07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
H»HHHHHHMHHIIHH»HHHHIMf»HH»»HHHHıi» MEMLEKET MEKTUBLARI Erzurum Köy Enstitüsü Yazan: Âhmed Halil ki çizginin etrafındaki köy çocukları, bu enstitünün ham malzemesini teşkil ediyorlar. Bu 489 mevcudun ancak 50 si kızdır. Esasen umumiyetle enstitülerde kız talebe erkek mevcuda göre azdır. Fakat Pulur Enstitüsü. kız talebe mevcudu itibariie en zayıf olaru. Bunun sebebi acaba ne ola? iki mütalea ile karşılaşıyorsunuz: Umumiyetle kız çocuk larını enstitülere veren köyler iktisadi bakımdan fersiz olanlardır. Buralardan erkekler çocuk deneoek yaşta gurbete gönderilir, kız çocukları da şimdi enstitülere veriliyor. Nitekim Pulur enstitüsündeki 50 kızın ekseriyeti Gümüşane tarafından. Gümüşane ise, geçimi kıt olan şimal Anadolusu bölgesine dahildir. İkinci mütalea bu havalinin kadm hakkındaki sosyal telâkiisinin kız çocuklarım okutmağa elverişli olmadığı tarzındadır. Eğer bu ikinci mütalea doğru ise doğrusu üzerinde durulacak bir nokta. Zira «yuvayı yapan dişi kuş» un terbiye ve tahsili bu memleket köşesi için çok zaruridir. Eğer sağlam bir aile ahlâkı düşüncesine sahib olan bu bölgenin aile reislerinde enstitülere karşı sebebli veya sebebsiz bir çekingenlik varsa bunu telkin ve propaganda ile izale etmeliyiz. Eğer enstitülerde bu çekingenliği yerinde gösterecek bir coeducation sistemi varsa bunu da gözönüne almak lâ.nmdır. Pulur köy enstitüsünün ders programlarına göz gezdirdim. Bu programları çizenlerin «insan» denen mahluku baştanbaşa fizik bir varlık olarak düşündükleri neticesine vardım. Halbuki bilhassa hain bir düşmanın komşu bulunduğu bir serhad şehrimizin köy hocalarını yetiştirecek mekteb bir ideal ocağı, taşkın bir milU ahlâk kaynağı, terbiye ve estetik tarafile gözönüne ahnacak bir manevî terbiyenin membaı olmalı. Maamafih bu gibi pedagojik ve sosyal hakikatlerin bizde bugünkü şartlar dahiiinde anlaşılmasma ve anlatılmasına imkân görüleceğini zannetmiyorum. Istimlâk kanununun maddelerine dayanarak yüzlerce dönüm toprağı köylünün elinden devlet zorile almak, üzerlerine hiç. bir hedef olmaksızın bugün 20, yarın 70. öbürgün 100 yapı yapmak, bununla mağrur olmak, on sekizlik delikanlılara arazi vermek, bu suretle boş yere enerji ve servet sarfetmekle köy hocası yetiştirileceği kanaatinin artık terkedildiğini radikal surette gösteren hiç bir hareket ve kımıldama mevcud değildir. Köy çocuklarını toplayıp onlara step ve kır ortasında yapı ameleliği yaptırmak, daha sonra ziraat mektebi, dokuma atelyesi, demirhane, aşı ve sağlık lâboratuarı.... huiyalarile yalnız şehirden değil köylerden de uzak yerlerde, adeta rfiüstemlekeci devletlerin müstemelke yapılan yerlerdeki hayatına benzer bir hayat sürmekle 18 milyonluk bir halkı okutma yolunun bulunacağmı zannedenler daima aldanacaklardır. * * * Pulur köy enstitüsü, köy enstitülerinin en gencidir. Şimdiye kadar hiç bir mahsul vermemiştir. Bugünlerde enstitünün son sınıfını teşkil eden 59 kız ve erkek delikanh imtihanlarını verecekler ve köy hocası olacaklardır. Bereket veröin Pulur köy enstitüsü, diğer mümasil müesseselere göre bir bakımdan bahtiyar vaziyettedir. Zira yirmi köy enstitüsü şimdiye kadar hayli kurban verdi. Sözde yeni bir evkaf rejimi yaratmağa çalışan 3803 sayılı kanunun 13 üncü maddesi, hakikatte köy öğretmenliğini bir trajedi haline getirdi, hiç yoktan manasız bir arazi ve toprak meselesi ortaya çıkardı. Yeni Millî Eğitim Bakanının bu trojjediye nihayet verecek yoiu çok güzel bulduğu söyleniyor. Enstitücülerin anlattığına göre eylul bapında Maarif Vekâleti Büyük Millet Meclisine 3803 sayılı kanunun bu bozukluğunu tamir edecek bir kanun projesi sunacaktır. Gerçekten de dün gelen İstanbul gazeteleri bu müjdenin doğru olduğunu yazıyorlar. Pulur köy enstitüsünün önümüzdeki ayda mezun olacak ilk 59 mezununun, şimdiye kadar diğer enstitülerden çıkan ve hiç yoktan perişan bir hale getirilen mezunların bir fantezi uğrunda düşürüldükleri geçim ve telâkki çukuruna düşmiyerek millete ve devlete maledilcneleri. onlar için büyük bir talih eseridir. Başka enstitülerden çıkan ağabeylerinin sık sık gazetelere akseden maceralarından kurtulacaklan için sevinen enstitü delikanlıîarmın simdiki Matrif Vekilin* karşı izhar eyledikleri sevgi ve minnete bilhassa işaret etmek isterim. Bu hâdise, enstitülerin tedrici surette hadisatın tabiatine uygun bir şekle sokulacağını gösteren bir harekete mukaddeme sayılsa yeridir. Buraya geldiğim gündenberi bana şehrin ve havzanın bir gazeteciyi alâkalandırabilecek yerlerini gezdiren, müesseselerini gösteren ve bilgi sahibi kimselerle görüşmemi temin eden öğretmen arkadaşım, İstanbuldan yeni gelen üç günlük Istanbul gazetelerinin bir iki noktasma işaret ettikten sonra: Bir gazeteci için emsalsiz bir fırsat, dedi, bugün Pulura gitmelisin? Bir an şaşırdım. Acaba Tanrı sakla«ın bir zelzele mi oldu, dördüz veya* beşiz mi doğdu? Yoksa şimdi sık sık işitilen ve Türk köylüsünün siyasî şuur uyanışına belki alâmet sayılabilecek olan parti mücadelelerinden biri mi cereyan etti? Hulâsa gazeteciyi ilgilendiren ne olabilirdi! Çok geçmeden anladım ki dostumun maksadı her nedense bu uzak Erzurum köyünde vüeude getirilmiş olan köy enstitüsünü göstermek imiş. Elindeki gazetenin birinde bir köy enstitüsü mezununun köy öğretmenliğinden şikâyeti, diğerinde de MilU Eğitim Bakanının köy öğretmenlerinin geçim vaziyetine aid sevindirici beyanatı vardı. Kafiye, vezin peşinde koşan adı çıkmış şairden ziyade, derin bir tahassüsü güzelce ifade eden her hangi bir insanın daha çok şair oiması gibi bazan arkadaşım gibi gazeteci oltnıyan kimselerde de daha kuvvetli bir gazetecilik insiyakı bulunuyor! *** Bundan sekiz. dokuz sene evvel köy enstitüleri işi ortaya çıktığı zaman bir başka telâkki de beraberce doğmuş. Bu telâkki şudur: Bu müesseseleri ne yapıp yapıp şehirlerden uzakta, ücra yerîerde kurmak. Acaba neden? Şimdiye kadar bu nokta bir türlü anlaşılmadı. Garbda ve Amerikada şehirlerden nefret, kenarlara ve kırlara çekilme son zamanlarda mesken poütikasma da müessir oldu. Acaba köy enstitücülerimiz böyle bir cereyana mı tâbi oldular? Görünüşe göre hayır! Zira bizim İstanbulumuz, Ankaramız, belki daha bir iki şehrimiz müstcsna. nefret edilecek bir şehir hayatı arzeden hangi şehrimiz var? Büyük şehirlerimiz bile, bir iki caddesi müste=na, Avrupa ve Amerikadakiler ölçüsünde şehir sayılmaz. Pek âlâ, şehirden kaçanlar, köylerde mi enstitü kurdular? Buna da müsbet cevab verilemez. Zira köylerin içinde kurulmuş enstitü hemen hemen yok gibidir. O kadar ki, enstitücüler şehir kadar Türk köyünden de nefret ediyorlar. Yalnız enstitülerden bazılan, köy kenarlarında bulurıduğu için o köylerin isimlerile isimlenmişlerdir. Işte Errurumdaki Pulur köy enstitüsü bunlardan biridir. Maamafih adını taşıdığı köyü görtnek için enstitüden bir hayli uzaklaşmak lâzım. Yalnız enstitü bu köyün halkına aid arazi üzerinde bulunuyor. Pulur köy enstitüsünü çok lutufkâr enstitü hoca ve talebelerile gezer, dolaşırken zihnim birdüziye bu nokta üzerinde durdu. Türkiyenin haritasının ekserisi susuz ve ğacsız step parçaları üzerinde, şehre ve köye yan bakanlar tarafından tesis edilen 21 enstitüden biri içinde geçirdiğim saatler esnasında Pulur köy enstitüsünü kurmağa çalıçan bir zatın destenanını dinledik. Hulâsasını anlatayım: 1942 senesinin soğuk bir gününde Ankaradan gelcn A. Korkud isminde bir öğretmen Erzurumda. adeta bir başka devletin sefiri gibi kumandalar vermeğe başlamış. Şehrin valisi ve memurlan şaşkın bir halde bu kumandaya tâbi olmuşlar .Az zaman içinde Ihca yakınmdaki Pulur tarlalarına hudud işaretleri konmuş. Köylüler telâşta. Nihayet Tanzimat devrinde büsbütün başka bir tnantıkla yapılan istimlâk kanununun sakat maddeleri sayesinde ellerinden toprak alınan zavallı, şaşkın köylülere bilmem kaç bin lira dağıülmış. Asıl hayret edilecek taraf, bu zatın Ankaradan her istediği emrin ve tahsisatın yıldırım süratile Erzuruma gelmesinde ve gönderilmesinde. Demek ki istenince bürokrasinin sıkıcı sürüncemelerinden kurtulabiliyoruz! Böylece miktarı şaşırtıcı olan bir meblâğla geniş bir arazi üzerinde yirmi parça binadan müteşekkil, nümunelerine Hasanoğlanda. Kepirtepede, Arifiyede... llâh. raslanan enstitü kombinelerinden biri vüeude gelmiştir. Kadın mimarlarımızdan Muallâ Eyüboğlu tarafından çirilen yeni bir plâna göre bugünkü 20 parça büıa 70 parçaya çıkarılacak imiş. îçimden: Zavallı Türk köylüsü ve zavallı köylü çocuğu hâlâ bir fantaziye kurban ediliyor! Dedim. Hemen söyliyeyim ki b» proje durdurulmuştur. Herşeyden önce maksad ve gaye nedir? Köylüyü okuta cak muallimi yetiştirmek istiyoruz. Bu gayenin meselâ Errorumdaki tatbikatı, elli sene evvel Yetimoğlu Ahmed Beyin himmetile açılan ve gelişerek devam eden Muallim mektebini ıslah ile sanki elde edilemez miydi? Hayır! Bir gösterîş bir yenilik yapmak, böylece heyecanh, arasıra büyük çapta politik tezahürlere ve sandalye ihtiraslarma vasıta olan hareketlere girişmek lâzım. Şuuraltl bir takım derin marazî cereyanları şuurüstü sathî delillerle süsliyen kimBel«r, şaşaalı hareketlere «etrafa sersem, kendilerini âlim> sanarak hemen girişiyorlar. Bu noktayı kendisile münakaşa ettiğim değerli bir öğretmen, gayenin benim zannettiğioıden daha büyük olduğunu heyecanla anlattı ve bana 4274 sayılı Enstitü kanununun onuncu maddesinin A, B paragTaflarını ve bunların pek muhteşem ve çok uzun 1, 2, 3. 4, 5, 6 nci fıkralarmı okudu. Doğrustı şaşırıp kaldıtn. Maamafih sert realitenin sivri tarsflarmı göstererek delikanlının taşkın ve güzel heyecanını bozınak insafsızlık olacaktı. Anlaşılıyor ki asıl yanlışhk, parlamentodan çıkan 4274 ve 3803 sayılı kanunlarda realite bilgisine dayanan bir kanun yapma sanatı yokluğunun cezasını, millî bütçe, millî varlık ve millî enerji bu suretle ödemekte ve hâlâ hesab sormaksızm ödemekte buhınmaktatır. Ne acı ödeyi»! Bnstitünün bugünkü mevcudu 489 talebedir. Bu talebeler, enstitü çevresini teşkil eden Gümüşhane, Erzurum ve Ağn vilâyetlerinden toplanmıştır. Demek ki Gümüşhane ile hudud arasında Sehir haberleri Hacca gitmek istiyenler Döviz almak için bir günde 100 kişi müracaat etti Hacca gitmek istiyenlere döviz verilmesi üzerine, dün şehrimiz Kambiyo müdürlüğüne yüze yakın müracaat vaki olmuştur. Bunlardan ancak otuzuna permi verilebilmiştir. Şimdilik Bursa. Kırşehir, Eskişehir ve Ankara illerinden yapılan bu müracaatleri yakında diğer illerimizden gelecek müracaatlerin takib edeceği ve Kac yolcularının sayısınm 2000 e yükseleceği anlaşılmaktadır. Hacca gideceklere 2000 Türk lirası mukabili sterlin veya mahallî para ve ayrıca yol ücreti verilmektedir. Ulaştırma Bakanlığı, Ciddeye hususl vapur seferi yapmak üzere müracaat eden armatörlerin bu isteğini kabul etmiştir. Armatörlerin Nazım şilepi hazırlık yapmaktadır. Yol ücretinin 600 lirayı geçmiyeceği tahtnin edilmektedir. Ilk gelen haberlere göre Hacca gideceklerin çoğu Mersin limanından vapura bineceklerdir. 1 Komsu Memleketlerde Tarihçi nerede? eşad Feyzi Yüzüncünün geçenlerde «Sanatçı nerede?» baslıklı bir yazısını okudum. Cenc fıkracı muharrirler arasında günden güne olgunlaşan bir kıymet teşkil ertiğini memnunluk ve takdirle gördüğüm bu arkadaş, o fıkrasında, yakın t?.rihimizin şeref dolu sahifelerini, gelecek nesillere öğretecek sanat eserlerinin yokluğundan şikâyet ederek şöyle diyordu: «Kültür tarihi, bugün realist roman devrini yaşamaktadır. En üstün ve yaygın edebî eser romandır. Dumlupınarların, 26 ağustosların, 30 ağostos zaferlerinin ve hattâ Atatürklerin romanını yazacak büyük sanatkârı aramalıyız. Ne yazık ki, 25 yıl geçtiği halde Dumlupınarda yaratılan Türk harikasının, kurtulan vatan mucizesinin edebiyatı, henüz bizzat hâdisenin kendisidir ve Türk tarihinde yeni bir çığır açmış bulunan bu eşsiz zaferlerin sanat aynasındaki akisleri şimdilik bir hiçtir.> Değerli arkadaşımın, istediği öyle romanlar ki, heyecanlı birer destan gibi, son 2530 yıllık yakın tarihimizden, laferlerimizden, inkılâblarımızdan ve Atatürkümüzün hayatindan ilham alsınlar. Reşad Fe>zi Yüzüncü, yakın tarihimizden gelecek nesillere armağan ola # cak romanlar yazılmadığından ve böyle sanatkârlar çıkmadığından şikâyetçidir. Şikâyetini genişletip, bu vadide şair, edib, ressam, heykeltıraş, bestekâr, piyes muharriri çıkmadığını da ilâve edebiliriz. Fakat benim asıl eksikliğinl duyduğum tarihçidir. İlkönce 2530 yıllık millî hayatımızın tam ve mükemmel bir tarihinl, bir değil, askeri, siyasî, lçtimaî cephelerden birkaç tarihini yazmak lâzımdır. Evet, o büyük Atatürk de dahil olmak üzere, fanî şahıslara değil, yalnız ebedi hakikate tapan ve vesikalara dayanan tarihler yazılmalıdır. Böyle tarihler yazılmadıkça arkadaşımın istediği gibi realist romanlar yazmak kabil olnutz. Halide Edib, Yakub Kadri, Resad Nuri gibi bu devrin içinde yaşamış olan edibler ve romancılar da o beklenilen eserleri vermeden hayata gözlerini kapadıktan sonra, yarınki nesiller, ancak, o tarihlerden ilham alarak eser yaratabilirler. Margaret Mitchell, «Rüzgâr gibi geçti» yi yazmak için, galiba bir çocuk felci ile yatağından ve odasından çıkamadığı uzun bir hastalık devrinde, Amerikan iç harbi tarihini, uzun uzadıya tarihlerden tetkik ettiğini söylemiştL İstiklâl Harbimizin, tam ve mükemmel bir askeri tarihi hâlâ yazdmamıştır. Gerçi Genelkurmay X uncu şubesinin neşrettiği muhtelif kalemlerden çıkmış ve zaferlerimiri ayrı ayn tetkik etmij eserler vardır. Fakat muhterem muharrirleri danlmasınlar pek an edebî kıymeti haizdir. Bütün merakıma, gayretime ve Hazreti Eyüb sabrı göstermeme rağmen, yarıda bırakmağa mecbur olduklarım vardır. Bir kısmı da dil in? kılâbı adına ortaya atılan tatsız, manasız, hattâ ölii kelimelere dört elle sa " rılmışlar ve acayib bir dil tiirlüsü ile eserlerinin edebî kıymetini sıfıra lndirmişlerdir. Bu yüzden ben fransızca askerî eserleri, deniz harbi tarihlerini büyük zevk alarak okuduğum halde, sırf dil, binaenaleyh edebiyat bakımından bizimkilerin pek azını, zevkle okuyabiliyorum. Bu münasebetle aziz asker arkadaşlarıma, eserlerini şu konuştugumus dille yazmalarını, ivcdilik gibi, yeni icad sinir sözleri eğer mecbursalar resmî kâğıdlara bırakmalarmı tavsiye ve rica ederim. Zaferlerle dolu İstiklâl Harbi tarihine gelince, bunu Genelkurmay Tarih Encümeni, hemen yazdırmağa başlamalıdır. Yazılan eser, Orgeneralliğe terfi eden muhterem Ali Fuad Erden gibi, pek yüksek bir edebi kıymet olan, hem kılıc hem kalem sahibi bir zatın tetkik ve tashihinden geçirilmelidir. Bu generalimizin «Paristen Tih sahrasına» adlı eserinin tadı hâlâ damağımızdadır. Bir gün «Biz tarihi yapanz: fakat yazmayız» demiştim. Artık tarihi yazmak da bir vazife olmuştur. Bolşevizm çarhğa hayran Türk Cumhuriyetlerinin tarihlerinden Çarlık devrinin istilâ ve kolonizasyon siyasetini takbih eden kısımlar çıkarılıyor Sovyetler Birliğine dahil Türk Cum bizzat bolşevikler dahi gülmüşlerdi ve huriyetlert için, komünist partisinin Çar devri âlimleri içinde böyle bir idkararile, bu eumhuriyetlerin tarih ensti diayı çirkin bulanlar bile çıkmıştı. *•* tüleri tarafından, birer yeni tarih yazılmasına daha İkinci Dünya SavaşınRus Çarlığınm doğu A\Tupada ve <jan önce karar verilmişti. Kafkasyada esir ettiği milletlere medeDaha o zaman hazırlanmış bulunan niyet sunacak bir durumda olmadığı, bu tarüılerin bazılan. harto dolafısile. büâkis bu milletlerden birçok şeyler tab'a verilememiş olduğundan, harbin öğrendiği bir hakikattir. İçtimai, siyasî artık zafer ile bitmesi üzerine, basü ve hukukî teşkilâtı, iktisadî, ziraî, malî nıalarma şlmdi teşebbüs edilmiştir. ve inzibatî müesseselerini, kökü asırlaİlk revizyona uğrayan tarihin Kazan rın derinliklerine dayanan îcültür miraTürklerine aid «Tataristan türihi» oldu sma malik bulunan bu milletlerden alan anlaşılıyor. Sovyet İlemler Akade Ruslar, asırlar boyunca onların medenî misi Tarih Enstitüsü bu tarihte Çarlık tesiri altında kalmış ve aldığı müessede\Tinin istilâ ve kolonizasyon siyase seleri ta zamanımıza kadar adlarile betinl takbih eden satırları «büyük bir raber yaşatmışlardır. Rusların yıktığı hata> telâkki etmiştir ve Rus Çarbğının Kazan, Astırhan, Kırım ve Ural bölgeleistilâ ve kolonizasyon siyasetinin rnüs rindeki Türk siyasî varlıkları Kama Buli>et ve medenî bir hâdise olarak alın garlarının, Hazer Türklerinin ve AlUnmasına karar vermiştir. Ondan sonra ordunun medenî, iktisadî ve siyasî misıra Başkurt Türklerinin tarihine geldi. raslarına konmuş devletlerdi. Bu ülkeTabina daha harbden evvel karar ve leri kıhcdan ve ateşten geçirmek surerilmiş olan bu tarihin elyazmaları, harb tile istilâ ettikten sonra, XVI. asruı sonsonrası havası içinde. yeni baştan tet larına doğru Sibiryaya akmağa başlıyan kik ve tenkid edilirken, Sovyet İlimler Rus seli, XX. asrın baslaruıda, SibiryaAkademisi Tarih Şubesi, bunlara da nın güney bölgesi boyunca, Ural ile PaTataristan tarihinde görülen hatalarm sifik Okyanusu arasında bir şerid haayruru bulmuştu. Uzua süren tartışma linde yayılmış bulunuyordu. Ural dağlardan sonra bu tarihin de yeni baştan larile Yenisey ırmağına dökülen Tunve yepyeni bir proğram dahiiinde ya guska çayı arasında, bazan genişliyen, zılmasıııa karar verilmiş ve bu hususta bazan incelmekte olan bu şerid Yenisey izahlı bir plân dahi çizilmiştir. Yapılan vilâyetinde birdenbire kesiliyor ve Ob. tenkidlerde gösterüdiğine göre, Başkır Yenisey, Lena, Yakutka, Amur ve Usdistan tarihinin (daha doğrusu «Tarih suri kıyılarında dağmık koloniler teşkil toslağının») başhca hatası, «Tataristan ediyordu. tarihinin taslaklannda dahi görüldüğü Çarlık Rusyanm ilimler akademisi gibi, bütün dikkatin Rus Çarlığırun kolonizasyon siyasetini tenkid ve takbihe tarafından neşredilmiş olan etnografya hasretmiş oiması ve Rus kültür ve iktl haritasma göre bu şeridin her iki tasadiyatının müsbet tesirinden asla bah rafında ve dağınık koloniler arasmda büyük topluluklar halinde yaşayan müsedilmemiş bulunmasıdır.> teaddid Türk. Fin ve Moğol gibi turanî Yeni programa göre bu Türk memlemillteler vardı. Siberyaya dair bir çok ketlerlne Rus istilâsı diye blr hâdise ilmî eser sahibi olan Rus müelliflerinvâki olmanujtır ve «Başkırt milieü den Yadrintsev bu milletlerden çöyle kendi arzusile ve gönüllü olarak Moskov Çarlığına iltihak etmiştir» ve bu bahseder: «Siberya kabilelerinin, bir zaman Asya tarihinde büyük rol oynamış kadim milletlerin bakiyesi olduklan artık ispat edilmiş bir hakikattir. Bilindiği gibi, Moğollar 18 inci asırda Çini, Iranı, Hindistanı fethetmiş ve bütün Avrupayı kökünden sarsmışlardı. Onlara takaddüm eden Türkler 8 inci asırda Baykaldan İrana kadar yayılan bir imparatorluk kurmuşlardı. Parlak bir medeniyet yaratan Uygur devletini de cnlar kurmuştu ve Türkistanda hakimiyet sürdükleri zaman bu medeniyeti. yüksek bir pâyeye çıkarmışlardı. Tungııslar. sonraları Mançuların yaptığı gibi, Çini fethederek Liao sülâlesini kurdular. Muçjiler ve Çurçjenler Amur havzasının en kuvvetli milletleri idiler. Çin tarihi, Kırgızlarm ecdadı olan Hakaslar ve Ur,unlar hakkında bir çok derin hatıralar yaşatrnaktadır. Güney Siberyada keşfediîen ve tneçhul dülerde yazılmış sayısız kitabeler; muazzam mezarlar ve nihayet büyük miktarda zarif bir surette işlenmiş tunc âletler, altın tezyinat, gümüş kaplar. ziraat âletleri, demir silâhlar, değirmen taşları ve Altayda, Baykal arkasında ve Yenisey bölgesindeki sun'î sulama vasıtaları, kadim Sibirya ahalisinin yüksek medeniyetine delâlet eder. Maden işletebildiğini nazara alırsak, Sibirya ahalisinin medeniyet seviyesi hakkında kat'î bir kanaat edinebiliriz.> «... Ruslar Sibirj'ada yerleşmişmedenî bir hayat ve hatırı sayılır bir Türk medeniyeti bulmuşlardı. Fatihler bir çok cihetten yerlilere medyundurlar: Yerlilerin bıraktıkları abideler madenlerin keşfine yardım etmiştir. Seyyahlar Sibirya j'erlilcrinin kültüründe bir çok büyük ihtiraların mevcudiyetini tesbit etmişlerdir. Ruslar arzulan haricinde. ilklime u>*mak için, yerlilerden bir çok jeyler öğrenmek zorunda kaldüar.>... Aynı müellif Ural dağlarmı aşarak Sibiryaya yayılan Ruslar hakkında da şu satırları yazıyor: «Irkî ve milli hususiyetleri koruyabilmek için millî kültürün, fikrî inkişafın ve kullanılan ve6aitin yüksek oiması şarttır. Rusların Ural arkasma geldikleri zaman ne gibi medenî bir seviyeye malik bulunduklarını ve ahlâkîfikrî seviyece ne kadar aşağı olduklarını kolaylıkla tasavvur edebiliriz. Bizim kolonistlerin mümessili Rus köylüsü idi. O buraya hiç bir bilgiye malik olmadan geldi. Tabiate, iklimin şiddetine vesair tabiî engellere karşı savaşabilmek için hiç bir ilmî ve fenni vesaite malik değildi. Ural arkasmdaki Ruslar, üstelik dünyadan tecrid edilmiş bir vaziyette, sık ormanlara ve tunduralara yayılmış bulunuyorlardı. Ziraatten ayrılmış olan bu kütle. sürü beslemeğe. yırtıcı hayvanlar avlama, ve balıkçılığa başlıyordu. Hattâ. yerlilerin hiç bir tesiri olmadan medeniyetsizleşiyor ve barbarlaşıyordu.» Fakat iş bu kadarla kalsa gene iyi... Rusya adlî tıb arşivindeki tıb heyetleri raporlarına ve bir çok Rus doktorlarmm şahadetlerine göre, bu müstemlekedeki Ruslar, siflis. tifüs. çiçek, akıl hastalıkları, ajjaşlık ve her türlü siflisin kaynağını teşkil eden fuhşun, kıtlık ve açlıktan vüeude gelen kütlevî ölümün mümessili bulunmaktadırlar. 18 inci asırda Ruslar tarafından getirilmiş olan bu hastahklardan bilhassa siflis 1830 da bütün yerli ahaliye sirayet etmiş bulunuyordu. 1814 1816 yıllarında bu yüzden Turhay ülkesinin "bütün ahalisi mahvolmuştu. 1827 de bu hastalıklar Narim vilâyetini, 1844 te Ayan vilâyetini ve 18621878 de de Berezev. Yenisey, Lena, Tom, Tobol Baykal ve Kamçatka vilâyetlerini kasip kavurmuş ve bir çok milletleri tamamile silip süpürmüştür. Muhtelif hastahklardan 1768 de 20,000 Kamçatkalı, 1824 te Lena vilâyetinde bütün Tunguslar mahvolmuşlardı. Bunlardan başka, Sibiryadakl Ruslar arasmda, kendisini mikrooefal, kretin, idiotizm, cücelik VJ. şeklinde gösteren tereddi alâmetleri kuvvetle inkişaf etmekteydi. Doktor Şşapov Ruslardaki tereddi hadisesini bir emrivaki olarak kaydettikten sonra bunun sebebini dahilî Rusya hapisanelerinden buraya külliyetli miktarda sürülen caniler arasındaki hududsuz ayyaşhkla geniş bir surette yayılmakta olan fuhşun bir neticesi olarak kabul etmektedir. Seyyah Şapp Sibiryada Rus köylüleri arasında, bayramda âyinde, düğünde, herhangi umumî toplantılarda, evde, kilisede, her yerde ve her zaman hududsuz bir şekilde votka içildiğini hayretle müşahede etmiştir. *** Yadrintsev diyor ki: «Sibiryanın bazı bölgelerinde Rus milliyeti üzerinde müessir bulunan ve Ruslarm ırki ve medenî hususiyetlerini zâfa uğratacak nisbette mühim bir yekun teşkil eden milletlerin mevcud oiması keyfiyeti, bizi, gayriihtiyarî Rusları zâfa düşmekten ve yurulmaktan kurtarmak için, kolonizasyon yolu ile, yüksek ırkı daimî surette tecdid ve takviye etmek zarureti üzerinde düşünmeğe sevketmektedir... Fakat bunun için Rus nüfusu içinde kemiyetten başka keyfiyetin de üstün oiması şarttır.> Fakat çarlık Rus muhaceretinin kemiyetile keyfiyetini aynı zamanda üstün rutamadı. Sibiryanın istilâsı üzerinden 300 yıl geçmesi münasebetile bir çar devri muharriri tarafından yazılan makalede deniliyordu ki: «Amerika bir asırda öyle bir muvaffakıyet ve terakki elde etmiştir ki biz onu hayalimizden bile geçirmeğe cesaret edemeyiz. Hattâ kumızı derililer bile medenileşmiş ve üniversite kürsüsunden ilmî hakikatleri telkin edebilecek adamlar yetiştirmişlerdir. Son zamanlara kadar köle olan siyahlar bile medeniliğe namzed bir millet haline geldiler. A\usturya'.ılar yaşadığımız 19 uncu asırda öyle bir terakki kaydettiler ki ve öyle yüksek bir medeniyet yarattılar ki Sibiryalı Ruslar bu. husuîta rivayetle büe malumat sahibi değillerdir... Ya Sibirya?» Evet, ya Sibirya... Rusyanm Avrupa ve Asya kısmmdaki milletler nazarmda zindan ve menfanın müteradifi haline gelmiş olan «Sibirya» tabiri bu hususta koca bir edebiyatın doğmasına sebeb olmuştur. Yukarıdaki satırlarda gördüğümüz gibi, çarlık devri âlimlerinin bile iftihar edemedikleri bu zindan hayatını, bolşevikler bugün idealize ediyorlar. Çünkü kurdukları ve bütün dünyaya teşmil etmek istedikleri de bundan ibarettir. Ortamekfeb ve liselerde talebe kaydı başladı Dünden itibaren ortamekteb ve liaelerde talebe kayıd ve kabulüne başlandığı gibi, ortaokul ve liselerin okul bitirme imtihanları da başlamıştır. İmtihanlar ay sonuna kadar devam edecektir. Diğer taraftan gerek ilkokuUarın gerekse lise ve ortaokulların kadrolarının hazırlanmasına başlanmıştır. Bu Bene Bakanlık ortaokullarda öğretmenlerin ders saatlerini 18, liselerde 15 saate çıkardıgı cihetle az dersi olan öğretmenler fazla ders okutacaklarından \TJcudlefine lüzum kalmıyan öğretmen veya yardımcı öğretmenlerin Anadoluda açık öğretmenliklere tayin edilecekleri anlaşılmaktadır. Dün gene tstanbul Kız Lisesile Cağaloğlu Kız Ortaokulunda. bu sene ortaokul ve llselere parasız yatılı olarak alınacak öğrencilerin imtihanları yapılmıştır. İmtihana 500 den fazla öğrenci girmiştir. Bugün de İmtihana devam edilecek ve imtihan evrakı Bakanlığa gönderilecektir. Bakanlık, özel okul külrür dersleri »aatlerinde hiçbir degişikllk yapmamıstır. Ders «iıtihaktan» sonra Kazan ve üral böller eski «ekilde okutulacaktır. geierinde cereyan eden bü:ün kanlı hadiseler Rus Çarlığırun medeniyet nuru Sağlık Müdürü saçmasından ibaret olmuştur. Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı, Bilivri kazası dahilindeki dispanser ve köy ebeleriŞunu da ilâve edelim kl tartışma nin çalışmalarını inceledikten sonra jehrimevzuunu teşkil eden eser. Başkırdistan mize gelmiştir. tarihinin yalnız birinci cildinl ihtiva Bclediyenin bütçesi edip, münhasıran Çarlık de\Tini bahis Belediye Daimi Encümeni dün toplanmış ve mevzuu etmektedir. Aynı toplantıda Belediye tarafından encümene verildiğini plân ve programının tanzimine karar yazdığımız 19 milyon açıklı bütçenin müzakeresine başlamıjtır. Müzakerede Vali ve verilen ikinci cild Sovyet devrinden Belediye Reisi Dr. Lutfi Kırdar da buluna bahsedecektir. rak durumu açıklamıstır. Rus MarksLstleri tarafından dahi Belediye. İç İşleri Bakanhğına müracaat ederek ekim aylığının verilmesi için Ba vaktile tvahşet» tâbiri ile vasıflandınlkanlığın yapmayı kabul ettiği iki milyon mış olan Rus Çarbğının istilâ ve kolonilira yardımdan mütebaki kalan bir milyon zasyon siyasetini böyle şiddetle müdaliranın itasını ve müteakıb aylar için de icab eden tedblrlerin almmasını lstemiştir. faa ve idealize eden Sovyet ilim adamlarnın hangi endişeler ile hareket etLimammıza gelecek Arjantin tiklerinde, bu sütunlardaki bazı yazılakruvazörü rımızda temas etmlştik, ve Sovyet devLa Argentina kruvazörünün Hmanımızı zi rinde Rus kolonizasyon ve Ruslaştırma yareti için bir tören programı hazırlanmış siyasetine hız verilmiş olmasının sebebtır. Gemi 1825 eylul tarihleri arasmda li lerini de bu endişelerde aramıştık. manımızı ziyaret edecektir. İrtibat heyeti kruvazörü bir motörle Yeşilköy açıklarında Velikorusya denilen Moskovya bölgekarşılıyacaktır. Gemi şehri 21 pare topla selâmhyacak. mukabele edilecektir. Kabata; sinden doğrudan doğruj'a İdil ve Ural önünde demirliyecek geminin Büvarisi ka bölgelerine; Sibiryaya ve Türkistana; raya çıkarak Valiyi, komutanları ziyaret ede cenuba doğru da Ukrayna, Kafkasya ve cek ve bu ziyaretler iade olunacaktır. Akşam Deniz Komutanı tarafından 40 kişilik Karadeniz kıyılarma yayılan Ruslar, bir akşam yemeği verilecektir. Ayın 19 unda yayıldıkları bölgelerde Rus olmıyan Arjantin denizcileri Abideye çelenk koyacak milletleri parçalamak, Ruslaştırmak ve lar ve ayın yirmisinde şehir gezilecektir. bu suretle buralarda, daha ilerilere yü21 inci gün serbest olup ayın 22 sinde Heybeli mektebi ziyaret ve orada bir ziyafet tertib rümek için, birer Rus kalesi yaratmak edilecektir. 23 üncü gün serbeıt olup 24 üncü gayesini güdüyorlardı. Halbuki Çarlık günü aksamı Vali ve Belediye Relsl tarafın devrinde bu bölgelere yayılmış olan dan bir veda suaresi verilecektir. Eylulün Ruslar, birçok Avrupalı ve Rus seyyah yirmi beşinde gemi limammızdan ayrılave âlimlerinin şehadetlerine göre, daha caktır. o zaman yerlilere karışarak kısmen asiBin ton çimento ithal edîldi mile olmağa başlamış, kısmen tamamile Ekonomi Bakanlığı Beynıttan 1000 ton çl dejenere olmuş, kısmen de antropolojik, mento almıştır. Bunlar, yakında memleke psikolojik, dil ve kültür bakımından timize gelecektir. Rusluktan ayrı bir millet haline gelmiş D.P. ocak kongreleri 15 bulunuyorlardı. Mirza BALA Çarlığın İlimler Akademisi tarafından Demokrat Parti ocak kongreleri 15 eylulden itibaren başlıyacaktır. Bu yılki kongre jeni müstemlekelerin tetkikine göndetere bilhassa ehemmiyet verilmektedir. rilen heyetiere dahil Rus ilim adamları Rize ve Edirne şilepleri Finlandiya ve misyoner teşkilâtlarma mensub papazlar bu yerlerdeki Rusların tamamile dan hareket ettiler Denizyolları tdaresinln Rize ve Edirne şi asimile olmağa başladıklarmı ve Ruslepleri Finlandiyadan, Etibankın satın al lukla manevî hiçbir rabıta hissetmiyen dığı 128S7 raetremikâbı maden direğini yük ayrı birer topluluk haline geldiklerini liyerek, limammıza hareket etmislerdir. itiraf etmekte, bu halin önünü almak için muntazam bir plân ve teşkilât daMemleketimize 580 ton kakao hiiinde yeni Rus takviye kafileleri göntahsis edildi tngiltere taşe Nezareti, memleketimize eklm derilmesini ısrarla ileri sürmekte idiler. 1947 eylul 1948 devresi için 580 tonluk kakâo Bu hususta Çarlar tarafından tanzim çekirdegi kotası tahsis etmiştir. edilmiş olan muhaceret ve Ruslaştırma programlarını tatbikat sahasına geçirmiş İki neşriyat davası Vatan gazetesi muharrirlerinden Muvaffak olan bolşevikler, Çarlığın siyasetine dethsan Garanm, «Yurd» mecmuasında çıkan vamdan ibaret bulunan hareketlerine bir yazıdan dolayı mezlcür derginin tahibi meşruiyet süsü vermek için, bu koloniAlâeddin Ören aleyhine Asliye Birinci Ceza zasyon siyasetinin «müsbet ve medenî açtığı neşren hakaret davası, îki gün sonra enstitü mezununun bu Mahkemeslnde davalının üç ay mahkumiyetile neticelen tesir» lerinden bahsetmektedirler. Hallunduğu Hasankale köyündeki köy mişti. Yargıtaydan nakzen gelen bu davanın buki vaktile Çar misyonerlerinin bu ınekteblerini işler bir halde görmeğe üç celsedenberi devam etmekte olan durui kabil iddialanna Karl Marks ile beraber ması dün sona ermlş ve Alâeddin ören, bu gide"eğim. sefer bir buçuk ay hapse ve 50 lira para cezasına mahkum olmuştur. Aynı zamanda «Alay» lsimll mlîah mecYazıları itibariie Türkiyenin en muasının da sahibi bulunan Alâeddin Ören büyük ve en güzel aleyhine bu mecmuada çıkan bir yazıdan ötürü Sabahaddin All tarafından açılan neşS t N E M A Mecmuası ren hakaret davasına da dün Asliye Birinci Ceza MaMcemesinde devam edilmiştir. Bu. davanın dünkü celsesinde, esas hakkında mütaleasını serdeden Savcı, «Alaya mecmuasında çıkan «Bakın hele» baslıklı yazıyı. SaÇ I K I I O R . bahaddin Aliyi halkın husumetine maruz bıİçlrtdekiler: Yedigün'ün tavzihini rakacak mahiyette gördüğünden, Eanığın cezalandırılmasını taleb . etmiştir. Muhakeme, bekliyoruz Yıldız okuyucularile sanığın rnüdafaasını Jİazırlaması için talik konuşma Bahriyelilerin çok beedilmiştir. ğeneceği bir film romanı. Bir kamyonun marifetleri ŞEHRAZADIN DOGUŞU 3808 plâka sayılı kamyon, Beşiktasta Kum Prenses Yayınevi P. K. 49. Şişli iskelesinde manevra yaparken Ahmed adında bir amele. kamyonun üzerine doğru geldiğini zannederek kaçmak istemiş ve muvazenesini kaybederek denize düşmüştür. O esnada iskeledeki kalaslardan biri kırılmıs ve bu yüzÇalışmamıza ve verimine tesir eden den gene işçilerden Dursun admda bir çocuk amiller, irade terbiyesi bahislerini de bacağından yaralanmıştır. Yaralı tedavi altına alınmış, denize düsen Ahmed kurtarılhavi olan mıştır. eylulde başhyor Ticaref yerine kabahat yapan bir (ay/are şirketi müdürü I.FONARDO BU MEŞHUR TABLONUN İSMfNİ BİLİYORMUSUNUZ ? Uort asır evvel yapılmış olmasına rafmen La Joconde'nn renkleri hâlâ boznlmamış ve tablo parlaklığinı olduta gibi muhafaza etmiştir. Yeni eşarpınızı seçerken Vakko eşarplannin renklerinln de sabit olduğnnu hatırlayınıı! Şen Şapkanın diğ«r bir mamulâtı olan Vakko eşarplan memleketrn Ueri relen tubafiye mağazaiannda satılmaktadır. Toptan tevri yeri: tstanbnl, Yenlcami No. 46 dadır. PRENSES C. H. P. liler ve Demokratlar: Muvaffak olmak için Karneci'nin şu kitablarını okuyun: DOST ve insanlar KAZANMAK üzerinde tesir yapmak Bu eser Amerikada 7.341.000 tane satılmıştır. Altıncı basımı yayılmıştır. Cildli 2 liradır. «AirFrance» tayyare şirketinin Istanbul şubesinde Türk yolculara karşı fena muamele edilmekte olduğu, bir müddettenberi almaya başladığımız şikâyet mektubfarmdan anlaşılmakta idi. Biz buna akıl erdiremeyip neye yoracağırruzı kestiremezken mevzuu bahis fena muamelelerin gittikçe fazlalaştığını, hattâ şirketin İstanbul müdürünün şikâyetçi Türk yolculara kendi bürosunu işaretle «Burası Fransadır, kimse karışamaz!» diyecek kadar işi ileri götürdüğünü öğrenmiş bulumıvoruz. Tabiî ticarî bir şirket müdürünün yolculara fena muamelede bulunurken böyle bir masuniyet vehmetmesine ne îdmse inanır, ne de icabmda alâkah makamlar aldırış ederler. Binaenaleyh bu nokta üzerinde durmıyacağız. Bizim işaret etmek istediğimiz nokta TürkFransız münasebetlerini inkişaf ettirmeye memur bir çirket elemanlarının vazifelerini ne kadar yanlış anladıklarıdır. Ticaret yerine kabahat yapan bir şube müdürü her şeyden ev\'el AirFrance'm menfaatlerine karşı çalıŞiyor demektir. Allah yardımcılan olsun! SÖZ ve SÖYLEMEK İş Başarmak Sanatı CUMHURtY£T Nüshası 10 kuruştur. ÇALIŞMA HAYATIMIZ kitabını okuyunuz. Yazan: MAHİR ERKMEN Fiaü 150 kuruş. Tevzi merkezi: KÜLTÜR Kitabevi Büyükçekmece yolunda esrarh bir kamyonet kazası Büyükçekmecedeki Çöplüce yolu üzerinden geçen bir arabacı, yolun kenarmdaki hendekte devrili bir kamyonet görerek keyfiyeti mahalli jandarmaya bildirmiştr. Kamyonetin tçinde bulunan ağır yaraiı bir jahıs Cerrahpaşa Hastanesine kaldırılmışsa da ifade veremeden ölmüstür. Yaralının hüviyeti tesbit HŞR KÜTÜPHANEDE, BULUNMASI LÂZIM GELEN BİR ŞAHESERPİR !. • ARİF BOLAT Kİ7A8EVİ • 20 lisana tercüme edilmiştir. Cildli 250 kuruştur. Abone " = S i T aylık i e aylık AKı ajlık Senelik 300 Kr 800 » 1500 a 2800 » 6(10 K i 16M. • 29W » 540C • Meşhur Adamların Meçhul TaraHarı 50 meşhur adamın hayatını anlatır. 150 kuruş. Hepsi ÖMEE RIZA DOGRUL'un tercümesidir. Dİ K K A T Gazetemlze gfinderilen evrak ve yazılaı nesTedllsln edilmeslrı İade olunmaz. tlânlardan mesuliyet kabu! ertllmeı. İKİNCİ CILDİ ÇIKTI. AHMED HALÎD KİTABEVİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle