07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KONA KONA: İngilterede hayat pahalılığı var mı? Yaıan: Doğan Nadi Londra Olinıpiyad oyunları mü drada hayat pahalılığından şıkâyet nasebtile, benden evvel buraya ge eden tek bir kimseye rastiamadım. lip memlekete dönen yüz şu kadar Yaln* vesika usulünün hâiâ devaTürkün, yalnız Londra değil bütün mından şikâyet ediyorlar, ıstedikleri İngiltere etrafında, kâh y:.zı, kâh bazı şeyleri (whisky gibi) bulamakonferans, kâh beyanat yolile Türk dıklarına üzülüyorlar, geçmiş zamaokuyucularına bol bol malumat ver mn kuştüyü şilte misali kalm ve yumiş olacaklarmı Paristen haıeketim muşak Beefsteak'lerini sadece hayıfden evvel tahmin etmiştira. Kendi lanarak arıyorlar. O kadar. fcendime <'bana oradan yazacak mevTürkiyeye gelince (Ah.. Bizim Türzu bırakmadılar, her şeyi eisittiler» kiye) inanın hiçbir yerindc, hiçbir diye kara kara düşünüp duruyor zaman, ne harbden evvel ne harb dum. esnasında, ne de şimdi harbden sonBuraya gelince Burhan Felek ar ra, hayat Türkiyede olduğu kadar kadaşımızın Cumhuriyet'teki bir ya biçimsiz bir şekilde pahalı olmamışzısmdan tahminimde pek yamlma t:r. Bunu şimdiye kadar ge'ip geçdığımı anladım. Sevimii üstad. Lon miş hükumetlerden hiçbirinin, bir draya dair «herkesin bir şeyler söy muayyen iktisadî ve içtimai sistem lediğineu işaret ederek Londreda ha bulup tatbik edemediğine borçluyat pahahlığı mevzuuna tenıas edi yuz. Bir memleket ki, resmî bir daiyordu. Bir şeftali altmış kuruş. bir resi (Ticaret Vekâleti) basit bir ailenin vasati geçimini en uyduıma ve çift papuç elli altı lira filan gıbi. Bu hayat pahalılığı bahsi, Lühassa hakikate asla uymıyan rakamlarla, muharebe senelerindenben, bizim meselâ' 350 lira olarak istatistiklerimemlekette pek harcıâlem bir şey ne alır; diğer taraftan da b:r başka oldu. Önüne gelen meselâ • • Türkiye lesmî dairesi (ticaret odaları) vasati daha ucuz, Amerika daha pahalı» di kazancın gene hakikatlere uymıyan lirayı yerek, başdöndürücü rakamlarla, id rakamlarla en kabadayı 200 bir diasını isbata çalışıyor. Hattâ bil eçmediğini ilân eder... böyle mem hatırlar mısınız, sayın Receb memleket daha bulmak, bizim için Peker bile, Başvekil iken, Isviçre güzel bir teselli olurdu amma, maalElçimiz Yakub Kadri Karaosmanın esef zannederim imkânı yokıur. Biz, Abdullah Efendi lokantasında yediği bütün bu hesabların iki kere ıki dört yemeğin parasile İsviçrede. asla ka eder kabilinden bir katiyetle tesbit *ın doyurulamıyacağını sö ylediğini, olunduğu bu zamanda, karan'ıklar ibizim memlekette hayatın ucuzluğu çinde kalmışız; el yordamıle kendina guya bir vesıka imiş gibi, Meclis mize guya bir çıkar yol arıyoruz. kürsüsünden göğsünü gere gere ilân Bırakm İngilizi şeftaliyi isterse etmıştı. 600 liraya yesin! (bu şeftaîi lâfına Işi bu bakımdan ele almak, bence. hem hatalı hem de tamamüe faydasızdır. Londrada Tiirk paratile ve Türkiyeye nazaran daha ucuz olan şey de var, daha pahalı olan da. Fakat îngilterede bir şeftalinin 60 Tiirk kuruşuna yahud 6 Türk lirasına satılması hangi Türkü niçin alâkadar etsin? Yani farzedelim bedava olsa hepimiz kalkıp buraya şeftal: yemeğe mi geleceğiz? Nitekim bir Ingiliz de eline kalemi alıp Türkiyede biı istakozun 6 İngiliz santimine satıldığını yazsa, bütüa jngilizler belki okurlar amma omuz silkip seçerler. Benim kendi hesabıma burada gördüğüme göre ne Londrada, ne de İngilterenin hiçbir başka tarafmda hayat katiyen pahalı değildir Hemen ilâve edeyim ki bana, yarn benim cebimdeki paraya, göre herşey atej pahası. Seyahate alış veriş içın çıkmadım amma bazı ihtiyaçlanm oluyor; buradan tedarik etmerfi düşünüyordum, çoktan vazgeçtim, alarmyacağım. Fakat bu, meselenin sadece bana aid olan taraüdıı Ne İS milyon Türkü, ne de 44 milyon İngilizi, amma hiç mi hiç, alâkadar etmez. Tersine alınız: Ben burada herşeyi ucuz bulsaydım «İngilterede hayat pek ucuz» mu diyecektim. Ne münssebet!.. Şu basit ve malum hakikati tekrarlıyalım: Bir memlekette hayat pahalılığı, o memleketteki (amma yalnız o memleketteki) vasatî kazanç (yani maaş, ücret, yevmiye vesaire...) seviyesi ile eşya fiatları arasındaki nisbetlerle ölçülmek lâzımdır. Bu nisbetler normal ise orada hayat normal, birincinin lehine bir fark varsa ucuz, ikincinin lehine bir fark varsa pahalıdır. Binaensleyh bir memlekette fiatları konuşurken o memleketteki vasatî kazanç seviyesini daima gözönünde tutmak icabeder. İngiltere fiatlarında harbden evveîki zamanlara nazaran zarurî olarak husule gelmiş. farklar varsa, Türkiye cephesinden, bunlar olsa olsa pek mahdud bir iki ithalât tacirini ve İngiltereden ithalât e?yası kuL'anmayı itiyad edinmiş gene pek mahdud Türk vatandaşını alâkadar eder. Hayat pahalılığmı bunlar üzerinde mütalea etmek bizi bütün bütün yanlış, ve tekrar edelim, faydasız yollara sürükler. Hayat pahalılığı, yalnız, oir memleket vatandaşlarının yaşanıak için pek zaruri ihtiyaç maddelerinin fiatlarile alâkalıdır. Türkiye gıbi yemesi, içmesi .giyinmesi yerli istıhsalâtla kabil olan bir yerde. eşya değerlerini dış piyasalarla mukayasc etmenin mânası yoktur. Bugün mnen bütün garb memleketleri hayat pahalılığı bahsini kalori hesabına vurmuş. Bir adamın sıhhatli bir şekilde yaşaması için lâzım olan güniük kalori miktarını rakamlıyorlar. Mesela 2700 kalori yahud 3200 kalori (bunlar iklime ve çalışma şartbrına göre ister istemez değişiyor) gibi bit netice elde ediyorlar. Nüfıs başma bu miktar kaloriyi temin edecek maddeler vatandaşa en ucuz fiatla verilebildi mi. artık hayat pahalılığı diye bir şey kaale alınmıyor İngiltere bu cins memleketlerin en başmda gelenlerinden biridir. Sigarayı düşünmüy'or, whisky'yi düşünmüyor, hattâ belki şeftali ile 1iJe meşgul olmuyor. Fakat buna mukabil vesika ile verdiği et, şeker, lereyağı vesair mevaddı bir vatandaşın haftalık ihtiyacına göre hesab etmi§, muntazaman verip duruyor. iîeri talafta balık var, çeşid çeşid •»ebzeler var, ekmek var, kutu içinde veya açıkta ismini bile bilmediğim daha binbir çeşid yiyecek var. Vt bütün bunların fiatları vasatî kazanç seviyesine göre mükemmelen â.arlanmıştır. Daimî kontroi altındfdır. On gündenberi burada İngmzlerle haşır neşir oluyorum. Bir kısmı eski dost, bir kısmı yeni. Bizim arkadaşlar gördü mü bihnem, *akat ben Lon Burhan Felek sakın kızmasn. Kendisine tariz maksadile değil, sırf kalemin ucuna geldiği için kullanıyorum. Başka herhangi birşey de pekâlâ olabilirdi). Sehîr haberleri Hindistan Kızılhaçı Genel Sekreteri şehrimizde Kızılayın davetlisi oîarak gelen Genel Sekreter intıbslarını anlatıyoı Hindistan Kızılhaçı Genel Sekreteri Balvant Singh Puri, Kızılayın misafiri olarak jehrimizde bulunmaktadır. Genel Sekreter kendisile aörüşen bir arkadaşımıza şunları söy^emiştiı: <• Ali Râna Tarhanm mıspfiri olarak Türkiyede bulunmaktayım. 17 nci Beynelmilel Kızılh%ç konieransmdan geliyorum. Stockholrr.'da 56 millet delegesinin hazır bulunduğu konferansta, birçok mühim kararlar alındı. Harblerde gaz kullamlmasına, gizli silâhlarm yapılmasma, atom enerjisinin istismar edilmesine mâni olacak kararları bunlar aıasındd söyliyebilirim. Rusyanın konferansta buhırımayıp, yalnız müşahid göndermesi ve birçok Balkan milletlerinin de görü:rmemesi nazarı dikkati celbetmişth\>> Hindistanın Kızılhaç Sekreıeri bun dan sonra sözü Türkiye Kız:!ay tejkilâtına getirmiş ve demiştir ki: « Kızılaya aid birçok müesseseleri gezdim. Teşkilâtın ne ksdar modern bir şekilde çalıştığına memnuniyetle şahid oldum. Hükumttin Kızılay teşkilâtma malî yardımlarda bulunması ki bu diğer memleketlerde yoktur teşkilâta destck olmaktadır. Kızılay ile Hindistan Kızılhaçı arasındaki münasebetler diğer memleketlere gıpta ettirecek durumdadır. Bizim yer depremleri sırasında yardımlarımıza, Kızılay, Hindistan ile Pakistan arasındaki muhaceret sırasında yardım ttmekle mukabelede bulunmuştur. Çalışmalarına takdirle şahid olduğum Türk Kızılay teşkilâtına istikbal için daha büyük muvaffrkıyetlet temenni ederim.» Genel Sekreter dün yanında Kızı! ay Genel Müdürü Dr. Remzi Gönenç olduğu halde aşocaklarını, Çırağan anbarını ve yardım transit deposunu gezmiş, bu arada Üniversit» aşocağında akşam için hazırlanan yemekten tadarak bunu çok nefi« bulduğunu beyan etmiştir. Genel Sekreter bugün uçakîa Delhiye hareket edecektir. Ortaokullarda bütünleme imtihanları Ortaokullprın ücuncîı sınıflarındakı butur.leme imUhanları diin bitmijtir. Cuma giınü de. devlet ortaokul bitirme imtihaniarma baş'aııscaktır. Köy okullannın tedrisatı Kbylerdeki b?iOğretmenlerm riya^eti altındd toplanan gezici oğrstınenler, kby okullarırıin, bolgelerirün ıklim şartlarına gore, 1 ckimde açılıp 1 ınp^ısta kapanmasını karsrlaştırmışiardır. Beykot, Üskudar. Kadıkby ve Kartal köy okulları. 4 ekimde eçılıp, 4 mayısta kapanacaktır. Dil toplantısı hakkında kararlar Dün toplanan Muallimler Birlıği Vonetîm Kurulu. 25 eylul 194S de yapıiacak l)\] Toplantısı• nın proğamını tesbit etmiştir. Bu programa göre. rapor verecek öğretmenlerin, raporlarının okunması btttikten sonra, ısimierini evvelce kaydettirmis olanlar münakasaya ijtirak edeceklerdir. Şirrîdiden birçok muallimler. gerek rapor vermek ve söz söylenıek, gerekse münakaşa!?ra iştirak etmek için. iscmlerini kdydettirmektedirler. CUMHURÎYET 8 Eylul 1948 DEMOKRASI DAVAIARI U C M NALINA n t l l I MIHINA Siivarilerimizin zaferi oüaıjdanın yeni Kraliçesi, hükümdarlık tacını giyerken yiğit süvari »ubaylarınıiî da, Rotttrdamda zafer tacları giydiler. T0 ilâ 100 müsabıkın iştirak ettiği çetin müsabakalarda 2 birincilik, 1 ikinciük, 2 üçüncülük ve 1 dördüncülük aldılar. Bilhassa Rotterdam Büyük Mükifaü müsabakasında, üç Türk subaymın birinciliği, ikinciliği ve üçüncülüğü kazanmalan ne güzel Wr başarıdır. 6 eylul günü yapılan müsabakada ise Yüzbaşı Bcrk, 81 saniyede hiç hatasız birinci olmuştur. ingiliz Rhin ordusu subaylanndan Binbaşı Borwich de hatasız olarak 83 saniyede ikinci, Hollandalı subay Hensen 84 saniyede üçüncü olmuştur. Gene galiba Hollandalı biı subay ile Belçikalı bir subay da dördüncü olmuşlardır. Böylece süvarilerimiz. Londra olimpiyadlannda büyük blr talihsizliğe uğradıklarını isbat etmiş oluyorlar. Pilvaki olimpiyadlarda talihsizlik, daha müsabakalardan evvel haşlamı;, binicilik ekipimizin en güzide sı>baylarından biri olan Binbaşı Saim Polatkan, en iyi hayvanlarımızdan biıile beraber ciuşmüş ve Binbaşı da, hayvanı da yaralanmış, müsabakalara girememislerdi. Bu talihsizlik olimpiyad müsabakalan sırasında da kendini göstcrmiştir. Binicilik müsabakalannda, talihin büyük rolü olduğu gibi, hayvanlaruı da çok mühim tesiri vardır. Binici, bütün maharet ve cesaretini sarfettiği halde, o gün, hayvanın bir huysuıluğu, ncşesizliği tutar; ya hiç atlamaz, yahud da hatalı atlar. Ben Viyanada ve Londrada süvarilerimizin iştirak ettikleri milletleraran müsabakalan seyrettim. Talihin ve hayvanların büyük rolünü yakmdan gördüm. Viyanada bir müsabakada, Almanların mükemmel hayvanları kadar bir atlama kudreti gösteren bir hayvanımız, mâniler yükseldikten sonra, mesafeyi yarım saniye geç bitirdiği için, yüzde 99 kazanılmı; bir birincilik elimizden fritmişti. Yıllar bo.\~unca bütün girdiğimiz milletlerarası müsabakalarda çimdi de öyledir >a bizim hayvanlarımız yarışhklan hayvanlardan asla üstün değillerdi; fakat binicilerimiz, harikulâde bir gayret ve cesaretle yanjıyorlardı. Siyasette "hudud meseleleri,, tlimierde «hudud msseleleri» denen, yani keskin bir hat e birbirinden ayrılamıyan vc iki ilim srîisında her ikisinin yardımile hallolunan meseleler, si ştrler veyahud «.gündüzleri saklanıp yasette de hiç şüphesiz partiler ara geceleri uçan, şayia kuşlarının habersmda da mühim bir mevki işgal eder. lerine inanırlar ki bu tahminler, bu Birbirine tamamen zıd programlarla inanışiar yüzde seksen kere yanlış olmeseîâ iktisadî bakundan kapitaüst duğu için aradaki duvarı daha su sızv«ya sosyalist veyahud içtimai bakım n:az bir hale koymaktan, her iki tarafı dan muhaİEzakâr veya radikal iki fcütün meselelerde can Tjüşmam gi'oi partinin ara?ında birlikte hallolunacak,' göstermekten bajka bir fayda vermez. mamen hallolunamasa bils bir rnüddet Hölbuki aradaki hudud sahası üzerinde için «pamuk ipliğine bağlanarak> ka ayrı'ık duvarı temiz ve şeffaf olabillacak bir takım meseleler mevcud oa seydi nice nice yanlış anlaşılmaların öbileceğine insan nazarî olarak inanma nCne e\n,elden geçilerek asıl iktisadî, rr.aiî isterse de pratikte iş hiç de böyle içtimaî preıısipler üzerinde ve bu prendeğildir. Çünkü partiler arasında on siplerin tatbikını sağlıyacak kanunların arı birbirinden kat'iyetle ayırıcı bir hat tanziminde en mantıkî, en faydalı mügibi gözüken nesne, bir hat değil. bir nakaşalara vakit kalacaktı. Partiler arasındaki hudud sahasının ,ahadır ve işte bu saha üzerindedir ki fevkalâde ahvaldc böyle birbirine tama cıesinde kalan esas prensipler de böyle men zıd partilerin vatan müdafaası yo evvelden görüşerek, uyuşarak, bir çalunda, yahud vatanm yifcek menfaat rei halle vâsıl olmak bittabi bahis leri veya içtimai iktisadi büyük bir merauu olamaz. MeseJâ sosyalist bir fırprensipin tatbiki uğrunda böyle birbi ka, işçilerin grev hakkı üzerinde kapirine tamamen zıd programlı partilerjn taüst ftrka ile uyujup partinin bu prenbile evvelden buluşup, konuşarak, bir hal sipinden vazgeçerse o, kendi hikmeti suretine eriştiklm çok def3 görülmüş vücudünü inkâr etmiş olur. Aynı sutür. reüe inkılâbcı bir parti lâiklik prensipi üzerinde muhafazakâr parti ile uyuşBuna en bariz misal bazı memleketmağa kalkışamaz. işte bu meseleler ierde vatanın müdafaası, her hangi bir inkılâbın ihtilâlsiz tatbiki, hiikumetin hudud meseleleri. değil, belki partileiçte, dışta ku\^\'etli bir mevki tutması rin can prensipleridir; bunların üzeriniçin teşkil olunan Coalition hükumet de konuşmak bile mutad değildir. Bu !eri isc de uyuşmayı bu kadar ileri gö gibi en esaslı maddelerden ayrı olarak türmeden de bir çok işlerde ekseriya bazı ikinci derece hâdiselerde alınacak c\"velden konuşmalar neticesinde mec geçici kararların da hudud meseleleri lislerde dinlenilen sualler ve cevablar dışında kalması mümkündür. Uyuşma o'.duğu gibi m«clis dışında, hattâ seçim mevzuu yapüamıyacak bu kabil hudud zamanlarmda bile bir takım uyuşmalar meseleleri ancak parti kongrelerinin evda vaki olur. İşte bir misal: İngilterede velden verilmij kararlarıdır ki üzeringirişilemiyecek bir Avam Karuara5i reisinin yani speakerin de müzakereye seçim esnasında namzedliğini koyduğu prensip mahiyetüıi r.labilir. Yoksadiğer seçim dairesine partilcrden namzed bütün meselelerde partilerin salâhiyet kojmamak hususunda bir anlaşma var sahibi olan idarecileri her vakit birbirdı. (Vardı diyorum, çünkü İngilterede lerile temas ve müzakereye mezun olson seçircde aynı seçim dairesinde di mak lâzımdır. Ancak henüz bizim gibi ğer bir namzed daha konulmuş ve bu demokrasi hayatının daha eşiğinde buyeni vaziyet karçısında seçim nutku lunan memleketlerde bu konusmalar, söylemeğe mecbur olan Kamara reisi pek nadiren bile olsa temin edilen umeclis reislerinin an'anevi ve fırkalar yuşmalar derhal müthij. bir aksi tesir üstündeki mevkiine halel getirmemek uyandırıyor; ona hemen bir isim takıirin bu nutukta yalnız meclisin müza lıyor: Muvazaa. Bu kelimenin eski dilkerr usulüne dair taisilât vermekle ik de ve arabcada bir çok manaları vardır. ti?a etmişti) (1). Sonra bu misalleri bü Fakat dikkate değer olan nokta, bu keyük demokTasilerde istediğimiz kadar lime ile kasdedilen mana altına gizçoğaltsbiliriz. Meselâ Amerikada şü lenmek istenilen ahlâkî kıymettir. Bir mulü Kcniş kanunlar müzakere mevzuu reyi kabul etmek, müzakere ve münaolmadan ev.el diğer partinin de reyi kaşadah karşılıkh olarak vazgeçmek alınır ki bu da iki parti arasındaki hudud sahasında karşuıklı bir yaklaşma Halka müşkülât çıkaran bazı neticesinde vaki o'.ur. Titekim Amerika Cumhur Riyaseti namzedi Mr. Dewey'in mühendisler taşraya tayin edildiler Ar.karadan gelen haberlere nazaran Istanbir seçim nutkunda Marshall plânı her iki parti arasında fikir teatisinden son bul Belediye İmar Müdürlüğünde ve Nafıa ra meclise sevkedilmiş olduğu için kert tpşküâtında yolsuz bazı hareketleri ve halka mtşkülât çıkardıkları görülen bazı mühendisi ve partisi iktidar mevkiine gelse disler. Anadolunun uzak bölgelerlne nakledtbile bu plânın tatbikma devam edile lerek. yerlerine oralard» doğruluklarile taceg'ni söylcmişür. nınmı; bazı mühendisler getirilecektir. Bu meyanda Baymdırlık müsteşarı. İstanbul NaArada sırada müracaat edilen bu u fıa Komiserligine tayın edilmi! ve Bakanhk tıılü imkânsız gören parlamcntolarda müdurleri arasında da birtakım nakiller yapılmıştır. Bizim a'.dıgımız malumata göre, iki ve daha çok partiler arasındaki a heniız bu değişıklikler hakkında İstanbula yırıcı mıntaka bir saha değil keskin bir iç'ar vaki olmamıştır. bir hat, adeta yüksek bir duvardır. Bu Yeni Brezilya Büyük Elçisi perde duvarın bir tarafından öbür taşehrimizde ra(ını görmek istiyenler hiç bir şey Brfzilyanın Ankara Büyük Elçiliğine tayin göremeyincc farzJara, tahminlere düclunau Mario de Castello, şehrimizde bulunmaktadır. <1) Bizim memleket gibi, Millet MecMario de Castello. memleketimize Brezily» lisi Reisinin bir parti azası gibi parti tarafır.dan tayin olur.an ilk Büyük Elçidir içtimalanna iştirak ettikten başka parti Şimdiye kadar Brezilya, memleketimizde clvanının tabü azası olduğu memleket Orta riçilikle temsil ediliyordu. Büyük Elçi, İnönünün Ankaraya dönüşün» lerde yukarıki şekilde bir bitaraflık k.ıdir çehrimizde kalacaktır. Ankaraya gitezahürü bittabi bahİ3 mevzuu bile o iince Itimadnaroesini Cumhur Bajkamrr.ız» lamaz. takdim edecektir. Mario de Castello, eski bir gazetecidir. Memleketimizden önc« Brezilyayı, îtaly» ve Norveçt* temml etmiftir. A. Adnan Adıvar Yazan îngiltere simdi çok mühim içtimaî inkılâblar peşinde. Bu bizim yazdığımız şeyler, hanidir, tatbik olunmuş ve üzerinden atlanıp geçilmistir. İjçiler burada işbaşına geldikleri gündenberi tahakkuk ettirmeğe çalıştıkları bir büyük programı, gelecek ay icra mevkiine koyuyorlar. Bu programa göre gelecek aydan iiibaren bilâistisna her İngiliz vatandaşı (hattâ İngilterede yaşıyan yabancılar da dahil) bedava doktora gidecek, bedava hastaneye yatacak ve bedava tedavi olunacaktır. B ınun için yalnız çahşan İngilizler geçim vaziyetleri gözönünde tutularak, senede bizim para ile 78 liraya kadar bir nevi sıhhat vergisi öJiyecektir. Çalışamıyacak yaşta olaniar, işeizler. gelirsiz ve kocasız kadınlar, çocuklar vesaire... bu muazzam programdan tamamile parasız olarak i.stifade edeceklerdir. İngiltere doktorlarmın yüzde sekseni bu mükellefiyete mutabakatlarini ijimdiden hükumete bildirmişlardir. B'^na mukabil hükumet de geçim vaziyetleri zor olan doktorlara bu hiztiietlerine karşılık bir yardımda bulunmayı programa ilâve etmiştir. Bütçeye bu iş için bir buçuk milyon İngiliz lirasmdan fazla bir fasıl koumuştur. Yani pek yakında istediği zaman istediği doktora veya istediği hastaneye (resmî olsun, hususî olsun) İngiliz vatandaşı müracaat edebilecek ve tedavisini istiyebilecektir. Şuna dikkat ediniz: Bu program Londra için veya diğer büyük İngiliz şehirleri için düşünülmüş aeğildir Buralarda esasen yataksız ve doktorsuz hastaya pek rastlıyamazsnız. Fakat daha ziyade resmî yatağı ve resmî doktoru kâfi gelmiyen yerlerde türemiş olan hususî yataklar ve hususî doktorlar için tatbik ojunacaktır. Büyük şehirlerda de (muayyen bir doktora değil) hasta istediği doktora başvuracaktır. Biz, Türkiyede üç kuruşmuş da Londrada beş kuruşmuş gibi, ameli tek mânası olmıyan kocakarı hesabından vazgeçelim de Jünyanın altını üstüne getirmskte olar1 geniş içtimai inkilâblara ayak uydurmaya çalışalım. Londrada hayatın ıesi pahalı? Her Allahın günü Hayd Park'ta, Green Park'ta yahud Kew bahçesinde, hattâ sadece bu şehrin sokaklarında kansız, neşesiz. sıhh&tsiz bir çocuk yüzü gören olmuş mudur? Hem de bu güneşsiz, bu değersiz, bu havasız, bu plâjsız memlekette! Hem de beş sene müddetle ensesınde bombalarla boza pişirilmiş bu memlekette! Hem de herşeyini temin ettiği İmparatorluğunu kaybetmekte olan bu memlekette! Onlan gördükçe, bizim celimsiz. kansız, neşesiz çocuklanmız gözümün önüne geliyor da, hangi memleketin daha ziyade ıztırab çektiğini düşünüyor, âdeta nefes alamaz oluyorum. DOĞAN NADİ Şehir Tİyatrosu sanatkârlannın Izmirde verecekleri temsil Şehir Tİyatrosu sanatkârlarından Vasfi Rı7a Zobu, yarın tzmire hareket edecektir. Vasfi Rızadan sonra, Bedia Statzer ve Re;id Cürzap da tzmire gidecekler. sanatkârlar. orada İzmir Şehir Tİyatrosu artisUerile beraber, Emekli Sahne Sanatkârları Yurdu taenfaatine, Kültür Parktaki Açıkhava Tijatrosunda «Ceza Kanunu» nu temsil edeceklerdir. demek olunca bunda ahlâki bir kıymet tasavvurunda mana yoktur. Yalnız bizde hiç kullanılmıyan «bahis tutuşmak ta ortaya karşılıklı bir para, bir eşya koymak> manasından alınarak bazan söyleniien muvazaa kelimesi, ahlâkan ilk bakışta çirkin görülecek manasile, bugünlerde siyaset âlemimizde dillerde dolaşıp sütunlar üzerinde gezen bir mefhum olmuştur. Halbuki bir neticeye, bir uyuşmaya varılmak için girişilen siyasî, iktisadî, ticarî, her türlü müzakerelerde. ortada vazgeçilmesine, yahud kabul edilmesine mukabil kabul edilecek yahud vazgeçilecek mutlaka bir şey vardır. Yoksa hâdise sadece «encümen kurup, oturup, söyleşip, kalkıp gitmekten. ibaret kalır. Binaenaleyh yukarıda söylediğimiz gibi «hudud meseleleri» üze rinde partiler arasında her vakit, her demckrat memlekette cari olan konuşma usulü büsbütün ortadan kaldırılarak bir tarafın doğruluğu, hakhlığı bedihi surette görülen işlere bile münakaşa ve müzakerelerin bazan kasden kızıştırılarak alenî münakaşalara dökülmesinden kaybedilen sadece vakit değil bir de sinir kuvvetidir. Velhasıl bu muvazaa meselesi son günlerde bir garb ıstılâhile âdeta bir «mythe» halini almağa başladı. Burada mythe kelimesi herhangi tarihî veya tabiî bir hâdiseyi fevkalâde motiflerle süsleyerek vücude getirilen hikâye manasına kullanılmıştır; yoksa meşhur «derler ki siyasette adalet ve hüsnü niyet mythe» dir misalile «parlamento kontrolu bir vakitler mythe'den ibaretti» misalinde olduğu gibi tamamen asılsız, esassız ve hayali bir hikâye manasına kullanılmıj değildir. Çünkü iyi manada, fena manada bir muvazaa vardır diyebilmek için evvelemirde bir konuşma mevcud olmak gerekür. O halde asıl my the bu konuşma etrafında örülen fevkalâde vak'alar ağından ibarettir. I{te bizim iddiamıza göre siyasî partiler bu ağı gittikçe daha sık örmekte devam ettikçe o ağlar bir perde halini alacak ve nihayet, yukanda söylediğimiz gibi, birbirinin hakiki maksadlarını, içten görüşlerini bilmiyen ve nihayet birbirlerile temastan korkan topluluklar hasıl olacaktır ki bu vaziyetin milletin ijlerini kolaylaşüracak yerde güçlejtireceğini, uzatacağını tahmin etmek pek güç olmasa gerektir. Mussolini'nm kendi ekipi için hazırladığı kupayı Türk ekipi kazandığı zaman, Tabancı mütehassıslardan biri de, bu zaferi, hayatlannı tehlikeye ataa Türk subaylannın eşsiz cesareti kazandığını söylemişti. Bana öyle geliyor ki ekipimiz. Avrupah ve Amerikalı subayIarm bindikleri fevkalâde hayvanlar ayarmda atlarla müsabakalara girseler, hemen hemen bütün müsabakalan zA. ADNAN ADIVAR ferle bitirebilirler. Düşününüz bir kere; ekipimiz, Süvari Binicilik Okulu ile beraber harb içinde, Maslak eivarındaki Ayazağadan alınarak Karamana götürülmuş ve uzun harb yıllarında müsabakalara değil, yalnız harbe hazırlanmış, müsabaka Jbakımından en iyi hayvanlar, elden çıkmış, yerlerine gene ve toy «tlar konulmuştur. Süvari Binicilik Okulu ancak geeen sene Karamandan Ayazağaya nakletmiş ve ekipimiz de ondan sonra, müsabaka. lara hazırlanmak imkânını bulmugtur. Hollandadaki zaferler, pek kısa bir çalışmanın mükâfahdır. Insanların ve hayvanlann yabancı Iklim şartlarına alışması gibi mühim şartlar, gözönünde tutulursa binicilerimbtin şimal batı Avrupa iklimine alışık hayvanlara ve bilhassa kendi memleketlerinde yanşan Hollandalı subaylara ve stlara karşı kazandıklan zafer, hakikaten iftihara değer, kendilerini candan tebrik ederim. Var olsunlar! Türkiye İktisadcılar Kongresi hazırlıklan Kasım ayının yirmi ikisinde çehrimiîde toplanscak olan Türkiye İktisadcıları Kongrcsinde İdare Heyeti İzzet Akosmanla »rka daflarından ve tjruversite profesörlerindcn mürekkeb bir heyet, dün »abah Vilâyete gelerek Vali ve Belediye Başkanı Lutfl Kırdan liyaretle, Kongre hazırlıklan ve Vilây*t n yardımı etrafında görüsuıeler yapmısUrdır. Altı gür. devam edecek olan bu Kongreye ünlversite Konferaru Salonunun tahs.isi kabil olamadıgından, toplantının Yıldız Sarayında yapılması uygun görülmüştür. Kongreye İstanbul ile memlekeön diğer »ksamında mütejekkil tekmil iktisadi tesekküllerin delegeleri istirak edeceklerdir Kpngrenin gündeml pıdur: Türkiyenin iktisadi kalkınması ve istihsalitının gelijmesi için ne gibi tedbırler alm m?sı lâzımgeldiği dâvası, De%'letçilik ve Devlet müdahalesi, dış ticaret rejimi, vergi reformu. (^ KÜÇÜK HABERLER j it K1LOSU 40 kurusa satılacak olan francalj ayarı ekmeğin imaii hakkmdaki karar, bugun çıkacaktır. * BELEDİYE İktisad Müdurlüğıı. hayvan kcsiminin fazlahğı dolayısüe et fiatlarında 23 kuruş tenzilât icrasını Daimi Encümene teklif edecektir. ZİLKADE 4 ÇARŞAMBA Yatsı KAHRAMAN TURK Ressam Salih Erimez'in hazırladığı geçmişteki Şanh Türk kahramanlık ve merdlik menk:belerinin heyecanh yazı ve canlı tablolarını ihtiva eden aylık mecmua. İŞ ÖĞRETİM USULLERİ FROYDİZM İnonii Havacıhk Kampına şchrimizden 40 kişi iştirak etti Açık muhabere Türk Kujunun İnönündekl Hıvacllık Kam B İilıan Özdene: Denizcilikte ıKandliHsas pın* lstlrak etmek üzere »ehrimiıden diin 40 krsilik bir grup. bgle trenile Inönune ha i'e Gabye Çördeği» tabirlerinln ne demek olduğunu toıruyonjunua Arkadaslardan reket etmiştir. ögrendigtme göre, «Kandilisa» dlreg» unud Eerenleri indirip çıkaran donanımdır. • Gabye çSrdeği. de aynı eeydir; çördeğin ESASLARINA UYGUN ajlı «uçurduk» rur. «Kandilisai, beylik gemilerde, «Gabye çördegi) İse «ivil yelken gemüerinde kullanılır. TARİHTEN ÇİZGÎLER Tablolarını da daima n Hıfzırrahman Kaşit Öymenin tercüme ettiği bu eserin üçüncü basımı yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı kitab listesine de dahil ve öğretmenler için çok faydalı olan bu mühim kitab 150 kuruştur. c ' Vasati Ezant I 16,48 9,17 ı KAHRAMAN TÜRK 13.12 5,40 19 31 21.07 4,50 9.18: 12,00 j 1,34 Mecmuasmda toplu bir halde göreceksiniz. Birinci Sayısı Çıkmıştır. Ord. Profesör M. Şekip Tuncun tercüme ettiği ifı mühim eserin tashihli ve ilâveli ikinci basımı yapılmışür. Psikanalize ve Froydizme dair bilgi edinmek istiyenler için çok mühim bir kitabdır. 75 kuruş. ıHMET HALİT KlTABEVİ. Felsefe bğretimi hakkında rapor Muallimler Birlıginden aldığımız bir habera göre. geçenlerde toplanan ve Prof. Şekib Tuncun reisliğinde çalısan Felsefe Öğretmenleri toplantısında kararlaştırılan fikirleri havi rapor. bu defa Milli Eğitim Bakardığına göndenlmis, BakanhkU toplanan komisyon, bu rsporu inceîemeğe baslamıstır. Birlilc, diğer dersler için de bu nevi toplantılar tertib edecektir. belediye toplayacak. Bir tuhaj kombinezon. Her neyse, elbette bunun da bir hikmeti vardır. Mesele orada değil de, gürültü üe mücadeleye girişen Sağhk Müdürlüğünün yolladığı ihtar mektublarına şamatacılar, susmakla mukabele ediyorlarmış. E artık insaf! Kupkuru ihtara bile susarak mukabele eden bu sessiz sadasız insanlarla uğraşmak reva mı? Ağzı öyle suspus insanlar ki, içlerinden bivar, dili yok zavallıcıklarm! Baksaruza, risi çıkıp da: «Biz kuru gürültüye papuç bırakanlardan değiliz!» bile demiyor. Sudan cevab Geçen hafta, gene bu sütunlarda çıkan «Sudan yazı» başlıklı fıkrama, Sular Idaresi hemen bir gün sonra cevab ver di. Alâka, çükranla karşılanmağa değer. Ancak, verüen bu cevaba «Sudan cevab> dememe müsaade niyaz ederim. «Sudan yazı> nın cevabı da elbet <?udan> olur, demejdn. Belki öyledir, ama hiç değilse başka bir su kullanılabilirdi. Benim »uyu başka kaba koyup, tnze su diye bana geri göndermişler. LALE'nin IKINGİ BÜYÜK ÜÜ ŞAHESERİ Ben ,ecdad yadigârı su tesisatından cser kalmadı diye sızlanmıştım. Sular Idaresi, «Ecdadrrnızın hayırh teşebbüslerini her zaman minnetle yadediyor, l'unlarm beiasına elimizden geldiği kadar çahşıyoruz> diyor. Tıpkı benim gibi. Ama, netice meydanda. Ne benim minr.elle yadetmem, ne de bekalarına elimParis Radyosunda Türkçe c'erı geldiği kadar çahşmam işe yarıyor. bir konuşma Tıpkı Sular Idaresi gibi. Zira, minneüe Parijte bulunmakta olan Avukat tsm«il yadedip elden geldiği kadar beka sağKemal Elbir, bugün saat 16.30 da Pari» Rad lajmağa çahşmak, dünyanın dev adımlayosunda bir konufma yapacakür. Konujma ri!e koştuğu bu asırda, dua ve »ena ile kısa dalgada 19,68 metre üzerinden verileiş yürütmeğe yeltenmektir. Ellerimizi cektlr. göke açıp dedelerimize hayır dua okumnktan yana, Sular İdaresile fakirin t.ramızda bir fark göremiyorum. Künklerinin izi bile kalmamı^, suları toprak Memleketimizde en çok rağbet gören GÖZÜ al'rnda kimbilir nerelere dağılmış çeşDAMGALI ADAM'daa daha üstün melerin yalaklarında döldöş yetiştiren sokak köpekleri; bazı semtlerde, bu yalakları daha başka işlerde kullanan ser«eri çocuklar, ecdad yadigânnın be(Her Kind of Maa) kasına Sular İdaresile bendenizin ne ZACHART COOT JANİS PAİGE DANE CLAKK kadar canlp. başla çahîtığımızı yeteri kadar ispat ediyor. Bir şeyin bekası vücudile sabittir. Ben, fehirde, kupkuru V GEGE KLÜPLERİ KRALI Yarın akşam L A L E ' de l;uzum, para ile değil, sıra ile. Nöbetleşe su alacaksınız» diyor. Gorüyorsunuz ki, Sular idaresile aramızda hiç bir ihtilâf yok. Ben gene dediğimi diyorum, o da. benim dediğimi ba karşılamışlar. Ordardan asırlarca sonra na tekrar ediyor. Böyle olunca da akan gelen, makine, radyo, atom devrini id sular duruyor, tabiî. !ak eden biz t.vunlar, çeşme bajında Tavzih mektubunda, sadra şifa veren testi testiye su kavgası eden mahal'.e bir tek satır var. Şu, tesisatın 1950 se Modern ceza karılarma döndük. Ne acı hakikat! nesi sonunda, şehre gece gündüz su veHenri Wallacem üstü başı kilere Sular İdaresinin tavzihi, aşağı yukarı rebileceği müjdesi. Teknik sebeb, ahvali döndü. Domates, yu tir aksisadaya benziyor. Benim feryad hazıra, Eksiltme, Arttırma Kanunu, murta, şeftali, ne lsrım, su bendlerinin cidarına çarpıp mücbir sebebler, yağmur, kar, fırtına, yağmuruna tutul cana geri geliyor. Ben, susuzluktan ya sıcak, soğu!:. Ioâo5, poyras, karayel iîe madı ki! nıyortız diye haykırdım. O, cümlelerinin karışıp bu 1950 yi 1999 a çıkarmaz; yaAmerikalılar, bi ; Eltmdan sırıtan manalarla, <evet, yanı hud da, Sular Idaresi, 1950 senesi sonuntün bu ysmişlerin yorsunuz, hem 1950 senesi sonuna kadar da, yeni bir nöbet usulü ilânı vermez, ve sebzelerin çurük veya tesisatın neden dolayı gereken talerini bu kadar fazla da yanacaksınız!» diye cevab veriyor. kate ulaşarnadığına • dair bir tavzih mekmiktarda nereden Ben, suyun kesileceği ve verileceği sarubu daha göndermezse, inşallah durar buluyorlar, şaşılacak atueri bile halka önceden bildirmeğe sular akar. halk da sabahları gözünün şey! Zahir, orada da domateslerle şeftalüzum görmüyorlar! diye şikâyet ettim. çapağmı silmek imkânma kavuşur. üler, manav dükkânlarında, trpkj O «evet, öyledir, demek istiyor. Tâ 1945 bizdeki gibi, kırmızısı üste getirilip tessenesinde bir kere bildirmiştik ya! AkKuru gürültü hir ediliyor. lınu nerede? O sene çıkan gazeteleri bulursunuz, ilânımızı keser duvara yaBu yumuşak ve kokulu mermileri' aSağhk Müdürlüğü, gürültüjdi azaltpıştırırsınız, suyun hangi saatte gelip mak için bir takım tedbırler aldı. Bu tanlara belediye mahkemesi ceza ver • hangi saatte gideceğini öğrenirsinız. tedbirlerin ne çeşid şeyler olduğunu miş. Karalama cezası. Failler delikanh Ama haür için bir kere daha ilân eda bilmiyorum. Ho§, bu mücadele beledi adamlar. 18 lik, 19 luk falan. Voltaire'in ceğiz!» Ben, yeşil saha civarlarında bol yenin vazifesi olduğu halde, bunu ne söz hakkındaki bir cümlesüıi, biri 100 bol su akarken geri kalan yerler kup den dolayı kendi sırstından indirip, iş kere, biri de 85 kere yazacakmış. Bugünkü miktar seksen binmis. Ola kuru, diye sızlanmıştım. O «evet ama leri zaten başından aşkın Sağhk MüclürVoltaire'in cumlesi şu: «Söylediğiniz biür. Ecdadın on iki bin metre mikâb parklara verilen su, jehir ihtiyacraı ta lüğüne yüklemiştir, onu da anlamadım şeyi kabul etmiyorum, fakat söz hakkıeuyu, bizim seksen bine kat kat mü mamlamağa yetmez> diye beni teyid e Şehri gürültüye boğan şamata erbabı, nızı ölünceye kadar müdafaa edeceğim.» leccahmış. Çünkü onlar, yaşadıkları diyor, Ben, yüzümü^ü yıkamak, ağ^ı bu gürültüye hak kazanmak için beleGüzel lâf! Ama Voltaire'in sağlığında, devrin iptidaî vasıtalarile, çehirlerinın mızı çalkalamak imkânından bile rran diyeye vergi veren kişiler. Zahmele ne komünizm âfeü vardı, ne bolşevizm JiOOO metee mikâbü ihtiyacrm bol bol, rumuz diye yırtındun. O «ey, ne yapalım Sağlik Müdürlüğü girecek, parsayı gene belâsı, ne beginci kol, ne atom cın. yalüklarının acıklı halile hepimize îânet okuyan yüzlerce çeşmenin varlığını inkâr etmedim ki! Göriiyorsunuz ya, bu noktada, Sular İdaresile mutabıkız. Gelelün öteki cihetlere. Sular İdaresi diyor ki: «Bu ecdad yadigârı tesisler iptidaî mükemmeliyetini muhafaza etmi? olsaydı çehre sağlıyac:ğı su, günde en çok 12.000 metre mikâbını aşamazdı.» Bunda da tamamüe mutabıkız. Ben, ecdad yadigârmı kenJi elierimizle yıktık demiştim. clptidaî müemmeliyetini muhafaza etmiş olsaydı> demek «haklısm, dedelerimizin o çok mükemmel eski hayratından eser kilmadı» demek değil midir? Güzel! Şimdi de, şu on iki bin metre mikâ'oı cuya gelelim. «Esasen Terkos şirketine fu imtiyazınm verilmesi de, daha o zaman Vakıf sularrnın aşikâr kifayeUiz'iji anlaşılmasından ve bu sularm arttırılmasmdaki imkânsızlıktan mütevellıddi» deniliyor. OlabiHr. Ama, bir ?ey hi arttırılamıyor, mutlaka eksiltilmeli tri? Anlıyorsunuz ya, ecdad yadigârmı fcor gördüğümüz için, şimdiki modern tesisatm bize zor sıkı sağladığı suya ilâvesi mümkün 12,000 metre mikâb fazla sudan mahrum kalıyormuşuz. Yazan: Hamdi Varoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle