19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİTET 13 Tensmuz 1949 Dünya Meselelerî Altıncı k ı t ' a kimin olacak? Medenıyet ilerledikçe dünyan: insanlara küçük geldiğini iddıa edenlerin şüphesiz hakkı var. Fakat onlara mukabil, gene medeniyet sayesinde dünyanın büyümekte olduğu da iddia edilebiiir. Nitekim, havacılıktaki terakkilerden sonra kara ve denizin yamndan bir hava yolu da aç'lmış ve insanlar bol bol gezeb:!ecekleri geniş bir sahaya kavı muşlardır.. Bugün, yeryüzündeki beş kıtaya bir altıncısınm daha ilâve edilmek üzere olduğunu bir iki sened:r cereyan eden gizli fakat mühim bir mücadeleden anlıyoruz. Şimdiye kadar insanların Avrupa, Asya, Afrika, Amerika ve Okyanusya diye beşe ayırdıkları karalara ilâve edilecek olan altıncı kıt'a belki bir çok bakımlardan diğerlerile boy ölçüşemez. Şimdiye kadar ihmal edilişinin, kıymet verilmeyişinin sebebi de budur^Orada ne nebat yetişir, ne büyıik şehirler kurmak mümkündür. Fakat bugün insanların tafaiatten bekledikleri şeyler değişmiştir. Eskiden buğday yetiştiren topraklar bizirn için en kıymetli araziyi teşkil ederken bugün çorak topraklar. sarp kayalar onlardan daha kıymetli olmuştur: Elverir ki bu kayaların altmda uranyum madenleri bulunsun. İşte, Cenub kutbundaki topraklar daha doğrusu buzlarla kaplı arazi bu bakımdan kıymetlenmiştir. Çünkü yapılan tetkikler, atom kuvvetinin keşfi üzerine dünyanın en değerli ve en lüzumlu maddesi haline gelen uranyumun yeryüzünde en fazla bu bölgede bulunduğu kanaatini vermektedir. Şimdiye kadar sahibsiz bırakılan bu topraklar için bugün milletlerarasında bir mücadele başlamıştır. Bu milletlerin başında Amerika geliyor. Amiral Byrd'ın iki sene evvel 4000 kişi ile, 22 tayyare ile ve bir çok harb gemisi ve denizaltı ile yaptığı se, fer bütün dünyada alâka ile karşılanmıştı. Bu keşif . seferinin yalnız ilmi tetkiklerle değil, aynı zamanda askeri düşüncelerle de ilgili olduğu o zamanlar belki de haklı olarak ileri sürülmüştü. Hakikaten, Cenub kutbu, uranyum bakımından olmasa bile havacılık bakımından büyük ehem miyeti haiz inkişaflara yol açabilecek mahiyette hususiyetleri ihtiva etmektedir. Kıt'alar arasındaki en kısa yolların kutublardan geçtiğini artık hepimiz biliyoruz. Üçüncü bir dünya harbinde Şimal kutbunun Amerika ile Rusya arasında tepeden aşırma ve kestirme bir yol haline geleceğini bir çok askerlik ve havacılık mütehassısları kabul etmişlerdir. Harb üstüva hattından aşağılara, sıcak denizlere ve Cenub yarım küresint» indiği takdirde Cenub kutbundan aşacak kestirme yolların aynı mühim rolü oynayacakları pek tabiidir. Cenub kutbu ile alâkadar olan memleketlerden ikincisi İngilteredir. Eskidenberi bir deniz devleti olan ve bu buz ülkelerine bir hayli kâşif göndermiş bulunan İngiltere orada teessüs edecek hâkimiyetler karşısında seyirci kalmak istemiyor. Orada vaktile bayrağını diktiği ve şimdiye kadar sadece haritaya bir, iki ingilizce isim daha ilâvesine yarayan toprakları veya buz adalarını şimdi kendisine ilerideki harbler için birer üs haline getirmeyi düşünüyor. Bunda da kendine göre haklı olduğunu kabul etmek lâzımdır. tur olarak almışlardır ve elele verip oralara başkalarımn ayak basmalarına mânı olmaya karar vermiş gibidirler. *** Cenub, on sekizinci asrm sonunda keşfedilmiş, on dokuzuncu asrın başından bugüne kadar da muhtelif memleketlere mensub bir çok heyetler oraya giderek yeni tetkiklerde ve araştırmalarda bulunmuşlardır. Bu arada Cook, Skott, Charcot, Amundsen ve Byrd gibi bir çok meşhur kâşiflerin isimleri sayılabilir. Bunlardan en mühim keşifleri yapan muhakkak ki Amiral Byrd'dır. # i r a Amerikan hükumeti kâşiîin emrine istediği kadar gemi, tayyare, adam ve malzeme vermiştir. Arjantin, cenub kutbuna heyet göndermeye 1903 te başlamıştır. Orcadi adasında kurulan Arjantin rasadhanesi kutub bölgesındeki hava şartları üzerinde tetkikler yapmış, denizcilerden mü rekkeb heyetler de 1943 e kadar hemen hemen fasılasız seferlerle yeni haritalar çıkarmışlardır. 1947 de Arjantin hükumeti kaptan Garcia'nın komutasında büyük bir heyeti sefere göndermiştir. Bu heyet Melchior adasının nihayetinde bir üs kurarak üç ay tetkiklerde bulunmuştur. Okyanuslar ortasında başlı başına büyük bir kara parçası olduğu için altıncı kıt'a ismini hak eden Cenub kutbu arazisi 14 milyon kilometre murabbaı bir saha işgal eder; yani aşağı yukarı Avrupa ile Avustralyanın mecmuuna müsavi bir büyüklüktedir. Bu hesabca, Asya, Amerika ve Afrikadan sonra, büyüklük itibarile dördüncü gelen bir kıt'adır. Diğer kıt'alardan Atlas Okyanusu, Büyük Okyanus ve Hind Okyanusu gibi engin denizlerle ayrılan bu geniş arazi parçası ötekilerden daha fazla tek başına kalmış bir bütündür. =haberleri «Balzac senesi» nde Şeker ve un meselesi 1 I Bu sene ihtiyaca yetecek derecede şeker stoku mevcud İstanbul h^kının birkaç gündenberi, bilnassa şeker ve un gibi maddeler alıp stok ettikleri görülmektedir. Yaptığımız tahkikata göre, halkın bu hareketi, bazı gazetelerin un fiatlarının yükseldiğine, spekülâtif hareketlerin başladığma dair verdikleri haberden üeri gelmektedir. Toprak mahsulleri Ofiii Genei Müdürünün dün gazetemizde inüşar eden beyanatmdan sonra, bu hücum durmuştur. Birkaç sermayedarın piyasayı harekete getirtnek ve bundan istifade ile fazla kazanmak maksadile yaptıkları «oyun» lara karşı çok dikkatii davranmak icab etmektedir. Salâhiyetli makamların be'.irt» tiğine göre, bu yıl, halkın ihtiyacma yetecek miktarda şeker mevcuddur ve geçen sene olduğu gibi bu maddeye bir zam bahis mevzuu değildir. Buğday ve un fiatlarına gelince, bu sene Toprak Ofis, müdahale satışlarile ekmeklik un fiatlarının yükselmesine mâni olacaktır. Ancak diğer çeşid unların fiatlarmda birkaç ay sonra pek eüz'î bir yükseliş hâsıl olacağı tabiî görülmektedir. Ürdün Başbakanı yarın gidiyor Bir müddettenberi şehrimizde istirahat etmekte olan Ürdün Başbakam Tevfik Paşa, yarın uçakla Londraya hareket edecektir. Çalışma Ba.kanı şehrimizde Çalışma Bakanı Reşad Şemseddin Sirer, dün, uçakla İzmirden jehrimize gelmiştir. Gözümün iliştiği bir ecnebi gazetesinde iki kath ve on beş aylık bir zaman içinde devam edecek bir yıldönümünden bahsedildiğini gördüm. Habere göre 28 mayıs 949 da Fransada Tours şehrinde başlayan bu yıldönümü .nerasimi, gelecek senenin ağustosuoa kadar sürecek. Bu on beş ay içine, adı yâdedilen şahsiyetin hem yüzellinci doğum yıh, hem de yüzüncü ölüm senesi rasthyor. Fransız üniversitelerinin odebiyat fakülteleri de hareketo geçmiş: Önümüzdeki ders yıh ila beraber bu şahsiyet hakkında konferanslar ve konuşmalar birbirini kovalayacak ve bütün Fransa çalkaîanacak! Kimmiş bu? Hemen söyliyeyiır.: Balzac. Hayatının yirmi senesini «Beşerî mudhike Comedie humaine> serisini yaratmağa hasreden, Fransız ihtilâlinin arkasısıra bozulan kıymet hükümleri yerine yeni bir tabiî nizamı, devrin hukukçuları ve feylesofları ile beraber koymağa çahşan Balzac IV09 da, bundan yüz elli sene evvel rîoğmuş, 1850 de, bundan yüz sene kadar önce ölmüştür. Doğumunu yâdedenler, merasimi on beş ay uzatarak ölümünü de anmağa, bu suretle edebî hayatı daha gergin bulundurmağa, adeta bir Balzac senesi vücude getirmeğe çalışıyoılar. Bir başka gazete haberi, başsa memleketlerde de Balzac'ı yeni neBİllere tanıtma işinin ihmal edilmediğini bildiriyor. 1 1 •• H D S E L ER DÜ S u N C E L E R m 1 NALINA I İ Çorum faciasında itfaiye Prof. Fmdthoğlu Yazan I n Bilindiği gibi Fransız RAMAZAN: 16 takib eden devre, sosyalizmin ve sosyolojinin ortaya çıkış devresi olduğu kadar içtimaî romar.ın da zuhur merhalesidir. Zaten, düşüncenin içtimaileşmesi olmadıkça asıl «içtimaiyat. ortaya çıkamazdı. Aynı şekilde duygunun içtimaileşmesi geıçekleşmedıkçe asıl «içtimaî roman> dan da eser görülemezdi (1). Sismondi ile SaintSimon'un içtimaî fikirlere ebelik yaptıklan bir zamanda Hugo ile Balzac'ın sosyal duygulara edebi es#rlerinde yer vermeleri sadece bir tesadüf değildi. .Sefiller. in başmdaki asrımızın üç meselesi, yani insanın proletarya adı altında terzili. Kadının açhk mecburiyetile zillete düşmesi, çocuğun beslenemeyip r^c.hvolması mesele'eri hallolmadiKça, bu kabilden (yani Spfiller gibi) kitabların faydasız olm; ması iktiza eder.» sözü devrin ilmi kadar edebiyat ve sanatını da gayelendiriyor. İşte Balzac böyle bir sosyal kalıb içinde yaşadı ve yazdı. N'ası! zamanın sosyoloğu ve sosyalisti aıtık bir «mücerred sofja! adam> dan uzaklaşh, realitenin tam ortasında yer aldıysa devrin edibi ve munarriri de bu realiteden fıijkıran manaya kalbini ve dimağını açtı. XIX. asır başlangıclarındaki iümle sünatm bu müşterek seciyesini aynı addeden büyük biyoloji âlimi Claude Bernard haksız değil: Düihtilâlini eünce ve duygu, tebiatin devamı olan cemiyetin hâdiselerini tahlii peşinde seferber olmuştur. Balzao bu seferberliğin yaman bir mücahididir. Edebiyatçılanmız hiç ı^phesiz bu mücahidin gazalarınüan bahsedecekier, gazetede muharrir, mektebde muallim ve ünıversitede hoca iseler içtimaî iouksiyonlarını ifa eyliyeceklerdir. Ditn Valiyi ziyaret edenler Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nuri Yamut, Üniversite Rektörü Ömer Celâl Sarç, Mısır Büyuk Elçisi Emin Fuad Bey ve Avusturya Elçisı Clemens Wildner, dün Vilâyette Valt ve Beltdiye Başkanı Dr. Lutfi Kırdarı ziyaret Cenub kutbu arazisi dağlıktır etmişlerdir. ve bu dağların ekseriya iki bin, Fikir İşçileri Kanunu hazırlığı beş bin, hattâ bazan yedi bin Çalışma Bakanlığı, İ; Kanununun metreye kadar çıkan zirveleri haricinde kalan fikir İşçileri için bir vardır. Ovalarında buz ırmakları \ş kanunu hazırlıyacaktır. Bu makakar, sahillerinde cumudiyeler sadla BakanUk. îktisad Fakultesme n.udolaşır. İklim Şimal kutbu ka racaat etmiştir. Dün toplanan İktisad dar soğuk değildir. Bununla be Fakültesi Profesörler Meclisi. üç profesörden mürekkep bir komisyon seçraber kışın sühunet derecesi sı mistir. Komisyon. çalışmalarına yafırın altında 60 a kadar düşer. rından itibaren başlıy..cüktır. Yazm da sıfırın üstünde 1 veya Kızılay Genclik Kampının 2 dereceye çıktığı görülür. Rüzaçılışı • gâr hiç bir zaman eksik olmaz Pendikteki Kızılay Genclik Kampin'jn ve ekseriya saatte 250 kilometre hızla eser. Ot namma bir şey ikinci devresi 1671949 cumartesi gunü açılacaktı. Âni ve devamlı sureıte yoktur, fakat balina, fok, deniz devam eden yuftmur dolayısUe Kanıpın arslanı, penguen gibi hayvanlar arazisi çamurlanmıs ve bu sebeble öğinanılmıyacak kadar çoktur. Bü renciler için istirahat ve faydanın maktün tahminlerin hilâfına olarak, sada uygun şekilde temini guçleşmjş olduğundan açılıs, 2371949 cumartesi son zamanlarda tatlı su göllerı gününe tehir edtlmiştir. de keşfedilmiştir. Altıncı kıt'anın en mühim zen ginliği, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, uraniyumdur. Beardmore cumudiyesinin eteklerinde de kömür madenlerine rastgelinmiştir. Dr. Agostino Riggi'nin yaptığı tetkiklere göre Paleozoik devrinde teşekkül eden bu kömür madeni son derece mükemmel evsafı haizdir ve 2 milyar ton olarak tahmin edilebrlir. T m CAMİLERİMİZ Balzac'ın çok cepheli şahsiyetlerden biri olduğu, romancı, münekkid, temaşa ınuhaıriri, denemeci tarafları bulunduğu şüphesiz.\ Faka» bu kadarla kalmıyor: Hususî hayatında derbeder olan muharrir, yaman bir iş adamı, Hberal bir amelî iktisadcı, bütün bunların yanında çok usta bir gazeteci. insanlan toplamasını bilen bir teşkilâtçıdır. Fransada şimendiferciliğin inkişafında, hattâ Süveyş kanalmın açılmasında, kapitalist iktisad nizamının gelişmesinde fikirlerinin payı olduğu kuvvetle ileri sürülüyor.' Herkesin oknyabileceği ucuz gazete ibdaında da mühim rolü var. Benim burada belirtmek istedigim tarafı. açgöz bir kapitalizmin işçi gibi kafa ve kplem işçilerıni de istismar etmesi karşısındaki teşkilâtçılığıdır. Bugünkü Fransız muharriri, en az istismar edilen bir muharrir tipi ; se bunun sebebi, Balzac'ın kurulmasında rehbeıiik ettiği «Muharrirler Cemiyeti 3ociete des Gens de Lettres* nin yapısında ve cihazında aranmahdır. İlk zamanlarda kitab basıcılann ıstismarına maruz kalan muharrir, mücadeleci ve adalet isteyici mizacının isyanı karşısında kaldı. Maddî mülkiyetin yanında daha mühim bir edebî mülkiyetin bulunduğunu, ikinciye tecav'üzün birinciden daha çirkin olduğunu önce şuurunda (1) Sosyalizm. sosyoloji ve sosyal roman arasmdaki bu münasebetlere aid b a a tahlillere (İş) mecmuasının 33 üncü nüshasında rastlamak mümkündür. c s»c tl»'vanın altıncı kıtası b ' " b'.i yerdir ve istikbali de orasını işletmeye başlıyacak olan devletin veya devletlerin çalışmalarına bağlı bulunmaktadır. Uraniyum ve kömür gibi, medeniyet için en lüzumlu madenlerin bulunduğu bu yeni kıtanın bütün soğukluğuna ve sarphğına rağmen ileride büyük şehirlerle dolması ihtimali yok değildir. Kimbilir, belki de atom Fakat cenub kutbu üzefnde uraniyumdan çıkarılacak en fazla haklı olduğunu iddia kuvvetile orasını ısıtmak ve topeden devlet Arjantindir. Cenuba rağını verimli bir hale getirmek doğru uzanan topraklarının bir mümkün olacaktır! devamı saydığı bu denizlerin ve buz adalarının kendisine aid olduğunu Arjantin muhtelif vesiBELMA CENER lelerle ve resmî ağızlarla ileri ile sürmüştür. Bu arada Cumhur Kur. Yüzbaşı Başkanı General Peron, geçenHAŞMET ALPTEKİN lerde bir nutkunda bu mevzuu açarak »muhtelif devletlerin aNişanlandılar. ralarmda paylaşamadıkları zenİst. 11.7.949 gin ve askeri bakımdan mühim toprakların haklarını korumasını bilen milletlerin hâkimiyeti altmda bulunduğunu unutmamahdır» demiştir. Yemek tevzii müessese 15: EYÜB CAMİİ tstanbulda Türkler tarafından yaptırılan camilerin en eskisidir. îlk inşası 1458 (863 H ) tarihindedir. Eyüb Türbesile beraber Fatih tarafından yaptırılmıştır. Fakat hadika, 1798 de yalnız minareleri baki kalmak üzere yeniden inşasına başlandığını ve iki senede itmam olunduğunu yazmaktadır. İlk binanm evsafı Evliya Çelebide mufassalan anlatılmjştır. Bu ilk binanın, Fatih camiinin yıkıldığı 1766 zelzelesinde yıkıldığı tahmin olunabilir. Şimdiki bînanın kubbesi sekiz aâed direk üzerinde bulunan kemerlere istinad etmektedir. Etrafında dordü büyük, dördü küçük sekiz yarım kubbe vardır. Sol cemaat yerinde ve camiin iki yanında kubbeli Küçük Haberler j revaklar görülür. Cümle kapısmm karşısında da Eyüb Türbesi kurul•k FEN Fakültesi Talebe Cemiyeti, muştur . Suriye ve Lübnana 20 gun sürecek bir Bu camiin bir hususiyeti de Osgezi tertib etmiştir. Geziye iştirak etmek istiyenler en geç 1871949 tari manlı Padişahlarının. cüluslarında. hine kadar Üniversite Lokaline müra kılıç kuşatma merasimini burada caat ermeleri bildirilir. yapmış olmalarıdır. • İSTANBUL İşçi Sendikaları Birliği. 17 temmuz paznr günü sabah saNAMAZ VAKİTLERİ at 11 de Paşabahçe fshrikasında fevkalâda toplantıya çagırılmıstır. I • * • TÜRK Hava Kururnu Erenköy 3 Bucak Şubesi yararına 13 temmuz 1049 O çarşamba akşamı verilecek olan mehV. 1 5.38 13.2017.19 20.41 22.39 3.26 tab eglencesi. havanın muhalefeti dolayısile 9 ağustos 1949 sah akşamına E. ] 8.58 4.38 838 12.00 1.59 6.44 tehir edilmiştir. l' i a ı orum faciasında İtfaiyeye de bazı kusur ve ihmaller atfediliyor. Muhterenı dostum Burhan Felek de, düşünceden işe geçici bir muharriı .lTcmmuz Kabotaj bayrammda için on beş ay boyunca yapılacak can kurtaran tecrübeleri yapan ve konuşma ve toplanmalara şahid o hortumlarüe denizi sulayan Imroz lurken kendimi menedemiyor, teş gemisi ve emsali ateş söndüren gekilâtçı Balzac'ı faydacı bir gözie nüler acaba nerelerde idi? Neden temaşa ediyorum O devrin Parisin derhal yangın yerine gelmediler?» Diye TOruyor. Imroz, bir yangın yaşadı ve sonra kendisi gibi istis deki «Lâtin mahallesi», bu devrin mar edilenlere bunu anlatmasım İstanbulundaki «Bâbıâli» ile nis söndürme gemisi değil, bir tahlisiye bildi. Hikâvelerinin içinde en çok betler muhafaza edilmek şartile gemisidir. Bununla beraber miicehistismar ediUn «Colonel Chabert» mukayese edilirse bu temaşanın hez olduğu kuvvetli su ve köpük vesilesile bir mecmuada Fransız herkese sirayet etmesi pek fayda basma tulumbalaıile yangın sönmuharrirlerine hitaben heyecaıılı eız olmıyacaktır. Kütübhane came dünneğe de yarar. Gerek îmroz, bir wektub neşretti. Balzac bu kânlarında eserlerinin Türkçe ter gerekse diğer eşleri, hep buhar mamektubuna «bütün kanunlar hazi cümelerini teşhir ettiğimiz büyük kineli gemilerdir ve nemen harekel neler yaratan biz muharrirler için muhtrririn umumiyetle muharriri edebilecek surette daima yiiksek olduğu halrlo soyulmamız için bu müdafaa yolundaki organizatörla istim üzerinde bulunmadıkları için, kanunlar tatrikten alıkonuluyor...» ğüne hayranhk, başka yoldan bize bir motörlü gemi gibi, hemen h«diye başlıyor ve bütün muharrirla Türk Balzac'lar da kazandırabilir. reket edemezler. ri dağımklıktan kurrulmağa rlavet 1949 Türkiyesinin 1799 Fransasma İmroz, o gün Büyükdere koyunedivor. Mektub tam zamanında içtimaî kıymet hükümîerinin sar da yatıyordu. İtfaiye tarafından sıneşredildiği için etrafta denn akis Eilmış olması itibarile benzemesi fcu1 kılan ve ambara dolan sularla Çoler bırakıyor. Mektub, sadece mek kazancı elde etmenin yollarını ne ruraun batması tehlikesi hasıl otub değil, kurulacak cemiyet» m kadar düşündürse azdır. lunca evvelâ Kilyos, sonra da İm» talimatııamesi idi de. Bütün mesele V roz geminin imdadına çağırılmışedebî mülkiyet haklannın tanınmaBalzac'ın Fransız muharrirlerini tır. İmroz Büyükdereden hareket sından ibaretti. Mektubun bir yeteşkilâtlandırması, muharrir huku ederek limana gelmis ve her iki rindeki «Her birimizi feker teker kunun müdafaası için onları cihaz tahlisiye gemisi hem yangını sönöld'iren kuvvetin hakkından şellandırmnsı bahis mevzuu olurkan dürmek. hem de Çoruınu batmakmek için derlenip toparlanmak lâbir asır ara ile aynı neviden hare tan kurtarmak için çahşmışlardır. zırnl sözü parlak bir parola rolünü Büyükdereda oynadı. Pierre Desnoyers onun fi ketlerin Türkiyede görülmesi dik Genıilerin bilhassa kiıierini 1838 de maddeleştirdi ve kati celbediyor. Çalışma Bakanlı \atan İmrozun geç kalması yukarı.cemiyet» kuruldu. Willemain'den ğından çıkan bir habere göre «3008 da soyledigim gibi bunların hem sonra onu kuruluşuna rehberiik 6ayılı İş kanununun birinci madde buharlı gemiler olması. hem da ettigi cemiyetin reisi olarak gör sinın taıifi dışmda kalan, fakat bir süratlcrinin bir yangına çabucak mckteyiz. Simdi artık «Reis Balzac iş akdi ile sanat ve ticaret müesse yetişecek kadar yiiksek olmamasıdiye yâdedilen muharrir, «Muhar selerinde çalışan rr.imar. ressam, dır. rirler Cemiyeti» ni sağiam iktisadi muharrir. kâ*ib... gibi daha çok İstanbul Deniz İtfaiyesinin liman temellere dayandırmağı tasarlayor: fikrî çalışma saıfeden iş ve meslek ve sahil yangınlarında kullandıği adamlarının çalışmalarını nizama • Cemiyet. e gelir getirecek bir iuiki motörbotu vardır. Bunlardao gat. muhtac muharrirlere yardıma bağlayacak hususî bir kanun hazır biri. limanda. öteki de Istinyede kcşacak bir «muharrirler bankası, lanıyor.= Bir baska rivayete göre vatar. Limanda yatan motörbot tabu edebiyat Mecellesi! Fransız ih İstanbul Gazîteciler Cemiyeti <ça mirde bulunduğu, esasen Çorum tilalinden evvelkl lonca devrini ve lışanlarla çalıştnar.lar arasındaki da rıhtımda olduğu için İstinyedemünasebeü düzene sokmak, muonun temin ettiği yardımlan çok lyı ki itfaiye motörbotunu çağırmağ» bilen Balzac, kurduğu «cemiyet> i harrir hukukunu müdafaa etmek lüzum gönnemişlerdir. bir korporasyon haline getirmeK için harekote geçmiş» tir. Nihayet Itfaiyenin. Şeıef stadındaki gösistiyor. İstanbul Üniversitesindeki içtimaî politika mensubu hocalann bu hu trrilerde kullandığı vasıtaları kulIV susta bir proje hazırladıkları da lanmadığı ve nıaskesiz gcldiği hakİtfaiye Başka memleketlerdeki bu nevi haber veriliyor. E(ew>ek ki Balzac kındaki neşriyat üzerine hâdi=elerd>n hir tayda bekteınek, senesinie «Balzac ruhu. aramızda Müdürü İhsan Değcrle göriiştüm. büyük şahsiyet ve hsdiseleri yâdet yaşamaktadır. Gerçekten himayeye Onun verdiği malumata göre, yanÇorum vapımınun menin hasbî duygularını velev şah muhtac olan Türk fikir ve kalem gın İtfaiyeye eî olmasa bile cayda mülâhazalarile erbabı için, bu senenin hayırlı bir bulunduğu ycrden telefon edilerek ele almak ne deıece doğru, bilmi korunma senesi olmasını temenni değil, Galata kulcsi tarafından görülerek haber verilmiştir. Bu yüzyorum. Fakat teşkilâtçı, mücadeleci, edelim. dcn Beyoğlu İtfaiye grupu saaf Adalar C. H, P. sinin Muallimler Birliğinin kampları 8,15 tc başlıyan yangını 8.30 da öğİttanbul Mua'.Hmler Birliğinden: lennıiş vc hemen rıhtıma koşarak yazlık balosu İstanbul Muallimler Birliğinin İdealAdalar C.H.P. si İlçe Kurulu. her te tepe. Göztepe ve Kloryada bütün yurd o dakika sonra yangın yerine varne oldugu gibi bu sene de büyuk yaz ögretrnenleri için kurduğu kampların mıştıı. İtfaiye uzun merdivenler! lık balosunu. 16 temmuz 1949 cumar açllışjan, 15 temmuz ruma g'inü saat müstesna bütün vasıtalarile yangıtesi aksamı Anadolu Kulubunun Bü 16 da İdealtepe kampmda yapılacaktır na gitmi'tir. Zaten itfaiye teşkilâtı. yük rda subeainde verecektir. Bu münasebetle d'izenlenen yelken ya her yangına maskclerile gider. Asrıjlarının organizasyonunu tanınmış i piratör dcnilen dıımaıı çekme cihaBir otel hırsızı yakalandı yelkencilerimizden Fpyyaz Tolay üzerine zıııın yan^ına götürülnıcdiği iddiaAzılı otel hırsızlarından Burhan Ka plmıştır. Müsabakalar butun ama'or sı, bir aspiıatörün kâfi gelmemesi radayf, dün yakalanmıştır. Otel hır lere açıktır. katılncak amatör yelkonsızı, İstanbul Palas otellnden 5.600 lıra cilerin aynı gün. bir gaat evveline ka üzerine Fatih İtfaiye grupundan çaldıktan sonra. gittigi Uçak meydı dar Kamp Müdürlügüna muracaatleri ikinci bir aspiratör istenilmiş. olmasından ileri gelmiştir. Bunun sonnında yakalanmış ve Adalete teslinı lâzımdır. Harun Ülnıen. Beh?ad Baydar, Sıtkı radan geldiğini görenler, Beyoğlu eailmis'ir. Eryarın hakem olarak kampa teşritleri grupunun aspiratörsüz geldiğini rica olunur. Teknik Okulda yaııgın sanmıçlardır. Aynı gece. kamp yerinde bir kır baYıidızdaki Teknik Okulda dun bir yangın çıkmıs ve derhal sbndürülmı^ losu verilecektir. Davetiyeler, Birlik Yalnız şu var ki bir gemideki tür. Yangın. mektebin mutfağında imal Merkezinde satılmaktadır. ambar yangını kara vangınlaıından edilmekte olan parke cilâsı ısıtılbüsbütüu ayrı olduğu için bunu dığı sırada çıkmıştır. YALOVA Kaplıcalanna söndürmekte, belki de tecrübesizlik Türk Musikisi inıtihaııı .vüzünden bazı güçlüklerle karşılageleceklere: 2leri Ttirk Mtmikisi Konservatvzrınşıldığı anlaşılıyor. Çorumda çıkan dan: Turk Musikisi nazariyat dersinin yangmın daha başlangıcında heimtihanı. Besiktas Halkevinde 17 temmen söndürülememiş olması ve Köy. Yalova Kaplıcaları biiyük derakab başlayan panik bu kadar muz pazar, sant 10 da. saz dersîerinin imtihanları. aynı gün saat 14.30 da ve oteline bitişiktir. Yalova ile daimî fazla insaıı kaybı ile ncticelenen Türk Musikisi Armonisi dersinin irr vasıta vardır. Köyde her keseye elelim hir facia olmuştur. Bu münatihanı, 18 temmuz pazartesi saat 10 da verişli, konforlu, mobilyah ve moyapılacaktır. Haricden arzu edenler bilyasız odalar, yemeklari saf yağ sebetle bir daha tekrarlamak isteimtihana girebilecekleri gibi. dinleyici ve malzeme ile yapılmış lokantalar rim ki İstanbul limanında kuvvetli, büyükçe ve 25 mil süratli bir itfasıfatile de hazır bulunabilirler. vardır. iye motörbotuna daha ihtiyac vardır. Böyle bir motörbot etrafı denizle çe\Tİlmiç olan İslanbulda, her tarafa yetişerek büyük hizmetler görebilir. GÖKCEDFRE KÖYU NECMİ RIZA ve arkadaşları KONSERİ YALOVA KAPLICALRINDA 15 temmuz cuma akşamı Açık hava «Kapalı» sını icsd eden nur içinde yatsın.. açığı İstanbulda pek o kadar keyifli olmuyor.. yağmura baksanıza.. kaç gün Karmen'i tütün fabrikasında. Oon Joze'yi kışlasında, boğa döğüşçüsünü evinde kapalı kalmağa mecbur etti. Onlaruı macerasını görmeğe gidecek seyirciler de kendilerini başka yerlerde avutmağa çalıştılar. Biz, yirminei yüzyılın ortalarına doğru, yani Avruponın öteki milletlerinden beş asra yakın bir müd Yatn l \ • EKREM YEĞEN General Peron, burada «Milletler» den bahsetmekle Şiliyi de desteklemiş oluyor. Hakikaten, Cenub kutbu arazisi üzerinde hak iddia eden dördüncü devlet de Şilidir. Bahis mevzuu topraklara en yakın olan bu iki memleket «kutub bölgesi kutublularındır» sözünü kendilerine düs sine abone olursanız, sayfiyenizde yalnız rahat etmiş olmakla kalmaz. aynı zamanda arzu ettiğiniz yemekleri seçmek suretile isterilize ve mühürlü sefertaslar içinde en nefis yemekleri yemiş olursunuz. Tel: 84474. Tilftiii. SUÇ UYIUBİlEaKBÜ TÜN HARmUE&İHDt MAZUIfDU. ÇüHKü Hiff Nt YAPTiySi AW ve sevaiiSiCiHyAP det sonra uyandığımız, Renaissanceja kavuştuğumuz için ilk çağın güzelliklerine ancak o vakit ehemmiyet vermeğe koyulduk. Klasikleri tercüme, açık hava tiyatroları vesaire.. Açık hava tiyatroları iklimi daha sabit yerler için muhakkak ki hoş bir şey.. tepenizde mavi gökün geniş ve ferah kubbesi, etrafımzda yeşillikler, ciğerleriniz ve vücudünüz temiz bir oksijen ve azot hulâsasile şişerek güzel bir sanat eseri seyretmek ve dinlemek bir fani için az bahtiyarhk mı? Fakat, İstanbulda böyle bir saadeti idrak etmeıc tesadüfe ve meteoroloji istasyonlarınm verecekleri garantilere bağlı.. «Bilgi» nin «cahillik» ten, <tecrübelilik» in «tecrübesizlik» ten üstünlüğünü «Karmen» in ilk temsil gecesi biraz anlar gibi oldum. Oturduğum yerden bizdeki «Açık hava tiyatrosu» hakkında kimlerin bilgili ve tecrübeli, kimlerin cahil ve tecrübasiz clduklarına derhal hükmedivermck imkânmı buluyordum. İşte. en kalın elbisesi sırtınd£i. sapkası bajuda, pjudçşusu koiunua bir bey.. işte yün etekliği belinde, kısa kürkü omzunda bir hanım.. bunlar âlim ve tecrübeli sınıfandan.. işte, incecik tiril tiril beyaz elbiseli, başı açık bir delikanlı.. ışte yarı şeffaf emprime roblu, baldın çıplak bir genc kız.. bunlar da ca arkalıksız pek fazla masrafa ihtihil ve tecrübesiz takımından.. yac görülmsden bunlar da yapılaHele bizim gibi minderini yasb bilirdi alü beton üstü tahta ızgaıa ğını da sırtlayıp gelmişler, hayat yerlerde rahat ve kaygusuz, iieri mektebinin «iftihar levhası» na ge demokrasinin verdiği hürriyetten çecekler kategorisinden... Çünkü, enine bojTina faydalanarak ferih haziran içerisinde verilen bale tem fahur oturduğumuz halde, biçare silinde sahnede estetik, plâstik, ak Lutfi Kırdar etrafı kapalı bir locarobatik danslar yapıhrken seyirci da misafirlerile birlikte koltuğuna ler de boş durmuyor, titreme, diş pek rahatsız bir vaziyette ilişmişti. çatırdatma, diz ovalama, sırt kızdır Fıkrayı belki bilirsiniz, kaymaKama hareketleri yapıyorlar, hattâ bir muı biri oturmuş, rakı içiyormuş, takımları daha ileri giderek endüs saf sempatik bir köylü yanına yaktri faaliyetlerins girişiyorlar, hari laşıp derd yanmağa koyulmuş. Adam, idare âmirinin hoşuna gitmiş, kulâde çiviler kesiyorlardı. bir kadeh de ona ikram etmiş. O Nitekim, cKarmen» de de birinci zamana kadar ağzına rakı koymaperdeden sonra temmuzun ilk haf mış olan köylü bir hamlede çlli tasmın sıcak bir gününde, mehtablı derecelik alkolü susuz, mezesiz ve şairane bir gecesinde bulunma midej'e yuvarlayınca bağrı yanmış. mıza rağmen bellerini, bacaklarıru gözleri evlerinden dışarı fırlamış: tutarak yerlerinden kslkanlar, ara Kuzum kaymakam bey, demiş, daki plâtformlara koşarak iıimajı hareketleri yapmağa koyulanlar gö siz bunu kendi arzunuzla mı, yokrülüyordu. Anfinin, aşağıda sahne sa hükumetin zoru ile mi içiyorsuye yakm kısımları tamamile dolu nuz?. idi. Fakat, yukanlar, hafif çiçek çıAcaba, Valimiz de o locaya hükarmış bir vücud manzarası göste kumetin zorile mi giriyor! riyorlardı. Opera heyetimizi, ilk Yeni marifetler temsil verdikleri gündenberi takdir edenler arasjndayım. Milletin Resmî müesseselerimizi, yarı ıesyaptığı fedakârlıkların, boşa git mî kurullarımızı daima yerer dumesini önleyen gencler, dünya sanat koşusuna geç katılan Türkiye ekipinin epeyce önde giden tak'.mların hizasma sokulabileceğini ispat ettiler. Gerek müziksel. ger3kse dramaük bakımdan' herkes vazifesini pek güzel becerdi. i'aınız hududsuz gök kubbe bazıîarının sesjni merhametsizce yutuycrcîu. İçimizdeki başı açıklardan, tiril giyin,mişlerden, baldırı çıpiaklardan siyade se\iınli vaiımiie acıdun. Biz, < Yazan: AHMED HİDAYET REEL cevab verdim, muhasebe \e veznedekiler lüzumundan fazla uyaruit ve açıkgöz.. son taksitle beraber millete servet (!) derecesine göre öyle bir avans baçı kestiler ki sor1 ma, cVarlık vergisi» haltetsin. ruruz.. biz, çok nankör insanlarız. Posta müdürlüğü, kalkar helikopter ile doğu vilâyetlerine bir günde mektub eriştirme teşebbüsîerine girişir, hemen Bakırköyünden Üsküdara bir kartpostalm bazan iki haftada gidemediğin! ileri süreriz. Telefon idaresi abonelerini muayyen saatlerde meselâ içinde bulunduğumuz ramazan dolayısile sahurda uyandırmak için tertibat alır, telefonda birbirini buîamıyanlann yekdiğerlerme söyliyeceklerini zapt, verecekleri randevulan tesbit için servis ihdas eder, derhal şehirlerarası, mahalleler arası, hattâ binalar, pencereler arası konuşmaların yolunda olmadığını yüziine vurur, arkasından da.. kel başa şimşir tarak, atalar sözünü yapıştırınz. Canım bu idareler bize yaranmak için daha ne yapsınlar, asrm bütün terakkilerini takib edip aboneleıe her türlü kolaylığı göstermek istiyor lar. Şimdi de «gaflet uykuau» na dalmışları uyandırmak gayretini güdüyorlar, fena bir sey mi? Ben böyle mırıldanıp dururken yanımdaki masada oturan arkadaşım: Bırak AHahaşkına, dedi, dakikalarca otomatiği çeviriyorum, her defasında karşıma başka yanlış bir numara çıkıyor. Baştan ayağa sinir kesiliyorum. O hızla şikâyet ve istihbarat bürolarma derdüni anlatmak sevdasına üşüyorum. Ne bir ses. ne bir nefes Küçük hammlar, davul da çalsan bir türlü uyanmıyorlar, kaldı ki onlar bizi uyandıracaklar.. Şikâyet ve istihbarattakilerin uyur goriıaduklenne bakma, djyt Hem o zaman, bizim kadınlar, yabancı ile evlenemezlerdi. Bunun İsviçrede çıkan almanca «Welt için büyük anne'.eri değil ' j olsa woche» dergisinin muharrirleıinden büyük babaları Türk olabilir! Peter Schmiedt geçenlerde memleKanadsız tavuk ketimize gelerek bir müddet kaldı. Şimdi gazetesine intıbalarını yazıTelgrafı. belki siz de okuîiîujsuyor. Bunların arasmda iyi görüşler nuzdur. Amerikada veteriner malzemesi ticaretilt meşgul olan üL Bauman adıııda biri 12 yıllık bir gayretten soara 400 tane kanadsız tavuk yetiştirmeğe muvaffak olmuş. Bu tavukl&rın etleri daha bol, daha beyaz ve daha lezzetli imiş. Bunu da ajanslar olağanüstü bir habermiş gibi dünyaya yayıyorlar.. bizde ne harikulâde kejifler var ki onları neden yıllardanberi sükuda geçiştirdiler şaşıyorum. ve haklı mütalealar yok değil.. FaMeselâ, sütsüz yağ. peynir, iıattâ kat, bazan da övle acı ve garib gaf süt.. yağsız pilâv. etsiz güveç.. TIEletlere düşmüş ki sormaym.. mese sasız, vazifesiz memur.. memursuz lâ, Beyoğlundaki İtalyan kahvesinde karşı karşıya oturup kafayı çekerlerken hâlâ kökleri bir türlü ktıruyaniıyan atlısu frenklerinden biri:' Yahu, demiş, şu Türkler ne biçim adamlar.. Gote'nin Shakrspearein büyük annelerinin kendilerinden olduğunu iddia ediyorlar!. Peter Schmiedt de hemen mal bulmuş mağrıbî gibi derhal bunu mektubuna ilâve ctmiş. Sevdiğimiz münevver zatlardan biri bu kuyruklu yalsna o kadar müteessir olmuş ki «Weltwoche» idaresine msktub yazarak ger^cği kendilerine anla'mak isiemiş.. lâkin, aldığı cevab id!İ'"'sn daha gülüac, «Muhaiiiıimiz bu haoerı Büyük annteleri... o kadar mevsuk membadan öğrenmiştir ki... kabilinden gayet *indi bir mütalea.. Dostumuz hiç üzülmesin. su catı'mamış, Türk olduklarından zer» re kadar şüphe edilmemek lâzım gelen İbni Sina, meşhur Kamus sahibi Firuz Abadi gibi âlimlerimizin bile milletimizden olduğunu bazı sivri kafalı Avrupalılara hâlâ kabul ettiremiyoruz, nerede kaidı, Goethe ve Shakespeare'in büyük anneleri için böyle bir saçma isnadda bulr.nacağız.. âmir.. talebesiz profesör.. azasız p a r . ti.. prosramsız iş.. susuz JO.J ve musluk.. kaygısız belediye.. seçmensiz seçim, parasız gecim.. Daha neler de neler, kanadsız ta« vuğun buniarın arasında lâfı mı o
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle