25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 31 Temmtn 1946 »*'' f ? EDEBİYAT BAHîStFRİ İLİM ve CEMİ1ET HEM NALINA M1HINA Çamlıcacjaki eniştemiz Yazan: Adile Ayda Lâtineede meşhur bir sjjz, daha doğ yayıp döşüyor, odalarını ve sofalarmı rusu darbım«sel hükmüne geçmış bir canlı mahluklarla doldunıyor, kcşke yarım mısra vardır: «Habent sua fata hakikî bir şahsiyet ve manevî bir ır.evlibeUi>, yani kitabların da kendilerine cudiyet vererek onun hayatını bütün teferrüatile çiziyor, ve âdeta Bize somahsus mukadderatı vardır. Uzun yıllar boyunca bir hazırlanma luk alışını duyuruyor; sonra köşkü ve olgunlaşma devresi geçirmiş ve elli ihtiyarlatıyor, yıpratıyor, hanımı i'.e yaşına kadar ancak seyrek ve dağmık beyini boşandırıyor, her şeyi çözüp yazılarla iktifa etmiş iken <ü buçuk dağıtıyor, köşkün sahibini çöktürüp sene içinde üstüste uç mühim ve olgun bunattırıyor, köşkü sattırıyor, ve nieser vermiş olan Abdülhak Şinasi Hi hayet bütün kahramanlarma terki hasarın kitabları lâtince darbımeselin yat ettiriyor. Kitabm ilk yarısı Crescendo, ikinci doğruluğuna birer yeni misaldirler. Kimbilir hangi ruhî, hissî, fikrî ve yarısı Decrescendo halindedir. Bununiçtimaî sebeblerle birdenbire ve udla la beraber Abdülhak Şinasinin feısefedeğildir. Kişan bu muharririn ilk eseri olan Fahim si bir zabit fekefesi Bey ve Biz muhakkak ki edelriyat ve tabın nihayetindeki «Hayat Duygumatbuat âleminde akis uyandırma ba ları> faslmda bir musiki parçasıkımmdan kolay kolay erişilemiyecek nın sonunda esas motifin son bir debir rekor kırmıştır. Büyük, küçük fa tekrarlanışı kabilinden her şeye rağmecmua ve gazetelerde zannedersem bu men hayatm devam ettiğini, bu hayatm eser hakkında otuz kadar yazı çıkmış zevklerden arî olmadığını, bu zevklerin tır. İkinci eseri Boğaziçi Mehtablan nelerden ibaret olduğunu hatırlatan gene hayli alâka uyandırmış ise de ü biraz hüzünle karışık bir hayat sevçüncü eseri olan «Çamhcadaki Enişte gisi ve hayat neş'esile meşbu samiz» den hemen hemen hiç "bahsedil tırlar vardır. Zaten hfmen bütün kimedi. Halbuki bu son eser edebî kıy tab «neş'e, zevk, tad, çeşni, lezzet, haz, met bakımmdan «Fahim Bey ve Biz» vuslat» kelimeleriîe doludur. Ve bun!arı öyle yeni ve hayret veTİci leıkibden kat'iyen aşağı değil, belki daha ler, öyle beklenmedik cümleler içinde örü ve daha dolgundur. buluyoruz ki âdeta hayatm sunabildiği Fakst nasıl bir aile içinde birinci, ibütün nimetler önümüzde r«migeçid kincı veya beşinci evlâd olarak dünya yapıyor gibidir. ya gelmek çocuğun tahsiline, terbiyesi«Çamlıcadaki Eniştemiz» bir hikâye ne ve çok defa bütün hayatma bazan müsbet, bazan menfî surette tesir e olmak iddiasmda ise de, eseri bu badiyorsa, bir müellifin eserleri de do kımdan tenkid etmek gülünç oiur. Ziğuşlarını çevreliyen şeraite göre bir ra eserde vak'a ve hareket no'csanını takdir ve hayranhk ışığı veya alâka telâfi edecek o kadar şey var ki! Ve sızhk gölgesi içinde dünyaya gözlerini me.selâ eski tarzı hayatm tasviri. Meşrutiyetten evvelkl devrin içtimaî açarlar. Maamafih derhal şunu ilâve etmeliyiz ki, bir ana babadan doğmuş bakımdan bir çok tenkide lâyık tarafScardeşler nasıl taşıdıkları cevhere gö ları şüphesiz ki mevcuddu. Fakat yaşa. re cemiyette mevki alırlarsa, bir makta olduğumuz istihale devrine nis. müellifin eserleri de edebiyatta, haiz beten hayat düzeni itibarile itiraf etoîduklan kıymete göre derece kazanır meliyiz k), bu devir daha zengin ve daha dolgun imiş. Bugünkü zihniyeti. lar. «Çamlıcadaki Eniştemiz» sırf iki mü mize göre köhne ananeler diye tavsif ettiğimiz âdetler o zamanki hayat göhim eserden sonra pek acele dünyaya rüşünü taşıyanlar !çin maddî ve mane. geldigi için alâkayı çekmedi. vî ihtiyacları tatmin eden zarurî müesAbdülhak Şinasinin sanatındakl en Eeselermiş. Bilhassa yüksek tabakalara kıymetli hususiyet şüphe yok ki şarkla mensub köşk, konak sahibi ailelerin hagarbın ahenkli bir terkibini bize sun yatı refahın verdiği maddî imkânlarla maktaki muvaffaktyettir. Abdülhak Şi din ve itikadlarm temin ettiği manevî nasl gerek ruh ve mâna, gerek şekil servetlerl blrleştiren çeşldli ve tüken. ve usul bak'.mından ayni zamanda mez zevkler manzumesi imiş. Abhem şarklı, hem garblıdır. Çamlıcada dülhak Şinasinin kitabım okudukki Eniştemizin sahifeleri arasında, mü tan sonra bir şeyi daha iyi anellifin diğer eserlerinde olduğu gibi, lamağa muvaffak oldum: Yakından taÖmer Havyam'dan miras kalmış biraz nıdığım kırkmı geçk'n bazı paşazade'ezevkperest, hayli bedbin, bir parça rin buı;ünkü hayata adeta yabancı kada müstenkîf, fakat şiir ve hayale bü larak daimî surette eski zamanlara rünmüş durgun ve yorgun bir fe'sefeyi karşı besledıkleri ve taşıdkları tahas. nuişahedeci ve tahlilci bir ruhun cev sür duygusunu. val dalgalarile birleşmij bir halde buHerhalde Abdülhak Şinasinin son lvıvoruz. eseri kadar bizden evvelki hayatı biDiğer taraftan müellifin cümleler i zim nesle tanıtan ve yakm mazlmizın çinde bol bol harcadığı muhtelif nevi şiirini duyuran bir esere raslamadım. «Çamhca.dakl Eniştemiz» müellifinin den perakende söz sanatlarına rağmen, eserin kuvvetli yapısına, taşıdığı canh bilhassa çocukluk çağına aid olarak vahdete, arzettiği kompozisyon ve or herkese nasib olmıyan bir duygu ve kestrasyon hünerine hayran olmamak duyu hafızası vardır. Bize o kadar canlı ve taze bir halde naklettiği çocukluk kabil değildir. ihsaslan bir taraftan beşerin ezelî MsMüellifin Çamlıeada köşk sahibi o lerinl teşrih elmek, bir taraftan da içlan eniştesi taassubu, dindarlığı, iti timaî tarih'mizin mu"yyen bir devrini kadları, yaşayış tarzı ve an'aneprestli aydmlatmak bakımından ayni zamanda ği'.e saltanat devrinin bir yüksek me psikolojik ve sosyolojik bir kıymeti mur tipini lemsil etmektedir. Fakat ba haizdirler. zı garib huyları yüzünden akrabası ve Abdülhak Şinasi kitabmın bir yerinyakm ahbabları arasında Deli Vamık Bey diye anılan bu zat, muayyen bir de: «Hiç bir şey ne tamamen manevî, ne de büsbütün maddî sayılmaz ve hiç devrin muayyen bir tipine çok canlı bir bir jnevcudun bu İki yüzleri ve tarafmisal olmakla kalmıyor, çok ince psiları biribirinden tamamen ayrılamaz.» kolojik tahlillere bir mevzu ve vesile diyor. Müellifin bütün dünya görüşüteşkil ediyor. Utufetlu Hacı Vamık nü ve duyuşunu hu'âsa eden bu cümle Beyefendi Hazretlerinin> portresini çok bize ayni zamanda sanatınm da sırrmı daha kıymetli bir portre il«f âdeta as. vermektedir. Çamhca tepesinden Istan. tarlanmış buluyoruz: O da bizim ken bulun görünüşünü tasvir eden sahife. di portremizdir, yani ezell ve ebedî lerin, Çamlıcanın sabahlarmı ve gecetnsanın portresi. lerini terennüm eden satırlarm büyüGarib v« beklenmedik olan cihet ju leyici ve başdöndürücü güzelliği hep dur ki müellif bize ezelî insanı eniş bu maddî ıle manevinin izdivacmdan tesinin normal olan taTaflarında değil, doğuyor. Müellif bu fasıllarda öyle ulvî deli olan taraflarında bulup sunuyor. bir çiiriyete erişiyor ki edebiyatımız Ve burada son derece ince, son derece hesabma iftihar duymaktan ve bu faorijinal tahlillerle karşılaşıyoruz. sılların bir ecnebi lisana tercüme edilAbdülhak Şinasi nüanslar tistadıdır. mesini temenni etmskten insan kenEn ince muharrirlerin bile ifade etmeğe dini alamıyor. cesaret etmediği, ifade edebileceğinj Abdülhak Şinasi Hisann çok şahsî, ümid etmediği kaçış ve uçuş halinde çok hususî bir üslubu vardır. Fakat müolan bir takım duygu ve fiki^eri ka radif.erin sıralanışmdan, ses tekerrürlemile meharetle zaptederek kitabmın lerinden, kelime ve hecelerin vücude getirdiği ses ahenfelerinden ve daha sahifelerine iliştirmesini biliyor. Bazı şairane duygular felsefî fikirler binbir ifade, usul ve hünerlerinden istiden doğar. Diğer tâbirle nıhumuzda fade etmesini bilen bu şuurlu üslubcu kesif bir şiir haleti uyandıran felsefî hiç bir zaman cümle için manayı feda düşünceler mevcuddur. Felsefe şiiri ettiği hissini vermiyor. Dikkate şayan olan bir nokta da şuyükselten, şiir felsefeyi ifadelendiren ve . canlandıran birer unsurdurlar. Felse dur ki «Çamlıcadaki Eniştemiz» eskifenin mavi aydınlığüe şiirin pembe ışı devirleri anlatan ve o devirleri yaşafı birleşerek öyle füsunkSr bir saha mış bir muharrir tarafmdan yazıimış vücude getirirler ki, bütün büyük şa bir kitab olmasma rağmen, şimdi yeirlerin ruhuna ilham şuaları oradan ge tişen muharrirlere örnek olabilecek kadar taze bir lisan ve ifadeye maliktir. lir Yabıız müellif o kadar büyük bir Hakikî bir şair olan Abdülhak Şinasirdn sanat iklimindcki ziyalar da bü ifade ve üslub kolaylığma sahib buluyülü tesirlerinî ayni kaynağa, yani lirizm nuyor ve kelimeler o kadar büyük bir dolu bir hayat görüşünün renkli ahen itaat ve süratle hizmetine koşuyorlar ki. bir cambazın seyircileri hayran etğıne medyundurlar. mek için lüzumsuz blr takım tehlikell «... Vaktile birer birer sanki başlaıhareketlere kalkışması gibi, o da bazan mız için yandıklarııu sandığımız yıl bir takım lüzumsuz kelime oyunlarma dızlarm msnevî bakımdan söndükleri kalkışıyor: «Su buhardır, diye sudan ni ve arük ruhumuzun ölmüş hulya bir cevab verirdi.» larına yanan birer türbe kandiline c*Gn«... usul usul Musul yamma gelirdi.» düklerini görürüz.» €... münasebctsiz münasebetlere dü«... Ispatsız din ile vaidsiz fen araşüyordu..» «mda kalmış insanlarm.. biri'oirlerile Bu soğuk nüteler üslubun umumî çarrıştıklan bu dünyada herkese yararuhuna ve eserdeki ciddiyet ve vecid yacak uslu ve ktıdsî hakikatleri nerede havasma uymak şöyle dursun, okuyuve nasıl bulalım?..> cuda tadsız ve nahoş bir tesir bırakı..... Zavallı ellerimiz her zaman pfyor. şinden kcştuğumuz avları kaçırarak Bu tfaktefek üslub şımarıklıkları isbunlarm ancak göljelerini yakaîar ve kucağımızda ancak hayallerini okşar!» tisna edilirse, denilebÜir ki, Abdülhak Hulyalarımıza erişmenin Imkânsız Şinasi edebiyatunızm gerek duygu, gelığı, insan ruhunun ebedî yalnızlığı, rek ifade bakımından en orijinal, en bütün ömürlerin bir ümid sibllesinden ahenkli, en ince bir muharriridir. Edebiyat piyasamızın parıltıh bonbaşka bir şey olmadığı, bu dünyada hiç bir şeyin beka bulmadığı bu fel cuklar, taklid madenler ve sun'î taşlarsefenin başlıca lirik motifleridir. Bil la dolu olduğu bir devirde Abdülhak Şinasi gibi muharrirlerin eserleri ha'is hassa fânilik. hissi müellifin o kadar pırlantalarla bezenmiş has altın hissini îoıvvetli ve derin bir şekilde duyduğu veriyor. bir histir ki bunu okuyucuya bir his Adile AYDA degil, âdeta bir ihsas halinde duyuruyor. Kuyudan cıkarılan cesed Zaten bütün kitab bu fâniliği ispat Çengelköyünde Küçük Ayaîma clvarındft etmek için yazılmış bir eser intibaını Meleğin babçeslnde bulunan kuyvdan bir veriyor demek mübalâğa etmek o'.msz eıkek cefed! ç:.:anlmıştır' Olenin o seır.tte Müellif, ilkönce gözierimizm önücde lıamallık eden 3O yaşında Laçko olduğu ve kuyuya kazeea düşerek boguiduğu neticebütün dekoru ve muhitile Çamlıcada sine varılmıstır, Cesedln gömülmeslne *dlî bir köşkü canlandırıyor. bu köçkü da hckimlikçe musaade olunmuştur. îekel maddelerinde yapılan teozilât Kanyak, vermut, kolonya ve ispirto fiatları ucuzladı İspirto ve ispirtolu içkilerle kolonyada yapılan tenzilâtın miktar ve nisbetleri aşağıda gösterilmiştir: 70 santilitrelik kolonya % 14 tenzilâtla M5 kuruşa; 50 santilitresi T^13 tenzilâtla kuruşa indirilmiştir. Kanyağın 70 iantilitresi % 8 tenzilâtla 460 ve 35 sanilitresi % 8 tenzilâtla 240, 15 santı'.ilresi tenzilâtla 122 kuruş olrmıştvtr. Vermutun 100 santilitresi T 10 tenzilât'.a 270, » 70 santilitresi % 9 tenzilâtla 200, 50 »antilitresi % 8 tenzilâtla 165 kuruş olmuştur. Birinci ve ikinci smıf likörlerin >0 şer santilitreleri % 8 tenzilâtla 275, Î30 kuruş olmuştur. Saf, iyotlu ve kolon. 'ahk ispirtoların litresi % 22 tenzilâtla .80 kuruş olmuştur. Bu ispirtolar kolon. yacılara, resmî sağhk teşkillerine ve eczanelere verilecekt'r. Teknik Universite Rektöru Tevflk Taylan ınkaradan şehrlmlze dönnıuştür. Bektör, ııuhtarlyet kanunundan sonra Bakanlıkça lüşikll bulunan bazı meseleler etrafmda M 1 I Eğitim Bakaulle görüşmüştür, Teknik 11 ünlverslte, Bakanlıkla olan lllşlkllğinl bu suret'.s tam&men kesmlştlr. Teknik Ünlversltede bu yıl kayı'dlara eyuiün on beşlnde başlanacakt eklm ayının başında ds. kayıdlar kapanacaktır. Son sı Bu kanun ünlversitelerin süratle inkiııfın lkmal lmtlhanları eylulde, diğer 61şafı için esas malzemeyi vermig oluyor. ıiflannkl de şubatta yapılacaktır. Bu kadar geniş bir kanun içinde muvafstanbulda yeni bir radyo istasyonu fak olamamak bu kanunun mahiyetini Istanbul Tckn!k TJr.lversIte verlcl blr kavramamak ve onun beklediği tarzda aüyo lstasyonu vücude getlrmlştlr Bu ls çalışmamak demektir ki üniversiteliler. ;a";yon saat yirml blrde kısa dalga üzerlnlen 4 i) metreden plak ve teknik neşrlyat den böyle bir muvaffakıyetslzlik ihtimalini bile düşünmemeliyiz. Bu itibarla apmaktadır. gerek bu kanun ve gerekse bunu iyice Halk Partisi tstanbul merkezinde destekleyen (înönü Armağanlar) kanunu Cunıhuıiyet Halk Partlsl Istanbul vllâyet karşısında Büyük Millet Meclisine ve bu ldgre heyeti kaza başkanlarımn lştlraklerlle mühim blr toplantı yaparak Parti lşlerlnln kanunun meydana gelmesinde ana rolü daha iyi yürtıyebümesl lçln yapılması ge oynayanlara, bir ilim adamı sıfatile, tefkll l^ierl gorüşmüş ve serdedUen mütale şekkürü bir borc bilirim. »lan dinlemlstlr Partl bu konuda çalışma. Bu iki kanundan hakkile faydalanmak ar» devam edecektlr. için yalnız şahısların ihtısas dereceler'İftarda top atılacak nin yüksekliği ve meslek aşkları kâfi Dlyanet Işleri Başkanlığı MuvakklUlgin değildir. İçinde yaşadığımız devre göre lenmaddî vasıtalarm, lükse kaçmamak üzeIstaubulda, Kamazanda lftar kulelerln angın fenerlerlnl Fatlh ve Hasekl caml re, temini şarttır. Bu kanunu geçen mecnlnaıelerlnln kandl!l3r!nl yakmalan ve lis çıkardı; yeni mcclisin de noksanlarm ikmali için lâzım gelen yardımı yapaca^ynl zamanda topun atümaslle büdlrlllr, Imsake kadar Istanbul clhetlnde Patih, ğına şüphe etmemeliyiz. Bizce yapılacak uleymanlye^ Mlhrlmah, Atlkallpaşa ve biricik iş üniversitelerin gelişmesi için Jk^ Usküdar cthetlnde • Ayazma, Bey çizilecek plânlarm iyı düşünülerek, yakm >glu cihetinde Cihangir ve Ortakoydekl Jccldlya camlleri mlnarelerlnin kandillerl istikbalde hedefine varmak üzere hesablanarak kurulmasıdır. Demokrasi teferıl yakacakiarı llân edillr, ruata pek iltıfat etmediği gibi demokraAnahtar parası sinin müttefiki olan ilim ve binaenaleyh Bazı pl&jlardaj bilhassa Fenerbahçede uşterllerden ot'uz kuruş duhuliye alın ilim adamı da teferruatla pek uğraşmaz. lıktan sonra soyunma yerl göstermek İçin O halde teferruatı bir tarafa bırakarak 1 1 kuruş da anahtar parası natnlle kablne esash plânları kurmakla yolun büyük 1 :lrası alındıgını oğrendlk, Plâjla^ halkın kısmı almmış demektir. hhatl İçin acılnıış yerlerdlı. Fenerbahçe Ben bu yazıda bu kanunlarm cemlye. •Î emsaa plâjlarda böyle blr 'parayı haklı :8&terecck hiç blr kon'or da mevcud ol timize temin edeceşi geniş menfaatleri nadığına göre halktan haksız alınan bu gözden geçireceğim .Kanunun üçüncü ara üzprine beledlyenln dlkkat nazannı fcer ve sıcakların arttığı şu günlerde maddesi üniversiteîerl beş yönden 33ılâtlann her bakımdan kontroı edllmeslnl revlendiriyor. Bunlardan birincisine göemennl ederlz. re: (Öğrencilerinl bilim anlayışı kuvvetli, Urfa şenliklerinin günleri sağlam düşünceli aydmlar ve yüksek tesbit edildi. Şehrlmlzde yapıîacak olan «Urfa şenllk öğrenime dayanan mesleklerle türlü birl» ıçln Urfadan gelcn heye^ Cumhurlyet lim ve uzmanhk kolları için iyi hazırlan. .btdeslnc çelenk koymuştur. mış bilgi ve tecrübe sahibi eleman'aMlsaflrlerimizj bugün basın men ublarına blr m'ü=amere verecekler ve 1 rı....) yetiştirmektir. Bu göreve göre üniversiteler bir nevi ğustostan 10 ağustosa kadar Istanbulun lr çok semtlerlnde oyunlarınl gösterecek öğrenci fabrikasıdır. Bir fabrika mahrdlrâ Oyun yerler^ tarlh sıraslle şurala sulünün iyi olabilmesi için fabrikanm dir: 1 agustos Takslm gazlnosu 2 ağus iyi kurulup işlemesi kâfi gelmez; belki tos Suadlyeı 3 ağustos Büyükada. 4 ağustos Eüyükdere, 5 ağustos Beşlktaş, 6 ağus fabrikaya giren ilk malzemenin de iyi tos Bebekf 7 ağustos Heybelladaj 8 ağustos olması lâzımdır. Bu halde bu kanun ?lftfsaraylar. 0 ağustos Kadıköy^ 10 ağus üniversitelere malzeme veren orta öğreos Takslm Beledlye gazlnosu, tim randımanının yükselmesi için tedbirler alınmasma lüzum gösteriyor. ÜAnbara diişen amele Llmanda bulunan îsveç bandralı blr ge niversitelere giren öğrenciler standardniae yükletme ve boşaltma işçlsl Ismall. larınm yeter derecede olmasl üniversitemetreden ambara düşprek^ her lkl baca lerin bu vazifelerini kcîaylaştrrır. Bu ta;indan yarlanmıs L'.man hastanesine | hakkuk ettiği takdirde üniversitelere +az atınlmıştır. yik aşağıdan yukarı gelmiş olur. Bütün Kiracısını ekmek bıçağüe dünya bu rrkta üzerınde duruyor. îhtısasm pek genişlediği, derinleştiği, dalbuyaralayan kadın Perikbyde, Civelek sokağında oturan Na dak sardığı bu devirde (baz) m kuvvetü iye adında' blr kadını klracısı Kadrlye İle olması akademik alanm ana problemidir. ılr teneke su yüzünden kavgaya tutuşmuşÜniversitelerin iyi mahsul vermesi, kavga sonunda Naclye ellne geçlrdiği lüyük blr.ekmek bıçatı İle Kadrlyeyl muh değerli asistanlsr sayısının çoğalmasma ellf yerlerlnden yaralamıştır. Taralı Bey ve bunlardan, tabiî oîarak, kuvvetli doığlu hastanesine kaldırılmış, Naciye hak çent ve profesörler yetişmesine yol açar. :mda kanunl taklbata başlanümıstır. Bu suretle üniversitelerin akademik personel tarafı kısa zamanda yükselmiş 1 Ratnazan 2 Çarşrmba olur. Bu kânuna göre doçentler universite personel kadrosunun ağırlık merkezini teşkil ediyor. Hakikatte de böyledir. $ Doçentler kuvvetli olcukça bunlardan o kuvveti profesörler yetişeceği gibi kuvVasatî n ıcı 20 2 ' 22 16 3 h3 vetli doçentin zayıf profesörü de fazla 4 52 8 4S 12 O'l 1 49 6 n çalışmağa mecbur edeceği aşikârdır. HeEzanî le asistanlardan doçentliğe namzed se Teknik Universite Rektörü geldi Bu yilm haziran ıvı Türkiye ilim ta. ıhinde en parlak ;ahifeyi açacak oan bir aydır. Çüncü bu ay içinde BüAik Millet Mecli?inden (Üniversiteler ^anunu) ve (İnönü Armağanlan Kanuu) çıkmış bulunuyor. Gazetelerde bunardan birincisine dair bir kaç yazı çıktığı halde, ilim bakımından hemen hemen ayni derecede önemli olan, ikinci kanun hakkında bir yazıya raslamadım. Bu iki kanun birlikte almmca çıkaracaımız mana bir cemiyetin bağımsız ana direklerinden biri olan (ilim) in istik. lâline doğm atılmıj büyük bir adım ur. (Cumhuriyet) sütunlarında (İlim ve «miyet) başlıkh yazılarımm çoğunda im ve üniversitel°rln istiklâlini haraetle müdafaa edcnlerden biri olduğum ıalde bu kanun tasansını bana bıraksav. Iılar ben bu derecede geniş ve hür çerjeveli bir proje yapamazdım. Birçok arîadaşlarm da bu hususta benim gibi [üşündükleri muhakkaktır. En demokrat nemleketlerde bile devlet bütçesinden ıldığı para ile geçinen bir üniversitenin jağımsızhk derecesinin bundan ileri oacağmı düşünmek güçtür. Bu vadide )ir itiraz yapmak mutlaka isteniyorsa :anunun biraz geç kalmış olması sövleLebilir. Maamafih, her tabiî vetirede vecanlı oraganizmlerin tekâmülünde olduğu gibi, bu Işte de zamanm bugiin gelmiş olmasmı kabul etnsekle müteselli olabiliriz. Bizde ilmiıı ve fcanuıt Salih Murad Uzdilek çim işinin üniversiteler arası kurula bu rakılması, bir taraftan sempati korku ve îhtimalini ortadan kaldıracağı gibi ğ taraftan üniversiteler standardlarını bir seviyede bulundurmağa hizmet eder. Bu halde, bu göreve göre orta öğretim programları ve problemleri üzerinde üniversitelerle M. E. B. lığı arasmda sıkı bir işbirliği yapılacak demektir. İkinci görev: (Memleketi ilgilendirenler başta gelmek üzere bütün bilim ve teknik meseleleri çözmek için bi!:mleri * genişletip derinleştirecek incelcme ve araştırma 1 ar yapmak, bu ça!ışmal?rm ilgili millî bilim ve araştırma kurumlarile yabancı va uluslararası benzer kurumlarla işbir'ığı etmek) Atom bombası ve Bolşevikler Yazan; Ord. Prof. 3 Yatsı 1 Bu görev ve bu kanunla ayni günde çıkrruş olan (İnönü Armağanlan) kanunu, bizde uzun zamandanberi (orijinai travay) diye ağızlarda dolaşan problemin çözümüne yol açmiş oluyor. Buna göre universite mesai programmm ağırlık merkezi bilim araştırması oluyor. Göreve memleketi ilgüendirenler başta gelmek..) cümlesile başlanması bu çeşid problemler üzerinde üniversiteler akıl hocası kabıA ediîiyor demektir. Uzun senelerdenberi ihmal edilmiş oîan bir memlekette yaşıyoruz. Bir taraftan halkı refah ve saadete, mümkün olduğu kadar kısa zamanda, kavuşturmak ve diğer ta, raftan memleketin müdafaası için hususî vasıtalar üzerinde araştırma yapmak zomndayız. O halde paçaları sıvayarak işe girişmeli; pek önemli olan bu araştırma işinde sağlam bir plâna bağlamaî:yız. Bu görev, ayni zamanda, üniversiteler dışı bilim kurullartnm te?ekkülü lüzumuna da işaret ediyor. Fihakika, bu asırda bilim ve bilhassa teknik vadisine giren araştırmalardan çoğu universite dışmdaki endüstri ve enstitü lâboratuarlarında görülüyor. Bu iki kanun üniversitelerle endüstride çalışan ilim adamları arasında sıkı bir işbirliğini istiyor. Bu 6uretle dünyanuı her tarafmda görü'.en ihtısas kurullarmm teşkilini istediği gibi ayni zamanda bütün bu lşleri koordine edecek olan akademik bir merkez, yani ilim akademisinin kurulması lüzumunu gösteriyor. Üçüncü görev: (Memleketin türlü yönden ilerleme ve Relişmesinl ilgiiendiren bütün meseleleri hükumetle ve kurullarla da elbirliği etmek suretile öğretim ve inceleme konu su yaparak sonucların» umumun faydalanmasma sunmak ve hükumetce MilH Eğitim Bakanı vasıtasile istenecek incelemelerl yaparak düşünoelerini, bildirmek.) Bu göreve göre ilim ve üniversite, cemiyetin diğer bir ana direği olan, hükutnetin idaresi altından kurtularak onunla muayyen işlerde sıkı İşbirliği yapacak olan bir müttefiki haline geçiyor. Filhakika bir taraftan üniversite ve ilim ve diğer taraftan hükumet kullanmış oldukiarı ölçü ve kanunlar bakımmdan birbidnden başka kuvvetlerdir. Bu kanun bu kuvvetlerden birini diğerine karşı koymaktan çıkarıp onları cemiyetin refah ve yükselmesi içln ayni yolda paralel olarak çahşmalarmı temin ediyor. Bu iki kuvvet arasmdaki bağlama rolü M. E. B. lığma veriliyor. Hükumet bir takım (lmî veya teknik problemlerin çözümü için bu kanalla üniversitelerden yardım veya karar istiyeceği gibi buna mukabil üniversiteler de bu problemleri çözebllmek için lâzım gelen vasıtaları gene o kanalla hükumetten istiyecek demektir. Bu göreve göre hükumet, üniversiteler, ilmî ve teknik kurullar tam bir koordinasyonla cemiyetin süratle inkişafma çahşacak demektir. Evvelki Büyük Harbden sonra garbda zaruret haline giren bu koordinasyonu şimdi biz de kabul ediyoruz demek. Burada asıl dava ne llme poütikayj ve ne de politikaya ilmi sokmak değil, belki politikacılarla ilim ne diyor? adamlarmm cemiyetin yükselmesi husuEsklşehlrden mlUetvekill seçllen Demoksunda işbirliğidir. rat Partl adayı yüksek mühendls Kemal Zeytlnoğlunun memur olduju clhetle yerlYaymlara aid olan dördüncü ve be na Tavuz Abadanm seçlldlğl ve' mazbatası. mn verlldlğl bUdlrllmektedlr, şinci görevler: Esklçehlr D. P. müteşebbls heyeti basAraştırma ve incelemelerinin sonuçlarını gösteren bilim ve tekniğin iler »anlığından büdirtldlglne gere seçlm kanunldlr ve Askerl Mıntaka komutanlığında lemesini sağlayan her türlü yayınları askerl yüksek mühendls kadrosunda çalıyapmak: yardımcılarla doktora adayları şan Kemal Zeytlnoğu, zamanmda lsttfa et na ve öğrencilerine yaptırmak. mlştlr, D P. E3klşehlr başkanhgının lfa Türk topluluğunun genel seviyeslm deslne göre. blr zatm mllletvekilllğlnl kayükseltici bilim verilerini sözle ve yazile bul veya reddl sırf B. M. M. ne aid olduğuna goret Kemal Zeytlnoğlunun mlllet. halka yaymak^ veklUiğl kabul edilmedlğl takdlrde dahl yayın Yavuz Abadanın mllletveklll olmasına kaMemleketimizin bu vadideki bakımmdan pek geride olduğunu söy nuner. İmkân yoktur, Tenl blr seçlmln yalemeğe hacet yok. Bugün, bilhassa, An pılması zarurldlr. atom bornbasımn deniz kuv. vetlerine karşı ikinci tecrübesi de yapıldı. 76 gemilik bir "filonun tepesinde patlatılan birinci boır banın yaptığı hasarlar gibi ayni filodan ilk tecrübe de batmıyan gemilerin su gîo Sakson mem kesimleri altında infilâk ettirilen ikinci leketlermde populer hombanın da sebeb olduğu gemi kayıbmahiyetteil ilmi ya lan ve hasarlar ilân edildi. yın roman yayınile Bu sütun müsaid clmadığı için tefer. rekabet ettigl bir de I ruata girmiyerek her iki atom bombası. virde bizim bu va nın donanmalar üzerinrfeki tesirlerini kı. dideki duramumuz bir taraftan hüku saca şöjle hulâsa etmek kabildir: metin ve diğer taraftan tektük müteşebHer atom bo.nbası, hiç bir top mermi. bislerin gayretlerine rağmen (feci) ke.i sinin, hiç bir mayinin, hiç bir torpilin ve mesile tavsif edilebilir. hiç bir bombanın yapamıyacağı kadar Hmî yaymlar tasnif edilirse çöyle bir gemi batırmış ve hasara uğratnuştır. Gira bulabiliriz: Yukarıda saydı|ımız eskidenberi mev(1) Akademik yayınlar cud klasik silâhlarm en kuvvetlileri bile (2) Eğitim mahiyetinde yaymlar ancak en iyi şartlar altında, tam isabet elde edildiği taküirde, bir tek gemiyi ba. (3) Populer yaymlar Bunlarm birlikte yürütülmesiledir ki tırabilir. Halbuki atom bombası infi. llml yaym işlerinin yapıldığma hükme lâktan sonra ortaya saçtığı epey müddt'biliriz. Şimdi bunları sırasile gözden det devam eden çok tehlikell radyo aktif tesirleri hesaba katmadan dahi. en bü. geçirelim: Bizde ne akademi ve ne de hususî yük harb gemilerinden bir kaçını birden meslek kurullan (pek az istisna ile) batırmı; ve kalanlnn ağır hasara uğrat. buîunmadığmdan ve Universiteîerde mışür. doktora travaylan da pek az yapıHıDemek ki atom hombası tek gemiyi de. ğından bu kategoriye giren yaymlar hiç gil, bir filoyu tahrib eden bir silâhtır. mesabesindedir. Sürümlerinin pek az Böylece bir bomba. deniz kuvvetleri irin olmalarından dolayı bu yaymlar kâr bîr devrim yoln armıştır. Bombanın beklemiyen yüksek kapitallere lüzum muhtelif harb gemileri üzerindeki tesir. gösterir. Gerçi M. E. B. hğınrn yayın lerinin esaslı sıırette tetkikinden sonra, [şi için bir miktar mütedavil sermayesi harb gemilerinin insasında ve donanma. vana da bunun bu gibi işlere tahsis ların terkib ve teskilinde değişikliklere edilen kısmı pek azdır. Bu arada hele intizar etmek lâzımdır. pozitif ilim tarafma düşen hiç gibidir. Üniversiteler kanununun (58) Inci madAtom bombası kara hedefleri üzerindesi her Universiteye 300,000 liralık bir deki müthiş tesirini Hiroşima ile Naga. mütedavil sermaye koymakla bu zorlu zakij'i yoketmek siTretiIe gösterdiği gi« ğu kısmen ortadan kaldırmış oluyor. bi, deniz hedeflerine karşı da tahribkâr. Bu sermaye iyi kullanılırsa böyle sü lığını ispat ehniştir. Demek ki bir d ü . rümü az, fakat değeri yüksek escrlerin Eİne atom bombası, dünyanın en büyük çoğalması imkân dahiline girebillr. Şu donannıası olan Amcrikan armadasını beleri (fakülteler yayın kurumları) ndan dahi sava? dışı edebilecektir. Oyle oldu. ibaret olacak olan bir (Üniversitelerarası ğu halde Bolşevikler, bu korkunc Amc. yaym servisi) bu işi mükemmel suret rikan silâhı için blöf vc fiyasko gibi ta. te başarabilir. Memleketin muhtelif yer birler kuüanmaktan geri kalmıyorlar. leıine dağılmı? olan öğretmenlerle oku Bir yandan botnb^yı ve tesirlerini küyucularm modern bilgiler hususundaki rümsemekten geri kalmıyorlar amma lhtiyaçları bu suretle karşılanmı^ olur. öte yandan korkularını da gizliyemiyorDiğer taraftan (İnönii Armağanlar) ka lar. nunu bu imkânı destekliyor. Eğer atom bombası flyasko 8e netiİkinci kategoriye giren yaymlar Üni celenen bir blöften veya çocuk oyuncaversiteler de dahil olduğu halde okul ğından ibaretse, Cromyko Yoldaşın bü. öğrencilerine mahsus ders kitablarıdır. lün atom sllâhlarının tahribini istemesi Gerçi bu tipten eserler yaym progra neden? Tolda?, o heybetli Alman zırhlısı mında ön plâna ahnmışsa da bunun Tirpitz'i ve tam tsabetle batıran Ingiliz daha esaslı ve sağlam temellere otur icadı 1200 librelik ağır bomhalar veya tulmasmı gönül ister. Amerikanm blr yerinden kalkıp dünya. Üçüncü kategoriye gelince, Anglo nın her tarafını, hattft Sovyet Rusya topSakson memleketlerile Rusyada ön plân raklarmı bomhalayacak kudrette olan en da gelcn bu işe bizde hiç ehemmiyet yeni Amerikan uçaklarının, yahud da verilmemiştir. Bizde ilim vadisinde po 45,000 tonluk ivrıssouri «rhlısile onun puler eser ve gazete makaleleri yazan büyüklüğündeki Amerikan nçak gemiların sayısı hiç denecek derecede azdır. lerinin ortadan knldtrılmasını istemiyor Şu muhakkaktır ki ilim ve tekniğe gi da yalnız atom bombasınrn yokedilmesinl ren problemlerin çoğu halka inmedikçe istiyor; hem <le ne büyük ısrarla!.. Deve anlatılmadıkça ne ilim ve ne de en mek ki Bolsevikleri korkntan tek silâh düstrinin serî adımlarla yürüyebilece bndur. O halde neden atom bombasımn ğine inanmamahyu. Filhakika, büyük korkunc tahribkâr knvvetinl. blöf diye • ilim adamlarmdan çoğunun dedikıerine aiaya alıyorlar? göre (halka anlatılamıyan bir ilim Bir bakışta anlaşılmaz gibi görünen problemi çözülmüş sayılamaz). bu tezadın sebebi basittir: Bolşevikler Bu noktayı da gözönünde tutan bu bu müthiş bombadan korkuyor, onun kanun Üniversitelerden halkı yaym ve tehdidinden şn veya bu şekilde Irurtulsözle tenvir etmesini bekliyor. Komşu mağa çahşıyorlar. Bu korku, bombanın memleketlerden blrinin Universite pro sırrını öğreninceys veya bulup kendlfesörlerinın bir toplantısmda, o sırada leri de VHpıncaya kadar devam edecek. o memleket Üniversitesi fen fakültesi tir. Fakat Bolşevik devlet adamlan ken. dekanlığını yapmakta olan, bir kimya di korkularının Sovyet Rusya halklanna profesörü bana (şimdiye kadar şehir ve Kızılorduya sirayet etmemesi için de, lerle köylerde halka kimya ve endüsrri atora bomhasının hiçl'ğini Iddla ediyorkonuları üzerinde 3000 e yakm konfe lar. Sovyet Rusyadaki halk kütlelerinin rans verdim) demişti. Bu rakamm mü dünya ile teması, yaluız Moskova erkânıbalâğalı olup olmaması işin ehemmiye nm gözü, ağzı ve kulağiledir; onun için tini küçültemez. Binaenaleyh kanunun atom bombasının hakikî mahiyetini Sğpek önemli olan bu hükmünü yerine ge renemezler ve manevî bir paniğe uğra. tirebilmek için iyi bir plân çizmek mazlar. Mesele bundan ibarettir. mecburiyetindeyiz. Sürat meselesine aid bir vaid Hulâsa, 18 haziran 1946 tarihi memDevlet Denlzyollan tdaresl Umumî leketimizde (ilmin istiklâli) günü ad müdürü B. Yusnf Ziya Errinin yeni ge. dedilebilir. Tamamile' koordinasyon ve mller ısmarlanırkan bir müddettenberi işbirliğine dayanan bu kanunlar Üni halkın ve denızcilerimizin dileklerine versiteler içinde ve dışmdaki ilim a tercüman olarak üzerinde durduğtım damlarmdan çok hizmetler bekliyor, ilim sürat mesclesinin gözönlinde turularağ* adamlarmdan bu işleri süratle başar hskkında dünkü Cumhuriyefte çıkan malarmı bekleriz. vaidlerini memnnniyetle okudum. Sayın Umum mtidüre tesekkür eder ve yeni gemileri ısmarlarlarksn sürat meselesine Yavuz Abadanın milletvekilüği ehemmiyet vermeleri lâzım geldiğini bir hakkında Demokrat Parti defa daha hahrlatınm. CÜMHÎÎRİYET Nüshası 10 kuruştut. Abone Şeraiti BU aylıK Oc «yu* Ait) «711* rienell* D i k k a t OazetPmlze gonâeruec svrak *• edecekleri gün fakirhaneye bir murahhas heyeti yollasalar da, Ba'oa Cafer türbesinin kandiline taş çıkartan bizim havagazi ocağımn örümcek tutmu? ha!ini bir görseler!. Hani arada sırada M>r, »&~^~ o r t a v a Çikan nev'i \Jİyı&\ şahsına münhnsır bir acayib dâlıi smıfı vardır. Okuması, yazması yoktur, elifi görse mertek zanneder de, altı yüz dok, san beş milyon, yedi yüz otuz iki bin, ' dört yüz elli beşi, dokuz yüz yumi dört ıılyon, üç yüz kırk beş bin iki yüz •irmi yedi ile, göz açıp kapaymcaya :adar zarbediverir. Yahud, elinizde tutuğunuz bir avuç çakıl taşınm sayısını ilir. Zekâ mı, işlememiş ve yorulmamış afanm hüneri mi, her ne olursa olsun, bu türlü acayib insanlan ben pek meak edeTİm. Bir ahbabım vardır. Beş, İti yaşındaki oğlu, aşağı yukarı bu tertib bir zekâda. Henüz milyonları bir ırpıda zarbetmeyi beceremiyor ama, ek mi, çift mi oyununda sırtını yere leiirmeğe, bilmecede mat etmeğe imkân ok. Sık sık evlerine giderim Bir, iki ;ün evvel gene uğramıştım. Gün'erden azardı. Baktım, aile halkı radyonun aşına top'.anmış; bahse tutusmuş gibi brir halleri var. Anlattılar. Küçük Erem, yeni bir marifet icad etmiş. Radyonun, hangi gün, hangi saat, hangi da I ? p> Çelebi, böyîe olur... kika ne çalacağmı, ne söyleyeceğini önceden biliyor. Bir saat oturdum. Keîimesi kelimesine birbirinin ayni olmak şartile konuşan adeta çifte spikerli bir radyo dinledim. Hele, birlik lâfı bolluğunda bir tane de kendisine tedarik eden akordeon birliğinin o günkü programını, bize sesile ve sözile öyle e'ifi elifine tekrar etti ki, hani şaşrrmdık dersem yalan olur. Fakat sonradan düşündüm. Parmak kadar çocuk ama, yaptığl iş pek de marifet bir şey değil. Kuvvetlice bir hafıza eseri. Ankara radyosunu bir hafta dikkatlice dinlemiş, bilmecelere olan istidadını kullanmış, öteki hafta bir tecrübe yapmış, üçüncü hafta, alabildiğine bol popuriden, mebzul miktarda scnfoniden, tümen tümen marştan ibaret temcid pilâvının sırrmı yakalayıvermiş. Vaktim olsa, bir parça dişimi sıksam, beş yaşmdaki Erdeme rakib çıkrnak işten değil. Hem belki de Erdem, Ankara radyosunun yılhk programlarını eîbere bilen aisy alay vatandsjtan bir tanesidir. Ben, söz misali, radyo olsam, bu açık gözlülere bir sürpriz yapardım. Yüksek musiki tahsilim olmadığı için, popuriden başlayıp marşta biten parçalar hakkında bir şey diyemiyeceğim ama, meselâ o sevimli akordeon birliğine bir, iki halk havası da ben hatırlatsam diye düşündüm. «Pencereden kar geliyor» pek yoruldu. O bir kaç hafta dinlense de, yerine meseîâ «Kargada seni tutaruı aman!>, «Telgrafm telleri>, «Konyalım yürü!», •Hamamın kapısı vuruldu> gibi şaheserlerden bir kaçı repertuvara almsa, halk türkülerimize pek yakıştırdıkları o soluk soluğa körük sesli akordeonla, bize biraz da bu şaheserlerle mu.siki ziyafeti çekseler! Arkadaşı sormuş: Bu ne ayol?. Havagazi. Memlekette yakacağım. Bu havagazi değil kuzum, boru Boru, havagazi değildir. Hikâye nefis. Ama, üstadın müsaadesile ben buna bir söz ekleyeceğim: Boru havagazi değildir ama, hava. gazi borudur. Hem vallahi de, Dİllahi de borudur. Tıpkı şu zavalü şehrin, kupkuru su boruları gibi, içi hava dolu trir borudur. Ahvali hazıra dediler; kömür yok, dediler; t«si«at bozuk, dediler; saatleı kötü, deailer; borular tıkalı, dedÜer; haklısınız, dcdik; malum, dedik; doğrudur, dedik; vahvah, sağlık oîsun de. dik; onlarla biz, karşılıkh böyle söy'eştîkçe, havagazi saatlerine her gün biraz daha hava doldu, gazler biraz daha hafifledi, nihayet, boru oldu. Hani geçenlerde gürültü, patırHı ?eçtiğimiz yeni belediye azalarımız vardı Bir kaç gün süren bir su lâfı *dip yürchlerlmiz! fcrah'andırdılardı. Hava 'âfı . Bizde de parti dediğin! Şunun gurasmda ne kadarcık mazisı var? Ama, aslan sütü içrrnş. gibi, doğar doğmaz, beşiğinde pehlivanlığa bsşlsdu Parti işi, şüphesiz, bir nevi güreş işidir. Gelgelelim Millî Kalkınmacr.artn giireşi, Mejhedi Caferin, kendini, kendı 1 saçlarından yakalai yıp havaya kaldıran Zaloğlu mcnkıbesine benzıyor. Parti sözcüsü, parti lideri aleyhine dava açmış. Elli bin lira istiyor. Bir san'atkâr da, gene parti iiderin. den elli bin lira istiyor. O da dava açmış. Rakamlar büyük. Güreş kızışacağa benziyor. Bu elli binler, belki de yüa binlere falan çıkacak. Şu günlerds, başa, ortaya, desteye güreş«ekler de bii belli olursa, Kalkınma Partisinde hayiJ mühim kalkmtı olacak demektir. Boru hikâyesi Beş, on gün evvel, fıkracı blr Ostsd, bir boru hikâyesi yazıyordu. Adamm biri, köyünden kalkıp tstan. bula gelmiş, çatra patrâ bir şey cr öğrenmîş, memleketine dönerken, eşyanın arasma bir bc:u s H. V.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle