23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Araü* IM9 CUMHURÎYET FENNI BAHISLER | TARİHTEN SAHİFELER [ 1 f Hastalıklarla mücadelenin 59 yıllık bilânçosu Dünyada her gün ve her saat devam eden gizli ve sessiz bir harb vardır ki o da tıbbm hastalıklarla mücadelesidir. Beyaz önlüklerini gıyip lâboratuarlarına kapanan, hastaların bsşmda çalışan binlerce tıb âlimi Azraıl ordularına karşı har'oe girişmış biıer cengâver sayılabilirler. Bu muharebede şimdiye kadar çok büyük zaferler elde edılraiştir. Şüphesiz, Azrail ordularına karşı kat'î bir zafer elde etmek hiç bır zaman mürr.kün olamıyacağına ve ölüm yeryüzür.de her canh mahluk içın mukadder olduğuna göre, bu harb devam edıp gidecek ve h.ç bır zaman sona ermiyecektır. Onun için, bu amansız çarpışmada her zaferi büyük bir sevincle karşılamsmak kabil değildir. Tıb bilhassa şu son yarım asır zarîında ölüme daha doğrusu, hastahklara karşı mühim galebeler çalmjştır. Muhtelif hastalıklardan ölüm nisbetini gösteren şu liste bize bu muvaffakıyeti en canlı bir levha halinde hülâsa etmektedir: Hastahk 1900 de 1947 de Ne2Te ve za43 türrıe (yüz binde) 202 194 33,5 Verem 5,6 Barsah hastalıklan 143 0,6 40.3 Difteri 1.8 Çocuk hastalıklan 35 31 0,2 Tifo Bununla beraber, tıbbm, ölüm nisbetini indiremedıği bır çok hsîtahklar henüz meycuddur. Kattâ bazı hastalıklarda ölüm nisbeti eskisine nisbetle artmaktadır. «Sağlık harbi» nin mağlubiyet listesini şu şekilde çizebılıriz: Hastalık 1900 1947 BEYIS KAttAMAU Mikrob savaşı için yapılan hazırlıklar nelerdir ? Yazan: Rıdvan Tezel însanlığı imha etme yolunda, yapümakta oîan atom araştırmaları ve roket tecrübelerınin yanıbaşında, mikrob harbi için de gerek taarruz ve gerek müdafaa tertbatı üzerinde ısrarla durulmakta olduğu, gelen haberlerden anlaşılmaktadır. Geçenlerde tetkiklerini bitirmiş oian bilginlerden ibaret bir heyet acaba ne kararlar aldı? Ne gibi tedbirler düşündü? Bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa, o da A.P. ajansma atfen yayınlanmış bir haberdir. Bu habere göre, mikrcb harbi araştırmaları, atom araştırmalarında olduğundan fazla bır ketumiyetle gızlenmekted r. Gerek Amerikada bugüne kadar münteşir kıtablara bakarak, ve gerek sızan haberlere kulak kabartarak, edindığimiz kanaate göre, mikrob harbı, veya oradaki ilmî tâbirine göre Biologıcal Warfare veya kısaca B.W., her halde. zehirli gaz harbi ıle mukayese ed lemiyecek kadar mühlık olacaktır. Arada bazı müşabehetler olduğu cihetle, mikrob harbini zehirli gaz harbile mukayese edebiliriz. Zehirli gaz harbinde gazler n cins ve nev'ini inthab nasıl onların kullanılacağı şartlara bağlı bulunacaksa, mikrob harbinde de, ne gibi müstevli hastalıklarda kullanıîacağı, arzuya tâbi olacaktır. Nasıl yeni bir zehirli gaz keşfedildiği zaman, maskelerde kulîanılacak . olan massetme tertıbatında bazı değ.şiklikler :cab etmekte ve bunlar vakit almakta ıse, kültürleri yapılan bazı yeni hastalıklar için vâki ve şafî vasıtaların bulunmasına kadar, aradan uzunca bir müddet geçecek, bu müddet zarfında da, matlub olan netice, istihsal edilmiş olaeaktır. yon tanenin, zerkedilmesi lâzım gelir. Bir mikgram pnömokok kültürü 700.000.000 fareyi öldürecek kadar müessir madde ihtiva etmektedir. Lâboratuardaki hayvanları öldürebilmek için lâzım gelen mik tarı hesab ettiğimiz halde, insanları öldürecek müessir miktarın tay.ni kolay olmamaktadır. Zıra, çeşidli âmiller dolayısile, insanda bir hastalık tevlid etmek her zaman mümkün olamıyor. Ne kadar geniş bir mmtakanın, ne kadar mikrobla, bomba ile atılarak mı yoksa, bir pülverizatörle püskürtülerek mi ser pilmesi lâzımdır? Bunun tayini, kolay b'r iş değildir. Atılan mikrobun, muayyen zarran zarfmda, yani tesir edeceği zaman zarfında, neşvünema bulacağı muhite dahil olması lüzumu, mıl;rob savaşına karşı müdafaa ve korunma tedbirlerinin bulunrrasmda âmil olmaktadır. Meselâ insana teneffüs yolıle dahil olacak mikroblara karşı maskelerle korunma, mikrob geçirmiyen tulumlar giyerek vücudü muhafaza etmek, yapılan mahfuz mahallerde, temiz hava cereyam sağlamak, sinema, okul ve diğer kalabalık mahallerin havasını sık sık dezenfekte etmek korunma çareleri arasında zikredilmektedir. Bir mikrob, şayed havadan sirayet edecekse, nihayet bir müddet sonra, rüzgârla birlikte, o mahalden uzaklaştırılmış olacağmdan, tehlıke de bertaraf edilmiş olacaktır. Pek tabiî olarak, herkesin, bilhassa miîyonluk şebirlerde ikamet edenlerin korunması, kolay bir iş olmasa gerektir. Akla gelen tedbirler arasında, aşılanma vardır. Fakat çok müessir aşılar ancak mahdud sayida hastahğa karşı insanı korumaktadır. Bu itibarla, vâki tedbir oîarak aşılanma Ozerinde hiç durulmamaktadır. Hele bilhassa, ş'mdiye kadar bakteriyoloğların bile gbrmedikleri bakteri ve virüslerle taarruz edilecakse, aşılanma keyfiyetinin ne kadar güvenilemiyecek bir tedbir olduğu meydandadır. Sulfam'dlerin ve antibiyotikler.n bir çok hastalıklan tedavi hususundaki istimalleri de halen tecrübî safhada bulunmaktadır. Esasen bunlar intac edilmiş bile olsa, bütün bir şehir halkımn, bir kaç gün içinde, bir cins tedavi v&Mtasile, tedavisı de pek kolay b.r ış değildir. Diğer taraftan karışık mikroblarm gayrimuayyen zamanlarda, bir şehir üzerine atılmış olabileceğini de düşünecek olursak, keyfiyetin müşkülât doluolduğunu kolayca görebiİTiz. İşte bu mülâhazalara dayanarak fen adamları, mikrob harbini, zehirli gaz harbile mukavese ett:kleri vakit, ilkinin daha müthiş bir vasıta olduğu neticesine varmaktadırlar. Bugday fiatlannda hafif bir düşüklük kaydedildi Buğday mübayaatı hususunda Suriye ıle yapılan anlasnıa plyasada İyi bir tesir humle getirmiçtlr. Buğday fiatlannın kiloda uırırmljretl* yirml p*ra düjtüfü görülmüştür. Amerikadan y»pılan mubaycalar esasen flatlann yükselmesine manl olmustu. Bundan eonra yapılacak dış mübayaıtın fiatl»nn daha ılyade düjmeslne yardım edeceğl aVaşılmaktadır. On sekizinci asırda Istanbul kadmlarının baş tuvaletleri Yazan: Haluk Y, Şehsüvaroğla \WC39 ZATÜÜRCi OEBEU* $OÇ<Jt OOĞUR «5 Şeker (yüz binde) 20 60 140 gebelik ve çocuk