05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 6 Temmtız 1938 Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz | f Odol Nedir? ODOL öyle rastgele bir ağızsuyu değildir. Hoş bir antiseptiktir ve her gün kullanılınca nefes hep temiz olur, hohladığınız zaman hoş gelir. Ağızın içini iyice dezenfekte ettiği için dişlerimizi bozan ve çirkinleştıren o çürütücü ve ekşitici şeyler ağızda artık peydahlanamaz ve tutunamazlar. Dışlerının güzel ve saglam, dolayısı ile de, hayatlarmın zevkli ve neşelı olmaşım işteyenler ODOL kullanmalıdırlar. j ! f j ı [ \ ! ~ Londra telefon idaresi, telefon zillerinin, kulağa daha hoş gelen başka bir sesle değiştirilmesini kararlaştır mış, diyorlar. Yazan: NÜZHET ABBAS Şimdiye kadar, Yuu!.. ve yuha!... smda abes bir jesttir. En iyisi ağızla «afnedense akla gel Biz de pekâlâ takdir edenlerdeniz federsin», yahud «kusura bakma» gibi miyen çok güzel, çok yerinde bir ye furbolda ufaktefek taşkmlıklara, alabildı bir cümledir. Futboida e!le yapılan tezanilik. Bu yeniliğin şekli hakkında bir ;gine bağırış ve çağırışlara göz yummak hürat dışarıdan hiç güzel görülmez. Bukarar vermek üzere toplanan komite, Türkiye Güreş Federasyonundan: pabucu dama atılmak üzere olan emekjicab eder. Futbol seyrine gelen on binler nu bilerek ona göre davranmak ve hele Gazetelerde Tekirdağh Hüseyinle halkın heyecan tezahürleri başka baş olur olmaz, lüzumîu lüzumsuz el sıkış Çoban Mehmedin karşılaşmasına Gü tar zilin yerini hangi vasıtaya verme ca olduğundan arada tektük «yuu!», reş Federasyonunun müsaade ettiğini nin muvafık olacağını enine boyuna larından vazgeçmek daha iyi olur. bildiren ve alâkadarlann böyle bir mü düşünmüş, birçok şekilleri gözden ge ıud «yuha!» sesleri de yiikselebilir ve Yalandan bayılma çirmiş, nihayet kadın sesinde karar kılıoş görülebilir. Fakat yekahenk mütema Oyuncularımıza ve bühassa kalecile sabaka için mütalealarım ihtiva eden mış!. \i ve uğultu şeklinde «yu.... ve yuha!» rimize ânz olan yeni bir illet de bayılma, yazılar çıkmaktadır. Birçok dedikodu Zil sesinin nekadar kulak tırmalayıcı, sleri bizim bile kulaklarımızı tırmala yerlerde yuvarlanmadır. Bir maçta iki üç lara mevzu olan bu meselenin tavzih ve gayri bediî olduğu malum. Hele telefon efkârı umumiyeye ilânına lüzum gö ıağa başladı. Bu işin muarızlan, yan defa ayni akıbete düçar olduklan halde zilinin o durup durup öten, inadcı, sırrülmüştür. ıtfcolun bir tulumbacı oyunu olduğuna maçtan sapasağlam çıkan nice kalecilenaşık zırıltısı, hiç şüphesiz sinir bozan 1 Türkiye ağır siklet amatör şamıanan büyük bir vatandaş kütlesi varken rimiz var. piyonu, Çoban Mehmeddir. Gerek ama bir ses. Fazla olarak da, hizmetçisi veya )U abes ve kaba tezahürata bir son verHele, fotoğraf objektifi karşısında göz tör, gerekse profesyonel Türkiyede baş uşağını çağırır gibi bir hali var. ıek gerektir. İşe ön^yak olanlardan bir lerini kapıyan, yarı baygın poz alanlar o ka ağır siklet şampiyonu yoktur. Te Uğultu şeklinde ses veren ampul, caçmın polis vasıtasile staddan çıkarılma kadar sinire dokunuyor ki insanın, futbo kirdağlı Hüseyin gayriresmî profesyo tahtadan trampete gibi seslerin kimi bizce kâfi bir tedbirdir. Hele bir tec lun bu derece bir komedya menzilesine nel müsabakalarda şöhret kazanmakla hafif, kimi fazla takırtıh görülmüş. Daha yumuşak, daha billuri sesli bir rübe edilsin, muvaffakiyet elvermezse biz indiğine çok canı sıkılmamak kabil değil beraber resmî Türkiye profesyonel şamzil, maksadı temin etmiyecek. Yumu mradayız. Başka bir çare düşünürüz. dir. Vaktile bayılmak, yere düşmek, ha pij'onu unvanmı almış değiîdir. Böyle de T şak da olsa, netice itibarile zil değil mi? sımdan yılmak ayıb sayılırken şimdi bu olsa ancak profes3 onel şampiyonu di Çul değiştirmekten ibaret bir yenilik öpüşme faslı ye anılması lâzımdır. Türkiye başpehliGol atan oyuncunun arkadaşlari tara nun tam aksine olarak galeriden mer vanı unvanı hiç kimsej'e verilmemiştir. yapmak için, eski hayratm vıkılmasına sarfedilecek emeğe yazık. O halde? fmdan büyük bir hasretle öpülüşü biraz hamet ve şefkat, hakemden mürüvvet top2 Amatörlerle profesyonellerin müO halde, dünyanın en cırlak sesinden garib ve yersiz geliyor bize. Hele bazan lamak itiyadı bilemeyiz ki bize nereden sabaka yapması teamüllere ve beynelgeçti? kurtulmağa hazır karar vermişken, yekalecinin bile kalesinden çıkarak sahanın milel usullere muvafık olmadığmdan ta ortalarına kadar koşup gol atan arkaHer yapmacık gibi bu yalandan bayıl böyle bir müsabaka ne mevzuu bahsol rine dünyanın en güzel sesini ikame ema da çok çirkin bir şeydjr. Hele futbol muş, ne de Federasyonumuz müsaade diverelim demişler. Hususî bir gramodaşını öpmesi büsbütün abes. Hamdol fon plâkı, hususî bir tertibatın içinde sun başka sporlarda, erkekler arasında sahasmda o kadar jutulmaz bir hale gel vermiştir. dönecek ve azamî lâtif bir kadın sesi, bu öpüşme fash yok. Şu halde niçin fut miştir ki futbol maçına ömürlerinde birinSerbest güreş müsabakalart sizi, cinsine has nezaketile telefona dabolda olsun? Futbol ki hiç böyle şeyleri ci defa gelen bayanlar bile bu yalandan Türkiye serbest güreş millî takımına vet edecek. bayılmaların «bir numara» olduğunun terfi müsabakaları yapılacaktır. Güreş kaldırmaz bir oyundur. Sizleri ve bizleri, insallah yakm bir Atılan goldan dolayı sevincini izhar kojaylıkla farkma varmakta ve ayıbla Federasyonu Türkiye birinciliklerinde atide telefon başına çağırmağa başlıyagördüğü istidadlı gencler arasmda ser cak olan bu güzel sese, davulun ve zuriçin şapur şupur öpüşme, herhalde Türk maktadırlar. best güreşe aid malumat noksanı yü nanın vız geldiği kimseler de dahil olsporcusuna yakışmryan bir harekettir. Bu Davetîye meselesi zünden kilolarmı indiremiyen ve bu duğu halde: sakim itiyad bize muhakkak ki Avrupa Oyunculara, dostlara verilmek üzere Lebbeyk! <E W futbolculanndan gcçme birşeydir. Bu davetiye verilmek bızde bir adet hükmün yüzden derece alamıyan bazı güreşçilerin millî takım ihtiyatlarile karşılaş Demiyecek hangi abone vardır? "*"*" gün henüz pek kökleşmemişken bırakırsak de. Zannetmem ki bunun önüne geçile masmı. bu suretle ileride yapılacak beybüyük bir isabet göstermiş oluruz. Fut bilsin. Çünkü henüz amatör bir halde olnelmilel temaslar için kabiliyetli ele bol sahasmda velev sevincimizi izhar için duğumuzu iddia ediyoruz. Fakat herhal manların yeni bir tecrübeden geçiril dahi olsa öpüşmenin yeri yoktur. Bu ka de davetiye işini bir hal şekline bağlamak mesini favdalı bulmuş ve millî takım dar gol arsızı olmıyalım. da lâzımdır. Çok defa görüyorum ki o için evvelden ayrılan ihtiyatlarla ser Sahaya çıkış yuncular, kulüb idarecilerinden davetiye best güreş birinciliklerinde kıvmetleri dzerinde durulan yeni istidadları bu Sahaya çıkış meselesinde de bir yan ler her kimin elinde ise onlarla uzun uzun müsabakalara girmek üzere getirtmişIışımız var. Vaktınden ya çok evvel, ya münakaşalara, yalvarmalara, yakarma tir. hud vaktinden sonra çıkmak yakışıksız lara girişiyorlar. Her oyuncunun ismine Bu aym dokuzunda ve onunda yapılabir harekettir. Hele bir takımm, on, on azılacak ve maç gününden birkaç gün cak müsabakalar eylulde memleketimibeş dakika evvel çıkarak tek kale şekljn evvel adreslerine gönderilecek olan da sre gelecek olan Finlandiya millî takırmBir müddet evvel Kasımpaşada Salih de oyun oynaması hiç de göze iyi gelmi etiye îşim bölge'ktfnch'tanzim etmelî ve na karşı çıkacak güreşçilerimizin de yuncuları bu münasebetsiz şekilde daveadında birisi Necdet ve Cevad admdayor. Biz İngilterede gördüğümüze nazaşeçıtıesî mahiyetinde olacaktır. kı iki üvey çocuğunu afyon yutturmak ran, soğuk havalarda takımlar bir kaç tiye istemekten kurtarmahdır. Davetiyeyr Vali, Mısırlı atletlere bir suretile zehirlediği iddia edilmiş ve Salih dakika evvel çıkarak ısmmak için beş on dağıtan kulüb idarecisi adeta ihsan dağıtevkif edilmişti. ziyafet verdi defa topa vurduktan sonra oyun derhal tır gibi bir poz takınmakta ve bu pozdan da oyuncular bihakkm muğber olmaktaBunlardan küçük Necdet vak'adan başlar. En eski futbolcumuz üstad FuŞehrimizde bulunan Mısır ve Yunan ad Hüsnünün söyledığine nazaran, ingil dırlar. Halbuki bizce bu değmez mesele atletleri şerefine Vali ve Belediye reisi dört gün sonra, Cevad da bir kaç gün evterede senelerce seyrettiği maçlarda bir yi bölge kendine en mülâyim gelen şekil Muhiddin Üstündağ tarafından evvelki vel hastaneden çıktıktan sonra ölmüştür. Dün Ağırcezada iki küçük yavruyu dakikalık bir teahhura bile şahid olma de halletse oyunculann yüzü gülecek, akşam Park Otelde otuz beş kişilik bir lirçok münakaşa ve hatta yolsuzlukların zivafet verilmiştir. zehirlemek suçundan üvey babanm mu mıştır. Haydi bizde bu derece dakikası hakemesine başlanmıştır. dakikasma iş olmadığını kabul edelim; >nü de alınmış olacaktır. çıkmalan lâzım gelen birkaç kişiden mafakat hiçbir zaman bekleme müddeti üç Kupayı vermek meselesi Dünkü celsede Salih: ada bizde maçına ve sırasma göre kırk beş dakikayı geçmemelidir. Sahaya ev Şampiyon çıkan takıma kazandığı mü« Ben çocuklan zehirlemedim.. Afvel çıkan takımm oyunculannı sinirlen kâfat, her ne ise Şdmpiyon çıktığı gün elli kişi, girmektedir. Bunun çok çirkin yonu nereden bulup da onlara yutturabidirmek bakımından da bu caiz değildir. yunu müteakıb verilmek âdeti, bizde de bir manzara teşkil ettiği ve lüzumsuz bir lirim.. Çocuklar esasen hasta idi.. BacakMaç, kaçta başhyacaksa, her iki takım eessüs etse, çok yerinde bir iş görülmüş hareket olduğu âşikârdır. Ayni zamanda larmda çıbanlar vardı.» demiştir. birden ve en fazla iki üç dakika zarfm lur. îngilterede olduğu gibi kupa galibi sahaya fazla adam çıkması hâdise zuhuHalbuki karısı Müzeyyenle kayınvalida oyuna başlamak üzere sahaya çıkmaîı kupasını oyunun sonunda ve büyük bir runa âmil olabileceği cihetle büsbütün desi Asiye, Salihin çocuklara afyon yutve bu intizama takımlar mecbur edilmeli törenle alsa bu, seyirciler için de maça mahzurludur. turarak zehirlediğini iddia etmişlerdir. dirler. Aksi takdirde umumî bir intizam aşka türlü bir rağbet vesilesi olurdu. Oyunculara talimat ve türlü türlü 5 Neticede muhakeme şahid celbi için sızlık manzarası hâsıl olmaktadır ki bu jeçen gün, şild şampiyonu çıkan Fener ğüdler vermek suretile işi şitazesinden çı başka bir güne bırakılmıştır. nun önüne geçmek behemehal şarttır. ahçenin alelâde bir maçtan çıkmış gibi karan da gene saha etrafında sıralanan işHasmın elini sıkmak meselesi mükâfatım almadan sahadan ayrıhşı hiç sizlerdir. Hakem, yan hakemleri, fotoğEgede mahsul vaziyeti Bir hasma çarpmca kasden olsun, gay de iyi bir manzara teşkil etmedi. Gerçi rafçılar ve yaralanan oyunculara ilk yarİzmir (Hususî) Bu sene Ege iktı rikasdî olsun oyunun bidayetinde ve he şampiyonluğu hakkeden takım için bu dımda bulunacak insandan maada hiç sadî mıntakasmda mahsulün bereketli nüz dostluk havası zail olmamışken su merasim ikinci derecede kalırsa da her kimsenin saha üzerine veya saha kenarına ve nefis olduğunu bildirmiştim. Alâkadarlann verdiği malumata göre, reti nazikânede başlıyan el sıkışlan bilâ halde mükâfatın maç günü verilmesi çok çıkmasına müsaade olunmamalıdır. Bitüzüm rekoltesi 75 bin tondur. İlk tah hare sille ve tokaia kadar gidecek olduk ayanı arzudur. Gerek oyuncular, gerebe tabi inzibat memurları bu kayıddan müsminde bu rakam 100 bin üzerinde idi. tan sonra bir kaza neticesi yere düşen seyirciler üzerinde bu şekilde hareket tesnadır. Son hava şartlan, dörtte bir derece hasma hemen el uzatmak, herhalde, sa muhakkak ki çok iyi tesir eder. Umalım Futbolun başıbozuk bir manzara ar sinde tesir yapmıştır. Doğum, çok gümimî bir hareket telâkki edilemez. Bu ki bu usul bizde de kabul olunsun. zetmemesini istiyorsak bunu behemehal zeldir. Rekolte tahmin heyeti kazaları hareketin samimî clduğunu da kabul etemin etmeliyiz. Sahadaki tufeyliler dolaşmıştır. Maamafih 15 temmuzda decek olsak gene el sıkmak futbol sahatekrar bir tahmin yapacaktır. NÜZHET ABBAS Futbol sahasma, fotoğrafçılardan ve Futbolumuzda göze batan çirkin hâdiseler Çobazı Mehmed Tekirdağh maçı Telefon ve Kadın sesi Güreş federasyonu, bu müsabakaya müsaade etmiyor Çanakkale Belediyesinden: ~~ 1 Çanakkale elektrik santralmda teslim 400 ton sömikok kömürü 20 gün müddetle ve kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. 2 Her tonu yirmi yedi liradan muhammen bedeli 10800 lira olup muvakkat teminatı 810 liradır. 3 Eksıltme 15/7/938 cuma günü saat 10 da Belediye dairesinde Encümen huzurunda yapılacaktır. 4 İsteklilerden bu işe aid şartnameyi istiyenlere Belediye muhasebeciliğinden parasız olarak verilir. 5 Teklif mektublarının ihaleden bir saat evveline kadar Encümene makbuz mukabilinde verilmesi, posta ile gönderilecek teklif mektublarının mezkur saate kadar yetiştirilmiş olması ve zarfların mühür mumu ile kapatılmış olması şarttır. 6 Eksiltmeye iştirak edebilmek için isteklilerin kanunî evsafı haiz bulunmaları ilân olunur. (3938) Baş, di§, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütüri agrılarınızı derhal keser. îcabmda günde 3 kaşe alınabilir. Uvey çocuklarını zehirliyen adam Askerî Fabrikalar Umıım Müdürlüğünden: Birinci smıf tesviyeci ve tornacı alınacaktır. Kırıkkalede bulunan bir fabrikamız için beş birinci smıf tesviyeci ile beş tornacıya ihtiyaç vardır. İsteklilerin Ankarada Silâh, İstanbulda Zeytinburnu ve Izmirde Silâh fabrikalarımıza müracaatleri. (4192 ) Dün başlıyan muhakemede suçunu inkâr etti .Hasta kan Sctğlanr^kan Kanda bulunan kırmızı yuvarlacıklar; hayat makinesinin en birinci kuvvetidir. Yaşatan bu kudreti her mevsim değişmesinde tazelemek, çoğaltmak, sağlığın esasını teşkil eder. Kan, kuvvet, iştiha şurubu her zaman kanı tazeler, kuvveti arttırır, iştihayı çoğaltır. Hafıza ve zekâyı parlatır. Uykusuzluğu, fena düşünceleri giderir Sinirleri yatıştırır. İnsan makinesine lâzım olan kalori ve enerjiyi vererek azmü irade sahibi eder. Azamî bir hafta içinde vücudü tazeliyen ve gençleştiren ( F O S F A R S O L ) hayat eksiri bütün doktorlarımız tarafından takdirle karşılanmıştır. Ruhumuzda daima neşe ve heyecan yaratan bu deva bel gevşekliği ve ademi iktidarda da büyük faydalar temin eder. Her eczanede bulunur. Tefrika: No. 58 Tek başına yabancı adamın arasında kalmak ona pek dokunmuş, pek ağır gelmişti. Ertesi günü Boğazdan geçerken, son yıllarda, bakımsızlıktan yavaş yavaş sönen, gittikçe biraz daha çöken, biraz daha göçen bu yerler, ona her zamankin den güzel, her zamankinden sevimli gö ründü. Doğduğu, büyüdüğü yerlere kavuşmak onun gözlerini yaşarttı. Çocuklar gibi, sevdiklerine kavuşacak insanlar gîbi sevindi. Perihan nhtıma çıkar çıkmaz bir otomobile atladı. Maçkaya geldi. Aparhmandan içeriye girince artık kendini tutamadı. Görenler ne düşüne cek, ona bile aldırmadı. Hemen oracığa çöktü. Evin içindekiler, hep birden koşuştu; hepsi de şaşırmıştı. Onun îstanbulda olmadığını biliyorlardı. Böyle birdenbire Nakleden: Kemal Ragıb gelişinden korktular. İşin içinde bir tatEizlık olduğunu hepsi de anladı. Peyker su koşturdu. Dadı kalfa, gene kadınm göğsünü, bağrını çözdü: Ne oldun?.. Nen var?.. Hasta mısın?.. diye çırpınıyordu. Sonra Peykere döndü: Kız, doktora telefon et!.. Hemen gelsin!.. Perihan, gözlerini açtî: Doktor filân çağırmaym!.. Hiç kimseyi istemiyorum!.. Dedi; sonra gözünün ucile herkesi savdı. İhtiyar dadı ile yalnız kalmca, kendini tutamadı: Bitti artık, hepsî bitti, diye hiç kırdı. Ne oldu?.. Biten nedir, söylesene bana... Gitti!.. Kim?.. Feridun..» Nereye?.. Bilmiyorum; beni bnaktı. kaçtı... Ne zaman?.. Dört gün oluyor!.. Orada iken mi?.. Evet. îstanbula gelmeden mi?.. Evet. Sen yalnız başma mı döndün?.. Yalnız... Olur şey değil!.. Deli mi bu adam?.. Seni, tek başma oralarda bırakıp nasıl gitti?.. Gitti işte... Nereye gitti?.. Hiçbir haber birakmadı mı?.. Hiç... Nereye gittiğini de bilmî yorum. Elbet buraya gelmiş olacak... Ustünde çok para yoktu ki.. Peki amma, ne oldu birdenbire?.. Bir iki ay evvel, pek iyi geçiniyordunuz. Hele seni, çok memnun görüyorduk. O da pek terbiyeli bir adatna benziyordu. Gene de öyleydi... Sonra ne oldu?.. Birdenbire mi d«ğişti?.. Birdenbire mi iç yüzünü ortaya vurdu?.. îç yüzünü ortaya vuracak, vurmı yacak bir şey olmadı ki... Birgün çantalannı ahnış, bana görünmeden trene atlamış, kaçmış... Senin çantalarmı da mı?.. Yok a canun... Benim çantalarım burada... Görmüyor musunu?.. Mücevherlerini filân?.. Yok, dadı... Ne söylüyorsun AlIah aşkına?.. Öyle adam mı o?.. Neye kaçmış öyleyse?.. Durup dururken ne oldu?.. Durup dururken değil ki... Ne oldu, öyleyse?.. Kabahat, biraz da bende... Biraz değil, belki en çoğu... Ne yaptm?.. Perihan, göz yaşlannı tutamadı. BaşıDI, ihtiyar dadının göğsüne dayadı. Yü zünü saklamağa çalıştı. Kdıncağız, büsbütün meraklandı: Söylesene yavrum... Ne oldu?.. Ne var, bu kadar üzülecek?.. Pek fena bir şey mi yaptın?.. Senden ummam!.. Olsa olsa, bir iki acı söz söylemişsindir. Her erkek bir olmaz, o da dayanamamıştır. Kan koca arasmda böyle şeyler olur. Bugün darılır, gider. Ertesi gün gene gelir, barışırsınız... Olmamalıydı amma olmuş... Bazan da böyle ufak tefek dargınlıkların sonu, eskisinden daha iyi çıkar. însan o zaman daha ziyade birbirinin kıymetini bilir!.. Hem mademki kabahat sende imiş, öyle diyorsun... Biraz güler yüz gösterirsen, o da döner gelir. Hem gelmeyip de ne yapacak?.. Nesine güveniyor?.. Dadı kalfanın son sözü Perihanm yüreğine su serper gibi oldu. Onun da bütün ümidi bunda idi; o da öyle: Gelmeyip de ne yapacak?.. diyerau. Oturduğu yerde beş yüz lira aylık, kolay kolay çiğnenıp geçilecek bir para mıydı?.. Sonra, otel masrafı diye, yol parası diye ayrı bir hesab daha açılmıştı. Kadının parasile geçindikleri belli olmasın, herkesin yanmda Perihan, ikide birde elini çantasına atmasın, diye avukat Necib, aydan aya Feriduna beşer yüz liralık, biner liralık çekler gönderiyordu. Geziyorlar, en pahalı otellerde yaşıyorlar, istedikleri gibi eğleniyorlardı. Artık bu kadar rahat, bu kadar zengin bir hayat nerede bulunurdu?.. Yabancı bir memlekette, onlan hiç tanımıyan, insanlarm önünde dökülüp saçılan bir bardak şarab için böyle bir hayattan, kim olsa vaz geçemezdi. Bugünlük, belki cebinde biraz parası vardı. Aldığı ayhklardan, yol masrafla^ rından birazmı biriktirmiş, bir yana ayır* mış olabilirdi. Şimdi de onlara güveniyor, kendini naza çekiyordu. Yann bu paralar bitince ne olacaktı?.. Ister iste ^ mez gene avukat Necibin kapısmı çala* cak değil miydi?.. Dadı kalfa bunları böyle birer birer, sayıp döktükçe Perihan da hep ona giiveniyor: Keşke senin dediğin gibi olsa, keşke parası bitince gene dönüp bana gelse, diye içini çekiyordu. Bir yandan da bütün ümidini kıran başka bir üzüntü daha vardı; onu da dadısma anlattı: Bir gün gene şuradan buradan konuşuyorduk. Bir sırası geldi: «Günün birinde darılır da gidersem, dedi; bir daha birbirimizin yüzünü göremeyiz...» Nasıl olmuştu, bakayım?.. Evet, o günkü münakaşamız böyle bir şey için değildi. Eğer, ben onu bırakırsam, ondan gizli başka erkeklerle düşer kalkarsam, o zaman o da beni bırakacak, bir daha yüzüme bakmıyacaktı!.. lArkası varj
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle