Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 Temmuz 1939 CUMHURIYET Bir iddia münasebetile: Fatihin nesebi Beşinci Mehmedin dedesi Çelebi Sultan Mehmeddir, yoksa iddia edildiği gibi Düzmece Mustaf a değil Yazan: FERİDUN NAFİZ UZLUK Iktısadî hareketler Yerinde yapılan tadilât îşçi sayısı yüzden fazla olan maden ocaklarile sınaî müesseselerde meslekî kurslar açılması hakkındaki nizamna menin bazı hükümleri vâzıhan anlaşıla mamış ve bilhassa bizde sınaî müesse selerin hususiyetlerine nazaran tatbi katta müşkülâta tesadui edileceği gö rülmüştü. Bilhassa erbabı sanayün bu mevzuda gösterdikleri haklı hassasiyete bu sütunlarda tercüman olmuş, nizam namenin izah ve tadili lüzumuna işaret etmiştik. Nekadar şayani memnuniyettir ki, İktısad Vekâleti bu vaziyeti bü yük bir süratle nazarı dikkate almış ve nizamname hükümlerinin tatbikatını f evkalâde kolaylaştıran bir izahname hazırlamıştır. Nizamnamenin en ziyade düşündü ren kısmı, ikinci maddede zikredilen muayyen mesafe dahilinde bulunan ve her biri avn ayrı yüzer işçi çalıştırmı yan müesseselerde iki kilometre dahilinde bulunduklan takdirde müşterek kurs açılması hakkındaki hükümdü. Vekâ let bunu «ancak müesseselerin aynı sanayie mensub bulunmalan ve sahible rinin ayni şahıs olması» şeklinde tefsir etmiştir. Aksi takdiırde müşterek kurs açılması ihtiyarî tutulmaktadır. Sınaî müesseseler ve maden ocakla nnda açılacak kmslara bütün işçilerin devam mecburiyeti olmadığı kaydı da konulmuş ve yalnız müessesenm esas mevzuuna taalluk eden işçiler ve bu vasıflan haiz olan işçiler kurslara tâbi tutulmuştur. Bu suretle meselâ bir değirmende çalışan muhtelif sımf işçilerden ancak değirmen sanayiine müteallik işlerle meşgul olanlar kursa girecek ve diğer hamal, tesviyeci, elektrikçi gibi işçiler bu kurslara girmiyecektir. Mühim bir noktanın daha yeni şekilde halli yapılmıştır. Birçok sınaî müesseseler için çırak, kalfa ve ustalar için ayrı ayn kurs açılmasına imkân görülmüyordu. Bu defa müesseselerin mahi yetine göre, bu kurslann birleştirilmesi imkânı da temin olunmuştur. tzahnamede kurs saatleri haftada an cak altı saat olarak tahdid edilmekk beraber müesseselerin nevi ve mahiyetlerine göre, bu saatler azaltılabilecektir. Bu suretle kurslann esas işe mâni olrruyacak şekilde tertibi mümkün olacaktır. Bir de kurslara iştirak edecek işçile rin okuma yazma bilmeleri şart konul muştur ki, bu nokta çok mühimdir. İktısad Vekâletinin bu tedbirini bü tün sanayi erbabı tabiî y'ikranla kaşı lıyacaktır. Bekâr bir çocuk babası Doktor Nihad Reşada İLIMKÖSESİ IHTiRALAR.KESİFLER Leyfi bir maden Evlerimizin konforunu artıran, yangın tehlikesine karşı koyan, pkspreslerin sür atlerini artırdığı gibi işletme masrafmı azaltan leyfî maden nekadar mühimdir; bilir misiniz? O keşfedilmeseydi birçok ihtiyaclarımızı kolay tatmın edemez, zorluk çekerdik. Onun hassalarını haiz olan bir madde bulunmasaydı modern endüstri bu kadar ileri gidemezdi. Bu maddenin tadı yoktur; avcunuzun içinde eriyecek gibi görünür ama eritnez. Ate^e atsanız yanmaz. Sekiz yüz derecedeki ocakta ona birşey olmaz. Bu madde madenî mi, yoksa nebatî mi? Her ikisine de benzer, fakat ikisinden de farklıdır. Leyfî ve billurî olmakla beraber yumuşaktur; kolayca eğilebilir de... Elyafı tüylü gibi olmakla beraber ken disi içinden çıktığı kaya gibi ağırdır. Odun yanar; taş parça parça olur; demir paslanır; fakat bu leyfî maden diğer unsurların tesirinden masundur. A teşten mütessir olmaz, hararete karşı mücerreddir. Pek ince görünen elyafı âdi asidlerden müteessir olmaz. Maamafih yün gibi. yumuşak ve taş gibi sert olan bir takım maddeler bundan yapılabihr. Bu madenin amyant olduğunu belki tahmin ettiniz. Öyle bir maden ki yerden mermer taşı gibi çıkarılır. Bu asrın içinde, bir iki maden istisna edilirse, amyant kadar çok tatbik sahası bulan maden azdır. Bir amyant parçasını tırnaklarınızla ince beyaz elyafa ayırabilirsiniz. Bu lifler yün, keten veya ipek gibi örülebilir, ip haline getirilebilir. İnce amyant ipm yüz metresinin ağırlığı otuz gram kadardır. Bu iplikle örülmüş ince kumaşm metre tnurabbaının ağırlığı birkaç yüz gram kadardır. Bu kumaştan yapılmış elbiseyi giyen itfaiye neferleri, ateş içine girebilir. Bu kumaştan yapılmış önlük veya gömlfk giyen kimyager, asidlerden pek korkmaz. Su, yağlar, asidler ve şarablar için iyi bir filtredir. Tiyatroların yanmıyan perde leri bundan yapıldığı gibi, ahşab evler de bunlarla kaplanır. Hararet kaçağının önüne geçmek için kajorifer boruları bu nunla sarıhr. Büyük lokocnotif kazanla nnın etrafına amyant gömlek geçırilir. Yazın serin ve kışın sıcak tutmak içm yeni çelik vagonların döşemeleri, çatıları ve yanları bununla kaplanır. Tatbikî fizik sahasına giren ıkı Kesfc Nobel mükâfatı verilmiştir. Bunlardan biri Aga ocağı, diğeri de delk tesirini azaltan tertibat... Birincisini İsveç fizikçilerinden biıi yapmıştır. Kömür yakan bu mutfak ocağının randımanı pek yüksektir. Amyant tozu sayesinde hararet zayiatı asgarî hadde indirilmiştir. Ocak pahalı olmakla beraber pek iktısadî olmasından dolayı üç beş sene içinde kıymetini amortize et mektedir. Yazan: Fazıl Ahmed Biz çocuktuk. O, bütün bu Türkiyenin analarına, babalarına analık babalık dersi veriyordu. Abdülhamid devrinin karanhğı içinde kendisini daima fosforlanan bir ilim unsuru diye tanıdık. Yıllar ve yıllar geçti. Biz ihtiyarlığın kapısını çaldık. Ona gelince, aziz varlığının hergün daha güzel, daha muhterem başını daima faal, taze ve verimli görüyoruz. AYKAÇ edilmiş, nefis resimlerle süslenmiş ve aydmlanmış vesaire. Doktor Besim Ömer Akahn üstadımızın yazılarını gördükçe bir nokta dikkatimi yalnız uyandırmakla kalmıyor; ayni zamanda gönlümün bir de imrenme duygusu içinde kaldığını seziyorum. Doktor Besim Omerin ifadesi, üslubu hergün gencleşmektedir. Denilebilir ki üstad, Kimden bahsettiğimi söylemeğe lüzum Önündeki mevzuun ilmî sıhhatıne nekadar özenle bakarsa her yeni cildinin üsvar mı? Üstad Beskn Ömer, kendine nekadar lubuna da türkçenin geçirmekte olduğu yakışan bir soy adı aimış; evet (Akalm) istihaleleri ayni dıkkatle nakletmek istikelimesi bu temiz nasiye üzerinde en hak yor. İşte size bir misal. Bu misali verirken yalnız bir üslub örneği göstermek lı bir şeref damgası gibi duruyor. Ben rumî üç yüz senesinde doğmuşum. kaygusu içinde değilim. Herkes için biHalbuki üstadın (Sıhhatnumayi Etfal) linmesinde fayda olan bazı ilmî esaslara unvanını taşıyan kitabı 1303 tarihinde dair müellifin okuyuculara öğrettiği bazı basılmıştır. Demek ki bugün benim ya hususları da göstermiş bulunacağım. Buşımdakiler henüz lâkırdı söylemeğe baş yurunuz, şu satırları beraber okuyahm: larken Besim Ömer Akahn Türkiyenin irfan kürsüsünde imiş ve oradan mem'ıekete, o büyük hazinenin malik olduğu en kıymetli mücevheri nasıl korumak lâzım geleceğini öğretiyormuş. Evet, üstadın bu bereketli hayatı, hâlâ ayni feyizli düzen içinde geçiyor. Nitekim bin dokuz yüz otuz dokuz senesi dahi Besim Ömer Akahnı, elinde mükemmel bir kitabla gördü. Çünkü üstad eski mevzuuna hergün daha yeni bir kuvvetle dönmekte ve çocuk büyütme bilgisini Türkiyede her kafaya aşılamak için' bir fedaî savaşı yapmaktadır. îşte medenî kahramanlık, işte muslihane cihangirlik... Bütün bir ömrü, asil bir gayeye bağlıyarak tekmil maddî ve manevî kuvvetlerimizi o idealin inşasında kullanmak; bu ne yüksek, fakat insana nekadar az nasib olur saadettir! Üstadımıza bu hususta bütün tebriklerimizi sunarken bu duygulardan bir kıjmını da kendimize ayırmakta haklıyız. Çünkü onun gibi bir şahsiyetle iftihar ettiğimiz için biz de kendimizi tebrike lâyık buluyoruz. «Yaşıyanların yaratılışında üstün olan şey, soyun, nev'in korunması, yani ayni kaynaktan doğan şahıslarda fizik ve biyolojik ayni sıfatların asırlarca sürmesidir. işte bu hal, yaratanların yaratılanlar üzerine, insan için baba ve ananın, hatta atanın çocuk üzerine silinmez tesiridir. Bu geçme, bu intikal, hilkatte yalnız nev'in esaslı sıfatlarına aid olmayıp belki evvelki nesiller üzerine tesir eden ve ilk tipi, morfolojik ve dinamik surette değiştiren muhteîif sebeblerin vücudlerde bıraktığı tahavvüllere kadar uzanabiür. Evvelki nesillerin uğradığı hastal'klar, bahusus bunlardan organik ve fiziyolcjik istihalelere sebebiyet veren bazıları durmaksızın nesilden nesle geçmektedir. Bu halde veraset, yalnız fiziyolojik sıfatlara değil, patolojik olanlara da şamildir. Çocuk, baba ve anasının, ecdadmın portresinde olmasa bile hayalindedir. Bu hayal, kendisine hayat verenlerin sı'atları gibi fizik noksanlarını, kusurları gibi faziletlerini dejeneresansları gibi kemailerini de aksettirir. Gerçi tesiri büyükse de veraset, daima meş'um değildir. Önce bilinmiyen istisnalar vardır, zaten verasete aid kanunlar da daha o derece malum değildir. Her iki hücrede, ecdada aid birçok tesirli haller, uyuklamaktadır. Ev lenmeden, tohumların birleşmesinden, ilkahtan önce seçim, (püerikültür) bakı mından çok mühimdir. Yalnız evlene ceklerin değil, onların ana ve babalarının sıhhati de ehemmiyetli bir meseledir vesaire.. Yanlış okunduğu için zühule sebeb olan kitabe Kendi eşinde benzerine hâlâ tsadüf ede şu iddiası karşısmda, Huart'm bahsettiği medığimiz bir mecmuanm, Şehbalin sa Akşehirdeki kitabe büyük kıymet, ehemhibi B. Sadeddin Arelin himmetile yeni miyet kazanmaktadır. bir risale (Türklük) neşredilmiştir. Onun, Kütübhanemde bulunan «Konya, Döhaziran 1939 nüshasında «Osman Ga nen Dervişlerin Şehri» kitabmm 117 nci zinin nesebi ve hüviyeti» başlığı ve İsmail sahifesini açıyorum, kitab müellifi Huart Hami Danişmend imzasını taşıyan bir ma diyor ki: «Şehre (Akşehire) girerken kokale görülmektedir. Muharrir, Osman Ga nak hükumet sarayından çok uzak olmızinin nesebini tetkik ederken Düsturnamei yan bir çeşme üstünde Arab diliyle yazılEnveri ve Mevlânâ oğullanndan veziri mış, Osmanh devrine aid, bir kitabe okuâzam Nişancı Muhammed Paşa ibni Arif ruz: Bu depo (yahud su mahzeni haziÇelebinin tarihlerile Arab müverrihlerinin ne) Mustafa oğlu Murad oğlu Sultan ifadelerine göre Osman Gazinin dedeleri Mehmedin saltanatı gününde yapıldı yıl nin adlarında mübayenet bulunduğunu ka 877 (147273), bu kitabe İstanbulun "ayıd ve izah etmektedir. Beldei Tayyibe 'ınmasından 19 sene sonradır.» nin (îstanbulun Türkler tarafından alınBen, bu kitabe mündericatmm doğrudığı yılı Ebced hesabile gösteren manidar luğuna imkân ve ihtimal vermedim. Çünki bir tarih olduğu için mahsus yazıyorum.) bir seyyahın kısa bir müddet içerisinde pek Fethinden sonra yazılan tarihlerdeki ne ok şeyler.görmek için acele edeceğini bu seb isimlerinin yanlış olduğunu iddia edi münasebetle yanlışların seyyahlannın eseryor. Ben burada onunla meşgul olacak erinde bulunmasınm adeta tabiî oldugunu değilim, ancak makale sahibi Britiş Mü cabul eJerim. Hele frenkler için Doğu zeum Meskîkât kabinesi muhteviyatından bambaşka bir âlemdir. Meşhur müsteşrik birkaç sikkeyi ele alarak diyor ki: «Or J. V. Hammer'in muazzam cildlerini dolhanın babasmın ismini (Lane Poole) duran hatalann bir listesi yapılsa büyücek Abdullah şeklinde okumaktadır! 69 nu bir cild tutar. marah sikkede bu Abdullah isminden başCl. Huart benim için yabanci sima deka, bir kenarda Osman ismi de okunmak ğildir. Konya kitabmdan başka onun Retadır. Fakat bu Osman nasıl Osmandır? vu Semirique'de neşrettiği Küçük Asya Abdullahın babası mıdır? îşte bunu halle epigrafileri, Fürs dili grameri, Eflâkî deimkân yoktur. îşte bu vaziyete göre klâ denin 718 Hicrî yılında yazmağa başlasik tarihlerin (Osman) dan evvelki nesil dığı büyük farsça kitabm fransızca 2 büler ve devirler hakkında vermekte olduk yük cild tercemesi, Arab tarihi, müslüman lan malumata itimad etmek imkânı yok yazısı v.s. kütübhanemi süsliyen eserleridir. Lâkin bunlar hiçbir zaman onun !âdemektir.» Muharrir bundan sonra bilhassa şunları yuhti olmasını icab ettirmez. Osman Gazinin nesebi makalesi çık'.nca yazıyor: Hatta (Osman) dan sonraki nesiller hakkında bile mütenakız vesikalar Peyami Sfa, Cumhuriyetteki sütünunda ovardır: Meselâ bütün klâsik kitablardaki nu memlekette tarihle uğraşanların dikkat malumata göre, biz İstanbul fatihi (İkincı gözü önüne koydu. Ankarada bulunan taMehmed) i (îkinci Murad) ın oğlu ve rih muallimi genclerden bir kısmı «Kon(Çelebi) lâkabile meşhur (Birinci Meh ya» kitabını görmek, bu hususta kanaatimi med) in torunu biliriz, halbuki, hâlâ sağ öğrenmek üzere âcize müracaat etti. Onolan Fransız müsteşriklerinden (Clement lara dedim ki: Frenklerinböyle garib yanHuart) m bundan 40 küsur sene evvel, lışlan vardır, fikrime göre Muhammed ibyani (İkinci Abdülhamid) devrinde Sel nı Murad sözünden sonra «Ala yedi» çukî eserlerini tetkik için Anadoluda yap Mustafa diye bir tâbir geçiyor ki onu Hutığı ilmî bir seyahat hakkında 1897 tari art vaktin darhğından, kitabe yerinin yükhinde neşrettiği «Konia, La ville des der sekliğinden, yazmın asırların ihmalile oviches tourneurs» ismindeki eserin 117 nci kunamaz hale gelmesinden dolayı Mustasahifesinde bulunan Fatih devrine aid bir fa oğlu diye okumuştur, bunu size yakmkitabeye göre vaziyet böyle değildir: da halledeceğim. (Clement Huart) m Akşehir kasabasınAkşehirde bulunan değerli arkadaşım da ve hükumet konağı civarında bulunan Dr. Aziz Perkün'e bir mektub yazarak eski bir su hazinesi üzerinde görüp fran vaziyeti teşrih, müşahedesine kat'î rhtiyasıczaya harfiyen terceme ederek dercettıği cımı bildirdim, aziz dostum bu işe lâyık bu kitabe metnine nazaran, Fatihin nese olduğu değeri vermiş, çeşmenin umumî dubi «Sultan Mehmed ibni Murad ibni Mus rumunu gösteren ve yalnız kitabeyi aksettaf a» şeklindedir! Bütün klâsik maluma tiren iki fotografisini aldırıp yollamak netımızı birdenbire altüst eden bu kitabe, zaket, kadirşinaslığmda bulunmuş, pek Hicretin 877, yani 1472 tarihini ihtiva büyük bir yanhşhğı düzeltecek bu resmi etmek itibarile bizzat Fatih devrinde ve yurdun tarih ve ensab «Genealogie» meİstanbulun fethinden 19 sne sonra yazıl raklılarının huzuruna takdim ediyorum. mıştır; bu vaziyete göre Fatihin kendi na Kitabenin arabca metnini birlikte okuyamına kendi devrinde yapılmış bir kitabe lım. (İrabdaki kusurlanm af buyrulur sanin yanlış olmak ihtimali çok zayıftır. Fa nırım): kat bir taraftan da bütün tarihî kayıdlar / Cüddüdei hazihiil haneti fi eybunu nakzedecek şekildedir! Bununla be yamı devleti Sultan raber tarih metodu itibarile muasır kita2 Muhammed bini Murad bi sa'yi belerin birinci derecede ehemmiyeti haiz Mustafa seneü seb'a ve seb'ine ve semavesikalardan olduğu düşünülecek olursa nemie. bütün müverrihlerin ifadelerinî bir tarafa (Bu hane Sultan Murad bin Mehmebırakıp bu kitabeyi esas ittihaz etmek lâdin zemanı devletinde Mustafanm sa'yile zım gelir. Herhalde surası rnuhakkaktır k 877 de tecdid edildi.) Osman Gazinin nesebi ve hüviyeti şöyle Hükümdar ve babasının adından sonra dursun, hatta onunla (Fatih) arasındak gelen «bi sayi Mustafa» cümlesini Huart nesiller hususunda bile tereddüdü mucib «bini Mustafa» diye okumuştur. Burada olacak mühim noktalar vardır ve şimd adı geçen Mustafa ve onun sayinden makbahsettilim mesele de işte bu noktalardan sad, bu su mahzeni onun çalışmasiyle, obiridir. Çünki, eğer bu kitabenin kaydetnun himmet ve gayretile vücude getiriltiği n^seb dosru olmak lâzım gelirse, o zadiğini anlatmak ve sonrakilere bildirmek man Fatihi O=manh tarihlerinin «Düzmeicindir. Mustafanın kim oldugunu tahkik ce» dedikleri Sehzade (Mustafanm toruedemedim, ihtimal ki o tarihte Akşehir linu saymak ve Mustafaya hak«ız olarak i vası idi, yahud kasabanın esrafından birisi zafe edilen «Düzmecelik» den dolayı idi. Asıl çeşme lülesinin süslü taşı üstünde (Fatih) e d"de olarak büyük amcası (Çe dahi bir vazı görülüyor ki şudur: lebi Sultan Mehmed) gösterilmis oldu^uKalellahu tebareke ve tealâ vesahanu kabul etmek Ia7irn gelir.» Türklük hiim rabbehüm şeraben tahura. mecmuası sayı 3. S. 215. Mumaileyhin Kur'anın âyetlerindendir, Anadolu çeş Seneler var; bir gün pek takdir etti ğim bir çift öğretmen birbirile evlenecekti. Kendi kendime düşündüm; acaba bu sevgili çocuklara nasıl bir hediye vsrebilirim? Aklıma gelen fikir ne olmuştur bilir misiniz? Besim ömer Akalının külliyatını takdim etmek.. Artık iyice pas tutan hafızamı şöyle bir yokluyorum; bütün yorgunluğuna F.G. rağmen bana neler söylemiyor? (Sıhhatnumayi Âile), (Sıhhatnumayi Nevzad), Görüyorsunuz; her sınıf ilim adamını melerinin üstlerinde ekseriya kazılmıştır. (Çocuk Sıhhati), (Tabibi Etfal), (Doğururken ve Doğurduktan Sonra) vesaire. ayrı bakımdan meşgul eden bu dava, inlşjn hazin tarafı B. îsmail Hami DanişEn mahrum aile kimdir diye sorsak celendikçe incelenebilir. Doktor Besim mendintek bir frenk seyyahının kitabede Omer evlâd yetiştirenlere amelî, sıhhî okuduğu hatayı en sahih vesikalann hük bugün bu suale verilecek cevab pek açıknasihatlerini vermeden evvel, meselenin münü ibtal edecek şekilde hemen kabul tır. «Evinde Besim Ömer külliyatından ta ilk kaynağına bizi götürmek istiyor. ederek Fatihin dedesini Düzmece Musta birşey bulunmıyan ve başka dillerde çoŞüphesiz ki hakkı var. faya raptetmesi ve bunu haklı göstermek cuk bakımına dair basılmış kitablara malik olmıyan ocak!» deriz. Doğru değil Bilmem şurada küçük bir şakaya yer için uzun nazariyeler kurması ve Huart'm mi? Evet bu cevab pek yerinde olur. Zi olabilir mi?. Geçenlerde üstadın memlegünahını sevab telâkki ile bir ailenin nesera Besim Ömer Akahn (Çocuklara Aş), ketimize hizmetlerinden bahsediyordum. Prof. Salih MURAD bini tahrife kalkışmasıdır. (Nevzad), (Nüfus siyeseti). (Türk Ço Nükteyi seven bir arkadaş şunu dedi: Anadolu ve Rumelide mevcud yüzlerce cuğu Yaşamalıdır) filân gibi canlı, fayGaliba Bay Besim Ömer, evlenmenin kitabede Sultan Muradı Saninin babası dalı ve güzel eserlerini toprağımıza mü bütün içyüzünü herkesten iyi öğrenmiş Muhammed diye mukayyeddir. Ondan temadiyen yağdırdı. Tıpkı koynunda olduğu içindir ki hayatında hep bekâr başka S. Murad II. zamanında Arab ve rahmet ve bereket taşıyan bir nisan yağ kalmış! Ben de onun yerinde olsam gaAcem dillerinden türkçeye pek çok kitab muru gibi. Benim oğullarım, elbette sıh liba öyle yapardıml çevrilmiş; hemen hepsinin mukaddimesin hatlerinin bir kısmını ona borcludurlar. Tabiî biraz güldük. Ve muhterem âlim de derviş mizaclı, şair ruhlu hükümdarın Çünkü anaları, evlâdlarına bakmak için ve meb'usumuza karşı gönüllerimizi ötenesebi tafsilen yazılmıştır. Eğer gazete sü lâzım gelen malumatı yalnız Besim Ömedenberi doldurmakta olan saygı hiilerini tunları müsaade etseydi, onlardan parlak rin eserlerinden almis.hr. 5u satırları yabir kere daha ortaya döktük. Denizbankın Fındıklıdaki Satie binasi örnekler çıkarırdım. Yalnız iki kitabe ko zarken masamın üzerinde bir kitab var. Evet, üstadımız, evlâdlarunızın mane alım satımı tahkikatında, dünkü safhaya yacağım, birisi Uzunköprü kasabasındaki îşte adı: vî babasıdır. Onların hayatı, sıhhati, gür dair alâkadarlar hiçbir eşy söylemek isteköprüye, diğeri Ankarada bir küçük mes«Türk Çocuğunu Nasıl Yaşatmalı?» büzlüğü gibi meselelerin hepsile ırğraşır. mertjişlerdir. Mezun bulunan İstanbul cide aiddir. Tabiî müellifin adını söylemiyorum. Ve ilmin o zemindeki fütuhatından mem Müddeiumumisi Hikmet, akşam üzeri AdUzunköprüde meşhur köprüye kasaba Zaten siz bana soruyorsunuz: leketicnizin irfanım haberdar eder. Var liyeye uğramış, başmuavin Sünuhi ile bu cihetinden girilirken sağda bir çeşme üstünolsun, daim olsun. işin kazırlık tahkikatını yapan, şimdi de Besim ömerden başka kim olabide hâlâ durmaktadır: Yalnız okuyuculara soracagım. Ma mütalea hazırlamakla uğraşan ikinci tetlir? / Emere bi binai hazel dsril mii Üstadın bu telifini de her eseri karşı kaleme koyduğum unvanı fena mı seç kik bürosu şefi Sabriyi yanına çağırmış, şeyuedi essultan Murad ibni Sultan kendilerile uzun müddet konuşmuştur. îçsmda duyduğum muhabbetle karıştırdım. tim? Bekâr bir çocuk babası! 2 Muhammed afa anhuma fi seneli tima bittikten sonra çıkarken de mütaleaİşte tıpkı Avrupada gördüklerimiz gibi Fazıl Ahmed AYKAÇ nın yazılması bitip bitmediği ve sair sualtisa ve erbaine ve semanemie «849». bir kitab. Temiz basilmış, güzel tertib !er karşısında cevab vermemiş, kısaca «heMüşeyyed arabcada muhkem, â!i, nüz tahkikat devam safhasındadır» diyenesne ve uzun manasına gelir. Mersin ilk okullarında açılan sergi rek, acele gitmiştir. Hakikat, köprüde 206 göz vardır, 1000 Diğer taraftan, dün tereşsüh eden maküsur metre uzunluğundadır. II nci Muralumata göre, müddeiumumihkçe mütalea dın ikinci cülusundan sonra kitabesi yazılyazılırken tetkikten geçirilen dördüncü sormıştır. Muazzam eseri yapan bir zatın Tan gu hâkimliğinin tahkikat dosyasında görürıdan kendine ve babasına yalnız af dileîen bazı cihetlerin, tahkiki noksan kaldığı mesi ancak Türk oğlu Türke yaraşan tekanaati hasıl olmuş ve bu" cihetler ikvazudur. mal edilmek üzere tahkikatın tevsii istenilAnkarada Samanpazanndan hastane ve mesi esasmda mutabık kalınmışhr. BununHalkevine aiden asfalt caddenin sol tarala beraber, alâkadarlar izahat vermemekfmda ve Tıbbiye mektebi yapılacak sate ısrar ettiklerinden, bu malumatın hakihanın hemen başlangıcmdadır, küçük, bakî vaziyete uygunluk derecesi hakkında sit bir mesciddir, hergün önünden işimin kat'î birşey söylemek, şimdiki halde mümbaşına gelirken kitabesi gözümü okşar: kün değildir. Ancak, gösterilen ketumiye/ Ammere hazel mescidül müberete rağmen vaziyetin çok geçmeden iphamki fi zemanı. dan sıyrılacağı da, sünhesizdir. 2 Sultan Murad ibni Muhammed han seneti Erbea ve Hamsine üe SemaTicaret Borsasında idare nemie. «854». meclisi intihabı Bugün tarih ciddî bir ilim olduğu için Mersin (Hususî) Şehrimiz ilko mahsulü olan bu sergiyi halkımızdan ve İstanbul Ticaret Borsası idare meclisi verilecek kararların, hükümlerin büyük kıy kullarından «îleri okulu» nun tedris yılı çocuk babalanndan binlerce vatandaş zi intihabı pazartesi günü yapılacaktır. İnmeti ancak vesikalann ciddiyet ve sadasonu münasebetile açtığı sergi, cidden a yaret etmiştir. tihab, borsanın muamele zamanında, katile mütenasib olur. lâka ve takdir uyandıran bir eserdır. YavGönderdiğim resim, sergiden bir köşe saat 10 da başlayıp 13 e kadar devam edecektir. Feridun Nafiz Uzluk rularımızm büyük itina ve emeklerinin yi göstermektedir. Satîe meselesi Müddeiumumiliğin tahkikatı tevsi etmek arzusunda olduğu tahmin ediliyor c J