25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 Temmuz 1938 CUMHURtYET Lozan günü Yavuzu modern bir hale sokmak zamanı gelmiştir 26 yaşında bulunan güzel ve sevgili gemimiz, çok esaslı bir tamirle bugünün muharebe kruvazörlerile ayni kudrete getirilmelidir ASKERI BAHİSLER Yarınki merasime aid program hazırlandı Camdan adam karşısmda Vücudümüzün içyüzü Yarın, Lozan günü münaseberile ÜniMuayene korkusu Sınıfta kalanlar versite konferans salonunda yapılacak merasime aid program hazırlanmıştır. Program şudur: 1 Merasime saat 16 da Istiklâl marşile başlanacaktır. 2 Açış sözü (Hukuk Fakültesi Dekanı naıruna bir profesör tarafından). 3 Konferans (Doçent doktor Yavuz Abadan tarafından). 4 Hukuk Fakültesi talebe mümessilleri tarafından Lozanın ehemmiyeti hakkında hitabeler. Merasime herkes gelebilir; hususî davetiye yoktur. Merasime iştirak eden misafirler; Hukuk Fakültesi tarafından hazırlanan büfeye davetlidirler. PAZADDAN PAZADA PENCERESİNDEN Kurdun kuyrugu ve Erkek Ayşe Camdan adam karşısmda linin hazim cihazı içinde aldığı manza raya tahammül etmek kabil midir? Insanda mecazî manasile en güzel şey olan kalb, bir göğsün kafesi içinde, fare kapanma asılı sucuk parçasmdan daha çirkin görünür. Sergide camdan adamı seyreden gü zel bir kız şöyle demiş: Keşke görmeseydim... Ben böbreklerimi de yanaklarım kadar güzel birşey sanıyordum. Sukutu hayale uğradım. Bir hafta yemek yiyemiyeceğim. hanhufeng tepesi yüzünden Ruslarla Japonlar arasında çıkan gürültülü münakaşanm sonunu tahminle uğraşanlar hele kahvehanelerde düzineleri aşacak kadar çoktur. O tepe nerededir, Ruslara veya Japonlara münasebeti ne yüzdendir, bunu araştıran belki yok. Fakat Japonlann tehdidini blöf sayanlar, yahud Rusların tecellüd eder görünmelerini denemeden ibaret görenler ve bu telâkkiye göre meselenin akıbetini tehlikesiz bulanlarla bu tepe işinden yanardağlar peyda olup kürenin ateş içinde kalacağını iddia edenler tümen tümen. Onlardan biri kendi düşüncesini meşhur fıkrayı dile alarak bana anlattı: Tepeyi, dedi, ine, Rusları ine girmiş avcıya, sulhsever diplomatları inin ağzına gelen ana kurdun kuyruğunu tutan Nasreddin Hocaya benzetebiliriz. Bu kuyruk kapmıyagörsün. Ben bu teşbihî tahlili dinlerken meşhur fıkraların ülke ülke nasıl dolaştığınf e nasıl sima değiştirdiğini hatırladım. ]!ünkü bizde Nasreddin Hocaya atfolunan bu kurd kuyruğu fıkrasınm bir eşi de arabcada var. Şu farkla ki, sıcak çöllerde kurd kolay kolay bulunamıyacağından yerine deve konulmuş. Ayni zamanda fıkradan bir darbımasel çıkarılmış. Hoşa gider sandığım için bizden alınıp öle maledilen fıkrayı işte yazıyorum: Erkek olduğu halde Ayşe adını taşi. fan bir çöl çocuğu kardeşile beraber de^elerini sulamaya götüriir ve kovayla su çıkarsın diye kardeşini, haylice derin olan kuyuya indirir. Fakat develer, su şevkile iiçramağa başladıklarmdan erkek Ayşe le yapaeağını şaşırır. Bir yandan kardejle, bir yandan develerle meşgul olmağa alışır. İşte bu sırada genc bir devenin, :ürkçede potuk denilen takımdan birinin yağı kayar, kuyunun ağzına yuvarlanır, rkek Ayşede de şafak atar. Çünkü deve uyuya düşse ölecek ve kuyudaki adamı da öldürecek. Bu iki taraflı ziyanı bir âhzada düşünen erkek Ayşe hemen deenin minicik kuyruğuna yapışır, olanca kuvvetile geri çekmeğe koyulur. Aşağıdaki adam ise o esnada bunalıp «kardeş, eni qkar, boğuluyorum» diye bağırmağa giriştiğinden erkek Ayşe, bizim Naseddin Hocanın elindeki kurd kuyruğuna apışıp ayı inindeki avcıya söylediği sözün kelime kelime ayni olarak şu cevabf haykırır: KÖŞE Muayene korkusu Biz Almanyada olduğu gibi Tür kiyede de kan mu \& \ ayenesine ve öz Türk olanlarla olmıyanların ayni masına taraftar değiliz. Bazıları böyle zannettiler. Bir telâş başgösterdi. Damarlarında halis Türk kanı taşıdığına emin olanların meseleyi anlamadan bu kadar telâş etmelerine ne lüzum var? Hem merak etmesinler... Günün birinde Türkiyede böyle bir muayeneye lüzum görüleceği farzedilse bile, bir adamın yüreğinde, kaç damla, dededen kalma yabancı kanı olduğu pek öyle kolay meydana çıkmaz. Böylelerinin telâşı, herhangi bir muayeneden ziyade, ırklarını ve cibilliyetlerini meydana vurmağa kâfi gelir. Kuvvetli muharebe kruvazörümüz Yavuz tam yolla seyrederken îngiltereden aldığımız altı milyon liralık harb malzemesi kredisile yaptırılacak gemiler hakkından bir müddettenberi yazdığım makale serisinin, bugün, size sonuncusunu takdim edecek ve avcı botlarla refakat gemilerinden bahsedeceğim. Esasen, îngilterede değil, fakat, makine ve motörlerini dışandan getirterek memlekette yapılmasını münasib gördüğüm bu küçük gemileri, ayn bir yazıya bırakıp daha mühim bir mevzudan, Yavuzun yenileştirilmesi lüzumundan bahsedece gim. Yavuz, Almanlarin 1909 programına dahil olup 28/3/1911 de tezgâha konulmuş ve 1912 senesinde ikmal edilmiş bir gemi olduğuna göre, bugün 26 ya şındadır. Gerçi on sene evvel tamir edilmişse de bu tamir, atış kontrol manzumcsinin yenilenmesine ve diğer bazı deği şikliklere rağmen, harbde beş mayin yarası almış olan gemiyi eski haline irca dan ibaret kalmıştır. Son tamiri sırasında, Yavuzun topçusuna, hava müdafaası için, yalnız 4 tane 8,8 lik top ve 4 tane de makineli tüfek ilâve edilmişse de, geminin büyük ve orta bataryaları, zırhları ve muharrik kuvveti değişmemiştir. Büyük Harbde çıkarılarak karada kullanılan iki tane 152 lik topu da sonradan yerlerine konulmadı ğından vaktile 12 tane toptan mürekkeb olan vasat bataryası da, bugün 10 topa inerek eskisine nazaran, biraz zayıflamıştır. Sür'atine gelince, güzel gemimîzin, yeni iken, sür'at tecrübelerinde, azamî 28 mil elde ettiğini, o zamanki Alman deniz yıllıklarında okumuştuk. Fransız yıllığına göre tamirden sonra, 1930 da, 6 saat süren tecrübelerinde 52,000 beygir kuvvetile saatte vasatî 26,8 mil yapmıştır. Bu altı saatin dört saatinde ise 27 mil yapmağa muvaffak olmuştur. (Alman yıllığı ise 52,000 ve 80,000 beygir kuvvetile 25,5 ve 27,1 mil yaptıgını yazı yor.) Yavuzda bu yüksek sür'atlerî elde etmek için ateşçilerle kömürcülerin fevkalbeşer bir gayret sarfetmeleri lâzımdır. Çünkü onun 23,100 tonluk muazzam gövdesini böyle 2627 mil yürütebilmek için saatte 7080 ton kömür yakmak lâzımdır. Buna ise can dayanmaz, nitekim 1914 ağustosunun ilk günlerinde, Akdenizde, İngiliz muharebe kruvazörlerile yarışa tutuştuğu ve nihayet kaçıp kurtulduğu zaman, gemide topçulardan başka herkes, ate.şçilerle kömürcüVre yardım et miş, cehennem gibi yaniS; ocaklann ö nünde çalışanlardan bir ikisi ölmüştü. Şimdi Yavuzun noksan taraflannı ecnebi yıllıklanna bakarak ve yeni zır'nlılarla mukayese ederek tetkik edelim. ne de havadan gelen bombalara karşı kâfi bir muhafaza vasıtası degildir. Yeni zırhhlar, daha kalın ve çifte zırh güvertelerle muhafaza edilmektedir. İngiliz Nelson ve Rodney'de zırh güverteler, 76159 milimetre kalınlığındadır; yeni ingiliz zırhlılarında daha kalın olacaktır. Fransız Dönkerk ve Strasburgda 1 75 milimetredir. Yeni 35,000 tonluk Fransız zırhlılarında ise 200 milimetre olacağı tahmin ediliyor. Alman ceb zırhlılarında iki zırh güverte vardır: Biri 38, öteki 75102 milimetre kalınlığındadır. îtalyanlar da yenileştirdikleri Kavur ve Cesare dretnotlarının zırh güvertelerini takviye etmiş lerdir. Top Yavuzun topları 28 liktir. Fakat, Alman 28 likleri Skagerak muharebesinde, yüksek kudretlerini isbat etmişlerdir. Yalnız şu var ki 1916 da vukubulan Skagerak deniz muharebesi, 700015,500 metrede cereyan etmişti. Bugün ise ağır toplarm değil, hatta Î50 liğe kadar vasat topların bile menzilleri çok artmıştır. Ağır top menzilleri ve mermi sıkletleri hakkında şöyle bir cedvel yapalım: Gemi ve milliyeti İngiliz Nelson Fransız Dönkerk Japon Nagato Soviyet Marat Amerikan Mariland Alman Doyçland Bursa (Hususî) Meşhur Yeşil türbenin, duvarları nezle olmuş tabirile, tamirine başlanacağı sırada sondaj için sökülen üç çininin parçalanarak kop tuğu görülmüş, bu vaziyet karşısmda çinilerin hepsinin parçalanacağı anla şıldığından bu tamirden vazgeçikniştir. Bu muameleyi haber alan Vilâyet, Yeşilin tamiri için alâkadar dairenin tahsis ettiği paraya rağmen işe başlatma mış, keyfiyeti Maarif Vekâletine bildirerek durdurmuştur. Öğrendiğime göre, vaktile Türbe ve Yeşilcamiin tamiri için bu binalar yapılırken y^edek olarak depo edilmiş bulunan (3000) kadar çini eski Evkaf müdürlerinden biri tarafından Ankaraya gönderilmiştir. Bu çinilerin ne olduğu ve neden Ankaraya gönderildiği anla şılamamıştır. Bu suretle Yeşiltürbe ile Yeşilcamiin her hangi bir tamir mec buriyeti karşısmda kullanılacak ayni cins çini kalmamış demektir. Yenilerini aynen yapabilmek için bugün bütün dünya boya sanayii izharı aciz etmek tedir. Bursadakî Yeşilcamiin çinileri ŞulzBornikroft su borulu buhar kazanıdır. Bu kazanlar, kömür yakar. Sür ati hakkında yukanda izahat verdiğimiz için tekrar lüzum görmüyoruz. Fransız yıllığına göre, Yavuzun kömürlükleri yalnız 2500 ton kömür alır ve bu miktar kömürle, saatte 15 mil üzerinden 3000 mil mesafe katedebilir. Alman yıllığına göre, Yavuz 3100 ton kömür ve 200 ton Mermi mazut alır ve saatte 14 mille bu kadar Top Menzil slkleti mahrukatla 4000 mil gidebîlir. Yavuzun Top Menzil çapı (metre) (kilo) mazut yaktığına dair malumatımız yok 406 32,000 907 tur. Fakat 3,100 ton kömür alabilir. 330 21,000 540 406 305 406 280 36,500 993 13,800 324 35,000 952 30,000 304 Sergide camdan adamı gören bir tanıdığımız dedi ki: Haftalardanberi «camdan adam geliyor!», «camdan adam sandıklara kondul>>, «camdan adam hususî trene bindi», «camdan adam gümrüğe geldi», «camdan adamın ambalâjı çözülüyor», «camdan adam sergiye taşındı», «camdan adam kuruluyor» diye gazeteler yazıp durdular ve camdan adamı bir kahramana yaraşır merasimle karşıladık. Sergide gidip gördüm. Harikulâde birşey değil. Bu kadar alâka ve heyecan ne oluyor? Sonra neden camdan adamı seyretmek istiyenlerden adam başına 21 kuruş alınıyor? Ben ona verilen bu ehemmiyeti fazla buluyorum. Bu seneki sergide ondan çok daha kıymetli ve güzel şeyler var. Yerli mamulâtımız dururken tek bir maddeye verilen bu ehemmiyet neden? Kendisine şu cevabı verdim: Memlekette adam kıtlığından sık sık bahsediliyor. Demek, bu kıtlık o derecede ki, aramızda, camdan bir adamın bile pek büyük bir kıymeti var! Sınıfta kalanlar Bilmem hangi fakültede yüzde yetmiş sekiz kişi sınıfta kalmış. Ben buna hiç şaşmadım. Geride kalan yüzde yirmi iki kişi sınıfı nasıl geçti, ona şaştım. Bugünkü programlar veya programsızlıklarla, bugünkü kitablar veya kitabsızlıklarla, o tıklım tıklım dolu, hocanın sesi duyulmıyan sınıflarla yüzde yetmiş sekiz Vücudümüzün iç yüzü Zırh güverte * Yavuz, hâlâ, çok kuvvetli bir muharebe kruvazörü olmakla beraber, artık bugünün modern gemisi değildir. Çünkü, onun yapıldığı tarihtenberi, deniz harbinde sevkulceyş ve tabiye bakımından bir çok değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerin en mühimmini hava silâhı yapmıştır. Artık zırhhlar, yalnız top, torpil ve mayina karşı değil; bir «belâyi asümanî» gibi tepeden inen tayyare bombasına karşı da harbetmek mecburiyetindedirler. Bom balar ise, gemilere şakulen indiği için, bunlara tahammül edebilmek üzere, zırh güvertelerin kalın ve sağlam olması lâ zımdır. Zırh güvertenin kalın ve sağlam, hatta çifte olmasının bir sebebi de, ağır top menzillerinin çok büyümesi yüzün den, top mermilerinin de gemiye, tayyare bombalarına yakın bir surette, dikine düşmesidir. Eskiden gemiye yandan denilecek bir şekilde vuran gülleler, şimdi, çok uzak menzilden atıldığı için, amuda yakın bir zaviye ile isabet etmektedir. Yavuzun zırh güvertesi 2550 santimetre kalınlığındadır. Bu kalınlık, ne uzak mesafeden atılan ağır top merrnilerine, İtalyanm Kavur sınıfına koyduğu yeni 320 lik toplar hakkmda henüz malumat yoksa da, bunların da Fransız 330 lukları derecesinde olduklarını kabul etmek iktıza eder. Yavuzun 280 liklerinin menzili, Al man yıllığına göre 13,510 metredir ve mermi sıkleti 300 kilogramdır. Namlunun ağırlığı 37,000 kilogram, mermisinin namlu ağzındaki ilk hızı, saniyede 940 metredir. Atış sür'ari, dakikada 1,5 mermidir, yani iki dakikada üç mermi. Merminin fem yakmında delebildiği zırhın kalınlığı 973 milimetredir. Bu toplar, bütün Krup topları gibi gayet sağlamdır. Fakat, vaktile Alman bahriyesi tarafından verilen bu resmî rakamlardan menzil hakkındaki doğru degildir. Çünkü, Yavuzdaki topların eşi olan 50 çap tulünde 280 liklerle mücehhez bulunan Moltke ve Seydlitz hatta 40 çap tulünde 280 likler taşıyan Von der Tann muharbe kruvazörleri, Skagerak muharebesinde 15,500 metrede dahi muharebe etmişlerdir. Halbuki o tarihteki Alman yıllıkları 50 çap uzunluğundaki toplann 13,510 ve 45 çap tulündekilerin de 12,110 metre olduğunu yazarlar. Bu Alman toplarının hakikî menzilleri hakkmda harbden sonra şu malumat neşredilmiştir: Yavuzdakilerin eşleri 19,700 metre, Von der Tann'dakiler 20,300 metre. Vaktile Alman deniz yıllıklarında çıkan resmî malumatta, hasımları aldatmak için menzillerin eksik yazıldığı, yahud sonradan taretlerde tadilât yapılarak menzillerin arhrıldığı anlaşılıyor. Yavuzun ağır topları, bugün, eşi Moltke'nin 19,700 metreye atan toplarından daha uzun menzillidir. Çünkü son ta mirde taretlerinde menzili artıracak bazı tadilât yapılmıştır; fakat, topların yeni azamî menzili hakkında malumat ver meğe mezun değiliz, yalnız şukadar söyliyelim ki bu menzil, 381 likler ve 406 lıklar müstesna, herhangi bir ecnebi gemisindeki büyük topların menzilinden aşağı degildir. §u halde Yavuzun ağır bataryası daha hayli zaman, mükemmelen iş görecek kudrettedir. Nişan ve atış kontrol tertibatı da mükemmeldir. Yavuzun makine bakımından zayıf noktası kömür yakmasıdır. Yeni gemilerin hemen hepsi mazut yakarlar. Çünkü mazut, hem daha kolaylıkla yüksek sür'at temin eder, hem de kömür gibi kesif dumanlar çıkarmadığı için geminin hayli uzaklardan görülmesine sebebiyet vermez. Mazut yakan gemiler, ateşçiler yorulmadığı için, saatlerce müddet yüksek sür'atlerini muhafaza ederler. Ben seyir halinde iken Yavuzun ocak önlerine indim. Orada ateşçilerin nasıl çalıştıklarını ve neler çektiklerini gördüm. Yavuz tamir edilirken memlekette mazut olmadığı için, gemiye kömür ocakları yerine yağ ocakları konulmaması fikri doğru değildi. Çünkü, bütün yüksek süratli gemilerin mazut yakmasmdan başka çare yoktur. Nitekim muhriblerimiz de mazut yakıyorlar. Vaktile zamanısın en sür'atli gemilerinden biri olan Yavuz, şimdi, sür'at ba kımmdan birinciliği kaybetmiştir. Çünkü, aşağıdaki cedveldeki bütün yeni zırhhlar, şimdi daha hızlı gidiyorlar ve gideceklerdir: Alman Doyçland 28 mil, Şaruhorst 30 İngiliz Hud 31 mil, King Corc 30 Fransız Dönkerk 31,5 mil, Rişliyö 33 İtalyan Kavur 27 mil, Littorlo 30 Amerikan Vaşington 30 mil. mil. mil. mil. mil. Bereket ki Allah, nsanın etini ve de risini eam gibi şef faf bir maddeden yaratmamış. Yoksa kişinin dönmesine değil, yüzde yüz kişibirbirimizin yüzü nin dönmemesine şaşılır. ne bakamazdık. En Fakat birkaç sene sonra bu hayretimigüzel kadın başı bize de nihayet verilecek gibi görünüyor. e, içinde pis bir sünSınıfta kalanların nisbeti her sene biraz Hele elimdeki kuyruk kopsun, boger ve ufak ufak arta arta en sonunda yüzde yüzü bulajulmanın ne demek olduğunu o vakit böcekler yüzen yu cak. O zaman fakülte imtihan talimatvarlak bir cam kanamelerine şöyle bir madde ilâve edil görürsün. vanoz gibi bize tiksinti verecekti. Hele meli: «Universitemiz fakültelerinde sınıf Chanhufeng tepesindeki sulh kuyruğuplâjlarda birbirimizi görmek daha fena. geçmek memnudur.» nun kopmamasını dileriz!.. olacaktı. Tabakta duran güzel bir şeftaSERVER BED1 M. TURHAN TAN Türkivede maarif hayatı IBaştarafı 1 ind sahtfede] yanlış fikirler almaması ve milletler arasında anlaşmayı kolaylaştırmak için bu gibi kitabların bitaraf olmasına dikkat edilmesini ileri sürmüş ve bu fikir konferans reisi ve bir çok murahhaslar tarafın dan tasvib edilmiştir. Fakat bu mühim mesele ile esasen 6 senedenberi beynelmilel fikrî teşriki mesai enstiiüsü meşgul olduğu için enstitünün bununla iştigale devam etmesi muvafık görülmüştür. Konferansın ilk okul öğretmenlerine verilen maaşlar meselesine tahsis ettiği celseye ise Bayan Afet riyaset etmiştir. Muhtelif memleketlerdeki maarif ha reketleri hakkında açılan umumî müzakere konferansın bir kaç celsesini işgal et miştir. Başmurahhasımız Bayan Afet bu müzakereler esnasında memleketimizdeki maarif hareketlerini mufassal bir raporla izah etmiştir. tanbul Üniversitesi, ikincisini Ankara Universitesi teşkil ettiğini, şark mıntakası içinde Vanda teşkil edilecek üniversitenin kültür merkezi olacağını bildirmiş ve meslekî ve teknik sahalardaki çalışımalan anlatmıştır. Başmurahhasımız raporunun sonunda Büyük Şefimizin nutuklarında işaret buyurdukları veçhile Türk millî terbiyesinin gayesini evvelemirde milletin millî varlığını en yüksek medeniyet dereeesine ulaştırmak ve sonra maarifin yayılmasile dünya sulhunun esaslı şartı olan milletlerin karşılıkh anlaşmasını kolaylastır mak olduğunu tebarüz ettirmiştir. Bayan Afetin bu izahatı, kaoferans muhitinde çok derin alâka uyandırmış ve hararetle alkışlanmıştır. Reis, profesör Afete teşekkür ederek Türk maarif hareketinin hareket uyandıran neticelerini tekrara lüzum görmediğini bu büyük terakkiye, Türk milletinin maarif sahasındaki inkişafına bizzat Bayan Afetin konferans huzurunda bulunmasının ve kendisile teşriki mesai etmesinin pek güzel bir misal teşkil etmekte olduğunu söylemiş ve kendisini tebrik etmiştir. Bayan Afet, bundan sonra bazı delegelerin suallerine cevab vermiştir. Hariciye Vekilimiz dün Bükreşe gitti ' Romanya Ana Kraliçesinin bugünkü cenaze merasiminde hükumetimizl temsilen buhmacak olan Hariciye Ve kilimiz doktor Rüştü Arasm riyasetinde Bükreş elçimiz Hamdullah Suphi ve Riyaseti Cumhur yaveri Naşidden mürekkeb heyetimiz, dün Zafer torpito sile saat 11,30 da Köstenceye müteveccihen hareket etmiştir. Doktor Aras, hareketinden evvel Savarona yatına giderek Büyük Şef Atatürke tazimlerini arzetmiştir. Daçya vapuru da gitti Rumen Ana Kraliçesinin cenaze me a rasiminde bulunmak üzere şehrimiz den Romanyaya birçok kimse gitmiş, tir. Romanya vapur acentası dün İstanbuldan mevcud postaya ilâveten bir posta daha kaldırmıştır. Japonyanın yeni zırhlılannm sür'ati kaç mil olacağı malum değilse de, bu memleketin daha 1912 de tezgâha koyduğu Kongo sistemi muharebe kruvazörlerinin sür'ati 26 mil ve 1919 da inşasına başladığı Nagato tipi iki zırhlının sür'ati 26 mil olduğuna göre, yeni Japon zırhlılarının da 30 milden fazla sür'atte olacağı şüphesizdir. Şehrimizde yapılacak âyin Bu sabah saat on birde Taksimde Sent Ernite kilisesinde mütsveffa Ro manya Valide Kraliçesi Mari'nin, istirahati ruhu için bir âyini ruhanî icra edilecektir. Bayan Afet, bu raporlarında bilhassa üç mühim meseleye temas etmiş, bunlardan ilkini teşkil eden ve Türkiyede ilk tedrisat sahasında tatbikına başlanan ve dikkate değer bir yenilik olan köy eğitmenlerinin yetiştirilmesi, bunların köylerSoviyet Rusyanın Baltık ve Karade deki çalışmaları hakkındaki izahatı konnizdeki drednotları tamir edilerek sür'at ferans muhitinde büyük bir alâka uyanleri 23 milden 24,6 mile çıkarılmıştır. dırmıştrr. İnşası mutasavver 35,000 tonluk Soviyet Bayan Âfet, sonra orta tedrisat mezırhlılarmın sür'ati 35 mil olacaktır. selesine geçerek memleketimizde orta tahAkdenizde Yavuz düne kadar ingisil ihtiyacmın son derece arttığmı kaydeliz muharebe kruvazörleri müstesna sürderek Maarif Vekâletimizin bu sene başat itibarile eşsizdi. Fakat şimdi Fransahca mesaisini yeni mektebler açmağa ve nm Dunkerk'leri Yavuzdan seri ve İtalbunların teçhizine hasrettiğini bildirmiş yanm Kavur'ları Yavuzla ayni sür'atteve misal olarak 19Î4 1935 ders yılındir. da 36 lisede talebe mevcudü 7384 ten Yavuzun tecdidi hakkındaki düşünceibaret iken talebe adedinin 1937 1938 lerimize ikinci bir yazıda devam edeceyıhnda 18,097 ye varmış olduğunu söyğiz. lemiştir. Bolu ormanlarında yapılan tetkikat Bolu (Hususî) Bolu, Kocaeli, Zonguldak Vilâyetlerinde devlet işletmesine müsaid ormanların tetkik ve plân larmı yapmak üzere yüksek Ziraat Enstitüsü ormancılık şefi doktor Ali Kemalin başkanlığında mühendislerden mürekkeb orman mütehassısı fen heyeti şehrimize gelerek Akyazı, Abad ve Kardüz ormanlarının tetkiklerini bitirmişlerdir. Halkınm çoğu ormancılıkla geçinen Bolulular, Vekâletin yaptırmakta olduğu bu tetkiklerden memnun olmaktadır. Bolu ormanlarında düşük devrik ağacların satışı son bir ay içinde 100 bin lirayı bulmuştur. Arazinin dörtte üçü ormanlarla örtülmüş olan orman servetinin devlet elile işlemiye başladığı gün Bolu halkma yeni bir refah kaynağı açılmış olacaktır. Bir beraet kararı Adapazarı (Hususî) İzmitte Kayserili Halid isimli bir zat, Yakub Cevdet aleyhine, şehrimiz asliye. ceza mahkemesinde bir hakaret davası açmıştı. 9 aydır devam eden bu muhakeme evvelki gün neticelenmiş ve Yakub Cevdet beraet et miştir. Makine Yavuzun makineleri Parsons sistemi dört türbinden mürekkebdir. Bu dört türbin, ikisi sancak, ikisi iskele tarafında dört uskuru cevirir. Kazanlan 24 tane Yüksek tedrisat meselesinde ise Pro22 temmuz tarihli Cumhuriyette hücum fesör Âfet Büyük Şefimiz Atatürkün ebotları hakkında çıkan yazıma konulan mirlerile doğu, batı ve merkez olmak resim, hücum botlarımızm değil; gümrük üzere Türkiyenin 3 büyük kültür mıntamotörlerimizden birinindir. Bu klişe yanlış kasına aynldığmı birinci mıntakayı İs .lığım itizarla tashih ederim. AD. Bir tashih: ABID1N DAVER Yakında
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle