24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
GUNUN MEVZULARI Doğu Almanyaya karşı Batı Almanya Yazan: Hasan Âli Ediz HEM Sehir Olümüttün Yıldönümü Vesilesile haberleri Mevlâna hakkında Et işinin halli H kabil olamıyor Narkın arttırılmış olmasma rağmen kasablar bildiklerini okuyorlar Dün kesim günü olmadığından Mezbahada hayvan satışı olmamış, evvelki gün kesilen 3 bin ba; hayvan muhtelif semtlere dağıtılmıştır. Yalnız Beşiktaş, Kadıköy kasabları koyun eti almamışlardır. Bugün de üç bin kadar koyunun kesileceği ve satışa çıkarılacağı anlaşılmaktadır. Dün kasablardan pek çoğu gene Belediye narkından fazlasına sataş yapmışlardır. Son narkın da kasabları tatmin etmediği ve celeblerden daha fazlasına et aldıklan iddiasile kıvırcığı 260, karamanı 225 235 gibi yüksek fiatlarla sattıkları görülmektedir. Bu durum devam ederse Belediyenin narkı tekrar yükseltmesi ihtimali vardar. Maamafih nark, tatbik edilmiyen bir karar halini almışür. Diğer taraftan Ankarada Vekiller Heyetinin Istanbula kasablık hayvan sevki için almak istediği tedbirlerin bugünlerde kat'î bir mahiyet alacağmdan bahsedilmektedir. Müstahsüler vagon tedarik edildiği takdirde hükumeün kuracağı herhangi bir teşekkül veya müesseseye canh veya kesümiş olarak hayvan yetiştirmek vadinde bulunmujlardır. Bugünkü hakiki durum ise et fiatlarının durmadan yükselmekte olmasından ibarettir. İktisad Fakültesinde dünkü tören Iktisad haftası münasebetile, Istanbul Üniversitesi İktisad Fakültesi tarafından dün bir tören tertib edilmlştir. Törende V3İİ ve Belertiye Reisi Dr. Lu'Ji Kırdar ve profesörler hazır bulunmuştur. İktisad Fakültesi Dekanı ve Rektör vekili Ord. Prof. Ömer Celâl Sarç bir hitabe ile toplantıyı açmış ve dünyada her olayın iktisadi bir prensiple ilgisl olduğlınu belirterek. «zcümle demiştir ki: « Fakültemiı, memleketin iktisadi mefelelerile alakadar oimayı kendisine bîr vazife bilir. Bugün iktisad haftası münasebetile tertib ettlğimiz toplantıların onuncusunu kutluyoruz. İktisadî hâdiseler dünyada her seyi gölgede bırakacak ehemmiyeti kazanmıs bulunuyor. Türkiyede. iktisadi kalkınma davosı en ön plânda gelmektedir. Düşük olan hayat seviyemizl yükseltmek ve memleketin lmar sahasında çalışmamız lâzım gelmektedir. Törenlerle bu davaların çözüleceğine inananîardan değilim, fakat münevver gencliğin kafasındaki iktisad mefhumunu dainıa uyanık bulundurmak için, bu mevzuda yapılaıak her konuçma faydaH olacaktır kanaatindeyım.» Prof. Ömer Celâl Sarçtan sonra, İktis?d Fakültesi profesörlerinden Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ve üç talebe blrer konuşma yapmışlardır. Dün gece radyodan öğrendim. Meğer "büyükler büyüğü Mevlânanın ölüm günü, aralık ayının 17 sine raslıyormuş. 1273 te öldüğüne göre onun ebediliğe intikalindenberi tam 674 yıl geçmiş oluyor. Bundan çeyrek asır önce 1923 martımn 20 nci salı günü Atatürkün tarihî seyahatinde Konyaya vardığımız vakit, Mevlevihanedeki akşam yemeğinden sonra seyrettiğimiz Mevlevî âyinindeki duygumu, bundan tam dokuz yıl evvel Atatürkün ölümü üzerine yazdığım hatıralarda şöyle anlatmıştım: •Binbir sanat eserile dolu Mevlevihanenin billur avizeli ışıkları altında gövde olmaktan çıkmış gibi görünen dervişler, âyin yerinin değirmi sahasında kollarını, kanadlanmışlar gibi açıp, başları üst kolların omuz küreklerine doğru düşük, çıplak ayakların sessiz çevikliğile, hem mihverî, hem mahrekî yapılan hareketler neticesi, entarilerinin bel kayışından aşağı kısımlarını beyaz birer şemsiye gibi şişirerek, hulyalı hulyalı dönerlerken, üst mahfildeki kudümlerin tempoları arasmdan yükselen ney nağmeleri bütün kubbeyi doldurduktan sonra aşağıya, fakat yalnız kulaklara değil, ruhlan yıkayan manevî bir şelâle halinde içimize dökülüyor.» CUr.lHUKIYET 19 Arahk 194Î NALINA MIHINA Gemi darlığı ve sevilen bir kaptan Yazan: İsmail Habib Sevük Her iki eserini farsça yazdığı için onun Türklüğünü farkedemiyeceklere karşı bir rubaisinde: Der kuyi süma hânei hud miçuyem Aslenı Türkest egerçi Hindî guyem «Sizin diharınızda kendi ocağımı aramaktayım, hindce (yani farsça) söylüyorum amma aslım Türktür» diye mensub olduğu ırkı açıkça ilân ettikten başka diğer bir manzumesinde de Türklüğü methederek ırkının seciyesinden en esaslı bir çizgiyi yakalayıp: Türk an büved kez bîmi o deh ez harac e>Tnen seved Türk an nebâşed ez tama' silii her kutsiz hoıed «Türk odur ki onun korkusundan köy haracdan emin olur, Türk o değildir ki tamahkârhğı yüzünden her uğursuzun şamarını yer» dedi. Evet, Mevlâna yalnız Türk değil, Türkologdu da. Büyük şair, büyük mütefekkir ve büyük âşık. O, aşkı herşeyin üstünde gördü ve onun aşkı. yalnız kaşa göze değil, bütün kâinatı kaphyacak kadar genişti. «Gecenin göğsünden füsunlu bir ney inliyor; denizin dalgalan ay altında raksediyor. Bu akşam bütün cihan muhabbet nağmeleri ve ney havalarile titremektedir.» Men âşıkı hüsmen aşkest mUnâcâtem Ez savmaa bîrunem der kuyi harâbatem «Ben güzelliğin âşıkıyım, aşk benlm münacatımdır. Zühd mabedirtin dışında ve aşk meyhanesinin içindeyim.» O: «Güzellik kâinat sırlarmm anahtandır» dedi. Güzelliğin kaynağı olan ruh bir güneştir: «Nasıl doğrudan güneşe ba1 Sovyetlerin ifgalinde olan Doğu ve Amerika, İngiitere. Fransanın isgalinde olan Batı Almanyayı gösteıir kroki (Doğu Almanya mail çizgilerle tarannuştır) Almanya ile imazlanacak bariş andlaşması şartlarını kararlaştırmak üzere toplanan Londra konferansı, müsbet bir sonuca varmadan öağıldı. Bu hâdise çeşidli söylentilere yol açtı. Bu arada, Ingiliz, Amerikan, Fransız işga! bölgelerini teşkü eden batı Almanyada batı Almanya geçici hükumetit adı altında bir hükumet kurulacağı haberi de duyuldu. Bu haber gerçekleştiği takdirde düne kadar sadece coğrafî ve iktisadî bir methum olarak kalan, bir müddettenberi de fnuvakkaten birbirinden ayrılmiş bulunan doğu ve batı Almanya, belli olmıyan bir zaman için birbirinden kat'i suret'.e ayrılmış olacr.ktır. Bir gövdenin uzuvları olan bu iki parçanın yaşama kudretini anlıyabilmemiz için, her iki bölgenin ayn ayrı iküsadî kudret kaynaklarını bilmemiz lâzımdır. Bilindıği üzere, müttefikler, 1945 yılı nıayu ayında Almanyanın kayıdsız şartsız teslim şartiarını tesbit ederken, t>u memleketi 1937 hududlarına göre dört işgal bolgesine ayırmışlardı. Bunlardan doğu Almanyayı teşkil eden bölge Sovyetler Birliğinin, batı Almanyayı teşkil eden büyük parçanın şimalbatı bölgosi Büyük Britanyanın, cenubbaü bölgesi Birieşik Amerikanın, batı bölgesi ise Fıansanın işgal ve idaresine verilmişti. Bu dört bölgeden başka «büyük Beriin bölgesi> adını alan Beriin şehri de, dört müttefik devletin müşterek idaresi altın. da bırakıldı. Sovyetler Birliğine aid olan doğu bölgesi, Danimarkanın cenub'dogusuntîa bulunan Lübeck körfezindeki bir noktadan başlıyarak Mecklemburg ile SchleswigHolstein hududlarmdan geçen çizgirin doğusunda kalan kısımdır ki, bu hudud daha aşağıda Mecklemburg'un batı hududlarından Hannover hududlarına', Hannover doğu hududlarından Braunschweig hududlarına; Saksonyanın batı hududlarından Anhalt hududlsrına; Anh«lt batı hududlarından Turingen batı hududlarına uzanmakta ve doğu da, Bavyeranın cenub hududlarından geçerek 1937 yılındaki Çekoslovak . Alman hududiarına dayanmaktadır. Bu çizdiğimiz hattın batı ve cenubbitısmda kalan büyük arazi parçası, İngiliz, Amerikan, Fransız işgal bölgelerini teşkil eder. Bu hudud, biraz da Elbe nelııinin tabii bir surette doğu ve batı adı altında ikiye ayırdığı Almanyanın coğrafi hududlarına pek yaklaşır. Bir çok tarihî, iktisadi siyasî ve coçrafî sebebler dolayısile, bugün Sovyetler Birliğinin işgali altında bulunan doğu Almanya ile, müttefiklerin işgali altında bulunan batı Almanya arasında çok büyük farklar vardır. Bu farklar bilhasaa batı Almanya ile doğu Almanyanın iktisadî bünyelerinde göze çarpar. Batı Almanyada sanayi, doğu Almanyndan çok daha önce gelişmeğe başladı. Bu her şeyden fazla, batı Almanyanın coğraft durumundan ileri geldi. Bir defa baü Almanya, sanayi bakımından çok ileride olan İngiltere ve Fransa gibi memleketlerle daha sıkı bir temas halinde idi. Batı Almanyamn deniz ve su yolları. doğu Almanyadan daha çok ve daha elverişli idi. Bundan başka bu bölgede, ağır sanayiin kurulması için gerckli olan zengin kömür madenlerile demir madenleri de mevcuddu. Bütün bu sebebler neticesinde, Almanyanın dünya ölçüsünde meşhur olan büyük ve ağır »snayi merkezleri hep Elbe nehrinin batısınd», yahud bir kelime ile, batı Alrr.anyada kuruldu. Yukanda çizdiğimiz hududun, yahud Elbe nehrinin doğusunda kalan doğu Almanya, Elbe nehrinin batısındaki Almanyaya nazaran .bilhassa iktisadî bakımdan çok geridir. Almanyanın bu kısmı, yıllarca Avrupanm başlıca ticaret yollan dışmda ve bu yollardan uzak kaimıştı. XIX uncu yüzyılın ortalarına kadar doğu Almanyada hâkim clan iktUad tarzı, geri bir ziraatti. Ancak toprak köleliği rejiminin kaldınlmasından ve geniş bir demiryolu ağmuı kurulııçundan sonra, doğu Almanyanın iktisadî gelişmesi hızlandı. Doğu Almanya ile batı Almanya aragmdaki ekonomik farklan bu iki bölgeuin nüfus kesafetinden de kolayca »nlaşılabilir: Doğu Almanya, arazi bakımmdan bütün Almanyanın üçte birini teşkil ettiği halde, nüfus bakımmdan ancak dörtte birini teşkil eder. Filhakika, müttefiklerarası kontrol komisyonunun emrüe 1946 yılı ekim ayınm 29 unda Almanyada yapılan nüfus sayımına göre, bugünkü hududları içinda, Almanyanın 65,910,999 nüfusu olduğu an laşılmiftır. Bu nüfusun 17,313,581 i, Sovet ifgal bölgesini teşkil eden doğu Almanyada; 52.597.418 i de, İngiliz, Amerikan. Fransız işgal bölgelerini teşkil eden batı Almanyada bulunmaktadır. Geı » «ynı BÜfus ssjTmma göre, bn 52 küBur milyon nüfusun 22,994,655 i İngiliz İşgal bölgesinde; 16,682,573 ü Amerikan isgml bölge«inde; 15,939,807 n de Fransız iıgal bölgesindedir. Sovyetler Birliğinin işgali altında bulunan doğu Almanya ekonomisi, esas itibarile ziraî bir mahiyet taşır. Almanyanın bu kısmında: Doğu Prusya, Pomeranya, yukarı Silezya, Brandenburg, Turingen ve Saksonya eyaletleri vardır. Bunlarm içinde doğu Prusya, Pomeranya, kısmen Brandenburg eyaletleri, ormanlarile, göllerile pek meşhur birer ziraat bölgeleridir. Doğu Almanyanın başlıca sanayi bölgeleri yukarı Silezya ile, Berîın sanayi bölgesidir. Bu iki bölgenin iktisadî çehresi, doğu Almanyanın öteki bölgelerinden büsbütün farklıdır. Beriin şehrini de içine alan Berlin sanayi bölgesi, elektrik motorleri, elektrik alet ve edevatı yapan, Siemens, Telefunken, Osram, Bergman gibi dünyaca Unınmış fabrikalarm tekâsüf ettiği bir sahadır. Ayrıca bu bölgede, Alman harb sanayünin başlıca, fabrikalarından olan Heinckel, Heinsckel, DeimlerBenz gibi fabrikalar da vardır. Harbden önce 4,300,000 nüfusu olan Berlin şehrinin, son yapılan nüfus sayımında 3.180,383 nüfusu oîduğu anlaşılmıştır. Berlin şehrini ve banliyösünü ihtiva eden «büyük Berlin bölgesi», dört müttefik devletin müşterek idaresinde olmakla beraber, Berlin şehri de, ayrıca dört işgal bölgesine ayrılmiş bulunmaktadır. Yukarı Silezya eyaleti, iktisadî sah*da oynadığı rol bakımmdan «ikinci Ruhr bölgesi» adını almaktadır Bu bölge, Almanyada, bilhassa kömür istihsalâtile meşhur^olup, Ruhr havzasından sonra ikinci gelmektedir. Bu bölgenin başlıca sanayi merkezi, 600 binden çok nüfusu bulunan Breslau şehridir. Matbaalarile, baskı tekniğinin yüksekliğile tanınmiş 700 bin nüfuslu Leipıig şehrile, müzesile meşhur 600 bin nüfuslu Dresden şehri de, doğu Almanya hududIÎTI dahilindedir. Doğu Almanyanın, hepsi de Baltık denizine açılan Stettin, Danzig, Königsberg gibi önemli deniz üsleri de vardır. Batı Almanya, değil yalnız Almanyanın, ama dünyanın da en büyük, «u modern sanayi merkezlerini, en zengin kömür havzalarıru bir araya toplamaktadır. RhinWestphalie gibi ağır sanayi bölgeleri, Sarre ve Ruhr gibi kömür ve sanayi merkezleri; büyük denizlere açılan Almanyanın şimalbatı bölgeleri, hsp batı Almanyada toplanmış bulunmaktadır. Batı Almanyanın, değil yalnız Almanya ekonomisinde, fakat dünya ekonomisinde oynadığı rolü belirtmek için bir kaç rakamı zikretmek kâfidir, ikinci Dünya Harbinden önce Almanya, yılda 24 milyon ton çelikle, Birleşik Amerikadan sonra dünyada ikinci 153imekte idi. Alman çelik istihsalâtınin ^ 80 ini yalnız başına Ruhr bölgesi temin ediyordu. Aynı suretle, demir istihsalâtında, Birleşik Amerikadan sonra dünyada ikinci gelen Almanyanın demir isc tilısalâtınm 'cS5 i Ruhr bölgesinden elde ediliyordu. Gene ikinci Dünya Harbi arifesinde Almanya, 186 milyon ton kömürle Birkşik Amerika ve İngiltereden sonra dünyada üçüncü gelmekte idi. Alman kömür istthsalâtınm "îe85 i batı Almanyadaki kömür havzalarmdan temin ediliyordu. Almanyanın bütün sanayi mahsulâtınin dörtte birini, ağır sanayi mahsulâtuıuı üçte birini, dökme demir istihsalâtınm dörtte üçünü, kimyevî maddeler mahsulâtının yarısını, tek başına Rhin bölgesi sağlamakta idi. Almanyanın nüfus itibarile en kalabahk şehirleri batı Almanyada bulunmaktadır. Berlin ve Hamburgdan sonra 760 bin nüfusile üçüncü gelen ve Rhin nehrinin sol kıyısında bulunan Kolonya şeüri, bilhassa makine ve kimyevî maddeler sanayiile meşhurdur. 700 bin rüfuslu Essen şehri Krupp fabrikalarile; 500 bin nüfoslu Dortmunt; gene aynı büyüklükte Duisburg Düsseldorf şehirleri, ;e. lik, ray, dingil fabrikalarile, Kassel şehri lokomotiflerile meşhurdur. Yapılan bir istatistiğe göre, yalnız Rhin bölgeîinde, nüfusları yarım milynnu geçen dört sehir; nüfuslan 300 bini geçen beş şehir; nüfusları 100 bini geçen 10 şehir bulunmaktadır .Gene yapılan ktatistiklere göre arazisi 27 bin kilometre kare tutan Rhin bölgesinin nüfusu 10 milyonu bulmaktadır. Bu miktar, bütün Almanya nüfusunun %16 sını tutmaktadır. Ote yandan uzunluğu 180 kilometre, arazisi 4500 kilometre kare tutan Ruhr havzasımn nüfusu 4,5 milyondur. Bu bölgede nüfus kesafeti 370 tir. Halbuki bütün Almanyada nüfus kesafeti ancak 104 tür. Almanya için hayat! eherr.miyeti haiz limanlar da gene batı Almanyada, Alreanyanın çimalbatısmda bulunmaktadır. Bu bölge, Almanyanın Okyanuslara açılan bir penceresidir. Almpnyan^n Hamburg, Eremen gibi limanlaı. bu bölj Anlaşılan duygudaki yekpare bütünlüğü parçalamamak için, farkında olmadan, tek bir cümlenin uzun kıvrımlarile anlarmağa çalışüğım o intıbaın arkasmdan şu satırları da yazmışım (Atatürk için: S. 37): .Gazi de memnundu. Mevlevihaneden ayrıldıktan sonra, beni imtihan etmek istiyen tarafını saklıyarak, sanki kendisi öğrenmek istermiş gibi bir eda ile sordu: « Bu Mevlâna nasü adamdır?» < Pek iyi bilmiyorum amma, dedim, herhalde çok büyük bir adam olacak ki musiki, raks, şiir gibi kuru dincilerin hoş görmedikleri şeyleri tarikatine âyin ve esas yapmış. Bana yeşil kubbesinin sivriüği bile göklerden bir şey tırmalıyor gibi geliyor.» Kitabda «Konyadayken» başlığını taşıyan beş buçuk sahifelik yazınm o kısmı şöyle bitiyordu: «Atatürk neden sonra, zihninde geçen düşünce silsilesinin bize son halkasını gösterir gibi söyleniyor: kamazsın; ona aya güztllik veren aksini seyrederâin, ruhlarm güzelliğine de doğrudan bakılamaz. Onun ancak güzel bir jüze vurmuş aksini temaşa edebilirsin.» Ya güneşin kendi? Büyükler büyüğü Mevlâna bundan bir asır önce ölen Lâplans'ın nazariyesini tâ 13 üncü asırdan müjdeliyor gibidir: «Vaktile sema çölünde güneş tekbaşına yaşıyordu. Aşk ile kararsızdı. Münzevl bir rahib gibi hüzünle dolaşıyordu. Allah ona ruhunu saç dedi. Ben nasıl yarattımsa sen de yarat dedi.» Mevlâna da bir güneş gibi yaratmadı mı? Edebiyatımızda yüzlerle şair ve musikimizde yüzlerle bestekâr hep o güneşin sonsuz feyzinden kopup geldiler. Yalnız şiirde Şeyh Galible musikide Büyük ismail Dede Mevlânadan akan nurun devamındaki kudreti ispata yeter. Dün akşam radyoda onun ölüm yıldönümünü dinlerken aklıma kendiliğinden onun çok güzel ve derin bir kıtası geldi: Biuâyem ü nâbinâ çün dide behâb ender Peydâyem ü nâpeydâ çün bu begülâb cnder tstâde vü puyânero çün pâ berikâb endcr Guyâyem ü hâmujem çün hat bekitab ender «Gören ve görmiyenim, uykudaki göz gibi. Varım ve yokum, gülsuyundaki koku gibi. Duruyorum ve koşuyorum, üzengideki ayak gibi. Susan ve haykıranım, kitabdaki yazı gibi» Evet Mevlâna, tıpkı kitabdaki yazı gibisin. Yedi asırdır sustun amma işte kitabının yazısı yedi asırdanberi hidayetli hidayetli haykınp duruyor ve haykınp duracak. İsmail Habib SEVÜK MİLÜ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARINDAN: Mevlâna büyük adamdı, büyük adamdı.» Atatürkün de tasdik ettiği o büyüklük bütün Şark âleminde Himalayalı bir heybatti. On beşinci asırdaki son büyük Iran şairi Molla Cami'nin Mevlâna için: «Nist peygmber veli dâred kitab = Peygamber değil, fakat kitabı var» diye söylediği meşhur kıtadaki derin nükte yalnız umumî bir kanaat Rcssam Elif Naci bir sergi açıyor olmadı, o söz ebediyetin sinesine yazılArkadaşımız değerl sanatkâr ve ressam Elif Nacl. Eminönü Halkevinde bir resim eerçisi mış bir hüccet de oldu. hazırlamıştır. Sergi 23 arahk &alı günü 17 ^0 Evet, ona peygamber denemiyor, mada. Profesör Hilmi Ziya Ülkenin bir konu;masile açılacaktır. Arkadaşımız. bu sergide. demki Muhammedden sonra peygamhazırladığı otuı beş tabloyu teşhir edecektir. ber gelemez; fakat büyük peygamberSergi, ay sonuna kadar açık kalacaktır. ler ki «kitab» sahibi olanlardır, Mevlânanın da mademki kitabı var... Yani Bir İran mebusu şehrimizde İranın tanınmış de^let adamlarmdan Tah işiri kısası ona dinen peygamber diyer&n mçbusu ve Meclis Hariciye Encumeni Reisi miyen, lâkin evliyalığı da, ona küçük Doktor Rızazade Şofak, Birleşmiî Milletleıin gören islâm vicdanı Mevlâna için Cenevrede tertib ettiği toplantıda hükumpti «Kutbülârifin» diye ayrı bir unvan namına bulunduktan sonra. memleketine dönmek üzere dün İsviçre uçağile şehrimize gel buldu ve onun kitabına «Magzi Kurmiştir. Aynı zamanda değerlî bir ilim adamı an>, yani «Kur'amn özü> dedi. ve tarih profesörü olan Doktor Rızazade ŞaOnun büyüklüğüne Garblılar da hürfak, jehrimizde birkaç gün kalacaktır. metle eğilirler. Devrimizin ünlü müsSemplort Ekspresi geldi teşriklerinden Baron Carra de Vaux Semplon Şark Ekspresi dün sabah muayyen (Kara de Vo) Mevlânayı misük şiir sastinde Sirkeciye gelmiştir. Ilk trenle, biri mabedinin en yüksek kubbesi gibi takadın olmak üzere üç yolcu gelmiştir. Eks savvur ettikten sonra şöyle der: «Celâpres. dün aksam saat 19 da tekrar Parise hareket etmiştir. Trende ikisi Amerikah olmak leddini Rumî ilimle çok uğraştı, hem üzere 12 yolcu bulunmakta idi. Yolcular ara de derin ve hakikî ilimle. O, anlar, tasındo bir Amprikan g\zetecisi de vardı. nır, ayrfır; şekle ve görünüşe takılıp kalmıyor, eşyanın en hakiki samimiye300 ton arpa çürümemiş Toprak Mahsulleri Ofisinin Çîngelköyünde tine nüfuz eder; o, Uimlerin sathında bulunan depolarında 300 tan arpanın çürü değil lübbündedir.» cüğüne ve denize döküldüğüne dair yapılan Onun eşsiz kıymeti şüphesiz geniş iliddialar ofisçe yalanlanmıştır. Ofis müdürü İlhami Mazhsr dün kendisile görıışen bir mu mile derin felsefesini sanatm kanadı üstünde yükseltmeyi bilmesinden ileri harririmize demiçtir ki: • Çengelköy depolarına son iki ay içeri geldi. Onun ilmi dimağlara ışık verirsinde 8 bin ton arpa girip çıkmıştır. Şüp ken sanatı kalbleri heyecanlandırıyor. hesiz bunlarm tahmil ve tahliyesi sırasmda Mevlânada «şair. le «mütefekkir» hep bir miktarı dökülebilir. Dökülmüs olan ar beraber gider. Yalnız bazan şair önde, palar deniz üzerinde göze fazla gibi görünür. Halbuki depolarımızda iddia edildiği gibi ürpa mütefekkir arkadadır, bazan mütefekkir çürümemiştir. Esasen çürümüş clsa da bun öne geçip şair arkada kahr, bazan da lar denize dökülmez. tavuk yemi olarak satı ikisinin ajnı hizada yürüdüğünü görülırdı. Her istiyen depolarımızı gezebilir, çü* rüz. j rümüs arpa joktur.» Onun iki büyük ve muhalled es"eıinEsmer eknıek den «Mesnevîi Şerif» daha ziyade Belediye İktisad Müdürlüğü dün ofisle bir talimî mahiyeıte ve «DivanıŞems» ise likte yeni ekmek çeşnisinin tecrübelerine oaş daha sanatlı olduğu için «Mesnevî» de lamısıır. Tecrübe bu akşam devam edeces, yarın alınacak neticeye göre yirmi beş ku temkinli bir mütefekkir arkadaki şairruşa satılacak esmer ekmeğin miktarı tesDit den neşe alarak mevzun mevzun yüve tayin edilccektir. rürken «Divan» da da coşkun bir şairin hamleli bir hızla arkadaki müteB.B.C. nasıl çahşır? fekkiri götürdüğü görülür. Fakat «MesDünyanın en büyük radyo merkezlerindei B.B.C. radyo merkezinuı çalışması hakkında nevî> nin dalgalı yerlerinde şair, mü22 aralık pazartesi günü saat 1830da Kadı tefekkirin koluna girdiği gibi. «Diköy Halkevinde projekslyonla bir konferans van» ın felsefeli manzumelerinde de verilecektir. mütefekkir. şairin kolunu bırakmaz. Bu Sağlık Bakanlığının bir izahı sayededir ki Mevlâna faydalı olmanın Sağlık Bakanlığından şu tezkereyi aldık: sonile sevimli olmanın sonunu birleş«25 kasım 1947 tarihli nüshanızın ikinci ı*a tirendir. hife üçüncü sütununda (Yusuf Zeynel Alirıza \apuru ile f.elen hacılar) başlığı altında bunlardan hükumetimizin talebi üzerine 120 KUruş alındığı hakkındak: haber üzerine vapur ÇOCUKLU'GUHU aeentasından ve ilgililerden yapılan tahkikat neticesinde Türkiyeye gelen hacılardan. vaKİM TEKRAR purun resmî masrafından başka herhangi bir " YAŞAMAK isim altında hiçbir ücret almmadığı ve bahsedilen partnın Turk sulaıı haricinde alınİSTEMEZ mış olduğu tesbit edilmiştir.» Dr. Hayri Kalelinin cenaze töreni Dün vefttım teessürle haber verdiğinaz Doktor Hayri Kalelinin cenazesi evinden ka'.dınlarak cenaze namazı öğleyi müteakıb Teşvikiye camünde kılındıklan sonra cer.azesi Üniversiteye getirilecek, b'jrada yapılacak merasimin hitamında Rumelihisarındaki aile kabristanına götürülecektir. gededir. Almanyanın Okyanuslara sefeı yapan başlıca gemileri, ya Hamburgdan, veya Brmenden kalkarlar. Almanyanın en önemli gemi ve harb gemileri inşaat tezgâhları gene buralarda idi. Harbden önce nüfusu 1,700,000 i buian Hamburg şehrinin, harb içinde o kadar şiddetli bombardımanlara tâbi tutulmasımn sebebi de bu idi. Son söz olarak bir noktaya işaret etmek isteriz: Yazımızda bahis mevzuu ettiğimiz rakamlar ve ölçüler, tabiaüle ikinci Dünya Harbinden öncesine aiddir. Muhtelif bölgeierdeki Alman sanay:inin bugünkü değeri hakkında hüküm verirken bu noktaları da dikkate almak zorundayız! SANAT TAKVİMİ 1948 alkımız, bütün şehir ve mentleket nakil vasıtalaııııdan şikâyetçi olduğu gibi, Devlet Denizyollarından da şikayet eder. Şikâyetlere maruz kalan idareler, bir bakıma buna memnun oLmalıdırlar. Çünkü bu şikâyetler, kendi müşterilerinin, yani yolcuların durmadan çoğaldığına delildir. Bu yolcu artıjınj karşılamak özere •Iınan tedbirler, henüz tam semeresini vermenıiştir. Mesclâ Istanbul Belediyesinin'50 otobüsünden yalnız 10 tanesi gelmiş ve buna mukabil bir ha.vli hususî otobüs de işlemeğe başlamış ise de, henüz ihtiyac karşılanamamıştır. Trenler de böyle. Devlet Demiryolları Idaresinin satın aldığı lokomotiflerin bir kısmı gelmişse de yolcu vagonları henüz gelmemiştir. Devlet Denizyollarının Amerikadan satın aldığı, Holanda ve italyan tezgahlarına ısmarladığı şehir hatları ve açık deniz yolcu vapurlarından ki hepsi 21 tanedir yalnız bir Istanbul vapuru gelmiştir. Bu arada harb içinde donanma hastane gemisi olan Etrüsk tekıar sefere başladığı gibi, mevcud yolcu vapurlarının hemen hepsi tamir edilmiş; Bakır şilepi hem yolcu, hem yük taşıyan bir muhtelit gemi haline konulmuj ve Karadeniz seferlcrine tahsis olunraııjtur. Şimdi Izmir, Ankara, Karadeniz, Cumhuriyet, Aksu, Güneysu, Tarı, Tırhan gibi büyük vapurlar, hep Karadenize sefer yaptıkları halde, geııc ilıtiyaca kâfi gelmiyorlar. Bu kilajclsizlik, yolcularm ve yükierin mütcıııadiyen artmasından ileri gelmektedir. Filvaki, aldığım şikayet mektuhları, vapurların yolcu, yük ve hayvan nakliyatına yetişmediğini göstermektedir. Bu şikâyetler arasında, bazı teşekkür mektubları ve satırları da vardır. Bunlardan bir tanesi de Bakır vapuru ve süvarisi Nezihi kaplan hakkındaılır. Bakır, Amerika seferinden döndükten sonra, yaptığı Karadeniz seferindc. Hopa, Bize, Trabıon, Giresun, Ordu ve Samsun iskelelerinde bekliyen bir çok yolcuyu, yükü ve hayvanı alarak gerek tüccarın ve komisyonculaıın. gerekse resmî dairelerin sıkıntılarını önleıniı ve memnunluğunu kazanmıştır. Bu iskelelerden Ulaştırma Bakanlığına tclgraflar çekilerek yüklerinin ahnmasından dolayı teşekkür edilmiştir. Bakır, yapılmakta olan Trabzon limanının ağır malzemesini de götürmüş ve sahile mümkün olduğu kadar yakın demirliyerek bu ağır malzemenin kolayca Uhliyesini temin etmiştir. İATISA CIKTİH Afı7ff tğitim Bakanhğı )/ayınevleriyle bütün kitapçdarda buîunur. İsveç H".vayolları A B A Fransız Havayollan AF İtalyan Kıvayolları AERO TESEO İtalyan Kavayolları A L î tngiliz A zrupa Havayollan B F A İngilİ2 Denizaşırı Havayollan B O A C Çekoslovak Havayollan C S A Danimarka Havayollan D D L Norveç Havayollan D N L Felemenk Kraliyet Havayollan K L M Lübnan Havayollan M E A Pan Amerikan Havayollan P A A Brezilya Havayollan P A B îsviçre Havayollan SWİSSA*R l Dünya Aşın Havayollan T W A Firmalarına aid biletlerini ISTANBUL ANKARA IZMİR ADANA MERSİN İSKENDERUN'da Bakır gibi modern seyir cihazlarından mahrum bulunan bir gemiyi bir kaç defa Araerika, Kanada ve Havana b manlarına muvatfakıyetle götüriip getirmi; olan Nezihi kaptanın, Zunguldaktan Hopaya kadar bütün Karadeniz iskelelerinde çok sevilen bir denizcimiz olduğu aldığım mektublardan nnlaşılıyor. Bu mektublarda, Karadenizde bir teftiş seyahati yapan Devlet Denizyolları Başmüfettişine, Bakır kaptanının, yükierin tahmil ve tahliyesi, istifile yakmdan alakadar olduğu için teşekkür edildiğini ve Nezihi kaptanın Amerikadan yeni alınan yolcu yük muhtelit gemilerinden hirine tayinile Karadenizde çahştırılmasının rica edildiği bildirildikten sonra, benim de yazılarımla bu ricayı teyid etmem istenilmektedir. Aziz okujucularımın bu isteğini yerinc getirmeden evvel. asıl başka bir istcği ileri sürmek isterim ki o da, Amerikadan geçen temmuzda satın alınan G yolcu vapurunun bir an evvel, getirilmesi temennisidir. Bu gemilerden hiç ses sada çıkmaz oldu. Yakında başlıyacak olan biitçe müzakereleri sırasında, Ulaştırma Bakanıma, bu yolcu vapurlarının ne vakit tamir ve tadil edileceklerini ve ne zaman sularımıza gelip mevcud darlığı izale edeceklerini izah ederse, pek memnun oluruz. MEMLEKETIMIZE 3EFER YAPAN Raşid Rua temsilleri Sanatkâr Rajid Rıza trupunun Maksim salonlarında vermekte olduğu temsiller rouvalfakıyetle devam etmektedir. Bugün bir hallc matinesi tertib edilecek, pazar günü de saat 14 te gene bir matine verilecektir. Bu tcmsillerde «Kendisi ve gölgesi» lsimli Biyes oynanjnaktadır. Kulak, Burun, Mütehassısı Boğaz Doktor A. KUKULİS seyahatinden dönmüş ve hastalannı eskisi gibi Sakızağacı caddesindeki muayenehanesinde öğleden sonra kabul etmektedir. TAN RI BUYRUuU (Kur'anı Kerim Tercüme ve Tefsiri) Omer Rıza Doğrulun eseridir. Islâtn âleminde bugüne kadar bu derece açık bir tercüme ve tefsir yoktur. Içerisinde ayrıca hakikî Hafız Osman yazısı ile bir Kur'anı Kerim de vardır. 1208 büyük sahife, nefîs cildli 15. çift cild üzerine 17,5 liradır. Ptışin para yollıyanlardan po=ta ücreti alınmaz. AHMED HAI,İD KİTABEVİ ANTALYA SEYAHAT BU UMUMÎ NAKÜYAT T. A. Ş, BÜROLARI TEMİN EÜEB. Ked'köylülere Müjde... AKŞAMDAN İTIBAREN Yılın en kudretli roı* nı HALDE HERKES OPERA t BEYAZ ?.: rollerde: SİNEMASINDÂ M E L E K (Türkçe sözlü) Bu mevsimin en büyük ve en güzel dramı BUKITAŞı OKUYACAKTIR. KADINLAR PAVİYONU Amerikanın en meşhuı kadın muharriri Pearl S. Buck taralından yazılan ve Seniha Saminın hassas kalemile dilimize çevrilen bu eseı, Çinli biı fcadının kırk yaşına girdiğı gün kocasına bir odalık hediye ederek kenara çefeılmesile başlar. türlü maceralarla 4B vam eder. Herkes bu romanda kentfl hayatından bir parça bulabilir. Çünkü doğrudan doğruya hayattan alınmı» tır. 312 sahife 250 kuruştur. «KUKIIHII VfftlV NİHAL YALA2A &ÛVB1N TALUV YAYINEVIifnumtı: MAKSIM GORKI ÜLVİYE CE MİL HÜSEYÎN REYAZ Şarkılar . S A D E T T İ N KAYNAK Okuyân: S A F İ Y E A Y L Â ? Kocasım fettan bir kadın yüzünden kaybeden, öldü zannile evlâdıru mezarlıkta arayan bir ananın feryadı ve yuva yıkanlarm feci akıbeti. S E LÂM DOSTLARIM Hasan Âli EDİZ (Saludos Amigos) WALT DİSNEY'in yedi kısımlık renkli harikası Meşhur DONALD DUCKın sergüzeşt ve maceralan. J Ahmed Halid Kitabevi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle