19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET Doktorlarımızın adedi az mıdıi*, çok mudur? Dr. Kemal Saraçoğlfiııuıı serbest sütünlarınuzda ortaya attığı fikri diğer bir kısım doktorlar kabtıl etmiyorlar Dr. Kemal Saracoğlu arkadaşımız dün gazetemizın serbest sütununda intişar eden bir yazısında Büyük Millet Meclisinde affı bahis mevzuu olan ve redde uğrıyan hükümlü doktorun vaziyetinden bahsederek ezcümle şöyle diyordu: «Hekim karaborsasının türemesine, simsarlık denilen feci halin teammümüne sebeb, üniversitelerın harıl harıl hekim yetiştirmeleridir. Genc hekimler kıyı köşe sayılan kazalarda bile boş hükumet veya belediye doktorluğu bulabilmek için kapı kapı dolaştıkları halde işsiz kalmaktadırlar. Bu aylaklık onları kötü vaziyetlere düşürüyor ve suç işlemeye sevkediyor. Bugün irtikâb ve ırtişa', başka gün siyasi bir suç yüzünden bir çok kıymetleri kaybetmek istemiyorsak tek müessir çarenin ceza olduğunu bir tarafa bırakalım ve serw halinde gemı imal eden Amerikan tersaneleri gibi yüzlerce hekimi işsiz güçsüz ortalıga salıvermekten vazgeçelim.» Dr. Kemal Saracoğlu bu makalesile büyük bir memleket davasına temas ediyor ve ortaya bir takım miiinm iddialar atıyordu. Dün bu mühim mevzuda salâhiyetle fikir beyan edebilecek zevatla görüşerek noktai nazarlannı öğrenmek istedik. Kendilerile konuştuğumuz zevatın hemen hepsi de asıl derdin «piyasa« ya bol mıktarda doktor çıkmasında değil, genc doktorların büyük şehirlerden ayrılmak istememelerinde veya bu işin iyi organize edilememesinde olduğunu söylemektedirler. On ların fikirlerine göre Anadoluyu gezen hemen herkesin bildiği veçhile, ücra köyler bir yana, gözden ırak bir çok kazalarımızda bazan tek bir dok tora dahi rastlanmadığı inkâr götürmez bir hakikattir. Faik Yargjcı bu mevzuda ne diyor: « Her şeyden evvel şunu belirtırıek yerinde olur ki bugünkü doktor adedi sayın arkadsşımızın iddia ettiği gibi ihtiyaçtan fazla değildir. Kaldı ki devletin yapmakta olduğu yeni sağhk teşkilâtı için fazla hekime bu memleket daima muhtaçtır. Genc doktorlarımızın şu veya bu şekilde bir takım mahrumetlere katlanmalarına bence hiç de mahal ve lüzum yoktur. Çünkü memleketimizin muhtelif şehir ve kasabalarında bi raz mahrumiyete katlanmak suretilehekimleri geçindirebilecek ve kendilerine çalışma sahası olabilecek pek çok yerler vardır. Fakat ne yazık ki, genc münevverlerimie büyük şehirlerden ayrılmak istemiyorlar. Uzağa gitmeye ne hacet, bugün İstanbul mülhaicatında dahi doktor arkadaşlarımız pek kısa bir zaman çalıştıktan sonra bulundukları yerlerden ayrılmak ve merkeze gelmek arzusuna kapılıyorlar. Bugün İstanbul Etıbba Odasına kayıdlı doktor adedi 1500 den fazladır. Staj yapan ve henüz Odaya dahil olmıyan hekimlerle resmî sıhhat teşekküllerinde çalışan doktorları da 500 kişi olarak kabul edersek şehrimizdeki doktor mevcudu iki bini aşmaktadır. Fakat buna mukabil memleketimizin nüfusu kesif bir çok vilâyetlerinde maalesef hekim adedi begi geçmez. Her şeyden önce bu nisbetsizliği yurdun ihtiyacına göre ayarlamak lâzımdır kanaatindeyim.» Cerrahpaşa Hastanesi Başhekimi Dr. Esad Durusoyun fikri: « Meslekdaşımm makalesini okudum. Sade bir doktorun değil, meslek sahibi herhangi bir münevverin her ne çeşid müessirin tesirinde kalırsa kalsın ruhî sefalete düşmesini hoş görenlerden değilim. Genc hekimlerimizin ruhî sefalete düşecekleri yerde kendilerini dört gözle bekliyen memleket köşelerine gitmelerini tavsiye ederim. Doktor arkadaşlanmızın kapı kapı dolaşıp iş aradıkları halde bulamadıklan, aylak kaldıkları iddiası da varid olmasa gerektir. Anadolumuzun bir çok bölgelerinde hekime şiddetle ihtiyaç vardır. Devlet de bu ihtiyacın derecesini pekâlâ takdir ettiği için bu kabil gencler için mecburî hizmet usullerini vaz' etmiş değil midir?.. Fakat bence, genclerimiz bu mecburiyeti bir tarafa bırakıp feragatkâr bir zihniyetle hareket etmelidirler. Dünkü kısmın hulâsası Bütün hekimler. büyük şehirlerde toplanırlarsa, onlardan şifa ve hayat bekliyen taşralı vatandaşlarımızm halleri nice olur. Ancak uzak yeralan feragatkâr münev1 lerde,vazife • verlere bu yerinde hareketlerinden ] dolayı tazminat verilmesi de devlete i düşen bir vazifedir.» • Profesör Operatör General Cemil Topuzlu dıyor ki: •• Bir çok medenî memleketlerde 1000 kişiye bir doktor isabet eder. Bu hesaba göre bizde de 20 bin doktor olması lâzımdır. Fakat bizde bu miktar 3500 ü geçmez. Sonra. bu doktorların hernen yüzde altmışı Istanbuldadır. Şu hale nazaran, doktorlar İstanbulda toplanmışlar demektir ki, bu şehirde bu kadar çok hekime ihtiyaç yoktur. Anadolunun bir çok yerlerinde doktor bulunmadığına bakıhrsa büyük şehirlerde tekâsüf eden bu meslekdaşları oralara dağıtmak icabeder. Kemal Saraçoğlunun makalesinde bahis mevzuu edildifi gibi hastanelerdeki doktorlann halktan honorer almaları mevsimsizdir ve doğru değildir. Çünkü bizdeki resrnî sıhhat müesseselerinde yatan ve buralardan şifa arıyan hastaların çoğunu fakir kimseler teşkil etmektedirler. Hali vakti yerinde olanlar esasen hususî hastanelerde yatmaktadırlar. Bu takdirde resmî sıhhat müesseselerimizde yatan ve yatak komşusu gibi para veremiyen hastalar pek haklı olarak sızlanacaklar: " O doktora para verdi de çabucak iyi oldu. hastaneden çıktı. Paramız olmadığı için bize bakmadılar, buralarda inim inim inliyoruz.» diyeceklerdir.» Tıb Fakültesi Dekanı Profesör Dr. Ziya Öktene göre: Bir kısım Belediye resimleri inÜiriliyor Şehir Meclisi parti grupu dün bir kısım tarifelerde indirme yapılmasını kararlaştırdı Şehir Meclisi parti grupu üyeleri, dün CH. Partisi il merkezinde bir toplantı yaparak, bazı belediye rüsumu tarifeIerinin, bu meyanda temaşa, levha. ilân vesair bazı rüsumun fazlahğı dolayısile bunlarm indirilmesi hususunu görüşmüş lerdir. Belediye başkan muavini Muhtrr Acar tarafından verilen izahatı müteakıb münakaşalar sonunda tarifelerde bazı indirmeler yapılması kararlaştırılnuştır. Sehir haberleri I NALINA I ( Son kitab hâdisesi münasebetile l Kalmerli yatan hainleri ransız komünistlerinin elebaşısı Thorez'in, Fransız Parlamentosunda bir fırlına koparan sözferi. komünistlerin nasıl korkunc vatan hainleri olduklarını meydana çıkarosış[ır. Thorez, birkaç gün önceki sözleri, Fransız Millet Meclisinde de tekrarlamaktan memnuniyet ve iftihar duyduğuau söyledikten sonra «Rusyaya karşı îıarb olursa bu harbi guçleştirmek, hattâ imkânsız halc getirmek için Fransız komiııüsüeıi eilerinden geleni yapacaklardır,. demiştir. Onun bu söıleri, bir komünist paîa\rasından ibaret değildir. İkinci Dünya Harbinin ilk devresinde, başta kendisi olmak üzere. Fransız komünistleri, Fransanın mağlubiyetini ternin etmek için eilerinden geleni yapmtşlardır. Bizzat Thorez, harbin başlangıcında memleketini bırakıp Sovjet Rusyaya kaçan vatan hainlerinden biridir. Fransız komünistleri «Polonya için kan dökmeyiz» teranesini tutturarak. Franfiz ordusunun maneviyatmı kıran bir bozgıınculuk havısı yaratmak sureüle Hitler'in işini kolaylaştırmışlardır. Bu komünist beşinci kolu. Fransanın mağlubiyetinde nazi beşinci kolundan çok daha tcsirli olmuştur. O zaman Fransız komünistleri Moskovadan aldıkları onıirle vatanlarına ihanet ediyorlardl. Sovyet Rusya ile nazi Almanyası açıkça dost ve giziice müttefik oldukları için Fransız komünistleri de «Dostumun dostu henim de dostumdıır» diye Almanyanın müttefiki va^iyetinde, kendi mülrtlerinin harb gayretlerini ve savaş azmini baltalıyorlardı. Vaktaki Almanya, Sovyet Rusyaya ksrşı taarroza geçti. O zaınan. Fran^ız komünistleri de «Doslumun düsmanı benim de düşmanımdın» diyerek, Frar.sadaki Almanlara karşı harekete ireçtiler ve Fransız vatanperverlerinin saflarına iltihak ederek «reral!ı mücadelesi. denilen gizli savasa katıldılar. Böylece İkinci Dünya Harbinrle Fraıısıj komünistleri! Fransız vatandeğil. Ki7il Çarlığm bendesi vatan hainleri oldüklannı ispat ettiler. Eğer Almanya üe Sovyet Rusya harb etmemiş plsalardı. onlar. vatanlarına karşı mücade'ede devzm edecekler ve alınlarına vurulmuş olan kızıl damga ile bugün. kendikri vatan haini olarak kurşuna cîiîîlerekler; partileri de kanun dısı edilmiş olacakiı: Fransa da rahat bir nefes alcıcaklı. Fraası? Meclisindeki sosyalist meb'usIrr 'an îıiri Thorez için «yeni bir Laval» diye bağırmış. Thorez'e nispetle I,aval. zemzemle yıkanmış bir vatan hainidir ve Laval ilc diğer idama mahkum edilen Fransız işbirlikçilerino nispetle de ThorfT ve hempaları katmerli bir millet ve memleket düşmanıdırlar. Thorpz'in ırtemnunluk ve iftiharla tekrarlarîi^ı sözlerden anlıyoruz ki, Fransız komümstleri İkinci Dünya Harbinde Hitler'in nrı J "!arına çiğTicttiklcri vatanIprını İVünrii Dünya Harbinde de Stalinln ordularına çişHetmcyc ajrmefaniş kıfaltic soysıızlavdır Zat?n bütün komiini«tlerin miimeyyiz vasfı, «Moskovanın erarinde calışan vatan ve millet .. o'ınaktan ibarettir. Bir ressne r dujruruDunyanın sayılı • • • • • • • • • ^ • • ^ ^ • • » Yazan: yor. •Bütün dillerin sanat ve ilim dâhianası türkçedir» ve lerinden Le^nardo bütün milletkr da Vinci'nin İhtiyar ' Tu'>:'.erden gelmişilc dclikanlı unvan I . l diye iki büh bir kara kalem yük dava başını müdaiaa etmek veyaresminin kopyasını Le Figaro litteraire'in hud .riyaziyede falan usulü Orta Asson nüshasında gördüm. Ağzı içeri çökyah bir' âlrm keffermiştir» gibi küçük müş. çenesi öne doğru çıkmış saçsız bir dava bsşını herkese kabul ettirmeğo bir ihtiyar başın, insanın içini okuyakalkışmak, maksada çabuk erişmek yocak kadar. kuvvetli ve genc göıleri karluıun ilim ve kültür snhasmda başlanîisında hariltulâds güzel ve kıvırcık gür gıc noktalan sayılabilir. saçiı bir delikanlı başuıın ceşesiz ve Diğer taraftan fikir ve vicdan hürriçekingen, fakat kendinden çok emin vetinden, d=mrkrarîd«n en gür sesle yani açıkçası muhatabına istihlâfla bakan bahsedip dururken bundan bir asırdan gözleri vardı. Bu resünden ilham ala7iyade bir zaman evvel yazılmış edebî .ak o gazeteye bir makale yazan Jean bir romanda toprsk ile beraber alınıp Guehenno'nun dedigi gibi gencin susan satılan köylülerin scfaletinin hikâyesişözleri karşısında ihtiyarın soran gozni ve bu sefaletten kurîulmak için edilerinde adeta mazi istikbali sorguya len teşvikleri bir hürri>et ve demokraâ çekmiş gibi bir eda seziliyordu. Evet propagandası sayjcak yerde içtimaî gencler her vakit yaşlılardan mazinin iktisadi bir sistemin propagandası aibi hesabını sorarlar; bu en tabiî bir musaymak, bu essrin müellifinin öldüğü hasebedir. Fakat bir de bunun aksi olzaman f 1841) henüz o içtimaî ideolojicuğunu yani arada bir yaşlılarm da nin neşir bile edilmeciğini ve sistemin genclerden ilim, sanat. siyaset yolunda ana kitabının romanın müellifi Lermonaldıkları emanet âlemi nasıl idare edetov'un vefatindan ancak 26 s=ene sonra ceklerlni sorup öğrenmek istemelerini çıktığını bilmemekle mümkündür. Buntabii görmek gerektir. Bunu pek taoii dan başka eğer Rus erlebiyafındaki roIhtiyar ile delikanlı görmüyoruz, genclere bunları sormuyomanlar arasında. ta Tolstoi'denberi; top(Leonardo da Vineh ruz. Ya onlara karşı alâkasızhk gösterağa zincirle bağ'ı esir köylüden bshriyoruz, yahud gösterdiğimiz alâka ıle terdiğıni de inkâr edemeyiz. se'miyen bir romn bulmak kabil olmaFransanın meşhur muharrirlerinden d'ğını unutmamak lâzjmdır. Esasen köymethü senada p«k ileri giderek onları kendi kendilerini tenkid. kendi kendi Romajn RolUnd XIX. asrın son on se lüyü Eîendi» sayıp onu büyük toprak lerini kontrol yolundan ayrılmağa sev neîinde henüz otuz yaşına bastığı bir =ahibi mütegallibenin elinde topraksız kediyoruz. Halbuki yaşlılar titrek elle sırsda yetmiş yaşmı geçmiş olan Mal birakmamayı her parüsinin programma rinde taşıdıkları ilim, sanat ve siyaset wida von Meysenburg'un Romada Co koymuş bir vatanın vatandaşlar.nm meşalelerini günün birinde ister istemcz liseum'a komşu konağının salonuna köylüler lehinde yazılmış eserlerde teslim edecekleri elleri idare eden di devam ediyor. Oranın her biri dünyanin Tjtlaka kötü bir ideoloji aramaları çok mağların kuvvetini ve çalışma veçhcsi büyük bir şöhreti olan ve .gr';el.i garibdir. ni evvelden bilmek elbette isterler. 3u şimdi salonun köşelerinde doleşan» esHalbuki bir asırdan daha çok zam=n tmeşale, temsili elden ele geçmesile, ki ziyaretçilerinin ruhunu, ilim ve sanparlamasile sönmesile çok kullamlmış at hâmisi Mal*ida'nrn ihtiyar sesinin evvel Ruslarla Osmanlı Imparator'.ugu ve yıpranmış bir ifade tarzı olmasaydı ihtizazında. duymağa çalışıyor ve niha arasında harb varken yazılmış ve bitimakale muharririnin güzcl cümlelerini yet bu hanıma yazdığı bir mektubda .Siz rilmemiş olan o edebî romanda geçsn size naklederdim. Yalnız ?unu söyliye bana kudretimin şuurunu verdiniz, siz ve düşmanın düşmana rahrp"t okumıyayim ki J. Guehenno, nice senelerdenberi bana yaptığım işler için olmasa bile ya cağı bedihî olduğu için pek fevkalâde • meşale devir ve tesliminin» yolunda ol pacağım işler için nefsime itimad kuv pöriilmemek lâzım gelen sözler üzerinfırtına ortasında mesul madığını ve çünkü her neslin. evvelki vetini verdiniz» dedikten sonra ilâve de kopanlan ınakaraın. gazelelerin verdiği haber doğ• nesilden bir şey öğrenmeyip her şeyi ediyor: •Evet dunnadan dinlfnmcden MZ ve ru ise. eseri tekrar bastınp bu parçaiarı kendi neslinin yaptığını iddia ederek öhen harekete geçmeliyiz. Evet ikimizm çıkarturacağını söylemesi daha garibviindüği'nü söyledikten sonra nikbinlige dir. Eğer eserin edebi kıymeti yoksa Eapıyor ve babaoğ\ıl neslinin herkestcn de herkesten daha şiddetle faaliyete cnu tekrar bastırmakta ne mana varçünkü kendi ilâhî geçmemiz lâıımdır: çabuk yürüyen zamanın içindeki aynı dır? Eğer eserin tercümssini mutlaka eriştirmeğ'e bütün brnlisimizi kemale selin ortasında ytıvarlandıklarmı ve gülüzumlu kılrcak edebi kıymeti varsa ve nün birinde bir akıl ve hikmet veyahud hayatımızı vakfetmjşizdir. Hayat kısahakikaten klâsik bir eser ise (şu klâbir aşk ve muhabbetin aradaki ihtilâf dır. acele etmeliyiz. Ben pek zorlu hir fi;?in Maarif Vekâletince ne manada telan kaldıracağını boranm şidd«tin€ ve insanım; beni geç bırakaeak her şeyi lâkki edildijini, hangi eserin klâsik. zamanın süratine beraberce karşı koya yolumun üzeıindcn kaldırıp a(ar;m. Ne csklarını ilâve ediyor. Zannımızca bu parib adamlar var. canları sıkıidıjı. boş ncngi eserin • gayri klâsik» olduğunu hir hayali hâmdan ibaretü'r. Nesiller ve işsiz oldukları için benim de zama da bir türlü öğrenemedık ya) içinden birbirinden gittikçe daha fazla ayrılı nımı hokkahazlıkla bcnden alnıak isti bir satır bile ç.kaiTnuğa kalkışmak hayyor; XIX. asırda bu kadar aynhk yok vorlar. Içleri sıkılan işsizler ve ş'marık rete şayan bir teşebbüstür. Di'f.mnıtu. Birinci Umumî Harbden sonra ne in>aıılarla işim yok. Bu dünya vuzünde mız olmıyanlar tarafından yazılan esersiller arasına farklar değil, zıddiyetler herkesin yapacağı bir şey var. Eğer in lerde ve meseiâ pek tanmmış bir eser bile girdi. Genc neslin aldığı huzursuz sanlar mutlaka bir iş yapmak isteseler olan Von Hammer'in •Devleli Osmanibedbaht olmıjacak'ardı. ye Tarihi. nde alevhimizde sayıU.cak tavır karşısında yaşlılar onları teselliye di bu kadar bile lüzum görmediler. Çünkü müthiş Çalıt.a!ım. çalışalım.» Ifte nonnal bir bazı haksız ithamlar ve ifadeler vardır. bir harb felâketi geçirmiş olan o yaşlı gencin bir ihtiyarla aynı fikirde olarak Şımdı bu tarih kitabı ve XIX uncu asır lar da teselliye muhtacdılar. Bir de düçündiiğü budur. O evvelki nesilden bsşına kadar Türk deyince Müsliımrn küçümsemij erek ondf>n kasdederek sırf dinî taassub dolayısile genc, harbden sonra kendüerinden daha aldığı miıası yaşlılarm yerlerine geçmek ihtirasmı ittifade ile kendisinden sonrskine daha aleyhte yazılan ihtiva eden eserleri de beskmeğe başladı ve kolaylıkla bu ih nurani bir ışık halinde teslim elmek bu suretle basıhnadsn evvel kontrol ettırası teskin ettikçe maksada erişmek icin «çalışalım, çahîjalım. diye haykırı nıeğe kalkışacak isek Kı tısulün «Encümeni Teftiş ve Muaycne» sisirır.'ni için emek sarfederek uğraşmağı değil, yor. Ne yazık ki harbier «cnrasi. dünyanin hatırlattığmı ve o devri bilen'.eri ürsiyasî, iktisadi bir takım çapraz yollarmevcud olan bir küttii^ünü söylemek lâzımdır. En dcğdan geçmeği tcrcih etti. Diğer taraftan kurulduğundanberi rusu haksız taarruz'.srı ihtiva eden yereski nesille. artık kadınların da umu:nî hastahşın virüsü.ıü birdeııbirc şiddetler tercüme olunur ve hemen bir not lcndirdi: Çarçabuk ikbal ve reiaha çıkan hayata iştirak etmesinden kalabalıklîile kandıncı deliller getinlerek reddeşan. yeni nesil arasında bir göruş farkı cn kısa yolları araştırmaktan ibaret olan dılirse hem rnüellifin .«arih malı olrn veyahud daha maddî bir tabirle bir ek ve frenkçe Arrivisme denilen bu hasta eserine teca\üz edilmemiş ve hem de mek kavgası meydana çıktı. İşte asır lı|a bütün dünyada yakalanan gencle hakikat gizli bırakılmamış olur. (Nitelaıca evvel da Vinci'nin kara kalemile rin sayısı hiç de az değildir. Bu hasta kim fikir ve vicdan Cüniyetinin şimkarşı karşıya konulan iki çift gözün ifa lığın cn göıc çarpan misa!lerini tabiî diki kadjr moda bir sö? olmadığa bir desi bu zıddiyeti. sahifelerce yazılacak siyasette görürüz. Bunun en basit ve devirde M;hmed Ata Bey merhum yazılardan bin kat daha beliğ surette en kolay teşhis olunan ârâzı da, toplu Hsmmer tercümesinde böyle yapmıştır). tesbit etmişti. Harbi kaldırmak için harb luklarda kuvvetle beliren bazı mubarfk Meseleyi kolayca kapatmak için buluzamanın dahili veya nan mak^sla kesip ediyoruz diyen bizim nesil bu sözünü İ.isler üzerinde atmak usulünü tutamadı; sulhun ertesinde gene silâh harici politikası yolile yapılan halk ilimsever genclerin gür sesi tasvib etlanmağa başîadı. «Milletler Cemiyeti. avcılığıdır. Bu avcılık siyaset gibi daha memelidir. Iste bu vesile ile yirminci diye bir oyun tertib ettiler. Bir müddet ziyade maddî sahalarda kaldığı zaman asnn ortasında fikir hürri>eti. ilim hürsonra o cemiyeün ortasında insan hak zararı derinlere kadar sirayet etmiyor riyeti, haberleşrne hürriyeti diye sıra larını ayaklar altma aldılar ve nihayct da sadcce günün vak'alarl üzerinde te sıra hürriyetierin mürlafsası için bizim bir İkinci Dünya Har'cile karşı karşıya sirini gösteriyor. Fakat ilim ve kültür de her sene avuç dolbsu para ile iştikaldık. Demek ki iki harb arası genc sahasında iş değişiyor, bu sahalar da ne rak ettiğimiz Uno'lar. Unesco'lar kurulistikamette olursa olsun yapılan halk duğu esnada eski nefülero'en yeni neneslinin huzursurluğu pflk haklı idi. ! avcıhğınm zaraılan uzun zamanlara, Bütün bunlara rağmen gencin yaşlı bazan bir nesle kadar sürüyor. Meseiâ sillere intikal etmiş ve edecek uğjı u ^Tjnu genclerilardan öğreneceği bir çok şeyler, me dil, tarih ve edebiyata bu yol ile giri ve hayırlı miraslar selâ XIX asırda ve XX. asır başların lince bu giriş içten gelen bir inancın mizin hatırlamaları pek yerinde olur. daki hür dünyada yaşamış neslin genc ilcasile büe olmasa tesirlerini pek uzun A. ADN/VNADIVAR nesle fikir ve vicdan hürriyeti, siyasî hürriyet ve ahlâk ve fazilet prensipleri şeklinde bırakaeak mirası vardı. Vâkıa bugün fikir ve vicdan hürriyetinden, milliyetçilikten, içtimaî adaletten kanun nazarmda müsavattan anladıkları sarih meBıumları miras olarak genc nesle bırakmak istiyen yaşlı neslin bu Çocuklara vatan ve millet sevgisini aşılayan. böcekler tıakkında faydevir ve teslim muamelesini tam bir sudah bügiler veren bu kitab. Alman Çocuk Edebivatınrn şaheserlerindenrette ifa ettiğini iddia edemesek bile, çok kere yaşlının gence, tecrübesi dir. Recai Bilgin Urcüme etmiştir. Resimlidir 125 Kuruş. ve bilgisi sayesinde doğru yollar gösAHMET HALİT KİTABEVİ A. ADNAS ADIVAR otobüsleri sigoriasız Şehir Meclisınin dunkü top'.anîısında. Sporculara Ysrdım Dcmejine H3.000 lira veriln:esi hakkındaki teklifle Elektrak, Tramvay. Tünel İşietmeleri Unıum Mıidürlüğüne bedeli üç senede ödenmek şartil» 50 otobus muhayaası için s&lâhiyet veriirr.?si hakkındaki teklif. encumenlere havale edilmi^tir. Otobüs mubayaa cdilirken, şehruı nerelerinde, ne gibi ctobüslere ihliyac olduğunun tesbiti istenılmi^îir. Elektrik İdaresir.in ödeyeceşi hasar tedslleri dolayısile cereyan eden müzakerede. otobüsltrin »igoTtah olup olnıadıkları sorulmuş. ligortasız oldukları cevabı verilmiştir. Sular îdaresi. varidat fazlası olan 200.000 liranın yapılmakta olan su tesisatı işine sarfı kararlaştırılmıştır. Tramvay İdaresi, yeni otobusler için teklifler kabulüne başlayacaktır. Adalet Bakanı gcldi Adalet Bakanı Fuad Sirmen. validesinin hastalanması üzerine diin sabah şehrimiza « Memleketimizin hekime olan gelmiştir. Bakan. pazar akş?mı Ankaraya avdet rdecektir. Bakın şehrimiz Sağlık Müdürü Dr. ihtiyacı münakaşa kabul etmez bir hakikattir. Bu zaruret ve ihtiyaçlardır ki tıb fakültelerine fazla talebe alıyor ve almakta devam ediyoruz. Her sene Fakülteye alınan talebe miktarı 600 dür ve daha fazla olması da temenniye şayandır. Bir kısım kazalarda hükumet tabibi olması bir şey ifade etmez. O kazanın nahiyelerini ve köylerini düşünürsek bir hükumet hekiminin bu yurd köşesinde kaç vatandaş nabzı tutabileceğini tasavvur etmek güç değildir. Genc hekimlerin iş bulamamaları ve buna benzer iddialar varid olabilir. Fakat bütün bunlar memleketimizin hekime ihtiyacı olmadığım ifade etmez. Büyük şehirlerdeki doktorları, ihtiyaç yerlerine dağıtmak lâzımdır ve bunun için de geniş tekilâta ihtiyaç vardır düşüncesindeyim.» Ferdi ÖNER Ankarada Fenerbahçeliler KulübU Balosu Haber aldı.ğırr.ıza göre. geçen sene Ankarada kurulan ve Ankaramn büyük sempalisini kazanın (Kenerbahçeliler Kulübü) 19 mart cumartesi akşamı Ankara Palas salonlarında ilk balosunu verecektir. Çok neşeli geçeceği jüphesiz olan bu balo şimdiden alâka çekrr.eye başlarmştır. Bir istifa Van Milli Eğitim Müdürlügüne tajın edilen İsUnbul İlk Öğrelim MUfctti;lerinden Ranıazan Gökalp. bu mevsimde vazifesi baSina gitmesinin imkinsız oldugunu bildirerek. müfettislikten de tstıfa etmiştir. İstanbul vapurunda yeni bir kaçakçılık hâdisesi tstanbul vapuru dün saat 12 de Batı Akdeniz seferine çıkmıstır. Her gidi; ve gelişinde birtakım dedıkodulara yol açan ve bazı hadiselere sahne olan İstanbul vapurunda. dün de bir kaçakçılık vak'ası olnıuştur' A. Sofia isminde. tUlyan tebaaJı bjr kadın. kaçakçılık yaptığı iddiasile 5 inci Asliye Ceza Mahkemesıne sevkcdilmiştir. Gümrük memurları tarafından yapılan aramada. kadının üzerlnde v* ejyalan arasında plâtın zemin üzerine pırlanta ijlemeli bir iğne. altın bilezik ve birtakım *iîmüç eşyalar bulunmuşt'jr. Gemi. bu seferine 100 yolcu ve 130 ton yiikle çıkmıştır. Gidenler arasında.. Ansaldo tezgâhlarında irşa edilen gemilere nezaret edecek olan YUksek Mühendıs Musa Tebı. Fabrika ve Havuzlar BaşnrLİhendisi Bahaiddin Elgiz ve Deniıyollarının haricdeki acenta müdürleri vardır. C. H. P. Genel Sekreterliğinin açtığı dava «C.H.P. nin Oyunları ve Demokrat Parti» adlı brcştirde v« •Atonr gaietesinde yazdığı makalelerinde Halk Partisine hakaret ettiği iddiasile mulıarrir İhsan Yurdoglu »leyhine C.H.P. Genel Sekreteri Fikret Sılay tarafından açılan davar.ın ilk duruşması dün Üçüncu Asliye Ceza Mahkemesinde yapılmıştır. Sanığın avukatı Burhan Apaydın. Halk Partisinin İhsan Yurdoğluya husumet beslediğini. zira bir taraftan kendisi dava açarken, diger taraftan Adalet Bakanlığının da aynı y » ı ı lardan dolayı aynca bir âmme davası ikame ettiğini. bundan maksadm. müvekkilinin. cezası tecil o'unursa diğer mahkemenin vereceği kararla mutlaka hapsedilmesini sağlamak olduitunu ileri sumıiıştür. Muhakeme. âmme davası mevzuunu incelemek iızere 3 marta bırakılmıştır. MEVLİD Kahrıic.'iı e;m ve annemiz AYŞE KAMİT.E DCRUKAL'ın vefatının 4 üncü yıldönünıü dolayısile aziz ruhuna ithaf edilmek üzere şubatın 27 nci pazar günü öğle namannı mii tr akıb saat 14 te Sultanahmedde Firuzağa c?miirdo Mevlid okutturulacağmdan arzu edenîerin tesrifkri rica ol'jnur. Hü?nü Sadık Durukal ve çocukları 1 SANAT v e EDEBIYATTA •CANILER Meşhur İtalyan â'ımi Enrico Ferrj bu eserinde Shakespearc, Hugo, Dostoyevsky, Tolstoy, D"Annuncio ve daha bir çok muharrirlerin yarattıkları câni tiplerini incelemekte, giyoünle idam edilen iki azılı katilin son dakikalarını anlatmakta doğuştan tesadüfen ve aşk yüzünden ka^il olanlar arasındaki farkİarı belirrmektedir. Hukukçulann düjüncesini sarsan bu şaheseri hekim. gazeteci, muharrir. sanatkâr ve bütün meraklı ekuyuculara tavsiye ederiz. Fiatı : 150 K U R U Ş Atatürke Raporlar Behçet Kemal Çasların iki şiiri Dün akşam Büyükadada iki ev tamamen ve bir ev kısmen yandı Dun akşam Büyükadada Donanma sokağında çıkan bir yangın neticesinde iki ev taman'.en ve bir ev kısmen yanmıştır. Yangın. Arab Ayjenin sahib oiduğu 9 numaralı bir katlı ah.;ab evden çıkmış ve yanındaki Behiyeye aid 11 numaralı İki katlı ahsaa eve sirayet etmiştir. Ker iki ev tamamen ve 13 numaralı ev de kısmen yandıktan sonra ateş söndüriılmuştür. Tahkikat neticesinde yangımn 9 numaralı evden çıktığı ar.laşılmiîtır. BÜYÜK YOL un bugün çıkan 5 inci sayısında ayrıca: Meselalerimizi Atatürk inkı'.âbı görüjü ile tetkik eden (11) yazı (5ı tercüme. Eir büyük hikâye. CKUYUKUZ! ENRiCO FERRi CUMHURİYET Nüshasi 1(1 kuruştuı Abone şeraiti furnive IC1P Bll 4VıiK REBİÜL'ÂHIR 27 CUMARTESI BAŞINDAN ÂEE MAfA'nııt Haric Içlu 600 Ki 160li » »00 (400 > * »«i «Mi 1500 Kr. GECENLER ÜC «>'lK Altı aviık Senelik . • zpoe • D Gazetemıze ecnderilen e*.*ran ve neçredilxin edîlmeslD lade oJunmaz. tlânlarrian ıcesuliye» kabu) K K A T REMZİ KİTABEVİ Ezanl |12.46| 6.32 9 35 !2.00 1.31 11.07 nız şu fotograf meselesi beni düşündürüyor. Hiç olmazsa, bana Londrada nereye ineceğinizi bildiremez misiniz? Bilmiyorum. Henüz bunu da bilmiyorum. Şöyle keseme uygun bir yeı arayacağım. Ama, mutlaka bir adres istiyorsanız... Pasaport memuru anlayışlı bir adam tavrile «D« ye bir göz kırptı. «D» birdenbire doğan bir ümıd güneşine adeta Inanamıyordu. Herhangi bir adres bizim için kâfidir. «D> geniş bir nefes aldı: Dı nin endişede haklt olduğu, güvertede düşman tarajın ajanile kcrtılaimatile tabit RiU ctelir.e insem nasü olur acaolur. «D», onun da ayn% iş için Londraya ba? gittiğini ve aralannda mutUık bir çarpışma Ben, sizin yerinizde olsam, daha nlacağtnı hiueder. Üstelik, Tafcibinin birçok bakımlardan kendUind*n daha kuvvetli oldu ucuzca bir yer seçerdim. O halde Bristol'e ineyim. Heı ğuna emindir. Gemi rıhtıma yanafir. •D», fmsaport kontrolu esnasında bir güç memlekette bir Bristol oteli bulunduğtıliikle fe«r»ılojtr. Ptuaporttaki lotoğrafm ona na göre, mutlaka Lodrada da bu isimhiç benzemediğini gören memur, «D» den de bir otel vardır. îüpfce tder. Onu, diğer yolcvların ifieri bi İşte bunda yanıldınız. Londrada bu tineeye kadar btkletir. .D», üç sene evvel çektinliği fetoğraila bu^ünfcü holi arannda isimde bir otel yoktur. Peki, benim gibi bir adama hangi müthif bir fark olduğunu kenditi de anlar. Memurun füphesint hak verir. Harb, daimt oteli tavsiye edebilirsiniz? olüm korkusv, karınntn fafistler tarafından Strand Palası. kurşuna dizilmesinin vermif olduğu ıtttrablar Güzel. Ben de oraya incrim. onu fcıta bir zamanda tanınmıyacak dereceMemur gülümsedi. Nazik bir tavırla dt ytpratmıştır. .D», bir taraftan pasaport mcmuruna naııl meram anlatıp, yoluna de «D> ye pasaportunu geri verdi. vam etm* imk&nxna kavuyacağmı düfünür~ Affedersiniz, dedi. Sizi üzdüm ktn, iiğtr taraftan da rakibinm çoktan Londra volunu tutmuş olmojını ve kenditinden Fakat, malum ya vaziıemiz bizi biraz kalkmak etrotl oraya vartp. onun Ulerini kartştırmak tiüz clmağa zorluyor. Tren fırtaUnı bulacağını fıesab edtrek, busbütün Ozeredir. Acele ederseniz yetişirsiniz. tabtmzJanır. «D», Londraya, kendi hüku•D. Hayretler içinde kalmışü. IngilmeU netabına kömür almak için gitmektedir. tere adasında titiz davranmak bu muyK&mur, bugün «D« nin memleketinde elmasdu? Ineilizlerin böyle güven. banş ve tan daha ktymetli bir meta haline gelmiştir. IRoman devam ediyor) sükun içinde yaş£malarına gıpta ettiBir hayli gecikmişti. Kendisi pasa Pasaportunuz tamamdır, dedi. Yalport memurile münakaşa ederken, diSitler içinde bir gemi Dover limanma yaklaşıyor. Üçüncü mevki yolcular arasmda, daimi bir endi?e içindeymiş pibi clnnuia derin çizgiler bulunan, çenesinde e»ki bir yara tzi tcjiBon, gür btj/ıfctt ve ortayaılı bir adam var: «D». İspanya. kardes kavgası içindedîr ve cumhuriyetçi hükumetin adamı olan ıD>, gizli bir vazifeyi bafarmak üzere Ingiltereye gelmektedir. «D», cumhuriyetçi hükumetin kendisine de tam itiırmdı olmadığmı bilmekte ve tckib olunduğundcn emindir. Diğer tarcftan /cjisHerin de, Londrada göreceği razifcyi btltalamaya çahşacaklarından »üpheji yoktur «CUMHURİYET» in tefrikası: VATA Yazan: GRAHAM GREEPIE Çevirenler: ZÂKİR F. TÖRÜMKÜSEY ve ıSVKHET GÖKOVA ğer yolcular gümrük muayanelerini bitirmişler, kalabalık boşalmış, nhtıro tenhalaşmıştı. Gürüîtücü futbolcular da görünürde yoklardı. Herhalde peronda tren 'bekleyorlardı. Memleketlis: olan düşmanı muhakkak ki çoktan Londrs volunu tutmuşru. Kulağına sert ve haşin konuşan bir kadm sesi çarptı. Kadın: Evet, diyordu. Çantalanmda muayene edilecek çok şeyler var. «D» bu sesi daha evvel bir yerde duyduğunu hatırladı. Biraz düşününce buldu. Vapurun üçüncü mevki barında: Bir tane daha, mutlak bir tane daha isterim!» diye bağıran sesti bu. «D» başını eevirince, bir gümrük memurunun, biraz ileride genc bir kızın çantalarını harıl harıl kançtırmakta olduğunu gördü. Kayıdsız bir tavırla genc kızı şöyle bir süzdü. «D» artık, hayatta erkeklerin kadınlar için ya en büyük çılgınlıkları yapacakları veyahud kadınlara karşı tamamile kayıdsız kalacaklan bir çağa erişmişti. Ustelik bu kız. hemen hemen kızı olacak kadar gencdi. Genc kız, gümrük memurunun işi uzatmasından sabırsızlanıyordu. Nihayet dayanamadı. Ne gibi şeylerin gümrük tarifelerini ügilendirdiğini biliyorum, dedi. Yanımda bulunanlan, ben size söyleyeyim de bu iş bir an evvel bitsin. Meseiâ, şu çantada bir konyak şişesi var. Fakat, şişe açık olduğu için gümrük tarifesine girmez. Aynca bir şişe de şarab bulacaksınız. Ancak, onun da ağzı açılmışür. • D. bu kadar genc bir kızın içkiye bu derece düşkün olmasına şaştı. Hal ve tavnndan onun bir aile kızı olduğu açıkça göriinüyordu. O halde bu kız, içkiye nerede alışmıştı? Sonra sesindeki o kalm ve haşin ahengi de ona hiç yakıştıramıyordu. Onun, vapurun üçüncü mevki yolculanna mahsus Amerikan barında, erkeklerin arasında tek başına içki içmesini de garib bulmuştu. Ne kadar da şık ve zarif giyinmişti. Ustelik de güzeldL Hem de çok güzeldi. Gümrük memuru, genc kızın sözlerine kulak asmıyor, gene kendi bildiğini okuyordu. Bu yüzden iş uzadıkça uzuyordu. Arbk «D> de sabırsızlanmağa başlamıştı. Sinirlerine hSkim olmak için gene kızı tetkikle meşgul olmağa çalışü. Ne kadar da mağrur, diye düşündü. Onda, hayatta her istediğini elde etmeğe alışnuş şımarık bir çocuk hali Bu sırada gümrük m»muru kızın valizinden bir ikinci konyak şişesi çıkarmıştı. Kız hemen atıldı. Bakın onun da ağzı açılmış. Evet. Ancak bunların bazılarından gümrük almak mecburiyeünde kalacağım. Ne hakla? Arzu ederseniz, nizamnameyi okuyabilirsiniz. Bu suretle genc kızla gümrük memuru arasında ardı arkası gelmiyen bir münakaşa açıldı. Nihayet diğer bir gümrük memuru «D» nin orada bir hayli zamandır beklediğini görerek haline acıdı. Çantasım getirmesini işaret etti. «D» gümrük memurundan sordu: Londra treni ne zaman kalkıyor acaba? Biraz evvel hareket elti. Şimdi yediyi on geçe kalkacak treni bekleyeceksiniz. Saat henüz altiya bile gelmemişti. Demek daha bir saatten fazla vakit vardı. «D» nin buna canı sıkıldı. Ne yapacağını düşünürken, genc kızın sesi de perde perde yükseliyordu. Ofkeden titreyerek bağırmağa başladı: i Bana bu şekilde muamele yapa ekspreslerin uğramadan geçtikleri, çamazsınız, babam bu demiryolu kumpan ır.urlu tarlalar arasma oturtulmuş ufayasının direktörlerinden biridir. I rık bir köy istasyonu gibi basit ve ses Ne yazık ki gümrük işile demir ; siz göründü. yolu kurapanyasının bir ilgisi yok Omuz başından, biraz evvelki genc Siz, herhalde babamm kim oldu i kızın sesini duydu. ğunu bilmiyorsunuz. Ben, Lord Ben| Hay Allah cezasını verîin. herifin ditch'in kızıyım. j aksiüği yüzünden treni kaçırdık. Bu içkileri beraberinizde götür•D> haşını çevirdi. mek istiyorsanız, gümriiğünü verecek Bir bucuk saat sonra bir tren dasiniz. Başka çare yoktur. ! ha var, dedi. Demek bu şımank kız. Benditch'ın Konuştukça ingilizcesir în bariz bir şekızı idi, öyle mi? «D» çıkış kapısında durup, genc kızı dikkatle süzdü. D» kiîce açıldıfım. unutmuş olduğu bir çok düşündü. Acaba kızvnın gümrük memu kelimelerin hafızasmm derinliklerinden runa çıkardığı zorluğu, habası da bana süzülüp meydana çıktığını görüyordu. Genc kız: çıkaracak mı? Eğer böyle ise yandık • D» vazifesini muvaifakıyetle başara Siz onların dediğine bakmaym, debilmesinin Benditch'in takınacağı tav di. Bu siste trenler bazsn saatlerce röra bağlı olduğunu çok iyi biliyordu. tar yapar. Şayed Benditch, elindeki kömürleri uy«D. mırılckndı: gun bir fiatla onlara satmağa razı olur Bu gece mutlaka Londrada bulunsa, daha senelerce mukavemet edebi mam lâzimdı. lirlerdi. Aksi takdirde, iç harbi baharGenc kız alaylı bir eda ile: dan evvel sona erecekti. Kcm de onla Sahi mi söylüyorsunuz? dedi. Sonrın ezilmelerile sona erecekti. ra ciddileşerek ilâve etti: Anlaşılan genc kız, gümrük memuru Ben de aynı. vaziyetteyim. na dediğini yaptırmıştı. Cün" ':. siAi ve : Buralan sisli ama, içerilerde belki foğuk perona açılan kapıya c' .ru ilerleyen genc kız, dünyaya öyle yükîck hava dâha müsaidrlir. Genc kız, hiç bir şty söylemeden ten bakan bir eda takmm^fı ki. . D . » nin yanmdan aynldı ve hızlı adımonun bu halini görünce âdet^ ür:erdi. Kızın gümrük memuruna galib gelmiş larla perondan aşağıya doğru yürüdü. olmasım hayra yormadı. Hava erken Kitab satılan kulübenin ötesinde gözden kararmıştı. Kitab satılsn bir kulü den tamamile kayboldu. Biraz sonra benin yanmda solgun bir ışık yanıysr elinde iki çörekle tekrar meydana çıkÇöreklerden birini yemeğe başladu. Gittikçe koyulaşan sis bulutu tı. içinde yandaki peronu görmeğe imkân mıştı. Otekini de «D» ye uzattı: yoktu. Bu büyük limanı, hinterlandına Buyurun, midenizi bastınr. bağlayan muazzam gar, «D» ye sanki (Arkast var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle