18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 Kasım 1950 sıyası gclişmeler NewYork, 29 (TJÎ.A.) Amerikanın Sesi Radyosu bugün muhtelif Balkan milletleri dillerinde yapüğı yayında, Balkanlarda siyasî durumun gittikçe düzelmekte olduğunu ve ümid verici bir hal aldığını söyliyerek şu haberleri vermiştir: Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında tedafüî ve askerî bir pakt akdi için Mareşal Titoya bir teklifte bulunmuştur. M. Venizelos, Titodan alacağı cevaba göre aynı mahiyette olmak üzere Türkiyeye de müracaatte bulunacaktır. Amerikanm Balkan işlerinde mütehassıs siyaset adamlan Venizelosun bu teşebbüslerine büyük bir ehemmiyet vermekte ve müsbet şekilde inkişaf edeceğinden kuvvetle ümidvar bulunmaktadırlar. Nitekim, dünden itibaren Yugoslavya ile Yunanistan arasmda ikinci dünya harbinin hitamındanberi ilk defa olarak normal diplomasî münasebetler başlamıştır. Yugoslavya, Yunan dahilî harbi esnasında komünistler tarafından kaçınlan ve Yugoslavyada bulunan Yunan çocuklarını Yunanistana iade etmektedir. Bundan başka Belgrad Selânik demiryolu yeniden seyrüsefere açılmıştır. Yugoslavya ile, İtalya münasebetleri de düzene girmektedir. İki memleket arasmdaki muhtelif anlaşmazlıklar için bir hal çaresi bulunmuş ve müzakerelere başlanmıştır. ş ş Milletler Kuvvetleri sarılma tehlikesini atlattılar Baştarafı 1 inci sahifede lendirilmesi lâzım geldiğini bildirWonsan limanına gidecek bir hat üzerinde komünist ilerlemesini durduracağını bildirmiştir. Washingtondaki hava Muhabirlerin belirttiklerine göre, önümüzdeki beş on gün gayet tehlikeli günler olacaktı». Birleşik Amerika Kongresinin ileri gelen bazı üyeleri Komünist Çinlilere karşı atom bombasının kullanılmasmı istemektedirler. Bazılan da General MacArthur'e Mançuryadaki hedeflerin bombalanmasma müsaade edilmesini taleb etmektedirler. Bueün beyanat veren Amerikan Savunma Bakanı General Marshall durumun gayet nazik olduğunu kabul etmiş ve icab ettiği takdirde «elde mevcud bütün silâhlann» da kullanılacağı ihtannda bulunmuştur. Diğer taraftan Kongrenin Dış İşleri Komisyonu önünde izahat veren Amerika Dış İşleri Bakanı Acheson da Sovyet emperyaliztninin hür milletler için artık artan bir tehlike teşkil etmeye başladığını, bunun için de silâhlanmanm sürat•• • ' Düııkü Meclis Trabzon milletvekillerinin mazbatalan kabul edildi Ankara 29 (Telefonla) Meclis, bugün saat 15 te Hulusi Köymenin başkanlığında toplanmıştır. Gündemde biri Ali İhsan Sabisin Bursa ve İnegöl uçak kazalanna dair Millî Savunma Bakanlığından, diğeri de Aziz Urasın idare âmirlerinin naküleri hakkındaki sözlü sorusu vardı. Ali İhsan Sabisin sözlü sorusu gerek geçen oturumda gerek bu günkü oturumda gündeme konulmus, fakat soru sahibi bulunmadığmdan bugün de müzakere edilememiştir. Bu suretle bu sözlü soru düşmüştür. Aziz Uras ise idare âmirlerinin nakilleri usulüne dair Sayıştaydan gelen tefsir üzerine kendi sözlü sorusunu geri almıştır. Bundan sonra Trabzon milletvekillerinin seçim mazbatalanna geçilmiş, bu hususta Trabzonun Sürmene, Maçka ve Vakfıkebir kazalanndan çelkilen telgraf okunmuştur. Bu telgrafta ezcümle seçimlere fesad karıştırılmış olduğu, bu sebeble seçimlerin tecdidi isteniyordu. Bu mevzuda bir çok milletvekilleri söz aldılar. Bu arada Ahmed Şevket İnce ve İrfan Aksoy tutanaklan inceleme komisyonunun uzun tetkik^t neticesinde maşbataların reddine medar olacak bir delil bulamadiğını, bu sebebden mazbataların tasdik edilmesini taleb ettiler. Trabzon milletvekillerinden Mah mud Boloğlu ise seçimler sırasmda Türkiyenin bütün vilâyetlerinde baskı yapıldığını söyledi. Milletin o zamanlar çektiği ıstırabı hatırlattı; Meclisin nazarlarını bu noktaya tevcih etmesini "'stedi. Müteakıben mazbatalar oya kondu. Evvelâ D. P. li milletvskillerinin ve sonra C. H. P. li milletvekillerinin mazbatalan kabul edildi. Bundan sonra gündemde bulunan Kastamonu milletvekili Tahsin Coş kanın seçim tutanağına dair inceleme komisyonunun rapanuna geçildi. Usul hakkında bir çok milletvekilleri söz alarak kanaatlerini serdcttiler. Uzun münakaşaîardan sonra komisyon sözcüsü C. H. P. li milletvekili Hamdi Orhon tetkikatta bulunulması için dosvinm komis yona iadesini taleb etti. Bu teklif bazı milletvekillerinin itirazına uğradı. Neticede oya kondu ve mazbatanm tetkik edilmek üzere komisyona iadesi kabul olundu. Partiler ve münevverler miş ve Amerikalılan parti ihtilâflannı bir yana bırakıp birleşerek çalışmaya davet etmiştir. Acheson'un yann Amerikan milletine hitaben mühim bir nutuk söyleyeceği de bildirilmektedir. MacArthur meselesi Washington 29 (aa.) (United Press) Âyandan Cumhuriyetçi Styles Bridges, dolaşan bazı şayialara göre Müşterek Kurmay Heyetleri Başkanı General Omar Bradley'in Birleşmiş Milletlerin Kore Başkomutanı sıfatile General MacArthur'ün yerine geçeceğini bildirmiştir. Bridges, Komünist Çinlilerin müdahalesi üzerine müttefiklerin Korede uğradıkları mağlubiyet Âyan Meclisinde müzakere edilirken yaymladığı resmî bir beyanatta bu şayialan açıklamıştır. Styles Brid^es, ezcümle şunlan iîâve etmektedir: « MacArthur'ün yerine başkasını getinnek, tamiri imkânsız bir hata teşkil eder.» Mmn, dikçe mensublan haklanndaki hükümler vatanseverlikten vatan hainliğine dönüverir. İttihadcı, Itilâfçi mücadelesini bilen veya işitmiş olan münevver birbirini divanıharbe sevkeden, asan, kesen partileri artık vatan hizmetkân birer miiessese olmak vasflle çörmemekte, buralara girmenin tehlikeli, hiç değilse kirli bir mesgale oldnğu kanaatine varmış bulunmaktadır. Siyasî partiler muvacehesinde Türk münevverinin umumî olarak telâkkisi budur. Hâdiseler bu yanlış telâkkiyi diizeltmekten maalesef henuz uzak mahiyertedir. Bugün parti münakaşalan, artık hiç bir siyasî kıymet ve buna göre de «münevver» i çekecek bir entere arzetmemekte, bilâkis herkesin birbirini karamaktan başka iş yapmadığı manzarası onu ürkütmekte, tiksindirmektedir. Halbuki memleketi, partiyi, işi «münevver» idare eder. Bu, onun ezeldenberi vazifesidir. Hiç bir «iimmi», hiç bir «acemi» en küçüğünden, en büyüğüne kadar «idare» lere el süremez. Bn «yazıbnamış», fakat cihanca kabul edilmiş bir kanundur. Bu kanun hükümlerine «münevver» ne kadar az boyun eğerse, memleket için o kadar zararlı olur ve olmaktadır. Bütün bu «zımnî» mecburiyet ve taahhüdlerine rağmen münevverin siyasete, sirasî partiler faaliyetine iştirakteki imsakini haklı görmenıek de mümkün olamaz. Çünkü her şeyden evvel «münevver» şiddetten, ağız dalaşmasından ve nihayet karşılıklı sövüşmeden hoşlanmaz. Bu onun en büyük serveti olan «nur» un kendine verdiği bir haslettir, bir asalettir. Ondan 4olayı «münevver» e sitem etmeğe hakkımız yoktur. Ama siyasî partiler memleket çapında, hattâ şehir, kasaba, köy çapında yüklendikleri siyasî ve içtîmaî vazifeleri başarabilmek için «münevver» elemanlara muhtacdır. Bu ihtiyac iktidar partisi için ise daha şediddir. BıiKÜnku âfakî müşahede: Müstakil iç durumlan ve karşılıkh nisbî vaziyetleri bakımından siyasî partilerin o münevver» zümreyi çekecek tabiatte olmadıği şeklinde hulâsa edilebilir. Eğer siyasi partiler kendilerini düzeltmck, düzcnlemek ve bu suretle memleket davalarını daha büyük salâhiyet vc kabiliyetle ele alıp halletmek istiyorlarsa herşeyden evvel artık eayriihtiyarî olarak kendinden uzaklaşan, hiç değilse kendine bi^âne kalan «münevveri» kazanmağa bakmalıdır. Bunun için de siyasî münakaşa ve mücadolclerde hiddet, şiddet sistemini bırakıp ikna etmek ve münevverin siyasî hizmete ve memleket politikasına karşı iştihasını tahrik edecek çarelcr ve tedbirler bulmak gerektir. Gidişat böyle devam ettikçe, Türk münevveri siyasî partiler yolile memleket siyasetine ve siyasî hizmetine kanşmıyacaktır. Bizim sivasf partilerin hastalığı işte bu hükümdedir. CUMHURİYET Başmakaleden devam Türkiye Kalkınma Bankasının faafiyeti Türkiye Sınaî ve Kalkınma Bankası umum müdürlüğüne tayin edilen Milletlerarası Bankası müdürlerinden Mr. Norman Tuckeı evvelki gün şehrimize gelmiş ve dün saat 16 da Bankanın Galatadaki merkezinde bir basın toplantısı tertib etmiştir. Burada vazife göreceğinden dolayı gayet memnun olduğunu söyliyerek söze başlıyan Umum müdür, Sanayi Kalkınma Bankasına verilen dokuz milyon dolarhk istikraz anlaşmasının geçen ayın 19 unda imza edildiğini bildirdikten sonra beyanatına şöyle devam etmiştir: « Türkiyenin iktisadî kalkınmasının başanhnası için yalni2 devletin bugüne kadar bu sahada göstermiş olduğu büyük gayretler kâfi olmayıp hususî sermayenin de müsmir sahalara yatınmının temini lâzımdır. Bankanın amaçlan Türkiyede yeni sanayiin kurulmasına veya mevcud sanayiin inkişafına yardım etmek, mahallî ve yabancı sermayenin Türk sanayiine yatırımmı kolaylaştırmak ve teşvik etmek ve nihayet Türkiyede bir sermaye piyasasmın teessüsüne hâdim olarak Türk sanayiinin hisse senedleri vo tahvillerinin hususî ellerde kalmasmı temin edecektir. Banka bu maksadlann temini için aşağıdaki muameleleri icra edecektir: 1 Hususî sanayie orta ve uzun vadeli ve icabmda kısa vadeü ikrazatta bulunmak, 2 Sınaî teşebbüslere iştirak etmek, 3 İstisnaî hallerde kendi kaynaklarile teşebbüsler vücude getir mek, 4 Müşterilerine teknik ve idarî yardımlar temin etmek. Bu muameleleri icra edebilmek ve gayelerine varabilmek için Bankanın kaynaklan iki nevidir. Bunlardan birincisi mahallî sermayedir. Mahallî sermaye 12,5 milyon lirası Bankamızın hissedarlan fcırafından temin edilen şirket sermayesi ve 12,5 milyon lirası da tah villerimizi satın almak sureti'o Merkez Bankasınm teminini taahhüd etmiş olduğu kısım olmak üzere cem.an 25 milyon liradır. Bu 25 milyon lira ile sanayiin Türk lirası ihtiyaclarının karşılanmasına çalışılacaktır. ikinci kaynak 1910950 de Milletlerarası İmar ve Kalkınma Ban' kası ile akdetmiş olduğumuz anlaş» ma gereğince mezkur bankadan temin edilen 9 milyon dolarlık kredidir. Bu miktar 25,200,000 Türk lirasına tekabül eder. Bu meblâğ ile de sanayiin döviz ihtiyacının teminine çalışılacaktır. Şu kadar ki Milletlerarası Banka ile Türkiye hükumeti arasmda akdedilen 1910950 tarihli garanti anlaşması sayesinde bu dövizin bir defa değil, müteaddid defalar kullanılması im kânı da sağlanmıştır. Türkiye hükumetinin bu hususta göstermiş olduğu yüksek anlayış bankamızın faaliyetinin müsmiriyetini arttırmıştır. Banka ikrazatında aşağıdaki hususatı nazan itibara alacakür: 1 Prcçenin Türk iktisadiyatına müfid olacak mahiyyette dahilde istihlâk veya yabancı memleketlere ihrac edilecek emtea istihsâlinde bir artış temin etmesi (hizmet sanayii de nazarı itibara ahna* bilir.) 2 Tesebbüsün sAğlam esaslara istinad etmesL 3 Tesebbüsün rantabl olması. bankanın yaturmlarının süratle başka sahalara de tevcihine imkân bırakması. 4 Sanayiin muvazeneli tezvie de tâbi olması. Bankamızın, Türkiyenin iktisadî kalkınmasında büyük bir rolü olacak, faaliyetinde Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasınırj daima müzahir olacağından şahsen eminim. Türkiye hükumeti bu fikrin ortaya konulmasında ve bilâhare kuvveden füle çıkmasmda daima göstermiş olduğu uzak görüşlü ve işbirliğini faaliyetimiz sırasında göstereceğinden ve gerek bankamızin ve gerek husus! sanayinin inkisafı için elinden gelen her şeyi yapacağından kat'iyetle emin bulunuyorum.> Bankanın Umum Müdürü, son olarak demiştir ki: « Türkiye .bu Bankanın tesisi hususunda Milletlerarası Bankaya gayet kuvvetli garantiler vermiştir. Bundan başka memlekete yabancı sermayenin gelmesi hususunda da derin bir anlayış gösterilmiştir.» Tekrar dayak.. ayak bahsinde iki tar olduk. Ben dayağm bizim o miyet için pek Iüzumlu bir ısl vasıtası olduğuna inanıyorum. V: lâ Nureddin kardeşimiz de ay fikirde. Zaten Londrada dayak bs sini birlikte inceledik. Ingilizler âi yağı asla «red» etmiyorlar. ? Gelgelelim «Refik Halid» ağa^ yimiz dayağın aleyhindedir. Ittüui cılar zamanmda yapılmış türlü îî kencelerden bahsederek bunun g« ri gelmemesini istiyor. Haklıdş ama biz de haklıyız. j Okuyucular da ikiye bölündültj Büyük bir kısmı dayağı istiyoj Hem bunlar tecrübeli zümre. Bazılan da dayak yüzünden ya pılmış zulümlerden bahsediyorbuf Onlar da haklı. 1 Ben evvelâ dayağın neden mâ denî cemiyet için menfur ve me^ dud bir şey olduğunu anlayamıyo! rum. O cemiyet ki; «spor» bahanes» iki genci ringin üzerine satıveriı nasıl birbirini dövdüklerini, nası birbirini bayılttıklarını görmek içu para verip seyre geliyor.. da ÖU taraftan: ^ Dayak medenî cemiyete yaî kısmaz! diye bir de züppelik cdiyor. O cemiyet ki; ferdleri öfkelendikleri zaman birbirini dövüy<H ve bu dövüş eğer şikâyet edilmezsfl âmme davasını tahrike sebeb teşkil etmiyor. Yani gerek cemiyet, gerek ferd dayağı pek de merdud görmezken bir kısım münevverlerimiz dayağm aleyhinde bulunuyoe lar. Meselâ; kadınlara sarkmtılık, şuna buna şantajcıhk edene dayak; atıbnasma razı görünmüyorlar. Tanf bir «galatı tefekkür» dür. Çünkü: ' Bu dayak denilen şey sopa vasıtasile yapılan ezayı cismanidir.' Yani vücudün muayyen bir yerini acıtmaktır. Dayak aleyhinde olan] lara sorarım: bunun humiliant yaj ni küçük düşürücü nesi var? A| caba bir adama verilen hapis mah| kumiyeti daha mı az küçük düşüj riicüdür? < O adaroın ruhu üzerine, maneviyatı ve şahsî şerefi üzerine hapis| cezası daha mı az fena tesir yapar?Hapse girip çıkanlardan kaç t a ' nesi ıslahı hal etmiş, kaç tanesi profesyoncl mücrim olmuştur? Bir istatistik yoklaması yaptınız mı? Bizim hapisanelerimiz, cürüra mektebi halindedir. Acemi biri içe • ri girer girmez ustalann eline düşer. Bu bir psikolojik hareketür; mücrim, kendi gibilerinin çoğalmasını ister. Şimdi hapisanelerin halini tetkik edecek değiliz. Onu alakalılar bilir. Yalnız benim iddiam, hapse gir miş çıkmış bir adamm cemiyetteki" durumu ve cemiyetin ona karşı gösterdiği tiksintidir. Böyleee dayak aleyhinde ve hapis cezası lehinde bulunanlarm iddialannı çürürmek ve hapis cezasile bir adama hem ruhan, hem de hayat şartları ve hürriyetinin selbi dolayısile maddeten ceza verilmiş olduğunu göstermek istiyorum. Dayakta ise tabanlannın acısından ve dayak yemiş olmanın verdiği öfkeden başka bir mücrimde ne eser vardır? Ve hapse girmeyi bir kışlak sayan binlerce serseri için dayak daha müessir bir tedib vasıtası olmaz mı? Çok hissî ve nazari düşunüyoruz. Realiteler ve bu cemiyetin çoğunluğu bizimle beraber ve dayağm lehindedir. Karaborsacı, ihtikârcı, istifçi. sal dırgan, çarpan, sarkmtılık eden, polisi döven, cam çerçeve kınp âIemin rahatını bozan, hocasuıı pataklıyan, silâh taşıyan, külhanbeylik eden kimselere Vâlânın ifadesi veçhile ckızılcık hoşafı» mükemmel bir devadır. Birinci olmazsa, ikincide mum olurlar. Bundan üst tarafı lâf ve güzafttr. Haksız dayak atarlar. Itiraz da varid değildir. Haksız mahkum olanlar .hatayı adliye kurban gidenler yok mu? Ya mevkufen muhakeme edilmesi gereken ve sonunda beraet edenlerin hapiste kaldıklan günlere ne diyelim? Dayak, kanunî dayak bunlann yanında baklava borcktir efendim. Hak edene vermeli köteği.. Atalanmızm bu yolda pek kerametli sözleri vardu: Onlan birer kere daha tokrarlıyalım: Dayak cennetten çıkmadır. Kızını dövmiyen dizini dov°r. Hocanın vurduğu yerde gül biter. Tekdir ile uslanmıyanın hakkt kötektir. Araştırsak daha da buluruz; îâkin açık bir lüzum için bu kadar külfete deymez. Bir referandum yapılsa Türkiyede dayak taraftarlan, yüzde 99 onda dokuz çıkar. Siz ne söylüyoısunuz? Bizim halkın şııuru vardır. '"".,,,Mimilllllll||:ill,|!,l!||||||IlIttII|||||l|||!l|||H[INIIMIlm Edirne 29 (Telefonla) Şehrimiz yetkili çevreleri Türk Bulgar hududunun açılış tarihi olarak ileri sürülecek herhangi bir tarihi tamamen tahminî olarsk tavsif etmektedirîer. Bununla beraber Edirne Valisi Emin Akmcınm Yunanistan seyahatinden önce hududun aç:!ması mümkün Börülmektedir. Bulgar basın ve yayın teşkilâtının herzeleri TürkBulgar hııdu Emekliye sevkedilen dunun açılış farihi memurlar Ankara, 29 (ANKA) 1 temmuz 1949 tarihinde mer'iyete girmiş olan Emekli Sandığı Kanununun 39 uncu maddesinin A. ve D. fıkrasma göre çeşidli Bakanlıklardan şimdiye kadar iki binden fazla memur tekaüde sevkedilmiştir. Bu memurlardan 500 tanesi Damştaya müracaat ederek tekaüdlüklerinin kanunsuz olduğunu ileri sürmüşler dir. İdarî makamlar 39 uncu maddenin, 30 hizmet yılını tamamlamış olanlar, kurumlarınca lüzum görüldüğünde, yaş kaydı aranmaksızm re'sen emekliye sevkedilebilir, fıkrasına istinaden bir takım memurları tekaüd ederek esbabı mucibe ileri sürmemekte ve kanunun âmir makamlara takdir hakkı tanıdığını iddia etmektedirler. Danıştay ise, âmirlere tanınan böyle bir takdir hakkınm bir çok haksızlıklara ve şahsî garazlarm tatminine yol açacağmı ileri sürerek, dava açan memurlarm neden emekliye ayrıldıklanna dair esbabı mucibe aramaktadır. Danıştay, şimdiye kadar bu tip davalardan 55 ini incelemiş ve 50 sinde tatminkâr bir esbabı mucibe bulamadığından, Bakanlıkların kararlarını iptal ederek 39 uncu maddeye göre emekliye sevkedilmiş memurlarm tekrar racmuriyetlerine dönmelerine karar vermiştir. Amerikanm Yugoslavyaya yardımı NewYork 29 (R.) Başkan Truman bugün Kongreye Bönderdiği hususî bir mesajda Yugoslavya halkma yardım edilmesini temin maksadile 38 milyon dolarlık bir yardım lâyihasmın kabulünü istemiştir. Başkan Truman mesajında Sovyet Rusyayı Yugoslavyayı imhaya çalışmakla suçlandırmıştır. Edirne 29 (Telefonla) Bulgar basın ve yayın teşkilâtı Türk Bulgar hududunun açılması için malum mercilerden aldığı direktiflcrle yeni bir taarruza geçmiş bu'.unmaktadır. Bu taarruzda Türkiyeye sözde Bulgaristanda beklemekte olan Türkler tarafından yazılmış acıklı mektublar kullanılmaktadır. Kore Mekiubları Baştarafı 1 inci sahijede riyorlar: Türk bu! Soğuk, kar, fırtına... O nelere dayanmamış ki!., Kafkaslar bundan daha mı a» soğuktu? Galiçya bundan daha az mı dondurucu idi? Cumudiyelerle beraber Orta Asyadan kopup gelen, buzlu Bayka) göllerinde konaklayan bir ırkın çocuklarını soğuk yoldan alakoyabilir miydi? Biz onlann şimale doğru gidişini, sırf Türk kıtalarının durumunu yakından tetkik için Koreye gelmiş bulunan Kaliforniya senatörü cumhuriyetçi William F. Knowland'la birlikte seyrediyorduk. Şimale doğru kayan kıtalar kahramanlık destanlan yazıyorlardı. Mehmedin yağız yüzünde pervasızljk ve savaş aşkı okunuyor, hepimizin gözleri doluyordu. Senatöre ihtısaslannı sorduğumda: « Türkleri çok yakından tanırım, dedi. Ne kahraman bir millet olduklannı gayet iyi bilirim. 1947 de memleketinizi ziyaret etmiştim. Gördüklerim beni ziyadesile memnun etmişti. Türkiye ve Türkler hakkında gayet müsbet intıbalar taşımaktayım. Mernleketinizi ilk fırsatta tekrar ziyaret etmek istiyorum. Türklerin demokrasi saflannda bizimle beraber, omuz omuza çarpışmaları memnuniyet vericidir. İnsanlık tarihi Türklerin bu yardımmı unutmıyacaktır. Türkiye Cumhuriyetinin Kore meselesinde Birleşmiş Milletlerin yaptığı davete ilk müsbet cevabı venniş olması bu davaya ne kadar bağlı olduğunu göstermesi bakımından büyük ehemmiyet taşır. Türkiyenin bu hareketi Amerikada Türkiye lehine büyük tezahürlere sebeb olmuştur. Bir cumhuriyetçi senatör olarak Türkiyeye yapılan yardımı her zaman destekledim ve desteklemekte devam edeceğim.» Türkiyemizin nüfusu Ankara 29 (T.H.A.) Nüfus sayımı tasnifi işine devam edilmektedir. Sual varakasmdaki sual sırası esasına göre yapılan ilk tasnifte muvakkat netice olarak, il ve ilçe merkezlerinde 5.267.695, bucak ve muhtarhklarda 15.666.975 vatandaşımız sayılmıştır. Yeni muvakkat umumî yekuna göre 32.042 kişilik bir artışla nüfusumuz 20.934.670 e baliğ olmuştur. Bir oteİGİnin meklubu Bastarafı I inci sahitede nen cevabı, cümle bozukluklarmı ve anlaşılmıyan tara/larını da olduğu gibi bırakarak aynen koyuyoruz. Halen memleket hududlan dışında bulunan Başmuharririmiz, yurda avdetinde ve icabı takdirinde bu mektuba gereken cevabı bittabi verecektir. Mektub şudur: «26/10 950 tarihli başmakalenizde yazdığınız (X) vila'yeti olarak belirttiğiniz muğla seyahatı notlarınızdan işletmekde olduğum halk oteline temas eden kısmını aşağıdaki yazımla cevablandıreyorum: ayni sutunlerde matbuat kanununin ilğili maddesi gereğince yazümasını rica ederim. istanbuldan şehrimize şeref vermek üzere hareketiniz ve otelimizde mi safir kalacağınız alakalılar tarafından bildirilmiş ve ballı gün için yer ayırmamız takarrur etmiş o gün iki kişilik yerimiz ayrılmıştı, fakat zatıaliniz mütenekkiren seyahattan hoşlansaniz gerekkı o gün şehrimize ş eref veremeyip bir gün sonra teşrif debildiniz, ne çarek i o gün de sizlere yertemini maal esef mümkün olamadı. ve bir evde mü safir kaldınız. hal böyle iken kaleminiz: otelimizi sizin kadar heç görmemiş bir kimse tarafından malumatlandırılmasve sizde çala kalem yazmışsmız. makalenizde yazdığmız vechile oldukca büyük ve ğayet güzel olan bu otel, özel idare tarafından bir çok memleketlerde olduğu ğibi yalınız memlekete gelecek müsafirlere agırlamak gayesine matuf olarak inşa edilirken gelir kajjnagı olsun diye düşünülmemiştir. fakat bünyesi fazla müsafiı agırlamasma imkan olmadığı için teşrifinizde sizleri de agırleyemamıştır. bu itibarla otelin çarşaf takımlarmın, havhlarının 10 sene evvel verilen demir baş eşyadan madut pojmurde, şeyler olduğunu ve otele yalnız menfeatını düşünen otelci tarafından bir çivi dahı çakılmadığını yazabilmek için otelde ya misafir ve yahutta gezmiş olmanız icab ederdi. kim bilir hangi sebebe binaen otel kapısından içeriye girmemişolan ve size bu malumaU vermış bulunan vatandaşm sözlerine hemen inanarak sizin de yazı yazmanız muğla efkan umumiyesince hüzünla karşılanmıştır. on 6enedenberi temizlığıle bütün müşterilerini memnun eden otelimiz mahalli belediye tarafından kontrul edildiği gibi özel idare tarafından da bütün eşyalarıher sene kontrul edilmekde eskiler bir kenara ayrıldıkdan sonra muşterilerimizi tatmin bakımından yenilerini vaz etmekdeyiz. burasıda pek garib türkiyenin her tarafında gerek resmive gerek se hususi bir çok müesseseler icara verilmekdedir. ve bunlann hepsı de milli koruma kanunun ahkamina ta bidir, ilk kanun mevki meriyett« iken bilahere tadil edilmiş konfor bedine % 8ode icar bedeline ilave edilmıştır. ve bu suretle benimicaı ettiğim bina da500 liradan (1000) liraya iblâğ edilmıştır. size malumat veren ve bu susda bilğisi olmayan her hangi bir kimse bunlan bilmeye bilir. fakat sizin tetkik ederek baş makalenize tahsis ettiğiniz memleket mevzulannı duyduklanmıza göre degil bizzat gördüklerinizi ve bildiklerinizi yazmanız gerekirdi. zan edeyorum, şunuda ilave edeyimki bütün kanunu fiatlar ilave edilirken bu mükemmel otelin yatak ücretleri 150, 200 kuruştur, bundan aşağıda otel fiatı olamaz kanaatındeyım. memleket dertleriyle ilgilenirken size muğlada bazı vatandaşlarm bildirdiği mühim işleri ele alsanız daha büyükiyilik etmiş olursunuz kanaatındayım, derin sayğılarımla. halk oteli müsteciri nevzat Gürkan Hükumet, tatbikatı, Bakanlıklarİstanbul Üniversitesi, İktisad Fada ihtilâflara yol açan bu maddenin B.M.M. den tefsirini istemiş kültesine bağlı olarak kurulan Gazetecilik Enstitüsü, dün, saat 16 da, Livorno 29 (a.a.) (afp) İki tir. iktisad Fakültesinin iki numaralı Türk destroyeri bugün Livorno lidershanesinde yapılan bir töreni manma gelmişlerdir. 3 aralık pamüteakıb açılmıştır. zar gününe kadar burada kalacakTörende Vali ve Belediye Reisi lardır. Ba$tarafx 1 inci sahifede Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Bir gazeteci mahkum oldu geçirildiği şüphesizdir. Ankara si Gökay, Üniversite Rektörü Ord. İzmir 29 (T.H.A.) Demok yasî çevreleri, durumun inkâr ka Prof. Ömer Celâl Sarç, dekanlar, rat Partinin iktidara gelişinden bul etmez ciddiyeti üzerinde son profesörler, diğer üniversite mensonra yazdığı muhtelif yazılarda derecede hassas bulunmaktadır. Ko subları ve basın temsilcileri hazır hükumetin manevî şahsiyetini tah redeki savaş birliğimizin vaziyeti bulunmuşlardır. Oğrenciler, tedris heyeti üyelekir ettiği iddiasile Anadolu gazete hakkında bazı kötümser haberler si Başmuharriri Orhan Rahmi çıkanhnış ise de yabancı ajanslar rini salona güerken şiddatle alkışGökçe aleyhine açılan kamu dava dan gelen bu kabil malumatın te lamışlardır. Salona Enstitü hocalanndan sıra yide muhtac olduğu kanaati hâkim sı bugün neticelenmiştir. dir. Birliğimizin, dünyanın takdir ile Prof. Baban, Prof. Suvla, Prof İzmir Ağır Ceza Mahkemesi Orve hayranlığını celbeden savaşlan Ö. Lutfi Barkan, Prof. Mardin, Bur han Rahmi Gökçeyi 9 ay 10 gün hakkuıda resmi malumat alınmıştır. han Felek, Cevad Fehmi Başkut, hapse mahkum etmiş ve 15 gün Prof. Siyavuşgil, Prof. Neumark, Çalışmalanna bu gece saat 22 de Aydında da nezaret altında buProf. A. İsaac, Prof. Timur, Ahmed lundurulmasma karar vermiştir. son veren Bakanlar Kurulu, yarm Emin Yalman, Peyami Safa, ErcüSanığın cezasının tecili yolunda sabah 10 da tekrar toplanacaktır. mend Ekrem Talu ve Reşad Fevzi Cumhur Başkanı harekât yapüğı teklif mahkemece reddeYüzüncü girmiş ve talebe tarafındilmiştir. dan tezahüratla karşılanmışlardır. hakkında izahat aldı Ankara, 29 (ANKA) Cumhur Toplantıyı kısa bir hitabe ile açan Başkanı Celâl Bayar, bugün öğle Rektör Ord. Prof. Ömer Celâl Sarç, den sonra Genelkurmay Başkanlı Enstitüye muvaffakıyetler düeyen ğına gelerek komünist Çinin mü bir konüşma yapmış ve sözlerini dahalesinden sonra harekâtm takib şöyle bitirmiştir: « Enstitümüz kemal seviyesine Deniz Yollama Komutanlığında ettiği seyir hakkında harita üzeulaşacaktır. EnstitünüB rinde verilen izahatı dinlemiş ve tedricen yapılan suiistimal tahkikatı ikmal memlekete çok faydalı olacağına ve edilmiş ve rapor alâkadarlara ve telsizle Koreden gelen son raporlan kıymetli elemanlar yetiştireceğine rilmiştir. Bu rapora göre üç amiral, tetkik etmiştir. Bayar 18 e kadar Genelkurmay Başkanlığında kal inanıyorum.» dört albay, iki yarbay ve bir muBundan sonra, İktisad Fakültesi hasebeci haklannda muhtelif suç mıştır. Diğer taraftan, Millî Savunma Ba Dekanı Prof. Dr. Ömer Lutfi Barlardan lüzumu muhakeme karan verilmesi istenmektedir. Bu iş için kanlığı, birliğimizin 28 kasım ge kan, Enstitü adma, Enstitü Direktöyakında kurulacak donanma mah cesi yaptığı başanh süngü muhare rü Prof. Şükrü Baban ve Gazeteci kemesinin İstanbulda faaliyete geç besinde düşmana 200 zayiat ver ler Cemiyeti adma da muharrir Burhan Felek alâka ile takib edilen dirildiğini teyid etmiştir. Faruk FENİK mesi muhtemeldir. Destroyerlerimiz Livorno'da Gazetecilik Ensfitüsü diin açıldı Bakanlar Kurulu Bir gecede on dokuz deprem Ba$tarafı 1 inci sahifede Deprem haberinin Balıkesirde işitilmesini müteakıb derhal Vali Muavini Hayri Eke, beraberinde jandarma alay komutan muavini olduğu halde yanlarma çadır ve ekmek alarak Bigadiçe hareket etmişler ve vatandaşlarm ilk ihtiyaclarını karşılıyarak gerekli tedbirleri almışlardır. Bu sabah da Vali Vekili Esad Kaya, Baymdırlık Müdürü ile birlikte deprem bölgesine gitmiştir. Balıkesire gelen haberlere göre, dün gece deprem muhtelif fasılalarla 19 defa tekerrür etmiştir. Son gelen haberlerde relzelenin devam ettiği bildirilmektedir. birer konuşma yapmışlardır. Müteakıben Rek'ör Prof. Sarç tarafından tedris heyeti üyelerile davetliler şerefine Profesörler evinde bir çay verilmiş ve toplantı sa< mimî bir hava içinde geç vakte kadar devam etmiştir. « Her halde komşularda farkına varmışlardır. Ne yapalım kızım, senin de kısmetin buymuş!> Babam neş'eli bir adamdı ve bana takılmaktan bilhassa hoşlanırdı. Yüzümün solduğunu, dudaklannım titrediğini, ağlamağa hazırlandığımı gördüğü zamanlar şirin şirin teselliye kalkardı: « Yok canım. kim farkına varacak? Şaka yapıyoruz işte!.. Anlamıyor musun çocuk? Hem sen Suzana bakma, kıskançlığından seni kızdırıyor. Onun hiç sevgilisi yok ya...» Bir gün nes'eli bir anıru fırsat bularak babama yalvardığunı hatırlıyorum: « Onu bu mahalleden attıralun, ne olur baba! Defolup gitsin. Siz de müzika sesinden bıkmadlnız mı?» Babam gülerek çenemi okşamışö. « Ev bizim diye, sokağa da sahib çıkacak değiliz ya kızım! İstediği yerde dilenmek hakkı. Hem bıraJc zavallıyı, ne yaptı sana! Biz şaka ediyoruz, takılıyoruz diye!» « Ama bana garib garib bakıyor baba!» « Göze yasak mı var, çocuğum?» « Ondan nefret ediyorum, elim de değil. Sakat, zayıf! Pis bir böcek gibi o kö§eye yapışıp kalmış.» İkmal edilen suiistimal fahkikafı 1950 yılının son ikramiyesi 2 aralık 1950 Cumartesi giinü saat 1I de •CUMHURIVET» in TEFRİKAS1: 7 9 tfazan: PERİDE CELÂL Ön ; ine serdiği mendile para attığım zaman bir an müzikasını ağzmdan çeker ve bana gülerdi. Salyalarla ıslanmış küçük, siyah müzikasından, dudaklarmın kenarında birikmiş olan tükürüklerden iğrenirdim. Meşinle kaplı kesik bacakları, nasırlaşmış elleri, kanburlaşmış sırtı ve yarunda yanyana duran kocaman tahta nalınları ile çirkin, ürkütücü bir hali vardı. Onu sevmiyordum. Suzanın dediği gibi beni ona sevkeden şey, her halde korku ve menfaat olmalı. Adama her para verişimde sanki bütün fenalıklar üzerimden uzaklaşıyormuş gibi bir hisse yakalandığım doğrudur. Muvakkat bir zaman için bile olsa kendimi emniyette hissediyordum. Hiç unuttnam bir gün Suzan: « Sana ne tuhaf bakıyor!» diye, güldü. Bir başka gün sinsi bir tavırla: « Sakm aşık olmasın? diye, takıldı. Bütün o şarkıları senin için çalıyor, nefesi tükeninceye kadar müzikasını senin için öttürüyor gibi geliyor bana... Hem sen evde olduğun zamanlar sabahlan gayet erken geliyor, akşamlan da çok geç gidiyor, farkındayım ben!» Fatma Halam masum masum: « Tabii, onunda gönlü yok mu, zavallı delikanlı!» diye söylendi. Yanlanndan kaçtım ve o gün odamda hırsımdan ağladım. Yaz başlamıştı, mektebin tatil gün leriydi. Artık büsbütün eve dönmüştüm. Suzanın şakalan devam ediyordu. İnsafsızdı. Zaten o zaman lar, daha çok gencliğimizdenberi bana takılmaktan, beni kızdırmak tan ve acı tenkidlerle canımı sıkmaktan hoşlajıdığını hatırlıyorum. Her halde çocukluğumzdanberi, bir birimizi hiç bir zaman sevmemiş ol duğumuzu sanıyorum. Saçlarıma kurdele takıp yeni bir elbise giydiğimi gördüğü zaman gül meğe başlardı: « Topal için mi bu süsler, gene pencereye mi çıkacaksm?> Sokağa iki defa üstüste gidip gelsem söylenirdi: ( Zavallı adamm önünden durmadan geçmeğe bayılıyorsun! O hayran hayran bakıyor, senin de hoşuna gidiyor değil mi? Güzelliğinden başka bir şey düşündüğün yok zaten. Zavallı, büyüdüğün zaman ne olacaksm bakalım!» Halbuki topaldan nefret ediyordum. Çünkü sıhhatliydim, sağlamdım ve ablam gibi hodbin, fenaydım, evet çok fenaydım. Yaptığım bütün iyilikler bir gösterişten başka bir şey değildi. Suzan şakalanna devam ettikçe içimdeki nefret, iğrenme hissi büyüdü yavaş yavaş, zamanla müthiş bir hiddet ve öfkeye çevrildi galiba. Bir topal, bir dilenci ve beni seviyormuş! Küçük kızdım ama, örgülerime, kurdelelerime rağmen bir kadm gururu ile aynaya bakıyordum. Ne cesaret! Neden bana öyle bakıyor, neden beni sevecekmiş! Aynada par lak gözlerimin üzerine sanki bir gölge düşüyordu. Birdenbire diz kapaklanndaki meşinler, nalmlarla yollarda sürünür gibi giden topalı görüyordum. Canlı ve genc hayalimi onun gölgesi karanlığa boğuyordu. İçime fenalık veriyordu. Çirkin, faydasız ve iğrençti, ondan nefret ediyordum. Kafama üşüşen, rahatımı kaçıran evhamlar ne zaman başladı bilmiyorum. Sanki komşular görüyormuş, sanki onlar da Suzan gibi arkamdan alay ediyorlarmış, «Bakın Vedat Pasanın torununa! Ona şu bizim genc dilenci, zavallz topal göz koymuş!» diye, dedikodular alıp yürümüs gibi geliyordu bana. Garib şüpheler içinde topal dilenciye diş biliyordum. Ne melun adam, nasıl rahatımı bozuyordu! Artık ne para, ne selâm, sokaktan, bulunduğu köşenin aksi tarafından geçiyordum. Gene de bakışlannı sırtımda hissediyordum. Hem son zamanlarda öyle hazin şeyler çalmağa başlamıştı ki! gözleri ise bütün gün penceremizdeydi. Suzan: « Zavallı delikanlı sevgilisinin perde arkasından gül yüzünü göstermesini bekliyor!» diye, fena fena gülüyordu. « Allah belâsmı versin! diye homurdanıyordum. Müzika sesi beni öldürecek. Ne pis, yılışık şey! Sabahtan akşama kadar mendili pa rayla doluyor, gene de doymak bilmiyor!» Fatma Halam hemen söze kanşıyordu: « Zavallı ile eğlenmeyin, zaten belâsını bulmuş. Ne hain kızlarsmız siz! Fakircik çalışamaz, bir işe yaramaz, dilenmeyip de ne yapsm?» Suzan gülerek bana bakıyordu: <t Artık bu sokaktan hiç ayrıimaz, Zeyneb mektebe gidinciye kadar...» Hiddetle parlıyordum: <t Abla böyle şeyler söyleme, şakası bile fena! Duyan, inanan olur hem. ayıb değil mi?» Fakat babam da ablama yardım ediyordu: Beyoğlunda ATLASSinemasında çekilecektir. B. FELEK Eskişehire kar yağdı lira değerinde Eskişehir 29 (T.H.A.) İki gün denberi devam eden yağmurlardan sonra havalar birdenbire soğumuş ve şehre mevsimin il^ karj yağmıştır. Izmîrde, Karşıyakada 17.500 Bahceli bir EV ve ÖLÜM Bahkesir Memleket Hastanesi dahiliye mütehassısı doktor Rait Demiralpın eşi, ve avukat Fahir Demiralpın annesi tedavi edilmekte buîunduiu ŞişH Marmara Kliniğinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün Kadıköyündeki Osmanağa camiine getirilerek öğle namazını müteakıb cenaze nsmazı kılındıktan sonra Karacaahmed mezarlığına defnedilecektir. Mevlâ kendisine rahmet. geride kalanlarına sabn cemıl ihsan eyleye. * * * Kapahçarşıda sarrai Cenaz Birader. lerin anneleri Bn. BEYHAN DEMİRALP 160 talihliye de 100para ikramiyesi er.Iira Çekilişten sonra film de gösterilecektir. İkramiyeh Aile Cüzdanı sahiblm bu çekılişe davetlidirler. Dul Bayan MARİÇA CENAZ'ın uzun bir hastalıktan sonra vefat ettiği büyük teessürle bildirilir. Cenare merafimi bugün perşembe 30 kasım 1950 saat 14 te Beyoğlu Balıkpazar Üç Horan Firmeni küisesinde icra olunacaktır. tsbu ilân hususi davetiye yerine ka.mdlr. Cenaze levaztmob ve «OFVM YAPI ve KREDİ BANKASI Arkası var Carbis CeOl • Tel. 42*48
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle