18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMJiURIYEl 22 Ocafc İZLO Sehir TIYATRO haberleri Aşk uyumaz Yazatı: Lutfi Ay Tiyatro mevsiıni bir hayli ilcrlediği halde Istanbul Şehir Tiyatrosunun Dram kısmında işler bir türlü yoluna giremedi ve çıkarılan esetlerden hiç biri umulan rağbeti temin edecek bir muvaffakıyetle temsil edilemedi. Birbirini takib eden bu muvaffakıyetsizliklerin bir değil, bir çok sebebleri olduğunu tahmin etmek güç değildır. Fakat öyle sanıyoruz ki bu sebeblerin başmda, sahneye çıkarılan müellifierle onlann eserlerini yaşatmak vazjfesini üzerine alan sanatçılarımız arasında tam bir anlaşraa, bir görüş, duyuş ve anlayış beraberliği temin etmesi gereken sihirli elin Şehir Tiyatrosunun üzerinden uzaklaşmış olması geliyor. Bu sihirli el sahne vazıının, yahud da, bizde ötedenberi pek yerinde olmıyarak kendisine verilen »dia. rejisörün elidir. £vet... Bu sihirli elin bir müddettenberi Şehir Tiyatrosunun üzerinden çekildiği iyiden iyiye hissediliyor. Bir müddettir oynanan eserlerin âkıbeti, yalnız aktörlerin irfan ve iz'anına bırakılmış gibidir. Oysa ki aktörlerimizin çoğu, üslub ve ifade bakımından bir eserin bütününü kavramak şöyle dursun, oynadıklan rolün karakterini, piyesteki mevkiini, hattâ aksiyondan ve diyaiogdan kendilerine düşen payuı mana ve ehemmiyetini lâyıkile tayüı etmek iktidarından bile, ne yazık ki mahrumdurlar. Çünkü bu iş oldukça geniş bir kültür ister, sanat ve edebiyat bilgisi ister, sahnelerimize çıkan eserlerin çoğu yabancı eserler olduğuna göre de, batt dillerinden hiç olmazsa birine, o dilde yazılmış eserlere başvurup onlar dan faydalanabilecek kadar vâkıf olmayı icab ettirir. Bu şartlan haiz aktörler1* dolup taşan batı tiyatrolannda bile bir sahne vazıının eli değmeden hiç bir eser oynanamazsa bizim, bu halimizle, o sihirli elin yardımma çok daha fazla tnuhtac olduğumuz meydandadır. böcek) gibi kuvvetli eserierüe de klâsik repertuvara girmiş muharrirlerdir. Eserlerinin bütün hususiyeti de üslublarının akıcılığında, her repliğinden nükte fışkıran diyaloğlarınm canhlığındadır. Ne yazık ki Aşk Uyumaz temsili bu akıcılığı, bu canhkğı belirtmek;en uzaktı. Eserin bütün yükü genc karı kocanın omuzlarmdadır. Şükufeyi oyneyan Perihan Çakıl, ilk defa olarak çıktığı böyle mühim bir rolde, büyük bir muvaffaJcıyet göstermiş, bilhassa biıinci perdede, uzun zamandanberi sahnelerünizde göremez olduğumuz o neşeli, taravetli ve saf genc kız tipini pek güzel canlandırmıştır. Fakat diğer perdelerde, Mansurla evlendikten, hele kocası tarafından aldatıldığmı gördükten sonra, birdenbire ciddileşivermiş, durgun bir hal Eİmıştır. R. de Fîers'in bir komedisinde f&zla ciddıliğe. en hcşa gitmiyecek hâdiseler karşısmda bile asık çehreye ve teessüre yer olmadığını kendisine hatırlatan olsaydı, Perihan Çaltıl herhalde bu ufak kompozisyon hatasına da düşmiyecek. bu yüzden, üçüncü perdede, Bahrinin evinde, onunla başbaşa geçen sahnesi gereken canlılıktan, hareketten mahrum kalmıyacaktı. Sonra bizim dram kısmı sanatçılanmız, bilhassa kadm sanatçılarımız, komedi oynarken bile drama kaçmaktan kendilerini alamıyorlar. Bunu da önlemek lâzım. HEM Ne olduğunu hıç bilmediğimiz hayat kimbilir hangi sebeble birbirlerindcn I ayrı varlıklar arasında akıp gidiyor. Nasıl ki dökülen yağmur damlaları da belki bir su hazinesinden boşalırken uğradığı hava mukavemetinin tesirile parçalanmıştır. Hayat da yağmur damlalan gibi parçaj lanmış, ferd dediğimiz bir şekil almış, ! tabiatin bize verdifi ilk şekil de bu olmuş, ve bu sekiller arasında akıyor. Nereye gidiyor, daha ne kadar gidecek ve ne sekiller alacak? bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa bu iptidaî sekiller üzerinde başka bir şeklin kurulduğudur. Kurulduğu diyoruz, çünkü bu şekil artık tabiatin verdiği bir şey değil. Onu biz ve bizim eserimiz olan cemiyet yapıyor. Meselâ se\Tneyi tabiat veriyor; fakat romantik. plâtonik ve ihtiraslı sevmek bizden geliyor. Fikir, kanaat ve inanclarımız da öyle: Tabiatin bir ideali var mı? bilmiyoruz; fakat bizün biı idealimiz muhakkak oluyor; onsuz yaşıyemıyoruz. Tabiat bize ölümü sunmuş, biz bekayı özlüyor, onu istiyor ve bu istekle görünmez, fakat inamlmış biı ahiret yaratmış, tabiatin ölümünü inanclarımızla yenmişizdir. Onun vermediği bu şeyleri kim yaratıyor? Ferd mi? Hayır. Çünkü ferdin bütün faaliyeti beslcnmek, korunmak ve üremekten ibaret. Otesi mi? Otesi de bizim. şahsiyetimizin eseri. Yalnız bu kadar da değil. ferdin bütün içgüdülerini bezcndiıen. kuvvetlendiren, hakikatlerine nüfuz etmcğe çahşan ve bu vadide ilerlemeler gösteren, tabiatin eserini katmcrlendiren de o... Arzu ve hevesler elinde oyuncak olmaktan bizi binnisbe kurtaran da o... Ya düşüncemiz, aklımız ne güne duruyor denecek. Evel ama düşünce ile şahsiyet ikiz kardeşleı gibi, biri olmaymca diğeri de olmuyorNasıl ki ahmaklarla aptallarda şahsiyetten hiçbir eser bulunmuyor. Bir şahsiyet bozulma veya değişmesi olan ruh hastalıklarmda da hemen hiç bir İŞ» yaramaz bir hale geliyoruz. Bütün bunlar şahsiyetle katmerlenen varhğımıziD bizi nasıl bir seviyeye yükselttiğini gösteriyor. Düşünce kendi kendimizle yaptığımız danışmalardır. Düşünmek'e bizi hareketlere iten türlü istek ve temayüller imtihandan geçirilir; şahsiyetimize uygun bir karara varmak üzeıe bir meşveret meclisi kurulmuş olurAdeta bir iç parlamentosu!... Onun karariledir ki hep o ve aynı şahsiyet olduğumuz anlaşılacaktır. Mütemadiyen değiştiğimiz için şahsiyetimizin de değişmesi zaruri değil midir, denecek. Evet ama, değişen ne? Sadece ruhun muhtevaları. Kumandan daima yerindedir. Gemilerde de yolcular durmadan değişir. Fakat kaptan hep aynıdır. Çünkü türlü yolcular görmekle kaptanlığı değişecek değildir. Nasıl ki hendese ile NALINA M1HINA Gemilerdetı ahnan Belediye rüsumu Şahsiyet ve istikbali r M« Sekib Tunc •••••»•»» Yazan ürd. Prof. ^ ^ ^ ^ Başka iş kalmadı mı? ani şu 1947 temmuzunun birinci günü, denizcilik bay ramında parlak bir nutukla satın ahndıklan müjdelenen ve o vakittenberi tamirleri i§i dillere dcstan bir mesele olan 6 yolcu gemisi hakkında yazdıklarım kabak tadı verdi ama, kabahat benim değil. 19 ay önce satın alınan ve Amerikan tezgâhlarında çabucak tamir edilerek seferlere başlayacaklan söylenen bu geıniler, hâlâ Amerikan tersanelerindedirler. Halbuki bunların evvelâ 1948, daha sonra 1949 baş.lannda gelecekleri benim aksini iddia etmeme rağmentemcid pilâvj gibi tekrarlanıp durdu. 19 aydır Saraybıırnundan bir hayli su aktığmı gördük; fakat bu gemilerin Sarayburnunu dolaşıp limana demirlediklerini veya rıhtıma yanaştıklarını görmek henüz nasib olmadı. Bir de, Deviet Denizyollaıı Idaresinin kaplumbağa süratile iş gördüğünü yazdığ.m için, bu Tarifenin yüksekliği yüzünden bir İngiliz gemisi yükünii boşaltmadan limandan gitti i e m Belediye Gelülerini Arttırma Kanunu, limanda duran gemilerden belediyenin, liman işgal rüsumu almasına cevaz vermektedir Bu ıüsuma, asker ailelerine yardım maksadına yüzde elli nisbetinde bir zam yapılabilecektir. Şehir Meclisinin son içtimaında hazırlanan tarifeye göre rüsum, vapurların torülâtosuna göre bir gün için 10, müteakıb günler için birer kuruş üzerinden alınacaktır. Belediyei limana gelen yerli ve yabancı her gcmiden ilk gün için toniiâto <başına asker ailelerine yardım zammile beraber 15 kuruş olmak üzere tahakkuk ettirmiştir. Fakat pek hesabsız yapıldığı anlaşılan bu tarife armatörlerin ve ecnebi vapur acentalarmın şikâyetini mucib olmuş, bunlar Beiediyeye müracaatle tarifenin indirilmesüıi istemişlerdir. Zira Belediyenin tarifesine göre her geminin günde beş, altı yüz lira tediyede bulunması lâzım gelmektedir. Bundan ötürüdür ki geçenlerde limanımıza gelen bir İngiliz tüccar gemisi tediye edeceği paranm fazlahğmdan yükünü boşalîmadan limanı terkedip gitmiştir. Dün Beiediyeye gelen armatörler, rüsum un fazlahğmdan şikâyet etmekle beraber bugünkü çalışmalannın hükümet emrinde olduğu cihetle verecekleri bu parayı gene elektrik fabrikası, çimento fabrikaları gibi hükumet müesseselerinin nakledecek kömür bedelinden alacaklaruu, binnetice gene elektrik ve kömür fiatlanna zammı istihdaf edeceği, yalnız 1 mayısta armatörlerin serbest çahşmaları hakkındaki vaid yerine getirilirse bundan mutazarnr olacaklarını söylemişlerdir. Belediye bu sikâyet ve mütalealan gözönünde tutarak tarifeyi tadile karar vermiştir. Genc kocayı. Mansuru oynayan Suaviye gelince İŞ değişiyor. Jön prömiye olmak için yaradılmış denecek kadar mükemmel bir fiziği olmasına rağmen Suavi, bu rol için şart olan sevimliliği, acakbğı bir türlü yaratamadı. Suavi, aldığl roller arasında çığır, nevi, üslub. karakter farkı da gözetmiyor, genc biı aktör için en evvel düşünülmesi gereken değişme ve başkalaşma imkânlannı hiç aramıyor. Bu yüzden de bütün rollerinde hemen hemen a>TU aktör olarak kalıyor bunlardan bir, ıkisi nadiren kendi rnizacına uygun düşerse, pek ucuŞehir Tiyatrosu, Muhsin Ertuğrul Ankaraya gitmeden önce bu sihirli elin za malolan bir medeniyetliğe Vetiniyor. Diğer rollerden Prenses Aliye Nahiyardımından mahrum değildi. Fakat Muhsin, Devlet Tiyatro ve Operasının di oynayan Necla Sertel, asaletini, kibafina geçeliberi hakikî bir sahne van barlığını belli etmek için mutlaka birî ından mahnımdur. Vâkıa her yeni çıka kaşının yerde, bir kaşının gökte olma j nlan eserin ilânında, o eseri sahneye sı icab ettiğine bir kere inannjış, rolükoyan bir sanatçının adını da okuyonız nü başmdan sonuna kadar t>u anlayışla Ama bize öyle geliyor ki bu «sahneye ojTiuyor. Sağ elinde bir sopası ve kamkoyan. dekor ve kostümleri tanzim et çısı eksik... tirmekten, ufak tefek bazı mizansen Seza rolünde Nevin Akkaya umumikoymaktan ileriye gidemiyor ve eserin yetle çok iyi.. Kadınhğının bütün cabütününü anlamak ve anlatmak, hava zibelerini göstermekten ve kullanmaksını, rengini, kokusunu bütün özellik tan geri kalmıyor. Yalnız Seza oldukça lerile duyurmak, rollerin bir üslub ve hafifmeşreb bir kadındır; romanük biı iiade birliği içinde oynanmasını, temsi dul edasile değil, realist, zevkine düşkün lin umumi ahengini temin etraek gibi bir salon kadmı edasile oynanması lâişin en mühim, mühim olduğu kadar da zımdır. en güç taraflarile meşgul olamıyor. Bahri Bey rolünü, Hüseyin Kemal Onun içindir ki son aylarda, dram kısmı sanki kendi fiziğine, kabiliyetine bühtr.n sahnesinde gördüğümüz ' eserlerin he için yüklenmiş. Şükufenin kocasını almen hepsinde. bazı mühira roller hiç datmak azmile evine gittiği bu kadar anlaşılmamı; ve sadece sahsî görüşleri, cazib bir Bahrinin karfisında o derece anlayışlarile, hattâ bazan yalnız routi kendine hâkim ve isteksiz kalabilmesi ne'lerile hareket eden aktörlere, rolle (hele sempaü yaratamıyan bir kocadan rinin mahiyetini lâyıkile anlatabilecek intikam almak bahis mevzuu olunca) bir kimse bulunmadığı için de yanlıj biraz yadırganıyor. Bahrinin, rol icabı, oynanmıştır. haylı pısırık, beceriksiz, utangaç, hasılı Sanat işlerinde her yaniışlığm bir kadınlarm hiç hoşlanmadıklan, gerçekmuvaffakıyetsizlikle neticelenmesi mu ten tehlikesiz bir tip olması lâzım. Hükadder olduğu için Şehir Tiyatrosunun, seyin Kemal böyle bir Bahri olmaktan her şeyden önce, bu gibi yanlışlıklan çok uzaktı. önleyecek o sihirli ele her zamandan çok muhtac olduğunu sanıyoruz. Bu ihtiyaç bugünkü şartlar içinde nasıl karşılanır? Onu bilemeyiz. Biz şimdilik Şehir Tiyatrosunda jiddetle hissedilen ve gitgide d«h» çok hissedilecek bir eksikiğe ve karsılaşılan muvaffakıyetsizliklerin başlıca sebebine sadece işaret etmekle yetiniyoruz. Amca Sabri Bey rolünde Talât Artemel güzel bir kompozisyon meydana getirmiş yeni neslin en kuvvetli sanatçısı olan Talât hakiki bir komedyenin dramda olduğu kadar komedide de muvaffak olabileceğini bir kere daha isbat etmiş oldu. Fakat ne için o kadar acele oynadığına, hel o çirkin peruka ile yüzünü, gözünü ne için kapadığına pek akıl erdiremedik. Şerife rolünde Şükriye Atav temiz diksiyonu ve biraz lüzumundan fazla ciddî bulduğumuz, ölçülü oyunile dikkatimizi çekti. Bu rol, adaptasyonun tek kusurlu tarafıdır. Bizdo bundan 30 yıl önce (hattâ şimdi bile) böyle güzel kâtibe kullanan muharrir nerede? Temsilin en muvaffakıyetli tiplerinden birini yaratan da şüphesiz emektar Recai Efendi rolünde Müfid Kiperdir Bahrinin evinde, Sabri Beyle pek fazla lâübaliliğe kaçan o yemek meclisi müstesna. rolünü itina ile oynadı. Nazikteı rolünde Şevkiye May, bilhassa Eleni rolünde Gülistan Dcniz, küçücük rollerine büyük bir canlılık ve renk vermeğp muvaffsk oldular. Alman tütün heyetine kolayhk gösterilecek *** Uzunca süren, fakat kanaatimizce hiç de lüzumsuz olmıyan, bu mukaddemeden sonra Dram kısmında geçen haftadaneri temsil edilmeğe başlanan Aşk Uyumaz'a geçebiliriz. Şehir Tiyatrosu, kahramanlannın yalnız hayattan çekilmek hususunda değil kendi sahnesinden Çekilmeyi hakketmek hususunda da birbirile âdeta yanş ettikleri, biri tercüme, diğeri telif iki faciadan sonra artık dram oynamağa bir müddet için fasıla vermeyi uygun bulmuş olmah ki eski Darülbedayi repertuvannm adapte komedilerinden birini. .Aşk Uyumaz» ı sahneye koydu. Aşk Uyumaz. R. de Flers'le A. G. de Caillavet'nin L'amour veille adlı ese*** rinden rahraetli Ismail Müştak Mayakon taranndan adapte edilmiştir. Eser PaNetice olarak şu kanaatteyiz: Bir, iki riste, Birinci Dünya Harbinden önce, rol iyi temsil cdilmiş olmakla berabeı 1907 de Comedie Françaisede de, biz Aşk Uyumaz. Şehir Tiyatrosu sahnesinde de ilk defa 1918 de Darülbedayide de, bütünile, tam havasını bulamamış, oynanmıştı. Şu hesaba göre yazıldığın henüz oturmamış ve ... tomında oynandan hemen hemen yarım asır, bizdeki