25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 Haziran 1939 Bursa (Hususî) İnegölün Hayriye mahallesinde olan bir cinayetin muhasöz bulamadım. Hizmetçi kadııı beni, ceAdam, başını kaldırdımş, ısrarlı bakış İfadesiz bir sesle: kemesine Ağırcezada başlanmıştır. Sonra, diye devam etti, ikisinî de nazenin yattığı odaya doğru itti. larla beni süzüyordu. Çehresi pek yabancı Vak'a şöyle olmuştur: Ahmedle Hüseyin gelmemekle beraber, kuraklıktan çatlamış gebertmeğe karar verdim. Evvelâ erkeAçık mavi, yeni kostümünü giydirmişadında iki kişi Abdullahm kapısma gibir toprak gibi, yer yer çizikler taşıyan bu ği. Bir mukavva fabrikasında çalışıyordu. lerdi. Son defa, pazar günü bıze geldıği derek (bakalım bu Abdullah bize ne yazayıf yüzü ve bu iri, kanlı gözleri teşhis Evine, yeraltı şimendiferile gidip geliyor zaman, karım bu kostümü pek beğenmişpabilir?) demişler. Abdullah da eline "bir edemiyordum. Çene ve yanaklar, şarab du. Onu, bir akşam, saat 6 da, şimendi ti. Beyaz benekli, koyu renk kıravatı da sopa alarak dışan çıkmıştır. Bu esnada rengi, uzamış bir tıraşın lekesini taşıvor; ferden çıktıktan sonra geçeceği boş soka boynundaydı. Kunduraları yeni boyanmış, bir kapışma olmuş ve bu üç kişi birbirfazla bol bir yakalık, yolunmuş tavuk dc ğın köşesinde bekledim. Ortalık karar kollukları yeni kolalanmıştı. Yüzüne baklerine girmişlerdir. Hüseyin bıçağım çekip Abdullaha saplamaya başlamış, Abrisini andıran bir gerdan etrafında esni mıştı. Fenerler yanmıştı. Paltomun ce mağa cesaret edemiyordum. dullah cansız olarak yere düşüp ölmüş yordu. Adamın dudağında, sönük bir iz binde bir tabanca vardı. Ne budalaca iş Hizmetçi kadın dışan çıktı, ben yalnız tür. Bu sırada babasmm öldürüldüğünü marit vardı. yarabbi! kaldım. O zaman cenazenin yüzüne dikgören Abdullahm oğlu Hasan bir bıçak Kahvenin garsonuna: İki elini, kadehinin üjstünde biribirine katle baktım. Gırtlak kemiği, kıvnlmış bir kaparak vak'a yerine koşmuş, Hüseynin Bu kimdir? diye sordum. çarptı, dizlerine indirdi. Dudaklan, acı bir parmak gibi sivriliyordu. Yüzü bembesırtına baçığım saplamış, bıçak burada Tanımıyoruz, cevabını verdi. Üç tebessiimle gerildi. yaz ve korkunc şekilde temizdi. Hayatta saplı kalmıştır. Sonradan bıçak çıkanlhaftadır her gün geliyor. Her zaman ay Evet, evet, dün gibi hatırlıyorurn. mevcud olmyan, görülmiyen bir temizlik. mış ve zabıta suçlulan yakalamıştır. ni yere oturuyor. Hep perno içiyor, para Havagazı fenerlerinin ışığı etrafındaki, Ter, kir, ete müteallik her türlü variık Muhakemede Hasan ve Kuru Meh" sını veriyor, çekip gidiyor. Tek kelime ko yeşilimtırak sisi; kaldırımlarm ıslak, çü çekilip giltikten sonraki temizlik; cansız medle Destan isminde bir kadın şahid onuştuğunu işitmedık. rük kokusunu, hepsini hatırlıyorum; hep eşya temizliği! Birdenbire, çenesinde, mor larak dinlenmişlerdir. Suçlulardan Ahmed, bu şahidlerden kimınin at hırsızı Garson, o esnada içeri giren müşteriler: si şimdi gözümün Önünde. Karşıki Hu bir leke gördüm. Ve birden bire, sokakta olduğundan bahsederek böyle bir sabıkarşılamak için yanımdan uzaklaştı. A varda, lime lime, sarı renkli, büyük bir onu beklerken tahayyül ettiğim mor lekalmm ifadesini kabul etmem, demiş; dam, masasımn başmda, gözlerini hâl afiş vardı, yırtılan bir parçası, koskoca bir keli, solgun, ölü çehre gözümün önüne kimini de ölen Abdullahın ve kansı benden ayırmıyordu. Birdenbire ayağ dil gibi yere kadar sarkıyordu. Sokak geldi. İşte o tahayyül ettiğim çehre, görHürmüzün akrabasıdır, yalan söylüyorkalktı ve bana doğru iki adım attı. Kısa bomboştu, dağbaşı gibi sessizdi. Arasıra, mek istediğim şeklile şimdi karşımdaydı. lar, diye, reddetmiştir. Ahmed de mü cık bir boyu vardı. Sırtmdaki yağlı, ha geçip giden bir yeraltı şimendiferinin te Kendi elimle öldürseydim, karşımdaki dafaa şahidleri göstereceğini bildirmiş, dökülmüş elbise, vücudüne bol geliyor kerlek uğultusu geliyordu. Pantalonumun manzarası gene tıpkı bu olacaktı. Kardavacı Hürmüz; iğreti duruyordu. Hafif topalhyordu. Kar ceb astarından, tabancanın soğuk teması şımdaydı ve tabancamın ağırlığmı hâlâ Yalan! O, para ile şahid tutacak, şımda durdu. Başını meyus meyus salla nı hissediyordum. Saatime baktım, a ltıyı pantalonumun cebınde hissediyordum. ben de onunkileri kabul etmem, cevabıdı. Sonra, bu kır, pas içinde sarhoş mahlu çeyrek geçiyordu. «Daha beş, yahud on Bir iskemleye, yğılır gibi oturdum. îçi nı vermiştir. kun hançeresinden, kalın bir ses çıktı dakika beklemek lâzım» diye düşün hezeyan dolu kafacığımı ellerimin arasma Müdafaa şahidlerinin celbi için muHaKendimi, bir anda, mazide buldum. düm. Sonra, Gaston, sokağın ba aldım. Dürüst bir muhakeme yürütmeğe keme talik olunmuştur. Beni tanımadın mı? diye soruyor $mdan çıkacak, bana doğru gelecekti. çalışıyordum. Kendi kendime: «Onu sen ASKERLÎKİŞLERÎ ) du. Ramo değil miyim ben? Ikinci bö Onun, afili yürüyüşile ileriledığini göre öldürmedin, diyordum. Kabahat senin decektim. «Vay Ramo, burada ne arıyor ğil, başkasının. Senden hiç kimsenin şüplükten Ramo...Şubeye davet Birtakım ressamlar ve edibler, bsan Dietrich'in temsil ettikleri «Mavi melek» sun?» diye soracaktı. Sonra, rovelverin helenmesine imkân yoktur.» Fakat, bu te Affedersin... Şimdi tanıdım... Fatih kaymakamhğından: Dememe kalmadı. Denizle boğuşan bir sesi; berikinin, gözlerini, hayretten faltaşı sellinin cevabını gene kendim veriyor ları oldukları gibi tasvir ederler, birta filmini herhalde unutmamışsmızdır. Ora1 Yedek piyade asteğmen Mustakazazede gibi, iki elini ileri doğru uzattı gibi açıp duvann kenarına, sulann, ça dum: «Eğer bu sabah kamyonun altmda kımlan ise olmalan icab ettiği şekilde da Janings bir lise hocasıdır. Bir gün fa Halil oğlu 319 doğumlu Alasanya Malum, malum... dedi, çok de murların ortasına, uslu uslu uzanışı! O kalmamış olsaydı, akşam saat altıda, se canlandırmaya çalışırlar. Sinema, itira smıfa girdiği vakit tahtaya kendi karika(31456). nu, ayaklarımın dibine, kolları kıvrık, ba nin pusu kurduğun köşeden geçseydi...» etmelidir ki insanları ekseriya hiç de ol türünün yapılmış olduğunu görür, hemen ğiştim. Hoş, sen de değişmişsin ya! 2 Levazım teğmen Ahmed Tevfü Yanıma oturdu. Harbden sonra, hukuk cakları karnma doğru kalkık, yığılıp kal Hayır, ef'alimin haricinde gene mes'ul madıklan ve bazan da olmamaları icab silgiyi alıp bunu siler. Hakikî hayatta oğlu Ali Emrullah (44864). tahsiline devam edip etmediğini sordum. mış vaziyette tahayyül ediyordum. Iyice düm. Bunun böyle olmasmı ben istemiş ettiği tarzda bize takdim ediyor. Mak meselenin asla böyle cereyan etmiyeceği 3 Emekli eczacı binbaşı Rifat AySözlerimi işitmiyor gibiydi. Başını eğmiş, görüyordum, inceden inceye tetkik ediyor tim. Bu manasız ölüm, yaymacı dükkâ sadımızı biraz açıkça anlatmaya çalışa muhakkaktır. Çünkü böyle bir karikatü tun (328). Bu sıska, renksiz, havaya kal nında serili bir kukla gibi yatan şu cenaze, lım: Sinemanın her sene yüzlerce, hatta rü tahtaya çizrrreye cür'et eden talebe gözler dalgın, ısmarladığı içkiyi yudum dum. 4 Yukanda adları yazıh zabîtler Askerlik şubesine müracaatleri ilân oyudum içiyor, inilder gibi sesler çıkanyor kık burunlu, çizgili yüzü hayalimde can şu matemli ihtiyar kadın, şu sefalet... Bü binlerce mevzua ihtiyacı vardır. Onlan mutlaka silgiyi de saklar. du. Birdenbire, meyus, hazin bir sesle an landırarak hıncımı kuvvetlendiriyordum. tün bunlan, bu neticeleri ben önceden he istisnasız hangi muhit ve smıfa taalluk Bir polis komiseri de şu mütaleayı lunur. Kafası, kaldırımın kenarına çarpmıştı. sablamış, arzu etmiftim. Bu cinayetin ederse etsin hemen alıyor, senaryolar mü yürütmüştür: latmağa başladı: nevverler tabakası arasında olduğu kadar Alay mı ediyorsun dostum? Işi tı 'enesinde mor bir çürük yeri vardı v« du mes'uliyetini üstüme almıştım. Mücrim Zabıta filmlerindeki tahkikat taramele tabakası arasında cereyan eden Amerika beynelmilel askerî tababet kınnda, tuzu kuru bir adama benziyor mu dalclarından, pembe damlalarla kan sızı dim. zı aslına uygun değildir. Bizim için bir vukuata da taalluk ediyor. Binaenaleyh ve eczacıhk kongresine delege olarak yum? Evinde bekleyeni olan bir adam yordu. Ölmüştü! Köpek gibi gebermişti! O esnada kapı açıldı. Hizmetçi kadın beyaz perdede san'atkârlan, avukatları, cinayet herşeyden evvel bir rapor, bir giden Gülhane profesörlerinden Bür hali görüyor musun bende? Ciddî, temiz Ayağımla dürtüyor, suratma tükürüyor içeri girdi. Bir şişe şarab, bir de kadeh gesporculan, tayyarecileri, doktorlan gör dosya meselesidir. Caniyi de çok defa haneddin Osman Tugan avdet etmiştir. pâk, namuslu bir adam kılığmda mıyım? dum. Mes'ud, bahtiyardım, kurtulmuş tirmişti. Sonra gelip cenazeyi benim yeridüğümüz derecede hamalları, boyacıla tarassud ve takible değil o muhitle alâ 12/6/939 pazartesi günü öğleden sonra Yüzüme baksana yahu! Şu tıraşlı sura tum! işte, onu beklerken, vakit geçirmek, me bekleyeceğini söyledi, gitti. Bir kadeh n, işsizleri de seyrediyoruz. Fakat acaba kası olan serseriler vasıtasile ele geçiri hastalannı kabule başlıyacaktır. tımdan, şu teke gibi kokan üstümden, ba kendimi avutmak için, kafamda bunlan i şarab içtim, arkasmdan bir kadeh daha içbu tipler, nazanmızda tamamen hakika riz. Mücrimlerin bizzat peşine düştüğüşımdan iğrendiğini söylesene!... Bir siga cad ediyordum. tim. Şakaklarım zonkluyordu. Acemî bir te uygun olarak yaşaülabiliyor mu? Tet müz pek nadirdir, halbuki bu şekil be ( NtŞANLANMA ra ver! Kadehindeki cür'ayı içti, elinin ter katil gibi dişlerim takırdıyordu. Pencere kike değer bir mesele... işte bu işi ele a yaz perdede umumî bir kaide gibi gösBayan Mevzune ile tstanbul Vilâyeti Verdim. Yaktı; burun deliklerini aça sile ağzını sildi. Bulanık gözîerini ben den, sokağm gürültüsü, uzak, yorgun ses lan bir Fransız mecmuası, muhtelif mes teriliyor. maiyet memuru Hulk* Metinin nişan aca, gözleri yarı kapalı, hırsla, iştiha ile derT^evu?rek Synaya baktı. Lâkırdışmı lerle aksediyordu. Orası bir başka âlemdi. lek erbabı arasında bir anket yapmıştır. ları aile arasında yapılmıştır. îki tarafa birkaç nefes çekti. kesmek istemiyordum. Biraz sonra, tek Cenazenin başı ucunda yanan mumlarm Verilen enteresan cevablan naklediyoBir iki satıHa saadet dileriz. kokusuna, kekremsi bir koku daha kan Halbuki, pekâlâ insana benziyor ar başladı: ERTUĞRUL SADÎ TEK dum, diye devam etti. Evlenmiştim. Ne Gelmedi. Saat sekize kadar orada şıyordu. Cenazeye yaklaşmağa cesaret e ruz. Marlene Dietrich, Amerikan Doktor Fainsiber demiştir ki: Şehzadebaşı TURAN demiyordum. Şiş damarlı, kirli ellerime projeler kurmadım. Köşkler yaptırdım; bekledim. Dondum, yorgunluktan bittebaası oldu Sinemayı pek sevmem ama, rejitiyatrosunda gündüz dayadım, dösedim; yaz tatillerine gittim; tim. En ufak gürültü olsa yerimden sıç bakıyordum. «Ne yapsam? Ne yapsam» Los Angeles 10 (a.a.) Dün Los Her yer 20, paradi 10, sörlerin ve aktörlerin hakkım da yemek çocuklarım oldu. Hepsi hülya, tabiî! tç ayordum. Sokağm köşesini bir dönen ol diye düşünüyordum. Vicdan azabı, kalAngeles federal mahkemesi huzurunda localar 100 miyor musun? Vah vah! hatâ ediyorsun. sa, kalbirmi duruyordu. O zannediyor bimi, bir ağırlık gibi aşagı çekiyordu. Has istemem. Tababet âlemi beyaz perdede Kanmı ben öldürdüm yapılan kısa bir muameleyi müteakıb siBenim işim gücüm bu, artık! Bulanık su dum ve her seferinde aldanıyordum. Ni taydım. Utanıyordum. Kendi kendimden sahnedekinden daha mükemmel yaşatıBu gece igreniyordum. Evet, iğreniyordum. Ka labiliyor. Yalnız mükâlemeler arasında nema artisti Marlene Dietrich Amerikan ya dalar gibi birşey. Bari dibinde kalıver hayet eve gitmeğe karar verdi mi? BÜYÜK HATA tabiiyetini iku'sab etmiştir. sem! îsabet! En doğru hareket bu idi tildim! Yaşadığım müddetçe, çorab yıgı bazan öyle ukalâlıklar yapılıyor ki seyir3 perde, okuyucu Aysel "^ Spencer Tracy ile «Yaralı kartal» nı yanında oturup ağlayan bu kadının ha ciler arasında bulunan bazı saf insanlar Karın... aten. CEMAL SAHİR ve Paul Muni ile birlikte «Emile ZolaHayır hayır, ölmedi. Yaşıyor; nere Öyle mi zannediyorsun? Hayır, yali, bu tertemiz cenaze, yırtık parçası dil için bu hal, büyük bir tehlike teşkil edeOpereti nın hayab» filmlerinde oynamış olan de olduğunu bilmiyorum. Ama, kendisi değildi işte. En doğru hareket degildi bu. gibi kaldmma kadar uzanan o san afiş, bjlir. Filân şeyin falan hastalık için bir 15 haziranda yaz temloria Holden geçenlerde attan düşme ne hıncım yok. Kimseye hıncım yok za [eşke eve gideceğime ortadan kaybol gözlerimin önünden gitmiyecekti. Bu fik deva teşkil ettiğine kail olur ve bunu tatsillerine başlıyor neticesi rahatsızlanmış ve hastaneye yatısaydım, kendimi yok etseydim. Dinle ! ri sabitten nasıl kurtulacakbm? Alçaklı bika kalkışır, tabiî netice felâket. ten. îlk eser (Bitirim)' Terzi Jaques Heim şu mütaleayı ser rılmıştı. Gloria iyi olmaya başlamıştır. Yeni operet Ne rahat şey bu bilsen. Hoş, bu mesele Dinlel Eve geldim. Kapıcı kulübesinin ğımı haykırmak, kendimi itham etmek, Yakında «Bana bir çocuk ver!» admda günahımı âleme ilân etmek arzuları du detmiştir: Sahir Caz ve veni kadro ran münakaşa edilecek tarafı da yok. nünden geçerken, kapıcı seslendi: Beyaz perdede terziler ekseriya bir kordelâ çevirecektir. Sevmiş, ne diyeceksin? Ama, daha Mösyö Ramo dedi, sizi telefonla yuyordum. Tam bir itiraf beni bu vicdan Haleb Sancak • lskeuderunda ^ Holivudda çevrilmesi bitmek üzeazabından kurtaracak gibi geliyordu. Fa gülünc, sinirli ve müraî insanlar tarzmusturuplu birini sevebilirdi, o da baş radılar. Jan R. Kürdl ka hikâye. Kadmlar böyledir. KoAnlattı. Gaston Morel, öğleyin işinden kat derdimi kime anlatacaktım ? Beni da temsil ediliyorlar. Bu, hiç de doğru re olan «Kadın» namındaki filmde tam Cumhuriyet Gazetealnln calarını aldattıklanna değecek elli kişi çıkarken bir kamyon altında kalmış; ezil kim anlayacaktı?. Annesi mi? Dostlan değil... Hakikî terzi tipine en yakın şah 135 kadın artist hem de konuşmak şartevzi yericftr siyeti geçen sene baş rolünü Joan Ben tile beyaz perdede görüneceklerdir. çıkar karşılarına; ille elli birinci bir men miş, ölmüş. Annesi, kederinden çılgın gi mı? Karım mı? Saçma! însan, işlediği debur bulurlar; başlanna derd açılır. Bu iymiş. Oğlunun en iyi arkadaşı ben ol bir cinayetten nedamet duyar. Halbuki nett'in oynadığı «Vogue 938» de görda bir ihtiyac zahir! Rahat, batıyor. Ka uğum için bana haber yollamışlar. Bü ben masumdum. Öldürmemiştim. Öldür düm. Bu, sinema rejisörleri ve aktörleri dın mı? Çekiver kuyruğunu! ün bunlan rüyada dinler gibi dinliyor memiştim bile! Öldürmüş olmak maze için bir tekâmül sayılabilir. Bir avukat da şu cevabı vermiştir: retim bile yoktu. O halde? îşlemedigim Halbuki güzeldi de, aklı başındaydı da. um. Sonra, birdenbire, vahşi bir sevinc Sinemada mahkemeler hakikattebir suçtan dolayı bana nasıl ceza verebiŞeytan bakışlı, elmastıraş pirıltılı gözleri çimi kapladı. Gaston Morel ölmüş, yolirlerdi? Ben ne affe lâyıktım, ne de müca kine oldukça yakm olarak vücude getivardı. Hele dargın çocuk gibi kıvrık du lumdan çekilmişti ve benim bu işe el sürzata. Hiçbir Adliye makamı beni mu riliyor, fakat muhakemeler değil.. Mudakları, süsü, tuvaleti, iki dirhem bir çe meme lüzum kalmamıştı. întikamım almTUrkçe Sözlü Arabca Şarkılı hakeme etmek salâhiyetine sahib değildi. hakemelerin cereyan tarzı ekseriya lükirdek giyinişi yok mu? Günün birinde, mıştı, fakat mücrim değildim. Kinimi tatBunun manasını kavrayabiliyor musun ? zumundan fazla mübalâğalı tasvir oluSesİni herkesin başına gelen felâket bize de çat min etmiştim, fakat hiç kimse benim masum olduğumdan şüphe edemezdi. Her şey Birinin ayaklarma kapanmak, onun önün nuyor. Nedir o bağınşmalar, çağırışmatı. Samimî dostumdu guya, Gaston MoYaz flatları: 15 20 25 Kr. Loca 1OO kuruç. de serfüru etmek, vicdanına yüklenen yeisi lar, koşuşmalar, ayılıp, bayılmalar... Ben rel keratası! Uzun boylu, zayıf, çenebaz )enim irademin ve müdahalemin haricinboşaltmak ateşile yanıyorsun da bu hakka böyle muhakeme safhasma on binde biı bir oglandı. Güzel güzel hikâyeler anla z, hem de benim yapabilecegimden çok 15 Haziran perşembe akşamı sahib değilsin, çünkü insanlann nazannda bile tesadüf etmedim. tır, onu güldürürdü. Hani, kadınların, çe aha mükemmel bir şekilde olup bitmişti. II Bir lise hocası da fikrini böyle hulâsa Derhal bir taksi çagırdım. Bu fahişe mücrim değilsin! Dilendiğin affi senden r.elerini yukarı kaldırıp gerdanlarmı çıkaesirgiyorlar, gazbediyorlar! Aradığın hu ediyor: rarak bir gülüşleri vardır ki, şeytan, o girt akışlı, pudralı yüzü son bir defa daha Halk san'atkân zur ve istirahati sana vermekten imtina Sinemada hakikî hoca tipi kat'iylağı sık, kopar der; işte öyl» gülerdi; katı ;örmek için sabırsızlanıyordum. Nefret ediyorlar! Kapıyı yüzüne kapatıyorlar. îş yen iyi yaşatılamıyor ve mekteb hayatı la katıla. Gaston, iyi de giyinir, kokular ıttiğim bu Ölüyü bir kere daha görmezte ben bu vaziyetteydim! mükemmel canlandınlamıyor. Ben size em, sevincim noksan kalacak gibi gelisürünürdü! Ertuğrul Sadi Tek, Halide Pişkin, ordu! Cebimde, kullanmadığım o silâh. Ö eski bir hatırayı yadederek güzel bir miRamo, iğrenmiş gibi yÜ7Ünü buruşturOkuyucu Sabrlye Toksttz birlikte Adam susmuştu. Yumruklannı göğsü nümde, öldürmediğim o cenaze. Onun, sal vereyim: Emil Janings'le Marlene du, sigarasını attı, devam etti: Teferrüata lüzum yok. Zaten ho ne bastırmış, soluk soluğa nefes alıyordu. ince gözkapakları altmdan bana baktığı Vodvil 3 perde sa gidecek seyler de degil. Hem belki de Bir müc'det soluduktan sonTa, tekrar an hissine kapıldım. Parmağımı alnına do cudümü sarstı. Kafamın içinden boğuk bir gürültü geçti. Böylu boyunca yere uzanVaryete, dileto, solo, tafsilât el llânında kundurdum; soğuk derisi, kemiğin üzerinkafa şişiriyorum. Senin de kendine göre atmağa ba«l?dı: Telefon : 22127 derdlerin, «efendi adam» gailelerin, ümid îlk girdiğim odada, anasinı gör de yavaşça kaydı. Bu çehreye şimdi çok dım. Sonrasım hahrlamıyorum...yakından bakarken, onun istihfa.flı ifadelerin, zevklerin vardır. Bu matıasız hikâ üm. Büyük bir koltuğa gömülmüş; kıvElini, yüzünde, sert hareketlerle gezyeleri dinleyemezsin... O o ! Ne güzel 'nış, ufalmıs gibi oturuyordu. Başmda sini seziyordum. Benimle alay ediyordu. kostüm bu! Benim de tıpkı bu kumaş atkı vardı. Yüzü, gözyaşlarmdan sırsık Halime gülüyordu. Hayatta olduğu gibi, dirdî. Omuzlannı silkti: Vak'ayı bir sinir buhramna atfettitan bir elbisem vardı. Ama, çizgileri biraz amdı. Sarhos bir kadm bakışile, gözlerini ölümde de beni aldatıyordu. Saadetimi, Tatil için hazırlanan herkesl ikinci defa olarak çalıyordu, mırdar! ler, diye devam etti. O günden sonra eve daha genişti. E\de kaldı. Herşeyim evde ;arşıya dikmiş, kımıldamadan ayni nokkaîdı zaten! Gazetelerde bazı bazı oku aya bakıyor, iki elile dizlerini uqusturu Müthiş bir öfke, beynimi sardı. Rovelve dönmedim. İyi ettim değil mi? Kanmı yoruz ya: «kıskanclık yüzünden cinayeb> ordu. Yanıbaşmdaki masanın üstünde, rimi çıkardım. Zangır zangır titrediğim görmek istemiyordum. Ona izahat verGİNGER ROGERS DOGULAS FAİRBANKS J. için silâhı iki elle kavramağa mecbur ol mek istemiyordum. Bütün bunlar ne kardiye. İşte öyle. Dei?ıl bile hatta! 2 Amerikanın nümune hapishanesindeki isyan amarken yarıda bıraktığı bir corab yığıNe diyordum? Evet, içime çabucak ıı vardı. Gaston'un çorablan. Bu manza dum. Şimdi, birkaç santimetre yakmda makarışık, ne acaib haller... Bir otelde şuphe girdi. Peşîerine adam koydum. Gız a içimde bir sızı yaptı. Sonra, masanm durduğum bu bembeyaz çehrenin, zeki bir oda tutmak icab etti. Üzerimde daha Fransizca sözlU 1? münasebetlerini öğrendim. Uç bin frank stünde, Gaston'a gelmiş iki mektub gör ve meyus bir kıvnntı ile bükülen dudakla bir parça param var. Sonra, iş arayacaPAT O'BRİEN ANN SHERİDAN HUMPHREY BOGART lüm. Kapıcı kadının getirip bıraktığı ve rmı görüyordum. Mumlarm duvarda oy ğım. Bir vilâyet köşesine gideceğim, rr.a'raf gitti ama, helâl olsun. naşan gölgeleri, sanki olacağa intizar ha yahud ecnebi bir memlekete... Belki de 3 Hususî ilâve : Okyanusta batan Amerika Deniz ınun, artık okvyamıyacağı iki biçare mek Sonra? Altı Gemisf ve kurtarılanlar ... Metro Jurnal'de Yüzüme, sakin sakin baktı. Gözleri, ub! Kendimi bu hislere kaptrmamaga linde, hareketsiz kalmışlardı. Beynim Pariste kalınm. Bir nevi delilik değil mi kör gözü gibi ıslak ve dumanlı ıdi. Du ı'ıştım, fakat iş işten geçmişti. Sevincim, müthiş bir vuzuh içindeydi. Cenazenin bu? Kimseye bahsetme bundan olmaz dakları, dişlerinin üstünde yanm yamaU.k ane batırılmıs bir balonun hava kacırma ağzına nişan aldım. Tetiği çektim. Silâh mı? Saat 11 ve 1 de tenzilâtlı halk matinelen HAMDt VAROĞLU gibi, içimden bogalıyordu. Söyliyeçek'sesj, kuı§un sanki bana gelmiş gibi, vü, aralanıyor, kelimelere ancak yol veriyjodu. l Heyecanlı hikâyeler Kati 1 Nakleden : Hamdi Varoğlu =. Inegöldeki cinayetin muhakemesi Meslek erbabı beyaz perdede hakkile temsil olunabiliyorlar mı ? Bir Fransız mecmuasının bu mesele hakkında açtığı ankete doktorların, hocalarm, avukatiarın, polis komiserlerinin verdikleri cevablar Dr. BURHANEDDiN OSMAN Bu hafta TAKSİM Sinemasında Aşkın Göz Yaşları TURAN Tiyatrosunda N a ş i d Ö z c a n Gecesi HAYRET EFENDİ " L A L E„ 1 S E V D A KAMPI' na davet ediyor. CEHENNEM YOLU Bunlar hepsi bugün L Â L E S i n e m a s ı n d a
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle