Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 30 Ikincikânun 1941 değil mı?|! Küçük yaştaki çıraklar [ Şehir ve Memleket Haberlerp Ayakkabı fiatları nihayet anlaşıldı 25 30 liraya satılan kunduralarm sermaİlk mekteblerden sonra orta mekteb ve yesi 9 lira imiş Ayakkabı fiatlarınm fahlş blr se liseîerdeyeni dernekler açılmasına başlandı Yazan: W. ChurchİU tngiltere Başvekili Foch ile ikinci mulâkatım 1918 yıluun 3 nisanında Blauvaisde vukua geldi. O artık müttefikia orduları başkumandan lığını ifa ediyordu. 21 nıart hezimetini ve Doullens konferausuu ,müteakıb İngiliz ordulan kumandanı Sir Douglas Haig tarafından Petain'e yapılan bir teklif Foch'un baş kumandanlığa tayinini istihdaf etmekte idi. Ve garibdir ki, Petain dahi bunıı kabuldan istinkâf edememjşti. Mareşal Foch Herkesin ümidi kırıldığı sırada Fakat o, son darbeyi indiren hareketiie büyük bir kumandan olduğunu ispat etmişti 11 Fakat Forh çok korkunc bir mirasa konuyordu. Müttefiklerin cephesinde açılan gedikler, birer uçurum halinde idi. İngilizlerin beşinci ordusu darmadağınık ve müthiş 2ayiata uğramış bir halde bulunuyordu. Fransız takviye kıtaatının yetişmesi de günden güne gecikiyordu. Atlarından lecrid olunmuş çok zayıf süvaıi kıtaab, talimgâhlardan alelâcele gönderilmiş birkaç tabur asker, ve felâketten kurtulabilen tamamile bitah efradIa, Alman taarruzu arasında ve bu mejanda mühim bir demiryolu merkezi olan Amiens önünde talihi harb adeta pamuk ipliğine bağlı havada sallanıyordu. Daha cennba doğru bir Fransız müdafaa mıntakası olan Montdidier iki jrün evvel sukut etmişti. İşte Foch, «askerî aile» ismini verdiği bir avuc erkânıharb zabitile çok büyük bir mes'uliyet altına böyle bir anda girmiş bulunuyordu. İlk iş olarak Foch Pctainden, her zaman için bir miktar ilıtiyat kuvvetini Paris müdafaasına saklamak itiyadında olan bu generaiden ve hiç bir zaman kat'î ve sarih olarak neyc içtinad ettiği tasrih edilmemiş bulunan bir salâhiyete dayanarak İngilizlerden faem ihtiyat kuvvet, hem de olduklan yerde daha büyük fcdakâı Iıklara katIanmak hususunda taleblerde bulundu. Elbette ki çok ciddi saatlerde yaçayorduk. Hatta bunlar müthiş anlardı. Fakat ben onu, (Foch'u), şimdi ştı dakika bunları yazarken, Clemeneeau ile birliktc ikimize de tıpkı bir nıekteb muallimi karatahta önünde talebesine ders takrir eder gibi, vaziyeti iznh ederken, ve önünde harita, elde kaletn; niçin ve neye istinaden bu harbi kaybetmijeceğine dair olan kanaatini bize de takrir ederken görür gibi oluyor ve gayriihtiyarî onun liyakati üzerinde tevakkuf ediyornm. O gün bize. teker teker kanaatlerini izah ederken. her gün Alman taarruzıınun kıymetinden ve dehşetinden bir şeyler kaybettiğini, her günkü taarruzun bir gün evvelkinden şiddet ve dehşet itibarile ne kadar eksik olduğunu ve yavaş yavaş bu dalganın kırılacağını söylerken onda soöukkanlılıktan eser yokru. Müthiş kızıyor, bağınyor, hırslanıyordu. Fakat görüşlerindeki isabeti, bu asabî hal. asla tağyire uğratmıyordu. H«»le a7minden ve imanından hiç bir şejler kaybetmiyordu. Mareşal Foch'u aynı senenin sonbahar başlangıclarına kadar tekrar görememiştim. Artık Alman taarruzu şiddetini tamamile kaybetmiş ve kırılmışb. Ve Foch, her sözü bir kanun, her cmri bir ferman telâkki edilen millî bir kahraman olarak dünya mikyasında yerini almış bulunuyordu. Fakat nisanla eylul arasında geçen zaman zarfındaki ıstırablar ve şedid elemleri de asla unutmamak lâzımdır. Bu belki de Foch'tan gayn hiç bir generalin çekmediği kadar derin ohnuş ve uztın sürmüştür. Zaferde Foch'un hissesi şüphesiz çok büyüktür. Altı ay devaın eden amansız taarruz karstsında Fransız ve İngiliz ordularına bir an dahi istiralıat vermeden, onlan fevkalbeşer başarılara ulaştırmakta hep Foch ve Foch'un azhnkârlığı amil olmuştur. Hafta zafer, öyle günler ve haftalar oluyordu ki iki taraf arasında pamuk ipliğine bağlı \e ınuallâkta kalıp gidiyordu. Foch'u bindiği atı çatlaüneaya kadar süren, ancak tam çatlayacağı zaman merhalesine varmış bulunan bir siivari olarak tavsif edenler vardır ki çok doğrudur. Zafcrden sonra, Foch'u, onun kararlanm ve usullerini tenkid boştur. Ancak şurasını da unutmamak luzundır ki kumandanın tevhidi. Fransadaki İngiliz ordusuna öyle müthiş bir yuk juklemişti ki, bugun dahi bu ordunun o yükün altmdan nasü kalktığına şasma uak clden geîmiyor. ingiliz ordusundan fevkalbeşer fedakârlıklar ta'eb olunmuş ve ordu bunların hepsine itirazsız boynn eŞmişti. Ve yalnız şunu söylemek kâfidir ki 25 nıayısla 27 majıs arasmda Poch; bes İngiliz fırkasını hiç bir askere yakısmıyacak tarzda simalde bu fırkaların yarıdan fazla zajiat vererek bıtab bir halde iken tekrar barbe sokmak suretile bir maktele sürüklemekien çekinmemisti. Haziran iptidasmrian temnıuz ortalanna kadar geçen zaman zarfında Forh *erek Fransız ordulannı, gerekse bu ordu ile birlikte harbeden İngiliz kuvvetlerini o derece yormuş, o derece jıpratmıştı ki onu bütün Fransız erkânıharbiyesi acıktan açığa tenkide başlamıslardı. Ve belki de bu tenkid, onun baskumandanlıktan azlini de ımıcib olabilirdi. Lâkin geride, Pariste ve bütün rihana karsı Foch'u müdafıa eden bir Kaplaıı vardı: Clemenceau. Bu Kaplan bütün kudretile, bütün varlığile kendi gibi yılmaz ve atılçan tabiatte olduğu için Foch'u müdafaa ediyordıı. Fakat 12 temmuz Alman taarnmıdur ki hakikî harb o gün, onunla başlamış addolunabilirdı ve Foch artık kimseyi tanımıyacak, hiç bir emre itaat edemiyecek bir hale gelmişti. İlk işi fetain tarafından Paris ımlerinde saklanan orduyu çekerck Alman c e n a h ı n a yüklennıek oldu ve bu hareketiie Foch hakikaten ruhan da bııyük, askerî liyakat itibarile de buyük bir kumandan olduğunu ispat etmisti. Çünkü, san ki bUıiin rafer anahtarlannın bu ordunun elinrie bulunduğiınu bilmiş gibi ve kar şısına çıkacak bütün bu manialan bir anda aşarak harekete geçmiş ve muvaffak olmuştu. Bııgün için bunlar birer mazi lıikâyesidir. Zaferden sonra, aradaki gerginlikler, bürudetler hep unutulup gitmişti. Ve ben aynı yılın sonbahannda onunla şatosunda karşı karşıya tatlı bir mnsahabeye dalmış ve 1919 seferi için de vâsi bir tank inşaatı programının münakaşasına geçmiş bulunuyorriuk. Bittabi bu sefere hacet kalmadığını zikre lüzum yokrur. Foch ile diğer bir mülâkatımız 1920 senesinde cereyan etti. Harbive Nezaretinde komışmuştuk. MUttefikler Klıin hattını ellerinde bulunduruyotlar ve Rhin havalisini işgal ediyorlardı. Küçülen İngiliz ordusu Cologne'da ordugâh kurmuş, oturuyordu. Anlamadıijım bir sebeble, rivayete inanmak lâzım gelirse, belki de Rhin havalisine idarî muhtariyet daiyesile Fransızlur, İngilizlerin Cologne'dan çekilmelerini ve başka bir mahalle naklolunmalannı isteyorlardı. İlk olarak ortalığı iskandil maksadile Fochu, benimle müzakere için Londraya, Harbiye Nezaretine kadar gondermişlerdi. Büyük zaferin kahramanı Blareşal bile teklifini bin bir dereden su getirmek suretile bana •çabilmişti. Mutereddiddi, bir türlü sözünü mevzua getiremiyordu. Ve askerî mülâhazalar ileri sürüyordu. Bu sözlerin arkasında gizli manayı sezinlemekte ve teklifin garabeti karşısında için için kızınakta idim. ingiliz ordularının Cologne'dan çekilnıeleri, bilhassa oranın zaptı hususunda sebkat eden İngiliz yararlıklanna kıyas edilince bana ham bir teklif tesiri icra etmişti. Dediğim gibi içerlemiştim. Ve nihayet Foch, teklifini yaptığı zaman dayanamadım ve kendisinden şu suaü sordum: « Bırakın da bari biz, artık evimize, İngiltereye dönelim!» Sözlerimin huşuneti karşısında, sevimli Mareşalın yüzündeki ifmizazları şimdi dahi görür gibi olu\onım. O asil çehre birdenbire soluvernüşti. Vüziindeki bütün tatlı manalar, garib bir lahavvüle uğramıştı. Bu mevzua bir daha avdet etmemek üzere ve sanld aramızda bu mevzu hiç açılmamış gibi, musahabemizc tatlı tatlı devam ettik. Onu bu musahabe ile son defa görmüş oluyordum. **• Mareşal Foch'un idare ettiği hâdisat, büyüklük ve küçüklük itibarile 1914 1918 lıarbinde hiç bir kimseııinkile kıyas kabul etmiyecek kadar muazzamdır. Ve zaman geçtikçe onun idari kıyıneti ve kararlarmdaki isabet üzerinde daha derin intıbalar tahassul edecektir. Geçen harbin başmdaki mu\affakiyetleri, daha sonralan muvaffakiyetsizliklerle karşılasmışsa, bunda belki de onun sun'u taksiri yoktu. Mücadeleciliği 1916 da kâr etmediyse, 1918 de her halde müttefikleri zafere ulastırmak gibi emsalsiz bir muvaffakiyetle tete\vüc etmiştir. Ludendorff taarruzunun birinci saflıalarında Foch'un askerî dehası muhakkak ki her şeyin üstünde ve mütlefik ordulann ihtiyatla harcanmasında ve böylece büyük ihtiyat kuvvetlerin clde bulundurulmasında en büyük amil olmııstur. Bu taarruz akiamaya başladığı zaman da bütün eldeki vesaitle, askerle, ihtiyat kuvvetlerle, tanklarla. tayyarelerle. toplarla düsmana karsı topyekun harbi gene Mareşal Foch fevkalâde bir basiretle ve önünde dııruhna7 bir kasırga şiddetile idare ctmiştir. Gazeteler yazıyor: «Tahsil çağmda bulunan bazı çocukların hiç mekteoe gitmiyerek, kunduracı, dökmeci, terzi, berber, kahveci, zerzevatçı, şekerci, ahçı, bakkal ve emsali esnafm dükkânla. rında çırak olarak çahştıkları gorulmuştür. Keza gene ilk mekteb talebesi yaşında olan bir takım çocukJarın da boyacılık, hamallık, seyyar satıcılık, gazete muvezziliği yaptıklan anlaşılmıştır. İlk tedrisat kanunile küçük yaşta çırak kullanılmasını meneden talimatnameye istinaden şehrimızin her kazasında kontrollar yapılarak ilk tahsil çağını mek teb yerine haricde geçiren çocuk. ların ailelerinin yavruiarını cahil bırakmak suçu, bunları çırak olarak kullananlarm da talimatnameye riayetsizlik kabahatile mahkemeye verilmeleri takarrür etrr.lştiı.» Eğer haber doğru ise kararda yanlışlık vardır. Çünkü maatteessüf maarif bütçemizin darlığı yüzünden ilk mekteb tahsili çagında bulunan çocuklarımızın hepsi mekteblere almamamakta, bir kısm» ertesi seneye bırakıl makta ve bu suretle her yıl açıkta kalan küçüklerin adedi artmaktadır. Bu vaziyet karşısında çocuklarını büsbütün aylak bı. rakmak Istemiyen alleler onlann hiç olmazsa bir san'at ögrenmelerini temin İçin kendilerinl bazı esnafm yanına çırak olarak ver. mektedirler. Yavrulan ancak böyle bir zaruret neticesl tahsilden mahrum kalmış ailelerl ve bunları hamiyeten yanlarmda çalışıtran insanları cezalandırmak her halde munsifane olmasa gerektlr. Binaenaleyh şimdllik bu karardan vazgeçilerek ancak ilk tahsilin mecburiyetl kanunu tamamen tatbik edildiği zaman o da tatbik olunmalıdır, diyoruz, Mekteblerde kurulan havacılık teşkilâtı IHEM NALINA MIHINA Muhafız değil, soyguncu î urup dururken bir Alman ordusunu, Gelin, bize muallimlik edin, diye memlcketlerine çağıran Rumen ricaline, tarih. bilmeyiz, nasıl bir sıfat takacaktır. Çünkü, Rumanyada bol bol yiyip içen, bu memkketin Parisi andıran zevk ve safa yerlerinde eğlenen, üstelik masraflaruu da, Rumen köylüsünün ve işçisinin dişînden tırnağından artırdığı vergilerden ödeten Almanlar, bu memlekete, sadece, fclâket getirmişlerdir. Alman askerleri, Rumen topraklarına ayak lıasaiı bu memleket rahat yüzü görmedi. Hergün bir karışıklık, memleketin nizamını altüst ediyor. Rumanya, yeni nizama gireli sadece nizamsızlık içinde kıvranıyor. O >Demirmuhafızlar> denilen güruhun ne mal olduğu, büsbütün meydana çıktı. Meğer bunlar, ihtilâlci bir siyasi parti değil; bir hırsız ve anarşist çetesinden başak bir şey değillerraiş! Zayıf siyasetini asla beğenmediğim Kral Karol'un bunları tepeletnıekte, meğer, yerden goke kadar bakkı varmış. Son çıkardıklan ihtilâlde, bir taraftan «efleri Horya Sima denilen çete reisile beraber çalışan General Antonesko'yu düsürnıeğe çahşırken diğer taraftan da halkı hcm öldürmuş, hem soymuşlar. Yağma ettikleri evlerden yalnız yükte hafif, pahada ağır eşyayı değil; pahada hahif yükte ağır esyayı da sallasırt edip götürmüşler. Bilmem ne münasebetle kendilerine •Lejyoner. veya «Demirmuhafu» diyen bu adamlar, yanlış isimler takınmışlar. Bunlar, bal gibi, soyguncu eşkiya. Baksanıza bir tanesi yakalandığı zaman, üstünde 34 milyon ley bulunmuş. Gerçi ley denilen paranın büyük bir kıymeti yoksa da, 34 milyon ley, gene, hâşâ hu* hnzurunuzdan, bir eşek yükü kâğıd demektir. Bu Demirmuhahzlar, müessisleri olan adanıın intikamını almak için, profesör Yorga gibi muhterem bir ilim adamınl da ak sakalına rağmen öldürdükleri v« bir çok Rumen ricalini katlettikleri zaman, bunların, bir gün gelip Rumen mil» leti tarafından, son nefere kadar tepele* neccğini düşünmüstüm O günün ne vakit geleceğini tahmin cdemiyordunı; yalnıt. bu k»nlı katilleri himaye edenler, sahneden çekildikten sonra, temizlik devrinin geleceğini muhakkak addediyordum. DemlrmuhafızUr, meydanı bof havayi müsaid bulunca öyle azdılar ki bunların kanlı nizamsızlığma yeni nizam dahi tahammül edemedi; onlara, ilk darbeyi tahmin ettiğimden çok evvel Indirdi. General Antonesko, otoraobillerde yanyana oturup Rumen devletinin kendisinden sonra en büyük şahsiyeti haline getirdiği o esrarkeş suratlı çete reîsinl bir rivayete göre kursuna diz« dirmis, bir rivayete göre de şiddetle arattıği halde bulduramamıştır. Demek ki Kral Karol'un, yaphfı tek doğru iş, bu Demirmuhafızlara karsı demir kullanması imiş ki General Antoncsko da onun yolunu tutmak mecburi» yetinde kaldt. kil almasından ve bazı mağazaların 3035 liraya kadar kadın ve erkek iskarpini satmakta bulunmalarından dolayı Fiat Murakabe bürosunun basladığı tekkikler ikmal olunmuş ve eicsperler bu husustaki raporla "rmı vermişlerdir. Öğrendiğimize göre, blr ayakkabının bütün malzemesinin en hurda teferrüatma ve işçilik hakkma kadar yapılan hesablar neticesinde altı kösele bir Lskarpin veya fotinin azamî 9,5 liraya mal olacağı ve bunun en çok 12 liraya satılması lâzım geldiği, altı kauçuklu ayakkabıların iae en fazla 14 liraya satılması icab ettiği raporda tasrih edilmiştir. Bazı luks mağazalar ayakkabı imalâtına ayrı blr ehemmiyet vererek işçiye fazla ücret vermektedirler. Fakat bu fazîa ücret hiç bir zaman bir çift için iki lirayı geçmemektedir. Bu esaslar üzerinden aglebi ihtimal bu gün Fiat Murakabe komisyonu son yapılan fazla fiatla ayakkabı satmak cürmü meşhudları hakkında kararmı verecektir. Yapılan cürmü meşhudlarda satılan ayak kabıların fiatları hep 20 liradan yukarıdır. Manifatura ihtikan tahkikab Son günlerde görülen bir kaç bü. yük manifatura ihtikân hâdisesinin tetkiki için Fiat Murakabe komlsyonunca seçilen eTcsperler, manifaturacılar ithalât tacirleri birllği reisl Remzi Avunduğun da lştirakile toplanmıştır. Bu toplantıda evvelâ tacirlik vasfını halz obnadıklan Havacılık hakkmda ilk mekteb talebelerine dün verilen konferansta bulunan yavrular Mekteblerde hava dernekleri açılmas:na hararetle devam olunmaktadır. Şimdiye kadar ilkmekteblerin ekserisinden başka Çamlıca, Erenköy, Kabataş, Şişli Terakki, Işık liselerile, Çapa kız muallim ve Selçuk Kız San'at mekteblerinde ve İzmir kız talebe yurdlannda teşkilât tamamlanmıştır. Talebeler kuruma kar şı büyük bir alâka göstermektedirler Aza olan talebeler arasında ayda iki, üc lira taahhüd edenler de vardır. Üniversite fakültelerinde ve Tıb talebe yurdlarında teşkilâta başlanmıştır Hava Kurumuna yardım için Üniversite de de bir «tayyare haftası. yapılacaktır. Talebelere verilen konferans Hava Kurumu tarafından talebeler için tertib edilen konferansların birinds. dün saat 13.30 da Eminönü Halkevinde verilmi?tir. Konferansta 500 den fazla talebe bulunmustur. Havacılık hakkında verilen Izahat talebeler tarafından alâka ile dinlenmiştir. MAAR1FTE Orta mekteblerin teftişi MÜTEFERRtK Güzel San'atlar müdürü fehrimizde Maarif Vekâleti Güzel San'atlar müdürü. Tevfik Ararat dün şehri mize gelmistir. Tevfik Ararat, Umum müdürlüğe atd yeni projeleri alâkadar eden meseleler etrafında tetklkat yapacaktır. Doğru değil mi ? Basra yolile getirilecek eşya İthalât ve ihracat tacirleri dün büyük bir toplantı yaptılar Basra transit yolundan daha fazla ve daha muntazam bir şekilde Lstlfade edilebilmek üzere lâzım gelen hususların tespit edilmesi için dün Mıntaka Ticaret müdürlüğünde bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda ithalât ve IKracat tacirleri bulunmuş ve tacîrler bu husustaki fikırlerini soyleml^erdîr. İçtimada en ziyade vagon mese lesinden ve bir de Basradan Bağ dada kadar olan dar hattın fazla hamuleye mütehammil olmamasından bahsolunmuş, bunun için tedbirler alınması lstenmiştlr. Bu arada en mühim maddelerin tercihan getirilmesini öne sürenler olduğu gibi, hududlarda tesadüf edilecek müskülât da mevzuu bahsolunmuştur. Tacirlerin en ziyade • üzerinde ısrar ettikleri nokta, hamule senedleridir. Halen buradan tanzim olunan hamule senedi ile bir mal ancak Meydan Ekbeze kadar gitmektedlr. Buradan bir mutavassıtın yeni bir hamule senedi tanzimi ve malı yola devam ettirmesi icab etmektedir. Bu suretle de mal ancak Telköçeğe kadar gitmektedir Beynelmilel hatlarda cari olan tek hamule senedi ile naklivat henüz bu hatta teessüs etmemiştir. ' (Operator Nazım Mıkâilın muayenehanesi. Kabul odasındaki deri kanapemn orta yerınde kılığı kıyafeti duzgun, sol eJinin başparmağı sarılı keliifelli bir bey, gobeğini sarkıtmış, bacaklarını uzatmiş oturuyor. Gene doktor, beyaz gomleğınin içme zor sığan bir cevvallik ve sinırlilikle ayakta en sona kalmış olan bu hastayı dinliyor. Birden telefon çalıyor. Operator makineyi açıyor.) Burada, doktor Nazım MikâiL Ha.. orası «ameliyat yurdu» mu.. Pekâlâ asistan beyler hastayı hazırlasınlar. (Duvarda yediye çeyrek kalayı gösteren saate bir göz atarak) isterlerse kendileri de yıkanmaya başlasınlar.. Ben yirmi dakikaya kadar geliyorum(Doklor telefonu kapadıktan sonra tekra ziyaretçinin önüne geliyor) Beyefendi, arzu ederseniz muayene odasdına geçeüm, şu parmağuuzı bir göıeum.. Doktorcuğum onu görmesi iki dakikalık bir şey Yalnız evvelâ hâdisenin nasıl \uka geldiğini zatıâlinize arzetmelıyim ki mesele hakkında etraflı b"" fıkir edinebılesiniz.. Hay hay, beyefendi Bundan aşağı yukan tam yirmi sene ev\rel.. Malum ya, genclik.. Bendenizde müthiş bir av merakı vardı. Kar kış, yağmur çamur edemez, Küçükçekmece, Bujrükçekmece senin, Belgrad ormanı, Alemdağı benim, köpek önümüzde, tüfek sırtımızda dolaşır dunırduk.. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.. Nerede şimdi o takat, kuvvet.. Alimallah gündüz hiç de fazla yürümedigim, otobüsten, tramvaydan inmedigim halde bazı akşamlar eve turşu gibi dönüyo rum Köşedeki sedirin üstüne çöktüm mü bır daha yerimden kımıldamak istemiyorum. Refikam cariyeniz: Bey, haydi sofraya gel! Diye ısrar etmese yemek masasmın başına geçip oturmaya bile nazlanacağım Neyse efendim UKatmıyahm, ne diyordum. ha evet.. Yltmi sene evvel ava son derece meraklı olduğumdan bahsediyordum.. Gene böyle kânunusani sonlarıydı» İki arkada* Büyükçekmecede ördek avına gitmiştik. Maarif Vek&letl umum müfettlş. leri pazartesi gününden itibaren orhalde büyük manifatura stoku ya ta tedrisat müesseselerinde teftlşMüfettisler, pıp bunları yüksek fiatla el altm lere baslıyacaklardır. dan piyasaya çıkarttığı tespit olu kıdem zammı almağa hak kazanan başka, nan bir baba ve oğlun faturalarile muallimlerin vaziyetinden birhassa öğleden sonrakl etüdleri, defterleri tetkik olunmuştur. tedrisat işinl ve mekteblerin umumî Bundan sonra 100 bin liralık blr ihtiyaclarmı tetkik edeceklerdir. satışta 50,000 lira açıktan kâr alan firmanın vaziyeti de tetkik olun Çocuk kütübhaneleri muştur. Her iki rapor da bugün FiMaarif Vekftletl Kütübhaneler uat Murakabe komisyonuna verile mum müdürlüğü, memleketimizin cektir. her tarafında çocuk kütübhaneleri teslsine karar vermiş, buna aid bir ADUYEDE de proje hazırlamağa başlamıştır. İstanbulda Dlvanyolundaki Çocuk Mahkemeye verilen kasablar Eslrgeme kurumu kütübhanesine iBelediyenin tespit ettiği fiatlar lâveten Üsküdar ve Fatihte de birer dan faz'aya et satan Halâskâr Gazi çocuk kütübhanesi açılacaktır. Kücaddesinde Rıdvan Sorak, ayni cad tübhanelerde bilumum çocuk neşrldede Fleman Maça, Maçkada Arif yatı bulundurulacaktır. Maarif Ve. Soydan, Maçkada Abdullah Doğru kâletl Istifadeli çocuk kltablarınm gör, Maçkad» EFİİUİ İlyadls Cumhu seçümesi için blr anket açmıştır. rlyet Müddelumumiliğine verilmiş Tespit edile*cek eserler arasında lerdir. Bu dükkân sahiblerinden bir noksan bulunanlar Vekâlet tarafıntanesi Hayvan Borsasında idare he dan yazdırılarak kütübhanelere tevyeti reisidir. zl edllecektir. Çok çocuklu ailelere ikramiye Sıhhiye Vekâletinin altıdan fazla çocugu olan analardan Ihtiyacı olanlara otuzar lira verdiği malumdur. 933 senesinden bugüne kadar bunlardan 200 kişiye bu ikramiyeden verilmiştir. Halbuki müracaat edenlerin sayısı 3000 i bulmuştur. Bu ay zarfında da çok çocuklu tiç aileye ikramiye verilmiştir. Profesör Fahreddin Kerimin konferansı Bir kereste tüccannm muhakemesi Kereste tüccarmdan Mihal aley hine milll korunma kanununa mu* halif hareketten mevkufen tahki kat yapılmaktadır. İddiaya göre, bu tacir, Sümer Bank deri ve kundura sanayii müessesesine 17/2'940 ta 55 metre mikâbı kereste venneği taahhüd etmiş, bunu böylece bildirdigi halde 15 gün sonra, depo kirasının ve sair masrafların çoğaldığı beyanile taahhüdünü yerine getirmemiştir Bu sırada yapılan aramada, deposunda hayli kereste mev cud olduğu anlaşılmışıtr. Müîacaat üzerine başlıyan tahkikatta, Mihal, sorguyu n>üt€akıb tevkif edilmiştiDava dördüncü sorgu hâkimliğindedir. Tahkikat, neticelenmek üzeredir. Ruh hastalıkları mütehassısı profesdr Dr. Fahreddin Kerim Gökay bugün saat altıda, Eminönü Halkevinde mühim bir konferans verecektir. Mevzu «sinir ve harb> dlr. Kütübhaneler tatil günleri sabah Konferans herkese açıktır. tan itibaren, diğer günler ise saat ŞEHIR tŞLERl 15,30 dan sonra açılacaktır. Koza ihracatı Bursa (Hususî) Bu hafta içinde şehrimizden 15 bin lira kıymetinde kuru koza, 12 bin lira kıymetinde ipek, 27 bin lira kıymetinde ipek döküntiısü Avrupaya ihrac edilmiştir. Avrupadan her gün yeni siparişler gelmekte ve bunların gönderilmesi için piyasada hararetli bir çalışma başlamış bulunmaktadır. Bu cümleden olmak üzere 42 bin lira kıymetinde koza döküntüsü yeniden İstanbula gönderilmistir. İstanbula gönderilmiş olan mezkur koza döküntüsü, nakil vasıtası temin edilir edilmez İngiltereye gönderilecpktir. Hâide yeni paviyonlar Belediye, İstanbul Hâline yeni gelir membaları aramaktadır. Bugünlerde bu membalar tespit edilerek Şehlr Meclisine arzedilecektir. Hâlln senede 230,000 lira varidatı var. Bunun 150,000 lirası safi kâr tutmaktadır. Belediye, Meyva ve Sebze Hâlinde yumurta, yoğurt, peynir sattırmak suretile yeni gelir nembaları aramaktadır. Bunun için de Hâle yeni paviyonlar ilâve edilecektir. Hâlde bunlar için ayrıca soğukhava tesisatı vücude getirilecektir. Devlet, Inşaatma müsaade edilince Hâl civarındaki Tekirdağ iskelesi denilen bu mahalde bu yeni pavivonlar vücude getiriîecektir. (Saat yediyi çeyrek geçiyor. Doktor arabiyetle artık ajrakta duramaz bir hale geldiği için koltuklardan birine yarı ilışmiş, sağ elini çenesinin altma dayamış, dişlerini gıcırdatır vaziyette zehirli bir gülüşle hastaya bakıyor.) Beyefendi, çok rica ederim, şu parmağınızdaki yara» Ah doktoıcugum, affedersin gene daldım galiba.. Dur, kısanın kısası Aydın havasına bağlayacağım.. Neyse efendim.. Temiz) iğe, şaştığım kadar biâ ayrı ayn odalarda yatıracak derecede jrer bulmalarına da hayret ettım. O yorgunlukla tabiî başımı yastığa koyar koymaz dalmışım, bilmiyorum, aradan nekadar zaman geçmiş» Garç diye kapının açılırken çıkardiğı gürültü ile uyandun. Baktım elinde şamdan, kızcağız.. Tatlı bir Rum şivesile «affedersiniz, lâvaboya sabun koymasını unutmuşum, onu getirdim> dedi. Ben uyku sersemliğile.. Ha. Pekâlâ!.. cevabını verdim.. Öbür tarafa döndüm.. Tekrar içim geçmiş.. Biraz sonra ayni gürültü Gene gene kız karşımJa «Pardon, sizi rahatsız ettim ama, belki gece uyanırsınız, mumu yakmak için kibrit bulamazsınız diye düşundum.» Hay Ailah müstahakını versin • Kızdıra ama, belli etmedim. «Teşekkür ederim» i bastırdım. Tekrar gözlerimi kapadım.. Üçüncü ve dördüncü defalar da bu hal tekerrür etti. Ve Rum kızı her birinde odama girmiş olmasını mazur fösterecek sebebler bulmaktan geri kalmadı. 100 kuruşluklar tedavülden kalkıyor Parmaktaki yara Ahmea Hidayet KUçUk hlkflye • Yarın LÂWRENCE Dünkü ihracat Dün şehrimizden 250,000 liralık ih racat yapılmıştır. Bu ihracat meyanında Finlandiyaya tütün, Maca rlstana deri, Bulgaristana külliyetli portakal gönderilmistir. Antalya Belediyesi Elektrik şirketini satın alıyor Antalya (Hususî) Antalya elektrik Türk Anonim slrketinin yüz elli bin liraya Belediyeye devren satUması şirket heyeti umumlyeslnce bir toplantı yapılarak kararlaştırılmi'îtır. Bu şirket, teessüsündenberl enxsaline nümunei imtisal olacak bîr mükemmeliyette çalısmış, lnkisaf etmis, hissedarlarına büyük temettu vermiştir Ahiren Antalya Belediyesinin ileri götürülmesi esbabı aranırken bu şlrketin mühim bir gelir ve fea'kmma âmili olacağı düsünülerek Belediyeye verilmesi te^ebbüsü açılmış ve hissedarlar büyük bir feragat ve fedakârhk yaparak sirketin Belediyeye devrini kabul etmişlerdir. (Doktor yeçüye beş kalayı gosteren gorsün, mubareklerin hepsı ayakiarınsaate telâşlı bir nazar nrlatır) dan bırbirlerine bağlı değüler mi? Sırt Affedcrsiniz, beyefendi parmağınız layıp getiriyorlar! Tabii boyle saçma şey olmazi Saf sedakj yara» Gelecegjm, doktorcuğum, hiç tnerak yircıleri kandırmaJk için icad edılmış bır etme.. O yaraya geleceğim.. Bendeniz tekerleme, tuiuat nev'ınden bir şey.. Fakeiâm siisilesini öyle kolaylıkla kaybe kat tuluat diyip de geçmiyelim, doktordenlerden değilim Yalnız vaziyet lâyı cuğum.. Şimdi oyle yeni piyesler seyrine kile tavazzuh etsin diye işi biraz evvel mecbur kabyoruz ki tuluat bunların yalinden tutturdum» Nerede kalmıştım.. nında garbın kJâsıklerini andıran birer İki arkadaş Büyükçekmeceye ördek avı şahescr gibi kalıyorlar. na gitmiştik, diyordum.. Bizim Sabihle(Saat yediyi beş geçiyor.. Doktorun Bılmem tanır mısınız.. O zaman ikimu hiddetten kızarıp moraran yüzü beyaz de gümrükte idik. Şimdi Ankarada mü gömleği ve açık renk kıravatile tam bir teahhidlik yapıyor.. Ah ne şeker adam tezad teşkil ediyor. O sırada telefon tekdır, ne candan dosttur tasavvur ede rar çalıyor. Operatör, makineye koşu mpzsidniz.. Hatta benim de ticarete inti yor) sab eylemekliğime biraz da o sebeb ol «Ameliyat yurdu. mu? Geliyorumdu. Kendisinde fena huylardan, kıskanc Beş dakikada oradayım.. Uktan kat'iyyen eser yoktur.. İster ki Kusura bakma doktorcuğum. Galiherkes rahat ve mes'ud olsun.. İstanbula ba lâ& uzattım.. Sen de ameliyata gideher gelişinde mutlaka beni arar, bulur, ceksin.. Telâş ediyorsun Hakkın var. eski âlemleri yâdederiz. Mesele çok mühim ama, mümkün ol(Doktorun gözü saatte, yelkovan mü duğu kadar hulâsaya çalışacağım. Evet.. temadiyen ileriiemekte) Gölde ördek hak getire.. Sağa, sola do Affedersiniz, beyefendi parmağı laştık, bir kaç tane vurabildik ama, vakti çok geciktirmişiz, son treni de kanızdaki yara. Çok bir şey kalmadı doktorcuğurn. çırmışız.. Ey.. Ne yapacağ^?. Tabiî geceSözüm drinüp dolaşıp ona müncer ola yi de orada geçireceğiz. Muhtar uyu c;ık.. Evet. Sabihle Büyükçekmeceye muş Güçhaye yatağından kaldırdık. Agitmiştik. Aksilik bu ya.. O gün gölün man bize yatacak bir yer.. Neyse Daha (Saat yediyi yirmi beş geçiyor, opeüstünde ördek koydunsa bul.. Halbuki o zaman mübadele meselesi hallolup ratör, artık tahammül edemiyecek bir öyle zaman olur ki mubarek üstüste bitmediği için bir Rum ailesi varmışhale gelmiş, zile basıyor, hastabakıcıdan pıtrak gibidir. Hatta ortaoyunlarmda Pansiyoner alıyormuş. Ev harab bir şey ama, oda temiz, yatak çarşaflan sakız paıdesüsünü istiyor.) meşhur Kavuklu Hamdinin fıkrasını Doktorcuğum sabruu suüstimal etmuhakkak hatırlayacaksuuz.. Guya gibi.. Ev sahibesi kır saçlı, ortayaşlı kenHamdi de bir arkadaşile oraya ördek di halinde bir kadıncağız.. Fakat kızı • tim amma, gözü de kertesine getirdimavlanaya gidiyor. Fakat tüfeğini nişan Eh doğrusu doktorcuğum, meslektaşın Sahahleyin bendehanenin duvarındaki değiştiriyordumalıp tetiği çekecek yerde elinde bir yu Lokman hekimin yo dediğine çok yakm resimlerin yerlerini ırak sicimle soyunup göle atlıyor. Ya bir şey» Beyaz bir ten, koyu mavi göz Tam çivilerden birini çakarken bu menındaki Hamdinin bu hareketi karşısın !er, lepiska saçlar, tıkız bir vücud.. Sa seleyi hatırlamıyayım mı? Zihnimde birda «acaba oynattım mı?» diye hayretle bih dirseğimi dürttü, ben ona manah den «acaba kız o gece niçin böyle sık sık bakıyor.. Hamdi durmadan dalıp çıkıyor, rranah baktım ama, neme lâzım Kimbi odama girdi, çıktı?» suali belirdi. Bu essonra ansızm haykınyor: Ateş et!. Dan. lir, kocası mı, nişanlısı mı, sevgilisi mi rarh düğümü çözmek için uğraşırken ; Dan Dan! Ördekler havalanmak heve vardır. Allah ona bağışlasın, diye dü dalgınhkla <pat!> d ye çekici parmağıma yapışürmıyayım nu? sine düşüyorlar.. Nişan alan bir de ne şündüm. Halen tedavülde bulunan 100 kuruşluklarm yerine kaim olmak üzere 1 liralıklardan kâfi miktarda çıkarümıs olduğundan üzerinde 100 rakamı yazılı olan gümüş liralar cumartesi sabahından itibaren tedavul" den kalkmıs, olacaktır. Eski yüz kuruşluklar 1 şubattan itibaren bir sene müddetle yalnıa Cumhuriyet Merkez Bankası ve şu. belerile Malsandıklarmda kabul olunacaktır. Bir araba denize uçtu Tophane iskelesine kayıdlı Hasana aid 2572 numaralı yük arabası Galata rıhtımında dururken, geçen bir otomobil, beygirleri ürkütmüş" tür. Beygirler, rıhtımdan denize uçmuşlardır. Hâdiseyi önlemek istiyen arabacı da beygirlerle beraber denize düşmüştür. Arabacı, civardan yetişilerek kurtarılmış, fakat arabaya bağlı bulunan beygirlerin ikisi de boğulmuştur. CUNHURİYET Niısbası Senelik Altı ayhk Üç ayhk Bir avlık tmnıştuı. Türkıye Harlo Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve vazılaj nesredilsin edilmesin iade edilmez ve rivaından mes'nüvet kabul olunmaz.