Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 26 Ocak 1947 Hâdiseler Düşünceler Yüksek Muallim Mektebîmiz Yazan: Prof. Fındıkoğlu Bundan bir müddet evvel, yeni ders yılmm başlangıcında yüksek öğretim müesseselerimizden birinin ilk temeli iptidaî öğretim esasına müstenid olarak yüz yJİ kadar önce nasıl kurulduğundan bahsetmiş, bir asırhk istihalenin bugünkü Tiirk maarifçiliğini alâkalandıran temel meselelerinden birine dokunmuştum: «Türkiye Yüksek Muallim Msktebi, Fransadaki mümasil müessesenin Fransada ifa ettiği hizmeti görebilir. Acaba Yüksek Muallim Mektebimize verilecsk yeni şekilde bu müesses=yi özlediğimiz ilim evi haline sokmak çareleri düşünülebilr mi? Yüksek Muallim Mektebi böyle bir zihnî meşguliyet mevzuu olmağa değer çok mühim bir müessesedir. İst€r aşağıdan yukarıya düşünülsün, ister yukarıdan aşağıya gidilsin; Maarif kalkmması davası bahis mevzuu olurken her iki çığıra mensub maarifçilerimiz Yüksek Muallim Mektebi meselesinin bu eh.2mmiyeti üzerinde durmalıdırlar. Bilhassa Ibaşlıca vazifelerinden biri liselere kaliteli vıe şahsiyetli hoca yetiştirmek oian fcu mektebin, üniversiteye gelecek talebe işile alâkası düşünül«cek olursa tneselenin ehemmiyeti bir kat daha ar•tacaktrr (1).» Bu satırların yazüdığı gündenberi 4 *y g^ti Arada neler cereyan etti ve ı,ınüesseseye nasıl bir istikamet verildi? >Zira 1946 47 d,ers yılı başında tatbibaşlanan Universitelec Kanunu kfcına dolayısile bu müessesenin çalışma ve tarzına da tesir etmişti. Bundan t yarlık . Stürü mekfceb* yeni bir istikamet verı«nek gerekti. Filhakika müessesenin 1924 tenberi tatbik edilen taliınatnamesme göre müessese müdürü ve müzakereci hocalan üniveısite kadrosu içinden ahnıyordu. Halbuki 12 haziran 946 tarihli Üniversiteler Kanunu, bu imkânı ortadan kaldırmış, bütün üniversite öğî«tim azalannı üniversite tedrisatma bağlamış bulunuyordu. Biz <3e yeni d^rs Benesi başında bu kaygı ile vaziyetten bahsetmiş, üniversitenin ne yapıp yapıp bu değerli ilim müessesemizi hipıayesinden çıkarmamasını ileri sürjnüştük. 1946 1947 ders senesi devam ederIcen acaba durum ne haldedir? Dîra yıh başında hâdise ile maarif vekilliği, Üniversite Rektürlüğü ve bizzat Yükeek Muallim Mektebi idaresi yakından alâkalandılar. H?r şeyden önce bu alâkayı minıv?tle zikretmek gerektir. Utıiversiteler Kanunu tatbik edilir edilmez bu tatbikatın pek yakında kendisihe de müessir olacağını düşünen ve başmda değsrli bir üniversite profesörü bulunan Yüksek MuaHim mektebi 1/7/ 1946 tarihinde İstanbul Üniversitesine müracaat etti. Bu müracsatte serdedilen mütalealara göre .ötedenberi müdürleri üniversite elemanları tarafından seçilen ve ayni elemanlardan mürekkeb bir profesör kadrosu bulunan Yüksek Muallim Mektebi, üniversite lle nlâkasım kesmek mecburiyetinde kaldığı takdirde üniversite ils öğretim elemanları kadrosundan mohrum olacak, bu suretle muallim namzedlerinin barmdtrıldığı bir talebe yurdu durumuna düşecektir. Halbuki iyi bir muellimin bir talebe yurdunda değil, ancak namzedleri muayyen bir mesleğe maddeten ve manen hazırlayan bir müessesede yeliştirilebileceği aşikârdır.» îstikametlendirme hâdisesinin seyrini takib edelim. Maarif Vekâletinin ihsası ve Yüksek Muallim Mektebi idaresinin âdeta istirham ve iltica mahiyetini taşryan müracaati neticesinde istanbul Üniversitesi senatosu Yüisek Muallim Mektebi meselesini ele alıyor ve «tatebe işlerini düzenleme komisyinu» nu vazifelendiriyör. Komisyon, orta ve yüksek tahsilin birleştiği noktada beliren, nümunesine yalnız Fransa ile Türkiyede rastlanan bu hususî maarif işini lcab eden ciddiyetle gözönün alıyor. Vaziyet şekil bakımından oldukça güçtür. Zira Universiteler Kanunu, kendi elemanlarınm başka müesseselerde cahşmalarma mânidir. Şimdı nasıl davranmalı? Komisyon raporu imkân yollarınm kapanmadığını, Yüksek MuBen bugünlerde biraz havalandım. Şuraya buraya gidiyorum. Gazinoya, barhaneye, meyhaneye götürüyorlar. Arnavudköyü, Ferikoyü, Kadıköyü demiyor geziyorum. Eş dost eksik olmasm gezdiriyorlar. Evvelki aisanı da hani hiç de akhmda yoktu Sabri Beylere çağırdılar: Hep bizden! diye davetlileri sayıp döklüler. Siz de tamrsmız: Bir kere Vasfi başta, arkasından Necmi, daha sonra Muhsin Galatasaraylı; ha, unutacaktım: RıfkıHakiı kardeşler onlar akraba olurlar; yeni evli ama oğlan liberli geziyor. Ben kazağım kuzum! Sizin gibi kıUrık değilim! diye de böbürleniyor. Th! Çekiyoruz, ne yapalım? Arkadaş cs'rası... Doğru mu, âeğü mi, araştıracak değiliz ya. Tlğlenceli oldu... Bana bile içirüler. Cınf;s mi cinpis mi bir adı var... Portalîal suyunun içine cin koyuyorlar. Tadı fena deği! Fazlası adamm yuzüne ateş veriyor. Biraz sonra herkesi iyi görmeğe başhyorsunuz. Tavsiye ederim, tahammül edemediğiniz adamları görmek zorunda kahrsanız bundan içiniz! Yemekler de mükemmeMi ha! Ben pisboğaz olmadığım halde doğrusu ipin ucvınu kaçırdım. Ev saMbi ikraracı adam; musafirler lâübali. Ne yemedik birader: Çerkestavuğu, mayonezü balık, fırmda et efenditne soyliyeyim börek; kadıngö'oeği Vasfi de buna Bayılıyor habire atıştırdı. Yemiş, yemiş, arlîasından likörlü şekerler, çikolatalar, badem, fıstık: yani 5İzin arhyacağınız mirastan baş, ka her şey yedik. Bana ağırlık bastı, sohığum sıklaştı; mâdensuyu filân, aıra kâr etmedi. Neysî vakit geldi, eve döndüm. Kendiaıe göre mide ilâclarım vardır, onlardan aldun. Yatsğa yattım. allim mektebinin bir talebe oteli ol maktan kurtarılabileeeğini sevindirlci şekilde jöyle ifade diyor: «Yüksk Muallim mektebhnizi normal gelişme yolunda yaşatmak için alınacak ilk tedbir, müesseseyi Fransa .Yüksek Muailim mektebi modeline yaklaştırmak, bunun için de onu üniversitemize bağlamak tır> Fakat r.e şekilde? Eapor cevabm hiç de güç olmadjğmı gösteriyor. Şöyle ki üniversiteler kanununun ikinci maddesine göre «üniversiteler içinde yeniden fakülteler ve mektebler açılması, fakültelerin ve mekteblerin birleştirilmesi, yahud kaldırılmast Senato'nun teklifi ve Maarif Vekilinin tasvibile yapılır.» O haîde hemen bu imkândan istifade etmeliyiz. Fakat ne yazık ki orta kadar yüksek öğretim için de çok şeyler vadeden, şimdiye kadar memieket kültürüne şüp hesiz Türkiye çapmda büyük hizmetler ifa eylemiş olan, pek yakında ilk kısmile düfünüldüğü takdirde 100 üncü senesini idrak edecek bulunan Yüksek Muallim mektebi, mekteb idaresinin ve alâkalı komisyonun çırpmmalanna rağmen bugün korkulan vaziyete düş müjtür. Zira büyük bir teessür için de görüyoruz ki üniversite senası, üniversiteler kanununun ikinci roaddesinin verdiği geniş ve sevindirici imkânı kullanmak istememiş, Yüksek Muailtm mektebini kendi başına bırakmış, böylece mekteb raporun ifadesile «talebenin sadece barmdırıldığı bir talebe yurdu» manzarasmı almıştır. Bu neücenin orta re dolayısile yüksek öğretim için hazırladığı menfi halleıl mühlmsemiyecek olanlar hakkıııda bir şey söylenenaez. F a i a t îstanbul Üniver'sitesi Senasının ilmî ve harsl bllglleıle daha yakından alâkalı olan fakültelerinin Sena'da.kl mümessillerirü toptan mes'ul saymaınak imkânsızdır. Zira bu mümessiller, meseleyl temel bir maarif davası haline sokarlar, bir defa işlemeg* başladıktan sonra Üniversite İçin hlç bir külfet teşkü etmiyecek, bilâkis bir çok bakımlardan faydalı olacak olan bir Yüksek Muallim mektebini Türk JcüHUrünün daha kuvvetli ve modern hazırlani} yuvası haline getireblUrlerdl Bununla beraber meselenln bu tarzda kapandığım ve kapanablleceğlni zannetmiyoruz. Edebiyat, Fen ve İktısad Fakülteleri gibi tabiata ve cemiyete müteveocih mUsbet ilmi araştırma müesaeselerinin Sena'daki mümessilleri için dava uğnında mücadele kapısı kapanmamıştır. Bana öyle geliyor ki, tstanbul Üniversitosi saym azaları, Türkiyenln birlcik Yüksek Muallim mektcbinin varife ve manasmı, bu vazifenin daha çok Universiter oion ehcmmiyetini yeteslye şiJtır.cmîşler, yahud düşünmeğe her nedenss vakit bulamamışlar, Yüksek Muallim mektebinin Üniversiteye bağlanmasıııa taraftar olup azhkta kalanlar ise pek bedlhl o!an bir durum hakkında arkadaşlarmı iyice aydınlatamamışlardır. Herhalde maarifimizin gözbeb?ği bir müesseseyi şimdiye kadarki bimayeden mahrum bırakmamak, İstanbul Üniversitesinin ana vâzifeleri ve şerefli hizmetleri arasına girmelidir. Şimdi sadece bir talebe oteli olan bu müessesenin hayatî menfaatlerinin tekrar gözden geçirilmesini, Senato karannın gene ayni heyet tarafmdan tâbir caizse bir temyiz muamelesine tâbi tutulmasını üniversiteden rica edebilir. Belki de böyle bir temenni, Yüksek Muallim mektebile alâkalı fakültelerin Sena'daki mümessillerine doğru ve uygun fikirler uğrunda yeni ve hayırlı bir savaş imkânı verecektir. (1) Bk. Kültür hayatımızda Yüksek Muallim mektebi, Cumhuriyet gazetesi: 21 eylul 946. HEM Ahlâk dersi veren ciiretkâr bir hırsız Bir mektebi soymağa giden Naci Çölaşan, kara tahtaya vecizeler yazmış Naci Çölasan adında bir genc, muhtelif hırsızlıklardan dolayı Adliyeye verilerek, sorguya çekilmiş ve tevkif edilmiştir. Emirgânda ve başka yerlerde geceleri evler soyduğu ileri sürülen bu gencin, Kireçburnunda yatılı ilkokula girdiği de tahkik mevzuudur. Tahkikata göre; kendUi mek+ebinv mutfağvnda yemek yemiş, talcbeye aid bazı eşyayı heybesine yerleştirmiş, ve mektebin boş sınıflannı dolaşarak karatahtalara tebeşirle: tÇocuklar, hırsızlık fena şeydir. Sakın siz benim gibi yapmayın. Dersînize çalışm, adam olun. Ben okumadıra da, CEhilliğimden işte böyle iğri yollara saptım. Sizler doğru yoldan ayrılmayın!» yollu yazılar yazmışür. NALfNA M1HINA rakmıyarak tekâmül derecelerine göre zihin plânma alan, bunlan hayal, ta savvur, fikir ve muhakeme derecelerirıe kadar yükseltmek kabiliyetuü gösteren canlı varlıkların vücud bumlası tabiatin yalnız fizikosimik plânda kalnuyarak. kendi kendini düşünjip anlamak Beviyeaine kadar gelmesfaıde fizikoşi mik âlemin bir gayret ve himn\eti nasıl tasavvur olunabilir? Mekanik veya fizikoşimik hareketlerin j'anında sebeb ve neticeyi farkerfen, gaye ve maksad gözeten davranışlar nasıl ve ne için zuhur edebilir? Bütan bu suallere haystın oluş ve yürüyiişünü açıklamaSa çalışan tekâmül nazariyderinden han gisi oevab verebilir? BOtün tekâınal nazariyeleri ancak canlılardaki şekil deMirgün ortaokulunda bugünkü ğişmelerini açıklamağa savaşıyor, bu toplantı şekillerin içinde husule gelen ve madMilll Egltlm Şurasınm karsrı üzerine bude hareketîerine asla bememiyen mabgün (13 u a t on dörtte Mirgün ortk okul sadlı, gayeli, düşünceli davranışlann öprencllerlnln vellleri toplantıya davet ezuhurundaki hikmet ve sebebi göste dllmlşlerdlr^ Bu toplantüardan çok lyl neremiyor. Halbuki ortada gittikçe yüktlceler beklenmektedlr. selen bir yaratıcılığm şürüp gittîji Sipahiocağı 35 yaşında görülüyor. Bunu yapan âmil, hâkim kaSlpahlocağının Hö lncl yıldönümü mürmsebetile 1 mart O 17 cumartesl günü Banunu mekamzm ve fizikoşimik «eaat 22 de Beyoğlunda Tckatlıyan oteli samüller olarak bildiğimiz cansız madde lonlsrında büyük bir l»alo verllecektlr. Ba Yeni fizik ilminin bu büyük zaferin ise o halde maddenin asıl mahiyetinin 10 hazırlığlle meşgul olmak üzere ylrml bir den sonra bu tarzda bir akıl yürütmeyaratıcı bir iktidar olması lâzım gel lflllk bir heyet seçllmlş ve Işe bajlanuştır. de jaşılacak bir şey olmadığı gibi va mez mi? Sigorta prodüktörlerinin yeni rılan son hüküm de mukaddemelerine îdare heyeti nazaran tamamile mantıkî oiuyor. YalHakikat çu ki yeni ilimlerin bugünkü ,Turklye Slgorta Prodüktörlerl cemlyetlnin nız yeni ilmin bu ilk büyük zaferi bu y#nl ldare heyeti şu zevattan müteşekl'll derece kat'î ve son bir hükmü sadece ilerlemelerinde artık ilk büyük zaferdir: Başkau M Bıfkı Tongstr< azalar; Cemai Easlm E u ( Hamld Buka. Burhan Ata akıl yürütmek ve mantığa bağlatmakergln, Sermed Tezcan, Molz Danon, Baul la verebilecek bir salâhiyette midir? Mevlud Evglıî. llârldls. fuad Teeer. Tedek' azalar; Yoksa bunu yapmakla ilmî Irir hüküm Yargıtay blrlncl Nusret Soysal Vedad Etensel, v€Tmekten ziyade kendini felsefî bir hukuk dalresl baş. Şehir Dram Tiyatrosunda kanı merlıum Şemsed. düsüneeye kolayca ve sathî olarak kapŞehlr Dram Tiyatrosunda temslline baj. tırmış olmuyor mu? Kolayca ve sathî dla Tcn.!zerln vefatının 52 ncl gunüne anan fZehlr) piyesl. başrolü oynıyan san» olarak diyoruz, çünkü maddeyei tam büraslayan 281947 atk&rlardsn lklslnln hastalanmalan yüzünsalı günü öğle nama. den tehlr edilmlş, yerlne Hejad Nurt Gıin mediğimiz gibi hayat ve ruhu da tam ozını müteakıb Tent. tekiuln rAğlayan Kız) lslmll eserlnln tem larak bilmcdifimiz için ne materyalizm, camlde merhumun ru slline devam olunmuştu. Blze verilen ma ne vitalizm, ne de spirtivalizm iddiasınhuna Ihsan Aker tarautnata göre, bugün ve bu akşam da CAgla da bulunabiliriz. İlmimizin bile risbî fından Mevlldl Şerlf o yan Kız) oynanacak, salı günü akşamın j kuttuıulacağmdan ardan ltlbaren fSSenlr) plyeslnln temslllerl olduğunu blidikten sonra herhangi feîsefî bir doktrlni putlaştınnak nasıl «ayenlden başlıyacaktır. zu eüenlerln ve blîcümle akraba ve dostbil olur? Kızılay kongresi toplandı larının teşrlflerl rlca olunur Kızılayın Be$lktas llçesl tongresl dün yapü Nebatlan bir tarafa bırakarak haynuştır. Tıllık hesab encümenl ve çalışma raporları Htlfakla kabul eillmljtlr, Blr çok vanlardan başhyalım. Hayvanlarm büfaydalı dllekler llerl «urülmtla ve bunların tün hreketlerini, değil yüksek hayvanuroum! kongreye blldlrllmesl kararlaçtınl larda, amib gibi tek hücreli bir hayvan • Tamir eden son model Kaçık mıs ve yeni ldare heyeti aeçUmlştlr# da bile sadece fizikoşmik âmillerie ızah • Makinelerimiz gelmiştir. E. Sadaka, Denizyolları Umum Müdürü etmenin kabil olmadığmı son hayvan H İst Aşir Ef. Cad. Kısmet han 1 ruhiyatçılarmın yaptıüan ince tecrütekzib ediyor Derlet Denleyollan genel mlldürü Tusuf be ve kontrollardan anlıyoruz. Bu küZtya Erzlu düa Ankaradan şehrlmlze gel çücük hayvan bile hayatı için tenlikeli mlştlr, Genel müdür, DenlzyoUarının 50 olan feir *iya veya harar«tin tesifindsn çıkarma gcmlslnt Inglltereden alacağma dalr olan şaylalar hakkında «böyle bir sey kurtulmaran yolunu arıyor, bunların tesir muhitinden uzak bir vaziyette lîat'iyyen yoktur> demlştlr, kalmasmı başından geçen tecrübelcrle Çeşme başında kafası kırılan öğrtıcnesini Hliyor. Bu davranışta sebir adam öldü l Pındılüıda çeşme feaşmda su doMurma beble netice arasmdaki bir münaseb€ tin eırasında, İki k!?l arasında kavga çıkmış, basit bir idrakini ve binnetice ilmî bir bunlardaa Kâzım Uçkardeşlerı bos Sovası idrakin hayvandaki başlangıcını görmü• nı Allnln başına hızla lndlrlp, kendlslnl yor muyuz? Cansız cisimler âlemi^de baygıi halde yere yıkmıştır. Beyoğlu hastaDünyanm bütün şeytanlıkneslne kaldmlan başmdan yaralı All, orada buna muadil olabilecek tek bir hâdise kafa kırıklığındaa ölmüştur K&zım Oç gösterilemezse canlı varlıklardaki bu larını bu gazetede kardeşlsr, Adlıyede sorguya çekllmlj, tevkll kabiliyet cansız varlıklardan nasıl geedl!mlştlr lebilir? Mevcudatı kendi plânında bıokuyacaksınız! Galilee'den itibaren kökleşen ve Nevtonda güneş sistemi mizi kucaklarcasma genişliyen yeni fiZİk ilnm'nin ciaimlerin hareketl«rini kütle münasebetlerine ölçiila olarak bağlamak suretıle elde ettiği başan netjcesinde ciîimlerin hareketlcıini önceden keşfetmesi ve bunun arkasindan kimyanın ayni cisimleri ahlil ederek elde ettiği basit unsurlarm birbirlerile olan birleşme kabiliyet ve derec€i!erini tayin etmesi, bizi, ci simlerin dış ve iç harekeüerinin me kanizmalarma vâkıf olmak gibi çok faydalı ve pratik bir sonuca kavuşturması bütün ilim tarihinde görülmerr.iş büyük bir zafer olaıuş ve her büyük zafer gibi başdöndürücü bir sarhoşluk vermişti. Mademki gördüğün>üz ve görebildiğimiz cisimlerin dıs ve lç harekellerine hâkim olan ve gittikçe ilerüyen bir ilim elde ettik, ve mademki tabiatin büyük bir kummı bu cisinılcr dolduruyor, gene mademki hayat ve ruh dediğimiz şeyler bu cisimleT arasmda bulunuyoT, onlardan mfiteessir oluyor ve onlarla besleniyor: O haHe tabiat bütün varlıklarile cisimlerden, yahud maddelerden terekküb etmiş o lacak, ondan başka gibi görünen ne varsa ona irca edilebilecektir. Hayat ve ruhunu arayan insan Mustafa Şekih Tunç Y a z a n : Prof. « • " ^ • • • * KaraeSînas servetimiz kînci Dünya Harbinden bir yıl önce, 1938 yauiKİa, tktisad Vckili Şakir Kesebir, Zongnldak kömür havzasmda, bir tetkik seyahati yapmış; bazı gazeteci arkadaşlarla beraber ben de bu seyahate i«tirak ederek bir çok şeyl?r öğrennıi^liın. Kömur oeaUî.Tina giıcrek yedi hat y ^ n dilinde ter dökenlcri görnıüçtüm. Daha o zaman kömür istihsalinıki ariürraak için projeler yapılıyordu. 1937 de 2 milyon 307 bin ton kömür çıkarı]m>°tı. Kavzadaki müdüıler ve ınülıcndislerin söylcc'ilderine îröre, 1940 la 2 mjly°n *50 bîn tonluk istihsal iimid ctfiliyor; 19^1 ,d«n itibaren her yıl 360 bin lon aı ttıcılmak iizerc, iedricen 5 milyon ton kümfir c!dc cdîleceği hesablnnıyordu. O zaman en nrijhim mcscle ap.tele tetîariki itîi. Türk köyliUü, yerin ri'biıi'le raîısmaklan hoşlan'iıyordıı. V?k(ile Avn'pada gonüllii usıılile asker tonlandıçı 7anıaplaıda nlılngu çi^i. memieket dahiline memurî^r »önderilerek amde te<larik ediüyordi!. Bunlar da kısa bir mütldet cahstıktan ve kendi ihtiyaclanna göre kazanmağa karar vrrdiklpri pnrayı terıin etdkten sonra, bilhassa hasad 7anmnlnrında, köylcrine döniiyorlardı. Bu köyliilere fa7la para vermek de mcsclryi hallefniiyor, b«'j^' s çiiçleştir!vordıı. Meselâ, köıniir havzasmda, 100 lira kazanmağı kafasıruı kovmus olan bir köyüi. bu 100 lirayı Tazîa gündelik alarak daha kısa zamand» kaTamnca bnğlasanız Hıırmuvor, hemen caddeyi tutuyorfîu. Artık onu maden kuvulnnnın ktıranlıkıdehlizlerine indirmek müınkiin drifildî. O tarihte henüz ocoklar devlctlcşüriln>emis oldo*n için, amele, muhtcüf müesse«;cler tarafiîîdan adeta müzayedeye knnuhıyor«?u. Ameleyi Hainıî surette lıavzaya bağlîyabilmok için tcdhirlrr almıyor. onlara dnlıa iyi fcayat şartları. sicak yemck ve rahat yatacak yer tenîin ediliyordn. Amele bnlmak gii«lüğü ve diğer türlii riirlü zorlukînra rağmen. ' 1938 denb*ri klimür istihsaii artmı^t'r. Türkiye köraiir tevzi mücssesesi müdürü, kı>"mefli arkadaşımız Sadreddin Enverin İküsadî Yürüyüş Dergisinin son sayısında neşrettiği güzel tetkike «röre, 1938 den itibaren, kömür istihsalindeki artıs şöyle olmnstur: 1942 2.509.614 1938 : 2.588,957 3,165.741 1943 1939 : 2.696,397 3,559.848 1944 1940 : 3.019.458 1945 3,719,708 1941 : 3,019,(526 Y?lnız 1942 de direksizlik yüzünden yarım milyon tonluk bir azalma olmuştur.,1946 da ise 3.830 536 tonla yeni bir rekor elde edilmiştir. ' Görülüyor ki vaktile besablanmıs olan senelik 300 bin ton artıs, bazı yıllarda fazîasile sağlanmıştır. Bizim amelcmir, 1940 ta, dinde ortalama 572 kilo. 1946 ds» ise 637 küo kömür çıkarabilmiştir. Harbden önca İnriliz amelf<H. giinde ortMama 1050, Alman amelpsi 1600 kilo kömür istihsal ediyordu. Bizde, daha iyi ve dalıa modern vasıtalar ve daha çok sayıda d«imî işcl tcmin ediHiiri zamnn. amcle bü,,.,.. mim.4. ,tttMm; .vum jifi» kiia,Jc4«ıür cıkanlabileceği iimid olurmaktadır. Şımdi Havıa Komür İsletmcsi Genel müdürü İhsan Sovak ve arkadaşlan. kalkmma plânuıı tatlika yarayacak vasıtaları temin crmek için, Avrupaya ve Amerikaya gidiyorlar.» Karaelmas dcnücn kömür, büvük Wf servet kaynagıdır. lstih«ali arttırıp da harice daha fazia kömür satabi'irsek, milyonlarca liralık döviz elde edcbilirl/. Temenni ederiz ki 5 milyon tonluk Htihsal arzn ve ümidi bir an erveî gerçekleşsin. Açık muhabere Okuyucularımdan Bahadır Denizeriye: Amerikadan satın alman veya yeni ısmarlanan gemilerin evsafı hakkında yazdıklarımdan fazla teknik malumatı, Av ve Deniz Dergisinin ekim sayısmda bulabilirsiniz. Derginin bu sayısmda, Devlet Denizvolları müdür muavinlerinden Mustafa Nuri Anılm salâhiyetli yaasmda istediğiniz kadar tafcilât vardır lerinde olduğu gibi bütün varlıkları sadece mekanik ve fizikoşihülr bir plânda görerek kolay ve satfal bir materyalizm yapabilecek bir saflıkta olm"dı ğunız gibi birdenbire eski spirtivaüzm ve spiritizmaya atılacak kadar da telâşlı değiliz. Yalnız çok daha bitaraf ve daha olgun bir bilgi ve düşünce ile kendimizi balaak, madde, hayat, ruh dediğimiz müplıem tabirler üz€'rine kurulan sathî düşünce ve felseîelerden sıyrılmak, yeni fizik ilimlerin ilk büyük zaferleTİnm doğurduğu vakitsiz tamimlerle kolay felsefelerin halk duygusunda doğurduğu ve on sokizinci asır akılcılığının büsbütün arttırdığı ruh müvazenesizliğinden kurtulmak ihtiyacındayız. Ne yazık ki yeiıi fizik ilmiiin en büyük zaferlerini kazandıran âlim'er kolay ve sathî tamimlere gitmekten çok uzak kaldıkları halde bunîan mezîıeb ve mcşreblerine sermaye yapan mu harrir ve müe'.lifler acele taff'imlerle kafaları bozmuşlar, düşünceyi daralt mıçlardır. Bugün hemen bütün dünya içtimaî ve ruhî bir .müvazenesizlik içinde çalkanıyor. İnsanlar, aradıkları içtimaî adaleti elde etmeleri için kaybettikleri ruhî müvazeneyi bugünkü seviyemize göre yerine getirmek zorundadırlar. Bu da hayat ve ruh âlenıini madde plâ nında görmekten kurtulmağa başlamakla olacaktır. Hayat v© ruhumı arayan insanlığın buhranlarını geçiriyoruz. M. Şekib TUNÇ B U G Ü N Bir AKBABA ahnız. Size pazar gününüzü neşe ile geçirtecek en güzel, s'.yasî mizah mecmuasıdır. IPEK ÇORAP ŞEYTAN Ssyasî Mizah Gazefesi Beyoğlunda ve Galatada gecelert muhtellf dukkânlar soyrnaktan aranan IbrahlırJe IdrU ve bunlardan ayrı olarak ayni şeklldo suçlar Işlemekten aranan Cemll, Meümed ve Mehdl, zabıtaca ele geçlrUmlşlerdır. Tah. klkata devam edllmektedlr. Blr senedenberl muhtellf dolandıncılık(ar yapmaktan pollsçe aranan SalShaddln Korkman lsminde İS yaşmda blr genc ya pı\M\ araştırmalar sonundaj Davudpaçada birllkte yaşadığı blr kadmı'n evlnde eîe geçmlştlr. Yakalanma alrasında kaçmaya teşebbüs eden, fakat muvaffak olamıyan Salahaddln Korkmanın oturduğu evde> 80 tane boş yağ tenekeslle bir çok çocuk arabası^ blslklet, radvo vesaîr eşya bulunmuştur. Tabkikat^ şlmdlkl halde pollsça genlşletlllp derlnle'ştilıllmektedlr Yakalanan hırsızlar •¥• 18 yaşında yaman bir hırsız KAMYON SATIYORUZ! İthal etüğimiz 2 tonluk, şofdr mahalli mevcud, kamyon satışma başladık. Yakında Çıkıyor. Senenin En Muazzam Müsameresi KsdıMy Akşam Çız Sanat Enstltüsünün tertib ett!ğ1 deflle dün kalabalıfe bir davctli kütlesl öBünde yapılmıçtır Davetlller, haeırlanan 15leri taidlrle »eyretnılslerdlr. Ben yatarken mutlaka birkaç satu bir şey oiurum. Başka türlü uykum gelmez. Kitabı elime aldım. Kalbim öyle çarpıyor ki... Hay Allah™ Ne diye gece bu kadar ağır yemekler yedim. yahu. Kalktun oturdum. Nabz«nı saydım; normalden yirmi fazla. Hazım bitinciye kadar çekeceğiz, ne yapalım? Biraz okumaya çahştım. Mahsus ciddî eserler okudTim ki uykum gelsin diye. Saat bir buçuk oldu; bende hâlâ uyku istidadı yok; sabaha kadar otursam gelmiyecek. Haydi şu işiği söndürelim dedim ve elektriği kapayıp yattım. Sağa yattıtn olmadı, sola yattım olmadı. Ne yapacağını şaşırmış bağımsız mebusa döndüm. Kalbim de öyle çarpıyor ki. Ayol herkes nasıl yiyor, nasıl rahat ediyor, anlaşılır dava değiL Dön bire dön. Tekrar kalktım oturdum. Ben dinledikçe kalbim artıyor. Bu sefer midemde de bir tazyik başladı... Bir yanma. Kendi Jcendkne kızdım: Ne diye her önüme gelenden yedim? Eîlerîm ayaklarım da buz kâfirler. Saat iki buçuğa geliyor, bende uyku yok. Ben işte bunun için gitmem. Tekrar kitabı aldık; iki safır okumadan telefon çaldı. Allah AUah... Kim bu? Yaniış numara ohnak iâzım. Beni bu saatlerde gazeteden aramazlar. Ben gidinciye kadar telefona daha yakın yatanlar uyanmış. Ben vardığım zaman hemşire: Kız Sanat Enstitüsünün defil««i BAŞARI Ticaret ve Sanayi T. A. Ş. Galata, eski Gümrük sokak Telefon: 42983, Telgraf: BATİSA Tıb Fakültesi Talebe Cemiyeti M U S T A F A SES T İ Y A T B O S Ü Sanatkârları ZID K A R D E Ş L E B K O R O ve Tıbbiyeli Genclerin İştirakile 17 Ocak Pazartesi saat 21 de MABMARA Sincmasmda Ç A Ğ L A E tarafından L E Z İ Z Ö K T E Yugoslavyanm AnSara seflrl M. Slmltch dün sabab. uçakla Ankaradan şehrlmlze gel. mlştlr Yugoslav Elçisi T E P K I . f ""Yazan;\ görünce tel Ncdir ayol, ne oldun? Zehir lenmişiz... Aaa! Allahım, şimdi ne yapaeağız? Şimdi aç Sıhhiye Müdiriyetini... Ama Sıhhiye Müdürü şimdi dairede de bir boru getirdi, parmak kahnlığında. ğildir. Şeye telefon et.. Beyoğlu Has Ben onu yutamam, dedim. tanesine. Bana bir doktor... Bana bir... Doktor herife çıkıştı: Aman başım dönüyor... Allahım... O ihtikan lâstiğici ne getirdin? SaHerkes ayağa kalktr. na mide yduyacağız demedim mi? Yoğurt yedirelim. Adam da mazur... Uyku sersemi. Ni Kahve iyidir. Parmaîc... Çarrmtı arttıkça arttı... Ağzıma ekşi ckşi sular geliyor. Ayol göz göre göre öleceğim... Bir telefon... Horkes telâşta. Böyle zaman da itidali muhafaza etmek lıabil mi? Ben her şeyn evvel otuz damla kardiyazol alayım dedim... Onu yaptım. Hemşire ahpablardan bir hekime telefon etti. On dakikada güç uyandırdık adamı. Yer Burada efendim, geldi, diye tele uzak olmasa gelecekmiş... Mideyi yıkafonu bana verdi. Konuştum: Gece da mak lâzım demiş. vetli olduğum evin sahibi Sabri Bey: Çaresiz, Beyoğlu Zükur Hastanesine Aman Felek, kardeşim, nasılsm? telefon.., Bir çeyrek sonra bir imdndı Geceyarisından sonra bu telefon aca sıhhi arabası... Ayağımıza bir pantalon, yib bir şey: sırtımıza bir pardesü; bindik arabaya. hayet kurşunkakm kalınlığında bir bo Hayrola! Neden sordunuz? Lekin kaıın ağıL5i öa başladı. Fare ze ru getirdiler. Atülar bir nikel 'îüvete, Kuzum, miden nasıl? lıiri acaba hangi zıkkımdan yapılmıştır? kayr.attılar. Ben kıvranıyorutn. Nihayet iyi değil. Çok yemiîim; bir türlü Hemşire de beraber gelmek istedi, ben amsliyat başladı. Yutamam' birader... uyuyamıyorum. Çarpmtı yaptı. bırakmadım. Vordık hastaneye. Saat ol Kolay yutulınuyor. Aman bir öğürtü... Aman kardeşim, zehirlendin; hep muş üç. Nöl.'îtçi do';toru bir genc asis YapamıyacEğun doktor. rehirlendik. tan. Vaziyeti anîrttık. Mideyi yıkamak Lâzım beyim... Zehirin mahiyetini Deme yahu! Ne yemişiz? , lâzım dedi. bilmiyoi'uz ki antidot vereL'm. Onun için Şimdi istintak sırası değil. Fare Yani bu midevi yıkamak lâzım de bir kere mideyi yıkıyalım; sonra da bir zehir yemişiz. Şimdi telefon et! Ben iıte mek dile ko'ay bir şey. Aldılar bizi pürgatif. kilere haber gönderiyorum, Ihmal teme., amcliyathsnaye. Hava soğuk... KaioviEyvah, çilemiz var. Ya ötekiler ne olÇok yemişicn efendim. Bu yemek me Rica edorim... Oöö, ööö... ferler o saatte hak getire. Bana geldi du acaba? selesi do gevezslik pbi fcir şey. Intan Çat, telefon kapıHı. Bon oradaki san bir ispa/mcz. Hastabakıcılar mahmur... Uzatmıyalım; bin bir meştkkMle bikalabahkta nasıl çok söylerse, çok da dalyeye yığı'dım. Kaza buna derler... Gö Lâstik boru ararlar.. Eofazımdan tni zim mideyi iki defa doldurup boşaltt:yiyor galiba. rünüz göıünmez kaza. Hemşire halimi deme £arkıtaca!tlar. Bir tımarcı, kalır lar ve yıkadılar Eu arrda tabiî b?n bü \ Burhan Felek \ tun yedlüerimi affedersiniz iade ettim. Otuz gram da hindyağı içirdiler Bitab bir halde tekrar arabaya koydular, eve gönderdiler. Sabahm beşinde biraz rahaüadım... Uyku geldi; sızmışnn. Dokuzda hindyağı tesirini yapü... Uyandım. Ondan sonrasını anlatmaya hacet yok. Bir ara kendimi banyodan kurtarır kurtarmaz telefona koşup Sabri Beyi aradım: Geçmiş olsun... Ne haber? Bizde hamdolsun bir vukuat yok. Doktor getiTtaistim; o ilâc verdi; müitar az dedi. Yahu nasıl olmuş da zehirlenmişiz? Kardeşim, çerkestavuğunun cevizi arasma yanlışhkla fare zehiri karışmış. Olacak! Aşçıya çıkıştım... HerifLn de kabahati yok. Neyse, geçmis olsun. Otekilerden ne haber? Ha! Çok merak ediyorum. VaEfi ile Necmiye haber veremedik. Sabahleyin aradım, gene bulamadım. Allah vere de... Yani vicdanım çok muazzeb oluyor. Yalnız döktor, bu> kadar çok adama taksim olunan az zehirin mühlik olmadığını söyledi de, biraz şey ettim. Kapadık. Aldı beni bir merak. Ne yapalım şimdi? Dört tarafa başvurup Nf cmiyi arattım. Nihayet mağazada buldular. Aman Necmi, geçmiş olaun. Teşekkür •ederim beyefendi. Hayrola? Ayol, zehirlen«3ik! Ne zaman? Sende bir şey yok mu? Vallahi şimdjye kadar bir ?ey yok. Vasiidc? Şimdi tflcfon etti. O d^ tiynlroda. Demek size tesir etmedi. Oh, çok çükür. Ne olmuş beyefendi? Canım, yedirme Fare zehiri yemişiz. dl ki herif. Neysa Aman beyefendi, iğrendim... Fare geçmis olsun. zehiri... Olsun ama bi Ayol, zehirin fare ile münasebeti rader, ben hâlâ ban yok... Fare öldürmek igin. Zehir çerkesyodan ayrüamıyotavuğunun cevizine karışmış. rum. Böyle de boşu Allah Allah.. Zatıâlinize bir şey na telâş olur mu? oldu mu? Haydi hayırlısı. Kaıpadım. Kesik Oldumu da lâf mi? Gittim gittiydi lik geldi. Biraz uzan yahu! Gece hastaneye kaldırdılar. Midım. Tekrar teledemi yıkadılar. fon. Aoıan beyefendi, çok geçmiş olsun. Gidin bakın! Ben rahatsızım, deMidenizi nasıl yıkadılar? Sabunla mı? Hayır, soda ile. Hafız sen de tu dim. Az sonra: Mutlaka sizi istiyorlar. haf konuşuyorsun! Benim midem ye Kim? Kadın mı, erkek mi? mek peçetesi mı ayol? Arkadaşıyım diyor. Affedersiniz beyefendi, pek merak Vasfi olmasm? diye seyirttim. ettim. Sonra? Merhaba aslan... Geçmiş olsun. . Sonra bir de hindyağı. Ben fazla Merhaba! Sestaizl alamadım. konuşamıyacağım... Hadi Allahaşkına Fare zehirlnin tesiridir. Vasfiyi bul da.. Oyle. Ne istiyorsunuz? Dar kapattım teiefonu. Ve böyleee o Nasıl, miden iyice yıkandı mı? Bargün evden çıkamadım. saklarm da temizknmiştir. Akşam saat sekizde bir telefon... Sab Kimsiniz? ri Bey den. Bendeniz, Rıfkı kulunuz! Hani ya Ayol, geçmiş olsun. geçende Sıvas eşrafınöan Tosun Paşanın Gene mi zehirlendik? kızile haberim ohnadan... Hayır... Zehirlenmemişiz. Ha, sen misin Rıfkı? Kuzum, ne Anlamadım? diye âle'mi telâşa verdin? însan ceble Zehirlendik sandıktı ya! rini iyice aramadan... Ay, sen onu sahi mi sandm? Eyy? Neyi? Zehirlenmemişiz. Zehir kaybstme hikâyesini? Amaan, Sabri Bey, ben sana bir Yalan mı? şey soyliyeyim mi? Yani bıktım doğruTabiî yalan... Sabri Bey vesveseli BU... Bir zehirlendik dedirüz, bir zehirlenmedik dediniz. Ne olduğunu bikek adam. Bir kere böyle bir şey söykdin mi iş tamara. Ben doğrusu sana, su hakde ona göre... Kızma, Felek! Bak bu iş nasıl ol kımdaki yazıya cevab olsun diye bir duydu: Dün gece senden sonra Rıfkı azizlik eUnek istemiştim; ama bu kadar bana telefon etti. Bir paket fare zehiri muvpffak olacağını hiç ümid fctraedimdi. Deınek ki, alay ha! aldımdı, mutfakta tezgâhın üstüne bı Alay da 18f ır.ı birader? Haline hsY rakmişnn, orada mı? dedi. Bulama'lık. «Eyvah, cevjze kan?tı, zehirleııdilî; fctn da bir daha Dar a çatma. Çatınca tepkü de sancılanıyorum> deyince ben tel?ş 1 bövle =«rt olur. landım. Sana telefon ettim. Eve dokfov I Hav Allsh cezanı versin. Fazla 3to« getirttim. Ust tarafını biliyorsun. Şirndi luşamnacağım. Ben sana sonra gösteRıfkı tekrar telefon etti; zehiri paitu 1 ririm hain. Ve teîefonu kapaâım. iki gisndür arasunun cebinde bulmuş! Allah müîtaha'.kım versin. Bari bir yorum; bir yerlerde yok. Rivayete gö/* iyi yere koysun aa tekrar bize yedir Adapazarına gitnıiş. AJacağı oîsun. B. FELEK mesin!