mamıştır. Bur.da eserin 30 sene evvelki ilk temsilinden de çeyrek asırdan fazia dekor ve kostümlerle oynanmamış, tahbir zaman sonra tekrar sahneye konul rninimize göre pek acele çıkanlmış olmuş oluyor. Bu bakımdan eser bir hayli masının da büyük dahli olmuştur.. Şecskimiş sayılır. Vak'asmın da çekici bir hir Tiyatrosunu durup dururken eski tarafi kalmamış gibidir. Kerdisini al repertuvan karıştırmağa. Aşk Uyumaz datan kocasından intiksm almak için gibi, sp.nat değeri bakımmdsn, ne oyaynı şekilde ona ihanet etmek isteyen nayanlara. ne de seyredenlere artık yeve buna da bir türlü muvaffak olamı ni bir şey kazandırmasma imkân olmıyan bir genc kadının ve bu iş için seç I yan bir eseri tekrarlamağa sevkeden tiğı beceriksiz bir aile dostunun, bütün • sebeb acaba nedir? Bunun, bir zaman temsil boyunca kendi kendilerine ve komedi sahnesinde başgösteren. eseı etraflarındaki insanlara verdikleri telâş buhranından ziyade. aynı sahnede ?on ve korkuyu bugün ancak güîümseyrrck defa temsil edilen eserlerin yarattığı seyredebiliy oruz. kötümser havayı dağıtmak için halka bir an önce iyimser ve gülümser yeni Artık biraz. da rollerin nasıl oynandı bir eser sunmak ihtiyacından ileri gelğjndan bahsedebiliriz. Aşk Uyumaz, Şe diğine irlanmak istiyoruz. hir Tiyatrosunda beklediğimiz mükemmellikle oynanmıyor. Roller ve karakterler arasmda tam bir ahenk kurulamamış, bazı tipler de lâyıkile canlandırüamamıştır. R. de Flers ile G. de Caillavet, bu asrın başlannda Fransız Bulvar Tiyatrosunda, birbirinden ince ve zarif komedilerle hâkim olmuş, nükte ve hicivlerile Fransız burjuvazisini yıllarca eğlendirmiş. Primerose, L'Hahit Vert La Belle Aventure (Bir ciçek. iki Mes'ud bir evlenme Maliye Bakanlığı Hesab Uzmanlarındsr. Sezai Kudretoğlu ile Opcratör Dr. Sıtkı Yenerin kızı İnayet Kudretoğlıuıun düğünleri, dün gece Taksim Belediye Gazinosunda icra edilmiştir. Düğünde Maliye hesab uzmanları ile diğer nıaliyeciler. şehrimizin tanınmış doktorları. tarafların akrsba ve dostlaı ı hazır bulurunuş ve düğün sabaha kadar neş'e içinde devatn etmiştlr. Yeni evlilere saadetler dileriz. »INE AHMET IHİM: KÎTABEVİ Memleketmizden 11.5 milyon dolarhk tütün alacak olan Alman ticaret heyeti. dün alâkadar tacirlerimizle temas etmiştiı. Heyetin. ay sonur.a doğru Almanyadan gelecek ve yedi kişiden müteşekkil diğer üyelerle birlikte Ankaraya gideceği an'.ası'.maktadır. İstanbul piyasasından edindiğimiz bilgiyc göre, Batı Almanyanın alacağı tütün miktarı hesablr.nmi5, tahsisat buna göre a.rılrr.ıstır. Halbuki ayrılan tütün miktarı fazladır. Bu yüzden tütünlerimizin ucuz verılmesi gerekrtektedlr. Almanîar da en iyi tütünlere talibdirler. • mekân üzerinde muhtelif şekiller resAlman piyasası. Türkiye için hayati ehom molunduğu halde mekân daima mekân miyeti haizdir. Amerikan tütünlerinirı re olarak kalıyor. Ruha da bir çok* şekilkabeti karjısında bu piyasayı kaçırmamak için memleketimıze gelcn Alman tica ler girip çıkar. fakat benlik daima yeret heyetir.in muayyen arzulanna ko'.aylıkla rinde durur; ben benim der. Şahsiyecevab verileceği anlaşılmaktsdır. Batı Al tinin kuvveti nisbetinde korunur: Komanya ile aranıızda yapılan ticaret ve öde runamadığı nisbette de aiçalır. O halds me anlaşmastnda bu hurjs'.arı kabul eden biri ferdin getirdiği tabii. diğeri de biHukümetimizin, Almanyaya ihracat mevzu zim yarattığırruz sun'î kuvvetlerle yaunda pek çok kolaylık göstermf<i beklenmektedir. Heyet. bugün de temaslarır.a de şıyoruz. Bunların kapUnhğuıı yapan şahsiyet ise şahsiyetin temelini de benvam cdccektir. lik duygusu teşkil ediyor. Bu itibarla Evlcndirmeyi Kolaylaştırma şahsiyet benliğin duyulması ve kendini Cemiyetinin Kongresi yapıldı başka benlerden ayırmasile başlar. Evlendirmeyi Kolaylaştırma Cemiyeti. dün Tabiatin bize parçalanamaz bir bütün yıllık korgresini Cağaloğlundaki merkez binasmda yapmıştır. Dv;nkj kongrede Cerni ve bir birlik olarak verdiği fe,rdiyet yetin 357 azasından dokuzu hazır bulun gibi benlik duygusuna dayanan şahsimuştur. Kongreyi. Ccmiyetin Baskanı aç yet de bir birlik ve bütünü temsil eder. mış, Kurumun bir yıllık faaliyetieri etrafında izahlarda bulunmuştur. Verilen izahata Onun iki ve hsttâ dsha çok parçalara göre, iki sene önce teşekkül eden Cemiyet, ayrıldığı da olur. Fakat artık normal bu müddet zarfında 170 çifti nişarlamıs, halden çıkmış. hastalanmışür. Ruh hasbunlardan 90 ının evlenrr.elerine yardım talarmuı hezeyanlan bozulan, değişen etmiştir. Daha sonra murakıb raponı okun bir şphsiyetin kendini teskin etmek, yemuştur. Bu rapora r.Rzaran: Evlendirmeyi Kolaylaştırma Cemiyeti. kendi elile ev'en ni şahsiyete uymak için yaratılan vandirdiği bir kısım fakir kızlara çeyiz yap lış inanclar, daha doğrusu berbad bir mış. nikâh masraf'arını ödemiştir. Kongre vaziyete karşı tasarlanan mukavemet ye niçin daha faz!a azanm gclmed'Ji sıı çabalamalandır. Hasts bu çabalamaalini Cemiyet Başkanı şöyle cevablandırlarla artık muhitine. cemiyete karşı demıştır: . Azalarımızın ekseriyetini bayanlar teş ğil, kendi kendine uymağa savaşıyor. kil ediyorlar ve onlar da kendilerini tanıt Kezevanlann sabit ve değişmez inancmak ıstemiyorlar. Bu sebeble kongremiz lar haline gelmesi bu uymayı sağladıktenha oldu» ları içindir. . Kendimize mahsur. bir gidişimiz olLikörlerdcki şeker nispcti mak demek olan şahsiyet alelitlâk haazaltılacak Gazeteciler, dün Tekel Likor Fabrikasını reketlerimizin bir mecmuu değil, kend gezmişlerdir. Fabrika M.idürü Cafer Özse dimizin yaptığı ve cemiyetin gitgide zen. gazetecilere likör ve kanyak imali hak öğrettiği bir gidiş bütünüdür. kında malumat vermiş, bazı Tekel maddelerinde kullanılan şeker nlspetinin fazla görüJdüğünü, likör imalâtmda kullanılan şeSoracaksınız: Ferdiyeti şahsiyetle ker miktannda <?CW nispetinde bir indirme katmerlendiriyoruz; pekâlâ ama bunun yapılacağını söylemiştir. da bir ötesi yok mu, olmıyacak mı? Hep Fabrika Müdürü, likör imalâtında kullanılmakta olan bazı maddelerin Pendikte ye bu tekâmül seviyesinde mi kalacak? tiştiıilmeye muvaffak olduğunu. böylelikle Daha büyümiyecek, yükselmiyecek mi? Yok olması ihtimali de yok mu? Bakıdöviz tasarrufu yapılacagını bildirmistir. hrsa ölüm ferdî şahsiyetlerimizi alıp Şehirde üç kuduz vak'ası götürüyor, yok ediyor gibi görünüyor. görüldü Fakat ölümün ötesini bilmiyoruz ki, ne Dün şehirde üç kuduz vak'ası daha olmuş olduğunu bilelim. Yalnız benliğimizin tur. Üç yerde ayrı ajrı üç köpek taraiından ısırılan Arnavudköyünde. Eeyazgül cad yok olmasına hiç bir zaman razı oladesinde oturan Mustafa Seze;r., Unkapanı mıyoruz. Fakat mahdud olan ilmimiz caddesinde Emirler hanında oturan Ahmed ve aklımıza bakarsak burada çözülemez Gezlci, Eyübde Otakçılar caddesinde Mesçid bir mesele karşısında olduğumuzu gösokağında oturan Ruhiye. Kuduz Hastanesine kaldırılmışlardır. Öldürülen her üç rüyoruz. köpek üzerinde yapılan otopsi, bunların kuO halde mesele ancak yaşanan zaman duz olduklarını göstermiştir. içinde ahmrsa üzerinde düşünmek kabildir. Bu hususta umumî psikoloji ve Prof. İzmirli İsmail Hakkıyı sosyolojiyi düşündürecek ilk mesele anma töreni şahsiyetin bizden sonra gelenlerde de Muallim'ler Birliği Terbiye Encümeni. dün Birlik Merkezinde toplanarak bazı azalar devam edip etmiyeceği konusu üzerinOlabiiir ki gitgide ferdî tarafından yapılan teklifi müzakere etmiş de toplanu tir. Bu teklif gereğince, eski İlâhiyat ve şshsiyetler geriler, kendini sosyal topEdebiyat Fakültesi profesörlerinden değerli luhıklarda bulur: onlann şahsiyetleriilim adamı İzmirli İsmail Hakkınm ölüm ni benimser ve bu gidiş gitgide genişyıldönüraür.e rastlayan 31 ocak 1949 tarihin leyerek bütün bir insanlıkta toplanabide Birlikı te bir anma merasimi yapılacaklir. Nitekim bu büyük hayalin bir tert:r. cümanını Schopenhaver'de görüyoruz: «Şahsiyet gelişecek, yeryüzüne geçeC KÜÇÜK HABERLER j cek; yeryüzü bir şahıs olacak, o yürü• VALI ve Belediye Başkan Vekili Haluk yecek, onun azalan olacak; insana geNih?d Pepeyi. dün Buyükdere Fidanlığı ile lince yeryüzünün, sadece bir hücresi oFatih Talebe Yurdu binasını gezmiştir. lacak. Şahsiyet bütün yeryüzünü, belir IKTİSAD Fakültesi Talebe Derneği, ki de bütün güneş sistemini kaplaya23 ocak 1949 pazar günü saat 15 ten 19 a cak; şahsiyet değişecek, bizim ferdiyekadar Taksim Belediye G?zi.nosu pavyommda timiz haricinde gittikçe daha büyük dsns:ı bir çay tertib etmiştir. topluluklara geçecek.> REBİÜL'EVVEL 22 CUMABTESİ kadar yükselse bir hadde kadar gidebiliyor. Ötesi meçhul kalıyor. ^^^^^^^^^^^ Sonra da bu mese ledc esaîen bir çok timali vardır; o zaman ferdi şahsiyetler sırları olan bir zaman meselesi. Müsbef unutulacak, ancak cemiyetİe meşgul o ve reel olarak ancak halde, hattâ bu lunacak, yeni bir şahsiyet o olacak. anda yaşıyoruz. Geçmiş, gelecek bir Bu, torunlarımızın görebileceği bir boşluk gibi kalıyor. Nebatlar mekânda şey, biz bize bakalım; kendi şahsiyeti bitiyor. biz zamanca yürüyoruz. Fakat miz kaderinin ölüm yokluğunda kay zamanm önümüzde yürüdüğünü, bizim bolmasım ütemiyoruz, hattâ ölümden de arkasmdan gittiğimizi sanıyoruz. sonra da ne olduğunu aramak için a Zamanda gerisin geriye dönemediğimiz sırlardır spri'isma tecrübeleri yapıyo gibi zamanı koşturamıy oruz da. Acaba ruz, denecek. Fizyolojist Charles Ri geçenler tamamile kayıb mı oluyor, nechet'ye bakıhrsa spritisma hâdiseleri reye giciyorlar; bilemiyoruz. Zamanla medium deniien canlı bir varhkta vaki yürümekle nerelere kadar gidilecek olan fizyolojik hâdiselerdir. Bütün spri onu da bilmiyoruz. Yalnız herşeyin za j teşbihi «zarafetsiz» bularak bana kıtisma tezahürleri mcdium'larm tezahür manla olduğunu ve zamanla kaybolmuş ı zarlar. Tahmin ettigim gibi gemiler, leridir. Spritisma tecrübeleri ölümün gibi olduğunu görüyoruz. Fakat acaba önümuzdeki hazirana doğru gciirler de yenildiğini ispat ederek meseleyi hal kayboluyor mu? Gcrçek olarak ancak sefere girerlerse bu iş tam iki yılda letmiş olduğunu söyliyemeyiz. Fakat bu anda yaşadığımız, bu an içinde olup başarılmış olacak. 2 yı'.da 6 geminin tatuh hakkında bildiklerımizin henüz ne bitenleri görmeğe mahkum olduğumuz mir vc tadili değil; 16 geminin yeniden kadar az olduğu da şüphesizdir. Oteiçin geriye ve ileriye aid olan şeyler inşası kabildi. denbeıi beslenen bu ölmezlik fikrinin hakkında verdiğimiz hükümler yaşanBugün bu gemilerden bahsedişim. artamamile boş ve hiç olduğunu da söylini!ş ve jrörülen bir gereeğe taalluk et tık yazılacak tarafı kaknamış olan tayemeyiz. Kikmetsiz. sebebsiz hiç bir şey istenmsz. Sonra da hcrşey değişi mivor. Geçmiş bir hikâye, gelecek de mirlerinin gecikmesi meselesi değildir; jor, ilmin bir zaman hiç anlaşılmaz de bir ümid olarak yaşanıycr. Insanlarda bunlardan dördünün isimlerinin değişd;ği şeyler bir zampn sonra anla.şılır son neı'ese kadar devam eden ümid tiriimesidir. Bu gemilere, satın ahndıkherhalde boş ve hikmetsiz bir şey ola lan zaman Ankara, Edirne, Çankırı, oiuyor. Tayyareler gibi zekâmız da ne' mez. Elâzığ, Malatya, Ordu isimieri verilmişti. Bu gemilerle beraber alınan şiı leplere vc taııkerlere de Çoruh. Yozgad, Sıvas, Kocaeli isimieri takıldığma göre, gemilere vüayet ve vilâyet merkczi şchirlerimizin adları verilmcsi gibi bir prensip kararına varıldığı anla^ılıyordu. Son günlerde bu gemilerin isimieri değişliriidiğini gazcteler yazdılar. Edirneye Tarsus, Elâzığa Trabzcn. Malatyaya Gircsun, Çankırıya Samsun (bir gazeteye göre de Adana) denilmiş. Halbuki Trabzon diye Isveçten ahnmış ve memleketimize gehnek üzcre bulunan yeni bir şilep vardır. 1346 da satın alınan ve şimdi çalışmakta bulunan Samİnsan ne kadar yaşayabilir? Bu sual ertık adamakılh yürür. Bunun da bir sun adlı bir şilepimiz de vardır. Motörasırlardanberi Adem oğlunun zihnini çağıdır. lü yeni şileplerimizden birinin ismi işgai etmiştir ve hâlâ da etmektedir. mislini alın: 3 yaş çocuğun konuşma Edirne ikcn Adanaya çevrilerek AmeMedeniyetin o kadar ilerlemesine, LnBu hesabı böyle, hep birer mislini rikadan ahnan gemilerden en büyüğüno sanların havada uçmak, denizde yüz veya yarısını ilâve ile devam ettirecek Edirne ismi verilmişür; eski Ankaraya mek, su dibinden gitmek gibi türiü mu olursak insanın hayatındak; muhteiif Çorum adı verildiği gibi. / cizeleri başarmasına rağmen bu suale devreleri şu şekilde tesbit edebiüriz: Amerikadan alınan gemilerden dörhenüz kat'i bir cevab verilmiş değildir. 6 ysş: Zekânın tamamile teşekkül et dünün durup dururken isimlerini deVâkıa, bugün bir çok kitr.seler msa|tiği devredir. Bunu riyazî bir hesabla ğiştirmek kimin aklma geldi ve buna nın tabiî ömrünü tesbit ettiklerini ilerı değilse de hiç olmazsa tecrübeli in ncden liizum görüldü? Benim dikkatim sürüyorlar. Fakat bunların verdikleri sanlar çoktan keşfetmişler ve o yaşı bi ve alakam. gemilerin bir an evvel gerakam «tabiî» değil, tvasati. ömrü gös tiren çocultları mektebe başlatmışlardır. lip sefere başlamaları üzerinde toplanteriyor. Onlar şöyle bir hesab yapıyor1? yaş: Vasatî olarak bilüğa erme ça mış olduğu için bu isim dcğişürmcyi lar: Faraza on yaşına kadar yaşayanlar ğıdır. Bu yaşın iklime göre 9 ile 18 a manasız bulmakla beraber, üzerinde beş yüz, seksenine kadar yaşayanlar da rasmda değiştiğini görüyoruz ki bu da durmaya liizum görmemistim. Fakat Eyüz kişi ise bunun vasatisıni alıyorlar, gene 3 ün başka katlarıdır. dirncli okuyııculanmdan avukat Süleyinsanuı vasatî ömrü 63 senedir, diyor24 yaş: (Burada, yukarırianberi hesa man Bi'.genden bir mektub aldım. Edirlar. Fakat acaba bu vasati ömür taociıba katılmıyan günleri de ilâve etmemıZ nenin Tarsusa çevrilmesi hakkında şöycmrün sonu mudıır? İns£nlar acaba 'lâzımdır. Çünkü çocuk dünyaya a tam do le diyor: cîaha fazla yaşayamazlar mı? • kuz aylıkkcn değil, bundan 10 gün daha • Münakalit Vekâleti mademki Edirne isTıb ilminin ikrlcnıesile ömrün uzatü fonra gelmektedir. Bu ki\<:ur nihayet bir mini lâyık fiümıenıiş ne diye bu isrni evveciığı muhakkaktır. tJitekim, yapılan tet yö.îr. yakın bir yekun teşki! edcr O lâ. o ge;r.:ye koydu? Eğer isimler değişt!kikler orta çağlarda vasatî ömrün 35 i halde bu devreyi 24 veya 25 yaş olarak lecekse neden hepsi degistirilmiyor da bir geçmediğini gösteriyor. O zamanlarda tesbit edebiliriz): Vücud teşekkiilünün seçim yapılıyor? Kıstası tamamile hayal mahs^lü oir..ası gereken bu değiştivme işibilhassa çocuklar arasmda ölürn nisbeü durduğu devredir» 25 ten sonra in?anın nin iptal edilmesi hususunda kıymeüi yafu7Î idi. Bir çok hastahkların tedavi boyu ıııamaz. gözündeki miyobluk art zılörımzla delâlet buyurulrr.asını. bütün finde elde edilen terakkiler bu niibetı rraz. Buna mukabil. saçları dökiilmeye Zdirncliler ve bir Edirneli olmak hasebile de ben. sizden rica ediycnız ve bu şehir azaltmıştır. Daha büyük yaşlardaki ö başlar. lümler de ayni nisbette azahnış bulun50 yaş: Vasati olarak cınsî faaliyetin farkı gözeten karakı:si kararın da tashih maktadır. curduğu çağdır. Bu cağ k?dmda biraz edilecfğini ümid ediycrıız. < Edirneli okuyucumın hakkı var .YuBu suietle, «vasati ömüri, hastalıkla dsha crkon, erkekle biraz daha sonrakarıda izah cttiğinı gibi madcmki gedır. Fakat umumiyetle ömrün aşağı yurın bir dereccye kadar önüne geçilmedevresine tesadüf milerc birer vilâyet ve vilâyet merkezi 6il< bir miktar uzatılmışür, diyebilirız. karı vanm asırlık şchıin adı verihnck yoluna gidilmiştir. Fakat. eğer cünyada hastalık denen bir 75 yaş: Vücudün ihtiysrlamaya baş O halde Edirneyi silip gcmiye Içel viçey olmasa insan kaç ya?ma kadar yaladığı devredir: Zihnin faaliyeü tavsar, lâyetinin bir kazası olan Tarsusun isşayabilir? hafıza zayıflar. vücud kuvvetten düşer. mini yazmak. kabul edihniş olan prenBuna 'ilânihaye. diye cevab verilemiFükat bu devreyi ömrün sonu sayama sipe aykındır. jeceği tabiidir; çünkü ölümlcrin hep^ı Memleketin her viîâyeti, şehri ve kayız. çünkü o takdirde yukarıdanberi bihastslık yüzünden değildir. Bir çok kişi, ver kat artarak devam edegelen hesîb ! sabası gibi Tarsusun da ismi bir gertrye tabii ömrü sona erdiği yani vücudü a' verilebilir; fakat bunu 1949 52 yıllan yarım kalır. Onun için: şuııp yıprandığı için ölür. Vâkıa, bütün arasında yaptınlacak gemilerden hirine 100 yas; ömrün tabiî haddidir, diysbir ömür boyunca geçirilcn hastalıklar vermek ve durup dunırken yurciun vücudü yıpratmaktadır. Ateşli hastalık biüriz. Hakika'en, eğer 75 vaş ömrün ikinci başkenti ve bir serhad şehri olan tabii sonu olsaydı ondan sonra yaşayanfar kalbe tesir etmekte, bu suretle, o tarihi Edirneye verilen bir şeyi geri alhaslalıklar gcçirildiği halde. sonradan lara pek nadir tesadüf etmek lâum gemamak lâzundı. i::san kalb hastalığından ölmektedır. Fa Ürdi. Halbuki. 75, 80. 85. hattâ 90 ve 95 Hem efendinı gemi isimlcrilc oynayaşıns kadar yaşamış olanlar az değil1 i.at, bir gün bütün hastalıkların tedavisi r.ıümkün olsa, hattâ her türlü hastalığa dir. Euna mukabil 100 den yukarı çık j maktan başka işraiz kalmadı mı? Onkarşı aşı bulunsa da insan hiç hastalan raış olanlar hakikaten parmakla »ö'teri ccdcn taktığınıız adları birinden alıp ötekinc vercccğimize. daha cok gemi temasa, vücud önünde, sonurda genc ih lecek kadaı azdır. Bu iddia. şimdiki halde sadece bir min ederek ticaret fsîomuzu 500 bin tona tiyarlıyacak, yıpranacak. aşınacak ve faraıive m?h\ystindedir Fakat bütün ulaştırmaya çahşsak daha müsbet bir nihayet göçec«ktir. ilm' hakikstler daima bir farpziyede v iş görmüş olmaz mıyız?. İştc bu .tabii ömür» acaba kaç se hattâ akla gelmiş basit bir fikirden doğnedir? mamış mıdır? Bu hususta henüz kat'i bir hesab yapSinemacılaruı kazancları ve mak kabil olamamıştır. Fakat son zaMuallimler Birîiği Senelik Kongresi manlarda ıleri sürülen bir icdia, garib dipkoçanı «bilcti» bugün toplanıyor olduğu kadar merakı, hattâ ilmi şekilde Bir vataııdaş. dün Belediycvc nıüracaat Muallimler Birliğinir. seneiik umumi konalâka ve tetkiki üzerinde toplayacak ederek, bir sincmada kendisine bilet yerine dipkoçanı verildiğini söyl«miş, bu îuretle gresi. bugun saat 13 te Eminönü Halkevinde mahiyettedir. B?lediye hakkının ziyaa ugrstıldı^mdan toplanacaktır. Şehr:r.ı!:in ilk, orta ve yükİddıaya göre, üısanın tabiî ömrü yüz ilgilileri haberdar etmistir Dipkoçanı tet sek bütün öğretmenlerinden. Birlik azası ssnedir. Bunun istinad ettiği nokta da kik edilmîktedir. olanları bir araya getirecek olan bu kongrede. öğretim 15i il? ilgüi olanların raes'ekî çu şekilde hulâsa edilebilir: Dün üç cescd bulundu îstanbul Savcıhğı. dün bulur.an üç cescd meselelerine aia miilıim işlerin konuşulacaTabiat her işinde riyazî hareket etğı söylenrnektedir. Eundan baçka «Birlik> in nektedir. Bir çiçeğe bakınız: Bir merkez hakkında tahkikat açmış, cesedleri muayene Terbiye, Iktisad ve Neşriyat Encümenlerinin eden Adalet Doktoru İzzet İjcan, üçünün d« etrafmda toplanan renkli yapraklar o gömülmcsine müszade etmiştir. gcçe^. seneki faaliyc:!eri elrafında öa haranevi çiçeğin hepsinde aynıdır ve sayuı Bunîardan biri. bir sinir buhranı sırasın retli müzakcrsîer cereyan edecektir. ekseriya çifttir. Her canlı mahluk şafkulî da Baltalimamnda denize düşüp bcğulan Burhaıı Cahid bugün ciarak ortadan ikiye ayrıldığı takdirde manifaturacı Mehmed Faiğe. ikicincis; Tarlatoprağa veriîiyor başında bir inşaatta çalışırken kapall bir bütün uzuvları müsavi parçalar halinde odaya aldığı mangaldan çıkan karbon gaİ$tanbul Gczetcciler Cemiyeti Başkanhğzntaksim edilmiş olur; yalnız mide, kalo zile zehiılenip ölerj Bingöllü amele Mehmede. dcn: Cemiyetimizin azasından kıymetli arve bazı guddeler müstesna. Bu. vücud üçüncüsü de *Keşan 25 plâkalı kaptıkaçtı kadaşımız Burhan Cahid Morkayayı r.ıaalesef teşekkülâtında da riyazî bir intizam ol ile Çatalcadan Topkapıya geldiği sırada âr.i kaybsüniş bulunuyoruz. Merhumun cenazeduğunu gösterir. Tabiatin ne kadar he bir kalb krizile olen soför muavini Cavide si. bugjn öğle namazını müteakıb Te?v;kiye aiddi. camiinden kaldınlarak Şişlideki Asri ?.îesablı hareket ettiğine en güzel misal zarlığa defnedilecektir. Rahms'Ji arkadcjiLokantacılar Cemiyetinin mıza son hürmet vazifesini ifa etrı?k üzcre srıların bal peteğidir. Bu muntazam taktoplantısı sayın azamızın öğle v.stü Teşvikiye carr.iinfimatı hangi insan bu kadar kusursu? Lokantacılar Cemiyeti. önümuzdeki sah de hazır bulunmalarını rica ederiz. ' fapabilir? gün saat 1* te Lozan Palas Otelinde bir topİnsanın doğma, büyüme, gelişme, du lantı yaparak. içkili yerlerin tahdidi hakralama, yıpranma ve nihayet göçme kında alınan kararı görüşecektir. Lokantabu karan protesto edecekleri tEhmin bahsinde takib ettiği hat da bu şekilde cıların. Biraderim ve sevgili babamız r.îuş olunmaktadır. riyazî bir intizama bağhdır: Çocuk, ana milletvekili Bari Dedeoğlunun vefatı İstanbul Gazeteciler Cemiyeti karmnda esas itibarile altı ayda teşekmünasebetile merhurr.un cenazeîine işBaşkanbğı kül eder. Buna yarısını daha ilâve edin: tirak edenlere, gerek telgraf ve mekİıtanbul Gazeteciler Cemiyeti Bişkznlığırı tubla, gerek Dokuz aylıkken dünyaya ayak basar ziyaretlcrile ac.lanmızı don: Yeni kongrece seçilen ıdare heyet', paylaşan. bizleri teselliye çalışsn dosf Bunun bir mislini alın: On sekiz aylık dün Cemiyet Merkezinde toplanarak Başkan^yahud bir buçuk yaşında bir çocuk lığa ittifakla Sedad Simaviyi seçmiştir. ve akrsbalarımıza ayrı ayrı teşekküre tecssürümüz mâni olduğundan muhterem gazetenizin tavassutunu rica ederiz. Kardeşi: Veli Dedeoğlu. ailesi ve 24 Ocak Pazartesi ak$amı saat 21 de Maksimde çocukları Insanın tabiı ömrii hakkında bir iddia TEŞEKKÜR Muammer Karaca Opereti CELÂL MÜSAMERESİ Yüksek ses sanatkân PERİHAN ALTLVÜAG SÖZERI ve arkadaşlan, ZTT KARDESLER, sanatkâr ZOZO DALMAZ MUAMMER K A R A C A artisüeri sürpmleri. CUMHimifET Nüshası 10 kuruştuı Ttiriilye Abone şeraiti tçlc Bir aylık 300 Kr. Üç tylık ' 800 t AJü tyhk Senelik 1500 2800 . . NewYork Psikoloji Dairesi Şeh Henry C. Link'in bu eseri ÖMER R1ZA DOGRUL tarafından birçol? notlar ve haşiyeter ılâvesile dilimize çevrilmistir. Bu kitab, mutaassıbların değil. aydın kafaların okuyacağı bir eserdir. 2 Liradır. I f Vasati Ezani 1 2.04 I ıitınaı 8 * 1 7.20 12.25 14.57 17.12 18.47 7.13 9.46 12.00 5.3S HALtT 1.36 12.36 Bu, belki de bir hulyadır, fakat hiç değilse bir şey gösteriyor: O da beşerî şabsiyetin sanıldığı kadar kudretli ve katî olmadığıdır. Hattâ beşeriyetin tekârr.ülü içinde yaratılmış olan bu şahsiyetin alabildiğine büyümesi muhakkak değildir, alçalması, başka bir şekle girmesi. başka şeylere tatbik edilmesi ih ismail Dümbüllü, Muammer Karaca, Tevhid Bilge beraber ORTAOYUNU bütün Operet sanatkârlannm iftirakile D I K K A 1 Gazetemlze gönderilen evrak ve yazılaı nesredasin edilmesln lade olucmaz. tUnlardan menıllyet kabn]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle