Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 25 Eylul 1941 YAPRÂKLÂR Resim düşmanlığı Abdal Hanın terekesinden bir yobazın eline düşen Şehnamenin macerası Akademi Müdürü diye feryad eder. Bürhan Toprak geHerifi nâzarif «İyi çen gün Cumhurivardım, hoş ettim, nehyi münker eyleyette çıkan bir madim. Hemen bir sukalesinde, merhum ret alıkoydum. o da hattat Kâmil Akdiki yâdederken eski Türk san'atkârların benim Tire şehrindeki oğlanınıa bendan ve bu vesile İle eski devirler.'n. re zediği için» der. Tellâl, bimecal kahp Sİm düşmanlığından bahsediyordu. O de görür ki cengü cidal etmekle olmaz, virlerin resim düşmanlığı ve bu husu hemen paşaya gidip vaziyeti an'.atır.» Herifin, Melek Ahmed Paşanın huzumetin Türk san'atı üzerinde yaptığı tesir cidden meraklı ve tetkike şayan bir r.ına çıkarılması pek komik bir sahnedir: mevzudur. «... Paşa şehnameyi gördükte ah edip Bir kere «suret haramdır» hükmü verilmiş ve bu hüküm tam dört asır Os erbabı divana gösterdi, huzzarı meclis manlı ülkesinde resim ve heykelin idam herife lânet okudular. Tellâl, «Sultaaman benim tellâlhğıma gadrolmakaran olmuştu. Bununla beraber Türk nım sm» dedikte paşayı ruzigâr «Bire telruhunda mevcud olan san'at aşkı, bu müthis tazyik karşısında hiç bir zaman lâl! Fariğibâl ol, senin tellâlhğına gadsönmedi. Yalnız kendine başka faaliyet retmemiş, mali Padisahiye gadretmiş. Tiz o Tireli Haciyi getirsinler!» deyip, sahalan bularak, bu sahalarda çok bütevabi herifi sahibitelvisi keşan berkeşan yük bir inkişai gösterdi. Resim ve heysürüyerek, döverek paşanın huzuruna kel yapmaktan menolunan Türk san'atgetirdiler. Paşa: «Bire niçin kitaba böykârı, san'at kabiliyetini hatlaı, nakışlar le ettin?» deyince herif eder ki: «Ya o ve minyatürlerle cihan tarihine işlemişkitab mıdır? Papas yazısıdır. İyi ettim, tir «Menakıbı Hünerveran» bu yolda benehyi münker ederek bozdum.» Paşa: dialar vücude getiren birçok büyük ve «Sen nehyi münker etmeğe memur defedakâr üstadlardan bahsediyor: «... Ve ğılsin amma ben icrayi hükumet ederek nedikli Pavlinin şakirdi Sinan Bey, Kın mezadda iki bin kuruşa çıkmış kitabı tı Mahmud, musavvirlerin nazikmeşrebi bozmayı sana göstereyim, al şunu!» diye İbrahim Çelebi, Galatalı Memmi Çele emretti. Herif her ne kadar «Ben kapı bi, Sultan Selimin nazirini tasvir et kulu yeniçeriyim» dediyse de cellâdlar mekle maruf olan Reis Haydar...» ve aman zaman vermeyip bin değnek vudaha birçok isimlerini duymadığımız, rarak Bitlis Kadısuun hükmü üzere mali eserlerini görmediğimiz san'atkârlar!.. mirî için 1600 kuruşu da tahsil edip Ne yazık ki bu san'atkârların yıllarca tellâla da on kuruş verdüer. Pejmürde çalışıp vücude getirdikleri eserlerin pek olan şehnameyi dahi herifin eline verip ordudan taşra sürdüler. Herif «Hay Alçoğu o resim düşmanlarının elinde mahlah belâsını versin!» diye yürüdü. Cümvolup gitmiştir. Geri kalanlar ise kitable ordu halkı biçareyi teşyi ederek maylardan sökülmüş, terekelerden yok pamuna döndürdüler. Ardı sıra taşlar atahasına alınmış ve bezirgânlarm elile ec rak Diyarbekire gönderdiler.> nebilere satılmıştır. Bu nadide san'at **• eserlerinin nasıl insafsızca imha olunduklannı anlatabilmek için size Evliya Şu küçük vak'anın ibret verici ifadeÇelebinin bizzat şahid olduğu bir vak sine fazla bir söz ilâve etmek istemiyorum. Yalnız şu ufacık icraatından doayı nakletmekle iktifa edeceğim: 1655 yıhnda Bitlis Hani Abdal Han layı Melek Ahmed Paşayı muhakkak hükumete isyan etmişti. Tedibine Van takdirle yâdetmek lânmdır. Zira OsValisi Melek Ahmed Paşa memur olun manh tarihinde öyle kara cahil vezirler du. O tarihte Evliya Çelebi de Melek ve hükümdarlar görülmüştür ki eğerMeAhmed Paşanın yanında bulunuyordu. Jek Ahmed Paşanın yerinde onlardan biri Van askeri Bitlise girdi. Han, saray ve olsa Tireli Hacıyı cezalandırmak şöyle belki tebrik ve takdir bile hazinesini bırakarak İrana kaçtı. Bü dursun, tün emvali zaptolunup mirî hesabına ederdi. ' Hasan Adnan GİZ mezada çıkarıldı. Abdal Hanın emvali hakkında bir fikir verebilmek için, sade kitablarının yedi deve yükü tuttuğunu söylemek kâfi gelir zannındayırn. Evliya Çelebi bu kitablan anlata anlata bitiremez: '"" Yazan: \ H. Adnan Cix\ Önce evde, sonra hastanede roınatizmadan haftalarca yattım. O ağrıları eskiden ds çekmiştim ama böyle uzun sürmemiş, böyle şiddetli olmamıştı. Olümiü hastalık değildir, ama acısına dayanmak zor; hele uykusuzluğu, insanda takat komuyor. İ!k günler aldııış etmeyim, kenoLmi dinlemeyiır. dedim; şikâFatihle Saraçhanebaşı arasında, ev yet etmeıneğe, inltyip bagırmamağa çavelki akşam tramvayda bir hâdise ol iiştım. Olmadı. En çok ssğ kolum sızlımuştur. Bürhan isminde biri, beş altı yordu; onu, yıliardır ahşık olduğum gisene birlikte yaşadıktan sonra bir müd bi, yastığımın altma alarak yatamadım; det evvel kendisinden aynlan Polinayı, ben de insanlarııı çoğu gibi sol elimi kasab Petürkeli Mustafa ile yanyana, kuilanmasım bilmem, en küçük işlerimbaşbaşa görmüştür. Kadını kıskanmış, de, cigarâmı yakmakta, bir bardak su üstüne yürüyerek tokat, yumruk, tek içmekte zorluk çektim. Ağrı duydukça me atmıştır. Polina, haykırmış, kadmın finirlendirı. sinirlendikçe, ağrılarım arU yarundaki kasab da, Bürhana bıçak tı. Kendimi tutamaz oldum. Doğrusu, inçekmiştir. Yolculardan biri. kasabın e ley.p bağnmakta da İnsanı biraz olsun linden bıçağı almış, çok geçmeden gü a\oıfan b>r şev var. rültü, paürtı yatıştırılmıştır. Istırab önce hayret veryor; o kadar Sultanahmed üçüncü sulh ceza mah ki insan inanmak istemiyor. «Daha dün kemesine gönderilen Polnianın eski ve biı şeyim yoktu. eüm tutuyor, bacaklayeni aşinalan, derhal muhakeme edil rım.yürüyordu. Bugün bu sızılar nemiştir. Bunlardan Bürhanın, kadmı den?» diyor. Biraz uzanmakla, kolunu dövmekten 1 ay hapsine ve hemen tev şöyle bir sallayıp döndümıekle kurtulakifine, kasab Petürkeli Mustafanın da cnğını, yar:na bir şeyi kalmıyacağuıı sakavgada bıçak çekmekten 3 gün hapnıyor. Sonra ağrılr.r yerleşiyor, yayıhyor, sine karar vermiştir. bir daha geçmiyecekmiş gibi korkutuyor. Bir gün, bir saat. bir an rahat edeSıhhiye Vekili sehrimizde bümekten ümid kesiliyor. Ama belki ahSıhhat Veküi Hulusi Alataş dün öğle şılır... Ağrıya, sızıya ses çıkarmadan katlatrenile Ankaradan şehrimize gelmlştir. Hulusi Alataş, bir kaç gün İstanbulda nanları, Ejüb Peygamberi anlıyanuyoOnlaıınki büyük, insanı aşan bir kalarak sıhhl müesseselerde tetkiklerde rum. kuvvet!... Bedende duyu^^n ıstırab iııbulunacaktır. sanı küçü.tüyor, hiçten Yunanistana gönderilecek ettirccek, yahıız kendini, şeylere aldırış hayâsızca yalnız kendinl duşündürecek kadar küçiilerzak Yunanistanın fakir halkına yardını tüyor. GönlümOze en büyük hazlan veolmak üzere hazırlanan yiyecek ve gi ren ümidlc/i, sevgiîeri unutturduğu, bizi yecek maddelerini götürmek üzere, bütiin insanlara düşman ettiği saatler Kurtuluş vapuru tahsis edilmiştir. Kur oluyor. Herkese, ıstırabımızı dindirmek tuluş vapurile Yunanfetana gönderile elleıindeyrniş de mahsus dindirmiyorcek eşya arasmda şehrimiz Yunan ko lırmış gibi, hatta ıstırabınuza onlar selonisi tarafından hediye edilen bin beb olmu? gibi bsktınyor. Bir an aklıkadar koli de vardır. Bundan başka Kı mız başımı?a geliyor, demin düşündükzılaya, Yunanistandaki muhtaclara lerimizden. demır söy'ediklerimizden tevzi edilmek üzere yapılrruş tebarru utanıyoruz; fakat ağn gene kıvrandırlar da bu vapurla gönderilecektir. mağa başhvor, gene öfkemizi, o sebebsiz Kızılay umumî merkezi namına Kur öfkemizi, belki kıskanclığımızı uyandırıtuluş vapurile gidecek heyet bugün şeh yor. rimizde beklenmektedir. Huhta duyulan ıstırabm bir büyük garib bir hâdise haberleri Tramvay içinde SOHBET Yazan : Sevgilisini başkasile gören bir âşık halkı heyecana düşürdü Nurullah Spora dair düşünceler «İki yüz cild frenk basmasile Atias Minör, coğrafya, Papamonte ile hey'et kitablarının envaı vardı ki görenin ak!ı gider. İlıni teşrih mucibince kâfiei âzâyı beni âdemin basma şekil ve tasvirleri vardı ki gören ziruh zanneyler. İki yüz cild Acem ve frenk kalemlerile tahrir olunmuş ibretnüma, bukalemun mecmua vardı ki her biri sihri hilâl derecesinde idi.» İşte bütün bu kıymetli eserler mezada çıkarılmış, tellâlların, cühelânm elinde parça parça çadırdan çadıra gezdiriliyor, hemen yok pahasına satnıyordu. Zaten Osman'i ülkesinde mevcud olan ilim ve san'at hazinelerinin hemen yüzde ellisi böyls terekelerde telef olmuştur. Şimdi asıl hikâyeyi gene Evliyanın tatlı dilinden d:nleyelim: «Mürai rcüteassıbm biri Evliya, burada herifi tezyif için tam 16 sıfat kullanıyor sihrâsar bir şehnameyi mezadı sultaniden bin alü yüz kuruşa aü? üzerine yazdmr. Herifi nâzarif çaduına varıp «tasvir haramdır» diye cümle sahaifte olan tasaviri berbad edip gözlerin çıkarır. O suretlerin «nerkis misal» gözlerini etrak bıçağile hakkederken her varakı delik deşik delmiş, bazı tasvirleri boğazladım zumile boğazlarından bıçakla çizmiş, hele o musanna çehrelerini, o nazik libaslannı ağzındaki mekruh balgam ve tükrüğile telvis etmiş; görmeli tabiati ki böyle bir zikıy.net kitabın her varakını üstad ancak bir syda hasıl etmisken böyle bir edebsiz bir anda salyasile berbad ediyor. Hatta ertesi günü tellâl akçesini taleb etmeğe vardıkta «Ben ne edeyim suretJi papas kitabını. Suret haram olduğundan elime almayıp hep suretlerini bozdura> dıye şehnameyi tellâluı üzerine atar. Tellâl kitabı açar bakar, ne görsün bir suret kalmanuş. «Bire ümmeti Muhammed! Bu şehnameyi görün, bu zalim ne eylemiş!» Ferdî futbol müsabakaları Yazan: ^ İrtihal Merhum Şeyhülislâm Hayri Efendi nin kayınbiraderi İstanbul başmühendisliğinden mütekaid eski Burdur mebusu mühendis Galib Yesari Beşiktsış Allahın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesl bugün öğle namazını müteakıb Bostancı camiinden kaldınlarak İçerenköy mezarhğma defnedilecektir. Teşekkür Sevgili büyük ablamız ve muhterem ba'dızım rahmetli Faîime Sanuber Altındalm yuvamızı derin bir kedere sckan vefatı dolayısile acımızl paylaşan akraba. dost ve ahpablarımıza ayn ayrı teşekküre imkân bulamadığımız dan bu husustaki minnet ve şükranlanmızın iblâğmı muhterem gazetenizden rica ederiz. Hanın Saffet Gürson ve ailesi Mes'ud bir evlenme M. M. V. Levazım Amban muamele memuru Cemil Aslanın kızı Vecihe ile emekli Maarif müfettişlerinden Ali Rıza Tokuzun oğlu Fethinin evlenme törenleri 23 9 941 salı günü Orduevi salonlannda yüksek d^vet'iler hımırunda icra edümiştir. Taraieyne saadetler dileriz. Geçen pazar günü 941 942 futbol mevsimini açarken tertib edilen spor töreni programını gazetelerde okuduğum zaman bir tertib sehvi var zannetmlştim: Çünkü bu proeramda «ferdî futbol müsabakaları» diye bir şey yazılı idi. Pazar günü Bursada olduğum için bölgenin lutfen bana da gönderdiği davetiyeden istifade edip bu törene gidemedim. Avdette öğrendim ki: (ferdî futbol müsabakaları) bir hakikat imiş. Bunu öğrenince genc teşkilâtımızın gene pek genc idarecilerini bir yan)ış yoldan çevirmek için bu satırları yazmaya mecbur oldum. Futbolda ferdî müsabaka diye bir şey yoktur, olamaz ve böyle bir şey futbohm ruhuna mugayirdir. Bir kere bu oyunun ismi Association footboll'dur. Yani (takımla oynanan ayak topu) dur. Ingilterede icad olunB. FELEK cek..» Haitalar daima hodbin. bunun muş olan bu oyunun hikmeti de ferdlerin şahsî emel ve heveslerini cemiyet Oahin Hayri, küçüklüğündenberi pohesabma fedaya ahşmalan ve cemiyet j lis haiiyeliğine heves eder, Amerimenfaati için kendi şahsiyetlerini silekan filimlerinde gördüğü sahneleri evbibneyi öğrenmeleridir. Ingilizler gibi de, mektebde taklide çalı^ırdı. Şahin ferdiyetçi bir milletin sırasma göre milHayri, büyüyünce sade Türkiyede delet hesabına şahsiyetlerini feda edeğil, bütün dünyada tanınmış bir esrarlı bilmeleri biraz da bu ve buna benzeı cinayetler ve hırsızlıklar kâşifi olacaoyunlarda aldıkları terbiyenin bir ne Evet... Hayır... Profesör Zıhni Kağma o kadar iman etmiş, kanaat geticesidir. Bu sebeble, (futbol asosyeşin) tirmişti ki vaktile babasinm, kulağına lantor oturuyor. de ferdî müsabaka diye bir şey yapmak Siz de onunla beraber ikamet ebağırdığı isminin ilk şimdiye kadar hiç bir mucidin, hiç bir ezanla birlikte diyorsunuz, her halde?. harflerinin Şarlok Holmes'in adının ilk spor mütehassısınm ve hiç bir filozofun Hayır. Ben, teyzemin yanında oharflerinin ayni olmasmı da buna en aklından geçır.emistir. turuyorum. Buraya sabah geîir, akşam kuvvetli bir delil sayıyordu. Kaldı ki; bu teşebbüs bilhassa bizim giderim. Profesörün hizmetini görür, Nihayet Şahin Hayri yetişti, serpildi, yemeğini pişirirm. memleket için büsbütün zararlıdır. Çunkü: Bizimle temas eden Avrupah koca bir delikanlı oMu. Lise sınıflanm Ya?. futbol mütehassîsları Türk futbclunun her sene koltuk değneğile geçmişti. Hu Evet. Profesör burada o!sa bir şey bir çok meziyetîeri karşısında en bü kuk Fakültesini de ikinci sımfta ter değil. Izmir fuannâ gitmişü. «Dün akyük zâf ve kusurunun oyuncuların ketti. Gönülde de polis hafiyeliğine bir şam, acaba kapıyı ben r.u açık bırakşahsî oynjmalannda ve takırn ojununa temayül olunca bu genc hangi mesle tım. yoksa hırsız filân mı girdi?.> diye kendi şahsî zevk ve heveslerini feda e ğe süluk eder, tabiî, tahmin edersiniz düşünüp duruyordum. Kıpıcıyı aradım dememelerinde bulurlar. Bu kusuru Gazeteciliğe. aradım bulamadım. Al'ahtan ki siz immuzu sade onlar değil, biz de bilirken, Başuıda kasket, ağzında pipo sokak dadıma yetiştiniz. Doğrusu yalnız başimdi kim daha iyi şüt atacak, kim da sokak gezer, kapı kapı doiaşır, gündelik şıma içeriye girmeğe korkuyordum. ha iyi taç atacak gibi şahsî miisabaka gazeteler, haftalık mecmualar için he Buyurun beraber girelim öyle ise'. lar tertib ve kpzananlara mükâfatlar yecanlı haberler ve röporlaj mevzuları Şahin Hayri önde, hizmetçi kız artevzi etmek bu kusuru takviye ve o bulmıya çalışırdı. kada yavaş yavaş kapıyı geçip koriyunculan ferdî oyuna teswk etmek oBir sabah. Ayaspaşada tavanarasm dora doğru yürüdüler. Sıra ile bütün lur daki bir odasmda oturduğu büyük a köşeyi bucağı gözden geçirdiler. NihaBir hususî teşekkül tarafındsn yapılyet laboratuar olarak kullanılan orta mış ol=a idi, resmî teşkilâtımızın müda partımanın merdivenlerinden inerken salonda durdular. halesini celbetmesi lâzım gelen bu yan 27 numaralı dairenm kapısmı aralık Şahin Hayri, geniş masa üzerindeki üş icadm tekerriir e*miyeceğini ummak gördü. Karşıdaki sahanlıkta da yuvarşişeler, bardaklar, tübler, imbiklerle isterim. Resmî bir hükumet dairesinin lak yüzlü, kara kaşlı, kara gözlü şirin karşılaşınca: bu derece aykın fantezilere sapınası o bir kızcağızın korku ve teıeddüd buh Oo... dedi, sizin Profesör kimyaî?"1 dairelerin vukuf ve ihtisaslarını şüphe ranlan içinde boynu bükük beklemekte galiba. ye düşürür. Gerçi ferdî müsabaka de olduğuna dikkat etti Derhal polis Hem de nasıl kimyager Beyefendi. nilen bu numaralar, ferdî idmanlar hafiyeliği damarı kabardı. Her halda yaparken bir kaç defa futbu'.cuya tek bu arahk kapı ile meyus ve şaşkın genc Eczaları boyuna birbirine kanştırıp yerar ettiri'en hareketlerdir ama ona kız arasında bir münasebet mevcud o ni yeni zehirler meydana çıkarıyor. O. söyler ama, adlarının benim hatırımda (spectaculaire = temaşaî) bir kıymet lacaktı. Hemen yanına yaklaştı: kaldığı yok kL vererek sahneye koymak ve birinci, Küçük Hanım, dedi. sizi pek he Dehşet!. Ü"ÜTICÜ gibi smıflar yapmak hayecanh göriiyorum. Ynk.«a başınıza bir Kelimesi ihtiyarsız ağ/mdan fırlayaıı kikaten kimsenin aklına gelmemiş gakaza, bir felâket mi c;eldi? Şahin Hayri, için için öyle seviniyordu rabetten sayılacak bir hareket olmuş Şey... Evet ef.îndim... Baksanıza ki sormayın. Nihayet Nat Pinkerton. tur. Spor ve futbol terbiyesi bakımmkapıya. Arsen Lüpen romanlarında okuduğu dan tenkid ettiğim bu nevicad müsa Bu dairede siz mi oturuyorsunuz? maceralara benzer br hâdisenin mukadbakanm yapıldığı tîün, başta Vali oldu Burhan Feiek lüğü olabılir; zaten o, insanları insanlaKalb sektesinden ö'dü Nuruosmaniyede Alibaba mahallesin ra yaklaştınr, biribirine sevdirir, biribide Türbe Eokaçında 17 nurnaralı evde rinin halinr> aşına kılar. Onda daima işoturan kasab Alinin kansı Osman kızı tirak vara.:ı; hiç clmazsa başka birinın 35 yaşmda Münevver, odasmda ölü bu yüzünden çekihr. Kederi olan insan başlunmuştur. Yapılan muayenesinde kalb kalarını, br^ka birini düşünür. Manevı ıstırab b:ze cemiyet haygtının veıdiği, sektesinrîen ölrîüŞü anlaşılmıştır. cemiyetin bir paıçası olarak çektiğimiz bir şeydir: en şiddetli anlarmda biîe etrahmızla alâkamıa kesmez, hatta o alâkayı kuvvetlendirir, bİ2e yalnız kendimizi düşjndürtmez. Öjie bir ecıya uğramış, gönlü yaralanm'ş insanda bir haşinîik, başkalarına karşı bir sertlik, kırıcılık go'.üktüğü çok olur; bunun altırıda da gene Dir sevgi, insanlardan bir ümid sez'r^k kab'idir. İnsanlara bağlı olmasa, on'ardan bir şey beklemese onğu halde Istanbulun lara hiç k'rılır rmvdı? Hiç keder eder mülkî ve askerî miydi? erkânmın hazır buBedenimizde duyduğumuz ıstırab ise îunuşu spora karşı bizi insanijidan ayırıyor. ünlardan kaolan alâkanın art çıyoruz, bir şey beklemıyoruz demiyo* makta olduğunu 3Ös rum; bilâkis, asıl hasta oiduğumuz zaterdiği için bizim gibi bu ise ömür ver man onlardan tayda, hizmet umuyoruz. miş olanları sevindirecek bir müsahe Hekim, ecsacı, dostlanmızra ziyareti.. dedir. Yalnız şu var ki; devletin ni Fjkat bütün insanîarı s:rf bize bir fayzamnamelerle yaptığı bir tasnife göre Jaları olacağı için, yalnız kendimiz için futbol ihtiyarî bir spordur. Yani olsa düşünüyoruz. Hasta, cemiyet hayaünın da olur, olmasa da. Hattâ son günlerde bütiin iyü'.ıderinden istifade etmek ister, Umum Müdürlük futbolun takyidi için bura mukabil kendisinin de başkalarına bir de talimatname hazırlarnaktadır. hizmete, onları anlamağa, sevmeğe mecYani futbolu teş\'ik değil, tahdid mevzuu bur olduğ .nu kabul etmez. Kendisini bahistir. Buna mukabil atletizm ana dünyanın merkezi sayar; çektiği ıstıraspordur. Sivil ve asker mekteblerinin tın, hafif de olsa. herkes'nkinden fazla ders programlarma kadar girmiştir. olduğunu söyler. Bunun böyle olmadıUmulur ki; futbol gibi ihtiyarî ve hattâ ğını bilir; bilir ama bildiği için kendi tahdidi düşür.ülen bir sporun mevsimi 'cendine isvan eder. «Falamn hastalığı ni valiye açtıran İstanbul bölgcsi bu benbnkinden çok tehüke;: bir hastahk; fikri atletizm gibi mecburî ve faydalı o belki Aı kurtulsmıyacik, ölecek... Afcir sporun müsabakalarına da tatbikı jııa bana ne? Benim için benim çektiğim ihmal etmez. ıs'arabın bin manası var, ancak o ger kurtıüsam... Siz... Siz... Dünya güzel, her şey güzel ama ben dünyaya lâyık değilim». Bir sabah olsa!.. Yarm nedir günlerden?.. Bir yazı yazabilsem...» için de sevimsizdir. *** He!e romatizmai:!ar!... Aman ne gü1 Arkarada romatîzmaya hayret ediyorlünc hasta'ik o ... Üç beş güne kadar, belki de daha çabuk geçecek bir kol, ba iar; halbuki çok varmış. Hava kuru olcak ağrısını gözlerinde büyütüyor, bü duğu halde. Hatta Ankara romatizması yütüyor, eıraflanna tabiatin, insanların en çok olan şehir)erimizden biri imış™ en üüyük zulrrüne uğramış gibi bakı Zaıar yok! Ankarayı romatizması İle de yorlar. Hastanedeki günlerimi en ma severim. Erna hastalığını verdiği için nafiz şeyUr için zile bas:p adam çağır memnununı. N*oîur sanki? İşte geçti; dığımı, ağrıiarım belki pek o kadar art kolum da, bacak'arım da gene işliyor... ür nıadan da şikâyet ettiğimi, İnlediğimi Ağrmm geimesi gibi gitmesi de insana Doğrusunu isterseniz, Kızılordunun hatıriadıkça kendi kendiıımden utanıyo hayret venyor. İlk günleı inanılmıyor. boşluklarını doldurmak için, bütün dün• Sahi mi? Artık ağrım yok mu? Birazrum. ya fabrikalarının bile teçhiz ve teslih dan gene tutmıyacak nu?.. Gece ilâcsız *** edetniyeceği bu sa>nsız insan kütlelerini uyuyabilecek rriyim?» Ama emniyet ça«Bir uyuyabilsem!... Dün gece de usilâh altına çağırmağa dahi lüzum yokbuk geliyor. Iyilik insanm vücudüne, >'Uj£madım... Kolum ne kıdar ağrıyor!... tu. Harbden evvelki istatistikler Rusyaiçrne hastalıktan da daha çabuk yayıhAcaba yar^n gerer mi?... Yarm günlerda 1940 yaş arasındaki erkeklerin 31 yor. den ne?... Kalkıp işe gitmek lâzım... Gitbuçuk milyon olduğunu gösterir. BuHastalığ.ma, geçîrdiğim hayat sebeb miytceğim giUniyeceğim işte... Gece ne nun yüzde 30 unu çürüğe çıkarsak bile clmuş... Olsun! İki yıl gonlümce yaşakadar da uzun!.. Uyuyabıısem, biraz u2eride 21 milyon eli silâh tutar adam kadıktan sonra; btr an uzakıaşmak istemeyuyabilsem... Turnalar uçun. Ne de Ur. diğim bu şehrin sokaklarında gündüz, kötü türkü! Neresini de seviyorlar... Sovjetler Birlıği ilk seferberliği 19gece istedigim k^Jar gezdikten sonra; Para bulmalı... Kalkmca ilk işim gidip 25 yaş arasında muvazzaflarla yapmış göniüm ünidsiz de olsa gene tath heyeonunla kavga etmek olsun; neydi o geve bu genclikle 6 milyona yakın bir orcanlarla Çcrptıktan sonra bir iki ay hasl çen günkü güimesi. Di .i pür hasret du teşkil etmiştir. Ordunun birinci sınıf ta yatmışım ne çıkar?... O iki yıl, ömez kuyi tü ber gerdidem ü reftemihtiyatlan da 7 milyondu. Böylece 19 .•ümün en güzel, en canlı iki yılı! Güie ^•ieşjd pâbjs ruzî âstan busjdevn ü r filâ 34 yaşlaruıda dipdiri delikanlılardsn düğüm, sevindiğiro günler oldu; ağîadıtem. (Hasıet dolu gönlümü semtinden mürckkeb 13 milyonluk bir insan kirtleğım, çırpmdığım kavga ettiğim, sıkıntı çevirdim gittim; eyağını öpmek nasib si hazırdı. Bu sayede, Kızılordu, Almançektiğim, her an ölmeği dıiiyecek kadar. o.madı, kapının esiğini öptüm gittim.) lara karşı. evvelâ, tam mevcudlu 190 yeislere düştüğüm günler oldu. Hiç biNe diye mektebde iken farisiye çahştümen sevketmiş, hemen arkasından 107 rinden şikâyet etmiyorunı. Onlar benıadım?... Of! Bu kolumun ağrısı geçmiyeni tümen daha teşkil etmiştir. Mııhanim en büyük zenginliğim; bana hayatı, yecek mi? .. Istar.bulda taaı on gün yağrib birliklerin zayiat boşlukları da ikdünyayı oniar sevdirdi. Bu iki yıl içinmur yağd:... Temmuzda.. Neresini semal efradile miilemadiyen doldurulmuşde yaptık'^rımın hiç birir.ien, hiç birinverler o şehrin;.. Harabât... İyi kitab <ur. Muvazzaflar ve birinci sınıf ihtiyatden pisman değilim. İmkânsız ümidlerin değil... Bu Ziya Paşa iyi beyitler de seçlar baricinde, geri kalan 35 ile 40 yaş acı tatlılığı ile hulyalar kurarak geçirmiş. seçmiş ama ssınki kerdine rağmen... arasındaki ikinci sınıf ihtiyatlar da. geJiğim günlerden; hayatı en çok kuvKendine rağmen demek hiç de türkçe ne 7 milyon kadardır. vetle tattığım günlerden, kollartma, badeğil.. Ne düşünüyordum? Zannederim Görülüyor ki Sovyetler. insandan yana caklarıma ağrıiar da vermiş olsalar, hiç biraz dald'm, ancak bir cakika... Tam şikâyet eder miyim? Geceler, hastalar asia sıkıntı çekmiyeceklerdir. Kızılordu uykuya varacağımız sırada akhmızdan İçin geçmiyen geceler, sıhhatte olanlar Almanların dediğî gibi, 2 milyona yakın geçenleri katırlamsk kabı'. mi?... Bugün için ne büjük haz!ar getiriyor! Ama na esir ve bir bu kadar da zayiat (ölü ve kaç tane ilâc yuttum.» Kaç tene olursa laıdar da çabuk geçiyor!... Ağrılar ger yaralı) vermiş olsa dahi. bu boşlukları clsun, iki tane daha yutacağım... Kalkıp çekti; artık onlardan kurtuldum, gene doldvracak milvonlar hazırdır. Elverir bana: «Naz ediyorsun!» dedi. Terbiyehulyalarırr.a, imkânsız ümidlerime ken ki Jıunlar. talim ve terbiye RÖrmös, slz! Kime n«z edecekmişinı? Söyliyeyim, dimi bıratep bu revdiğim yollarda gece. bıifrünkü malzeme harbinin icab ettirbir daha gelirse ıçeri almasmlar... Saat ründüz doaşacağnı. Bundan gelecek diği kadar tesHh ve teçhiz edilmlş olkaç? İki... Bıriz olsun uyuyamıyacak sun ve snbay kadrolan da mevcud bnher ağrıya. her sızıya razıyım. mıy:m? An! Bir sabah oisa... Nedendir hmsnn. dava, İr.siliz ve Amerikan kayde kömür gözlüm nedendir şu benim Nurullah ATAC naklnnnın da yardımile 1942 baharına geceki uyumaaığun... Benimki romatizkaHar, bu milvonlan talim ve terbiye, rnadan... Kâfiru... O kadm neden herkes Manifaturacılar Ankaraya teslih ve teçhiz edebilmektedir. Silâh ve gibi kâfuru demez de böyle kâfiru der? maİTeme isinde. Amerika ve İnırilterenin bir heyet gönderdiler Daha mı kıbar sanıyor, n»dir... Kâfiru... Manifatura ve Yünlü Mensucatçılar yardımmdan 7İvade. Sovvet Rusjanm İnsanm sinırlermi bozmağa gelmiş... Sakendi kaynaklan mühimdir. at kaç? İki.. Bir türlü yürümüyor... iki cemiyeti namına beş kişiden mürekkeb bir heyet dün akşam Ankaraya hareket hap yutayım... Hep seninçundür benim... Uyumuşum, hem epeyce uyudum... Bu etmiştir. Heyet, Başvekâletle Ticaret ve ne ter? Yatağa iş'emiş. Kallup çamaşır İktısad Vekâletleri nezdinde teşabbü337 doğumluların sevki değişmeli.. Satt ksç? İki bvıçuğu beş ge satta bulunacaktır. Bu teşebbüslerin gayesi fabrikalann piyasaya tahsis eÜsküdar, Eminönü Yerli ve Yabancı, çiyor. İki hap, bu kadar ter, yarım saat debilecekleri bütün imalâtm cemiyetin Beyoğlu Yerli ve Yabancı, Beşiktaş ve uyku için.. Yann günlerrlen ne? Bugün murakabesl altında te^^iini temindir. Fatih Askerlik şubelerinden gönöçrilen Puad beni görmc^e gelmedi, yarın da Bu suretle bir kısım fabrikaların ma ilânlarda 337 doğumlular ve bu dogumben onu kovdurayjrn da görsün... Doktor ğazalar açarak fabrika. toptancı ve pe lularla muameleye tâbi filî hizmetini bey iki saat öğie uykusu uyumadan gerakendeci kârlannı kendi ellerinde yapmamış, yoklama kaçagı, bakaya ve îemezmiş... Öğle uykusu!.. Siz... siz.. Ne toplamalannın önlenmesi istenecektir.. hava tebdili eratın sevkedüecekleri bilzamandır göımedim... Santa Lucia... dirilmektedir. Kaç saat çaldılar" insanda biraz saygı Manifatura geliyor Şubelerde son toplanma günleri şuolur... Santa Lucia yı sevebilecek insanEvvelce Amerika ve İngiltereden mem Üsküdar şubesinde 30 eylul, Eminda ne gezer saygı'... Bir yıkanabilsem!... leketimize getirilirken Mısırda tahliye dur: Yerli şubesinde 28 eylul, Eminönü Şöyıe sıcak bir su.. Acaba bu ağnlar so edilen manifatura eşyası Mersine gel önü ğuk suyla Juştan mı oldu?... Siz... Siz.. miştir. Aynca Mısırdan mübayaa edi Yabancı şubesinde 28 eylul, Beyoğlu Yerli şubesinde 24, 25, 26, 27 ve 28 eyNe kadar güzelsiniz... Acaba piyangodan len manifaturalar da gelmiştir. lul, Beyoğlu Yabancı şubesinde 28 eykırk bin liıa çıksa ağrılarım geçer mi?.. Fırınlara un tevziatı tanzim lul, Beşiktaş şubesinde 30 eylul, Fatih Bu romatiz;na ümidsiz hastalık, yani yaşubesinde 30 eylul. rın sabaha kadar ölüp aşrıiardan kurediliyor Bu tarihler son gün olduğu için, datulnak ümidi de yok... Nereye koyayım Son günlerde bazı fınnlarda akşamkolumu? Bacaklarımdakl ağrıiar hafif ları ekmek bulunmaması üzerinde Vi ha sonra müracaat edenler hakkmda ledi... Yollarmızda gezmek... Gündüz ağ lâyet makamı meşşul olmaktadır. Öğ kanunl muamele yapılacaktır. Ste\lc nlar acaba nedeu hafifiiyor? Güneşln rendiğimize göre, fırınlara un tevziatı için geleceklerin nüfus cüzdanlanru da mi bir tesiri var? Yoksa konuşacak bir işi yeniden tanzim olunacaktır. Bilhas beraberlerinde getirmeleri lâzımdır. msan bulduğumuz için mi?... Kaanî'nin sa sayfiyelerin boşalması münasebetile İyi düşünülmüş bir teberru rübEİsini sıir defterimin başına yazaca sayfiye fınnlannm unları azaltılacak Beyoğlunda Büyükparmakkapıda otuğım... Bu dünyayı seninle ^evmışim ben ve talebelerin de gelmesiie bir kat daha ran Bayan Firdevs Günebakann BakırBenim sensiz bu dünya neaıdir ey dost... kalabalıklasan şehir fınnlannm unu köy Akıl Hastanesindeki kimsesiz hasCigaram var... Ne kadar da içmişim! çoğaltılacaktır. Aynca her fırına dör talara, altı yüz paket sigara ile İki kurKoca tabla doırr.uş... Siz... Siz... Ölsem der çuval fazla un verilmesi ciheti mu ban hediye ettiğini memnuniyetle habeı de kurtu'.üam bu ağrıkrdan... Canım karrerdir. aldık. Son aylar içerisinde umumî müdünya... Evet, ütabımın adını Canım esseselere karşı hayır sahibleri tarafınEn güzel içtimai yardımlardan biri dünya koyr.cağım... seviyorum dünyayı.^ dan bu gibi faydalı hareketlerin taadolan fitrenizi verecek bir yer araGeîin bahçesi şimdi kim bilir ne güze!düd ettiğini sevincle görüyoruz. Bilhasmayınız. Umumî emniyet ve istiklâl dir!.. Acaba kannalar solmadan görebisa şuur nimeünden mahrum hastalara için çalışan başımızda Türk Hava lecek miy'm... Ölsem de bu ağrılardan karşı gösterilen alâkayı tahassüsle karKurumu var. şıladığırmzı kaydetmek isteriz. ALIK Ataç I H F M NALINAI i n C r l MIHINAj Adam bol fakat malzeme ? ızılordunun gerek insanca, gerek malzemece ağır zayiat verdiği muhakkaktır. Bu zaviaün büjüklügü Stalin Yoldaşın 16 dan 50 ye kadar bütün Sovyet yoldaşlarını askerî lalim ve terbiye görmeğe davet etmesinden de anlaşüıyor. Sovyet Busyada nüfus çok, asker olacak insan boldur. Bu sebeble şiındiye kadar mecburî askerlik hizmeti 19 ile 40 yaş arasına munhasırdı. Şimdi, Stalin l'oldaş 16 dan 19 a kadar olan çocuklan ve 40 tan 50 ye kadar olan orta yaşlıları askerlik öğrenmeğe davet ediyor. Bu davet kadınlara da şamil olduğundan 16 dan 50 ye kadar bütün halk milli nıüdafaa hiıraeüne çağınlmış demek C Küçük hikâye Ziftin pek demesile karşılaşmiştı. Onu elinden geldiği kadar dallandırıp budaklandırmıya çalışmak, sonra da gazeteye mümkün olduğu derecede mubalâğalı bir şekilde aksettirmek lâzımdı. Büyük bir şişeyi eline alarak pencereden gelen ziyaya karşı tuttu: A... dedi, bunu.ı üstünde «ziftin peki» yazılı. Ne garıb şey. Genc kızın gözleri bir anda dışan fırlamış, beli bükülmüş, eli korku ile ağzına gitmişti: Aman, dedi, dokunmayın. Bu, müthiş bir zehirdir. Topluiğne başı kadar damlası bir öküzü, bir deveyi, hatta bir fili öldürebilir. Profesör Zihni Kalantor onu yeni keşietü. Frenkçe de bir ad koydu ama, ben anlıyamıyacağım için üstüne «ziftin peki» yazılı bir kâğıd yapıştırdı. Şahin Hayri elini çenesinin altına götürüp Şarlok Holmes'in meşhur klasik jestini tekrarladı: Hımm... dedi, buraya dün gece bir kimya casusu girıniş olacak. Muhakkak Profesör Zihni Kalantorun yeni keşfettiği zehrin formülünü çalmak istiyordu. Şimdi o casusu bulmak ve efendinizin seneler sarfederek ele geçirdiği kıymetli ihtiraı beynelmilel bir pazarda satılmaktan kurtarmak lâzım!. Hizmetçi bu sözlerden pek fazla bir şey anlamamıştı. Fakat gencin kendisiie Profesör hakkmda ancak iyi lâkırdılar edeceğine kail olduğu için başım salladı: Evet, dedi, öyle yapmak lâzım!. Öyle yapmak lâzım ama, sizin de bu hususta bana yardım etmeniz icab ediyor. Bu şekilde cüretkârane bir işi ki» ni casuslar çalmışlar. Dur kız, yorgunum, şimd hiç yoktan başıma iş çıkarma. Bilmem içerideki Bey öyle söylüyor. Taharri midir, polis midir, nedir anhyamadım. Zihni Kalantor laboratuara girince yapmaya yabancı bir kimse cesaret Şahin Hayri, Zehraya: gösteremez. Mutlaka eve girip çıkan Siz dışan çıkın, dedi, biz üstadla lardan biri o haltı etmişttr. Şimdi söyhususî görüşeceğiz!. leyin bakalım, buraya jsimier devaın Sonra demin hizmetçi kıza irad eteder? Profesör bekârdır. Allahtan başka tiği heyecanlı ve rumturaklı r.utkun kimsesi yoktur. Fazla ahpab ve dostla bir aynmı da Profesörün huzurund^ da görüşmez. Benim böyle şeye aklım tekrar etti. ermez. Ha, bak unuttum. Nişanlım sık Genc adam sözünü bitirince Zihni sık beni görmeğe gelir. Ama, çok na Kalantor vehimli nazarlarla iki taramuslu çocuktur fına bakındı ve Şahm Hayrinin kula Kızım, kendine kalsa namusludur ğma eğilerek: ama, para, gözü kör olası para insanı Evlâd, dedi, şu mantarı açayım baştan çıkarır. San altınlar önüne dö da kokla. O, ne ıziftin peki» dir, ne de külünce delikanlıda şafak atmıştır. bir başka zehir Haîis rakıdır. Rakı. Genc kız ağlamaya başladı: Fakat Zehraya ben böyle eözdağı ver Beyefendi, günahtır, dedi, masum mesem, kızla nişanlısı çekerler kafayı. adama kı>Tnaym. Malum ya, bülbülün Hem işim görülmez, hem de bana erçektiği dili belâsıdır. Ben de göz göre tesi akşam içecek zırnık kalmaz. onu nara yaktım. Şahin Hayri hiç beklemediği bu ne Canım nara yaktığın filân yok. tice karşısında bedbaht ve hayran baMutlaka o yapmıştır, demiyorum, belki bir cahillik etmiş, sade yol göstermiş kınırken Profesör Zihni Kalantor bütün vücudü sarsılarak gürültülü kahtir kahalarla gülüyordu. O sırada merdivenlerde gürültülü ayak sesleri oldu. Önde sakallı, gözlüklü Nnri Refik bir ihtiyar, arkada elinde bavul bir hamal oflaya puflaya yukarıya çıkıyorlardı. Ihtiyar, biraz »îvvel hizmrtçi ile Şahin Hayrinin girdiği kapının kilidine Vasatî saat Ezanî saat bir anahtar sokup çevirdi İçerdeki haGuneş 5.50 11.47 raretli mükâlemeyi işitince: Hay Allah müstahakını versin, 12.06 Oğle 6.02 dedi, bizim Zehra galiba gene nişanlıyı değiştirmiş. Hiç duymadığım ya15.29 9.26 Ikindi bancı bir erkek sesL Akşam 18.04 Tıkırtıya koşan Zerıra, Profesörün 12.00 boynuna sanlacakmıs kadar büyük bir Yatsı 19.35 1.31 heyecanla ileriye atıld:: Beyefendi. BevefenIi, diye hayItnsak 4.11 10.07 kırdı, iyi ki geldiniz, Sizin «iftin pe Nurl Refik Perşembe 3 Ramazan !