Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P.T BİRDAKİKA: Japonya ile sulh ashington'da Araenka ile İngiltere ve Kanada arasmda yapdan ve muvaffakıyetie başanlan konuşmalardan sonra Mr. Bevin'ie Mr. Ache son siyasî meseleleri konuşmağa l'aşlamış ve vcrilen malunıata göre Japonya ile sulh üzerinde mutabık kalmışlardır. Japonya İkind Diinya Harbine geç. girmiş., bir göz yumup açma süratile Uzakdoğuyu baştanbaşa işgal etmiş, fakat harbden çıkmak icab ettiği zaman da derhal çıkmış, tesiim olmuş ve işgal ettiği yerlerin hepsini bırakmıştır. Japonya, işgal edilmiş ve işgale de boyun eğmiş. dört yıldanberi devam eden işgal sartlarına uymak için elinden gelen herşeyi yapmış, askerlikten tecrid edihneğe razı olmuş, işgai kuvvetleri tarafından demokratbğa aljştınlmış, elhasıl düşmüş olmanın biitün ıstırabıni seve seve çekmiş, kcndisile sulh yapmak meselesi, gayet uzun süreceği saıuldığı haldc, dört sene gibi bir müddet kâfi gelmiştir. Bugün İngiltere ile Amerika, Japonya ile sulh yapmağa teşebbüs etmek istiyor ve biran evvel bu işi başarraak istiyorlarsa bunun en miıhim sebcbi, Japonyanın askerlikten tecrid edilmek. demokratlaştırılmak gibi hususlara boyun eğıne şinden fazla. komünistliğin bütün Çini istilâ etmek gibi bir vaziyeün ortaya çıkınasıdır. Yrbancı bir tazyikın, Japonyada devam etmesi, oradada komiinistliğiıi yayılmasına sebeb olacağı için, Müttefikler bu yüzdcn Japonya ile sulh yapmak tarafını iltizam ttmiş bulunuyorlar. Çünkü aksi takdirde Japon ıuitleti de, komünizrae başvurarak kendini biran evvel yabancı istilâdan kurtarmak yoiunu, ergeç duşünmck zorunda kalacaktır. Şimdiki halde Japonyada yabancı kontrol bir hayli hafifletilmiş, ve Japonlar iç işlerini idare etmek hususuuda ııisbeten hürriyete kavuşmuş bulu.ıuyorlar. Geçenlerdc General Mac Arthur de bu durumu tetkik etiği sırada, Jap'jnlara bahşolunan dahili hürriyetten bahsetmiş. fakat komünizmirt bütün Japon isteklerini ve ümidlerini suya düşüreceğini apaçık anlatmış, bundan başka Çinde komünistlik hâkim otdukça Japonların Çin ile eski ticaretlerini ihya etmelerine imkân kalmadığını da bildirmjştir. O halde Japonları komünistlikten korumak, aynı zanıanda Japonlan ayakta tutmak icab ediyor. Fakat bu iki hedefi aynı zamanda takib etmek eski mürteci sınıfların siyasî ve iktisadî vaziyete hâkim olmalarını sağlaması ihtimali, mühim bir rue sele teşkil eünektedir. Eski mürteci sınıflar vaziyete tekrar hâkim olduklan takdirdc eski Japonya yeniden dirileceği için bu durum Müttefiklerin işine gelmemekte ve bunu kendi l.esablanna büyük bir tehlike saymaktadırlar. General Mac Arthur de bu vaziyeti takdir ettiği için. eski Japon ailelerinin, Japon iktissdî hayatına tekrar hâkim olmamaları için elinden geleni yapmaktadır. Çünkü Japonyayı Müttefiklerle haıbe sürükleyen ve onu azamî derecede genişletmek için teşvik edenler bunlardı. Hulâsa Japonya. artık kendisile sulh yapılabilecek bir hale gelmiş sayılıyor ve Washingtonda yapılan anla.şmalar. bu ısulhu yaklaştıracak bir mahiyette oldugunu gösteriyor. Gcrçi bu sulhun, Japonyayı, her tflrlü kontroldan kurtaracağı zannedücmcz. fakat kontrolun da asgari hadde indirileceği muhakkaktır. O halde Uzakşaıkta yeni bir Japonyanın doğacağı ve bu Japonyanın Uzakşark sulhunda en kuvvetli amil olacağı sıra yakîaşmaktadır. Hele Çinin komünistliğe geçtiği bu sııada irtinıaî ve iktisadî bünyesi sapsağlam bir Japonyanın ortaya çıkması. muhakkak ki Uzakdoğunun, fazla fedakârlıkta buiunmr.ktan koruniK?.s: için son dercce zaruridiı. Mütteliklerin bu yolda verdikleri kararlan vakit gcçirmeden ve fırsat kaçırmadan tatbik etmeleri herhaide hayırlı olur. Ömer Kıza DOĞRUL <'<.ıuıuıurı\ct)) in tarihî te£rika5i:< Baştaraft I inci sahifede Harbiye Bakanının demeci Çaldaris'in böyle bir hareketi. Yunanistanın Birleşmiş Milletler nezdindeki mevkiini sarsacağını ve «tecavüz kurbaru» addolunacağı yerde, İslâv bloku tarafmdan nArnavudluğa tecavüz etmekle» töhmetlendirileceğini belirttiği söylenmektedir. Resmî bir sözcü, Reuter ajansı muhabirine, Yunanistanın gayesinin. Birleşmiş Milletler andlaşmasının 51 inci maddesinin tatbikını Genel Kurulca müsaade edilmesi olduğunu söylemiştir. Ümid edildiğine göre bu madde, Arnavudluğun mülteci âsilerin tekrar Yunan hududunu aşmasuıa mâni olması için kâfi gelecektir. Harbiye Bakanı Panayotis, Canallopulos, Reuter ajansma şunları söylemiştir: «Yunan Arnavudluk hududu boyunca çetecj ydktur. Herkes 8000 âsinin Arnavudluktâ toplandığını bilmektedir. Eğer Yunanistanı istilâ için sınırı tekrar aşmak teşebbüsünde bulunulacak olursa, bunların Yunanlı olup olmamasmı itibara almamağa hakkımız vardır. Yunan ordusunun vazifesi, yal nız bunlan püskürtmek değil, fakat meşru müdafaada bulunan her memleketin aynı şartlar karşısında yapacağı gibi, devletler hukukuna ve Birleşmi? Milletleı endlaşmasına uygun olarak bunları inlerine kadar takib etmektır.» Bir eski Yunan Bakanının sözleri Diğer taraftan, İngiltereyi zi Atinada Arnavudhığa IVashington'da fecavüz taraftarlan arttı dün mühim bir tebliğ neşredildi yaret etmekte olan Yunan devlet adamlarmdan eski Bakan Notis Botsaris, dün demecde bulunarak, Yunanistanın Birleşmiş Milletlsr Genel Kurulunun gelecek oturumunda, Yunan çetecilerine karşı sınırları dışmda harekete geçmek için müsaade istiyeceğini söylemiştir. Batılılar bir taamız hareketine muhalif Sözâm ona medeniyîz Günlük derdlerimiz: Krşhk odun temin edildi, Kömür szfemtıst olmıyacak. Su kesilmiyecek. Temizlik yapılacak. Seneler senesi hep bu. En basit bir köy evinde bile bulunması tabiî olan bu nbaş belâlarile* uğraşa uğraşa, 20 nci asırda, kpskoca medeni şehirleri guya idare ediyoruz! D. N. Göynük ormanındaki cinayet davası Baştaraft 1 inci sahifede ağac, Edib Alan işgal ediyordu Savcüık makamında Kemal Kuzuk bulunuyordu. Vecöünin avukatı ve babası da gelmişlerdi. Rüstemin ifadesi Celse açılınca evvelâ Ankara sav cılığından gelen tezkere okundu. Bunda âmme jjhidlerinden Nihad Bakırerin gösterilen adreste bula» namadığı, ikametgâhrnı İstanbulo hakletmiş b'ilunduğunu bildiriyordu. Bunun üzerine başkan Rüstem» eordu: Senin bu şahidle bir alâkan var mı? Evet efendim, arkadaşımdır. Şimdi nerede olduğunu biliyor musun? Oğrendiğime göre Izmitte bir taahhüd işi yapmakta imiş. Peki sen bunu nereden tamyorsun? Bir casusluk İskenderundan, ben o tarihlerde Millî Emniyette idim. Hans Alber admda bir Alman casusunu takib ediyordum. Bu adam vaktile Türkiyeye gelmiş, yerleşmiş. Sonra da Türk tabiiyetine geçmiş. Ben de onunla beraber komisyonculuk yapıyordum. Zamanla bana itimad bağladı ve bir gün beni evine çağırarak casusluk yapmanu teklif etti. Bu vaziyet karşısında derhal muvafakat cevabı vererek vakit geçirmeden millî emniyeti haberdar <;ttim. Onun üzerine millî emniyetten bana, Almanı daimî kontrol altında bulundurarak verilecek emre göre hareket etme vazifesi verildi. Böylece Almanla casusluk yapıyor gibi görünüyor ve kendisine millî emniyetten bana verilen sahte raporları veriyordum. İşte bu sualarda Nihad Bakırelle taruştım. O da İskenderunda taahhüd işleri yapıyordu. Bilâhare Alman casusunu yakalama zamanı geldi ve kendisi askerî mahkemeye verilerek 9 seneye mahkusa edildi. Halen Cezaevindedir. Bundan sonra Vecihi ile Kadriyenin elbiselerindeki kan lekelerinin aynı olup olmadığı hakkında Tıbbı Adliden cevab almamadığuıa ve şahid Katkamn da adresinde bulunamadığına dair müzekkereler okundu ve savcı söz alarak Nihad Bakırerin buldurularak ifadesinin alınmasmı ve Adlî Tıbba müzekkcre yazılmasını istedi. Avukatın istekleri Bundan sonra söz alan Vecihinia avukatı, Kadriyenin ahuna yediği ilk çekiç darbesile öldüğüne göre aralarında en az yarun veya bir metre mesafe bulunması lâzım geldiğini söyliyerek dedi ki: « Halbuki o sırada Kadriye ile uğraşmakta idi. Buna nazaran aralarında mesafe olmadıgma göre vuracagı bir çekiç darbesile Kadriyeyi öldürüp öldiiremiyeceği bir ehli vukufa tesbit ettirilmek lâzımdu.» Avukat bundan sonra Rüstemin Cezaevinde Kadriyeyi öldürdügünü işiten Abdi Aydın ve İsmail Başol admdaki şahidlerin dinlenmesini istedi. İkinci celse Celseye 10 daiika ara verild&ten sonra savcı, avukatın isteklerinin reddini, yalnız gösterdiği şahidlerin dinlenmesini istedL Başkan Rüsteme sordu: Bak Göynükte itiraf etmişsin. Böyle bir itirafrm yoktur. O sıralarda Vecihi cinayeti işlediğini herkese söylüyordu. Fakat iddianameyi eline aldığı zaman iş değisti. Çünkü bunda cinayet bir IHşi tarafmdan işlenmemis gibi gösteriliyordu. Bunun üzerine derhal cinayete beni de karıştırmak aklına geldi ve kavgalı bulunduğum Abdi ile anlaştı. Benim de Vecihinin itiraf ettiğine dair şahidlerün 1 vardu , dedi ve o da Mehmed Kocaton, Ahmed Soydan. Osman Kâmil. Osman Gökdağ, Halim Arı ve Mehmed Çam adındaki şahidleri gösterdi. Bundan sonra mahkeme, bu şahidlerin hepsinin celbedilmesine, belki müvacehe edilecekleri sebabile hepsinin de hazır bulundurulması için savcıhğa müzeikere yazılmasma ve Vecihinin avukatının Lsteklerinin reddine karar vererek durusmayı önümüzdeki ayın 14 üncü günü saat dokuza talik etti. Atina, 15 (A.P.) Atinadaki İngiliz ve Amerikan diplomatik temsilcilerinin, çete harbini, icabmda Arnavud topraklarına nakletmek hususundaki Yunanistanın kararmı tadil ettirmek için teşebbüse geçmeği düşündükleri zannedilmektedir. İngiliz Büyük Elçisi Sir Clifford Norton, bugün hiç beklenil. mediği halde tatilini yarıda keserek uçakla Atinaya dönmüş ve derhal Yunanistan Dı§ İşleri Bakanı Konstantin Çaldarisle bir buluşma tertiblemiştir. Birleşik Amerika Büyük Elçisi Henry Grady de, Çaldarisle görüşecektir. ZannediMiğine göre, Yunan beyanının haricde uyandırdığı gayTİ müsaid tepkinin farkmda olan her iki diplomat, Yunan hü kumetinin durumunu yumuşatmağa çahşacaklardır. Yunanistan Arnavudluğa sığman âsi çetelerin sınırı aşıp yeniden taarruza geçmeleri halinde, Yunan millî kuvvetlerinin Arnavudluğu isti^ lâ edeceklerini beyan etmişti. Basm haberlerine göre. bu yoldaki beyan, Washington ve Londra hariciye çevrelerinde huzursuzluk uyandırmıştır. "•»"••""««llllHIIHIIIIIIIIIirailiniHIllimilüimKllltiraiimiHıiHiımımı,,»,, Ba.şrcratı 1 inci sahifede • tahkir ettikten sonra şöyle demek tedir: «Anadolu daha milyonlarca haîkın yaşaj'abüeceği. zengin ve tamamile istismarsız bir ülkedir Türkler Anadoluyu fena bir kıskanclıkla tutuycrlar ve evvelce onu yükseltmiş ve m«denileştirmiş olan bir halkın canlıhğmın oraya tekrar girmesine müsaade etmiyorlar. 1870 tenberi Slavlara karşı boyun eğen ve onlara dalkavukluk yapan Türklerin siyasetlerinden ve bu hususta işledikleri hatalardan dolayı, biz Yunanlılar, cahennemin eşiğir.de bulunuyoruz. Yunanlılarm toprağa ihtiyacları vardır. Buna mukabil Türklerin fazla topraklan vardır. Doğu Trakya Türklerm elinde düşkün bir hale gelmiştir. Halbuki Yunanhların elinde jmar edilecek ve Yunanistan hclimın büyük bir kısmını besleyebilecektir. Şimdi solmuş ve düşkün halde bulunan ve fakat Yunanlılarm orada meskun bulundukları suralarda birer maınure olan Edirne ve Kırkkilise gibi şehirler tekrar canlanacaktır. Kendileri de hür yaşamak istiyorlarsa böyle düşünmelidirler. Yunanlılığm da ekmek yiyebilmssiı iyi günler görmesi ve Yunanistanın ideolojilerin savaş yeri ohnaktan Icurtarılması için Türklerin bia» yardım etmeleri lâzımdır . Şimdi Türklerin ikamet ettiklerj ve fakat aslında Yunanlı olan ülkelerde Yunanhların iki bin beş yüz senelik hayat ve medeniyetleri vardır . Halbuki Tüıkler yağmacı e müstevlidirler. Onlar bin yüz sene, barbar sürülerinin hücunJarına karşı beşeriyeti müdafaa eden Bizans İmparatorluğunu tahrib eden bir millettir. Yunanlılar yaşamak için samimî dostluğa muhtacdır. İyi bir dostluk ise, iki memleketin nimetlerinin iyi bir surette taksinü ile tesis edüebilir. Bizim yaşamanuzı temin edecek topraklarımız ohnadığı halde Türklerin, hali ve imar edilmemiş geniş bölgeleri vardır. O halde Türkler Doğu Trakyayı kendiliklerinden bize versinler, çün kü eskiden doğu Trakyada yasayan 400 bin Yunanlı şimdi Yunanistanın kısır topraklarında serseriyane bir surette dolaşmaktadırlar. Türklerin elinde harab olan Doğu Trakya Yunanlılarm elinde Bir Yunan gaıetestnin Almanya tepraklarını • hezeyanları geri istiyor Baştarafı 1 inci sahifede yet idaresinden çıkanlıp hürriyetlerine kavuşuncaya ve Polonyaya verilmiş olan Alman arazisinin iada edilinceye kadar Rusya ile Almanya arasında dostane bir münasebetin kurulmasma imkân olmadığınj bildirmiştir. Yeni Başbakan suallere gayet sükunetle cevab vermiştir. Başbakan, Oder nehrinin doğusunda bulunan memleketlerde Sovyet Rusyanın bütün devletlerarası hukuk kaidelerini ihlâl ederek bu rada yaşayan Almanların haklanm aldığını ve bu mıntakayı da Polo:v yaya verdiğini söylemiştir. Üç büyük devlet Potsdam anlaşmasında doğuda Rusyaya verilen Polonys arazisine mukabil bu arazinin 3e Rusyaya verilrr.esini kabul etmış lerdir. Adenauer bu durum devam ettiği müddetçe Rusya ile herhangi bir dortça münesebetin kurulamıyacağuıı açıKİamışnr. Ahnanyanın Atlantik Paktına iştiraki ihtimaUne dair sorulan bir suale Başbakan: « Silâhtan tecrid edilmiş biı memleketiz, bizim silâhımızı alanlar aynı zamanda bizi müdafaa etme,k mesuliyitini de üzerlerine almışlardır.» dcniştir. Bojtaraft I inci sahifede M. Schumann, öört devlet Hariciye Bakamnın şimdiki halde toplanmasında bir fayda görmediğini gazetecilere söylemiştir. M. Schumann, Arnerika Dış İşleri Bakanı ve Maliye Bakanile Fransayı alâkalandıran malî ve iktisadî meseleleri görüşmüş ve Fransanuı son günlerde İngiltere lehinde alınan tedbirlerden faydalanmasını istemiştir. Washington'dan bildirildiğine göre neşrolunan bir resmî tebliğ, İngiltere hakkında gösterilen malî ve. Iküsadî kolaylıklann Fransa hakkında ve Marshall plânına dabil bütün devletlere şamil olduğunu bildirmiştir. Böylece bütün Marshali plânı devletleri aym imtiyazları ve kolaylıkları görecektir. Mr. Acheson İtalya Dış İşleri Bakam Kont Sforza ile görüşmüş ve İtalyanın eski sömürgeleri bahis mevzuu olmuştur. Amerikanın bu sömürgeler hakkuıda durumunun değiştiğini gösteren bir belirti yoktur. Mıster Acheson, İngiltere Dış îşleri Bakanı Mister Bevin ile yaptığı konuşmalara devam etmiş ve Yugoslavyaya yapılacak yardım bahis mevzuu olmuştur. İngiltere, Yugoslavyadan kereste ve maden satın almak için sekiz milyonluk bir anlaşma yap tığı gibi Amerika da Belgrad hükumetine 20 milyonluk bir kredi açmış bulunuyor. İngiltere, Amerika ve Fransa Dış İşleri Bakanları Avusturya mese^esini konuşmuşlar ve bu hususta takib edecekleri hattı hareketi kararlaştırmışlardır. Ay nı zatlar, Rhur meselesini vesair meseleleri de görüşmüş bulunuyorlar. Mister Acheson, bugün yaptığı beyanatta, Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulunda Amerikanm soğuk harbe son vermek için çalışacağını söylemiştir. Daha şiddetli! Basmakaleden devam Kızıl Bulgaristanın bütün bu küstahça tecavüzlerine karşı daima yumuşak davrandık. Fakat onlar, nezaketten anlamıyorlar; bizim bu hareket tarzımızı, kendilerinden korktuğumuz şeklinde tefsir ederek küstahlıklannı arttınyorlardı. İşte nihayet Filibedeki Başkonsolosluğumuza bombalar koydular. Bu bombalann Bulgar milis teşkilâtı denilen kızıl tethiş zabıtası tarafından konulduğuna şüphe etmemek lâzımdır. Bulgarlar zaten komitacılık ve bombacılıkla meşhurlardır. Harb içinde îngilterenin Sof ya elçisi ve elçilik erkânı İstanbula döndükleri zaman. onlann bavullan arasına soktuklan hombanm Perapalas otelinde patlayarak hir faciaya sfbebiyet verdiğini unutmuş değiliz. Boiuda sellerin lahribatı Baştaraft I inci sahifede Bo!u civarındaki Tekel fabrikasmm kereste yıjhnları seller tarafmdan götürülmüş ve bu kütükler Asar köprüsünü yıkmıştır. Ankara ile Bolu arasındakl volîar da çok bozulmuş. devrilen ve çamura saplanan kamyonlarla kapanmıştır. Izmit Tuzla hattmın bu akşam açılması muhtemel İzmit 15 (T.rlefonla) Son yağan yağmurlardan nıütevellid sellerin tahrib ettiği Izmit Tuzla demiryolu hattının tamiri için 900 den fazla amele geceli gündüzlü çahşmaktadır. Alâkalı makamlar yolun yann akşama kadar scılmasının çok muh temel olduğunu söylemektedirler. Dil iskelesi köprüsünün seller tarafindan vıkıldığı haberi doğru değildir. Işçi Sendikaları Birltği heyetinin Ankaradaki teşebbüsleri Ankara, 15 fa.a.) İstanbu] İşçi Sendikaları Birliği Yönetim Kurulu Ba§kanı Zühtü Teteyin başkanlığında Yönetim Kurulu ba^kan vekilleri ile üyelerinden mürekkeb bir heyet Ankaraya gelerek Çalısma Bakanını ziyaret etmislerdlr. Heyet bir iki gün Ankarada kalacak, bu müddet zarfında İstanbul işçilerinj ve Sendikalarını ilgilendiren çeşidli konular üzerinde düşünce ve dileklerini resmi makamlara açıklıyacaktır. cennete dönecektir. Zengin Trakya topraiklarını istismar etmekten, kıy metlendirmekten âciz olan ve şimdi Trakyada yaşayan Türklerin yanımızda kalmalarına razıyız. Bu suretle Edirne şehri PanSlavizme karşı bir kale haline gelecektir. Sultan Sehm camii de Ayasofya gibi, ibundan sonra dostça yaşayacak olan iki milletin kardeşlik sembolünü teşkil edecektir.> ramiler, gulyabaniler hakkında masallar dinlememişti. Ona mukabil Venedikliler Cinibizler, şövalyeler diye masallar duymuştu. Masum duygusunda bunları insandan ziyade, yedi haramiler, deyanalar kabilinden alelâcayib mahluklardan sayryordu. Çocuk. adaları uzun uzun seyre dabnışken .denizin açık mavisinia üzerinde yol yol koyu mavi ürpertiler süren sağanaklann önünde küçük ve beyaz bir yelkenli, rüzgârm tâ gözüne volta vurmağa basladı .Turgudca sanki orada buakılan boş bir kalıbdı. Bütün ruhu gemiye aktı. Arkasında yani karadan yana Anadolunun dik ve keskin dağları, çekilmiş kılıç ve mızrak kargaşahğı halinde, ağır ve koyu bulutları deliyorlardı. Dağ tepelerinin aralıkiarında yağmurun yedi renk kavisleri göklerden sarkıyordu. Tepeler birbirine öfkeyle homurdanıyor ve gürültülerini zirveden zirveye gönderiyorlardı. Göklere meydan okuyan koca bir tepe öteki dağlann küfürlerine fena halde kızdı ki, altmdakileri bir şimşekle cayır cayır yaktı. Dağların hepsi zangır zangır titriyerek angılandılar. Şaka değil. Anadolunun bu «Yayla tepesi» denilen öfkesiydi. Kendi gönül seslerile başbaşa kal mış olan çocuk, dört yanı gürleten bu trakada o uzak seslerin belirtemediği şiddetli bir sarahati çakar gibi oldu. Çocuk kavakoj çıkarıp Filibe Konsolosluğuna konan bomba hâdisesî Baştarafı 1 inci sahifede kumeti tarafmdan sarfedilen gayretleri baltalamak gibi cinaî bir gayeden ilham almış bulunmaktadırlar. Bulgarlar, Türk kızlannı kaçınyorlar Edirne 15 (TelefonlaT Bugün Bulgaristandan gelen Nuri oğlu Ali isimli bir göçmen, Kâmran adındaki 18 yaşında lise mezunu kızmın Buîgar genclik teşküâtı tarafmdan evinden zorla alındığını ve SamoilSilistre demiryolu inşaatında çalışan gönüllü ekipine iltihaka mecbur bırakıldığını, ağlayarak anlatmışür. Kızın anne ve babası, evlâdlarının iadesi için. ekipin karargâhuıa gidip kumandan Cumaliyefe yalvarmışlarsa da red cevabı almışlar ve kendilerine, şayed ısrar eder lerse, haklarında fena olacağı öıtar edilmiştir. Kumandan. kızm, Türkiye gibi bir komünist aleyhtan «mürteci» menalekete kaçmasma üfürdü. Ondan ateş gibi yanan bir hava çıktı. Tam o sırada arkasmdan «ne o, Turgudca kavalı çalan sen misin?» diye bir ses işitti. Başını dönünce Tahtabacak Hüssam amcayı gördü. Piştovları belinde. palası yanında, dürbünü de elindeydi. Turgudca dürbünü görünce ötekiıün suaüni işitmemezlikten gelerek, «şu karşımızdaki adalan ve onlann arasında giden küçük yelkenliyi merak ediyorum da...» dediOteki, «ben de onu merak ettim de buraya çıktnn. Çatal adalarınm ardındaki iki büyük adayı göriiyor musun? Üst taraftaki Leros, alt tarafteki Toparlakça, Kayalık ada Kalimnos'tur. O küçük dediğin yelkenli de koca bir karavellâdır. Fakat üzerinde top ve silâh yok. Kürekleri de yok, Patmos adasma doğru volta vuruyor. Her halde zahire taşıyordur. Ondan bize zarar gelmez. Eğer bir korsan gemimiz olsaydı kâr bile ederdik. Dürbünü al da bak» dedi. Çocuk dürbünle bakarak ilkönce gördüğü bütün adalann adlannı sordu. Sıra karavellaya geldi. Hüssam kaptan çocuğun yanuıa oturdu. Turgudca dürbünle bakıyar ve bir şey soruyor, Hüssam dürbünü alıp bakıyor ve cevab veriyordu. Çocuğun karmakarısık saçları altında serin ve muhakemeli alnı, onun da altmda şiddetie zeki kapkara gözleri merakla yanıyordu. Tahtabacak her söylediğinin bu iki Bulgaristanın bize karşı her fırsat ve vesile ile gösterdiği düşmanlık karşısında «B.ılgardan wfa, zehirden şifa» sözüne inanmış bulunuyoruz. Hattâ zehirden şifa gelir de, Bulgardan düşmanlıktan başka bir şey beklenemeik Bu vaziyet karşısında Anadolu Ajansının «şiddetli» dediği notamızın bu vasfa uyeun olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Bulgaristana karşı daha şiddetli davranmak zamanı gelmiştir. Bulgaristandaki soydaşlarımızın, r.asıl bir tazyik ve tethiş siyasetile imhalanna çalışıldığı da malumdur. Geçenlerde yazdığunız hir yazıda, hükumetimizin Birleşmiş Milletler Teşkilâtı nezdinde protestoda bulunmasını rica etmistik. Bomba hâdisesi miinasebetile, her vakada yap tığrtnız gibi bir protesto notası verdikten sonra. ıneseleyi kapanmış telâkki etmek gibi faydasızhğı ve Bastarafı 1 inci sahifede neticesizliği tecriibe ile sabit olan bu yumuşak siyasetten vazgeçmek bir süale Bayar şöyle cevab verlâzundır. Hükumetimizden Bulga miştir: « Bunu, beni alâkadar eden ristana karşı hakikaten şiddetli bir bir mevzu telâkki etmiyorum.ı> yol tutmasını istiyoruz. Bayar, İzmirde İngiliz Sefirile ABİDİN DAV'ER görüşmesi etrafmda da şöyle demiştir: « İngiliz Elçisi dostane bir ziyaret yaptı. Kendisile muhtelif mevzular üzerinde görüştük.» Başbakanın son seyahat nutuklarına temas .eden Bayar, şun Baştarafı 1 inci sahifede ları söylemiştir: bulunan Denizli milletvekili Reşad « Başbakan büyük hikmetAydmh bu hususta Yeni Asıra şu lerden bahsediyor. Biz şahsiyat beyanatta bulunmuştur: çukuruna düşmek istemiyoruz. « İnönünün Mareşalı ziyaret et Davamıi ciddîdir. Bunu böyle soysuzlaştırmağı, mek isteciiklsri günden bir kaç gün hareketlerle sonra ben Mareşalı ziyaret ettim davaya hiyanet telâkki ediyoMareşal yatağmda orurmuş vazi ruz.» yette kahvaltı ediyordu. Kendisile Bayara Fevzi Lutfi Karaos48 dakika kadar konuştum. Anka manoğlu refakat etmektedir. ra, Denizli ve Aydından bir çok Rıhtutu dolduran Demokratarkadaşın selâmlarile şifa temennı ların alkışları arasında caddeye lerini bildirdim. Bihnukabele te çıkan Bayar, orada hazır buluşekkür ve muhabbetlerini iblâğ et nanların ellerini sıkrruş ve hamemi rica etti. tırlannı sormuştur. Bilâhara bir taksiye binen Genel Başkan, Bu arada sordum: doğruca oğlunun evine gitmiş İnönü zatıâlinizi ziyaret etmek isted.ği halde niçin gö tir. Celâl Bayar, akşam saat 18 de rüşmediniz? Parti İl Merkezini ziyaret etmiş Mareşal aynen şu cevabı verve partililerle uzun görüşmeler di: yapmıştır. « Ben hasta olalı çok oldu, Meclise ikişer aylık raporlaı gönderdim. Evimde iki ay hasta yattım. Hastanede bir müddet kaldıktan sonra ameliyat oldum Ameliyatım üzerinden çok zaman geçti. Bu halde yapılan zi Baştaraft 1 inci sahifede yaretin samimî değil, siyasî ol atına satılabildiğini ve yanm milduğuna kanaat getirdim.» yon metre Rus kumaşının memlekete gelmiş bulunduğunu da açıkmüsaade olunamıyacağmı bildirmiş layan gazete, bu kumagların bütün tir. Yakındoğuyu mala boğmak için kâBu, Bulgarların. Türkiyeye kaç fi geleceğud, Rus konsolosluğunun mak istiyen ailelere karşı aldıkları bu mallann memlekete kanunî bir yeni tedbirdir. Ali ve kansı, kıda şekilde girnıiş olduklarını ileri sünnm akıbetinden dehşet içindedir rerek Mısır hükumetini protesto ettiğini de yazmaktadır. ler. Gelâl Bayar diin şehrimize geldi İnönünün Mareşalı ziyarefi Yazan: Gözleri gene uçan beyaz bulutu aradı. Buğday ovasını da, tarlayı Tokadı, kuleyi de, demincek üzerleıinden geçmiş gitmiş bulut gibi geride bırakıp unuttu. Gens kavalını üfledi ^avalının sesinde bir uzaklıklar hasreti vardı Çocuk o sesteki acıyı duyuyor, fakat o sesin ne istediğini gene de anlayamıyordu. Turgudca keçikri kaldırıp dağın tâ iepesine sürdü. Önünde adalar, çepçevre peri halkaları teşkil •îdiyorlardı. Binlercc senedenberi, içine derinliğince insan kanı akmış olan Arşipeün dalgaları gene masma\T. idi. Aşağıda kıyının önünde küçük çatal adacıkları sualanıyordu. Ondan sonra Sporad adaları geliyordu. Turgudca bunlardan Nikariya. Patmos, Leros, Kalimnos ve yeşil İstanköyün bir kısmını görüyordu. Daha açıkta Kiklad adalarmdan Denusa, Kinaros, Amorgos ve Astropalia adası sıralanıyorlardı Onlaruı da uzağmda Naksos, Niyos ve Santorin salmıyorlardı. İstariköy ile Kalimnos arasından. Girid adasuıın İda dağı üç bin küsur metrelik bir Halikarnas Bahkçısı kalkınışla ufkun ötesinden fırlayordu. Gönülden şarkı, dudaktan güljş, çiçekten renk doğduğu gibi Ege sularından da bu leylâkî, açık mavi ve açık yeşil adalar doğmuştu. Bu adalara gönüî vuran Anadolu, yeşil çimenlik ve çamlık kollarmı açarak onları bağrına basmıştı. Adalardenizi de adacıklar kendi güzelliklerine hayran kalsmlar diyeberrak gerdanını onlara ajTia etmişti. Minimini adacıklar, annelerinin koynunda salına salına kend; vüyalarına dalgın kendilerinin denizdeki akislerile beşikleniyorlardı Deniz.de adalar! Adalarda denizler! İşte Adalardeııizi! Arşipel buydu işte! Turgudcanm, Sualovaz yarımadası batı kıyısındaki Karabağ köyünün üzerlerine düşen sivri •ParÇpanaz», (Pani tzi partenas= Bâkirenin örtüsü) tepesinden görmekte olduğu manzara buydu. Ne var ki bu cennet gibi adalarjn, bağırlarmda cehennem zebanileri gibi haydudları barındırdığını duyuyordu. Turgudca daha çocuktu, dünyaya masum gözlerle batıyordu. Yamyam devanaları, yedi ha karışlık çocuk tarafmdan fau kadar hızla anlasıldığına şaşıyordu. Dürbün on, on beş kere el değiştirdîkten sonra, çocuk karavelkmn armasınm öğrenmedik, ne maestra» ne gabya, ne kontragabya, ne papafingo, ne de kontralanyla floklarını bıraknuştı. Yeni gemicilerin akıllarında yer etsin diye armanın her kasmuım adı. aceminin sırbna bir halat parçası vurularak ezber(letilirdL Halbuki Tahtabacağın dinleyicisi bu nkara çoban yavrusu leb denmeden leblebiyi anlayıveriyordu. Öğretmek bu kadar kolay olunca, Tahtabacağın anlattıkça anlatası geliyordu. Arada sırada durup durup çocuğa, «ülen sen galiba bunları annenin karniE.da belledin!» diyordu. Her denizci gibi. Tahtabacak da boş vakitlerinde tahta, bez ve tire parçalarından çakısı ile küçük oyuncak kayıklar yapmasını severdi. Ne var ki tahtayı dizlerinin arasit na sıkıştırarak bir elle yonttuğu için pek yavaş işlerdi. Fakat bu sıralarda, küçük bir tersane imiş gibi, kaba saba da olsa bütün armalarile karakalar, kalyonlar, bortonlar, kadırgalar, kalitalar çıkarmağa koyuldu. Onları Turgudcaya veriyor ve her yelken ve ipin adryla beraber vazifesini anlatıyordu. Turgudcarun yerdeki döşeğinin başucunda adeta bir minyatür filo peyda olmuştu. Bunlan gören babası Tahtabacağa da arkadaşı çoban Bastarafı 1 inci sahifede şimdiden buğday fiatları Tekirdağ, Çorlu ve Trakyanın diğer bazı yerlerinde 43 kuruşa kadar yükselmiştir. Ofisin müdahale satışları yapmaması halinde bu fiatların 6070 kuruşa kadar çıkacağı söylemnektedir. Geçenlerde Tekhdağında bir miktor buğday satan Ofis, orada buğdayın fialını düşürmüştür. Spekülâtörlerin, Toprak Ofisin maktu fiatını aşan bir fiatla geniş ölçüde buğday mübayaatında bulunmaları Ticaret Bakanlığını daha geniş tertibat almağa sevketmiştir. Toprak Ofis, geçen seneden kalma buğdayın çok mühim bir kısmını tohumluk olarak dağıtmıştır. Kanadadan ve Amerikadan tedarik edilecek buğdaylar Toprak Ofisin müdahale satışlarında muvaffak olmasını temin yedemiyeceği için yeniden buğday mübayaatı için teşebbüse girişilmiştir. Pakistandan 100 bin ton buğday ithali husus\ında da görüşmelere başlanmıştır. Iraktan buğday ithali hususunda yapılmakta olan temaslardan henüz bir netice alınmamıştır. Ofis, et tanzim satışlanna da hazırlanıyor Toprak Mahsulleri Ofis:, aralık aymın on beşinden itibaren İstanbul ve Ankarada et tanzim satışlanna başlıyacaktır. Ocak, şubat ve mart aylarile nisan aymın on beşine kadar olan müddet içinde tanzim satışlanna devam edilecektir. Toprak Ofisin halen Kayseri, Elâziğ, Erciş, Erzurum, Kars, Eskişehir, Konya ve yurdun diğer bölgelerinde bulunan ekipleri canlı hayvan mübayaatma başlamışlardır. Bu ekiplerin top lıyacağı takriben 200250 bin baş hayvan yukarıda işaret ettiğimiz aylar içinde İstanbul ve Ankaranın istihlâkinin yüzde 6070 ini karşılıyacaktır. Toprak Ofis, bu yıl geçen seMmada da yana yakıla şikâyetler ne olduğu gibi mart ve nisan de htılunmuştu. aylarında et fiatlarmm artmasıBir gün çoban Murad, Turgudca na mâni olmak için her türlü yı dağbasında gene denizde yol al tertibatı almıştır. makta olan bir karavellayı seyre dalmış bir halde bulmuştu. Onun yanına oturunca, Turgudca «Murad amca çu karavellayı göriiyor musun?» demişti. Ha görüyörum. ne olacak? Baştaraft 1 inci sahifede Bir ay kadar önce KalimHos nunun 67 nci maddesine istinadsn adasından (Patmosa zahire taşımıştı. tedavi cihazı bulunan bir yerde Şimdi boş olarak geri dönüyor. vazife istediğini. müteaddid müraRüzgâr apazlama (arkadan gelme) caatlerine rağmen oyalandığuu söy olduğu için cunda yelkenlerini de îemiş ve: «Ben hâkim olduğum açmış. halde kanunî hakkımı istihsal ede Fesubhanallah. Ben doğdum medim» demiştir. doğah buradan bakar dururum, da Bakan, hâkime, fazla ileri gitmeha hâlâ o adalarm adlannı bilmem. mesini iddia edince, hâkim, sürgün Sen yelkenleri de biliyorsun ma mahkumlarmın dahi sıhhî sebebşallah. Böyle şeylerle ne uğraşır lerle yerleri değiştirilir. Ben mahdurursun a evlâd? Sen baba zana kum da değilim. Hâkimim, kanuni tına dört elle sarıl. Deniz işleri boş hakkımı istihssl yolunda konuşuşeylerdir. Yel üfürür, su götürür. yorum. cevabını vermiştir. Koyunlar kelebeğ* uğrayınca, no çeşid üâç kullanacağını öğren. Bak Yeni orman kanunu ben sana, seytana uyup da denize tasarısı açılan çobarun başına gelenleri anlatayun da aklın başuıa gelsin: Bir Ankara. 15 (Telefonla) Yevarmış bir yokmuş. Bu bizim Sıra ni orman kanunu tasarısının bülovazda bin koyunu olan hal ve tün hazırhklan tamamlanmıştır. vakti yerinde bir çoban varmış. Meclis açılmca geciktirilmeksiNahacık şuracıkta duruyor ve de zin gündeme almacaktır. Tasarınizi seyrediyormus. Bir gün gelin ya göre orman mahsulleriniD gibi bir gemi, Çatal adalan arasın toplanması tamamen serbest bıdan dolu dizgin geçmiş, onu gören rakılacaktır. Orman resmi bu çoban içinden «çobanlık sanki iş mahsullerin ihracı halinde gümmi?, rük idaresince tahsil edilecektir. (Arkast var) Toprak Ofisin buğday spekülâtörlerile savaşı Mısırın ei koyduğu Rus malları fldalet Bakanile bir hâkim arasında hâdise Baştaraft 1 inci sahifede ıneticeler bulan iyimserlere kada* ;her istikamette görüşlere rastlanı» yor. Kötümserler arasında meş'um mütareke yıll jnru haürlayanlar olmuş, hattâ bür «millî blok> kurul» ması şeklinde teklifler pazara çıkarılmıştu'. Henüz pek alıcısı bulunmıyan bu nazariys ile bağımsızlar ayn bir taraf teşkil ederek bir nevi hamekliğe osğınlmsktadır. Bunla» rın belki de «yüksek bir mahkeme». halinde partilerarası davaya el koymaları bekleniyor. tîktidar partisi genel başkanlığı sıfatuoı da haia ohnasının Devlet Reisinin bu sahada hakemlik mevkiini sarsüğı» millî blok tasarısının gerekçesidir. Yakın tarihi yaşamış olanlar bu tasavvuru, göz tabibi Esad Paşa, Adnan Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve o devrin hapisaneler müdürü Efdaleddin ve arkadaşlannın dahil ciduğu cMilli Kongre» hareketine benzetmekle beraber, vaziyeti mukayesede feci bir hataya düşüldüğü kanaatinaedir: «O sırada İttihad ve Terakki, harbdea mağlub çıkarak dağdmışü. Hürriyet ve İtilâf halk tarafından tutulmuyordu. Bir padişah vardı, millî K\ıt, vetler birer bâgi sayılmaktaydı. Mustafa Kemal sadece bir asi telâkki ediliyordu.> Tabloyu kısaca böyle çizenler yeni blokun hangi işe yarayacağını tahUlle meşgul görünüyorlar. C.H.P. çevrelerinde de bu nazariyeye iltifat edenler olmamıştır. Bu bahis dolayısile bugün ortaya çıkan bir haber, Cura hur Başkanı İsmet İnönünün önümüzdeki C.H.P. kurultayında Parti Genel Başkanlığmdan çekileceğine dairdi. Söylendiğine göre esasen bu vazifeyi fi'len ifa etmemekte olan Cumhur Reisj, Parti Başkanlığmdan hukukan da ayrılacak ve tüzüğün alâkalı maddesi ona göre değigtirilecektir. Son olaylar karşısında çoğun* luğun kanaati ise kötümser sayılamaz. Tarafsız müşahedelere göre, iki parti de düşüncelerini açıkça ortaya koymuş bulıınuyor. <fKampanya, memleketin gS zü önünde cereyan etmiştir. îki taraf da büyük seçimlerden önce bir defa karşılaşarak kuvvetlerini ve zaaflarını öljtüler. Karşlılaşmanm seçimlerden önce yapılması muhtemel hatalara karşı vatandaşları ikaz etmesj bakımından hayırlı olmuştur. Eğer aşırı bazı tezahürlere tesadüf ediliyorsa bunları, yeni girdiğimiz hayatın acemiliklerino bağışlamak, yahud maçın heye •• canuıa vermek mümkündür. Bu münasebetle on binlerce vatandaşın karşılıklı veya bir arada yaptığı toplantılarda görülen olgunluk demokrasimizin kaderi bakımından değerli bir teminat sayılsa yeridir.« Muhalefet çevrelerinin teşhisi ise seçimler arifesinde iktidarın elinde olan bütün imkânlarla harekete geçtiğidir. Telkinden tethişe kadar her türlü deneme yapılmaktadır. Hücumun zahirî sebebi, millet husumeti kararıdır. Gerçek sebebin, ikinci kongrenin gösterdiği tesanüd olduğu şüphesizdir. Hele Bayarın şahsma ittifakla gösterilen saygı ve itimad duyguları bazılarını bu kuvvetli şahsiyeti hırpalamak zaruretine inandırmıştır. Tartışmaların seviyesini bu derece dü« şüren sebeb de, bu olsa gerektir. Yorumlara göre iktidarın muhalefete karşı açtığı kampanyadan bekledıği faydalardan biri de, önümüzdeki C.HP. kurultayına müessir olmaktır. Henüz demec veya tasan halinde bulunan bir çok işlerin halli kurultaym kararına bağlı bulunuyor. Itidali ile tanınmış, bu yüzden zaman zaman müfritlerin hü cumuna dahi uğramış insanların şiddet politikası taraftan görünmelerinin, parti umumî efkârmca iyi karşılanacağı hesab edilmektedir. Olaylar, ekim ayında Ankaranm pek hararetli bir siyasî faaliyete merkez olacağını gösteriyor. Bu münasebetle iktidar ve muhalefet partileri yüksek kademeleri arasında bazı temaslar yapılması ihtimalinden ae bahsolunmaktadır. Hattâ Cumhur Başkanı İnönü üe Celal Bayar arasında bir mülâkata zemm ihzarı için bazı mahfillerae gimdiden faaliyetler sezilaıgı dolaşan rivayetler cümlesinc ^ r ' m B u 5 a v i a l a r a Hamdullah Suphı Tanrıöverin ismi de karıştırılmaktadır. Ancak en iyimser çevrelerde bife bu söylentiler şimdiki halde ihzar olunmuş temennüer mahiyetinden ileri geçmıyor. M. S. Ankarada siyasî hava Nihad Erim geliyor •Ankara 15 (a.a.) Devlet Bakanı Başbakan yardımcısı Nihad Srim, bu akşam saat 21 de kalkan' trenle Istanbula hareket etmiştir. Bakanlar Kuruia Ankara 15 (a.a.) Bakanlar Kurulu bugün saat 16 dan 19 a kadar toplanmış ve muhtelif Bakanhklara aid işier görü?ülmüstür. Unesco Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu Başkanlığmdan: Amerika, İsviçre, İngiltere ve Fransadan kitab, mecmua ve mikrofikn getirtmek imkâmnı veren Unesco kitab kuponlarından bir miktar üniversitelerin öğretim üyelerüıe ve yardımcılarına ve diğer alâkadarlara Türk parası mukabi, linde dağıtılacaktır. Bu kuponlardaa tedarik etmek isteyenlerin 20 ekbn 1949 tarihinden evvel İstanbul Teknik Üniversitesinde Prof. RatflJ Berkere müracaat etmeleri rica elmjur. İzahat almak için 833İ0 numaraya telefon edüebilir.