak muayenede sağlam çıkmaları ve kavıd kabul şartUrını taçımalan lâzımdır. 4 Öğrenimi bırakanlar, bulunduklan sınıflann imtihanlannda başan gösieremiyenler okujlara alınmıyacaktır, (Gd. Hzl. Ortaokullanna iki yıl öğrenimi bırakanlar ahnabilir' vaşlarun. tashih ettirenlerin tashihten evvelki yaşlan esas tufu'ur. Eiitünlemeye knlanlar kendi okullarmda bu imtihanları başarı üe verdikleri takdirde alınabilirler. As. Ortaok'ila bütünlemeye kalrnış nlanlar alınmazlar. 5 Bu çartları taşıyan i=tekliier bulunduklan yerlerin As Şubeierine ve aynı zamands girecekleri okulların müdürlüklerine birer dilekçe ile başvuracaklar ve okula gönderecekleri dilekçelerine nüfus kâğıdı nrneklerile 3 aded vesiks fotoğraii eklivec?klerdir. OkulİFrın bulunduklan yerlerde istekliier doğruca Okul Müdürlüklerine mün?.caat ederler. (6606) O k u 11a r ^ tstanbvıHa : Kuleii ve Maltepe As Uscleri Bursada : Bursa As. Lisesi Konyada : As. Ortaokul Ankarada : Mı?ıka Meslek ve Musiki Gd Erb Hz Ortankulu Merzifonda : 1. ve ü . Gd. Erb, Hzl, Ortaokullan şebbüse girişmek henüz mevsimsizdir. Amerikan filmlerinde polisin bir sopa darbesile gözleri dönerek, bacaklan titriyerek, kollan sallanarak kendinden geçip yere yıkıîan gangsterlerin rol yapan birer aktör olduklarını unutmıyalını.. Gerçekte ^7ili haydudların bazan bir kaç mitralyöz kurşunu yağmuru altında bile «pes!» demedikleri ve adalet kuvvetlerine aynı jekilde karşı koymaya çalıştıklan nadir cereyan eden vakalardan değildir. Hele bizde, zabıta memurlanrıuı tecavüze uğrıyanlan korumanın ve mütecavizlere haddini bildirmenin ilk muamelesini yapacak birer hükumet mümessili olduklan halk arasında pek de yerleşmiş bir telâkki değildir. Katil, hırsız, yankesici, azgın sarhoş, palavracı çok defa bumunun ucunda resmî bir tabancanın namlusunu görmedikçe icrasuıı akhna koyduğu faciayı yaratmaktan vazgeçmez. İstanbulun herhangi bir semtinde tarama yapıldığı anda üstü başı yoklananlann yüzde otuzunun koltuğunun altıhda bir saldırma, arka cebinde bir rovelver çıkmakta devam ederken üniformalı polislerimizi silâhlaruıdan ayırarak onlan yaluıkat bir sopa ile bu azdılan n karşısına çıkarmaya kalkışmak vaktile Çinlilerin en kızgın bir harb sahasındaki mermi tufanına ipek şemsiyeleri kalkan yapmalanna benzemez mi? Şehir sâkinlerinin istisnasız hepsinin ne zaman kamadan, altıpatlardan değil, sustalı çakı ve usturpa gibi ikinci derecede katil ve cerh âletlerinden de tamamile tecrid edilmiş bulunduklan yüzde yüz sabit olursa ancak o vakit polisi «korkunç bir heyülâ» şeklinden kurtarmak işi düşünülebilir. Bugün için, onu göz yaşartıcı, bayıltıcı bombalar gibi asrî silâhlarla teçhiz ederken bir taraftan da kendisine tabancasuu çok zorda kalmadıkça kullanmamak nasıhatini vermek kâfidir. Polisin, şimdiye kadar hiç bir vatandaşa şahsî cinayetler dıjinda alenî kıydığı ve zulüm et Yazan: AHMED HİDAYET REEL tiği görülmemiştir. Yeter ki tTa tişmiş üniversite mensiiblan, öı.ebutluk» tertibatanı yıkhğımız gibi kilerin yanında birer lise mezunu karakollardaki okşama fasıllaruıı gibi kalıyorlar, resmî ve husuaî müesseselerde öyle muamele göda kaldıralım. rüyorlar ve maaş alıyorlar. Hayal ve hakikat.. Milletlerarasi ilim hareketlerinde doktorlannuzdan maadasının iGazetelerde «Üniversitenin Ede simleri pek nadir geçiyor. Lâkin, biyat şubesi lâğvolunuyor» başıı fantezi mahiyetteki şubeler her yıl ğını gördüğüm zaman, doğrusu ne yüzlerce mezun veriyor ve bunlar yalan söyliyeyim, sevindim. Çün münevver işsizler ordusunun ferdkü, hayatta beni perişan eden o şu lerini çoğaltmaktan başka bir işe be oldü. Okuma, öğrenme hırsunı yaramıyorlar. Bu vaziyet karşısuıarttırdı, hayalperestiiğimi, manevl da bir takımları üniversitelerimize gururumu kamçıladı. Kendimi şii verilen milyonlann heba olduklarıre, felsefeye verdim. Ayaklarun na kanidirler. yerden aynldı ve ben o zamanm Ben, o kadar üeri gidecek değitâbirile «zeminle asüman» arasın lim. Fakat, amelî sahalarda yararda asılı kaldun. Bir an geldi acı hğı görülen fakülteler müstesna, hakikat kafama dank diye çarptı diğer fakültelerde sayısız zümreama, oldukça geç.. lere, kollara aynlarak dal budak Halbuki, öteki bazı arkadaşlarun salmış geniş teşkilâtın aleyhindela bulikte tıb, hukuk gibi şube yim. Her halde onlann çekilip çevlerden birini seçmiş bulunsaydım, rilip daha derli toplu bir hale konbütün ömrümce daha realist işler malan, zamandan, hocadan ve bille uğraşacak, belki büsbütün baş hassa paradan tasarruf edilecek uir şekle ifrağ olunmalan kat'î bir zaka bir adam olacaküm. rurettir. Onun için «Edebiyat Fakültesi» Sayın Rektörün anlattığı 32 tenis ne ötedenberi gayzım vardır. Şaka bir tarafa, üniversitelerimizin bir kortlu, bilmem ne kadar sinema çok fakültelerinin öğretimi ve il salonlu ve futbol sahalı üniversiraî araşürma bakımından verdik teler hiç şüphesiz birer peri masalı leri randıman hiç bir zaman onla tablolan gibi zevkimizi okşar ve ra sarfolunan paralann karşılığuıı ağızlanmızı sulandırabilir. Ne var ki, işte o kadar.. Fazlası, alelâde teşkil edecek değerde değildir. Hal ve vakti yerinde olanlar bu bir işçinin şehirde seddadi bir arada bir fakülte bitirdikten sonra partımana, Boğazda muazzam bir tahsillerini bir yabancı memleket yalıya, Anadolu kıyısında zarif bir te tamamlamayı da ihmal etmiyor villâya, karada otomobile, denizde lar. O vakit, memleketimizde ye motöre sahib bir zenginin hayatını yaşamaya özenmesini andınr. Türk genci isterse bugün pek de mütevazi sayılnuyacak mevcuâ üniversitelerimizde pekâlâ ilim vo irfan dağarcığını kendine göre doldurarak millete ve memlekete faydası dokunacak bir şahsiyet olarak oralardan aynlabilir.. Perişan köylerimizin halini üniversitelerimizin vaziyeti ile mukayese edecek olursak fazla lükse kaçtığımıza bile hükmolunsa yeridir. Yeni nesli, bu hakikati idrak edecek tarzda yetiştirmiyor, onlara kendileri için yapılan fedakârlıklan takdir edecek bir hüviyet veremiyorsak kabahat gene bizim, daha doğrusu çeyrek asırdır takib olunan bozuk ve aykın maarif sis • teminindir. Burası Türkiye! Geçen gün Taksimdeki Talimhanenin bir caddesinden geçiyordum. Apartamanlardan birinin ilk kat pencerelerinin demirlerine tutunarak üst kata yükselmek istiyen iki adam dikkatimi çekti. İhtiyarsız durdum ve baküm. Bunlar, acaba seyyar cambazdılar da, marifetlerini mi gösteriyorlardı, yoksa dairenin sahibi anahtannı içeride unut muştu da o çevik, tetik delikanhlan balkona tmnandınp müşkülünü halletrr.ek mi arzu ediyoıdu. Her halde güpegündüz icrayi iaaliyet eden hırsız olamazlardı. jnjVisveanberkzararsız mfhyp ypp Ben, bunlan düşünürken ilk katın açılan camlaruıuı arkasmda bir erkek belirdi: Hayırola, diye sordu, bizim pencereye niye çıktınız? Düz duvara tırmanmışlar, fazîa meşguliyetleri dolayısile olacak. birden cevab vermeğe tenezzül et dım. Böyle bir kimseye rastlıyamadım. Yürüdüm. Münakaşarun ne ticesi neye vardı, bilmiyorum. Lâkin, Telefon İdaresinin Türkiyede mutlaka lâübali, sallapati iş görülm°si icab etmiyeceğini, bilhassa her türlü taarruzdan masun ka'ması icab eden meskene tecaüj edilmiyeceğini, hırsızlara yol gösterilmemesi gerekeceğini muhterem amelesine anlatması mutlaka lâzı<n olduğunu sanıyorum