doğurmanın öKanser 95 105 lüme sebebiyet nisbeti % 10,6 Beyin kanaması 145 925 dır. Kalb Kadınlarda 3044 ve 4559 Görülüyor ki bilhassa kalb ölühastalıklan, zamanımızda me fazlssile sebeb olmaktadır ve Hem nalına hem mıhına bu bakımdan yirminci asrın hastalığı olarak sayılmaktadır. (Başlıca hastalıkların ölüme ne nisbette sebeb oldukları bu eahifedeki resımli grafıkte gösterilmiştir.) (tkind sahifeden devam) Kanser de zamanımızın en yanlle ateşieınni? ve eski ahşab korkunc hastalıklarından biri olsrak kabul edilebilir. Gerek gcminin ankazı denixe gömülürken kaib hastalığının, gerek kanse 4 harb yemismin denizrileri, son rin bilhassa 30 yaşından yukarı selâm resmini Ifa eıbnhlerdir. tmplacable'Ln 21 ekira 1949 da kimselerde fazla görülmesi tıb âlımlerini hayatın şartları üze Trafalgar denh savaşmın yıldönörir.de dikkatle durmağa sevket münde bafınhnası kararlaştınhnı?mekted.r. Hakikaten, bu iki kor ü. Bcn de bu töreni görmck için kunc hastalığm artmasmda ve Portsmouth'a gibneğe karar vermiş blhassa orta yaşlılar arasmda tim. Fakat sonradan geminln kıyölüme büyük nisbette sebeb ol metli ve sanatkârane kısmılannın masında acaba yirminci asrın sökülmesi, techiz ve tekflni uuun hayat şartlarının bir rolü var siirdüğü JÇİn, belki de 200 yaşmda olan kalyon ancak evvelki gün mıdır? Başlıca hastalıkların gerek defnedilebildi. İmplacable'in cenaze törenine aid kadınlarda, gerek erkeklerde ölüm nisbeti, aşağı yukarı aynı tafsüâtı dünkü gazetekrde okudır. Fakat arada cüz'î bir fark duğum zaman, bizim kahraman vfrdır ki bu da kadınların le Hamidivenin sesMz sada^ıı İstanhinde tezahür etmektedir. buldan İzmit körfezine götiirüldüOrtalama tabiî ömür de erkek ğimü ve orada kıçtan kara demirlere nazaran kadınlarda daha lediğini hatırlıyarak üzüldüm. Hafazladır. Bir erkek içın vasatî midivenin de bir müzegemi olaömür 6465 yaş olarak hesab rak Dolmabahçede Deniz MÜTenuVin dcınirlcmcsi hakkmda bu edilmektedir. Halbuki kadınlarda va=atî ömür 6970 olarak tesb.t edılebılıyor. bu kahraman jetnimizin bir gün Hastalıkların yaşlara göre ö bozucuya satı'acağını düşünüyolüm nisbetleri de şu şekilde hü rnva. lâsa edileb''!ir: «Biz denizri minetia. şöyleyte, Erkeklerde: 15 yaşına kadar /^•enevTede toplanan milîetlerarası % 53 İlk yaş hast?lıkîan (vak «Avrupa ekonomi ko.nisyonu» na tinden evvel veya sakat bağlı «mesken komitesi> kıt'aınız doğma vs ) halkından tam ,56 milyon kişinin % 11.2 Anî hastalıklar ve kaza ç?tısı altında sığınmaya muhtac bi% 10.8 Zatıirrie ve (bror.şit. as rer aile yuvası beklemek'e ;clduğunu tesbit ermişttr. Bir ailen n ortatıma vs.) % 7,4 Verem. çocuk hastalık Hma dört kisiden teşekkül etüji fareedilirs* 14 milycn ev inşasma lan. ihtiyac bulunduğu neticesi meydana % 6,3 İshal. ülser. vs. % 11,3 Diğer muhtelif hastalık çıkar. lar. Bu 14 milyon evle, barbrle muh1529 yeşına kadar telif Tnemleketlerde yakılan yıkılaa % 54.6 Anî hastahklar ve kaza tinalardan açıkta kalm:s inranların. % 15 9 Verem, çocuk haîtahk jerlerini yurdlarmı terkedip kaçan firarilerin ve mülteeilerin ve halen ları. \ % 6,3 Kalb ve deveran hasta sağlık şartlarma uymıyan ikametgâhlarda oturmak mecburiyetinde lıklan. % 4,3 Beyin kanaması ve sinir buhınan işçilerin muntazam birer aila ocağma sahib olabilmeleri imhastalıklan. kânı hasıl olacaktır. % 4 Kanser. İkinci Dünya Savaçma iştirak et% 14.9 Muhehf hastalıklar. miş memleketlerin bir çoğunda ha3044 yaşına kadar *k 2?.2 Anî hastalıklar ve kaza rab olmuş mesken, mağsza, dükkân % 20,9 Kalb ve deveran hasta veîairenin miktarı oralardaki bina yekununun en az yüzde 8 ini. en lıklsn. çok yüzde 20 sini to^kil etmektedir. % 17,1 Verem. % 7.9 Kanser. Buna karşılık mütarekedenberi anfc 4.5 Zatvrr'e. bronsit. cak umum binalann yüzde 2 si kafc 41.4 MuhM'f hs'tslıklar. dsr insaat vücıds getirileUlmiştir4559 yas'.na kadar Iş, bu tempo ile gidecek olursa 14 % 37,6 Kalb ve deveran hasta milyon evin kurulma^ı keyfiyeti belhkları. j ki de asırlarca sürup gıder. Onun % 14,1 Kanser. için, önce asıl harbden mutazarrır % 10 5 Anî ve kaza. oîarak bu^ün ya viranekrde yaşa% 9.8 Verem. makta, yahud da huım akraba, eş % 7,6 Beyin kanaması. yanlarmda balık isufi va.ziye% 20.4 îluhteiıf hastahklar. ünde yatıp kalkmakta olan 12 mil6074 yaşma kadar yon insanın thtiyacını gidsrmek ve "c 42.7 Kalb. onlara lâzım olan 3 milyon evin % 15.7 Kanser. bina edilmesini birinci plâna almayı icab ettirmMir. % 10,8 Beyin kanaması. % 8 Böbrek. Avrupanın muhtelif bölgelerinde % 5,6 Ani ksza. önümüzdeki 22 yıl zarfmda inşası % 17,2 Muhtelif hastalıklar. tasavvur edilen 14 milyon aile yuKadınlarda da bu nisbetler vası memleketlere çu plâna göre hemen hemen aymdır. Yalnız. taksim edilmiştir: Avusturyada 251529 yaş arasınrl?ki devrede ve bin, Belçika, Holanda ve Çekoslorerr. ve diğer ciğer hastalıklan vakyada 300 bin. Franjada 1 milölüme sebeb olan hastalıklar a yon, İngiltereds 3 milyon. İtalypda rasmda % 29 2 r!=:hMnle yer 4 müyon. batı Alraanyad» 5 milyon. •iraaktadır. Gene bu devredfr müteferrik olarak da 450 bin. Zamarumızda başlıca hastahklann ölüme ne nlsbette sebeb olduklaruu gdsteren bir gnnk Birdenizkahramanmın cenaze föreni Nitekim ban medarî hastalıkyaşlar arasındaki devreîerde kan ser % 22,828,4 nisbetinde bir ö ların, sivrisineklerle nakli düsünülmektedır. Nâkil olarak sivlüm sebebi teşk:l etmektedir. (Pageant'ten) risinekler kullanılacaksa. pek tabiî olarak onların faaliyetlerini idame ettirdikleri, sıcak ayda, Haftada bir kendilerinden istıfade etm'ek lâzım gelecektir. Maamafıh gene bazı hastalıklar vardır kı, h'avadan sirayet Oçüncü sahifeden devam etmekted'r. Meselâ san hümma san, başmıza birisile mahkemeli ol ıle uğraşan fen adamları, hiç bir mak geldi mi? Cidden adam aklmı sivrisinek ısırmasına maruz kalmadıkları halde, bu hastahğa oynatır. tutulmuşlardır. Şu halde, havaMesr.evide şöyle bir hikâye var dan bir çok mıkrobların muaydrr; Hâkim akşam geç vakit işini yen bölgelere tevzii, maksada bitirdiği bir gün raWe*ine kapsnır, kâfi gelecektir. yana yana ağlarmı?. Naib yamna Müstevli mikrobların atılması yaklaşır, »orar: Efendi ne diye ağlarsın? Der ki sabahtan akşama ka da oldukça mühim bır meseledar bir takım hükümler verdim, Al dır. Havadan bomba ile atılmış lah namma. Fakat hepsinde de iki olsa, acaba müessır olacak mıtaraf birbirinden hilekârdı. 'Benim dır? Bu, biraz şüphelidir. Zıra, ferasetimse burnunun ucunu bıle bomba patladığı zaman intişar görmeğe kadir değil. Yann huzuru eden sıcaklık, ve sadme, mikrobları imha edebilir. Şu halde, ilâhide halim ne jlur? Öteki usta ve tecrübeli, demiş ki:. düşman arazisine ve hattâ 'kalaİyi niyet sahibi misin? ÖtSsini dü balık yerlere atılan mikrobların şünme... İşte bütün bu şletin or imha edilmeden atılmssı da kolay bir mesele değıldır. taîmda hâkimin hali de bu... Diğer mühim bir mesele de, Su Yenipnstanepin iı=fündeki deh lizlerde dolaşan ashabı masalihin atılan mikrobun, hastalık tevlid içinde, kimbilir, bövlelerinden kıç edeb lecek kesafette olmasıdır. tane vardır ?Bir ehlinin eîine düş Her cins mikrobun hastalık hage sıl etme kab.liyeti bir değ'ldır. medikl»ri f>n nlarak. Bunu meydana çıkarmak üzere, lirler. gelirler ve giderler... beyaz fareler üzerinde denemeböyleyiz! diye böbürlenip dururuz. ler yapılmıştır. Meselâ bir çift Hatiki denizci millet İnjiliîler gi pnömokok, bir fareyi öldürmebi şanlı denizcilik tarihini seven ğe kâfidır. Bir Tularemi basili de, b r fareyi, yalnız basına ölve ona hurmet eden millettir > dürebiliyor. Fakat kolera mikrobu ile, bir fareyi öldürebilmek için, bunlardan en az yarım mil Dava ruhiyatı Bir tstanbul kadmımn yazhk baş tuvaleti Avrupa kadm kıyafetleri modası İstanbula esaslı bir şekilde 19 uncu asırda gırmişti. Daha evvel İstanbul kadınları tuvaletlerini mıllî zevklere uygun bir şekilde yaparlardı. Eski asırlarda tstanbula gelen yabancı kadın seyyardar Türk haremlerme girmek suretile kadınlanmızın ev kıyafetlermi ve baş süslemelerıni görmüşler çok mce ve güzel buldukları bu giyimlerden, tuvaletlerden uzun uzun bahsetmişlerdir. Bunlardan biri olan Lady Montegu, 18 inci asır Türk kadmlarının baş tuvaletlerini şu şekilde anlatmaktadır: (Başa kalpak denilen bir serpuş gıy> liyor, kışın inci ve elmasla ışlenmiş kadifeden, yazın gayet ince ve bol sırmalı kumaştan yapılıyor. Kalpak yalnız başın bir tarafına konuluyor, biraz da yana "doğru yıkılıyor. Üzerine ya elmaslı bir gül veya gayet kibar işlenmiş bir mendille beraber altın b.r iğne takılıyor, başm öbür tarafma da saçlar toplanıyor. Üzerine nasıl bir süs yakıştırılırsa, meselâ çiçek, sorguç konuluyor. Maamafih en mükemmel moda, muhtelif taşlardan yapılmış büyük bir demet takırrak, mcilerden çiçek koncaları, muhtelif renkte yakutlardan güller, elmaslardan yaseminler, sarı yakutlardan fulyalar vücude getiriliyor. Bütün bu şeyler o derece sanatkârane yapılıyor ki, bu nevı'den bu derece güzel bir şey tasavvur etmek imkân haricnde. Saçlar olanca uzunluğu ile arkaya dökülüyor, inciler ve kordelâlarla süslenerek bir çok örgülere ayrüıyor. Ömrümde buradakı kadar güzel, bu derece gür saçlı kadır.lara tesadüf etmedim. Yalnız bir kadında yüz on örgü saydım. Hem de hiç takma saç yok. Türk:yede güzeller, îngilteredekilerden daha çok ve hepsi de mütenevvi. Burada hiç bir genc kadına tesadüf edilmez ki güzel olmasm, hemen hepsı de kara gözlü, tenleri dünyanın en güzel renginde. Burada kadmlar kirpiklerine verilecek güzell'ği biliyorlar. Gözlerinm etrafına sürme çekiyorlar. Bu suretle kirpikleri aydınlıkta, hele gündüz tlkbahar ba? tuvaleti 18. asırda sokak byafetinde İstanbul kadını oldukça bir mesafeden parlıyor. Türk kadınları tırnaklarına kına koyuyorlar. Fakat bu benim hoşuma gıtmedı. Şüphesiz alışkın olmadığım içindir) (1). Kadmlann başlanna giydıkleri hotozlarm şekli ve süsü mensub oldukları sanati de :fade ederdi Yüksek tabakaya mensub olan kadmlar yanlara doğru fazla çıkmtılı. üst tarafları sivri ipek sırma ve küçük incilerle işlenmiş, püsküllü hotozlar giyerlerdı. Daha aşağı tabakadan kadınların başmdaki hotoz nisbeten kısa olur ve bunların a h n ları da açık bulunurdu. Cariyeler de baş tuvaletlerini bu şekılde yaparlardı. Kadınların saçlan öriilür ve bunlar ya arkaya dcğru sarkıtılır yahud da zarif bir şekilde toplanır ve muslmden bir sargı ile bağlanırdı. Ön tarafa gelen saçlar, alnın üzerine, yüzün iki tarafına hafifçe düşerdi. Hattâ moda, alnın tamamen kapalı olmasını, kaşların üzerinde iki hilâl şeklınde toplanıp burun hizasında birleşmelerini icab ettırirdi. Kadınların başlanna giydikleri hotozlar. kırmızı, beysz renklerden intihab oîunurdu. Bu hotozların kumaşları ekserıya Berberistanın üç vilâyet:nden ve Fransanın Orleane eyaletinden gelirdi. Kadmlar bilhassa yaz mevsimlerinde göğüslerini ince kendiîerine \erilmesini istiyorlar, Çekoslovaklar ise böyle bir arzu\Ti yerine gstiremiyeceklerira beyan ediyorlar. Derken, garib yazıcı böyle bir tuhaflık ortaya atıyor. Ama, acayiblik bu noktada kalmıyor.. cDon Juan» ı Pragda besteleyen Mozart bu eserini kapitalistiere ve burjuvalara karşı kalbüıde duyduğu hırR ve kini tatmin için yazmış.. Yani sizin anlıyacağırjz, üstad düpedüz komünist imiş. Biçgre yıllarca sonra bu şekil bir iftiraya uğrayacağını bilseydi. belki ne Praga ayağıru atar, na de orada «zülüf. lerinden beş on tel bırakırdı. kışlık bas tuvaleti bir bürümcükle örterlerdi. (2).^ Türk kadmlarının elbiselerinde, hotozlarında ve örtülerinda nazarı dikkati bilhassa çeken cihet, bunların gayet zarif bir jekilde işlenmij bulunmasıydı. (Kadınların başlıklan mahrutî şekildeydi. Bunu trfak mendiller veya kenarları işlemeli yazmalarla başlanna tuttururlardı. Kadmlar mevkilerine göre âdl kumaştan yahud altmdan işlenmiş ipekli ve kadifeden hotozîar giyerlerdi. Hotozlarm kenarlan gümüş, altın tellerle yahud da inci ve mücevheratla işlenmiş bulunurdu. Kadmlar elmas ve zümrüdden küpeler ve hotozlarının arkasından bağlanan 'gerdanlıklar takarlardı. Kolları bilezikler ve parmaklan yüzüklerle dolu olurdu. Bu da kendilerine bir zarafet ve kibarlık vermekteydi.) (3). Türk kadınları, saçlarına bukleler yapmazlar, pudra, krem gibi Avrupa kadınlannın boya vo süslerîtî de kullanmazlardı. (4). İstanbul kadınlannın ev kıyafetlerinin çeşidli zarafetine mukabil, sokak kıyafetleri ferace ve yaşmaktan ibaretti. Evde zevk ve arzularına göre giyinen kadınlar sokakta nizaml olmağa mecburdular. Haricdeki kıyafetler muayyen bir nizam ve kanuna tâbiydi. Bunun dışında hareket edenlere Divanı Hümayun derhal müdahalede bulunurdu. Kadınların. ferace yakalarını uzatmaları, muhtelif şekilde serpuş' ve fesler giymeleri ve bunlara nakışlı yemeniler bağlamaları. ince yaşmak kullanmalan ve altından saç çıkarmaları her devirde şiddetle menedilirdi. Fakat kadmlar, ev kıyafetlerinde olduğu gibi sokakta da zar^f ve şık bir şekilde gezmeyi isterler, her devirde bu emirlere rağmen bir yeni moda icad edip bazan zamanm padişahlarını biie gazabe getirirlerdi. Bir çok hükümdarlar re'sen çıkardıkları hattı hümayunîarla (bazı yaramaz nisa tayfasmm) kıyafetlerinden şikâyet etmişler ve bunları men'i hakkmda emirler vermişlerdi. İstanbul kadınları, pamuktan dokunmuş ince çoraplar giyerlerdi. Bilhassa sarı ve beyaz derıden mamul işlemeli ayakkabları çok dikkati çekerdi. Ayağa evvelâ yumuşak beyaz veya san renkte altın ve gümüş tellerle hattâ küçük incilerle işlsnmiş terükler giyilir ve sokağa çıkarken bunların üstüne da gene üzerleri işlemeli papuclar geç;rilirdi. O asırlarda Avrupa kadınlaruıda gdrülen topuklu ayakkabları Türk kadınları giyrmyorlardı. Kadmlar evlerde terliklerden başka üzerleri sedef, gümüs işlemeli nalınlar da giyerlerdi. İstanbula, İmparatorluğun her tarafından renk renk ipeklil*r, kadifeler gelir, hanımlar gerşre*lerinin bajında karanfıl, !i a motiflerile kendilerme elbiseler, hotorlar, çevreler, yemeniler işlerlerdi. Türk eşyasile döşenmiş, geniş ve ferah ovlerde Türk kuır,a?iarı ve Türk zevkiie giyinmış kadnlar doîaşır, mesirelerde, çar?ılarda sade ve ciddî kıyafetlerİP rahat gönüllü, mesud kâdır.lar gorülürdü. (1) Ahmed Refik B=y tercümesi. (2) Bu hususlarrtaki malâmat :çin bakınız, D'chsson. tab'.eau f6reral de L'Empira Ottoman, Cild: 2. (3) Moeurs et usages de« Turct cüd: 1. (4) Bu malumaU D'ohsson ver mektedır. Batı Almanyarun münakasa ile aİBeaği mallar Batı Almanya yarın, mvjhtelıf memlefcet piyasalaıından kulliyetli rp.ıkta»da emb» « t ı n alacalçtır Açık arttırma Ue yapüacak olan bu pıunakasaya memiekctlnıladen de bazı tacırl*r iştii» rak etmektedirler. Batı Abmajıya Fed». ral h'jjctyneti hangt rsaddelerlB ahn» cağını evvele» ilân ettıt: lcin tacırterl" mUiı» hu munakassS» kazanarak tek. Uflerde buhnuaaa muhtemel förul. Oltıyci Âvrupada 14 milyon aile, çatısı altında barınacak bir yuva bekliyor tekniğinin ilerlemlş olmaa dolajisile evlerin kurulmasmda belki büyük piçlüklere tesaduf edilmiyecek ve binalann mümkün olduğu derecede sağlık esaslarma uygun ve her türlü konforu lhtiva etmesi imkânı temin edilecelctir. Fakat, bütün Avrupa hükumetlerinin mall vaziyetlerinin bomkluğu bu i?in yalnız resmî bütçey« dav^^ılarak halledilmesi kabil olmıyacağını göıterdiği cihetle teşefcbüj ancak bankaların ve husu»! sermavenin yardımile tatbik mevkiine konulabilecektir, Takma dişlerle hüviyet isbah Posta kutusu adresine gönderiîen taahhüdlü mektubjarı almaya gslenlerden hemen her yerds bir 1üvlyeti isbat vesikası i^tenilir. Birleşik Amerikada Bosnoke şehri halkından biruün de posteneya böyle bir müracaati karıısmd» gişe memuru ayru talebde bulunmuş... Adım, o cebine bakrruş, bu cebine bakmış, aranmış, tellşlanIBIŞ, fakat üzerinde ne kimlik cütdanı, ne de başka vesika bularnadığı sibi msmuru ba=ka türlü İknaa da muvaffak olamanıış.. Nihayet, beyninde bir şimşek çakmış, hemen elini ağzına abp üst takma dişini çıkarıp memura uzatmış. Memur bircz hayret, bira» da korku eseri gö'termiş.. Çünkü karşıBindakinin aklını oyriatmıj olmagı ihtimEİini düşürım'ij.. Fakat müraeaatçi hemen atılmış: Bujnırun, demij, tzerinde adım yazılı. Dişçim Jhtiyatçı bir zattır. Hastalarırun takımlarının birbirlerine kanımaması için yaptığı dişlerin uıerina müşterüerinin israa elmini kazdınyordu. run, bakın onun bu ihtiyatj, benim bugün n» kadar ifima yaradı. Toplayan: A. H. R. leeek, huüsa Avnıpaaın yuzfl mad deten ve manen gülmek imkânına kavuşacaktır. Acaba, orada tatbik edilen usullerden der» alıp bizda de küçük çapt» elsun onlann plânlarmdan faydalanmak v« memlekettmizdeki mesken buhranma çare bulmaya çalifmak kabil olamaı mı?. *** Mozart'm saçlan Bir yafimıza daha girdik.. Bizim gibi «peyee scneleri arkada bırakmışlar için bunun pek ehemmiyetl yoksa da hayretimizden dolayı xy le Wr atlatış. ynpmıı obnamı» va»iyeti karşısırda mesele önem ke»bedebilir. Baü musikltinin dâhi üstadîanndan Avusturyah bestecl Wolfgang Amedeus Mozart, Çekoslovak imiş.. Bu iddiada bulunan Joceph Pocptsli adında bir Bolfevik, muharrirdir iddiasında o derece Uarl gidiyor ki ışi tayın rauslki ^ldızının adının Moczart Esch olduğunu söylemege kadar vardırıyor.. AsU mesele, üstadın Pragdaki «Mozart Müzesi» nda bulunan bir tutam gaçından patlak veriyur. Avusturyalılsr, bu Bununla beraber, baa hükumetler şimdiden faaliyete geçmiş bulunuyorlar. Holnnda, 1950'yılmda 40 bin ev inşa ed&bilmek için 480 milyon güldenlik bir kredi temin etmiş durumdadır. İtalyada da «Tupini plâm» saye.=inde gene önümüzdeki yıl rarfında 500 bin işçi evi vücude getirilebilecektir 500 bin evin in?asına 15 milyar liret sarfedi ne\Te konferamında profesSr Meıleoektir. »erscbmüt'in tahmin ettiği gibi her Lâkin, bunlar mahallî teşebbüs •ene 2 milyar »terlinllk tahsisata lerdir. Yuk»rıda y d veç İhtiyaç göstermektedir. Şimdi. alâhile 14 milyon evi 22 yılda dahi kadar memleketlerin bütün ma.lbina etmek sabır ve tahammülü yecileri a nvuazzam pararun tedagösterilsa bil« Wyle teşebbüs Ce rik edilmesi yoluou aramakla guldürler. Zlra. bu evlerin yapılacağı memleket'erde 8yle bir teşebbüse girişüdigi takdirde büyük bir iktisadî faaliyet bajlamıs olacaktır ki işsizlikten eser kalmıyacafı gibi milîetlerarası geniı alı; veri| muameleleri d« vüeuda f~
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle