17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHLKİVET 25 Nisan 1950 1 Ankarada yapıian iki mühim şampiyona Genc takımlar ve yiiksek okullâr basket maçlannda, îstanbul takımlan dört kupayı da alarak şehrimize döndüler Üç gün müddetle devam eden Türkiye genc küme ve Üniversiteler Basketbol şampiyonluğu müsabakalan çok heyecanh ve çekişmeli geçen maçlar sonunda, İstanbul takımlarının zaferlerile sona erdi. Genc kümede Beyoğluspor birinci, Fenerbahçe ikinci; Yüksek okul ve Üniversitelerarası müsabakalarda da Teknik Üniversite birinci, Fen fakültesi de ikinci olarak; ortaya konulan dört kupayı da alıp İstanbula döndüler. Türkiyede ilk defa olarak tertiblenen bu cazib şampiyonalardan ötürü, Spor Oyunları Federasyon başkanile Ankara Ajanı Nedim Aydınoğlunu bilhassa tebrik etmek gerektir. Yarının genc yıldızlannı hazırlayan ve yüksek tahsil gencliğinin sporu olan basketbolu, bütün Türkiye yüksek okul ve üniversitelerine teşmil eden bu iki şampiyona da cidden büyük bir cazibe taşımaktaydı. Bazı aksaklıklara şahid olduğumuz kısımları da henüz bir başlangıc olduğu için, hoş görmemiz icab etmektedir. Bu iki şampiyona etrafındaki samimî tenkidlerimizi jöylece hulâsalandırabiliriz: 1 Saha; Ankaranın en revacda sahası olan ve ehil ellerde, pırü, pırıl bir vaziyette bulunan Siyasal Bilgiler fakültesi spor salonunda nazan dikkatimizi celbeden başhca noktalar şunlar oldu: katılan takımlan şu şekilde vasıflandırabiliriz: Beyoğluspor en neticeli, şütör, Fenerbahçe en teknik, Genclerbirliği en enerjik, Mülkiyeliler Birliği en nefesli takım Şampiyonanuı bütün maçlannda aynı yüksek oyun seviyelerini muhafaza eden oyuncular da MülkiyaIi İbrahimle Fenerbahçe takımının Amerikah Day'i oldu. 5 Yüksek okul ve Üniversitelerarası maçlarda da Fen takımını tekbaşına yürüten ve Türkiye ikincisi yapan Galatasarayh Yalçın, şampiyonanın büyük bir yıldızı olarak karşılandı ve alkışlandı. Millî basketbolcumuz olan Yalçını bu turnuvada hayatının en parlak oyunlannı oynarken zevkle seyrettik. 6 Yüksek okul ve Üniversiteler şampiyonasırun son gününde Barib bir vaka da cereyan etti. Bol bol dağıtılan resmî programlarda, saat 18,30 ve 19.30 da yapılması icab eden maçlar, İstanbul takımlarının vaki itirazlan üzerine. akşam 19,20 ekspresine yetişebilmeleri için 15 ve 16 da yapıldı. Programdaki bu değişiklik Ankara gazetelerile ilân dahi edilmedi. Bu yüzden, maçlardan çıkarken; akın akın gelen merakhlara rastladık. Vaziyeti öğrenince de haklı olarak müteessir oldular. Bütün bu aksaklıklanna rağmen, bu ilk iki şampiyonayı mema) Serbest atışta saha hududla nuniyetle karşıladık ve kapadık. Cem ATABEYOĞLU rına dik olarak çizilen işaretlerin dört tanesi de 90 cm. mesafe ile işaretlendirilmiştir. Halbuki, ilk MESUD BİR DOGUM çizginin avut çizgisine olan uzakhğı 60 cm. olacaktır. Hümeyra Akil ile genc avukatları =haberleri Kâğıthanede cuval içinde bulunan cesed Cesedîn, bundan bir müddet evvel öldürülen sebzeci Sehere aid olduğu anlaşıldı Kâğıdhane deresinde, çuval içinde bir kadın cesedi bulunmuş ve yapılan tahkikat neticesinde bunun Kâğıdhanede sebzecilik yapan 45 yaşlarmda Seher olduğu anlaşılnustır. Bir buçuk aydanberi kayıb bulunan Seher hakkında yapılan tahkikat ta böyle netice venniştir: Anlaşıldığına göre Hüseyin admda bir tesviyeci, bir müddet evvel Seherin kızı Müzeyyen ile nişanlanmiş ve bu arada nişanlısına bazı mücevherat almıştır. Lâkin bir müddet sonra Huseyin, nişanı bozmuştur. Nisan bozulduktan sonra, nişan hediyelcrini de istiyen tesviyeci, bunları alamamıştır. Nihayet bundan bir buçuk ay evvel kadmın Kâğıdhanedeki dukkânına gitmiş ve yaptıkları kısa bir münakaşa sonunda üzerine atıldığı Seherin başını dirhemle parçalatnıştır. Bundan sonra cesedi bir çuvala koyarak Kâğıdhane deresine atmıştır. Hüseyin bundan sonra Seherin ağzından ailesine daktilo ile bir mektub yazarak; eski kocasına kaçtığrnı bildirmiştir. Bu cinavet etrafındaki tahkikata devam olunmaktadır. Bandırma vapuruna törenle bayrak çekildi GÜNÜN İKTİSADİ HÂDİSELERİ \ I İHEM NALINA M1HINA Dünyanın en ehemmiyetli meselesi serbest iktisad ve sosyalizmdir. Avrupada bazı memleketler serbest iktisad, bazıları da sosyalizm esasına göre idare ediliyor. Fakat, ne o, ne de bu memleketlerde iktisadî bir huzur göze çarpmamaktadır. Çünkü, hiç bir yerde parayı abit tutmak, paranın eşya satın alma gücünü muhafaza etmek kabil olmuyor. Paranın bu gücü devamlı olarak değişmektedir. Nadir hallerde turulsa da, pek büyük dikkat ve takib ile, ince bir takıın istatistikler yapıp bunları işlemekle, banka müdahaleleri yaparak kredi hacmi üzerinde oynamakla ve dış ticaret tedbirlerini arayıp bulmakla kabil oluyor. Kendi kendine, paranın satınalma gücü olduğu yerde kalmıyor. Eşya fiatları ve memleketin huzuru Yazan Dr. Nizameddin Ati Sav şebbis kârı sıfıra da yaklaşabilir, o zaman müteşebbis için ziraat veya sanayi teşebüsünü kapatmak gerekir. (İşsizlik) denen de"/rimizin en büyük hastalığınm ârâa işte o zaman belirmektedir. O işsizlik ki, bir kere görundü mü, artık memlekette ne huzur ve sükun, ne emniyet ve istikrar kalır; hasıl olan bulanık ve zehirli hava içinde memleke. tin iktisad ve maliye durumlannı elde, avuçta tutmak kabil olmaz. Zira, o zaman (mill! irad) azahr, fhayat standardı) tersine döner, açlık ve sefalet artar. O kadarla kalsa gene iyi diyeceğiz. Çünkü, bir kere iktisad hayatının bu esash mihveri çarpıldı mı, arkasından evvelce büyük itinalarla düzene konan bir çok iktüadî başarılar da birer birer silinip gider. Bunların başında (ihraca*) vardır. İhracat, istihsalin daralması yüzünden daralacaktır. Bunun neticesinde födeme muvazenesi) aleyhe dönecektir. O zaman paranın d;ş değeri, yani millî paranın dış memleketlerdeki yabaneı paralara göre mübadele gücü zayıf düşecektir. O tskdirde memleketin (ithalâtı) bundan müteessir olacak, en ziyade muhtac olunan yabaneı e?yaları memlekete getirtnek kabil olamıyacaktır. Yukarıda da dediğimiz gibi, bugün dünyanın belli başlı memleketlerinde fiat düşmeleri başlamıştir. Temenni olunur ki, bu düşmeler izah ettiğimiz vahametli şekilIere inkılâb etmesin. Harbden sonra şiddetli ihtiyaç ve az stokdan dolayı fiatlar yükselmişti. Buna tamah eden müteşebbisler büyük ölçülerde istihsale koyuldular. İstihsallsr o kadar arttı ki, ihtiyaçları aştı. Bu fazJalıktan dolayı fiatlarda düşmeler başgösterdi. Hele Almınyanın dünya istihsaline yeniden katılması son zamanların fiat düşüşlerine ayrıca âmil olmuştur. Almanya ucuz istihsalini arttırmakta ise devam ediyor. Bize gelince ^on çıkan resmî müş'u'e^lerimiz, fiatlarımmn yuzde bir kaç noktadan ibaret olarak düştüğünü göstermektedir. Biz henüz ihtiyaçlarım:zı işba haline getirmiş bir memleket değiliz. Onun için bizde fiatların vüzde bir kaç nokta düşmesi istihsal hayatımızı yavaşlatıcı mahiyette telâkki olunamaz. Kaldı ki, sınaî istihsalimizin yarıdan fazlası devletin elinde, devletçe tesbit olunan fiatlarla cereyan ediyor. Bu fiatların düsmesi melhuz j olmakla beraber, onlarm düşmesile devletin fabrikalarımızı daha dar nisbetlerde işletmeğe karar verecek durumda olmad:ğı da muhakkaktır. Dünya fiatlarından en fazla müteessir olftbilecek iktiypd sahdmız, hemen tamamı hususi teşebbüs olan ziraatimizdir. Bu İktisad sahamızda dünya fiat düşmelerinden en çok tesir alacak olan kısımlar hangileriyse onlar, Lstihsallerini daraltabilirler. Adaylar, kendinizi gösteriniz! irkaç gün evvel bu sü« tunda yazdığım bir yazıda, muhtelif parülerin adaylanm halkın huzuruna çıkıp konuşmağa davet etmiştim. Son günlerde biraz gayrete geldiler ama konuşanlar gene az. Üç partinin İstanbul milletvekiHeri 81 kişi tuttuğu halde konuşanlar, bilfül seçim mücadelesi yapanlar henüz bir düzine etrafında. Önümüzdeki 20 gün içinde partilerin öteki adayları da, belki harekete gelirler. Partilerinin programlarını ve kendilerinin nasıl çahşacaklarını seçmenlere anlatırlar. Şimdilik konuş' malar, partisine göre övünmedeıı, çekiştirmeden, kotüleraeden ibaret kahyor .Sayın adaylar darılnıasınlar ama bu konuşmalar, biraz kahve edebiyatına benzijor. Neyse buna da şükür. İşittiğime göre. konuşanlar arasında bazdarı dikkatsizce propaganda yapıyorlarmış. Mcselâ iktidar İstanbulu susuz bıraktı; bize rey verirseniz sizi bol suya kavuşturacağız gibi. Halbuki İstanbuluu su davası hal yolundadır. Bu 20 milyon liralık nıuazzam işin parası bulunmuş; boruları getirtilmiş ve şehirle Terkos arasında yeni bir isale hattı döşenmekte bulunmuştur. İnşallah, bu yılın sonunda istanbul bol suya kavuşacaktır. Mayıstaki seçimler neticesinde muhaİefet kazanırsa, yedi ay sonra, İstanbulun evlerinde sular şakır şaku aktığı zaman, dört senelik plânlı bir gayretin escri olan bu başanyı kendilerine maletmeğe lıakları yoktur. Asıl mevzuumuza selclün. Bazı adaylar, benün kendilerini konuşmağa, yani biMül seçim mücadelesi yapmağa davet edişime sinirlenmişlermiş. Sinirlenecek ne var! Ben kendilerini ikaz etraek istedim Çünkü artık iki dereceli seçim ve tek partili demokrasi usulünden ayrıldık. Tek dereceli seçim ve müteaddid partili ileri demokrasi rejimine girdik. Böyle olunca da partilerin aday listelerine hak ederek veya etmiyerek girenlerin, yalnız tarafsız halk kütlelerinden değil, kendi partilerinin mcnsublaıından rey alabilmelcri için dahi paçalaıını sıvayıp çalışmaları lâzımdır. Kendilerini tanıtmıyan, şahsiyetleıini belli ctmiyen adaylara, kendi partilerine mensub olan lar rey verscler bile, partili olmıyanlardan rey almaları ancak şahsî gayretlerile mümkün olabilir. E>ki tek partili ve iki dereceli seçiın rejiminden kalma bir zihniyetle bir defa aday gösterildik, nasıl olsa seçiüriz, demek doğru değildir. Ben kaç tane yıllanmış Halk Partili gördüm ki kendi aday listelerinde. bazı kimselerin isimlerini sileceklerini açıkça söylemekten çekinmiyorlar. Eski devir geçmiştir. Partilerinin listesine abanmakla seçihnek imkânı çok azalmıştır; bir halk tabirile, lüpe konnıak modası geçmiştir. Bir gazeteci sıfatile temas ettiğimiJ partisiz seçmcnlerin çoğu, tanunadıklan kimselere rey vermemek kararındadırlar. Milletvekilliği bir sinkür, yani iş görmeden bol tahsLsat alınacak bir yer, bazı iktisadi devlet teşekküUerindcki idare mecHsi azalığı gibi bir vazife değildir. Büyük Millet Mcclisi, millet iradesinin tecclligahıdır; millete hizmet yeridir. Bütün millet davaları, bütün Arkası Sa. 4, Sü. 7 de Ansaldo tezgâhlarında inja edilen b) Zeminin, beton üzerine kap mızdan Mesud Akil'in bir erkek evlad «Bandırma» vapuruna bayrak çekme ları dünyaya gelmlştir. Yavruya uzun töreni yapılrr.ıstır. Geml yakınd» lilannuş muşambadan oluşu, topun ömürler di'.er, genc ana ve babayı tebnıar.ımıza gelecektir. çok sıçramasına vesile olmaktadır. rik ederiz. Nizamî irtifaı aşırttığını tahmin ettiğimiz bu telâfisi ve tamiri gayrikabil hâü, bir kusur değil de bir ufak noksanlık olarak kabul ediyoruz. Yeni Ermeni Patriği seçmek için teşebbüsler c) Basket çemberlerinin de ktıtrunun, nizamî ölçü olan 45 cm. den daha küçük olduğunu kuvvetle tahmin ediyoruz. 2 Vakit: Genc küme Türkiye Basketbol Şampiyonasl maçları, 16 şar dakikalık iki devre şeklinde oynandı. Bu kümenin nizamî haftayımları da 18 er dakikadır. 16 dakikalık müddet, «yıHfzlâr» adını verdiğimiz kümenin haftayımlandır. 3 Bu maçlarda 4 hakem seyrettik: Turgud Atakol, İzzeddin Somer. Cenan Sılan, Turan Çelik. Bunlardan Turgud ve İzzeddin için fazla bir şey söylemeyi zaid addediyoruz. Cenan ile Turan ise biraz daha piştikleri zaman, birinci sınıf hakemlerimiz arasında yer alabilecek değerdedirler. Bilhassa diğer hakem arkadaşlarile anlaşma bakımından gözümüze biraz zayıf şöründüler. Ankaranın bu genc çiftinin idare ettiği maçlarda, birbirlerine zıd kararlarına sık sık şahid olduk. Bugünlerde vatanî vazifesini bitirip Ankaradan ayrılacak olan İzzeddin Somerin bırakacağı büyük gediğin bu iki genc namzedinin, Ankara basketbolunu ellerinde tutacaklarını düşünerek hareket etmeleri icab etmektedir. 4 Genc küme şampiyonasına 1 1 1 1 1 Dürrünev Baykut ile doktor Xejat Severge Evlendiler 22 4 '95U Ş A R K. Sinemasında Yarın akşamdan itibaren Müthiş cinayetler filmi Şimdiki Ermeni Patrik vekili Arslanvanı istemeyip. yeni Ermeni Fatriği seçmek için hükümete miıracaat etmiş clan C. H. Partisi İstanbul milletvekili adaylarından Diş doktoru Hayrabetyanın başkanlığındakl Ermeni Cemaati heyeti, dün Valiyi ziyaret ederek yeni Patrik se<;iml etrafında görüşmelerde bulunmustur. Hayrabetyanın bir muharririmize verd'ği malumata nazaran. hükumet yeni Ermeni Patriği seçimine müraade etmiş olup, Vilâyette bu seçimın ıerasına aid teferruat görüşülmektedir. Yeni bir yurd açıldı Dün Teknik okuiur.da İetarvbuld» evj bulunmıyan ögrenciler için hazırlanmış olan 250 yataklı yurdun açılış töreııi yapılmıştır. Bu törende Vali ve Belediye Başkanı ile Milli Eğitim erkânı. profesörler hazır bulunmuştur. Buna belki imkân olurdu, sayed tekmil dünya memleketleri para üzerinde birbiritıe aykırı tedbirler almak merakından hep birden vazgeçseler, parayı kendi haline bıraksalardı, belki o zaman para, kendine has iktisad kanunlarına göre en uygun yoldan gider ,tam değerini bulur, inhiraflara sapmaktan kurtulurdu. Halbuki bakımz, bugün paraya tatbik olunan yanlış kanşmalar ve yanhş buyurmalardan ne vahim neticeler çıkıyor: Bir memleket mevcud parasının miktarını ve kredi hacmini daraltıyor. Buna ortada bir enflâsyon olduğundan. yani paranın satınalma çücünde bir taskınlık görüldüğünden lüzum duyuluyor. Para ve kredi yavaş yavaş ortadan cekilince, fiatlarda da yavaş yavaş düşmeler başlıyor. Dünya memleketlerinin bugünkü manzarası böyle. Şüphesiz ki, fiat düşmeleri çok iyi bir şeydir. Bu sayede önce bir kere (ihracati artacaktır. Çünkü ucuz fiatlı esyayı dışarıya satmak kolaydır. Başka bir iyilik de fiatlar düşünce memleket içinde (hayat) ucuzlayacaktır. Dem»k oluvor ki, bir memleketin para ve kredi üzerinde daraltıcı bir siyaset gütmesi iki hayırlı şeyi birden getiriyor. Tekrar edelim: İhracatm artması. hayat standardının yükselmesi, bir memleket için bu gayeleri elde etmekten daha büyük nimetler olur muDikkat edilirse görülür ki. harbden sonra her memleket bu iki şeyi, ulaşılması özlenen ehemmiyetli iki hedef .olarak almış, bütün gayretleıini onların gerçetleşmesine sarfetmiştir. * * * Lâkin bu dü;inelerin sonsuz olraaması da şarttır. Çünkü fiatlar hududsuz surette düşmeğe başlayınca, iktisad hayatı gene bozulur. Ilattâ düşmeler daha da devam ederse, eskisinden beter olarak bu hayat allak bullak olmağa yüz tutuyor. Çünkü. bir merrl^^etin istihsal hayatı fiatların belirli seviyede olmasına bağhdır. E,»?r fiatlar bu seviyeden yukan çıkar.sa, istih?al kamçılanıyor, çoğahyor: aşağı iner=e istih??1, vavashyor .darahyor. Bunun sebebi şudur ki. birinci halde müteşebbw yüksek fiatın vadett ; ei yüksek kâra bakarak istihsalini arttırmsktadır. İkinci haldeki alçak fiat ise müteşebbisi fazla istihsale tahrik edemiyor. Hattâ fiatlar düşmekte devam ederse müte Bu konuda en dikkat edeceğimiz husus, dünya pamuk, bufday ve diğer hububat maddelerinin dikkate değer nisbetlerde düşmesi karşısında, ziraat iç fiatlarımızı tutmak ola<»ktır. Bunda ne kadar muvaffak olursak, fiat seviyelerimizi de o kadar muhafaza ederiz. Ancak, dünya ziraat fiatlan, son makineleşmeler ve modern ziraat usulleri sayesinde daha da düşmekte devam ettiği takdirde, bizim ziraat fiatlarımızia dünya ziraat fiatları arasmdaki fark sonsuz surette açılamaz. Çünkü o zaman, gümrük müdafaaBugünlerde memleket ufuklannmızın tesiri azalır, yabaneı ziraat da esen politika rüzgân meydanı maddeleri her şeye rağmen bu toza, dumana boğarak iç ziraat fiatmemlekete girer. larımızı bir lâhza gözden kaçrmaG«rçi son zamanda Amerikadan, mıza engel olmamalı, onu iyi idare Pakistandan, Irak ve Suriyeden edeyim derken ,bunu ihmal edebuğday getirdik. Fakat buna mem | rek memleket lüzumsuz içtimaî leketimizin geçen yıl fena olan ha | dalgalanmalara terkediln.cnıclidir. sadmdan mecbur olduk. Kuvvetle umulur ki, gelecek hasadımız eski seviyeleri bulsun, bu ziraat memleketinin buğday ithaline ihtiyacı kalmasın. Marshall yardımının üçüncü yıIma giriyoruz. Dış yardımlarla ayaküstü durabilen Avrupa memleketlerile memleketimiz arasında esash bir noktada ayrılık vardır. O da şudur: Memleketimiz kendi membaIarile yaşayabilen genişlikte ve verimlikte bir memlekettir. Nüfusumuzun bir kaç mislini dahi besleyebilecek olan bu memleketin yanlış fiat siyasetlerine râm olmaması. önümüzdeki hasadlar nasıl olursa olsunlar, dikkat edeceğimiz ba^U gelen meselemiz olacaktır. I MELER SİNEMASINDA H Î N K L İ bir harika daha (The Secret Garden) f**^ Yann akşam «aat 9.15 den itibaren •••' SIHIRLI BAHÇE Herbert Marshall Margaret O'brien Yerlerinizi evvelden »yırtınız. Büyük Aşk ve Macera Fikni BAHAR OLUNCA (Suddenly İt's Spring) PAULETTE GODDARD FRED MAC MURRAY Perşembe akşamı A R ' da YENİ YENİ S E S OPERETİ* Bu akşamdan itibaren Yalnız bir hafta Musüti mevzuu iizcrinde dünkü münazara APARTOPAR m Telif Operet 3 Perde TOMSTON CANİkE* CCTCSİ TÜRKÇE SÖZLÜ, Teknik Ürıiversitede dün »Radyoda Gsrb mufikislne mi, yoksa Türk musikisine mi daha lazla yer verilmeli?» mevzuunda bir münazara yapılmıştır. Edebiyat Fakültesile İnşaat Fakültesi arasında yapılan münazarayı «Garb musikistne daha fazla yer verilmeli» tezinl tnüdafaa eden İnşaat Fakültesi kazanmıştır. Bu akşam SÜMER Sinemasında • D A L A V E RECİLER Yeni bir yıldn: S H E L L E Y WİNTERS JOHN PAYNE ve JOAN CONLFİELD Sevgili namzedlerini kayd«ttiriyor. İlâveten: Binlerce kişinin görmek ve dinlemek istediği RENKLİ RECEB 7 SALI fl ŞEHRAZADIN D O Ğ U Ş U E ca c O j< V. | E. 6.07 13.12 17 01 19.39 21 39 4.14 ] 10.08 5.14 9.03 12.00 1.41 8.16 YVONNE de CARLO JEAN PİERRE AUMON N O T : Programın uzunluğundan dolayı değişen seans saatleri asağıdadır. DALAVERECİLER: 2.30 6.15 10.15 ŞEHRAZADIN DOĞUŞU: 4 8.15 Neden demişler: geldim. Kârı ohnıyan şeyin zararı var Ev nerede? dar. Ben bunu belki yüz defa de Şuracıkta beyefendi. Lâlelide.. nemişimdir, lâkin hâlâ aklımı ba (Cebinden bir defter çıkanp araşıma toplayıp, kârı olmıyan işlere dıktan sonra) Tosun apartımanı 4 girmekten vazgeçememişimdir. numara. Ne olur beyefendi. Bana Şimdi size anlatacağım vaka da şu iyiliği yapın! Az para da değü bunlardan biridir. Bu, olalı hayli Yüz elli lira.. zaman oldu; ama doğrusu yazmak Ne zaman gideceğiz?. istememiştim. Bu sefer mevzu kıt Ne zaman isterseniz, altıdan lığına uğradım, onu niçin yazıyo sonra evde imiş.. rum. Bu akşam gidelim öyle ise.. Buyurun! Üçüncü kat.. dedi» Bir kaç ay oluyor, bir gün bizim Allah ömürler versin. Allah Merdivenleri çıkarken ben NuLâpçin Nuri büroya geldL Bildi ne muradınız varsa versin.. Allah riye: ğiniz gibi bu çocuk her zaman ge iki cihanda.. Çabuk ol Nuri. Herif boğazı lip iz'ac etmez. Seyrek gelir ve Aman Nuri. Sen profesyonel mıza sarılabilir. Yani.. geldiği zaman bir müşkülünü hal dilenci gibi olmuşsun! Yeter. Çıktık.. kapıyı çaldık.. bir hizlettirmek için bizim muavenetimi Olur beyefendi! metçi kız açtı, açmasile yüzümüze zi ister. Biz de ondan bu gibi hizkapanması bir oldu. metleri esirgemeyiz. Onun için Saat altıyı biraz geçerek gazeteBiz bir daha çaldık.. anlaşılan müracaatini iyi karşıladım. den çıktık.. akşam üzeri tranıvay bizi deli sandı. Bu sefer kapının Kuzum beyefendi, ne olur, lar çok kalabalık oluyor.. biraz ben bir fotograf makinesi alacağım. bekledikten sonra bir Aksaray ara zincirini vurup öyle açtı. Aral:ktan Şunu bir görüp muayene eder mi bası yakaiayabildik. Mevsün kış, sordu: Ne istiyorsunuz? siniz? Ben anlamıyorum. sular iyice kararrmştı. Nuri konuştu: Olur Nuriciğim. Getir de göLâleliye indiğimiz zaman Nuri Mahmud Beyin evi burası mı? reyim! bir müddet sağma soluna baku. Evet, ne istiyorsunuz? Getiremem Felek Bey.. Hesabca apartımanı anyordu.. ni Fotograf makinesi varmış da Çok mu büyük? Ne boy? hayet bir bakkal dukkânına doğ Hayır büyük değil ama sahibi rulduk. Tosun apartımanını sor satıhk. Onu görmeğe geldik. Durun da sorayım.. vesveseli adam,' vermiyor. duk. Adamcağız tarıf etti ve ederBiz kapının önünde dururken, a Ne olacak? ken de yüzümüze dikkatli dikkatli Biz gidip göreceğiz! baktı. Ben bu bakışta bir acayib şağıdaki katta bir takım bağırtılar, Dükkânda. mı? lik sezdim. Nuri aldı yürüdü. Ben gürültüler cluyordu.. ben sabırsızlandım. Hayır, evde. de onu takib ettim. Ayol âlemin evine fotograf Affedersiniz beyefendi! Ben Ben fazla bekleyemem.. degörmeğe gidilir mi? Başka makine önden gidip yol gösteriyorunj, di meme kalmadı, kapıyı açtüar. Bir bulamadın mı? Ben sana arayayım. yerek de acelesine özür beyan etti. hanım: Olamar beyefendi. Apartıman duraktan elli metre ka Buyurun efendim, diyerek içe Niçin? dar geride imiş. Bulduk. Kapı ka ri aldı. Bizi sade döşenmiş bir oda Bea o makineyı almağa mec palı. Ne diye kaparlar. Daha saat ya götürdüler: burum da ondan. alü buçuğa gelmemiş. Orası kala Efendim Mıhmud daha gel Kmsalsiz bir şey mi? balık yer. Ne oluyoruz? raedi. Ama nerede ise gelir, affe Bilmiyorum. Orasını siz tayin Çok bekledik. Bir daha çaldık. dersiniz. Üzerinize afiyet alt katedeceksiniz. Kapıa kadın geldi. Ajtu içeri gi ta bir deli varmış da korkuyoruz. Ayol bümece gibi konuşuyor rer girmez. Deliji tanımıyor musunuz? sun.. makineyi görmedin mi? Hayır akrabalan imiş. Dün Tımarhaneden mi geliyorsu Görmedim.. nuz?. diye sordu. Ben sustum. Nu akşam gelmiş. Burada tedavi etti Ne diye alıyorsun? Resim çek ri yüzüme baktı. receklermiş. Azmış.. hep haber meğe merak mı ettin? Hayır biz Cumhuriyet gazete verdiler. Kapılarımızı kilidliyoruz. O d a değil beyefendi.. müsaade sinden geliyomz, dedi. Allah şifa versin.. acaba maedin de anlatayun.. ben bu adama kineyi göremez miyiz? Kadın da gülümsiyerek.. para kaptırdun.. da simdi ödiye O başka.. buyurunl diyince Vallahi beyefendi! Ben neremiyor, «bir fotograf makinem var. ben dayanamadun. ye koyduğunu bilmem. Şimdi neSatayım da paranı vereyim» dedi. Neden sordunuz hanım? rede ise gelir. Tramvaylar bazan Ben de «makineyi ben alayım> de Hayır üç numerede bir deli kalabahk oluyor da, onun için gedim. Mutabık kaldık. Adresini vez var da.. evlere şenîik.. telefon çekcikmiş olmalı.. di, ben yalnız gidersem belki ma tiler.. tımarhaneden gelip alacakOturduk.. hiç laf etmeden beklikine işe yaramaz bir şeydir diye lardı.. da. Hani siz misiniz? dedim. yoruz.. benim içim sıkılmağa başkorktum. Sonradan akluna geldi. Hayır, biz 4 numaraya gidiyo ladı.. ofladım, pufladım» Nuri anSiz fotograftan anlarsmız. Rictya ld ıı\\c;i\iz ,^••ı Yazan' DELI? Burhan Beyefendi! Çanınız mı sıkılıyor? Yook; ama evvelden hazırlanmadan, randevu almadan geldiğime pişman oldum.. Hakkı âliniz var. O kabahat bende. Lâkin Mahmudun telefonu yok. Ben de sizin bu akşam teşrif edeceğinizi ummadım. Oldu bir kere. Aptalhğıma veriniz. Tekrar sustuk.. ben cezir murabba, cezir mikâb yapmağa başladım. Üç kere üç dokuz, üç kere dokuz yirmi, üç kere yirmi yedi seksen bir, üç kere seksen bir iki yüz kırk üç, üç kere iki yüz kırk üç... Derken kapı çalındı. Dışarıda seslenmeler, söylenmeler oldu ve bir genc adam oturduğumuz odaya girerek, bana doğru koştu... Arkasından hizmetçi işaretle bana bir şeyler anlatmak istiyordu.. Derhal vaziyeti kavradım. Deli zayıfça bir adamdı ve Nuri ile birlikte nasıl olsa hakkından gelebilirdik; ama işi zora dökmeğe de hacet yokru. Adamcağız geldi, pürheyecan elimi öptü.. Beyefendi; bütün istikbalim, hayatım sizin elinizdedir. Buyurun oturun. Biraz sükunet bulun da konuşahm.. Nuriye baktı.. O yabaııcımız değil. Çekinmeyin! Beyefendi! Artık bunun saklanacak tarafı kalmadı. Kızımzı delicesine seviyorum. Zannederim o da beni seviyor. Şüphesiz size bir jey söylememiştir. Hayır söylemedi... (Delinin suyuna gitmeğe karar verdim.) Söyliyemez, O kadar mahcub, Felek o kadar nazik kız ki... (Tekrar ellerime arılarak öotü) Estağfirullah! Maksadmız nedir? Kızınızı sizden istemeğe karar verdim. Anam. kız kardeşim. teyzem bu işi yapmak istemediler. Daha tnhsilimi.. ha! Affedersiniz ben Edebiyat fakültesi son sınıf talebesinden Rıdvan Yamaç.. Teşekkür ederim.. hangi' şubedesiniz?. Cografya... Güzel... Lâkin eğer ben kızmızla evlenemev em mahvolurum. Sınıfta kalırım. Geçen sene de şey edemedim.. sonra... Merak etmeyin! Herşeyin bir çaresi bulunur. Yalnız ben kızunla görüşmedim. Çok rica ederim. Benim yanımda görüşmeyin! Çünkü izzeti nefsimi kırmak ısterr.em. Belki reddeder. Bana böyle bir şey söylemedi ama genc kızların ruhlan çok derindir. Ne düşündükleri bilinmez. Yalnız sizin muvafakatinizi önce almahyım.. (tekrar ellerime sanlırken) rica ederim. Ne olur, bana kızııyzın desti izdivacım.. diye konuşurken kulağım hep dışarıda... Kapı çalınca yüreğim ferahladı. Ev sahibi gelse de yakamızı şu deliden kurtarsak, diye düjünüyordum. Odanın kapısı açıldı... İriyarı iki kişi bir de polis.. girdi ve üstümüze doğru gelmeğe başladılar.. bir tanesi sormaz mı? Deli hanginiz? Ben gözümle deliyi gösterdim... Lâpçin ne yaptı bilmem... Fakat çocuk; Affedersiniz? Burada bir hasta mı var? Ben şimdi geldim.. işte şebekem.. diyerek sskin sakin cevab verdi.. adamlar bize baktılar.. birisi döndü, hizmetçi kıza sordu: Kızım, sen bizi buraya ne diye getirdin? Deli var diye.. Bunların hangisi hasta? Ne bilevim ben, .=iz deli şeyi değil misiniz? Diyince doktor bize: Affedersiniz, buyurun aşağıya kadar... Nuri telâşlandı.. Kardeşim, müsaade et de makineyi görelim... Biz deli değiliz.. istersen sana bine kadar sayayım.. hiç deli sayı sayabilir mi? İstedığini sor. sana cevab vereyim, ben deli değilim birader. Gelenlerden biri sordu: Senin baban var mı? Yok... Anan? Anam da yok.. Güzel, hiç Napolyonu gördün mü? Çoook.. Âlâ.. bana döndü: Senin adın ne? Burhan Felek.. Ooo, mükemmel... Haydi buyurun aşağıya inelim... diyerek kollarımızdan tutunca işin ciddiyetini anladım... Mukavemete lüzum yok. Bizi deli sanıyorlar. Ama üçümüz de deli olamayız ya!... Gidelim azizim, ama üçümilz de deli olamayız ya!.. Orası doğru! Lâkin hanginizin akıllı olduğunu ben göremem.. o doktorun lji.. sizi müşahede aJtına alırlar.. neticede hakkınız meydana çıkar... Nuri lâfa kanştı. Aman kardeşim! Bizim işlnrl» gücümüz var. Mü#*hede alüna ali nırsak bizi deli olmuş diye işimiî lanmaym! dediler. den atarlar. Ocağına düjtüm. Pekâlâ Araba kalktı gitti. Ben Nuriye: Börüyorsun. Yani bende hiç deli Allah cezam verfin Lâpçifi! hali var mı? Söyle Allah aşkına! Ayol az kalsm tımarhaneye gidiyor Kardeşim! kim delidir, kim duk.. diye çıkıştım. akılhdır, halinden belli olsa ne âlâJ O harıl harıl: Bizde öyleleri var ki; görsen pro Beyefendi! Tekrar çıksak da fesör yaparsın. Gelgelelim... 'şu makineyi... Merdivenleri inerken, ben hep Derken tersledim.. ertesi gün gazetelerin yazacaklarını Yeter artık. Bir daha seninle düşünüyordum. Yoksa tımarhaneye bir yere gidersem iki olsun.. gidince yakamızı ikurtaracağımızSusru ve köskös arkamdan geldi. dan emindim. Zemin katına indiğimiz zaman birdenbire yukarıdan bir Tramvayı bekledik.. ve bindik. feryad işitildi: Tam bir hafta sonra bir fotograf Kaçtı.. gidiyor.. kapıları kapayın! deyince bizi tutanlar bir makinesile çıka geldi. birlerine baktılar, pous; Günaydın beyefendi.. Olsun Nuriciğim. Hayırola! Ge Yahu Burada da ne çok deli e mi fotograf? varmış! Evet beyefendi. Bu sefer maÇok beklemedik. Perişan kılıklı bir adara gözleri evinden uğramış kineyi getirdim. Muayeneden sonra.. bir halde, merdivenden iniyordu. Bizi görünce biraz durakladı.. ve Fena değil... tekrar indi.. Ne eder? Elli, altmış lira ederYanım:dakilerden birisi sokuldu. İki yüz lira istiyor. Gel kardeşim... Nereye gidi Etmez... yorsun? Ne yapalım? Tımarhaneye.. Bedestene götürün! Ne ederse Ne münasebet! Sen deli misin? o fiata al! Deliyim birader, deli. Gerçek bu aklıma gelmediy Hem de böyle deli görmedim. Demek tımarhaneye gitmek istiyor di. Bej'efendi teşekkür ederim. Gene deli orada mıydı?. sun... Evet! Lfikin kabul etmezler di Aa! Unutacaktım. O adam ye korkuyorum. deli değilmiş. Ya deli kimmiş?. Korkma canım! Ben söylerim, seni alırlar... Malum değil.. Ama deüdir diBiz böyle konuşurken merdivende ye adamı ille de hekime götünnek üç, dört kişi toplanmış, herifi gös istemişler. Galiba paras: varmış da tererek, ellerini başlarına götürüp haciz mi koyacaklarmış neymiş.. deli işareü veriyorlardı. O da kendi kendine tımarhaneye Adamcağız sordu: gitmiş. Akıllı raporu almış. Şimdi Ne ile gideceğiz?. evdekiler tirtir titriyormuş. Rabbiye • Araba var bizim.. buyurun.. emanet olun beyefendi, dedi ve fodediler. Kapının önünde toplanmış toğrafı Bedestene götürdü. meraklıların önünde biçareyi arabanın içine koydular, kapıyı kilidlediler. Polise sordum: Benim işim kaldı mı? AHcedaşımız Burhan F«5Tek Hayır, güle güle... dediler, dibir kaç gün için memleket dışı ğer iki sivil foförün yaruna bindi bir seyahate çıkmıştır. Oradan Bizimle mefgul dahi olmadılar. Ben yolladığı hafta yazısı, dış posinadıma sordum: taların intizamsızlığı yüzünden E, biz ne olacağız? elimize ancak dün geçebildi. Bu Sizin hakkınızda muameleye yüzden arkadaşımızm yazısını Hteum kalmadı. iki gün sonra koymağa mecbur Ayol ym deli Wz isek?. oluyoruz. Özür dileriz. ^ O TJTTUT) gtür alınz, merak Burhan Felek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle