Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BÜYÜK SİYASÎ TEFRİKA: Yazan: GORDON WATERFİELD dokuzu herhalde Fransayı idare edenleıe aid olacaktır. Ve Fransa halkı, başındaki adamıarm kendisini idare edecek ehliyette olmadıklarını vaktinde aıılayaraadı. Hükumet, sonuna kadar mukaven;ct edeceğini mütemadiyen söylenıiş, Parisin müdafaa vaziyetinde olduğunu anlatmış. Ve bir kaç gün sonra Parisin açık şehir olduğunu ilân etmiştir. Hük jrnet «icab ederse şimali Afrikadan da harbe devam edecektir.> diyor, fakat çok geçmeden de Almanyadan sulh şartlarmın büdirilmesini istiyordu. Ayni hükumet, «Şerefsiz bir mütareke yapmıyacağız» diye bağırıyor, fakat diğer taraftan da Hitler"in eline bembeyaz bir çek veriyordu. Bunlar yalnız liyakatsiz değiidiler, üstelik halkı aldatan kimselerBu yüzden bugün FTansız ricalini muhakeme edenlerin kendilerini de mubakeme etmek gerektir. Fransız sansörünün şiddeti ise FranReynaud ile de Gaulle'ün daha başka türlü hareket etmelerine imkân yok sız halkının idrakine ve soğukkanlılığına tu. Fakat Fransa hükumeti, halka bir kaışı itimadsızlık ifade ettiği için karışey söylemiyor ve onlara yainız et ye şıklığı artırmağa hizmet etmekte idi. nıemek, alkol kullanraamak için emirler Mes uiiyeti mudrik, tanmmış gazeteciveriyor, halka, hisseder ve düşünür in lerın vaziyet hakkmda mütalea yürütsarı muameiesi yapmıyordu. Fransa ri melerine müsaade edilmiyor, ve bu yüzcaii, Hitler'in zaferinden fazla, Fransız den haik vaziyeti anlamağa imkân bulahalkından korkuyordu ve Petain'le nuyordu. Sansör aleyhinde bulunrâıyan Weygand'ın ve sair arkadaşİErmm en yok gibiydi. Bu yüzden mesele mecliste büyük endişesi, Fransada bir komünıst müzakere edilmiş, Blum sansör aleyhinhareketi \"uku bulması idi. Fransız sol de şiddetli beyanatta bulunmu$ ve larının vatanseverliklerini ve vatan sev Fransız İstihbarat Nezaretine karşı çok gisini herşeye üstün tuttuklarmı gös ağır sözler söylemişti. istihbarat Nezaretermeleri de Fransız ricalinin korkusu ti Continental oteiinde idi. Burayı ziyanu yatıştıramamıştı. Hükumet, Re ret etmek istiyen herkes, bir taicbname nault fabrikalanndaki işçilerin, yahud yazmak mecburiyetinde idi ve bu nezaParis halkının harbetmesini istemiyor ret, Harbiye Nezaretinden daha sıkı mudu. Hatta hükumet, bunlar içinde şehri hafaza altında idi. Bu İstihbarat Nezarerr.üdafaaya kalkışanlara, ateş edilmesi tınin vazifesi, haberlerin neşrine mâni olmaktı. Buralara da hücum zihniyeti de İçin zabıtaya emir vermişti. Elhasıl Reynaud Fransada sulh taraf ğil, müdafaa zihniyeti hâkimdi.Onun için tarı olanlara karşı hâkim bir vaziyet sansör heyeti, daimî bir tereddüd içinde alamadı. Bu sulh taraftarları ise her idi ve bu tereddüd yüzünden hiçbir seşeyden fazla bir ihtilâlden korkuyor ve yin geçmesine müsaade etmiyordu. Santeslim olmağa karar vermiş bulunuyor sör, gazetecilerin mütaleaları yüzünden, lardı. Sonra büyük menfaat sahibi olan askerî rüesanın rahatsız olacağmı tahederek bunlara yazı yazdırmamayı lar Parisin borabardıman edilmesinden. min konaklarmın harab olmasmdan endişe daha münasib görmekte idi. Harb muetmekte idiler, bunlar içinde Çörçü gi habirlerine karşı da ayni hattı hareket bi: «Her köyü, her kasabayı ve her şeh takib olunuyor, ve bunların birşey görri müdafaa edeceğiz. Her sokağını mü memeleri, bir şey görüp yazmalarına dafaa edecek olan Londra, büyük bir or tercih ediliyordu. Elhasıl, herşeyi örtbas duiun hakkından gelebilecek vaziyelte eimeyi istihdaf eden bir Majino hattı da dir. Londranın esarefe girdiğine şahid ol Pariste vücude getirilmişti. Nasü Franır.iktansa onun baştanbaşa harab ve bir sız erkânıharbiyesi, Almanyanın Polonyığın kül olduğunu görmeyi tercih ede ya ile meşgul olmasından istifade ederız! Hitler hâlâ. kendi irade kuvvetiııe rek Siegfried hattına taarruz etmek istmıadil bir lradeye sahib bir milletle tememişse, matbuatın düşünmesinı ve karşılaşmadı. Ve karşılaştığı milletlerin düsündüklerini söylemesini de tasvib çoğu entrikalarla zehirlenmiş, harbe etmemiştir. Parlamento da tatil edilmiş o'duğugirmeden önce içlerinden eürümüşlerdi. Fransanın, Fransız ordusıınun, Fransız na göre matbuatın hem hükumet, hem halkının ve Fransız liderlerinm başına lıalk hesabına bir istihbar kaynağı oigeienleri, başka türlü izaha imkân yok. niEsı zarurî idi. Bu sayede halk vazi yetle daima yüzyüze gelir ve ne yapacadiyecek bir adam bulunmuyordu. Çörçil, Fransayı çok iyi tanıyan ve onu ğını anlardı. Halbuki harb başlar başla>gaze'.ecil'ğini müdafaa eden bir adam olduğu için, pıaz yapılan iş Fransız Fransa hakkmda acı sözler söylemek is müstakil bir ifade vasıtası olmaktan çıtemezdi. Fakat onun sözleri de artık karmak olmuştur. Gerçi Istihrabat NeIVsnsanın canlı bir millet olmaktan çık zaretinde müfrit ihtiyatkârhğm tesirintığını, inhitata uğradığmı, Alınanlarla den kurtulmak istiyen elemanlar vardı. İta.lyanların dediği gibi onun bir daha Fakat bunlar da bir şey yapamıyorlardı. kalkınmıyacağıru anlatmaz. Franrız or Gazeteler, yalnız resmî tebliğlerle ve bu dusunun erleri, Fransız halkı, içinden resmî tebliğlerden mülhem, fakat sıkı çürümüş değildir. Fakat Fransanm si kontrola tâbi yazılarla kalırsa vazifesini yasî sistemi çürümüş ve bu sistemm ye yapmamış olur ve bu şartlar içinde protiçtirdiği liderler, büyük bir milleti idare pagsndanın da bir manası kalmaz. Haledecek liyakaü haiz olmaktan uzaklaş buki, Fransada vaziyet bu merkezde idi mrşlardı. Arada buna rağmen büyük ve herkes yalnız nikbinlik ifade eden sdamlar yetişiyordu. Fakat bunlar da yazılar yazmakta idi. Bu yüzden efkârı istisna teşkil ediyorlardı. Fransanm ba umumiye, bir felâketle karşılaşmak üzeşında liyakatli liderler bulunsaydı, bu re oldvğundan bihaber kalarak itiyadladefa da eski hayatiyeti gösterirdi. Ger rını değiştirmeden yaşıyordu. Yalnız açi bir milletin ancak lâyık oldukları a rada bir Reynaud radyo ile nutuklnr dnmlara nail olduğu doğrudur. Fakat söyliyerek halkı bir sarsıntıya uğratıyor. büyük adamların millctleri istedikleri fakat onun sesi çok geçmeden, bedbinseviyeye yükseltükleri de şüphe götür lik gayyasını gizliyen resmî nikbinlik nıez. Fransız ferdiyetçiliği, Fransız mil havası içinde boğulup gidiyordu. (Yann devam ederek) letinin, uzun bir zaman fena bir siyasî Fransız milleti içinden çurumuş degıldı Sansör halkı, hakikati öğrenmekten menediyordu Sehir Herkes Haberleri Ekmek fiatlarına zam yapılacak mı? Belediye fırıncıların talebini tetkik ediyor İstanbulun ekmeklik buğdaymı temin eden Toprak Mahsulleri Ofisi değir mencilere Derince iskelesinden buğday vermeğe başlamıştır. Derinceden Is tanbula her gün 490 ton buğdayı almak için daLmî vasıta bulmak mühim bir mesele olduğu gibi Haydarpaşa ile Derinc arasında mühim bir nakliye ücreti farkı bulunduğundan ekmek fiatlarının yükselmesi icab etmektedij Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul şubesinde dün bir toplantı yapılmış, fakat mesele halledilememiştir. Bu vaziyette değirmenciler vasıta tedarik ederek Derinceye göndermişlerdir. Fakat bu işler cereyan ederken İstanbula buğday verilmediğinden Belediye, İs tanbul halkının ekmeksiz kalması tehlikesini karşılamak için fırıncılann yapmağa mecbur olduğu 20,000 çuvallık stoktan İstanbulun beş günlük ihtiyacının karşılanmasına müsaade et miştir. Diğer taraftan fırıncılar Belediyeder Meselâ bir Çakırcalınm, bir Köroğluekmek fiatlarma on para zam yapıl nıasını istemişlerdir. Belediye İktısad nun haydudluk menkıbelerine hayran müdürlüğü bu hususu tetkik etmekte, clanlar, Newton'un, Pa^tor'ün dehası öfakat diğer taraftan bu meselenin halli nünde eğilenlerden fazîadır. Bilumum ne çalışmaktadır. raütecavizler bu ruhî haletten istifadeye çalışurlar ve fikriyat sahasında da hakikat kalpazanı ruhunu asla bırak^mazlar. İusansever incelik yerine kaba lubirle Fiat Murakabe komisyonu perakende açgözlü salgıncılık meylini inkişaîianmanifatura satışları yapanlar için kâr dırmak çoktan âdetleridir. Bu hususta hadlerini yüzde 25 olarak tayin ederşefler pek yalnız kalmaz; eski zaman paken lüks mağazalara yüzde 50 kâr kadişahlarının bazı kanlı denaetlerini kibul etmi^ti. Bu lüks mağazaların hangileri olabileceği Manifaturacılar Bir taba uydurmak için fetva çıkaran softaliğinden sorulmuştur. Birlik azaları lar gibi masum milletlerin canına kasGerek ferdlerin, gerek cemiyetlerin hayatmda müşterek bir vasıf görülür; bu iki unsurun hakkı ve davası ne olursa olsun nihayet başka haklar ve baş ka davalarla karşı karşıya gelmek mec buriyeü vardır. Çünkü her hak, başkalarınm hukukundan yapma bir duvarla çevriliyor. Ve bu duvarlari muhtelif bahanelerle yıkıp önlerine gelen toprağı çığneyenler mutlaka bir gün enkaz altında ezilmişler ve kendileri ayak altında kalmışlardır. İşte en mütekâmil miilfcticıin de çok deîa unuttukları hakikat! Çünkü büyük insan küılelerini, akıldan, hikmetten ziyade ıhtiraslar idare edegelmiştir. Dün de bugün de! Söyiemek bile fazladır; kendilerini insanlığa eski tabirle «minkıbelirrahmaıı» hâkim olmağa namzed sayan nice kaçıkların tirih piyasasında daima gürüldüğünü hepimiz biiiyoruz. Ancak gorüıeıı şey burıdan ibaret değildir; iç acısüe itiraf etmek lâzım gelir ki, halkın kesii ve ışıksız tabakaları tab'an «akıl ve hikmet» ten hazzetmediği için, çok defa şarîatanlarm, demagogların sözlerile sarhoş olmağı, ileri bir kaianın irşadile gr7İerini açmağa üstün tutar. Yazıktır anıa böyledir. CUMHURÎYET 29 Ikinciteşrin 1940 deli mi? geçen bir yolcu. Soyguncu mahluk, zavallı yolcu teslim olmadı diye biçareyi hem hançerliyor, hem de «Ne yaptın?» diyenlere şu cevabı veriyor: [HEM NALINA MIHINA! Emniyet buhranı karşısmda Kahraman orduya kış hediyesi Fakat onu idare edecek büyük devlet adamı kalmamıştı Hiç kimsenin hiç kimseye inanı kalmamıştır. Bu böyle iken senelerdenberi her gün en insafsız yalanları söylemiş olanlara nasıl gönül baglanabilir? Kabahat bende s Yazan : > değil onda! Çünkü •"""•™~" ' I çaritasını istedim vermedi. Eğer verseydi cldürmiyecektim? Binaenaleyh mağdur benim, gaddar o! dedilmesini mazur göstermeğe çalışan Evet, bugün dünyada mantık diye, mütefekkir maskeli katil yamakiarma propaganda diye insanlara bir takım da maaiesef raslanmaktadır. Fakat yalnız mehafilde peşkeş çekilen adaiet ziyafeti şaıef cellâdları arasmda! budur! 1918 denberi âlem şunu gö'dü: MağVaktile Amerika Cumhur Keisi Ruzlüb bir millet, enerjisini kaybetmez ve velt bir nutkunda şöyle demişü: «Yaiayatından ümidini kesmezse, çahşma ve tu bin kere tekrar etmek onu hakikat febat sayesinde kalkınabilir ve galib haline geçiremez!» Pek doğrudur; fakat lerine meydan okur. Bilâkıs salsbe ka unutmamalı. Bir yalanı bin kers tekrarzanmış olanlar, muvaffakiyellerinin af lamak, onu bir çok basit zihinlere yeryonu içinde uyuşup yeni vazifelerini leştirebilir; binaenaleyh tıpkı sıtma ile, ihnr.al ederlerse bir gün en korkunc h e tırahomla mücadele eder gibi mütecaviz zimete uğramaları mümkündür. Bunu milletlerüı yalan salgınlarile de savaşaçık açık gören beşeriyet, bundan d.iha mak mecburiyetindeyiz. Kahraman evehemmiyetsiz olmıyan diğer bir nükte lâdlarımız, hududlarrauzı beklediği gibi, yi maaiesef ka\Tayamamış bulunuyor. kalemlerimiz de halkın zihnine girmek Yani bir türlü inanamıyor ki kendi hak istiyen hilekâr propagandalara karşı bilarmı korumak istiyenler, başkalarının rer süngü kesilmelidir. İşte onlardan bir l.ukukuna riayet etmedikçe, o kendi tanesi: Yeni nizam... hakları denilen şeyleri tam emniyet alHer nizam, bu şerefli isme ]âyık olatma almış olamazlar! Ve kargaşalık de biimek içkı, herşeyden evvel bir takım vam edip gider. Son zamanlarda bunun an a vasıflara malik bulunmak iktıza bir çok misaline raslamadayız. Şahid ol cder. Bu vasıfların birincisi ise zuliimduğumuz diğer gülünc bir fecia da şu den kaçınmadır. Yeni âlem mimarları dur: Meşru müdafaa mevkiınde bulu bunun farkında değiU. Eğer, dünya üzenanları, bir cürmün müsebbibi, müteşeb rinde bir emniyet kalesi kuruLmak lâbisi ve hatta mes'ulü yerine koymak ve nm gelse, anahtarları kasa hırsızlarına âleme öyle göstermeğe çalısmak eayre mı teslim edilir?. ti. Bu gajTet, bütün cihanı ahmak sanCihanın geçirdiği en büyük buhran, mak gibi, ancak eblehlerin kabuî edebeynelmilel emniyet buhranıd'.r. Ortada ceği bir hareket olmakla kalmıyor. Mübir itimad kırımı dönüyor. Hiç kimsenin tecavizlerin. müteamzlarm vicdan kadar hiç kimseye inanı kalmamıştır; bu böyle irfan bulanıklığı içine daldıklaruu da iken senelerdenberi hergün en insafsız gösteriyor. yaianlan söylemiş olanlara nasıl gönül Düşününüz; bir sokak köşesi, elinde bağlanabilir? Herkes deli mi? Fazıl Ahmed elzele felâketzedelerine yardım için Büyük Millet Meclisi kararile Meclis Keisi ıauhterem Abdülhalik Rendanın riyasetinde toplanan MUli 'Vardım Komitesi mesaisine nihayet verdi. Elde edilen netice, cidden büyüktür. Memleket dahiiiudeki nakdî teberruların yekunu 3,905442 liradır. Haricden yapılan nakdi yardım 1,420,727 Urayı bulmuştur. L1nıumî yekun 5^25,870 liradır. Aynen teberruat ise, yiyecek, giyecek, kuüanılacak eşya olmak üzere, pek azüıı yekunlara baliğ obnuştur. Bu maddeler de dahjiden ve haricden olmak üzere ikiye aynhnaktadır. Sözü kahramau orduya yapacagunız kış hediyesine nakletmek istediğim için bu listelerden yalnız memleket halkının giyecek eşya olarak verdiklerini aynen aşağıya naklediyorum: 49.0S0 çift kundura, 30,773 ceket, 159,439 çamaşu, 80,480 çift çorab, 27,406 fanilâ, 57,505 gömlek, 13,531 kazak, 9.155 mintan, 5^78 jnanto, 10^12 palto, 23.146 pantalon, 383,187 parça muhtelif eşya. Yekun şudur: 907,133 parça, 137,381 çift ve 39,468 takım. Bu giyecek eşyadan başka battaniye, çadır, halı, kilinı, seccade, yatak, jorgan, pamuk ve tıbbî ec7a da verilmiştir. Yukarıdaki giyecek eşyadan İstanbulun teberruatı 206,336 parça gibi mülıinı bir yekun tutmaktadır. Bu yekundau lıububat, diğer gıda maddeleri, tülun, hayvan ve tıbbî ecza haricdir. HallcımiTin yüksek şefkat, insanlık, jurddaşlık ve cömerdliğini gösteren bu şükran ve iftihara değer rakamlardan sonra. asıl mevzua geliyorum. Ankarada bulunduğunı için, İstaubulda kahraman orduya kış hediyesi olarak toplanun eşyanin yekunuııu bilmiyorum; fakat bunun, zelzele felâketzedesi yıırddaşlara geçen sene yapılan ve yalnu Istanbulda 246 bin küsur parçaya baliğ olan azametli yekundan bayli uzak olduğunu sanıyorum. Orduya verdiğimiz ve vereceğimiz kıs hediyeleri, afetzcdelere teberru edilmiş olan eşyanın yekünunu mutlaka geçnıelidir. Çünkü yüz binlerce Türk a^keıine ea az bir iki hediye vermek icab edor. Gerçi, devlet, silâh altına alınan askerin ibtiyaclanııı temin ediyor; fakat lıalkın hediyesi de, silâh altındaki sevgili askerlerimizin bir kısnuna değil; bepsine şamil olmak icab eder. Bu, Mehmedciğc ve onun subayma ferd ferd hepimizin bir sevgi ve şükran nişanesidir ki yarım değil; tam ifa ve eda edilmesi boynumu* za borcdur. Lüks mağazalar saldırma ile bekleyen bir şaki ve oradan Fazıl Ahmed AYKAÇ komisyonun bu kararına tamamile muhalif bulunmakta ve lüks namı altında bir sınıfı kabul etmek ihtikârı ve muhtekiri resmen kabul etmek demek olacağını ileri sürmektedirler. Bilhassa komisyon azaları tarafmdan lüks ticaıethanelere misal olarak gösterilen Beyo.£'unun maruf bir mağazasmm verü nınllarını ecnebi malı namı altında bir misli fark fiatla sattığı ve bu işten dolayı çıkan hâdisede mal bedellerini peri vermoğe mecbt'.r olduğu bilindi Öinden komisyonun böyle bir zamsnda b'i nevi kararlar vermesi hayretle karfjilprmıstır. MAAR1FTE Talebenin kontrolu Ders zamanlarmda, haricde kahvelere, siuemalara giden talebenin toplanmasına devam olunmaktadır. Orta tedrisat rnuallimlerile polisler tarafmdan Beyoğlu semtinde yapılan taramada yakalanan 27 talebeden başka, dün de diğer semtlcrde bazı talebeler uygunsuz yerlerde görülerek haklannda zabıt tutulmuştur. Talebelerin isimlerile bulunduklan vaziyetleri tespit eden raporlar bu£?ün Maatif müdürlüğüne verilecektir. Bu ra porlara göre, talebeler hakkmda mua mele yapılacaktır. Kısa Haberler •^r Köy eğitmen kurslarından bu sene mezun olan 700 eğitmenin mulıtelif vilâyetlere tayinleri yapılmışnr. Bıı sene, ilk defa olarak İstanbul Maarif Müdürlüğü emrine de on eğitmen verilmiştir. Bunlar Silivri, Çatalca. Şile ve Yalova köylerine tayin edileceklerdir. İr Sarıyer orta mektebinin kadrosu hazırlanmıştır. Mekteb önümüzdeki pazartesi günü açılacaktır. Sarıyer orta mektebine, Kandilli lisesinin orta kıs mındaki talebelerle, Emiıgân ve Beykoz orta mekteblerine giden talebeler gönderilecektir. fa Nişantasında Valikonağı caddesinde 51 numaralı cvin önündeki havagazi borusu patlamış. Marika ve Arkir ıs minde iki Rum kızı zehirlenmiş ve Beyoğlu Zükur hastanesine kaldırılmış lardır. MOTEFERRÎK Resmî dairelerde mesai saatleri Aybaşından itibaren resmî dairelerde tatbik edilecek mesai saati hakkuıdaki emir dün Dahiliye Vekâletinden Lİâkadarlara tebliğ edilmiştir. Buna nazaran pazar gününden itibaren saatler bir saat ileri alınacak, memurlar sa bahleyin dokuzda vazifeye başlıyacak, öğle üzeri bir buçuk saatlik bir tatilden sonra akşam beşte ayrılacaklardır. vazifelerinden Dul ve yetimlerin maaşı Yetim, dul ve emeklilerden üç aylık maaşlarmı Eytam ve Emlâk Bankasından alanlara pazartesi günü, malmüdürlük.lerinden alanlara da salı gününden iti baıen maaş tevziatı yapılacaktır. ŞEHİR İSLERI Otobiis fiatlarına zam yapıldı Çanta hırsızları sistemle oyun oynamasına yol açmış. tehlikenin başgöstermesi üzerine Fransa liderlerine karşı isyan için vakit bulamamıştı. Çünkü Fransanm beş milyon evlâdı askerdi ve erkâmharbiyenin emrıne tâbidi. Sansör ise halkm vazij'et hakkmda sırih malumat almasma mâni oluyordu. Bununla beraber hakikat henüz lâykile anlaşılmadı ve bunu ancak istikbal tayin edecektir. Fakat mes'uliyetin onda Şolıriıı içinden Vedide adında bir genc kız, evveiki Bir kısım otobüsçülerin müracaati ügece Çarşambapazarmdan giderken, İb zerine Belediye bazı hatlara işleyen otorahim adında biri yanma yaklaşmıj ve çantasmı kaparak, yanmda bulunan ar büs ücretlerine yüzde on zammı kabul •t Kadıköyünde Yeldeğirmeninde oy kadaşı Ahmede vermiştir. Ahmed çan etmiştir. Encümen de bu talebi tasvib etturan Mustafanın 6 yaşlarındaki kızı tayı kaçırmışsa da. biraz sonra polis mistir. Zehra sokakta oynarken, Bahaeddıne atarsfmdan yakalanmıştır. Her iki suçid arabanm beyğirinin attığı çifte ile lu dün birinci sulh ceza mahkemesinde başından ve ayağından ağır surette yaaltışar ay hapse mahkum olmuştur. ralanmıştır. Sirkecide oturan Mehmed admdı biri dun sabah Galatada Necatibey caddesinBeşiktasta Yıldız caddesinde 17 nuden geçerken 1731 numaralı şoför Asımaralı evde oturan 68 yaşlarmda MehLondra 1 Sterlin 5,24 med adında biri evir.de ölü olarak bu mm idaresindeki otomobiiin çarpmasma Nevyork 100 Dolar 132.20 nıaruz kalarak muhtelif yerlerinden yaiunmuştu. Cir.ayet etrafında Adliyece Cenevre lOOİsv. Frc. 29,6875 yapılan tahkikat neticesinde, cinayetin ralanmış, Beyoğîu hastanesine kaldırılAtina lOODrahmi 0,9975 hırsızlık kasdile işlendiği anlaşılmıştır. ıruştır. Sofya 100 Leva 1.6225 Diğer taraftan polis de suç faillerini Şoför Saffetin idaresindeki 2611 nu Madrid 100 Peçeta 13,90 tespit etmiş, yakalamak üzere araştır maralı taksi otomobili Galata Necatibey Budapeş. 100 Pengö 26,5325 nalara başlamıştır. caddesinden geçerken Saniye adında bir Eükreş 100 Ley 0.625 kadına çarparak başmdan yaralanmaBelgrad jOCDinar 3.175 sına sebebiyet vermiştir. Yokoha. 10ü Yen 31.1375 Stokholm lOOİsveçK. 31.005 Beyoğlunda Lâle sokağmda apartıman Şirketi Hayriye ve Denizyolları vaBu borcun ödenmesine tavassnt vapur seferlerinin buna göre tanzimi için zifesini üzerine almış olan Halkev'eri ali<kadarlara tebligat yapılmıştır. ve Kızılay şubeleri gerek teşvik. gerekse hediyclcri hazırlama ve toplama bakımmdan daha büyük gayretler sarfctmekle mükelleftirler. Türk matbuatma düşen vazife de. ade ta mukaddes bir vatan hizmeti olan bti Şehrimizde ihtiyac duyulan yiyecek ve iş üzerinde ısrarla durarak halkımızı heyakacak ihtiyacını temin eylemek ve va yecana geürmektir. Ancak elbirliğile çalıştığımız takdirzoiunacak narklara karşı bir kuvvei müeyyede olmak üzere Konya Belediyesi dedir ki geçen seneki gibi iftihara dejer muazzam bir iş yapmak imkânını bul15.000 liraîık bir mütedavil sermaye kamuş oluruz. bul etti. Bu on beş bin lira ile et, ekmek, Konya (Hususi muhabirimizdrn) odun, kömür ve saire gibi günlük ve umumi ihtiyac maddeleri temin olunarak ihiikâr yollarına sapılmasına ve bu suretle halkm soyulmasına düşürüunesine meydan tır. ve sıkmtıya bırakılmıyacak Konya Belediyesinin güzel bir kararı Dün üç kişiye otomobil çarptı Beşiktaş cinayeti Ankara Borsası, 2811940 CUMHURIYET Nüshası ) HiıoiK! jeraiti} Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık 5 kuruştur. Türkiye Harie için için 1400 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 » 400 . 150 » 800 » Yoktur. Konya Vilâyetinde pirinç zer'iyatı Konya (Hususî Vilâyetimizde çeltik için alâkalı devlet muhabirimizden) ziraatinin daireleri tcmini tarafjndan k&pıcılığı yapan Mustafanın 6 yaşların | daki oğlu Mehmed. İstiklâl caddesinde bir kalduımdan di|er kaldırıma geçmek isierken şoför Osmanm idaresindeki otomobiiin çarpmasına maruz kalarak muhlelif yerlerinden yaralanmış. Şişii çocuk h?.stanesine kaldırılmıştır. ESHAM ve TAHVtf.ÂT Merkez Bankası 105^5 tetkikat yapılmakta ve çeltik ziraatine Altın fiatı düşüyor Altın fiatlan dün 24,25 kuruşn düşmüş. külçe altın gramı 281 kuruştan muamele görmüştür. müsaid yerler tespit edilmektedir. İlk iş olarak Armenak kazasmda kır pinnci ekilerek tecrübeler yapılacak, iyi netice ahnırsa diğer mıntakalara da teşmil olunacaktır. Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin zi.vaındaa mes'uliyet iade ediünez ve kabul olunmaz. Soruyoruz? İskarpinleri amoullü kadınlar coğaldıkca!.. manto, ipekli robdan sonra başımıza bir de üç yüz elli lâmbalı ayakkabılar mı çıkacak dersiniz? A Biraz daha nazik olmak kabil değil midir? Kürk Tramvaylsrımızda dikkatli, vazifeşinas, eski tabirle tam «efendi» bir çok vatnıanlar, biletçiler, kontro] memurları var. Fakat bunların arasında bütün müşterilere müfred muhatab sıgasile hitab etmekten başlıyarak bir çok ağır muamelede bulunanlar da mevcud.. Çantasında bir sürü bozukluk olduğu ve kenüısine ledavülden çekilecek değil, ilelebed geçecek paralar verildiği halde değiştirmiyorlar. Herkesi, bindiği yerleri saklıyan küçük bir zümreye kıyas ederek, yalancı çıkarmaya çalışıyorlar. Bilet veya para elinizde uzuı. müddet beklediğiniz halde kalabalık dolayısile vaktinde gelemedikleri için hafifçe dalıp Ha geldiklerini anide farkedemezseniz «hey, bilet!» diye dürtÜFtürüyorlar. Seferlerini bitirmeleri icab eden müddeti geciktirmiş iseler inecek ve binecp^e aldırmadan sürüp gidiyorlar... İlâh.. Tramvay memurları sade kaba tavırlarla para ahzü kabz ve müşterileri şüpheli eşhastan sayacak şekiîjp kontrol vazifesile mükellef insanlardan değildirler, ayni zamanda umumî menafic hizmet etmek mecburiyetinde bulıman vatandaşlardandırlar, onun için: «İşlerini görürken halka her ve?ile ile iyi muamele etmelerini ve daha nazik davranmalarını temin k r v ; l değil midir?» div» Bazı kadınlar, iskarpinleri üzerine ( £ . mpui takarak do b a l a h a d d ı n laşmağa baslamıslar. ' Karaniık gecelerin yeni bir ilhamı: Işıklı iskaıpin... Arük bunlaıın da kim bilir, ne çeşidleri peyda olur: Açıkh, koyulu türlü renklerde ampuller.. (Konc) a takılan mı istersiniz, yoksa ökçeye iiştirilen mi? Şairin iddiasına bakarsanız: «Ayağı baş yerinde seyrediş bir hoş temaşadır!» Fakat ışığı güzellerin yüzünden Ü lanlar için şimdi bu tersine dönüş, ınezheb değiştirmek kadar güç olacak. Artık kimseyi, bundan sonra, tepeden tırnağa temaşa edemiyeceğiz! İster misiniz, çiçeklerin dili gibi, ışıklı iskarpinlerin de kendilerine mahsus bir dili olsun. Meselâ kırmızı ampul: Zalim! İçını bağrım yanıyor! Mavi ampul: Bana bu kadar soğuk davranma... Sarı ampul: Derdinle bak ne hale geldim... Yeşil ampul: Haydi, sevişelim... Pembe ampul: Gönlüm var, sende! İş bir kere ahp yürümeye görsün, günüıı birinde bakacaksınız, ampul bij iken iki, iki iken dört olmuş. Dcrken. şıkır, şıkır her yanından türlü ıcnkie ışıklar sızan kadın iskarpinleri] Ahn Soruyoruz? ı ^ z e a i ' e büdcelerine J ilâve cdilecek yeni bir fasıl daha: Kürk manto, ipekli ıop ' ve saireden sonra başımıza bir de ışıklı iskarpin mi çıkacak dersiniz?. Salonlarda artık dedikoduyu dinleyin: Semihayı gördün mü.. Üç yüz eîli ampullü bir iskarpin yaptırmış... Öyle cici... Öyle cici ki!.. ıımda modası geçmiş danteller, kqb^ Falanca kunduracı da topuğu am yün kordelâlar tozlar içinde uyuyerlar. pulle işlenmiş bir iskarpin gördüm. Ağ Bir tarafta gazete ve mecırıualar uzanzımın suyu aktı. mışlar, yorgun ve bitab din'f füyorlar. Dün gece ev glirkn, iskarpinleri Obör köşede kâğıd ve kibrit kutularile min ampulleri birdenbire sönmesin mi?.. baharat torbaları kucak kucaŞa... Aman, ne canım sıkıldı bilseniz... Hâlâ bize tatlı bir sonbahar mevsimi Fakat, bana kalırsa, ışıklı iskarpin yaşatan kış iptidasımn ılık havası içinmodasmın salgın haline gelmesi bayan de bu küçük dükkâmn kokusıı zifirî !ar hesabına iyi netice vermiyecek. karanlığında benliğimin derınliğinde cyMalum ya: Dost başa, düşman ayağa le karma karışık duygular uynndırıyor bakar derler. Bundan sonra, sokakta ki'. Dükkânı işleten bir kadın.. Cemile rastladığımız kadınlara düşman muameiesi ermeğe mecbur olacağız! Bu Hanım.. Tuhaf bir Anadolu şivesile komahzuruna mukabil, ışıklı iskarpinlerin nuşuyor... Saçlarmı kapayan siyah başbir faydası da var: Sağlam ayakkabı örtüsünün yanlarım çenesir.in aliından olanlar, çürüklerinden kolayca ayırd döndürüp iyice sıkıştırmayı hiç bir zaihmal etmez. Fakat şıpıtık terlikedilecek. Ve asıl mühimmi şu: Kafa man kafaya karambol, yalnız eıkeklere inhi lerinin üstündeki bacakları j'az, kış sar edeceği için yolda bir kadına çarp çıplak. Daha yukarıda kısa basma entalığınız zaman, ona söyleyîcek hiç bir rinin etekleri sağa sola saüanır. Omuzlarından aşağı kruvaze bir erkek ceketi mazeret bulamıyacaksınız! Ayakkabısınm ucile gören bir kadına. iniyor. Mübalâğalı bir burun.. Çok kaba bu karaniık gecelerde rastlarnamağa çizilmiş yüz hatları.. Dudaklarının arasında sönmeyen bir sigara. dikkat ediniz. „, „ .. oungor Şehrin ışıkları kısıldıktaıı sonra bir iki gün dedirginlik hissetmekle beraber şimdi beşeriyetin ilk tabiî hayatını yaşıyormuş kadar müsterih ve eminiz. Tertibatımızı aldık, karanlığa da alı^tık. Yalnız ahpablarla biraz münasebetimiz seyrekleşti. Uzak yerlerdeki dostlarımızı ziyareti pek göze alamıyo . ruz. Ama, ruhumda ne acayib bir arzu | Dükkânm mütevazı oluşuna bakma var.. Akşama kadar evde oturmava j yın.. An kovanı gibi işler.. Hizmetçiler, katlanıyorum da, karaniık basar basmaz hanımlar, çoluk cocuk dar kapısmdan sokağa fırlamaktan nefsimi alıkoyamı yan yan girerler. Alçak tezgâhın etrafında sık sık cıvıltıh bir kalabalık görüyorum.. lür. Cemile Hanım eğihr, uzantr, kuSaatin yeknasak tiktakile kalbimin tuları açıp kapar, tozlanmışları kolunun değişmeyen darabanına kulak vermekyenile siler. Herkese istediğini paket ten kurtulmak istiyorum. Benim gibi yapıp uzatır. Biber, karanfil. zencefil.. bir insanla, ziyaya, karanlığa, sıcağa, soMakara, düğme, fiıkete, renkli şeker, ğuğa karşı benim kadar arzulu bir mahçikolata... lukla konuşmak, derdleşmek ihtiyacı iSokak lâmbaları yanmsyalıdanb?ri, çinde kıvranıyorum. Sokağımızın köşesinde küçük. sma akşam üstleri Cemile Hanımın dükkânı çok küçük bir dükkân var.. Csrr.ekâ mutlak bir sükunet içinde.. Dün akşam onu yan indırilmiş ke penginin arkasında, mavi kâğıdla maskelenerek ancak bir idare fitili kadar ziya veren tek elektrik ampulünüıı altında çıplak bacaklarını uzatmış dinlenir vaziyette buldum. Beni görünce ayağa kalktı. Altmdaki iskemleyi ikram etti. Cemile Hanım, dedim, çok yoruldun galiba!.. Küçük gözlerini kırpışürarak: Allah eksik etmesin, dedi. Gündüz epeyce alış veriş oldu. Geceleri ortalık karanlıklaşalıdanberi gündüz gözile aksata etmek müşterilen daha ziyade işlerine geliyor.. Yorulmadım, dersem, yalan söylemiş olurum. Fakat şikâyetci değilim.. Asıl beni üzen pazar giinleridir. O vakit ne yapacağımı şaşırıp kalıyorum. Belki dikkat etmişsinizdir. Dükkânı kapayıp gazetelri onüne açı yor, kış kıyamet demiyor, beş aşağı. beş yukarı geziniyorum... Eh, kimsesiziik böyledir işte!.. Ne ise. affedersiniz. ben de ne istediğinizi soracağım yeide, = hüçük hikâye Karanlıkta... Hadiye lclâl kendi derdimi yanmağa çaiışıyorum.. Son cümle birdenbire beni şaşırttı. Hiç bir şeye ihtiyacım yoktu. Sırf konuşmak, yalnızlığımı gidermtk için buraya gelmiştim. Beş on kuruşluk hiç bana lüzumu olmayan bir rıasneyi bahane edebilirdim ama, o meseleyi kat'iyyen hatırıma getirmediğim için bir anda böyle bir vaziyet kavşısırda kalınca afallamıştım. Cemile Hanım bu parib tereddüdüme garib vo mamlı bir te bessümle mukabele ederek: İlâhi Hanunefendi, dedi. Haliniz bana yirmi beş sene evvelki sevği'imi hatırlattı.. Eski büyük harb içir.deydi. Ben henüz toy bir genc kırdın.. Ka dınlar yüzleri gözleri açılmamış olmakla beraber yeni yeni alış veriş hayatına aülıyorlardı. Rahmetli babflm çck mütaassıb bir adamdı. Duysa kıyameti koparırdı. Fakat ben, ondan gizli siyah bir çarşaf giyer, yüzüme sık bü peçe örter, sokak aralarında, köşebaş!arır.da iğne, firkete, tarak falan satard'm. Ne yapayım, yatalak annemin yîvcceğine, içeçeğine, ihtiyar bir yapı rtnçberi olan babamm kazancı kâfi gelmiyordu. Günün birinde peşimda bir adam peyda oldu. Hiç bir şev söylemiyor, sarkıntılık etmiyor, yalnız ortalık tenha'.aştığı zaman yanıma yîklsşıyor, ra?tgele bir kaç firkete, bir deste iğne, bir tarak satın alıyor, kenıküm bir kaç lâkırdı söylüyor, lâkin hiç açılamadan yoluna devam edip gidiyordu maktan eza duyuyormuş gibi burkuldu. Sonra kendini mazor gösternıenin yo !unu bulduğu için cesaretıenmişti: Allah için yakışıku delikanh idi, diye devam etti. Uzun boy.u, kara kaşlı, kara gözlü bir içim su... Bilmiyoruta kaç ay böyle devam etti Nihayet Ça nakkale muharebesinin çok kızıştığı günlerüı birinde görunmedi. Ertesi gün, daha ertesi gün gene '/ok.. Muhakkak asker olmuştu. Düşmanla dövüşmek her yiğitin vazifesidir. Buna bir şey diye rnem, fakat bana Allaha ısmarladık demeden gidişine hâlâ yüreğim yanıyor, ciğerim parçalaıııyor. Gündüzleri kara peçenin altında, geceleri zifiri ksranlığın sessizliğinde ona ağladım durdum. Öldü mü, kaldı mı, bilmiyorum. Bslki döndü, geldi, evlend: de çoluk cocjk sahibi oldu. Ismini, kim olduğunu scramamıştım ki arayıp tara/ayım.. Ah.. Genclik, cahilük.. O vakit biraz ssrbest ve açık olsaydım, bugün böyle tek başıma sipsivri kalmazdım... O aralık kapıdan e!indeki elektrik fenerini sağa sola, aşağı yukarı oynata oj'nata on, on iki yaşlarında bir erkek çocuk girdi.. Cemile Hanım, dedi, sende pi! var mı? Ve alacağı cevabı bir an evvel öğrenmek istiyormuş gibi birdenbire ziyayı dükkâncı kadına çevirdi. Cemile Hanım ıslak gözlerinin sırrını bir de ona ifşa etmemek için başını öbür tarafa dön dürdü. Küçüğün sesi anide heyecanlanmıştı. Cemile Hanım niçin ağlıyorsun?. Kadın bu yaşta kendisi gibi yapayalnız bir mahlukun göz yaşı dökmeğe bile hakkı olmadığmı düşünmüş, gururunu ve izzeti nefsini korumek istemiş olacak ki: Ah... Genclik ve kapalılık... Ne kadar Ağlamıyorum evlâdıın. diye cevab sıkıhyor ve uf^nıyordıım, bi'rr.ezsiniz. verdi, 'ışığı birdenbire yüzüme tuttun Cemile Hsnım, b.'yaz saçlan, turuşuk da gözlerim sulanıverdi. yüzile böyle bir aşk maperası anlat Hâdiye İCLÂL