Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 Eklm 1950 CUMHURItfET Seyahat Mektublan Yazan: Dr. Kemal Saraçoğlu Paris Politikanın bile vaktile hir asaleti vardı. Şimdi o da ışportaya düştü. Bizim Milletlerarası Dahiliyeciler Cemiyetinin kongresine 54 milletten altısı, yani demir perde ötesi iştirak etmedi. Yalruz 48 millet iştirak etti. İştirak etmiyenler Rusya, Polonya, Humanya, Macaristan, Bulgarisian, Çekoslovakyadır. Rusya zaten hiç bir ilmî toplantıya gelmiyor. Milletlerarası teşekküllerden birine gitmeğe heveslidir: O da Birleşmiş Milletler teşekkülü ve bunun şubeleri.. çiîhkü onun kuv vetlenmesi kendisi için bir tehliko eskil edeceğıne kahidir. Onu zayıf düşjrmek için de Veto gıbi vaman bir süâha maliktir. İki yıl ance İsviçrenin Bâle şehriıu'e toplanıp da Milletlerarası Dahiliyecıler Cemivetini kurduğumu» zaman iki Macar profesörü de gelmişti: Ruszniyak ile Hetenyi. Bu defaki davete Çekoslovnk, Polonyalı hekimler gelemiyeceğız. diye cevab verdiler. Bulgar ve Rumenler seslerini çıkarmadılar Fakat Macarlardan Ruszniyak cemiyet rivasetine hitaben hakaretâmiz bir mektub yazıyor. O Ruszniyak ki tanınmış bir ilir^ adamıdır ve bu cemiyetin müessislerindendır. Bakınız bu zat ne I na âlet edilmeK istenmesidir. Ne diyor: «(Milletlerarası Dahiliyecileı | yazık. Nedir bu zavallı beşeriyeCemiyeti) adıru verdiğiniz şey. j tin çektiği?.. * * * neofaşist olan siz İsviçrelilerin Büyük bir pahahhk dalgası kurduğu bir teşekküldür. Siz demokrat değilsiniz. Biz hakikî (!!) Avrupayı kasıp kavurmağa bajlahalk demokrasileri kurmuş bulu dı. Eşya fiatlannda yüzde ondan nuyoruz (.'!). Bizim zavallı küçük yüzde kırka kadar bir artma var. Macaristanımızın faşistlerin elin Herşey pahalılaşınca isçi «geçineden çekmediği kalmarruştır. Bi miyorum, ücretimi arttır, yoksa naenaleyh sizin faşist teşekkülü grev yaparım» diyor. Ücretler arnüzde bulunmayı da şerefsiz tınca maliyet yükseliyor. Fiatı arlik (!?) sayarız. Rica ederim, be tan şeyin alıcısı olmuyor. Velhasıl bir fasid daire ki bunu ancak sunim ismimi defterden siliniz.» Dikte ettirildiği aşikâr olan bu ların bulanmasını can ve gonülyazıda zavallı ilim adanu bir ha den temenni eden ve demir perde kikati söylüyor: Gerçekten faşist» gerisinde pusu kurmuş olanlaı ler yüzünden Macaristanın başı» istiyor. Fiat artışına sebeb ne dina çok felâket gelmiş, van yoğu ye sorunca: Amerika iptidaî maddemek olan Budapeşte hâk ile deleri harb sebebile fazla miktaryeksan olmuştur. Ancak yazısın da topluyor da ondan diyorlar da bir eksik taraf var ki bittabi Minimini İsviçre bile kendini müonu yazamamış olmakta mazur dafaaya hazırlanıyor: Bir buçuk dur: Şimdi Macaristanı işgali al milyarlık bir müdafaa tahsisatı tında tutan neofaşistlerden hâlâ kabul ediyor!... Çok muktesid ve çekmekte olduğudur. İşin üzülü çok çalışkan olan İsviçreli bir bunecek tarafı dünyanın tereddi et çuk milyar liranın böyle lüzummekte olduğu, politikanın işpor suz yere sarfına o kadar üzülüyor taya düşmüş olması, ilim adamla ki .. Küçücük arazisi içinde gece ınm dahi bu kaldınm politikası gündüz çalışarak, adeta iğne ile Kore'deki ateşin dumanı Avrupadaki Isviçrenin başını ağrıtmaya başladı kuyu kazarak c â'ği bu memıeketin vaı. iim n boyla kendi arzusu hilâfma sarfına o kadar üzülüyorlar ki tarif edemem. IngıItereJen tank almak ıstemişler. Ingiltere veremem, demij. Şimdi kalkmış İsviçre tank f; brikası yapmajJa .. Bizim neslimiz hakikaten bedbaht bir nesilmiş. Mütemadiyen harb veya harb tehlikesi içinde ömrümÜJ geçip gidiyor. Eskiden harb mahdud bir sahayı olâkadar ederken şimdi Koredekı ateşin dumanı, Avrupadaki İsviçrenin başını ağrıtıyor. * * * İşviçreliler cidden çok çalışkan insanlar. Burada bankalar sabah saat sekiz buçukta açılır. Akşama kadar çahşır. Cumhuriyet bayrammda bile kapamazlarmış. Fransada ise sabah saat dokuz buçukta açıhyar. Fransada haftada 40 saat çalışma usulü kabul edildiğir.den pazardan maada ya cumr.r tfcsi veyahud pazartesi de müessescler kapalıdır. Ancak küçük dükkânlar haftada bir gün tatil yapıyor. (Başkaları 48 saat çalı lanrruyor. Hoş bizimkiler sigortalı olduğundan dolayı böyle yapmıyorlar. Hovardalıktan yapıyorlar. On beş, yirmi bin liralık araba paramparça olacak imiş kimin umurunda... *** işviçreliler, harbden çok faydalandılar. Harbin son yıllarında ve harb sor.rasında Almanyanm sınaî kudıetinin Avıupa ve dünya pazarlarından el etek çekmesi üzerine İşviçreliler, varkuvvetlerile sanayilerini arttırdılar. Bilhassa boya ve ilâc sanayiini çok inkişaf ettirdiler ve çok para kazandılar. Fakat simdi Almpnvsnın süratle ayağa kalkması üzerine şiddetlı bir rekabetle karşılaştılar. İsvıçrede işçi ücreti çok yüksektir. Bir misal vereyim: îlâc sanayiinde çalışan becerikli bir isci bizim paramızla ayda 900 lira kadar alıyor. Bizim sayfiye evleri gıbi bnhceli evleri, hayat steortası. hattâ otomobili olanlar pek çoktur. Almanyada ise işçi ücreti azdır. Çalışma da Isviçreden hiç de aşağı değildir. O halde mücadelenin çetin olacağı aşikârdır. Bir İsviçreli ilâc fabrikası müdürü ba na dedi ki: « Biz İngiliz veya Amerikan rekabetinden çekinmiyoruz. Esaşırken ben 40 saat çalışmakla ıssen bazı sahaları onlara bıraktık tihsal yarışına nasıl devam edeMeselâ Penicillin ve Streptomisini bilirim?) sualini zeki Fransızların o kadar ucuza malediyorlar ki kendilerine sormamaları şaşılacak onlarla boy ölçüşemeyiz. Fakat şeydir. diğer sahalarda pekâlâ yapabili* * * riz. Korkumuz Alman rekabetiPariste nakil vasıtalarından dir. Fakat bu rekabetin yıldırıc tramvay çoktan yokedilmiştır. değıl, kamçılavıcı olacağını temin Çünkü yolları tıkadığı daha yir er'ebıiirim. Elimizdekini kaptırmi sene evvel kabul edilmiş ve mamak için daha çok çalışacağız sökülmeğe başlanmıştır. Ancak Siz Türkiyede niçin bir turizm yerli ve yabancı o kadar çok hu endüstrisi kurmuyorsunuz? Ben susî otomobil var ki gece gündüz teskilâtımızı teftiş için Türkiyeye sokaklarda sel gibi akıyor. Fakat sütim. Dünyanın hiç bir verinde sevrüsefer bir kronometre gibi benzeri olmıyan güzel İstanbul. işliyor. Fransız şoförlerinin, ters, onun şerbet gibi sulan, emsalsiz lânet, küfürbaz, lâkırdı anlamaz bahklan, eski eserlerile milyonları olduklarını bildiğim için buna memlekete akıtmağa kâfidir.» şaşmıştım. isviçreli profesör Streil Evet doğru söylüyor ama, bu bunun sebebini şöyle izah etti: sözler üzerine akhma Nasreddın «Pariste arabaların çoğu sigor Hocanın meşhur hikâvesi geldi. tasızdır. Bir kaza olur da arabası Hani bakkala gitmiş de:: parçalanırsa kim Ödeyecek! Malı Be adan, unun, şekerin. yanın kıymetini çok iyi bilen Fran ğın var da neye helva yapıp yesız, kaza yapmamağa çok dikkat miyorsun? demiş. Bakkal da: ediyor. Onun içjn kamyonla tak Helva yemeğe gönlüm yok sinin toslaşması, yahud taksinin da ondan! telgraf direğine çıkmağa teşebbüs Cevabım vermiş, bizim de ruetmesi gibi İstanbulda umuru adirizm endüstrisinden helva vapıp yeden olan şeylere burada rastyemeğe çönlürnüz vok d Kadınlarla Erkeklerin Rüyaları Arasındaki Farklar ve Sebebleri fiir, İki Sattrla: Karıncaların yaktırdığı köşk Bir pire için yorgan yakılmaz a I kama göre, bu iki Yunan âlimi de olan taca sahib olacağını ummaktna, bir kaç kannca için koca bh I yanıîmışlardır. Dünyanın çevresi tadır. (İllustrazione) koşkün yıktınlabileceğini meşhur 40 bin kilometredir. * * * Fransız sınema artisti Viviane Ro(Tıibuna) Uyunıayan hayvan mance isbat etmiştir. % îH % Artistin Cannes de mükellef ve Bütün hayaünda hiç bir zam^rı Stalin'in rakibi muhteşem bir köşkü vardı, fakat uyumıyan tek hayvan köpek balıNe Molotov'dur, ne de Beriya. ğıdır. «on zamanlarda burası, yemek odasmdan yatak odasına kadar, bıış Stalin'in, yerine geçmek için fırsat * * * tanbaşa karıncalar tarafından istilâ bekleyen hakiki rakibi Büyük Dük Hollywood'da bir macera Vladimir"dir. edildi. Bu müziç müstevliler, boyHollywood'un meşhur evlenmeRusya tahtının varisi Büyükdük larmın küçüklüğüne rağmen, o kaboşanma hikâyelerine yenı birisi dar büyük muziblikler ediyorlardı Kiril 1938 de ölmüş, bu veraset daha ilâve edildi. Meşhur şarkı ki böcek öldürücü ilâclann en son hakkı oğlu Vladimir'e kalmıştır. sanatkârı ve son senelerin «genc Bugün 34 yaşında olan Büyükdük tekâmülü bile karşılarında âciz kalâşık» larından Frank Sinatra kansı Vladimir, Rusyayı • ömründe gördı Nancy'den ayrıldı ve meşhur yıldız memiştir. İhtilâlden sonra Rusya Bunun üzerine Viviane Romance Ava Gardner'le evlenmek arzuköşkünü yıktırmaktan başka çare dışmda, Finlandiyada doğmuştur. sundadır! Bir müddet orada kalmış, sonra Agöremedi. Çannes halkmın daima Frank"la Nancy on bir senelik hayran hayran seyrettiği belki de merikaya giderek, zengin bir Ame evliydiler. Üç çocuklan vardır. Son bu balymdan nazarî değdiği o ca rikan fabrikatörünün dul kalan ka zamanlarda Frank Sinatra karısını, nım binaya bir gün kazmalar in rısile evlenmiştir. çocuklannı terketmiş, evine uğrameye başladı. Vladimir, 1.81 boyundadır ve 106 maz olmuştu. Bunun üzerine karısı Artist, şimdi bu binanın yerine kilodur. Şişmanlığuıı gidermek için dava açmış ve «ayrılma» karan aynı arsaya başka bir köşk yaptı kendisini spora vermiştir. Güzel te almış. Kararda çocuklar annelerine rıyor. Bu işi üzerine alan mimar, nis oynar. Golfte ve otomobil kul bırakılmıs ve Frank Sinatra kabınayı kannca geçmez maddeler lanmakta da hayli ustadır. Bir gün zancınuı üçte birini (senede üç yüz den yapacağına dair artiste teminat olup Rusyaya döneceğini ve hakkı bin dolar) nafaka vermeğe mahvermiştir. (İllustrazione) Küçük Hikâye ** * Eski edebiyatta uzun cümlelerle ypzmak bir meziyet ve maharet sayıiırdı. Sonra, muharrirler arasında k'sa ve veciz cümlelerle yazmak mc'a oldu. Okuyucularm da bu usulden memnun oldukları ve yazın'n zevkine daha fazla vardığı n~ ^ıkkaktır. r'akat, son zamanlarda bir Amerı.'.an muharriri, uzun cümle ile yazmakta rekor kırmıştır. Bu neslin en tanınmış romancılarmdan olan William Faulkner 250 sahife tutan son romanını «bir solukta okunmak üzere» yazmıştır: Kitabın brçından sonuna kadar, bütün metın bir tek cümle teşkil etmektedir ^ır raerakll, hesabını yapmış ve bu cümlenin tam bir kilometre tuttuğıınu tesbit etmiştir. (İllustrazione) * * * kum edilmiştir. Bu «ayrılma» karan kat'î «boşanma» şeklini ancak kadmın rızasile alabilecektir. Bu takdirde Frank Sinatra ile Ava Gradner şimdilik evlenemiyeceklerdir. (Newsweek) ^ ^: :'^ KonıünJstlere itibar yok Haıbden sonra, Rusyanın istilâ emellerinin iyice anlaşılması ve komünistlerin yüzünden sahte msskelerinin düşmesi üzerine, komünizmin itiban günden güne sönmektedir. Bir zamanlar kızıl renge boyanmak tehlikesini en fazla gösteren memleketlerden biri olan Fransada komünizm son dört, beş sene zarfında değerini birdenbire kaybetmiştir. Fransız İstihbarat Bakanlığı tarafından neşredilen son bir istatistik bunu gayet vazıh bir şekilde gösteriyor. Fransız komünistlerinin fikrine tercüman olan €Humanite> gazetesi 1945 te hergün 600 bin nüsha satarken bu rakam 1946 da birdenbire 375 bine düşmüş, bu düşme ondan sonraki senelerde de devam ederek nihayet 1950 temmuzunda 225 bine inmiştir. • Ce Soir» ve «Lib^ration. isimli diğer iki Fransız gazetesinin de satışı son dört sene içinde üçte iki nisbetinde düşmüştür. (Daily Telegraph) * * * Delilik irsî midir? Delilere veya ruhî muvazenesi bozuk kimselere bir ailenin muhtelif Besillerinde arka arkaya rastlandığı olursa da tıb ve ruhiyat â* limleri deliliğin irsî olmadığına kanidirler. Gene onlara göre, aynı ailede bu gibi hallere sık sık rastlanması, vücud ve beyin teşekküllerine tesir eden bir irsiyet kanununun değil, ruhî tesirlerin eseridir. Ruh bozukluklarına duçar olmuş kimselerin çocuklan ,gayritabiî tesirler içinde kaldıklan veya ana babalanna men fi tesir etmiş hayat şartlan içinde büyüdükleri içindir ki aynı âıaz> gösterirler. (Pageant) Erkeklerin rüyasında düşman daima erkek $eklimie tecelii ediyor. Kadnfaun rüyasBHİa ise Fransız şairi Alfred de Musset sever, hem sayar. Sevdiği için otw yor mustmnz? Erkekler rüyalarmda «Genc kızlar ,ne rüya görürler?» karşı yakınhk, saydığı içih de kor düşmanlannı yainız erkek olarnk dediği zaman buradaki «rüya» ke ku duyar. Bu suretle çocuk için görüyorlar. Kadmlar ise düşmanla ' imesile hayal ve hülyayı kasdet babası «çift değerli bir varlık» ha nna hem erkek, hem de kadın çehmişti. Fakat kızların ve kadınlar.n line gelir. Bazan öyle olur ki ço resi verebiliyorlar. Yani, bir erkek dcorktultları hulyalar kadar gör cuğun bu hem sevgi, hem korku için duşman kendini ancak erkek dükleri rüyalar da merzka değer. hissi babasına karşı açıkça teza şeklinde gösteriyor; kadmlar ise «Ruh âleminin polis hafiyesi> hür edemediği için başka biri ü düşmanlannı hem erkekler, hem lâkabı takılan meşhur ruhiyatçt zerine toplanır. Meselâ, köpek de de kadınlar arasında görebiliyorlar. Siegmund Freud bu asrın başınd.ı çocuğun hem sevdiği, hem korkDostluk bahsine gelince; rüyaneşrettıği «Rüya tâbırnamesi» i!e tuğu bir varbktır. Fırsatıru bulun lanmıza tesiri bakımından duşbu esrarengiz mevzuu oldukça ay ca köpeğe tekme atan çocuk bu manca hislere nisbetle daha az oldınlatmış ve yeni ışıklar altıncia suretle aynı zamanda babasından makla beraber, uyku âlemimizda rüyalar bambaşka renk almıştı. da intikam almış olur. dostane hislerin de yer aldığı vâ> Ondan sonra, gerek Freud'un diHakikaten, garib bir tahlil, de kidir. Fakat bu bahiste de kadın, ğer tetkikleri, gerekse başka ruh ğil mi? İşte Dr. .Freud bu ve bu iarla erkekler arasmda mühim bir doktorlanmn araştırmaları sonun nun gibi daha bir çok ipuçlan bul fark var: da, rüyalar bir insanın karakteri masiledir ki «ruh âleminin poliı Erkekler rüyalarmda dostane hif ni tahlil işinde mühim bir vasıta hafiyesi» ünvanını kazanmiftır. kimceleri yainız kadın Gizli dosyalar aline geldi. şeklinde görüyorlar: Onlar için ka« Bugün ruh tahlili ilmî hüviyetini Kökü ruhun gizli dehlizlerinde dın erkeğe ancak dost olabilir. Ka« isbat etmiş bir bilgi şubesidir ve olan ve bir yolunu ekseriya sapık dınlar ise düşmanları arasında olbu sahadaki araştırmalar meraklı bir yol bularak dışan çıkan hisler duğu gibi dostlan arasında da er« keşiflerle devam etmektedir. keklerle beraber kadınlan da gö« ve düşünceler o kadar garib Son zamanlarda ruh doktorlan ler arzederler ki bunlann mâna rebiliyorlar. mn rüya bahsinde yeni bir keşfi larını tesbit edip neye delâlet etDoktor ne diyor? •ardır ki buna göre, rüyalar in tiklerini bulmak kclay if değildir. Buna ne mâna vermek lâzım? :anların anlayışlarını, fikir ve dü Fakat, Freud'un ve izinden yürüİşin tahlflini yapan Dr. Hall difüncelerini açık bir şekilde gös yenlerin yaptıklan araştırmalarla yor ki: ( ortaya çıkan dosyalar parmak izi eren aynalardır. « Bunun sebebi şudur: ErkekBu bakımdan. kadınların ne çe ve sabıkalı resimleri gibi bize gü ler daha vazih bir âlemde yaşarid rüyalar gördüklerini ve iki cin venilir vesikalar temin etmektedir. lar. Onlar için her şeyin değerl ıin rüyaları arasındaki farkları arMeselâ, Dr. Hall'un vesikalann kat'î şekilde çizilmiştir. Hakikate dan oğreniyoruz ki ruyalann şe uysa da, uymasa da, onlara göre ık ö£'renmiş bulunuyoruz: «Ne rüya gördüğünü söyle, na killeri bir insanın iç duygularım düşman erkektir; dost da kadın. sıl bir insan olduğunu söyliyeyım.» ve gizli fikirlerini açığa vuracak, Buna mukabil, kadmlann yaşad'kâyanbeyan lan ruh âleminde vuzuh yoktur; diye hulâsa edebileceğımiz yeni sahibinin niyetlerini ruhiyat nazariyesini kuranlardan belli ederek onu ele verecek ma kıymetler ve mefhumlar kanşıktır. biri Amerikalı âlim Dr. Calvin S. hiyettedir. Bu yüzden, bir kadm için düşman Hall'dir. Western Reserve ÜniverDr. Hall rüyalannı tahlile tâbi erkek veya bir başka kadın olasitesinin Ruhiyat Fakültesi dekanı tuttuğu 400 kişinin yarısını kadın bileceği gibi, dostun da kadınlar ılan Dr. Hall son dört senede on lardan, yarısını da erkeklerden kadar erkekler arasında da bulunjinden fazla rüya toplamış ve bun intihab etmıjtir. Bunlann ceman ması kabildir. Hulâsa, kadınlar ar üzerinde muhtelif bakımlardan on bini geçen muhtelif rUyalarını dostlannı düsmanlanndan ayırd gözden geçirirken sahiblerinin o edemez bir durumdadırlar.» etkiklerde bulunmuştur. Profesörün bu tetkikler neticesin anda veya o sıralarda ne gibi ruh Gene Dr. Hall'un tetkiklerine göe vardığı hükme göre, rüya dü halleri, hayat şartlan altında bu re, erkekle rüyalarmda kavga eder şünmenüı iptidaî bir şeklidir. Bu lunduklannı, yaşayışlanna tesir e lerse arkadaslarile veya yabancıdüşünme esnasında insanın zihnin den, üzerlerinde iyi veya kötü a larla ederler. Halbuki kadınlann deki mücerred mefhumlar bir ta kis bırakan hâdiseleri de gözönün ihtimal hayata olduğu gibi! kav!am şekiller halinde ortaya çıkar. de bulundurmuştur. galan daha ziyade aile efradiledir. Nasıl bir ressam kafasındaki fiProfesörün vardığı en mühicı Hayat rüyalara tesir ettiği gibi, irleri renkler ve çizgiler halinde neticelerden biri şudur: rüyalar da hayata tesir edebilir. tesbit ederse, rüya gören insan da Aynı hâdise ve şerait karşısmda Bize bu hakikati öğreten Dr. Hall kendi gorüş ve düşünüşlerini aynı erkeklerin duyduklan hi5, edindik diyor ki: şekilde rüyasında eanlandınr. leri fikir başkadır, kadmlannki « Rüyalarmda duşmanca hisEsrarh bir hâdise başkadır; iç âlemdeki bu his VÎ ler içinde fazla kalan bir insan haFreud'a göre insanlar iki âlemde fikirlerin rüya şeklinde tezahürleri yatta vesveseli, ürkek ve korkak irden yaşarlar: Bunlardan biri dış, de birbirinden farklı olmaktadır. hareket eder; başkalarma karşı diğeri iç âlemdir. İçimizdeki hisKadınların dostu, düşmanı duşmanca hisler beslemeye müteleri, kafamızdaki düşünceleri heı Rüya bahsinde kadınla erkek mayildir. Bilâkis, rüyalannda daha zaman dış âleme nakledemeyız. arasındaki en büyük fark dostluk, ziyade dostça hisler içinde yaşıyaııEtrafımızdaki baskılar bizi bunlan düşmanlık mevzuundadır. Vakıâ lar ruhlan huzur ve sükun içinde ekseriya içimize gömmeye zorlar. her iki cinsin de rüyalanna dos olan kimselerdir. Bunlar iyi niyetFakat, içimizde kalan bu his ve tane hislerden ziyade duşmanca lidir, insan canlısıdır, hayatı pembe rzular da bizi daimî surette bir tep hisler tesir etmektedir. Meselâ, görürler. dye tâbi tutarlar. Öyle hislerımiz birine karşı duyduğunuz dostça his Profesör, tetkiklerinin sonunda ardır ki, biz şuurumuzun yardı ruhunuzda bir tesir bırakmıyabilir; şöyle bir kanaate de varmıştır: mı, hattâ zorile öldürdük sanırken, buna mukabil, başka birine karşı « ihtimal ki harbin insanlan onlar şuur altında yaşarlar ve fır duşmanca bir his (nefret, hiddct, sulhtan fazla çekmesini de bu susatını bulunca, bambaşka bir şe intikam arzusu vs.) duyacak olur retle izah edebiliriz. Zira rüyalara kilde âdeta tebdili kıyafet ederek sanız bu hissiniz rüyanızda ken iyi niyetlerden ziyade kötü ve düşdışarı çıkarlar. dini göstermesi ihtimali daha faz manea hisler hâkimdir.» Meselâ bir çocuk babasmı hem lardır. Fakat, işin garibi nedir, bili(Science Review'dan) Çeviren: Vahdet Gültekin Bir kilometrelik ciimle Yanlış hesab... Dünyanın yuvarlak olduğunu ilk keşfeden Kristof Kolomb değildir. Daha Milâddan iki asır önce Eratostenis adında bir Yunan heyet VH riyaziye âlimi dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etmiş ve kürenin çevresinin 44 bin kilometre kadaı olduğunu hesablamıştı. Ondan dört asır sonra, Mısırda doğmuş diğer bir Yunan âlimi Ptolomeo, Eratostenis'in yanıldığını söylemiş ve dünyanın çevresinin 36 bin kilometre olduğunu ileri sürmüştür. Bugünkü ilmin tesbit ettiği ra Çok eskiden, Japonyanın Matsuyama köyünde bir karıkoca ile, onların hayattaki bütün saadetlerini teşkil eden küçük bir kızlan vardı. Çocuk ,daha pek uiakken, bir gün babası, iş icabı, payitahta gitti. Şehir, köyden çok uzakta olduğu için, ne karısını gölürebilmişti, ne de kızmı. Yalmz, giderken onlara güzel hedijeier getireceğini vâdetmişti. Kadın o zamana kadar köyünden dışan adım atmamış, bir lazeydi. Kocasının bu kadar uzak bir yola gidip gelmesini endışeyle karşılıyordu. Fakat, aynı zamanda, payitahttaki insanlar arasına kendi köyünden ilk defa olarak kocasının kanşmış olmasından dolayı da derin bir haz büyük bir iftihar duyuyordu Aylar geçti. Nihayet bir şün kocasının son merhale olan civar köye geldiğini haber aldı. Ertesi sabah kızına bayramlık elbısesini giydirdi, beklemeye başladı. Bu elbise kıza pek yakışır, ona tam bir melek çehresi verirdi. Babası da kızının bütün esvablan arasında en fazla bunu severdi. C gün hakikaten bir bayram havası içinde yaşadılar. Evin erkeği aylardan sonra gene yuvasınr gelmiş, kansma, kızına kavuşmuş ve onlara hediyeler getırmişti. Çocuk. sevincinden ellerini çır parak oyuncaklarile oynarken adam kansına döndü: « Bak,» dedi. «Bunu da sana getirdim. Yeni icad, gayet nadidp ve kıymetli bir şey. Adına ayna diyorlar.» « Ayna mı?» a Evet, ayna. Al, bak. Aç kutuyu.» Kadın, dudaklanndaki sevino ttbessümü merakla biraz donuklaşarak, kutuyu alıp açtı. Kocası sordu: & Ne görüyorsun?» Kadınm yüzü büsbütün değiş • mişti: EUnde tuttuğu yaldızlı ve ^ıçekli çerçevenin içinde bir kadın resmi vardı... Genc, güzel, cazib bir kadın resmi. Kendisine bakıyor, yeni bir çehreyle karşılaşmanın verdiği hayret ve memnuniyetle hafifçe gülümsüyordu. Bir müddet sükutla geçti. « Beğendin mi?» Kad|n, kocasmm bu sualine ancak gene kısa bir sükuttan sonra cevab verebildi: c Güzel... Teşekkür ederim... Fakat... Kim bu kadın? İzah edeı misin?» Adam, ona muziblik etmiş olmak için, susuyor, sadece mânalı mânalı bakarak gülümsüyordu. Kansı bu sefer sesini biraz dahi yükseltti: » Şehirde başkalarile gezip tozman yetişmiyormuş gibi bir A Y N A de onlardan birinin resmini bana ne diye getiriyorsun? Bak! Elbisesi de tıpkı benimki gibi... Demek ona da aynı elbiseyi aldın!» Adam daha fazla dayanamadı. Dudaklanndaki müşfik tebessüm biı kahkaha halinde infilâk etti: « Deli misin sen! Ben senin üstüne gül koklar mıyım! Bu sensin ayol! Sen!» « Ben miyim?» « Sen ya!» Bundan sonra adam kansına aynanın ne olduğunu kendi akbnm erdiği ve onun da aklının ercbileceği şekilde anlattı. • .:** Artık kadınm sevincine payan yoktu. O gün hemen hemen bütün vaktini aynanın karşısında gcçirdi. Ertesi gün, daha ertesi gün saatlerce bu garib ve esrarengiz şeyin önünden aynlmadı. Memnun ve mesuddu. Kocasının ona böyle pahah ve nadir bir şey aidığı, ondan daha kıymetli ve yeni hisler duymasına imkân verdiği için teşekkür ediyordu. Fakat bir gün aklına bir şey geldi: İhtimal ki bu kıymetli şey, kullana kullana, bozulacak, eskıyecek, artık işe yaramaz bir hale gelecekti. Bir zevki bir an'da bitirmektense yavaş yavaş, avna karşısında boşuboşuna ne kadar vakit geçirdiğini hatırlanııştı. Kızının da aynı hataya düşmesini, ne kadar güzel olduğunu öğrenip bundan boş bir gurur duymasını istemiyordu. Şimdi aynayı eskisinden daha gizli bir şekilde sakhyordu. Hattâ hislerinden fedakârhk etti, «kızım görür» korkusile, kendisi de artık aynaya bakmaz oldu. Ondan sonra, eve ayna gelmezden evvelki zamanlarda olduğu gibi, Matsuyamalı kankoca ve kızlan sâkin ve mesud bir hayat sürüp gittiler. * * * Lâkin şu yer yüzünde hangi saadetin sonu yoktur ki bunun oimasm? Bir gün kadıncağız hastalandı. Hem de öyle ağır bir hastalığa tutulmuştu ki ne sadık kocasının muhabbeti. ne fedakâr kızının sevgisi onu kurtaramadı. Kadın, ömrünün son dakikalarını yaşadığını hissedince kızını yanına çağırdı: « Yavrum,» dedi. «Ben artık seni ve babanı yainız bırakıp bu dünyadan aynlmak zorundayım. Söz ver bakayım bana: İyi. temiz bir kız olarak kalacaksın.. Büyüyünce kocana karşı dürust. namuslu, vefakâr bir kadın fakat uzun müddet devam ettirmek daha iyi değil miydi? Bu düşünceyle, aynayı aldı, kutusuna yerleştirdi, kıymetli eşyasının bulunduğu sandığa koydu. Arasıra çıkanp baktığı oluyor, fakat eskimesinden korkarak hemen gene yerine koyup kilidliyordu. Aradan yıllar geçti. Kız büyüdü, daha güzelleşti, serpilip «clişti. Annesi, bir aralık, kızına aynayı göstermek ve bu garib şeyin ne olduğunu öğretmek istedi. Sonra, aklına gelen bir düşünceyle, bundan vazgeçti: Kendisinin, gencliğinde, bu olacaksın... Annenin kızı olduğunu isbat edeceksin...» Kız. göz yaşlan arasında, annesinin boynuna atılarak: «Söz veriyorum, anneciğim,» dedi. «Babamın iyi ve temiz kızı olarak kalacağun... Kocamın dürüst, namuslu, vsfakâr karıst olacağım... Senin kızın olduğunu isbai edeceğim.» Babası bu acıklı sahneye daha fazla bakamadı. Dolu dolu olan gözlerini pencereden dışan çevirdi. * * * Annesi gittikten sonra kır, her hareketinde onu kendisine örnek edinmeye çalışıyor, verdiği sözü tamamile yerine getirmek için büyük bir gayret sarfediyordu. Her sabah annesinin hatırasile kalkıyor, her gece gene bu aziz haürayla yatıyordu. Fakat, dünyada hangi hatıra sıiinmez ki bu silinmesin! Genc kız, seneler geçtikçe, evvelâ aydan aya, sonra günden güne, gözlerinden annesinin hatırasımn Vıraz daha silinmekte olduğunu hıssediyordu. Önündeki maddî şeylerden kurtulmak, maneviyat oünyasile daha yakmdan temasa gelmek için, gözlerini sıkl sıkı îkapıyor, hafızasının derinliklertnde annesini anyordu. Lâkin nafile! Annesinin rengi, cızgileri. h»reketleri artık o kadar silinmiş. karanrnş, kaybol mustu ki zavalh kız, yaratmamanın aczi içinde kıvranıp duruyordu. Annesi neler giyerdi? Neler tekardı? Bunu hatırlasa belki onu gözlerinin önünde gene eskisi gibi canlandırabilecekti. Bu düşünceyle .aklına bir şey geldi: Gidip annesinin sandığınaçtı, onun mücevherlerini, kıymetli ye(pazelerini, yadigâr diye sakladığı incilerini, boncuklarını çıkardı. Hepsine ayrı ayrı bakıyor, bilezikleri koluna geçirip yelpazeleri eline alıyordu. Bu sırada, gözleri, büyüye uğramış gıbi, bir noktaya takılıp kaldı: Sandığın dibinde annes; Stülümsiyerek ona bakıyordu! Kız. dehşet ve sevıncten bir çığlık atarak, bu yaldızh ve çicekli çerçeveyi aldı. uzun uzun baktı, heyecanla göğsüne bastı, tekrar baktı. «Annesi» de ona, uzun bir hasretten sonra kavuşmanın verdiği sevincle gülümsiyerek bakıyordu! Kız, aynayı tekrar göğsüne bastırarak, babasına koştu: « Eaba! Baba!» diye haykıııyordu «Annemin resmini buldum! Bak!» Babası aynaya bakmadı. Kızmı omuzlanndan tutarak, karşısına aldı. Uzun uzun onun yüzüne baktı. İkisi de şimdi kaybettikleri hayali bulmuşlardı. Juan Valera