23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUR!YET iJlillLî liiiiililAÜLUİÜJÜlUUiUtlillliliilllJJlilliL 6 Eylul 1 9 4 6 IKTIBASLA r KİTAB SOHBETLERİ Biitün Fraıtsayı saraıt yeni mezlıeb: Existentielisme Karşırmla oturan darmadağm saçlı, manda bir piyes, bir roman, bir felseburnbunışuk elbiseli genc ressaımn yü fî kitab v« bir yjğm da makale yazzü kırıştı: «Ça me degute» dedi; «tik maktadır. Maam«hh, saat 6.30 olup da einiyonım bu halden.. Hele şu etrafımız aperitif saati geldi mi, Sartre'in çalışdaki insanlara bak! Tek bir mes'ud a ma günü de sona ermektedir. O zamîn dam, tek bir neş'eli yüz bulabüir misin? mürşidin cemıystine dahil olabilen Maneviyatın bu derece bozuk olduğu mesud kims^ler bnîikte bir müddet :çbir yer gördün mü? Halbuki harbden tikten sonra saat sckizde bir karaborsa evwl şu taraça yeryüzünde cennetti lokantasına gidip mükemmel bir yenadir likörlerle Burada oturur, kiminle istersen zevkl: mek, nefis sarab ve zevkli konuşabilirdin; herkes ds kahka bedbinliklerini takviye etmektedirler, halarla gülerdi. Bugün ise bütün şehir Bazı bazı bu ç?ca eğlentileri hususî kırtasiyeci ruhlu mahluklarla dolu. Kah bir existentielist apartımanmda yer alkahadan, neş'eden eser yok. .Paris maktadır. O zaman Sartre'in neşesine n'est pulus Paris> Paris artık eski Paris payan, diline kilid yoktur. değil., Sartre'in en yakm müridi Simone de Genc ressam, harb sonu Fransasmuı Beauvoir isimü, oıta yaşlı, eski bir felmünevverlerini pençesine alarak bütün sefe profesdrü ve hakikî münevver bir Paris aydınlarmı yepyeni mezhebler kadmdır. Le Sang des Autres (Başkason romanı, hayat feîsefeleri ieadma sürükleyen bir larımn kanı) isimli en haleti ruhiyeyi ifadeleştiriyordu. Bütün existielist edebiyatm bir şaheseri say'lbu felsefeler, münevver kafalarm kan maktadır. Bununla beraber Sartre'in ter mahsuliydî. Bunlann içinde belki en müridlerinin pek çoğunu 1725 yaşın. bedbini Julien Teppe isimli, tek gözlü, daki gsncter teşkil etmektedir. Bunlar, asabî, bir münzevinin kurmuş olduğu Fransanm mümvver gencliğinin kalburüstii unsurları olarak tanılıyorlar. «dolorisme, rnezbebidir. Teppe Paris Bununla beraber, bizzat existentielistfculvarlannda dolaşıp heriese sadece acı, lerin de kabul ettik!eri gibi, bu harekeıstırab yolile insanlarm duygu ve ante bağlananlarm pek çoğu yeni bir molayışlarımn hakikati idrak edebilecek daya tâbi olan manasız züppelerden bu mertebeye erişebileceğini vadetmek ibareitir. Maamafih ister samimiyetle, tecir. Sokasklarda, giizel Parisli kızlara ister modaya uymak için existentie«bundan yirmi sene 6onra hepiniz bir lisme'e bağlamnlarm kendilerine hâs tabut içinde süprüntüden ibaret kala kıyafetleri de var: Uzun saçlar, asık bir caksmız» diyen Ttppe'ye göre, hayatın surat, ütüsüz, çuval gibi sarkık pantamantıkî heöefi inühardır. lon, kol altından hemen hiç bir zaman , Bütün bu yeni mezheb ve felsefeleı eksik olmıyan bir kitab veya yazı defarasmda en fazla revacda olam, nisberl ten daha az kotümser fakat fazlasile giExistentielisme yeniliği revacmdan rift olan ««sistentielise» dir. Mevcudîyetçilik djye terciime edebileceğimiz ibaret. Bugün bütün Fransayı işgal eden existent>lisme muakkibleri tarafın bu felsefenin esas kaynağı Sören Kirdan upuzun, anlaşılmaz kelimriere kegaard isimli Danimarkah bir din abüwhıdürülmekte ve kolay fcolay taTİf damıdır. 19 uncu asrın başlangıcında edîlememektedir. Eski felsefelerin her yasamış olan Kirkegaard uzunbovlu türlü manevî ve ahlâkî kıymet ve öl yazılar yazarak hıristiyanlığın esas felçülerini bir kenara bırakan existenti sefesini insan mevcudiyetine ircaa çaelisme'in hareket noktası insanın. ır.ev hşmıştı. Allaha inanmıyan Sartre, Kir«Kîiyetidir. Bir existentielist'e gore in kegaard'ın bu felsefesinden dinî çekirsan, kendine hiç de dost olmıyan ve deği atarak metafızik bir kabuk muhaakla hesaba gelmez manialarla dolu bir faza etmiştir. Insan mukadderatmı esnvuhitte yaşamağa mahkum bir ferddir. rar ve muammadan âri bir şekilde izaHayatma nasıl bir mecra vereceği, bu ha çalıçan existenüeiistlere göre başgayridost muhite karşı göstereceği ak langıc noktası insanın mevcud olduğudur. Bu, evvelaeden kararlaştırılmış, BÜlâmellere bağhdu. Işte bu fikirlerle, muayyen bir mevcudiyet değildir; in«Sol Sahil» münevverleri, harb sonrası sana, hayatına muhtelif istikametler Avrupasının beklenmedik hâdiseleri karverebllmesini temin edıcek imkânlar şısında, bu yeni felsefe ile büyük mesele bahşetmiş bir mevcudiyettir. Insan, ve davalarını hiç olmazsa kısmen halle tıpkı heykeltraş çamuru gibidir: Hcr debileceklerini umuyorlar. ferd kendi nihaî şekil ve seciyesini, «Existentielisme» in ne mana ifade ettiğini Fransızlarm pek azı kavrayabiliyor. Fakat iki eldeki parmakJann adedini geçmiyen mürşidlerin mütemadî gevelemeleri Existentielisme'i bütün Fransaya yaymış bulunmaktadır. Ayhk, baftalık mecmualar, gündelik gazeteler sürunlar doldurarak existentielisme hakkında malumat veriyor, bu yeni felsefeyi tahlil, tezyif, hattâ nadiren müdafaa ediyor. SurrĞalisme ve dadaisme'denberi bu kabil bir mevzu için bu kadar bol mürckkeb sarfedilmiş değildir. «Sol Sahilin> Flore, Deux Magost, Rhumerie Martiniquaise gibi muharrir, edib kahvelerinde, hattâ Cher Ami, PontRoyal ve Montana gibi barlarında ve en nihayet Sorboinne Üniversitesinde, sayısız münevverler, cileri» gençler, müstakbel filozoflar existentielisme'i kendilerine mozheb edinmiş bulunuyorlar. Pariste exfetentielisme Ozerinde bir konferans verildiği yahud umumî münazara yapıldığı zamanlar, ertesi günkü gazetelerin biıinci sahifesinî hemen baştan aşağı dolduran mühim bir hâdise cereyan etrniş demektir. «Sağ Sahil> in meşhur şahsiyetSerinin, sefirlerin, vekillerin, günün en muhim siyasî meselesine dair verdikleri konieranslarda yerler bomboş kalıyor. Buna karşüık «Sol Sahil» de existentielisme hakkmda verilen konferanslar o derece büyük kalabalıklar cezbetmektedir ki, son günlerde gazeteler bu hallerde poHsin, hattâ itfaiyenin ve Kızılhaçm vazife almasrnı tavsiye etmişlerdir. Bütün bir milleti süriikleyen bu heyecanın muharriki JeanPaul Sartre isimli kırk yaşlarında, kısa boylu, çirkiu, bağa çerçeveli gözlüklü bir adamdrr. Filozof, romancı, piyes muharriri ve münekkid olarak tanılan Sartre, 13 sene boyunca adı duyulmamış bir felsefe profesörü kalmıştı. Harbde nefer olarak vazife alan Saıtre, 1940 da esir düşerek bir Alman kampında 9 ay geçirmişti. Serbest bırakıldıktan sonra, komünistlerin hâkim olduğu mukavemet hareketinde büyük bir faaliyet göstererek kellesi koltuğunda dolaşmıştı. Işgal seneleri içinde edebî muvaffakiyet kazanan Sartre'in cebi de gayet çabuk dolmuşj bunun üzerine, felsefe profesörü ders vermekten vazgeçerek kendini tamamile muharrirliğe vermişti. Maamafih parasuun bolluğuna rağmen Sartre, Rue de Seine'de Hotel de Louisiane isimli,. örümcek ağı dolu, odaları ısınmaz bir otelde fakif bir üniversiteli hayatı geçirmektedir. Gününe erken baslayan Sartre, saat dokuzda otelden çıkarak kahvaltısmı Flore kahvehanesinde etmeği âdet edinmiştir. Geçen kış Jale. Harvard ve Princeton Universitelerinde konferanslar vermek üzere Amerikaya harekstinden evvel Flore kahvehanesi Sartre'in merkez yeri, yazıhanesi, kabul salonu ve adeta ikinci evi halinde idi. Bütün gününü orada geçiren Sartre bir taraftan yazılarmı yazar, bir taraftan gazetecileri, dostlarını, rr.isafirlerini kabul ederek ağırlardı. Fransanm hemen her köşe bucağmdan ve Parisin aristokrat mahallelerinden akın akın Flore'ye gelen mütecessiskr kahveyi öylesine doldurmağa baslamışlardı ki, Amerikadan döndüğü zaman Sartre adeta kendisine oturacak bir yer bularoayarak Flore'den PontRozal barma nakletmek zorunda kalmıştı. Etrafa enerji saçan Sartre akıllara durgunluk verici bir verimlilikle çalışmaktadır. Bugünkü halde, aynı zakendi beşerî fıtratini gene kendisi ibda edebilir... Bu itibar'a, herhangi bir insanm hakikaten ne olduğunu ölünceye kadar kestirmoge Imkân yoktur. !!!l!in;İU!UMU!n!iUUHU!UİH!i!İMUi!!!!IHllH!!"!i Birlikleriıı lağvındaıt sonra Kurulacak yeni teşkilâtın esasları hazırlandı Sadr «Son Sadrıazamlar» m yedinci cildi, intişara başladığınm yedinci senesinde, ancak çıkabildi; bu cildle evvelkisi arasmdaki fasıla tam on dört ay sürdü. Bu ağırlık devam ederse, eserin sonuna varmak hangimize müyesser olacak, ancak Cenabı Hak bilir. Kabahat şu ve bu çahısta değil, dağınık, teşkilâtsız ve programsız çalıçmadadır. Bir tâbi tasav\'ur edin ki, meselâ Devlet Reisinin ismile adlandırdığı bir ansik'opediye başlar ve dört senede ancak yedi fasikül r.eşreder; bir <?Sanat Ansiklopcdlsi» nin aynı müddet zarfında sade beş fasikülünü verir. ik ayda bir çıkarıkıcağını ilân ederek başladığı bir «Tarih Vesika'.arı» meccnu asının 941 senesi haziranındanberi yainız 14 nüshasmı neçreder; heîe bir «Güzel Sanatlar» mecmuasım «ismi kaldı yadigâr!> haline getirirse o tâbi hakkmda ne hüküm verirsiniz?.. Ya bu işlerin ehil ellerde mükemmel birer kâr mevzuu oldujunu bilir, yani bu sebeble tâbiin illâs etmiyeceğini öğrenmiş olursanız?.. Dağıhp her :şi yarım yamalak bu"akmaktansa, az ije girişip girişilen jsleri tamamlamak, ilkmekteblerde küçüklere verilon nesihatlerin başlıcalarmdandır. Maarif Vekâletinin dikkatini ç&kmek İçin ilkmekteb öğüdlerine kadar inmeğe mecbur kalmak, elbette ki, hazindir. Said Paşa Y a z a n : .•^•^•••• Okmeydaıtı şebekesi Dört sahıkalınm kurduğu bir cinayet çetesi dün yakalandı Bundan bir haîta evvel. Nişanta^nda Osman Kökçünün kahvesinde bir yaralama vakası olmuş, incir taksirri meselesinden çıkan tır kavga sonunda sabıkahlafdan Eşref oğlu Ziya Kükrsr, arkadası Haîidi uzun bir kama ile yaralamıştı. Halid, kr.îdırıldığı hastaned9 dün sabaha karşı ölmüştür. Emniyet cinayet masası memurîarı işlediği cinayeti müteakıb kaçan katil Ziyayı uzun ve heyecanlı bir takibden sonra dün sabah yakalamağa muvaffak olmuşlardır. Ziya işlediği clnayetten sonra reisi bulunduğu «Okmeydanı şebekesi» i'a beraber yanlanna temnmış kadmlardan Sıızan ve Müberrayı alarak oir hafta müddetle Okmeydanı, Eyüp, Kâğıdhane ve Hasköy sırtlarmda yaşamıştır. Şebeke, dün sabah yiyecek ve giyecek almak üzere Hasköye indiği zaman keiîdilorini takib eden Emniyet memurîarı tarafından yakalanmışhr. Çoğu sabıkalı olan bu şebekenin efredı sunlardır: Sadeddin Sıgmakgil. Salih Ercil, Osman IslaVoğlu, Şahin Islustafa, Sabri Mamati ve Aslan. Bunlardan bir kısmı ikametgâha raptedildikten sonra serbest bırakılmış'ardır.Şebekenin efradımn üzerleri arandığı zaman 4 tabanca ile 6 bıçak ve kama buiunrruştur. Katil Ziya Kükrer, hakkmdaki evrak. la adliyeye tesîim edilecektir. AjTica ağustosun 30 uncu günü Kadıköyünde arkadası Faruku yaralayıp kaçan Sadeddin de dün yakalanmıştır. Kemal Satth Set gibi müvesvis bir hükümdara düşmüş olmasındadır. Abdülhamid Said Paşanm iktidar ve liyakatine güvenir, fakat o nisbette de kendisinden ürkerdi. Güvendiği yedi defa (2) üstüste sadarete getirmesile, ürktüğü de altı defa üstüste azletmesile anlaşılır. Abdülhamid kurenasmdan birine «Müddeti saltantımda gördüğüm ik: liyaktli adamdan biri Said Paşadır» dediği gibi bir defa da Şeyhülislâma ondan şöyîe bahsetmişti: « Ne vakit sıkılsam bu zatı makama getiriyorum.s Said Paşanm hemer her defai infisalinde, hakikî sebeb, Abdülhamidin «hal'edilmek korkusu> olmuştur. Hele bir keresinde üçibıcü sadaretinden azli sırasında cereyan eden bir hâdise :nanılmıyacak kadar garib ve garabeti nisbetinde fecidir; şöyle ki: «Padişah.ı vesvoseponah» günlerden birinde, bir jurna! aldı; bir nevi hassa askeri sıfatile şahsınm muhafazasmda bulunan Dağıstanhlar guya kendini v hal için bir cemiyet teşkil etmişlerdi sarayda bulunan Dağistanlı Mehmed ve Fuad Paşalar bu cemiyetin erkânındandı, Sadrıazam Said Paşa da reisleri?.. Padişah, geceleyin, Sadrıazamı saraya çağırttı, şiddetle ıtab etti ve derhal «Mülırü Hümayun» u istedi. Saîd Paşa Mabeyn dairesinde kalan e\rak çantasındaki mührü gettrmek için müsaade isteyince, bu taleble şüpheleri çoğalan Hünkâr, cebinden küçük bir rövolver çıkorda, Paşanm başına doğru tuttu, neredeyse çekip Sadrıazmı öldürecekti. Said Paşa: İrade buyurun efendim, dedi, çantayı getirsinler, cmaneti hümayununuzu vereyim, bende olan emanetullahı da ondan sonra alırsımz.> Abdülhamid, parmakları tetikte, çantanm getirilmesini emrederken, Said Paşaya da çöyle söylüyordu: Mührüm çantadan çıkmazsa bura. dan ölün çıkar!> (3) Tabiî mühür geld'!, padişah emaneti aldı, fakat Said Paşayı bırakmadı; tahkikat neticesi müsbet çıkarsa kendisini parçalayacağını söyliyerek bir odada hapsini emretti. İbnülemin'in dediği gibi «İnsan çu satırlann ifade ettiği hâdiseyi gözönüne alınca adeta tiyE.troda garib bir dram, acib bir trajedi temaşa ettiğine ve padişahm da şayam hayret. bir trajediyen olduğuna hükmeder.» Hikâye bitmi? değildir: Said Paşanm refikası, saraya çağırılan kocasının konağa avdet etmcdiğini îngiltere sefiri Lord Dafrin'e haber veriyor. Sefir «nezdi saltanatta teşebbüsat ve ihtaratı lâzime» de bulunuyor; ve Said 'aşa da (on sekiz ssat haplsten sonra) salıveriliyor! Aradan bir on sekiz saat daha geçikten sonra da cağrebülgaraib» bir yeni hâdise oluyor: Abdülhamid, bir ece evvel başma rövolver tevcih ve ?onra hapsettiği cvezir.i mealisemir> i Said Paşayı dördüncü defa sadarete ;etiriyor! (4) Sözü İbnülemin'e bırakıyorum: «... Bir caniye gösterilebilecek derecede feci olan tahkirat ve tehdidata uğrayan Başvekilin tekrar makamı iktidara geirilmesi arzu olunsa da herşeyl göze alıp gelmemesi, şeıef ve haysiyetini muhafaza etmesi icab ederken bir buçuk gün sonra o makama avdeti, dra. mm en mühim kısmıdır. «Hele Osmanh devletinin başvekili ılan bir zatm, îngiltere devleti tebaaından imişçesine bilvasıta elçiye müracaat etmesi, elçinin de Ihgilltere ebaasmdan birini muhafaza edercesine. (müdahalei vakıai (5) muhikkasınm mededres) olması, dramın fecaatini artıran müellim hâdiselerdendir.» Sald Paşa, 1895 te, 5 inci sadaretinden ;onra da îngiltere sefarethanesine iltlca edip orada altı gün kalmıştır. Paşaı bu ilticasmda ölümle tehdid gibimazur gösterecek hâdiseler yok değildir, değildir ama, ne olursa olsun bir yabancıya sığmmak, hele devletin en üksek makamma kadar gelmiş bir zat çin, müdafaası kabil şeylerden değildir. Said Paşarun böyle bir mahmi haline düşmesinde, Abdülhamidden gerl kalmıyan vehim ve vcsvesesinin amil ol. duğunda şüphe yoktur. Paşa «gölgesinden bile ürker» di. Abdülhamidin on «Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil!> Onun için, gökten yağmur yerine ateş yağdığı şu mevsimde, bu mısram yarısmın Birbirine, yirminci asır insanları kadoğru olduğunu bile bile, hep öteki ya dar bol külâh giydirmiyen kavuklu arısmdan ötürü sız damlar devrinde, kavukçunun birine, bir müşteri gelmiş. Koltuğunda bir çı. lanıp duruyoruz. Bayramdan bir kaç gün evve!di ga kın. Çıkını açmış, içinden, blr kavuğa iba. Mahud yılan hikâyesine, yani Is yetecek boyda bir keçe parçası çıkaranbulun su derdine dair gazete'erde mış. Kavukçuba;ı, demiş, şu keçeden ıir haber çıktı. Sadre hayli §ifa verecek ıir haber. İngiltercden boru teklifi gel bana bir kavuk yapacaksm. Kavukçu, keçeye şöyle bir göz atıp miş. 80 santimetrelik boru. Fiat uyarsa lemen sipariş verilecekmiş. Bir sene enini bx5yuntı zihninde hesabladıktan sonra: ;onra da boruları alacakmışız. Başüstüne demiş, yapanm. Ooooh! Yaşadık, derken, arkasından Adam, pazarlığını bitirmiş, kavuğu jir haber daha: Karabük fabrikası, ben de size 60 santimetrelik boru veririm ne günü gelip alacağını sormuş. Kapıdemiş. Belediyenin işine gelirse, hemen dan çıktıktan sonra, kendi kendine jöyle düşünmüş: «Yahu, bu kavukçu, [malâta başlanacakmış. Bu iki haberin arasında, iki satır ya keçeye şöyle bir baktı, hemen siparişi ı daha. Bir metre kutrunda demir kabul etti. İçime kurd düştü, bu keçe, Life'den eeriren: ıoru bulunamadığı için, beton boru galiba bir kavukluktan fazla. Herif üst M. Kenan Kan aptırmak mecburiyetinden böyîeoe kur tarafını çalacak. Şunu bir kurcalayım bakayım!» tulacakmışız. Dönmüs, dükkâna girmiş: Yüksek İktısad ve Ticaret Mezunları Cemiyetinden: Su borusundan ziyade yem borusuntı Ayol, kavııkçubaşı demiş, btı ke31 8 '946 gününde yapılması kararlaştırılan fevkalâde toplanü, ekseriyetin hatırlatan bütün bu lâflar, kavuk hîkâtemin edilememesinden dolayı 7/9'946 gününe tehir edilmiştir. Mezkur gün saat pesini akla getiriyor. Bilenler bilmi ç« bana biraz fazla gibi geiiyor. Sen 15,30 da Taksimde, Taksim sineraası vanmdaki Beyoğlu Halkevine sayın üye yenlere söylesin deyip geçilecek kadar şundan, bir yerine iki kavuk çıkaramalum bir hikâyedir amma, tekrarında aıaz mısm? lerin teşrifleri rica olunur. Hay hay, çıkarayım. zarar yoktur. Gündem: Lokal işi. İnsanın hayat ve mukadderatma istikamet verebihnesi keyfiyeti, existenielisme'in esas davasını teşkil etmekte, ferd hürriyeti bahsinde yepyeni bir mesele ortaya atmaktadır. Sartre'in bu meseleyi hal tarn tezadlıdrr. Onca insan hareketlerinde lıürdür, fakat, harekete geçebilmesi için hür olması lâzımdır. Hayal âlemlerinde fazla doîaşmaktan hoşlanmıyan Sartre'e göre hürriyet, insanın bizzat kendi seçtiği bir sosyal veya siyasî harekete tamamıle ntisab edebi!m«si demektir: Insan :çin ulaşılabllecek en yüksek mertebe hürriyettir Sartre'in insan seciyesi hakkındaki görüşlerl h!ç de hoşa gider şekilde değildir. Onca insan korkak, alçak, mütereddid, kötü, mücrim, hodkâm, içine kapalı, gayrisaf, muhtel, endişeli blr mevcudiyettir. Böyle bir feîsefeden doğan yeni Fransız edebiyatında meselâ Sartre'in ahramanlarından birinin fazlasile sarhoş sevgilisinin üzerine eğildiği zamanki duygusu şu cümle ile izah edilmektedir: «Tertemiz ağzmdan hafif, biraz acı bir istifrağ kokusu intişar ediyordu. Mathieu hararetle bu kokuyu ieneffüs etti.» Fransız münekkidlerinin existeniteist edebiyatta «iddetle hücum ettikleri nokta insan ve dünyaya karşt tamamile histen âri bir bakış ve hemen müemadiyen tekjrrür eden bazı temalaröır. Hemen her kitabda kullanılan dil kaldu"im fahişelerinin, sarhoş gemicilerin dilidir. Şehvct hemen her sahifeden başını kaldırmükta, gayrimeşru aşkı jebelik, gebeliği çocuk düşürme, çocuk düşürmeyi de bir cürüm hissi, korku ve alçaklık takib etmektedir. Her sahifede kadmlar erkeklerin peşinde koşmakta, mütemadiyen ter döken şahiyetler ıstırab, ümidsizlik, kararsızlık çinde bu dünyada ne yaptıklarmı, neden bu asırda yaşamak zorunda olduklarını düşünmektedirler. Maamafih bu bir karikatür değil, îakikate çok yakm bir portredir. Orta;ağdan, dehşet gür.lerinden, 1870 in okak kavgası günlerindenberi Fransa daha bugünkü ksdar karanlık bir devrc yaşamiş değildir. 1340 ta Fransa kelimenin tarn manasile ezihniş, bu yüzden pek çok kimseler, bllhassa münevverer herşeylerini kaybetmiş, terkedilmiş, ümidsiz bir haleti ruhiyeye düşmüşlerdi. Bu mağlubiyeüen çıkan existentieisme, münevver Fransanm halinl tamamile kavrayarak izah etmiş, ve bu davaya gerek şahsî, gerekse sosyal seriyede bir cevab bumıağa çahşmıştır. Existenlisme, ister komünistlerin iddia ettikleri gibi saf bir idealizm olsun, ister katoliklerin itham ettikleri gibi dürüst bir maddecilik olstm, bugün bütün Fransayı işgal etmektedir. Son günlerde, genc bir talebe lokanta masasma aturup da tarih boyunca yenilen yemeklerin en muazzammı yiyeceğini etafa bağırdığı zam^n civardakiler buıu büyük bir tabiilikle karşılamış: «Herhalde bir existentielist olacak, demişlerdi. Bugün Pariste, kapıcı kadmar. sokak satıcıları bile existentielisme kelimesini biliyorlar. Parisliler existentielisme'i ümidsiz bir inkıraz ve manevî flâs feryadı olarak kabul edebilirler. Fakat bu mevzu üzerinde sarfedilen kelimelerin ve cümlelerin şatafat ve tantanası da ispat ediyor ki, ne de olsa, Paris gene eski Paristir. İthaîâtçı Birliklerinin lâğ\'ina aid ka rarm tatbikatı ve birliklerin kısmeıı devam edecek olan vazifeleıinin ne şekilde yürütüleceği hakkmda şehrimizde yapılan tetkikler sona ermiş ve tetkikleri yapan Ticaret Bakanlığı dış ticare dairesi reisi Mahmud Şcyda ile birıikler umumî kâtibi Miimtaz Rck Ankaraya gitmişlerdir. İthaîâtçı Birliklerinin kaldırılarak tasfiyesinin yapılması ve birliklerin fia kontrolu siparişkTİn tetkiki gibi hizmetlerinin aksamadan yünitülmesi için kurulması zarurî görülen tejkilâta aid şehrimizde hazırlanan esaslar da Ankaraya götürülmüştür. Birlikler hakkmda kesin kararın önümüzdcki haftaya kadar verileceği ümid edilmektedir. Bundan sonra İthalâtçı birlikleri umum heyetleri hemen ola^anüsrii top'.ant'lara çağırıiarak birliklerin tasfiy^sine ba«lanacaktır. Diğer taraftan, devamlarma karar veTİlmiş olan ihracatçı birliklerinin de ne şekilde devam ettirileceği yeniden Bu cüd bajla 28 sahifelik AriH Patespit olunacaktır. şa kısmı haric Said Paşaya tahsis edilmış, fakat henüz söylenecekier tamam olmamıştır; görüniişe göre gelecck cildin daha birkaç formahk kısmını gene Said Paşa işgal edecektir. Said Paşa gibi liyakat ve ehliyeti Londra Istanbul yeni hava hattında kadar iffet ve istikametile de tanınmış sefer yapacak olau InglHz u;aklanndan llki büyük bir devlet adnmının siyasî hayayarın saat n de Yeşllköye gelecektlr. Bu tını, İbniilemin gibi fazıl ve hakim bir uçakla Tlirkiye İle Büyük Brltanya ara müverrihin yazmış olması büyük bir sında dogru hava hattımn açılması münascbetUe bir Inglllz heyetl de memleketlml ;alih eseridir. Çünkü Said Paşa 60 sene ze gelmektcdlr Heyete Inglliz Havacılık süren uzun bir zaman devlet hizmetinde bulunmuş, memleketin en nai'Jc Nazın Stans Gate başkanlık etmektedir. Inglllz mlsaılrler Yeşllköy hava meyda devirlerinde dokuz defa Sadarete, iki nında merasimle karşüanacak ve bu hava defa Âyan Reisliğine gelmiştir; «Adllhattı açılmıs olacaktır yemizin, maarifimizin, kanunlarımızın, Bllet ücretl yolcu b'aşına şu olacaktır: Ankara . Londra gldlş blletl TL. 463, gl tesisatı maliye ve nafıamızın müessiadiş döntîş btletl TL, PrS2,20. İstanb'ul lîğinde» lıissesi vardır; Meşrutiyetin Londra gldlş blletl TL| /)1O, gidlş . donüş lânı onun sadareti sırasuıda yapılmış, lletl TL. 7:J7,S.">. Her yolcu ücret'îiz olarak Abdülhamid onun riyaset ettiği «Mec20 kllo kadar bagaj alabllecektlr. Bunun isi Millî» kararile hal'olunmııştur; a b?raber ktlçük blr ücret mukabillnde hulâsa, imparatorugun son asır tarihinbundan fazla bagaj da almak salâhlyetlnt de medhe de, zemme de mevzu teşkil halz o'.acaktır. Bu hava hattına tahsls olunacak uçaklar decek bir çok işlcre karışmıştır. n son Inglllz slvll uçak modellerlnden Bu tarihin Ibnülemin tarafından ya/lckera V. C. 1 Vlcklng uçaklarıdır. Vlcklng ılışınm alâka uyandıran bir başka taı:çi'iı 21 yoîcuyu Mşıyabllecek vazlycttedlr. afı da vardır; Üstad, Said Paşayı geBrltlrh Europeau Alrways şlrketlnln bu lUsusta başlıyacagl servls Tılrklye 118 In ek vazifeten, gerek babadan müntakil glltrre hükumetlert arasında akdolucan bir lukuk sebebile pek yakmdan tanı,nıa?mnda derpiş olunmv.">t\'.r. Aynl anlaşma mış (1), hattâ yedinci sadareti sırasınnmcîblnce. Türklye ile IngÜtere arasında a, onun tarafmdan «Sadaret Mek. r Türk İ.ava hattı da işliyebllecektir, * ;ubculuğuna> getirilmiştir. İlk kanunu Iran büyük elçisi şehrimizde •sasî beyannamesinin Hattı Hümayun. Iran büyük elçisi Nurl Isfendlyarl dün azılrşmda üstadın da hissesi var. uçakla Ankaradan şehılmlze gelmlştlr, ır. Fakat hemen ilâve edelim ki bu Universitede dün yapılan toplantı münasebet «daima hnkikati nazarı d'kDün sabah Unlversltede Eektör Sıddık •ate almağa ve hisse kapılmamağa vicîamı Onarm başkan'.ığında blr toplantı ya anen ve vazifeten» kendisini mecbur mnıış ve Zlya Gün valcfının tatblkl hakItmda gOrtişüImüştür. Netlcede^ kurul Dr. ddeden İbnülemini <hakikati müdafaa Muzaffcr Esodın bu hususta blr proje ha e muhafaza» dan ayırmış değildir. Niekim yer yer pek ?iddetli tenkidlerde ırlamasma karar vcrmlştlr. ulunmuştur. Özü gibi sözü de doğru Universiteye talebe kabulü .lan üstadın başka türlü kalem yürütPazartesl gününden Hlbaren îstanbul Oılversitesinde talebe kayıdlarma başlana mesi zaten mümkiin değildl. aktır, Tapılan müracaatler netlceslnde fa¥• kttıtelerde talebe alma kablllyetl aşarsa Said Paşa <duhattan sayılan bir zeıunlar blr seçme lmtlhanma tâbl tutula :âyi müşahhas» idi. Son vakanüvis aklardır Abdurrahman Şeref merhum gibi üstad Telefon Müdüru İbnülemin de onun «bu millet vzerinde Rahatsızlığmdan dolayı uzunca blr müd akkı bulunduğu» kanaatinde birleşdettenberl vazlıeslnden ayn bulunan Isanbul Telefon başmüdürü Nlyazl Tezer, îişlerdir. Said Paşa 1853 te henüz 15 yaşmda .ylleçerek vazlfeslne tekrar başlaınıştır. ken 250 kuruş maaşla Erzurum Tah1$ Umum Müdürü şehrimizde Çalışma Bakanlığı Iş Dmum müdürü Ne irat kalemine girişinden, 1879 da Baş:atl çehrlrclze gelmlştlr, Iş Umum müdürü ekil oluşuna kadar (her türlü zahir ehrlmlzdekl Iş yerlerlnde tetkikler yap e muinden mahrum olarak) terakki ve makta bllhassa işstz kalan Işçllere Iş bulma efeyyüz etmiş, tahsilini de öylece yapVşlerlle meşgul olmaktadır. mıştır. Kendi sâyü gayretile kenBeykoz deri fabrikası müdürlüğii dini o kadar iyi yetistirmiştir ki Blr müddet evvel Eeykoz Derl ve Kundu hangi taşı kaldırırsanız altından çıa fabrlkasmda müfettlşler tarafından tah ar) bir hale gelmiştir. Genc yaşmda lkat yapılmış ve fabrlkanın devanHl olarak 40 yıl müdürlüŞünü yapan Sablt Yur Babıâliye giren ve ilgası gününe kadar iatap emekllye ayrılmıştı. Fabrlka müdür üksek memuriyetlerle orada kalan ve üğüna Tekâleten Sümerbank umuml mu. u müddet içinde 16 sadrıazamı yakmlasebe müdürü Cavld tayln edilmiştir. an tanımış olan İbnülemin der ki: Fabrlka müdur muavlnl Enver gene vazl< Bunlar içinde Said Paşa kâbında esine devam etmektedir. ıir zat göremedim. Hattâ görüştüğüm Fakir köylü çocuklarına yardım ükelâ, vüzera ve ricali devlet arasında Çocuk Esirgeme kurumu Istanbul vllâyet merkezlnde teşkil edllen Anneler blrllğl ü a o likayatte bir adama tesadüf etelerl faklr ve himayeye muhtac köy ço medim.> lUklan İçin blzzat hazırladüclan kundak, Said Paşanm ilk sadareti 1879, sojamaşır ve elblseler yakmda köylerde ya uncusu 1911 dedir. En az devam eden lacaklan tctklk gezlntllerlnde dagıtılacafcr. Bu gezller İçin gereken program basm adareti yedincisidir,' on beş gün sürtcnsublannm lştlraklle cumartesl günü müştür. En uzunu 35 ay devam eden dördüncü sadaretidir. 9 defalık sadaTelurum merkezlnde yapılacaktu, inde, üstüste sekiz seneye yakm bir Doktor Ekrem Şerif geldi müddet, makamda kalmıştır. Prof. Dr. Eltrem Şerlf seyahatlnden d8n '.üş ve hastalanm kabule başlamıştır. I Said Paşanm talihsizliği, Abdülhamid dan çekilişi kadar o da hünkârdan şüp he edeTdL Nitekim ibnülemin padişah la vezirini «ve him ve vesvese ve suizan mülkünün de padişahı ve ve. zlri> olarak vasıflandırır, ve onların «birbirlerinden hayır değil, şer geleceğine» kanl olduklarmı» kayda şayan bir hakikat» olarak söyler. Abdülhamidin, altmcı defakl sadaretinde (19011303) Said Paşaya «halen ve istikbalen sadakatîe hizmet edeccğine> dair bir yemin varakasl imzalatması, aynı devre içinde mezımen memleketine giden îngiltere sefirinin padişaha yaptığı veda ziyareti sırasında (Said Paşanm ırasuniyeti nefsiyesi devleti metbuamca müstelzimdır) demesi, üstadın müşahedesini teyid eden delillerdendir. 3 Londradan ilk yolcu uçağı yarın geiiyor Adllyenln yaz tatll^ dün sona erralçtlr. Bugünden ltlbarenj ya'a tatlll yapan bütün mahkemeler tekrar faallyets geçeceklerdlr. Bu vesile llej bu sabah, Anfearada son yıl larda olduğu gibi yeni adlî yılın açılış tö. renl y»pılraaktadır. Meraslmde Targıtay başkanı Hallt OzyÛrtli blr nutuk söyllye. Sald Paşa, bu defaki Inflsalincl« d« rek adalet clhazımn geçen blr »enellk fat hakaretle muamele görmüş; azli usule allyeîlnl ve gelecek yıi ıçln tasarlanan veç. muhalif olarak tahkir ve tezlil edicl heyl anlatacaktır. bir şekilde gazetelerle ilân edimiş, Motörcüler mazut alamıyor Mabeynden sefarethanelere gönderiicn Denla nakll vasıtalan oemlyettnden dün şifrelerde ise onun (hükumeü seniyeyl blze yapılan blr müracaatte motörcü va îngiltere devletine adeta tesihn etmek balıltçı esnafmın on günden'bert mazut agibi niyyatı hainanesi) sebebile azle lamadıgından ve bu sebeble lşalz güçsüz dildiği bildirilmiştir Hele azlini takib kaldığmdan şlk&yet edilmiştir. Aiakadarla. eden ilk bayrarcıda, merasime davetli :ın nazarı dlkkatlnl çekerla, olduğu halde, blr zaptlye çavuşu taraVapur gerintisi fmdan yoldan çevrilmiştir. Beşlkta» D. P Bç» ldars kurulunun Abdülhamidin sukutuna tekaddüm 30S948 günü yapılmak üzere tertlb eteden bu şaşkınca hareketlerln tahlilini tigl vapur gezlntlsl o gün yapılamadıgından 149946 tarlhlnde mehtab gezlntlil yapan üstad ne güzel söylüyor: «Zeval olarak İcra edllecektlr. Vapur Kflpruden vnkti yaklaşanlar, öyle acib ve garib. saat 21 de kalkmak suretlle eski program hareketlerde bulunurlar kl aklı başm aynen tatblk edUecektlr, da olanları değil, darüşşifada zincirle Sünnet düğiinü zaptedilen mecnunları blle hayrete düHaalatı Göztepe ve Merdlvenkflyün faklr şürürler.> ' çocruklarının sünnet ettlrtlmeslne aid oU mak üzere Demokrat Partt Oöztepe ve ME. dlvenkfly ocaklan taraf'.ndan 699'IB cu« Said Paşa muktesid bir zattı. Kona. ma günü ak^aml Caddebostanında Ayten jm bütün muamelâtını elinden geçirir, gazlnosunda sabaha kadar devam edeceS blr eğlentl tertlb edilmlstlr. varidat ve masarifatmı tabettirdiği defterlere yazardı. Aldığı maaşm yarısmı saklardı. Bunu dostlarına da söyler ve: müddet başını önüne eğip düsfinmüs, « Ati meçhuldür, siz de iktisada rl lonra şu cevabı venniştir: « iOnların bana itimadları vardl ayet buyurmalısmız?» diye tavsiyeama, benim onlara itimadım yoktu»! erde bulunurdu. Paşanın iküsadseverlikte, hakkında mübalâğakârane isnadlarda bulunul«Son Sadrıazamları ın tab'mın ne masına vesile verecek kadar ileri git zaman ikmal edileceği kestirilemez. tiği muhakkaktır. Faraza o devirlerde Fakat tab'ı tamamlandığı zaman Univükelâ ve kübera konaklarının ramazan rersitelerimizle, Siyasî Bilgiler mektearda iftara gelenlere açık bulundurui binin bu esere kürsülerinde yer vereması mutad olduğu halde Said Paşa ceklerinden şüphe olunamaz. Çünkü mansubiyet zamaularmda blle bu «Son Sadrıazamlar», 1852 den itibaren usule riayet etmemiştir. (Bîr ramazan, ünparatorluğun iuhilâline kadar gelip konağına iftara giden sadaret erkânra geçen 37 sadrıazaraın tercümei hal kidan Şefkaü Efendi akşam yemeğinl u tabı değil, bu devrin tahlil ve tenkidi şaklarla bir arada yemek mevkiinde alan ilk siyasî tarihidir. Dilimizde mlsli kalmıştır. Bir kış mevsimi sadaret ko •azılmamış yegâne eserdir. Şimdiye nağmda tahsis edilen bir odada ikamet kadar vakanüvLslerimizin veya diğer eden Mühürdar Ratf Bey de, ısmmak müelliflerin cıld cüd yazdıkları Osçin, evinden araba İle kömür getirt manh tarihlerinin yüzde doksanı Mmek zorunda kalmtştı.) •er «vakayiname^ den ileri gidememlş§ «Küçük Said Paşa» ismile yâdolun tir. Çoğunun ağdalı bir dille yazılmış ması vücudünün küçüklüğü sebebile ılmaları ise ayn bir nakisadır. dir. Şöyle bir de hikâye anlatılır: Bir Kemal Salih SEL gün İran Sefiri Muhsin Han ile husuîî surette sohbet ettiKeri esnada Said (1) Sair Paşa İbnülemini k«ndin« 'aşa, ecdadı cesimülcüsse olduklurı damad yapmak için bir hayli teşebbüs» halde evlâd ve ahfadın vücudleri git te bulunmuştur. ikçe küçü'düğünden bahşetmiş, zure(2) Sekizinci ve dokuzuncu sadareti :adan olan Muhsin Han şu lâtife ile Vleşrutiyet devrindedir. mukabelede bulunmuştur: (3) Bu hâdiseden sonra Said Paşa Demek oluyor kl bu gidişle ahfa mührü altın bir zıncire raptederek dadmızın vücudleri sıfıra kadar inecekl ima, hattâ yatakta iken bile, boynunda § Sald Paşa dokuzuncu ve sonuncu asılı olarak bulundurmuştur. ;adaretinde mcclis huzuruna çıkıp be(4) Aradaki fasılada Vefik Paşanm rannamesini okumuş ve 4 muhalıfe bir günlük sadrıazamlığı vardır. karşı 194 reyle itimad almıştır. Buna (5) Bu tabir Said Paşanm ifadesidir, ağmen sadaretten istifa etmiştir. Sul hatırattan almmıştır. (Bu hatırat fig tan Reşad kendisine: cild olarak hazırlanmış, fakat yalnız iki « Niçin istifa ettiniz, sîze itimadları cildi çıkmıştır. 1328 de Sabah matbaavardı.> diye sorunca Said Paşa blr sında basılmıştır.) Sald Paşa, altıncı sadareti sırasında, kurenaJan birine şöyle demiştir: « Bu defa rre.'nuriyete geldif<m günden bugüne kadar, makamı sadaretin vazifesini, bır icra memurluğımdan ibaret gördüm.» Padişah yalnız kendisinin mercl ve âmir tanınmasmı, iş başında bulunanlarm iktidar ve salâbiyetten mahrum kalmasıru, hattâ daha ruhafı bunların iktidar ve salâhiyetlerinin «birbirlerîle uğraşmaları» şeklinde tecelllsini istediği için, sadrıazamm rolü «bostan kofkuluğu> ndan ibaret kalıyor; Babıâlide oturup «karihai sabihai padişahiden» çıkacak emir ve iradeleri lera ve infazdan başka bir iş yapmasma meydan bu akıltnıvordu. Hele bazı defa bu iradeleri tebeîluğ ve tebliğe blle fırsat bulamadığı oîuyordu; şu vaka pek karakteristiktir: Said Paşa bir gün Vükelâ Meclisinde yabancı bir zatın da mevki aldığmı görerek yanmda oturan Abdurrahman Paşaya. bu adamm kıra olduğunu sormuş vs «Maaif Nazırı C lâl Bey> olduğunu oğrenmiştir! Adliyede yaz tatili bitti • Boru, kavuk ve dua Müşteri, hem iki kavuk sahibi olacağmdan dolayı memnun, hem kendisini tongaya oturtmağa hazırlanan kavukçunun hırsızlığma meydan vermiyecek kadar kurnaz davrandığından 5türü mağrur, dükkân dan çıkmış. Fakat, midesi gene bulanmış: «Bunda mutlaka bir iş var, diye düşünmüş. Herifçi oğlu, bir endaze keçeden iki kavuk çıkarmak teklifini de gözünü kırpmadan kabul etti. Demek ki götürdüğüm keçe, (ki kavukluktan da fazla.> Dönmüş, tekrar dükkâna girmîş: Baksana bana, usta, demiş. Sen işgüzar bir işçiye benzersin. Şu keçeden üç kavuk çıkar mı? Usta, hiç tereddüdsüz cevab vermis: Çıkar. " Müşteri hyarrtte. Artık dükklndan çıkmağa lüzum görmeden, sormuş: Peki, dört kavuk?, ; Çıkar. " Bes kavuk?, O da çıkar. Altı? Çıkar. Yedi? Çıkar. Onda dama demişler. Etekleri zil çala çala çıkıp giden müşteri, bir hatta sonra kavukçuya geldiği zaman, tezgâhın üstünde, on tane kavuğun, kendisini beklediğini çörmüs. On tane ka. vuk, ama her biri yumruk iriliğinde! Susuzluktan çöle dönen biçare Istantanbulun suyunu blr metre kutrunda boru ile akıtmak icab ettiği için, bu kalınlikta boru da bulunmadığı için şimdiye kadar susuz kalmışıı diyorlar. Eloğlu kalkmış, seksen santimlik olmaz mı? diyor. Bir başkası da, öteden, bende altmışlık var, o da olmaz mı acaba? diye soruyor. Olur be birader, neye olmasın? Eksiltmeye bindikten sonra, bu işin tenkiye boıusuna kadar yolu var. * * * Bayram günleri, şehrin başka tarafiarını blhTiiyorum ama, bizim tarafta sular şakır şakır aktı. Galiba, bayram telâşile, arife gunü ana musluklan kapatmağı unut muşlar, diyen! er oldu. Bazıları da: Hayır, Gyle değil, dediler; yağmur yağdı ya, işte bu su bolluğu ondan. Belediye bahçelerini tabiat suJayınca, hergün oralara sarfedilen tonlarla suyu kısmağa lüzum ka'.mıyor, jehre veriyorlar. Sofu bir ahpabım vardır, Şu Terkos suyu, hiç kesilmeden bir gün akşama kadar akarsa diye, Etem Dedeye göbek adamış. O gün bizde misafirdi. Musîu|,|xın karşısma 5?çti, yarım saat, boyuna göbek attı. Dün haber göndermiş: «Ben işin kerametini anladım. Haftada bir. mahalleliyi toplayıp yağm.uı duasına çıkacağım. Bundan sonra knrkmayın. Bol suya kavuşuyorsunuz!» dedir tmiş. Sevindik doğrusu. Bir yandan, yağmur duası sayasınde bahçe'erden artakalan Terkosun sulen: bir yandan, 80 lik mi olur, 60 lık mı olur, henüz kutru belli olmıyan boruiarın, belli olmıysn tarihte geleceği haberinin akıttığı ağzımızın suları, şehri yakmda inşallah %&dırvana çevirecek! Ama, bana kaîır'a, şu boruiarın enlnJ boyunu pek kurcalamasak iyi oîacaH derim. Nasreddin Hocanm, gırtlağa ka' dar geçen gecelik kavuğu, hasis müş. terinin yumruk kadar kavi'ğundan ha. yırlıdır. Hiç değilse belinden boğuluda, başı ısıtır. H. y.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle